Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/628 E. 2023/221 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/628 Esas
KARAR NO : 2023/221

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/09/2022
KARAR TARİHİ : 15/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı hakkında 15.03.2022 tarihinde icra takibine başlandığı, ödeme emri tebliğinden sonra … 36. İcra Müdürlüğü’ne icra takibine kötü niyetli ve haksız bir şekilde itiraz edildiği, itiraz dilekçesinde davalı taraf ellerinde böyle bir fatura olmadığını iddia ettiği, dosyaya sundukları delillerde kendilerine fatura yollandığına dair evrakların mevcut olduğu, 15/12/2020 tarihinde borç ilişkisi olduğunun tespiti olarak kesilmiş bir fatura öncelikle e-arşiv fatura olarak doğrudan davalının sisteminde görüldüğü, faturaya konu hizmetin davalıya gönderim belgesinin ekte olduğu, yurtiçi kargo … gönderi numarası ile … Şubesi tarafından … Tıb adına gönderi sağlandığı, gönderi tarihi fatura tarihi olup teslim tarihi 1 gün sonrası olduğu, tarafların 2020 yılı BA-BS formlarının celbini, ardından …’in tanık olarak dinlenmesini talep ettikleri, itirazın nedeni olarak, fatura bulunmadığı dile getirildiği, eğer ellerinde fatura yoksa bu müvekkilinden kaynaklı değil kendilerinden kaynaklanan bir problem olduğu, zira müvekkilinin gereken iş ve işlemleri yaptığı ve faturayı da ilgili taraflara gönderdiği, zira ilgi faturanın da e-arşiv fatura olup sistem üzerinden de gönderildiği, arabuluculuk başvurusu ile uzlaşmaya varılamadığı, Borçlu ile arabuluculuk başvurusu sonrası da icra dosyasına istinaden herhangi bir çözüme ulaşılamadığı, Müvekkili şirket ile borçlu şirket arasında ticari ilişki mevcut olduğu, borçlu şirket müvekkili şirketten 15/12/2020 tarihinde 885,00 TL’lik bakım, onarım ve tamir hizmeti aldığı, bu borcun uzunca süre ödenmemesi üzerine TTK 1530 uyarınca faiz işletilerek icra takibine konu edildiği, bu sebeplerle, haklı icra takiplerine yapılan kötü niyetli itirazın iptalini, likit borç yönünden itiraz edilen tutar olan takip çıkışı üzerinden yüzde 40’a kadar kötü niyet/icra inkar tazminatına hükmedilmesini, takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacının kendilerinin borcu olduğunu iddia ettiğini, … 36.İcra Dairesinin …Esas sayılı dosyasına da itiraz ettikleri gibi taraflarına o tarihe kadar herhangi bir borçları olduklarına dair fatura evrakı intikal etmediği, … kargo ile gönderildiği söylenen belgelerin içerisinde öyle bir fatura olmadığı, söz konusu alacaklı firma tebliğ tarihine kadar herhangi bir muhasebe mutabakatı sağlanamadığı, firmalarına gelen tebliğ ile bilgileri olduğunu, söz konusu faturanın muhasebe tarafından ilgili şirketin hesabına tebliğ tarihinde havale edildiği ve hesabın kapatıldığını, söz konusu firmaya şuan herhangi bir borçlarının bulunmadığı, firmalarının bu konuda ticari itibarı zedelendiğinden bu konuda karşı dava açacaklarını başka herhangi bir ödeme yapamayacaklarını, söz konusu dosyanın kapatılmasını talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 1. İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyası, fatura sureti, cari hesap ekstresi, BA- BS formları, fatura borcunun ödenmesine ilişkin dekont sureti, … Kargo … nolu gönderisi, Arabuluculuk tutanağı celp edilmiş incelenmiştir.
Dava, ticari hizmet sözleşmesinden kaynaklanan fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dava şartlan, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli olan şartlardır. Bir başka deyişle, mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan hâllere, dava (yargılama) şartlan denir.
Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hâllere, olumlu dava şartlan denir (örneğin görev, hukukî yarar gibi); yokluğu gerekli hâllere ise olumsuz dava şartlan denir (örneğin kesin hüküm gibi) (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2014, s. 244; Görgün, Şanal/ Börü, Levent/Kodakoğlu, Mehmet: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2021, s. 258-259).
Dava şartlarının önceden belirlenmesi, davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olur. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) dava şartlarını müstakil (bağımsız) bir kurum olarak düzenlememiştir. Fakat mahkemeye başvuruda elde edilecek menfaatin bulunması gerektiği birkaç düzenlemede açıkça zikredilmiştir (HUMK m. 82/1, 427). Buna karşılık, HMK’nın 114. maddesinde dava şartlarının neler olduğu belirtilmiş, 115. maddesinde de dava şartlarının incelenmesi düzenlenmiştir.
Belirtildiği üzere, dava şartlarının sıralandığı HMK’nın 114. maddesi;
“(1) Dava şartları şunlardır:
a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması. b) Yargı yolunun caiz olması. c) Mahkemenin görevli olması. ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması. d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması. e) Dava takip yetkisine sahip olunması. j) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması. g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması. ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi. h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması. ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması. i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması. (2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır. ”
Dava şartlarının incelenmesini düzenleyen HMK’nın 115. maddesi ise; “(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. (2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. (3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez ” şeklindedir.
Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hâkim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hâkim davayı usulden (mesmu olmadığından) reddetmekle yükümlüdür. (Kuru/Arslan/Yılmaz, s. 244; Atalı, Murat/Ermenek, İbrahim, Erdoğan, Ersin: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2019, s. 326).
Dava şartları üçe ayrılabilir: a) Mahkemeye göre; * Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması,* Yargı yolunun caiz olması, Mahkemenin görevli olması, * Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması, b) Taraflara göre; * Davada iki tarafın bulunması, * Taraf ehliyeti, * Dava ehliyeti, * Dava takip yetkisi, * Kanunî temsilcinin gerekli niteliğe sahip olması, * Davaya vekâlet ehliyeti ve geçerli vekâletname, * Davacının yatırması gerekli gider avansının yatırılmış olması, * Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi, c) Dava konusuna (müddeabihe) göre; *Davacının dava açmakta hukukî yararının bulunması, *Aynı davanın daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte (derdest) olmaması, *Kesin hüküm bulunmaması. Dava konusuna (müddeabihe) ilişkin dava şartı olan hukukî yarar kavramı, mahkemelerin dilekçelerle istilasına karşı geliştirilmiş “dava filtreleri “nden biri olarak değerlendirilebilir (Hanağası, Emel: Davada Menfaat, Ankara 2009, s. 30).
HUKUKÎ YARAR
Davacının dava hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Bundan başka, davacının dava açmakta hukukî bir yararının bulunması gerekir; yani, dava hakkı hukukî yarar ile sınırlıdır. Buna hukukî korunma (himaye) ihtiyacı da denir. Yani davacının mahkemeden hukukî korunma istemesinde, korunmaya değer bir yararı olmalıdır, aksi hâlde devletin mahkemelerini (davası ile) gereksiz yere uğraştıramaz.
Hukukî yarar dava açıldığı anda var olmalıdır; ilerideki (müstakbel) bir yarar yeterli değildir. Bu nedenle, muaccel olmayan (müeccel) alacak için dava açılamaz; açılırsa, dava hukukî yarar yokluğundan (usulden) reddedilir. Fakat bu, alacağın muaccel hâle gelmesinden sonra yeniden dava edilmesine engel değildir. Aynı şekilde, açıldığı sırada belli olmayan, şüpheli veya ileride doğacağı beklenen bir yarar da hukukî yarar sayılmaz (Kuru/Arslan,/Yılmaz, s. 244; Tanrıver, Süha: Medeni Usul Hukuku, Cilt I, Ankara 2016, s. 456).
Davanın açıldığı sırada var olmayan “hukukî yararın” dava sırasında tamamlanması, mahkemenin “hukukî yarar” eksikliğinin tamamlanmasını beklemesi söz konusu olamaz. Çünkü, hukukî yarar dava şartı eksikliği ilgili tarafa belli bir süre verilerek taraf eylemi ile tamamlanabilecek bir dava şartı değildir. Örneğin; muaccel olmayan bir alacak için açılmış bir alacak davasında davacının davayı açmakta güncel bir yaran bulunmadığından, alacak muaccel oluncaya kadar süre verilemez veya dava ertelenemez. Yine, hukukî yaran bulunmayan davacıya hâkim tarafından süre verilerek talep sonucunu hukukî yaran olan başka bir talep sonucuna dönüştürmesi beklenemez. Hukukî yarar eksikliği belli bir süre verilerek giderilebilecek dava şartı değildir. Olsa olsa mahkeme hukukî yarar eksikliğinden ötürü davayı reddetmeden hukukî yarar eksikliği tamamlanabilir. Ancak davacıya talebini hukukî yaran olan talep sonucuna dönüştürmesi için süre verilemez. Böyle bir süre verilmesi, hâkimin davayı aydınlatma ödevi ile de ilgili değildir. Zira talep sonucunun değiştirilmesi iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi kapsamına girer. Hâkim, davacının talep sonucunun değiştirilmesi için süre veremez. Dava açıldığı anda mevcut olmayan bir hukukî yarar dava sırasında tamamlanırsa, bu takdirde dava reddedilmemeli ve esastan İncelenmelidir (Pekcanıtez, Hakan Atalay, Oğuz/ Özekes, Muhammet: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2015, s. 250-251; Pekcanıtez, Hakan: Medeni Usul Hukuku, Ciltli, İstanbul 2017, s. 948).
Hukukî yararın bulunması dava şartı, sadece dava açılırken değil, nihai karar verilinceye kadar mevcudiyetim devam ettirmelidir. Bu dava şartının eksikliğinin taraflarca ileri sürülmesi veya re’sen mahkemece tespiti üzerine davanın usulden reddine karar verilmesi gerekir (Arslan, Ramazan Yılmaz, Ejder/Ayvaz Taşpınar, Sema/ Hanağası, Emel: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2020, s. 316; Budak, Ali Cem/ Karaaslan, Varol: Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2021, s. 176; Postacıoğlu, İlhan: Medeni Usul Hukuku, İstanbul 1975, s. 204; Karslı, Abdurrahim: Medeni Muhakeme Hukuku, İstanbul 2012, s. 466; Alangoya, Yavuz: Medeni Usul Hukuku Esasları, İstanbul 2000, s. 170-178).
Dava şartı yokluğundan dolayı davanın usulden reddi kararına karşı, nihaî karar olması nedeniyle kanun yoluna başvurulabilir (HMK m. 341). Böyle bir karar, ancak ilişkin olduğu dava şartının yokluğu hakkında kesin hüküm teşkil eder (HMK m. 303). Bu nedenle, dava şartı yokluğundan reddedilen dava, noksan dava şartı tamamlandıktan sonra yeniden açılabilir ve davalı bu yeni davaya karşı kesin hüküm itirazında bulunamaz. Çünkü ilk karar, davanın esası hakkında verilmiş olmayıp, yalnız belli bir dava şartının yokluğuna ilişkindir. Bu dava şartı sonradan tamamlandığında davanın esası hakkında İnceleme yapılmasına bir engel kalmamış demektir (Kuru/Arslan/Yılmaz, s. 255).
İstanbul 36. İcra Müdürlüğünün 2022/12006 Esas sayılı icra dosyasında; davacının takip alacaklısı, davalının takip borçlusu olduğu, ilamsız icra takibinin 16/03/2022 tarihinde başlatıldığı, ödeme emrinin davalı tarafa 02/04/2022 tarihinde tebliğ edildiği, davalının ödeme emrine karşı yasal süre içinde 08/04/2022 tarihinde borca itiraz dilekçesi sunduğu, icra takibinde borcun sebebi olarak; 885,00 TL bedelli ve 540,00 TL bedelli iki adet faturanın gösterildiği, ayrıca icra takibinde 885,00 TL bedelli fatura için 198,87 TL işlemiş faiz, 540,00 TL bedelli fatura için 138,66 TL işlemiş faiz talebinin olduğu, borca itiraz edilmesi üzerine duran takibe devam edilmesi için davacı alacaklı tarafından itirazın iptali davasının (08/09/2022 tarihinde) açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı dava dilekçesinde aralarındaki ticari hizmet sözleşmesi uyarınca davalı tarafa tamir, bakım ve onarım hizmetinin verildiğini, bu ilişkinden dolayı 15/12/2020 tarihli ve 885,00 TL bedelli fatura tutarı kadar davalıdan alacaklı olduğunu belirtmiş, fatura suretini delil olarak dosyaya sunmuş, bahse konu 885,00 TL fatura bedeli ile 198,87 TL işlemiş faiz olmak üzere icra takibindeki toplam 1.083,87 TL alacak için takibe yönelik itirazın iptali ile takibin devamını talep etmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, hem dava dilekçesindeki açıklamalardan hem de yatırılan harç tutarı ile dava dilekçesinde gösterilen dava değerinden sabit olduğu üzere, eldeki davanın yalnızca icra takibindeki 885,00 TL bedelli fatura (ve 198,87 TL işlemiş faiz) için açıldığı aşikardır.
Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. (İİK 67). Bilindiği üzere, itirazın iptali davaları, İİK 67. maddesi uyarınca genel mahkemelerde görülen ancak özel bir dava türüdür. İtirazın iptali davalarında, genel hükümler çerçevesinde yargılama yapan mahkeme, takibe sıkı sıkıya bağlıdır. Takibe sıkı sıkıya bağlılık, ilk önce ve her şeyden evvel takibe konu borcun sebebi ile bağlılık anlamına gelmektedir.
O halde, davacının dava dilekçesindeki açıklamaları, yatırılan harç tutarı ve gösterilen dava değeri uyarınca taleple bağlılık ilkesi çerçevesinde somut olayın ele alınması ve dava konusu edilen fatura üzerinden inceleme ve değerlendirme yapılması zorunludur.
Bilindiği üzere, muaccel bir borcun borçlusu ancak alacaklının ihtarıyla temerrüte düşer. Temerrüt için öncesinde ihtar yapılmamışsa, borçlu ancak takip yapılması veya dava açılmasıyla temerrüte düşecektir. Bu bağlamda, alacaklının icra takibinde işlemiş faiz talebinde bulunabilmesi için takip öncesinde davalı borçluyu temerrüte düşürmesi gerekmektedir. Somut olayda, davacı takip talebinde her ne kadar dava konusu fatura için 198,87 TL işlemiş faiz talebinde bulunmuş ise de; cari hesap bakiyesine yönelik olarak takip öncesinde davalı tarafı temerrüte düşürdüğünü ispat edemediğinden davacının işlemiş faiz talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı dava dilekçesinde TTK 1530. maddesi uyarınca işlemiş faiz hesabının yapıldığını belirtmiş ise de; İstanbul BAM 12. HD. 2019/680 E., 2021/701 K. sayılı ilamında takip öncesi işlemiş faiz bakımından vurgulandığı üzere “..Alacağın muaccel olması ile temerrüt birbirinden farklı olgulardır. VUK hükümlerince faturanın muhteviyatı belirlenmiş olup, fatura üzerinde yazılı bulunan vadenin alacağın muaccel olduğu tarihi göstermesi ve salt faturaya itiraz edilmeyerek ticari defterlere işlenmesi taraflarca kararlaştırılmış kesin vade olarak kabul edilemez. Somut olayda, faturaya dayalı alacak yönünden takip öncesinde bir temerrüt uyarısının bulunmadığı sabittir. Bu nedenle davacının takip öncesi işlemiş faize ilişkin talebi yerinde değildir.” şeklindeki emsal ilamıyla husus açıklanmıştır. Kaldı ki, somut olaydaki hukuki ilişki bakımından TTK 1530.maddesinin uygulanma kabiliyeti de bulunmamaktadır.
Dava konusu edilen 15/12/2020 tarihli ve 885,00 TL bedelli fatura için icra takibindeki asıl alacak tutarı (885,00 TL) yönünden yapılan değerlendirmede, davalının cevap dilekçesi ile birlikte sunduğu dekont örneğinden fatura bedelinin 15/08/2022 tarihinde, başka bir anlatımla icra takibinden sonra ancak işbu itirazın iptali davasından (08/09/2022) önce banka havalesi yoluyla davacı alacaklının banka hesabına ödendiği anlaşılmıştır. Esasen, davacı vekili 15/03/2023 tarihli celsede “davalı taraf dava konusu ettiğimiz fatura bedelini müvekkil şirkete ödemiştir” şeklindeki beyanıyla fatura bedelinin ödendiğini kendisi de beyan etmiş olup, bu husus çekişmesizdir.
İtirazın iptali davalarında, icra takip tarihinden sonra ancak dava tarihinden önce yapılan ödemelerin itirazın iptali davası açılırken mutlak suretle dikkate alınması gerektiği, ödeme yapılan tutar yönünden itirazın iptali ve takibin devamının talep edilmesinde davacının güncel ve korunmaya değer bir hukuki yararının bulunmadığı aşikardır.
Dolayısıyla, somut olay bakımından dava konusu edilen fatura asıl alacak bedelinin işbu davadan evvel davacı alacaklıya ödenmiş olduğundan eldeki itirazın iptali davasının açılmasında davacının korunmaya değer hukuki yararının bulunmadığı anlaşılmıştır (Y.19.HD. 2016/18398 E. 2018/3266 K.).
Açıklanan nedenlerle, davacının davasının hukuki yarar dava şartı yokluğu sebebiyle HMK 114/1-h madde atfı ile HMK 115/2.maddesi hükmü uyarınca usulden reddine, ayrıca davanın usulden reddine karar verilmiş olması ve yasal şartların oluşmaması sebebiyle davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davacının davasının hukuki yarar dava şartı yokluğu sebebiyle HMK 114/1-h madde atfı ile HMK 115/2.maddesi hükmü uyarınca usulden reddine,
2-Davanın usulden reddine karar verilmiş olması ve yasal şartların oluşmaması sebebiyle davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine,
3-Alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 99,20 TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.560,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin davacıdan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
6-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda HMK 341/2 maddesi uyarınca miktar itibariyle KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.15/03/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır