Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/611 E. 2023/821 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/611 Esas
KARAR NO : 2023/821

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/09/2022
KARAR TARİHİ : 08/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin İstanbul’da müteahhit olarak faaliyet gösterdiğini, inşaat işi ile iştigal ettiğini, müvekkilinin yıllardır avukatlığını yapan kişinin ise dava dışı … olduğunu, davacı …’ın ise bu avukatın eşi olduğunu, aralarında avukat-müvekkil ilişkisinin olduğu süreçte avukat-müvekkil ilişkisi haricinde ayrıca ticari ortaklık da söz konusu olduğunu, bu ortaklıklardan birinin taraflar arasında imzalanan “Adi Ortaklık Sözleşmesi” olduğunu, müvekkili ile avukat … arasındaki bu ortaklığın her iki tarafa yükümlülük yükleyen bir sözleşme olduğunu, dava konusu senedin teminat olarak verilen senedin kötü niyetli olarak ciro edilmesi ve takibe girişilmesini hukuk düzenini korumayacağını, müvekkili ile dava dışı … arasındaki bu sözleşmenin gereklerinin yerine getirilmemesi ihtimaline binaen müvekkili tarafından dava dışı …’a tamamen teminat amaçlı vade ve düzenleme tarihi kısımları boş olan 180.000 TL bedelli bir senet verildiğini, taraflar arasında imzalanan “Adi Ortaklık Sözleşmesi”nin 8. ve son maddesinde müvekkili tarafından dava dışı …’a “açık tarihli bir senet verildiği”nin açıkça beyan edildiğini ve sözleşmenin dava dışı … tarafından da imzalandığını, bu hususun bononun teminat amacıyla verildiğini ispatlamaya yeter nitelikte olduğunu, … isimli avukatın teminat amacıyla kendisine verilen 180.000 TL bedelli senedin boş yerlerini de doldurmak suretiyle cirolayarak eşi …’a geçirdiği, sonrasında müvekkiline icra takibi başlattığını, davalı ile dava dışı …’ın evli olup evlilik birliklerinin devam ettiğini, salt bu hususun davaya ve takibe konu senedin muvazaalı şekilde ciro edildiğini ve gerçek bir borç ilişkisinin olmadığını ispat etmeye yeterli olduğunu, bu nedenlerle talepleri doğrultusu nda davanın kabulüne karar verilmesini, öncelikli olarak icra takibinin teminatsız olarak durdurulmasını, aksi kanaatte uygun teminat karşılığında durdurulmasını müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının şahsi defi mahiyetinde olduğunu, müvekkiline ileri sürülebilecek iddialar olmadığını, müvekkilinin iyi niyetli meşru hamil olduğunu, davacının İstanbul/Kağıthane’de yapacağı kat karşılığı inşaatın çok kazançlı olacağı ve sermaye anlamında desteğe ihtiyacı olduğunu beyanla … olarak kendisine adi ortaklık teklifinde bulunduğunu, kendisi de inşaatın yapılacağı alanı görerek ve geçmişe dayalı tanışıklık ve güven nedeniyle davacının bu teklifini kabul ettiğini ve aralarında 18.11.2019’da adi ortaklık sözleşmesi imzaladıklarını, sözleşme gereğince toplamda 180.000 TL ödeme yapacağını, ödemelere istinaden teminat olarak 180.000 TL’lik senet aldığını, senedi adi ortaklık sözleşmesinde belirttiklerini, davacının inşaata başlamaması yaptığı ödemelerin teminatı olması ve adi ortaklık kapsamında ödemelere devam edebilmesi bakımından davacının … olarak tarafına vermiş olduğu senedi eşi davalı … adına icra takibine koyduğunu, davacının dolandırma kastı olduğunu, söz konusu senedin eşi …’a devredilmesi hakkında davacının iddialarının doğru olmadığını, davalının eşi olduğunu, davacıya yaptığı 275.000,00 TL ödemeyi eşinin birikimlerinden yaptığı için senedin kendisi tarafından eşine ciro edildiğini ve icra takibini eşi adına başlattığını, arz ve izah edilen nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 13. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı icra dosyası, davaya ve takibe konu senet örneği, adi ortaklık sözleşmesi, yazışma kayıtları, tapu kayıtları, celp edilmiş, incelenmiştir.
Dava, icra takibinden sonra açılan ve kambiyo evrakı olan bononun teminat senedi olduğu iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
… 13. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası incelendiğinde; takip alacaklısının davalı …, takip borçlusunun ise davacı … olduğu, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan icra takibinde toplam 180.010,00 TL alacak üzerinden icra takibine girişildiği, takibe dayanak belgenin ise 04/04/2019 düzenleme tarihli, 10/09/2020 vade tarihli 180.000,00 TL bedelli bono olduğu görülmüştür.
İcra takibine dayanak bonoda, davacı …’un düzenleyen, dava dışı …’ın lehtar ve ilk ciranta, davalı …’ın ise hamil olduğu tespit edilmiş, senet metninde nakden yahut malen kaydının yazılı olmadığı, ayrıca hamil cirosundan sonra “not: icra takibine konulmak için ciro edilmiştir” ibaresinin yazılı olduğu görülmüş, bononun zorunlu unsurlarının bulunduğu anlaşılmıştır.
Davalı asil … ile davalı vekili … evlidir. Az önce belirtildiği üzere, davaya ve icra takibine konu senette, dava dışı … lehtar ve ilk ciranta, davalı … ise hamil sıfatına sahiptir. Bonodaki ciro silsilesi incelendiğinde davalı hamilin senedi, dava dışı eşinden iktisap ettiği, arada başkaca bir cirantanın olmadığı görülmüştür.
Davacı, davaya ve takibe konu bononun teminat senedi olduğunu ileri sürmektedir.
Öncelikle, bononun teminat senedi olup olmadığının tartışılması zorunludur.
Dava konusu senedin üzerinde açıkça teminat senedi olduğunu belirten bir kayıt yoktur. Yerleşik içtihatlarda teminat senedinin varlığı, ancak sözleşmede senedin vade tarihi, tanzim tarihi ve miktarına yönelik açık bir atıf bulunması halinde kabul edilmektedir. Davacı … ile dava dışı … arasında “Adi Ortaklık Sözleşmesidir” başlıklı sözleşme imzalanmıştır. Bu sözleşmenin 1. maddesinde sözleşmenin konusu kat karşılığı inşaat yapmak olarak belirtilmiş, sözleşmenin 7. maddesinde ödeme tutarları ve şartları belirlenmiş, dava dışı … isimli şahıs tarafından yapılacak 180.000,00 TL ödeme karşılığında, özellikle sözleşmenin 8. maddesinde aynen “Bu ödemelerle ilgili … açık tarihli teminat senedini …’a tanzim ve imza ederek bugün tarihi itibariyle teslim etmiştir” denilmiştir. Görüleceği üzere, adi ortaklık sözleşmenin 8. maddesinde senedin vade ve tanzim tarihine atıf yoktur. Ancak, sözleşme hükmünde taraflarca açık tarihli teminat sözleşmesinin düzenleneceği belirtildiğinden esasen tanzim ve vade tarihine atıf yapılması mümkün değildir.
Diğer taraftan; işbu sözleşme ekinde, 8. maddede belirtilen senet örneği dosyaya ibraz edilmiş, gerçekten senedin vade ve tanzim tarihinin boş olduğu, yalnızca davacı düzenleyenin imzası ile bedel kısmında 180.000,00 TL tutarın yazılı olduğu görülmüştür. Akabinde davaya konu senet incelendiğinde, bahsi geçen bu senet ile aynısı olduğu, sonradan bononun vade ve tanzim tarihinin doldurulduğu anlaşılmıştır. Şu halde, davaya konu senedin, davacı ile dava dışı … arasında imzalanan senet olduğu, kaldı ki taraflar arasında başkaca bir senet de bulunmadığı, hasılı davaya konu senedin sözleşme uyarınca verilen teminat senedi olduğu belirlenmiştir. Diğer taraftan; davalı vekili cevap dilekçesinde, müvekkili davalı … dışında ayrıca dava dışı olmasına rağmen … olarak kendisi ile davacı arasındaki ilişki (esasen dava konusu olmamasına rağmen) hakkında anlatımlarda bulunmuş, cevap dilekçesinin 4. ve 5. sayfalarında dava konusu senede ilişkin “davacı ile aralarında 18.11.2019 tarihinde adi ortaklık sözleşmesi imzaladıklarını, sözleşme gereğince toplamda 180.000 TL ödeme yapacağını, ödemelere istinaden teminat olarak 180.000 TL’lik senet aldığını, senedi adi ortaklık sözleşmesinde belirttiklerini” ifade etmiştir. Yine, Mahkememizin 13/09/2023 tarihli 3. celsesinde … “davaya konu senet 2019 yılında tanzim edilerek tarafıma verilmiştir, dosyaya ibraz edilen adi ortaklık sözleşmesinin teminatını teşkil etmektedir” demiştir. Ayrıca, bu sefer kendisinin davacı olduğu … 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas sayılı dava dosyasında yine bizatihi kendisi tarafından yazılan dava dilekçesinde “25/10/2019 tarihinde adi ortaklık sözleşmesi imzaladık, sözleşme ile birlikte yapacağım ödemelerin teminatı olması bakımından sözleşmenin son maddesinde zikrolunduğu üzere 180.000,00 TL’lik teminat senedini aldım” demiştir.
Mevcut durumda, dava konusu bononun, adi ortaklık sözleşmesi kapsamında düzenlenen ve sözleşme maddesinde açıkça teminat senedi olduğu belirtilen, taraflarca da açıkça teminat senedi olduğu ikrar ve kabul edilen niteliği ve anlatımlar nazara alındığında “teminat senedi” olduğu noktasında çekişme yoktur, bu husus sübuta ermiştir.
Davaya ve takibe bononun teminat senedi olduğu ortaya konulduktan sonra, davacı düzenleyen ile dava dışı lehtar (…) arasındaki ilişkiye dayalı olarak verilen teminat senedi kapsamında (teminat senedi iddiasının) bu yöndeki şahsi definin davalı hamile karşı ileri sürülüp sürülemeyeceğinin ayrıca ve özellikle tartışılması ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yasal düzenlemeye bakıldığında:
6102 s. TTK 778. maddesinde “Bononun niteliğine aykırı düşmedikçe; a) Poliçelerin cirosuna ilişkin 681 ilâ 690. madde hükümleri bonolar hakkında da uygulanacaktır.
6102 s. TTK 687. maddesinde “Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun”
Anılan yasal düzenlemeler uyarınca, bonoda düzenleyen, lehtar ile kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere ait şahsi defileri kural olarak davalı hamile karşı ileri süremez. Ancak, bu kuralın istisnası olarak, hamil bonoyu iktisap ederken bilerek borçlunun zararına hareket etmişse, bu takdirde şahsi defiler hamile karşı da ileri sürülebilir.
Bilindiği üzere, teminat senedi iddiası şahsi defidir. Bu bağlamda, davacı … düzenleyen olarak lehtar … ile arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere ait şahsi defileri (teminat senedi iddiasını) davalı hamil …’a karşı kural olarak ileri süremez. Ancak, davalı hamilin senedin iktisabında bilerek zararına hareket ettiğini ispatlaması halinde, şahsi defiyi hamile karşı ileri sürmesi mümkündür.
Davacı “bilerek borçlunun zararına hareket” edildiği noktasında dava dışı lehtar ile senedi lehtardan iktisap eden davalı hamilin karı – koca / eş olmasına dayanmış, bu sebeple davalı hamilin bononun teminat senedi olduğunu bilen ve bilmesi gereken bir kişi olduğunu ileri sürmüştür.
Bu noktada yargı uygulamasına ve misallere bakıldığında:
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/6253 Esas 2021/4783 Karar sayılı ilamında:
“… lehtar. …ceza soruşturması kapsamında verdiği ifadesinde, şirket bünyesinde plasiyer olarak çalıştırılan işçilerden işe girişleri sırasında teminat senedi aldıklarını, davacı …’tan de bu kapsamda teminat senedi aldıklarını ikrar etmiştir. Bunun yanında lehtar ve davalı şirket yetkilileri arasında akrabalık bağı bulunduğu, davalı şirket yetkilisi tarafından doğrulanmıştır. Davaya konu bononun teminat senedi olduğu ve lehtar ve ciranta arasında davacı yanın iddia ettiği şekilde organik bağ bulunduğu bu suretle sübuta ermiştir. Bu durumda, lehtarı bedelsiz bir senedin tahsilini kolaylaştırmak ve şahsi def’ilerin ileri sürülmesini engellemek amacıyla bir senedi YAKINLARINA veya organik bağı olan şirkete DEVRETMİŞ ise bu durumda devir alanın (hamilin) bunu bildiği ve buna rağmen senedi kötüniyetle iktisap ettiğine KARİNE SAYILIR. Dolayısıyla bu durumun kanıtlanması kendiliğinden ortaya çıkmakta, ayrıca TTK’nın 687 (eTK 599) maddesi dahilinde bir kanıtlamaya gerek görülmemektedir….”
… BAM 7. Hukuk Dairesi 2021/569 Esas 2021/2222 Karar sayılı ilamında:
“…somut olay değerlendirildiğinde; davalı … Arı senedin teminat koşuluna bağlandığı sözleşmenin tarafı olan lehtar …’ın eski eşi olup, taraflar 23/03/2018 tarihinde kesinleşen mahkeme ilamına göre boşanmışlardır. Uyuşmazlığa konu senet 02/04/2016 tanzim, 02/04/2018 ödeme tarihlidir. Bir başka deyişle, senet tanzim tarihi itibariyle davalılar (lehtar ve hamil ) evlidir…. Bu şekli ile davalı-hamil, keşideci ve lehtar arasındaki sözleşme ve bu sözleşmeye konu senedin teminat niteliğini bilebilecek konumda olup, senedi bile bile borçlunun zararına iktisap eden kişi konumundadır. Bu nedenlerle, teminat def-isinin kendisine ileri sürülebilecek olması ve senedi teminat niteliği gereği kambiyo vasfında olmaması nedeniyle…”
Yerleşik uygulamadan verilen misallere bakıldığında; yakın akrabalar arasında gerçekleştirilen ciro işleminin, senedin tahsilini kolaylaştırmak ve şahsi defilerin ileri sürülmesini engellemek amacıyla yapıldığı, özellikle senedi iktisap eden hamilin bu durumu bildiği ve buna rağmen bilerek borçlunun zararına hareket ettiği karine olarak kabul edilmektedir. Böyle bir hal, karine olarak kabul edildiğinden hamilin bilerek borçlunun zararına hareket eden kişi konumunda olduğu, dolayısıyla davacının ayrıca “bilerek borçlunun zararına hareket” edildiğini ispatlamasına gerek olmadığı kabul edilmektedir. Mahkememizce, yerleşik uygulamaya yönelik bu görüş benimsenmiş ve aynen kabul edilmiştir. Zira, somut olay bakımından lehtar ile hamil karı – koca / eş olup, davalı hamilin senedin iktisabında kötü niyetli olduğu anlaşılmıştır. Davalı hamilin, senedi bizzat kendi eşinden ciro yoluyla iktisap ettiği nazara alındığında, senedin “teminat senedi” olduğunu bilen yahut hal ve şartlara göre bilmesi gereken kişi olduğu açıktır. Senedin tanzim tarihinde lehtar ve hamil evli olup, bu durum nüfus kayıtlarıyla sabittir. Dolayısıyla, yukarıda değinilen Yargıtay kararı ve değinilen karine uyarınca ayrıca bir ispata dahi gerek bulunmadığından davalı hamilin senedin iktisabında bilerek borçlunun zararına harekeT ettiği sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, senedin arka yüzünde “not: icra takibine konulmak için ciro edilmiştir” ibaresinin yazılı olduğu görülmüştür. Bilindiği üzere, bonoya böyle bir kayıt konulması bononun geçersiz olmasına neden olmaz. Esasen, bono için böyle bir kaydın yazılmasına da ihtiyaç yoktur; çünkü bu not yazılmasa dahi senedin vadesi geldiğinde ve ödenmediğinde alacaklı / hamil tarafından icra takibine konu edilebilecektir. Ancak, böyle bir kayıt / not yazıldığından yapılan değerlendirmede, senedin arka yüzüne yazılan “not: icra takibine konulmak için ciro edilmiştir” ibare, teminat senedi olan bononun lehtar tarafından davalı hamile ciro edilerek (eşler arasında ciro) özellikle tahsil için yazıldığı, dolayısIyla davalı hamilin teminat senedi olduğunu bildiği bonoyu dava dışı lehtar adına ve hesabına tahsil etmek için ciro yoluyla iktisap edip bilerek borçlunun zararına hareket ettiği kanısına varılmıştır.
Diğer taraftan; dava konusu bononun “teminat senedi” olduğu cevap dilekçesinde aynı zamanda davalı vekili olarak görev yapan Av. … tarafından açıkça ikrar edilmiş, aynı yönde beyanlar 13/09/2023 tarihli 3. celsede de tutanağa geçirilmiştir. Davalı vekili olarak görev yapan … senedin lehtardır. Başka bir anlatımla, senet lehtarı … aynı zamanda avukat olduğundan ve işbu dosya için davalının vekilliğini üstlendiğinden aynı kişi olup, davalı vekili olarak sunduğu cevap dilekçesinde senedin teminat senedi olduğunu ifade etmiştir. Bu durumda, senet lehtarının aynı zamanda avukat olması sebebiyle teminat senedi olduğunu açıkça ikrar ettiği senedi, kendisi tarafından tahsil edilemeyeceğini bildiğinden, senedi bizzat kendi eşine cirolayarak onun üzerinden tahsili yoluna başvurmuştur. Davalı hamilin, senet lehtarı eşinin aynı zamanda vekilinin bu işlemlerini bilmediğini söylemesi hem vekalet sözleşmesinin kapsamına hem de hayatın olağan akışına dahi aykırıdır.
davalı hamil duruşmaya çağrılarak dinlenmiş, yeminli beyanları alınmıştır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, usuli olarak “bilerek borçlunun zararına hareket” edildiği noktasında mahkememizce alınan yeminli beyanlara itibar edilmesi mümkün değildir, zira bu noktada kötü niyetin ispatı yeminle yerine getirilemez. Bu bağlamda, mevcut yemin işlemi icapsız yere teklif üzerine eda edilen yemin olarak kabul edilmelidir. (Örnek karar için bkz. Yargıtay 11. HD. 2020/6253 E. 2021/4783 K.). Ancak, bununla birlikte huzurda dinlenen davalının, özellikle dava konusu senedin düzenlenmesine esas olan adi ortaklık sözleşmesinden haberdar olduğu, eşi olan …’ın kendisinden aldığı paralarla kat karşılığı inşaat sözleşmesine ilişkin ödemeler yaptığını beyan etmekle, esasen bononun teminat senedi olduğunu bildiği anlaşılmış, sonuç olarak bilerek borçlunun zararına hareket ettiği kanısına varılmıştır.
Yapılan açıklamalar karşısında; davaya ve takibe konu bononun teminat senedi olduğu, davalı hamilin senedi lehtar ve ilk ciranta olan aynı zamanda senedin tanzim tarihi itibariyle eşi …’dan ciro yoluyla iktisap ettiği, davalı hamilin lehtarın eşi olması sebebiyle yakın akrabalar ve eşler arasında gerçekleştirilen ciro işleminin, senedin tahsilini kolaylaştırmak ve şahsi defilerin ileri sürülmesini engellemek amacıyla yapıldığı, davalı hamilin dava konusu bononun teminat senedi olduğunu bilen / bilmesi gereken bir kimse olduğu, dolayısıyla davalı hamilin teminat senedini eşinden iktisap ederek tahsil için icra takibine koymasının bilerek borçlunun zararına hareket etmek olduğu, bu durumda davacının 6102 sayılı TTK 687. maddesi hükmü uyarınca şahsi defisini davalı hamile karşı da ileri sürebileceğinden davasında haklı olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne, … 13. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı icra dosyası ile işbu icra takibine temel teşkil eden 10/09/2020 vade tarihli ve 180.000,00 TL bedelli bono sebebiyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Ancak, davalının icra takibinde açıkça kötü niyetli olduğu davacı tarafından ispat edilemediğinden kötü niyet tazminatı talebinin yasal koşullar oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
Ayrıca belirtilmelidir ki, davanın açıldığı 02/09/2022 tarih itibariyle 6102 s. TTK’nın 5/A. maddesi uyarınca ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığından, başka bir anlatımla eldeki dava tarihi itibariyle menfi tespit davalarının dava şartı zorunlu arabulucuğa tabi olmaması nedeniyle (Yargıtay 19.HD. 2020/85 E. 2020/454 K.) davacı tarafından dava öncesinde arabuluculuğa başvuru yapılarak masraf yapılmasına davacı bizatihi kendisi sebebiyet verdiğinden bu yargılama giderinin yapılmasına gereksiz yere sebebiyet veren davacıdan tahsiline (Örnek bkz. Yargıtay 6. HD. 2022/3015 E. 2023/1098 K.) karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere );
Davanın KABULÜ ile;
1-… 13.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyası ile işbu icra takibine temel teşkil eden 10/09/2020 vade tarihli ve 180.000,00 TL bedelli bono sebebiyle ayrı ayrı olmak üzere davacının davalıya BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
2-Davacının kötü niyet tazminatı talebinin yasal koşullar oluşmaması sebebiyle REDDİNE,
3-Kabul edilen dava değeri üzerinden alınması gereken ‭12,295,80 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 3,073,95 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 9,221,85 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 3,073,95 TL peşin harç, 679,25 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 3,753,20 ‭TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca belirlenen 28.800,00TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin işbu davanın açıldığı tarih itibariyle menfi tespit davalarının dava şartı arabuluculuğa tabi olmadığı halde bu yola başvurularak gereksiz yere yargılama gideri yapılmasına sebebiyet verdiğinden davacıdan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
7-HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının ve teminatın karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.08/11/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır