Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/517 E. 2023/589 K. 05.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/479
KARAR NO : 2023/567

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İİK 235))
DAVA TARİHİ : 27/06/2022
KARAR TARİHİ : 22/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan sıra cetveline itiraz davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkil bankanın … ve … Ticari Şubesinin müşterisi olan müflis … ve dava dışı müşterek müteselsil grup borçluları … ve … Ltd.Şti. imzaladıkları 10.9.2015 tarihli 4.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi ve ekleri, bankacılık işlemleri sözleşmesi ,kurumsal finansman talep formları ,kredi tahsilat planları, rehin sözleşmesi, kambiyo senedi vb. bankacılık belgeleri çerçevesinde bankadan kredi kullanmış olduklarını, kredi borçları ödenmediği için müflis … ve dava dışı müşterek müteselsil borçlular … ve …Ltd.Şti.’nin kredi hesabı, 76.717,51 TL + 76.924,91 Avro nakdi alacak ve 1.410 TL gayri nakdi alacak için, … 31.Noterliğinden gönderilen 20.9.2017 tarih ve 32432 yevmiye nolu ihtarname ile kat edildiğini, ihtarların müflis ve diğer borçlulara tebliğ edilmiş, hiçbir itiraza uğramayarak kesinleşmiş olduğunu, fakat kredi borçlarının ödenmemiş olduğunu, müflis ve diğer grup borçluları hakkında, tahsilinde borçlarına mahsup edilmek üzere müvekkili bankaya verilmiş olduğunu, 2.10.2017 tarihli 4.000.000,00 TL. bedelli bonoya istinaden, … 25.İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasıyla 486.139,94 TL alacak için ihtiyati haciz kararı alındığını, 9.1.2018 tarihinde kambiyo takibi başlatılmış olduğunu, iflas masasına yaptıkları alacak talebinin sadece … 25.İcra Md.nün … E.sayılı dosyasına dayalı olmadığını, taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi ve ekleri, bankacılık işlemleri sözleşmesi, kurumsal finansman desteği talep formları, satıcılara ödeme belgeleri, kredi tahsilat planları, kat ihtarnamesi, araç rehin sözleşmesi, hesap ekstreleri, kat ihtarnamesi, genel bankacılık belgelerine de dayalı olduğunu, … 3.İcra Hukuk Mahkemesinin kambiyo senedindeki imzanın yetersiz incelemelerle alınan raporlar neticesinde müflise ait çıkmaması, müvekkil banka tarafından kullandırılan kredileri yok eden, yapılan ödemeleri ortadan kaldıran bir husus olmadığını, iflas tarihi olan 24.10.2019 tarihi itibariyle fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak müflisten 797.991,26TL alacaklı olduklarının kabulü ile bu miktar alacağının iflas masasına kaydının yapılmasına ve sıra cetveline dahil edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı iflas masası adına cevap sunulmadığı, davanın inkar olunduğu açıktır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasında varlığı inkar olunmayan sözleşme çerçevesinde davacı tarafından katılım bankacılığı prensipleri doğrultusunda davalının müşterek müteselsil sorumlu olmak üzere ve diğer grup borçlularına araç ve oto yedek parça alımları ve araç alımları dahil olmak üzere birden fazla proje kapsamında kredi kullandırıp kullandırmadığı, bu kredilerin avro ve TL cinsinden kullandırılıp kullandırılmadığı, davalının kefil olduğu iddia olunan sözleşme çerçevesinde yapılacak ödeme kalemlerine ilişkin ödeme planı oluşturularak gerekli imzaların sözleşmelere konulup konulmadığı, buna göre davalının dayanak belgelerde müşterek ve müteselsil borçlu yer alıp almadığı, yer aldığı taktirde ve iflas tarihi itibariyle yapılacak hesaplamalarda davalının sorumlu olduğu miktarın kaç TL olduğu noktalarında toplanmaktadır.
Davanın kayıt kabul davası olarak açıldığı, gelen cevabi yazılara göre kayıt kabul davasının süresi içinde açılmış olduğu, iflasın halihazırda iflas dairesi tarafından resen yürütülmekte olduğu, masayı temsilen iflas dairesine gerekli tebligatın yapılarak taraf teşkilinin oluşturulduğu tartışmasızdır.
Taraflar arasındaki dava, İİK m.235 ve devamından kaynaklanan, uygulamada kayıt kabul davası olarak nitelendirilen ve kanunda ise sıra cetveline itiraz olarak belirtilen, tahsili amaçlamayan, sadece iflas masasına kayıt yapılmasını amaçlayan bir davadır.
İİK m.235/f.1 hükmüne göre “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içerisinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar”.
Kayıt kabul aşamasında, iflas idaresince davacının talep ettiği miktar oranında alacaklı olduğunu ortaya koyan yeterli belge olmadığından alacağın reddedildiği açıktır.
Kayıt kabul davası bilindiği üzere alacağı kısmen veya tamamen red edilen alacaklı tarafından iflas idaresine karşı açılır. Davada husumet iflas masasına yöneltilmelidir. İflas masasının temsilcisi adi tasfiyede iflas idaresi, basit tasfiyede ise somut olayda olduğu gibi iflas dairesidir. İspat yükü kural olarak masaya yazdırılması gereken alacağı olduğunu iddia eden davacı alacaklı üzerindedir. Davacı alacağını genel hükümlere göre ispat etmek yükümlülüğü altındadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılması amacıyla mahkememiz tarafından atanan ve katılım bankacılığı konusunda ehil bilirkişi kurulunun 01/04/2023 tarihli raporunda ” taraflar arasındaki varlığı tartışmasız olan sözleşme içerikleri dikkate alındığında davalının sözleşme hükümleri nedeniyle müştereken ve müteselsilen sorumlu konumunda olduğu, kat ihtarnamesi, icra bilgileri, kâr payı oranları, yapılan tespit ve hesaplamalar sonucunda kat tarihine kadar açılmış kredilerin cins ve tutarlarının tek tek dikkate alındığı, buna göre iflas tarihi itibariyle alacağın hesaplandığı, iflas tarihi itibariyle 137 ve 138 numaralı projelerin ulaştığı tutar, kredi kartı alacağının iflas tarihi itibariyle ulaştığı tutar ve ayrıca çek kredisi depo alacağının iflas tarihinde ulaşılan tutarın tek tek tespit olunduğu, bu arada çek kredisi depo alacağının nakdi krediler içinde talep olunmadığı, bu nedenle hesaplamaya dahil olunmadığı, yapılan tüm hesaplamalar sonrasında ise “davacı bankanın … Şubesi (daha sonra … Şubesine devir) tarafından dava dışı … firmasına katılım bankacılığı esaslarına göre araç rehin sözleşmesi karşılığında taksitli dövize endeksli proje kredileri, kredi kartı kredisi ve gayri nakdi çek kredisi kullandırıldığı, söz konusu kredilerin tahsil edilememesi nedeniyle … 31.Noterliğinden … tarihinde … yevmiye sayılı ihtarname ile hesapların kat edildiği, davacı banka ile müşteri olarak …, … ve … Limited Şirketi ile 10.09.2015 tarihinde grup firma limiti kapsamında 4.000.000,00 TL’lik genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalının sözleşme dışında diğer belgelerde imzasının bulunmadığı, söz konusu kredilerin dava dışı …’a kullandırılması nedeniyle sözleşmenin 3.9.2 maddesi gereği diğer grup firmalarının açılan kredilerden müşterek borçlu ve müteselsil borçlu sıfatı ile borcun tamamından sorumlu olduklarının kabul edildiği, davalının 24.09.2019 tarihinde temerrüde düştüğü, davalı firma hakkında … 3.Asliye Ticaret Mahkemesi… esas dosyasında 24.10.2019 tarihinde iflas kararı verildiği ve iflasın 02.01.2020 tarihinde kesinleştiği, herhangi bir ödeme yapılmaması nedeniyle davacı banka şube kayıtlarında yapılan incelemede kat tarihinde …-Şahıs firmasından davacı bankanın proje kredisi kapsamında nakdi 75.131.37 Avro asıl alacak ve verilen Business Kredi kartından dolayı 76.021,57 TL asıl alacağının tespit edildiği, söz konusu kredilere raporun 3/E bölümünde açıklandığı üzere akdi ve mahrum kalınan kâr payı hesabı yapıldığı, davacı bankanın raporun 5. nolu bölümünde açıklandığı üzere 24.10.2019 tarihinde göre davalıdan toplam 692.779,20 TL alacağının tespit edildiği” şeklinde görüş bildirmiştir.
Rapor davalı iflas masasına tebliğ olunduğu halde iflas masası 13/04/2023 tarihli dilekçe ile ve soyut olarak “bilirkişi raporunda müflise karşı aleyhe olan hususları kabul etmedikleri” yönünde beyanda bulunmuştur.
Bu durumda davalının anılan itirazı soyut olup ek rapor alınmasını gerektirecek unsurlar itibariyle somutlaştırılmamıştır. Somutlaştırılmamış itiraz ile ilgili denetime elverişli ve ek rapor alınmasını gerektirir denetlenebilir bir itiraz söz konusu değildir. (Yargıtay 13.HD 2016/11364E. 2019/4459K.sayılı kararından hareket edilmiştir) Yine Yargıtay uygulamasında raporlara yönelik soyut itirazların dikkate alınmamasının yerinde olacağı dahi benimsenmiştir. (Yargıtay 3.HD 1985/4376E. /5834K.sayılı kararı)
Öte yandan davacı vekili ise 25/05/2023 tarihli duruşmada raporun tebellüğ edildiğini, rapor doğrultusunda karar verilmesini talep ettiğini, yeni rapor alınmasını talep etmediğini açıkça ve kesin olarak belirtmiştir.
“Bilindiği üzere, bir davada, mahkemenin veya yanların yapmış olduğu bir usul işlemi ile yanlardan biri lehine ve diğeri aleyhine doğmuş ve buna uyulması zorunlu olan hakka, usuli kazanılmış hak denilir. 09.05.1960 gün ve 1960/1-9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı gibi; “Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası’nda, usuli kazanılmış hakka ilişkin açık bir hüküm yok ise de, Yargıtay’ın bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan gayesi ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma amacıyla kabul edilmiş olması yanında, hukuksal anlamda istikrar amacına ulaşmak isteğinin kabul edilmiş bulunması bakımından, usule ait kazanılmış hak kurumu, Usul Yasasının dayandığı ana esaslardandır ve kamu düzeni ile de ilgilidir. Esasen, hukukun kaynağı sadece yasa olmayıp, yargısal içtihatlar dahi hukukun kaynağı olduğundan, söz konusu usuli kazanılmış hak için kanunda açık hüküm bulunmaması, onun kabul edilmemesini gerektirmez”. (Yargıtay HGK 2014/4-70E. 2015/1680K.sayılı kararı) Buna göre somut olayda olduğu üzere, davalıya tüm raporlar tebliğ olunduğu halde rapora yönelik gerekçeli ve somut bir itirazın sunulmamış olması, davacı lehine ve davalı aleyhine usuli kazanılmış hak teşkil edecektir. Nitekim Yargıtay birçok kararında, bilirkişi raporuna süresi içinde itiraz edilmemesinin, hatta süresinden sonra açıkça itiraz olsa dahi bilirkişi raporunun kabul edilmesi olarak yorumlamakta, bu noktada itiraz etmeyen aleyhine ve karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluştuğunu kabul etmektedir. (Yargıtay HGK 07/06/1985 tarih ve 1983/841E. 1985/573K.sayılı, Yargıtay 4.HD 18/10/1976 tarih ve 9554E. 8818K.sayılı ve benzeri kararlar) Buna göre bankacı bilirkişilerden Mahkememizce itibar edilen ve ara karar içeriklerine uygun rapor karşısında yeniden ek rapor alınmasını gerektirir bir durum bulunmamaktadır. O halde bu rakamlar davalı aleyhine ve davacı lehine usuli açıdan kazanılmış hak teşkil edecektir.
Bu arada davacının kayıt ve kabul davasına konu edilen alacak miktarları yabancı para olduğundan iflas tarihi itibariyle yapılacak hesaplamalarda bu husususun da ayrıca gözetilmesi gerekir. Yargıtay uygulamasında benimsenmiş olduğu üzere “İcra ve İflas Kanunu’nun 198 inci maddesi uyarınca konusu yabancı para olan alacaklar, iflas tarihindeki T.C. Merkez Bankası efektif satış kurundan çevrilmek suretiyle masaya kaydedilirler. Bu yönüyle yabancı para alacakları sıra cetveline geçirilirken, iflas tarihindeki döviz satış kurundan Türk Lirasına çevrilerek kayıt ve kabule karar verilmesi gereklidir.” Mahkememizce bu durum göz önüne alınmış ve bu çerçevede görevlendirilen bilirkişiler yabancı para cinsinden olan alacaklılar ile ilgili iflas tarihinde geçerli olan efektif satış kur karşılığını dikkate alarak hesaplama yapmışlardır.
Özellikle katılım bankacılığı konusunda ehil bilirkişi kurulu atanmak suretiyle inceleme yapılması sağlanmıştır. Zira katılım bankacılığı, islam ülkelerinde kabul gören bir sistem olmakla birlikte, faizin yer aldığı ekonomilerde de uygulanmaktadır. Sistemin amacı faiz almak istemeyen tasarruf sahiplerinin fonlarını ekonomiye çekmektir.(…) Bankacılıkta kullanılan faiz yerine katılım bankacılığında kâr payı kullanılmaktadır. Faiz ve kâr payı karşılıklı değerlendirildiğinde, faizde, kârın aksine ne bir alım satım ne de paranın bir halden başka bir hale çevrilmesi vardır. Borç alan kişinin zimmetinde borç olarak yer alan para, vade sonunda üzerinde anlaşılan şartlara göre, ister borcun cinsinden ister başka cinsten bir fazlalıkla geri dönmektedir. Faizde sermaye sahibi vade sonunda ana parasıyla birlikte ne kadar faiz getirebileceğini bilir. (…) Türkiye’de katılım bankalarının verdiği kâr payı ile mevduat bankalarının verdiği faiz oranları ise birbirine yakın olmaktadır. (Tunahan AVCI, Metin AKTAŞ, Katılım Bankalarının Kâr Payı Ödemeleri ile Mevduat Bankalarının Faiz ödemelerinin Birbirlerine Yakın Olmasının Nedenlerinin Araştırılması, Niğde Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Ekim 2015 Cilt – Sayı 8 (4) Sayfa 41-51)
Hal böyle olunca katılım bankacılığı esasları çerçevesinde yapılan sözleşme uyarınca davacının sözleşme gereği gecikme oranı üzerinden vade farkını sadece asıl alacak üzerinden yapılması gerektiği gibi faize faiz denen birleşik faiz uygulaması da bu nedenle mümkün değildir. Zaten bu nedenle bilirkişi kurulu, söz konusu alacaklarla ilgili ve alacağın cinsine göre yıllık kâr payı ve ayrıca mahrum kalınan kâr payı oranlarını dikkate almak suretiyle hesaplama yapmışlardır. Yukarıda açıklanan esaslar karşısında bilirkişi kurulunun bankanın faizsiz bankacılık ilkelerine göre çalışması nedeniyle sadece asıl alacak tutarını dikkate almak suretiyle ve ayrıca belirlenen kâr payı ve mahrum kalınan kâr payı oranları üzerinden yapmış olduğu hesaplamalara itibar edilmiştir. Esasen yukarıda yapılan usuli açıklamalar karşısında bu rapora itibar edilmesinde engel bir hal ise bulunmamaktadır.
Nihayet belirtmek gerekir ki davalı müflis gerçek kişi, dava dışı müşterek ve müteselsil grup borçluları olan borçlular ile birlikte imzalanan sözleşmeler çerçevesinde ve bankadan kredi kullanmışlardır. Kullanılan bu kredinin türü ve miktarı ise yukarıda irdelenen raporlarda ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Bu nedenle sadece tek bir davalı aleyhine kayıt kabul davası açılmış olsa da davalı, dava dışı başkaca müşterek ve müteselsil borçlular ile birlikte sözleşmeleri imzaladığından “‘tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla” cümlesi dahi hüküm fıkrasında dikkate alınmak suretiyle hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
Ayrıca belirtmek gerekir ki davacının delil olarak dayandığı ve taraflar arasında daha önce açılan … 3.İcra Hukuk Mahkemesinin …E.iken …E.sayılı dosyasına konu bono ile ilgili imzaya itiraz davası açılmış ise de iflas kararının yargılama aşamasında kesinleşmesi nedeniyle imzaya itiraz davası konusuz kalmış, esasen bu durum İstanbul BAM 23.HD 2022/2793E. 2022/2113K.sayılı karar örneği ile de sabit hale gelmiştir. Bu nedenle imza itiraz davasının eldeki davaya doğrudan herhangi bir etkisi ise bulunmamaktadır.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının kısmen kabulüne, davalı müşterek borçlu ve müteselsil borçlu sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığından 692.729,20-TL alacağın, -tahsilde tekerrür olmamak üzere- … 1.İflas Müdürlüğünün … iflas sayılı dosyasına istinaden açılan iflas masasına 4.sıra alacak olarak kayıt ve kabulüne, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kısmen kabulüne,
Davalı müşterek borçlu ve müteselsil borçlu sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığından 692.729,20-TL alacağın, -tahsilde tekerrür olmamak üzere- … 1. İflas Müdürlüğünün …iflas sayılı dosyasına istinaden açılan iflas masasına 4.sıra alacak olarak kayıt ve kabulüne,
Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70TL harcın mahsup edilerek 99,20TL bakiye ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından harcanan 68,50TL tebligat posta masrafı, 80,70 TL başvuru harcı, 3.875‬,00TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.024,2‬0 TL yargılama giderinden davanın kabul nispetine göre (%86) 3.460,812‬TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Dava kısmen kabul edildiğinden ve davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmediğinden vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda davalının yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi.22/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip