Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/47 E. 2022/850 K. 16.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/47
KARAR NO : 2022/850

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 05/06/2020
KARAR TARİHİ : 16/12/2022

Mahkememizin 2020/262E.sayılı dava dosyasına istinaden açılan fesih davasında davalı gözüken şirket dışında davalı gerçek kişiler aleyhine dahi fesih davası açılması nedeniyle Mahkememizce duruşmalı ön inceleme dahi icra olunmadan önce davalı gerçek kişiler hakkında ayırma kararı verilmiş olmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkilinin 27/10/2016 tarihinde …’tan davalı şirketteki hissesinin devir aldığını, şirket müdürü olarak davalı ortak …’ ın tek başına yetkili olarak şirketi yönettiğini, dava konusunun şirketin yapsat usulünde inşaat işleri yapmakta olduğunu, şirket müdürünün tek başına yetkili davalı … diğer ortaklara danışmadan, orktaklar kararı almadan şirketin zararına inşaat sözleşmeleri yaptığını, davalı yetkili şirket müdürü …’ ın inşaat maliyetini gerçek maliyeti çok üzerinde ortaklarına söylediği gibi şirkete ait daire satış bedellerini gerçek değerinin çok altında sattığını belirterek şirketin kar etmediğini, zarar ettiğini belirtmekte olduğunu, şirket müdürü ortak …’ a defalarca defterleri incelemek için müvekkilinin istemiş olduğunu, bu talebe olumsuz yanıt verilmiş olduğunu, güven ortamının bu sebeple ortadan kalmış olduğunu, … Şirketinin haklı sebepler ile feshine ve TTK hükümlerinde gösterilen şekillerde tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın bugüne kadar şirketle hiçbir şekilde ilgilenmemiş olduğunu ve üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemiş olduğunu, davacı taraf son çare olan şirketin feshi dava yoluna başvurmadan önce herhangi bir talepte bulunmamış olduğunu, diğer hukuki yolları tüketmemiş olduğunu, davada şirket ortaklarına husumet yöneltilmesinin yasaya ve yerleşik Yargıtay içtihatına aykırı olduğunu, huzurdaki davada husumetin yalnızca şirkete yöneltilmesinin gerekmekte olduğunu, müvekkil şirketin halen faal durumda olup ve 29.06.2018 tarihinde tamamlayarak teslim etmiş olduğu konut projesinde iskânının halen alınamamış olduğunu, şirketin sözleşmesel yükümlülükleri de devam ettiğinden şirketin feshi ve tasfiyesinin mümkün olmadığını, müvekkil …’a açılan davanın husumet yokluğundan reddini, müvekkil … Ltd. Şti. ne açılan davanın reddine karar verilmesini gerektiğini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu vakıalar çerçevesinde şirket müdürünün diğer ortaklara danışmadan ve ortaklar kurulu kararı almadan inşaat sözleşmesi yapıp yapmadığı, bu sözleşmelerin şirket zararına olup olmadığı, şirket müdürünün inşaatın gerçek maliyetinin çok üstünde değil, daire satış bedellerinin gerçek bedellerinin çok altında satıp satmadığı, şirketin zarar edip etmediği, şirket müdürlüğünce defterlerin incelenmek üzere davalı şirketten talep edilip edilmediği ve bu talebe olumsuz yanıt verilip verilmediği, davalı şirketin feshine dair karar verilmesinin gerekip gerekmediği, davalı gerçek kişiler aleyhine fesih davası yöneltilmesinin mümkün olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davacının halihazırda şirket ortağı konumunda olduğu, şirketin feshini talep eden konumunda olduğu, bu çerçevede fesih ve tasfiye davasının şirket dışında ayrıca davalı gerçek kişiler aleyhine dahi açıldığı tartışmasızdır.
6102 sayılı TTK. m. 636 hükmüne dayanan limited şirketin haklı sebeple feshi istemine ilişkindir.
Şirketin fesih ve tasfiyesi ancak şirket tüzel kişiliğinin davalı olarak gösterilmesi ile sağlanabilir. Bu noktada şirket ortaklarının, şirketin fesih ve tasfiyesi davası açısından pasif sıfatları karşısında usul ekonomisi gereği bu kişiler hakkında açılan davada mahkememizce ayırma kararı vermek gerekmiştir. Esasen bu konuda gerek doktrin gerekse yargısal uygulamalar açıktır.
Mahkememizin 2022/47E.sayılı dosyasına istinaden yapılan yargılamada davacının yeterli düzeyde avansının bulunmaması nedeniyle 07/10/2022 tarihli tutanak oluşturulmuş, tutanakta açıkça “Halihazırda dosyada avans olmaması ve avans aktarılamayacağının dahi açıkça anlaşılması karşısında Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesinin madde 2 ve HMK m.120 hükmü uyarınca 2022 yılı itibariyle adı geçen tarifenin madde 3 hükmü gereği her türlü tebligat veya posta ücretleri gibi giderlerin karşılanması fesih ve tasfiye davaları açısından en az alınması gereken 440-TL gider avansı kaleminin bu tutanağın tebliğ olunduğu tarihten geçerli olmak üzere iki haftalık kesin süre içinde davacı vekili tarafından tamamlanmasına; aksi halde HMK m.114 /f.1 bent g hükmü uyarınca davacının açmış olduğu davanın HMK m.115 hükmü uyarınca dava şartı yokluğundan ve usulden reddolunacağının davacı vekiline bildirilmesine” şeklinde ara karar alınmış, gerek bu tutanak gerek ara karar usulüne uygun şekilde davacı vekiline 2/10/2022 tarihinde tebliğ olunmuş, verilen kesin süre içinde ise davacı vekili tarafından belirtilen gider avansı depo olunmamıştır.
Davacı tarafından gider avansının belirtilen kesin süre içinde depo olunmadığı, bu durumun davacı aleyhine ancak davalılar aleyhine usuli kazanılmış hak oluşturduğu Mahkememizce kabul edilmiştir. “Yargıtay uygulamasıyla kanun hükmünün iptal olunması, görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez.” (Kuru, B: Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, Cilt 5, s. 4738 vd). Ancak somut olayda böyle bir durum yoktur. Zaten Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için, bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. Nitekim somut olayda davalılar lehine bu noktada usuli kazanılmış hak oluşmuştur.
Emsal uygulamalarda da “Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 30. maddesinde öngörüldüğü üzere harcın yatırılmaması davayı takipsiz bırakmakla aynı sonucu doğuracak olup bu halde HMK’nın 150/1 maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekeceğinden mahkemece harcın ikmal edilmemesi nedeniyle de davanın usulden reddine karar verilmesi yerinde değilse de davacının başlangıçta yatırması gerekli gider avansının yatırılmış olması HMK’nın 114/1 (g) maddesinde dava şartları arasında sayıldığından verilen kesin süre içinde gider avansının yatırılmamasına bağlı olarak davanın usulden reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının bütün temyiz itirazları yerinde değildir.” (Yargıtay 11. HD 2020/7275E. 2022/4062K.sayılı kararı) şeklinde açıklanan gerekçeler dahi somut dava açısından emsal olup depo olunması gereken gider avansının yargılama aşamasında tamamlanmamış olması karşısında davanın usulden reddolunması gerekir.
Ayrıca şirket fesih davasının şirket tüzel kişiliği dışında başkaca bir gerçek kişiye açılmasını gerektiren yasal bir neden olmadığı gibi yargısal bir neden bulunmamaktadır. Ne var ki davacı buna rağmen taraf sıfatı bulunmayan davalı gerçek kişilere dahi şirketin feshi davasını yöneltmiştir. Oysaki 6100 sayılı HMK m.114/f.1 bend (d) hükmü uyarınca taraf gerçek kişilerin bu davada davalı sıfatına sahip olabilmeleri mümkün değildir.
Bu noktada taraf sıfatına ilişkin genel açıklamalar yapılmasında fayda bulunmaktadır. “Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır”. (Yargıtay 10.HD 2021/4350E. 2022/9922K.sayılı kararı) Ne var ki yukarıda açıklandığı üzere davalı gerçek kişilerin açılan şirketin feshi davasında taraf sıfatlarının bulunmadığı, bu durumun Mahkememizce dava şartı olarak değerlendirilmesi karşısında bu yönden dahi davanın yine dava şartı yokluğundan ve usulden reddolunması gerektiği takdir olunmuştur.
Söz konusu dava şartlarından gider avansına ilişkin eksikliğin verilen kesin süre içinde giderilmediğinin açık bulunması, ayrıca davalı gerçek kişiler yönünden sıfata ilişkin usuli eksikliğin ise giderilemeyecek olması karşısında davanın dava şartı yokluğundan ve usulden reddi gerekir. Esasen 6100 sayılı HMK m.115 hükmü uyarınca söz konusu eksiklik davanın her aşamada ve dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddolunmasını gerektirmektedir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının, davalılar … ile … aleyhine açmış olduğu davanın 6100 sayılı HMK m.114 hükmü ve HMK m.115/f.2 hükmü uyarınca dava şartı yokluğundan ve usulden reddine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının, davalılar … ile … aleyhine açmış olduğu davanın 6100 sayılı HMK m.114 hükmü ve HMK m.115/f.2 hükmü uyarınca dava şartı yokluğundan ve usulden reddine,
2-Mahkememizin 2020/262E.sayılı dosyasından harç alındığından bu dosyada harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı … vekille temsil edildiğinden AAÜT gereğince taktir olunan 9.200,00-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınıp davalı …’a verilmesine,
5-Artan avansın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davalı … vekilinin huzurunda diğer tarafların yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi.16/12/2022

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …