Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/387 E. 2022/800 K. 09.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
ASLİYE 2.TİCARET MAHKEMESİ

DOSYA NO : 2022/387
KARAR NO : 2022/800

DAVA : İTİRAZIN İPTALİ (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/05/2022
KARAR TARİHİ : 09/12/2022

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında görülen İTİRAZIN İPTALİ davasının mahkememizde yapılan yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … nezdinde kurulan …’nda (…) faaliyet gösteren, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu başta olmak üzere ilgili mevzuatın tüm gereklerini yerine getirerek lisans belgesini almış bir yatırım kuruluşu olduğunu, T.C. Başbakanlık Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığı’nca … A.Ş.’nin 16.04.2012 tarihinden itibaren İşlem Aracılığı Faaliyeti, Portföy Aracılığı Faaliyeti, Yatırım Danışmanlığı Faaliyeti ve Sınırlı Saklama Hizmetinde bulunmak üzere “Geniş Yetkili Aracı Kurum” olarak yetkilendirilmesi uygun görüldüğünü, taraflar arasında 13.12.2021 tarihli Sermaye Piyasası Araçlarının Alım Satımına Aracılık Çerçeve Sözleşmesi akdedildiğini, müvekkinin sözleşme uyarınca … A.Ş. nezdinde bulunan … (…) alım satım işlemleri gerçekleştirdiğini, davalının alım satım emirlerini … nezdindeki ilgili piyasaya iletildiği ve gerçekleşen işlemlerden komisyon geliri elde edildiğini, … işlemleri kaldıraç etkisi nedeniyle riskli işlemlerden olduğunu, vadeli işlem sözleşmesinin, sözleşmenin taraflarına, standartlaştırılmış miktar ve kalitedeki bir malı, kıymeti veya finansal göstergeyi, belirlenen ileri bir tarihte, bugünden üzerinde anlaşılan fiyattan alma veya satma yükümlülüğü getiren sözleşme olduğunu, opsiyon sözleşmesi ise, alıcıya, ödeyeceği belli bir tutar (opsiyon primi) karşılığında, belirli bir vadeye kadar (veya belirli bir vadede), bugünden belirlenen bir fiyat (kullanım fiyatı) üzerinden opsiyona dayanak teşkil eden bir malı, kıymeti veya finansal göstergeyi satın alma veya satma hakkı tanıyan, satıcıya da alıcının bu sözleşmeden doğan hakkını kullanması durumunda sözleşmeye dayanak teşkil eden malı, kıymeti, veya finansal göstergeyi satma veya alma yükümlülüğü getirdiğini, Borsa İstanbul’a sözleşme bedelinin tamamını değil, belirli bir kısmının teminat adı altında ödenip, sözleşmeye konu varlığın fiyatındaki değişimlere göre teminatlarının değeri arttığında çekme hakkı veya teminat eksildiğinde eksik teminatı tamamlama yükümlülüğü bulunduğunu, müvekkili şirketin ve diğer aracı kurumların, sadece yatırımcıların Borsa İstanbul’un ilgili piyasasına teminatların yatırılmasına veya çekilmesine aracılık ettiğini, davalıya, Sermaye Piyasası mevzuatının bir gereği olarak hesap açılışında kendisine gerekli bütün risk bildirimlerinin yapıldığını, Risk Bildirim Formu’nun kendisine sunulduğunu, okuyarak her bir sayfayı imzalamasının sağlandığını, ekte sunulan hesap ekstrelerinden görülebileceği üzere, davalının … nezdinde almış olduğu alım ve satım pozisyonları ve pozisyonların dayanağını oluşturan varlıkların fiyatlarında yaşanan değişimler nedeniyle teminatın tamamı kaybettiğini, kayıpların yatırılan teminatı aşarak eksi bakiye miktarı olan 264.362,40.-TL’ye ulaştığını, davalıya müteaddit defalar teminat eksiğini tamamlaması çağrısı yapıldığını ancak bu çağrıların hiçbirine icabet edilmediğini, nihayetinde borcun ödenmesinden imtina edildiğini, …’un … Genelgesi uyarınca, piyasa nezdindeki takas merkezine karşı sorumlunun aracı kurumlar olması nedeniyle müşterisi eksik kalan teminatı tamamlamasa da aracı kurumların bu teminatı tamamlama yükümlülüğü altında olduğunu, bu teminat borcununun … nezdindeki takas merkezine olan ödemeyi müvekkili şirketin gerçekleştirdiğini, bunun üzerine … 4. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden yasal takip başlatıldığını, 18.02.2022 tarihinde bu takibe itiraz edildiğini, arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığını, fazlaya, faize, faiz oranlarına, kura, kur farklarına, munzam zarara, hesap hatalarına, TBK. Md.100’de yer alan haklara ve diğer feri haklara ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla haksız ve hukuka aykırı tüm itirazların iptali ile davalının asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra-inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkillinin daha önce hiç borsa hesabı açmamış, forex piyasasında işlem yapmamış, coin piyasasında işlem yapmamış, internet bankacılığını bile kısmi bilen birisi olduğunu, internet bankacılığı ve diğer yatırım şirketlerinin uygulamalarından yatırım hesabı açmadığını, ilk defa davacı şirket nezdinde bir yatırım hesabı açtığını, hesap açılırken, davacı şirket tarafından müvekkiline PTT ile yatırımcı beyan formu, gerçek faydalanıcı beyan formu, imza beyan formu olmak üzere 3-4 sayfalık beyan formları gönderilmiş olup söz konusu ıslak imzaların sadece bu belgelerde olduğunu, bu ıslak imzalı belgelerin davacıdan celbini talep ettiklerini, diğer tüm sözleşmelerin davacılara ait işlem yapılan platform üzerinden müvekkili bilgilendirilmeden, okumadan sistem üzerinden onay verdirtildiğini, bu işlemleri yaparken müvekkilinin söz konusu forex piyasası hakkında hiç bir şekilde bilgi sahibi olmadığını, SPK tarafından çıkarılan Kaldıraçlı Alım Satım İşlemleri Ve Bu İşlemleri Gerçekleştirebilecek Kurumlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğin, kaldıraçlı alım satım işlemlerine ilişkin risk bildirimi başlıklı 18.maddesi gereğince formun okunup anlaşıldığına dair yazılı bir beyan almak zorunluluğu bulunduğunu, 2021 Kasım ayı gibi hesap açılışı yapıldığını, hiç bir şekilde müvekkiline eğitim verilmediğini, nasıl yatırım yapacağı, nasıl işlem yapacağı bilgisi verilmediğini, zaten müvekkilinin yaptığı işlemleri kendi iradesi ile yapmadığını, davacı şirket çalışanları tarafından yönlendirme ile yaptığını, yapılan işlemlerin telefon üzerinden yönlendirilip yapıldığını, tüm konuşmalara ilişkin ses kayıtlarının davacıdan celbini talep etiklerini, aynı yönetmeliğin 15. Maddesi uyarında tüm bilgilerin kaydedilmesi ve kurulca veya müşterilerce talep edildiğinde ibraz edilmesinin zorunlu olduğunu, kaldıraçlı alım satım işlemlerine ilişkin tüm belge ve kayıtların 5 yıl süreyle saklanmasının zorunlu olduğunu, … piyasasının 24 saat aktif bir piyasa olup, 24 saat takip edilmesi gerektiğini, fakat müvekkilinin davacı şirkete sadece 09.30 – 18.30 saatleri arasında ulaşabildiğini, 51.000,00.-TL ile yatırıma başlayan müvekkilinin 20.12.2021 tarihinde geç saatlerde piyasa da yaşanan durumdan dolayı tüm yatırımını kaybettiği gibi davacı tarafından da haksız bir şekilde talep edilen 270 bin TL için icra takibi başlatıldığını, dava dilekçesi ekinde bir sürü sözleşme konulduğunu, fakat bu sözleşmelerin hiç birinden müvekkilinin bilgi sahibi olmadığını, bu tür yatırım şirketlerinin, müşteri portföyleri geniş olup, yatırım yapmak isteyenlerin banka bilgileri daha öncede yatırım yapıp yapmadıkları ve risk analizlerini yapmak bu konuda gerekli eğitim ve bilgiyi müşterilerine vermek zorunda olduklarını, sadece mesai saatleri içerisinde telefonla emir alıp, davacı şirketin uygulamasını kullanmasını bilmeyen müvekkilinin, mesai saatleri dışında yüksek riskler ile karşı karşıya bırakıldığını, netice itibari ile de tüm parasını kaybettiğini, yüksek kayıplar için devre kesici ya da zarar azaltıcı emir girişleri yapılabileceğini ve verilebileceğini, SPK tarafından 11.07.2013 tarihinde çıkartılan Yatırım Hizmetleri Ve Faaliyetleri İle Yan Hizmetlere İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğin İşlem Aracılığı Faaliyetinin Yürütülmesine İlişkin İlke Ve Esaslar başlıklı 19. Maddesi gereğince Kaldıraçlı işlemlerle ilgili olarak yatırılan teminat tutarlarının üzerinde bir kayba uğratacak şekilde müşterilere işlem yaptırılamaz. Yatırımcının piyasa koşullarından dolayı teminatından daha fazla zarara uğraması halinde söz konusu zarar yatırımcıdan talep edilemez, hükmü bulunduğunu, yani müvekkilinin 20.12.2021 sabahı 117.000 TL’si hesabında mevcutken, teminat limiti bu tutar olması gerekirken bu tutar aşılıp, bu aşımdan dolayı bilgilendirme onay alınmadan ve müvekkilinin davacı şirkete ulaşabilme imkanı da yokken akşam 18.30 sonra (-) 270.000 TL borçlandırılmasının akla mantığa aykırı olup hiç bir sözleşme ve belge ile desteklenemeyeceğini, bu kaybın tamamen davacı şirket tarafından uydurulduğunu, ayrıca 17.12.2021 tarihinde müvekkilinin hesabındaki mevcut yaklaşık 110.000 TL yi çekip çıkmak istediğinde ise davacı şirketin bunun mümkün olamayacağını, saat 14.00 den sonra sistemin buna izin vermediğini öne sürerek müvekkilinin para çekmesinin engellendiğini, 17.12.2021 tarihli ses kayıtları dinlendiğinde bu durumun ortaya çıkacağını, aynı tebliğ’in Portföy Aracılığı Faaliyetinin Yürütülmesine İlişkin İlke Ve Esaslar başlıklı 24.madde hükmüne göre de kaldıraçlı işlemlerle ilgili olarak yatırılan teminat tutarlarının üzerinde bir kayba uğratacak şekilde müşterilere işlem yaptırılamaz. Yatırımcının piyasa koşullarından dolayı teminatından daha fazla zarara uğraması halinde söz konusu zarar yatırımcıdan talep edilemez, hükmü bulunduğunu, davacının iddialarının kanuna aykırı olduğunu, her ne kadar sözleşmeleri öne sürseler de sözleşmelerin kanuna aykırı olamayacağını, tüketici , müşteri aleyhine düzenlenemeyeceğini, düzenlenir ise geçersiz olduğunu, aracı kurumların Türk Borçlar Kanunu’na açıkça muhalefet ederek bireysel kullanıcıları irade dışı ve sınırsız bir şekilde borçlandırmasının hukuka açıkça aykırı olup ortaya çıkan zarara aracı kurumun katlanması gerektiğini, SPK tarafından çıkarılan Kaldıraçlı Alım Satım İşlemleri Ve Bu İşlemleri Gerçekleştirebilecek Kurumlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğin Çerçeve Sözleşmelere İlişkin Esaslar başlıklı 8/4. Maddesinde, Çerçeve sözleşmelerde sermaye piyasası mevzuatına aykırı hükümler ile müşterilerin haklarını ciddi şekilde zedeleyici ve aracı kurumlar lehine tek taraflı olağanüstü haklar sağlayan hükümlere ve emirlerin ispatının müşteriye yüklenmesine ilişkin hükümlere yer verilemez. Sözleşmelerde hüküm bulunmayan hallerde genel hükümler uygulanır, hükmü bulunduğunu, Faaliyetler Sırasında Uyulması Gereken İlkeler başlıklı 12. Maddesinde de alım satım işlemlerine ilişkin esasların belirlendiğini, belirterek davanın reddi ile davacının kötü niyetli olarak açılan dava nedeniyle davacının % 20’den az olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
Dava; taraflar arasında imzalanan Sermaye Piyasası Araçlarının Alım Satımına Aracılık Çerçeve Sözleşmesi uyarınca, … A.Ş. nezdinde bulunan … (…) davacı aracı kurum vasıtasıyla gerçekleştirilen kaldıraçlı işlemler nedeniyle oluşan zararın, yasa gereği aracı kurum olan davacı tarafından karşılanması nedeniyle davacıdan rücuen tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
İtirazın iptali davalarının 2004 sayılı İİK’nın 67/1. fıkrası gereğince Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Davacının … 4. İcra Müdürlüğünün… sayılı dosyası ile 05/02/2022 tarihinde, davalı aleyhine, davaya konu sözleşmeye dayanarak, 264.362,37.-TL asıl alacak, 5.694,65.-TL işlemiş (Temerrüt) faiz olmak üzere toplam 270.057,02.-TL üzerinden ilamsız icra takibi başlattığı, (…) ödeme emrinin borçlu/davalıya 16/02/2022 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 16/02/2022 tarihinde hiçbir borcu olmadığını, borcun tamamına ve faize itiraz ettiğini belirterek takibi durdurduğu, itiraz dilekçesinin davacı/alacaklı vekiline tebliğ edildiğine dair belgeye rastlanmadığı, davacının da 24/05/2022tarihinde 1 yıllık yasal hak düşürücü süre içinde 270.057,02.-TL toplam alacak üzerinden huzurdaki itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmaktadır.
İtirazın iptali davalarının 2004 sayılı İİK’nın 67/1. fıkrası gereğince Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Davacının … 4. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile 05/02/2022 tarihinde, davalı aleyhine, davaya konu sözleşmeye dayanarak, 264.362,37.-TL asıl alacak, 5.694,65.-TL işlemiş (Temerrüt) faiz olmak üzere toplam 270.057,02.-TL üzerinden ilamsız icra takibi başlattığı, (…) ödeme emrinin borçlu/davalıya 16/02/2022 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 16/02/2022 tarihinde hiçbir borcu olmadığını, borcun tamamına ve faize itiraz ettiğini belirterek takibi durdurduğu, itiraz dilekçesinin davacı/alacaklı vekiline tebliğ edildiğine dair belgeye rastlanmadığı, davacının da 24/05/2022tarihinde 1 yıllık yasal hak düşürücü süre içinde 270.057,02.-TL toplam alacak üzerinden huzurdaki itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 1/1. maddesi uyarınca mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması zorunludur.
Yargıda ihtisaslaşmaya ilişkin olmak üzere Yargıda Reform Stratejisi belgesinde yer alan “ihtisas mahkemelerine ve uzmanlaşmaya yönelik uygulamalar arttırılacaktır” ve yine İnsan Hakları Eylem Planı belgesinde yer alan “İhtisas Mahkemelerinin Güçlendirilmesi” başlıklı hedefler kapsamında HSK’nın 25/11/2021 tarihli kararına istinaden finansal uyuşmazlıklarla ilgili finans davalarına bakmak üzere ticaret mahkemelerinin HSK tarafından belirlenmesi öngörülmüştür.
Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin, İhtisas Mahkemelerinin belirlenmesine ilişkin 25/11/2021 tarihli 1232 sayılı kararı ile;
“Finans ile ilgili açılacak davalara bakacak mahkemeler nezdinde ihtisas mahkemelerinin belirlenmesi hususu görüşülerek;
26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 5. maddesinin beşinci fıkrasında, özel kanunlarda başkaca hüküm bulunmadığı takdirde ihtisaslaşmanın sağlanması amacıyla, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak daireler arasındaki iş dağılımının Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenebileceği düzenlenmiştir.
Asliye ticaret mahkemelerine gelen işlerin vasıf ve mahiyeti itibarıyla çeşitli olması, bu çerçevede finans davalarının yoğunluğu ve niteliklerinin farklı olması göz önünde bulundurularak, gerek uygulama birliğinin sağlanması, gerekse etkinlik ve verimliliğin artırılması ile ihtisaslaşmanın önemi nazara alınarak, finans davalarında iş dağılımı bakımından iki veya daha fazla dairesi bulunan mahallerde ihtisaslaşmaya gidilmesinde fayda olacağı değerlendirilmiştir.
Kanuni düzenlemelerden ya da Hâkimler ve Savcılar Kurulunun kararlarından kaynaklı olarak, asliye ticaret mahkemesinin hangi dairelerinin iflâs ve konkordato, deniz ticareti ve deniz sigortaları gibi davalar dolayısıyla gelecek işlere ilişkin ihtisas mahkemesi sıfatıyla bakacağı gözetilerek, aynı dairelerde iş yoğunluğu oluşmaması bakımından finans davalarına olabildiğince farklı dairelerde bakılmak üzere ihtisas mahkemeleri belirlenmiştir.
Bu itibarla;
1) 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinden,
2) 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. Maddelerinden,
3) 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan (142. Maddesinde düzenlenenler hariç),
4) 23.02.2006 tarihli ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’ndan,
5) 21.11.2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu’ndan,
6) 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’ndan,
7) 20.06.2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun’dan, Kaynaklanan ve asliye ticaret mahkemesinin görev alanına giren ticari davalara ve ticari nitelikteki çekişmesiz yargı kapsamında gelecek işlere;
a) İki veya üç asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 2 numaralı,
b) Dört veya beş asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 4 numaralı,
c) Altı veya daha fazla asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 6 numaralı,
d) On veya daha fazla asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 6 ve 7 numaralı,
e) On dört veya daha fazla asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 6, 7 ve 8 numaralı,
f) Yirmi veya daha fazla asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 6, 7, 8 ve 9 numaralı asliye ticaret mahkemelerinin bakmasına,
(Örneğin asliye ticaret mahkemelerine bu kapsamda gelecek dava ve işlere;
a) Kayseri’de iki asliye ticaret mahkemesi bulunması nedeniyle 2 numaralı,
b) Konya’da dört asliye ticaret mahkemesi bulunması nedeniyle 4 numaralı,
c) İzmir’de yedi asliye ticaret mahkemesi bulunması nedeniyle 6 numaralı,
d) İstanbul Anadolu’da on üç asliye ticaret mahkemesi bulunması nedeniyle 6 ve 7 numaralı,
e) Ankara’da on dört asliye ticaret mahkemesi bulunması nedeniyle 6, 7 ve 8 numaralı,
f) İstanbul’da yirmi bir asliye ticaret mahkemesi bulunması nedeniyle 6, 7, 8 ve 9 numaralı asliye ticaret mahkemelerinin bakmasına)
Bu kapsamda görülmekte olan dava ve işlerin iş bölümüne dayanılarak mezkûr mahkemelere gönderilmemesine, 15.12.2021 tarihinden itibaren gelecek yeni dava ve işlerin ise anılan ihtisas mahkemelerine tevzi edilmesine ve dosya sayısına göre genel tevziden de iş verilmeye devam edilmesine, 25.11.2021 tarihinde karar verildi” dair karar verilmiştir.
Adı geçen HSK kararı uyarınca 15/12/2021 tarihinden itibaren, adı geçen kararda belirtilen kanuni düzenlemelerden kaynaklanan ve asliye ticaret mahkemesinin görev alanına giren ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı kapsamında gelecek işlere sadece yukarıda anılan mahkemelerce bakılacaktır.
Nitekim somut uyuşmazlık 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’ndan kaynaklanan alacak davsı olmakla, belirlenen ihtisas mahkemelerinin görmesi gereken davalardan olduğu çok açıktır.
Yine 1957 yılında yürürlüğe giren 6762 sayılı TTK ile asliye ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemeleri arasında iş bölümü ayrımının getirildiği, iş bölümüne dayalı olarak hukukumuzda sadece adı geçen mahkemeler arasında gönderme kararı verilmesinin mümkün hale geldiği açık ise de 01/07/2012 tarihinde 6102 sayılı TTK’nın yürürlüğe girmesiyle beraber bu mahkemeler arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüşmüş, usul hukuku tekniği anlamında artık “gönderme kararı” verilebilmesi de mümkün olmaktan çıkmıştır. Gönderme kararı hukukumuzda, 6762 sayılı TTK döneminde iş bölümü itirazı üzerine ve yasal koşulların oluşması durumunda, asliye hukuk mahkemesi ile asliye ticaret mahkemeleri arasında ancak verilebilen ve bağlayıcılığı olan bir karardır. Bu nedenle ihtisas mahkemesi olmayan asliye ticaret mahkemesinin, ihtisas mahkemesi sıfatı olan asliye ticaret mahkemesine yönelik olarak bir “gönderme kararı” verebilmesi artık usul hukuku tekniği açısından mümkün değildir.
Yapılan açıklamalar karşısında Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin 25/11/2021 tarih ve 1232 sayılı kararı gereği 15.12.2021 tarihinden sonra açılan davanın, HSK kararında anılan “iş dağılımı” gereği İstanbul 6., 7., 8., 9. numaralı Asliye Ticaret Mahkemelerinden birine tevzi edilmesi için görevsizlik kararı verilerek dosyasının İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-HSK Birinci Dairesinin 25/11/2021 tarih 1232 kararı gereği 15.12.2021 tarihinden sonra açılan davanın, HSK kararında anılan “iş dağılımı” gereği İstanbul 6., 7., 8., 9. numaralı Asliye Ticaret Mahkemelerinden birine tevzi edilmesi için dava dosyasının İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna iadesine,
2-Esasın bu şekilde kapatılmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın niteliği gereği kesin olmak üzere karar verildi.09/12/2022

KATİP

HAKİM