Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/378 E. 2023/395 K. 03.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/378 Esas
KARAR NO : 2023/395

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/05/2022
KARAR TARİHİ : 03/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkilinden satın aldığı mallara ilişkin düzenlenen 21/08/2021, 24/09/2021 ve 30/09/2021 tarihli faturalar uyarınca satışı yapılan malların davalıya teslim ediliğini, ancak davalının satın aldığı mallara karşılık fatura borçlarını ödemekten imtina ettiğini, müvekkili ile davalı – borçlu arasındaki ticari ilişki neticesinde davalı taraf düzenlenen faturalarından bakiye alacaklarının ödenmemesi sebebiyle davalı aleyhinde … 24. İcra Müdürlüğü nün … Esas sayılı dosyası ile 23.059,68 TL miktarlı, fatura alacağına dayalı icra takibi yapıldığını, davalının süresinde alacağa itiraz ederek takibin durduğunu ifade ederek, itirazın iptali ile takibin devamına, haksız ve kötü niyetli itiraz nedeniyle %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama masrafı ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Cevap: Davalıya dava dilekçesi ve ekleri usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen davalı tarafından herhangi bir cevap dilekçesinin sunulmadığı görülmüştür.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 24. İcra Müdürlüğ’nün … Esas sayılı icra dosyası, takip dayanağı fatura suretleri, ticaret sicil kayıtları, vergi kayıtları, tarafların BA-BS formları, arabuluculuk dosyası, davacının tacir sıfatına yönelik müzekkere cevapları celp edilmiş incelenmiştir.
Dosya, Mali Müşavir bilirkişi …’ya tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 10/01/2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “… Taraflar arasında TTK 89. madde anlamında yazılı bir cari hesap sözleşmesine
rastlanmadığı, taraflar arasında cari hesap benzeri ticari bir münasebet bulunmakta olup bu ticari münasebet açık hesap ilişkisidir. Açık hesap ilişkisi önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin
devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıkları bir ticari münasebet türü olup, bu ticari münasebette davacının, davalıya mal/hizmet satışlıları karşılığında fatura düzenlediği, faturaların davalıya e-arşiv fatura senaryosu ile tebliğ edildiği, söz konusu faturaların ödendiğine dair dosya kapsamında herhangi bir belge bulunmaması sebebiyle, davalının fatura borcunu davacıya ödemediği, bu itibarla borçlu temerrüdüne düştüğü, Ayrıca celp edilen davalıya ait BA-BS formunda da aynı faturalar kayıtlı olduğu ve davalının davacıdan aldığı tüm faturaları bağlı olduğu vergi dairesine vergi olarak beyan ettiği, Yargıtay karalarında BA-BS beyannameleri ile verilen bir içtihatta; BA BS Davalının BA formunda davacıdan satın aldığı mal/hizmet faturalarını vergi olarak bildirmiş olması karşısında davacı tarafça da faturaya konu alacağın varlığının ispat edilmiş olduğunun kabulü gerekir.(Yargıtay 19.HD.’nin 10/04/2017 tarihli 2016/7490 E., 2017/2932 K.sayılı emsal kararı). Bu durumda da; Davacının, davalıdan … 24. İcra Müdürlüğü … Esas Sayılı Dosyası ile 24.11.2021 tarihinde başlattığı ilamsız takipte 23.059,68 TL talep ettiği, Yapılan incelemede davacının, davalıdan 20.737,65 TL alacaklı olduğuna dair yevmiye defterinde kayıt bulunduğu, Davacının 2.322,03 TL talebinin fazla ve yersiz talep olduğundan reddinin gerekeceği, Sayın mahkemece davacının kayıtlarında görülen alacak tutarı hakkında karar ittihazı halinde de, davacının 20.737,65 TL alacağına 3095 sayılı yasa gereği yıllık %9 oranından başlayacak değişen oranlarda yasal faiz uygulanması gerekeceği mütalaa edilmektedir.” denilmiştir.
Dava, ticari satımdan kaynaklanan ve açık hesap usulü işleyen fatura alacaklarının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında ticari satıma dayalı açık hesap usulü işleyen ticari ilişkinin bulunduğu, davacının faturaya konu malları davalı tarafa teslim ettiği halde, davalının fatura bedellerinden kaynaklanan bakiye tutarı ödemediği, bu amaçla davacı tarafından başlatılan icra takibine davalının davacı tarafa borcu olmadığını bildirerek itirazda bulunduğu, ödeme emrine itiraz üzerine icra takibinin durdurulduğu ve duran takibe devam edilmesi amacıyla itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere, ticari satım ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıkta satılan malların teslim edildiğini ve alacağın varlığı ile miktarını ispat yükü davacı satıcıya; mal bedelinin / fatura alacaklarının ödendiğini ispat yükü ise davalı alıcıya aittir.
Davalı süresi içerisinde cevap dilekçesi sunmadığından davacının iddialarını yasal olarak inkar eden konumundadır.
Öyleyse, öncelikle ispat külfeti olup davacı tarafta olup, davacı icra takibinin dayandığı fatura içeriğindeki malların davalıya teslim edildiğini ve alacağın varlığını / miktarını ispatlamak zorundadır.
Ticari satıma dayalı ilişki kapsamında, davacının sattığı ürünlerin bedeline yönelik olarak icra takibine konu 21/08/2021, 24/09/2021 ve 30/09/2021 tarihli faturaları düzenlendiği, dosya kapsamında bulunan faturalar incelendiğinde faturaların e-fatura şeklinde tanzim edildiği, dolayısıyla bu faturaların davalıya tebliğ edildiği hususunda duraksama bulunmadığı, davalının faturaları tebliğ almasına rağmen yasal süre içinde herhangi bir itirazda bulunmadığı, yine bu faturaları davacı tarafa iade de etmediği çekişmesiz olup, bu bağlamda davacının edimini yerine getirdiği ve malları teslim ettiği kabul edilmiştir.
Öte yandan; Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/7819E. 2017/2738K.sayılı emsal içtihadında belirtildiği üzere, takibe ve davaya konu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması veya davalının bağlı olduğu Vergi Dairesi Müdürlüğüne BA formları ile bildirilmiş olması halinde fatura içeriği malların davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekir. (Yargıtay 19.HD. 2018/2293E. 2019/4962K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere “davalı, davaya dayanak faturaya ilişkin beyanname vermekle malları teslim almış sayılacağı değerlendirilmelidir.” Aynı yönde bakınız. Yargıtay 19.HD. 2015/12329E. 2016/6138K.; Yargıtay 19.HD. 2014/11846E. 2014/15110 K.). Bu amaçla Mahkememizce tarafların BA-BS formları celp edilmiştir. Davalının … Vergi Dairesi Müdürlüğünden temin edilen BA formlarında davacı tarafından düzenlenen davaya konu tüm faturaların tamamının dönem formlarında kayıtlara alınması için Vergi Dairesi Müdürlüğüne bildirdiği / beyan edildiği belirlenmiştir. Ayrıca, tarafların BA-BS formlarında mutabakat da mevcut olup, karşılıklı olarak birbirini teyit etmektedir. Davalının, davacı tarafından düzenlenen faturalara karşı yasal süre içinde herhangi bir itirazda bulunmadığı, bu faturaları iade de etmediği, tam aksine bu faturaları kabul ederek ticari defter ve kayıtlarına işlenmesi için Vergi Dairesi Başkanlığına BA formu olarak bildirmesi karşısında yerleşik içtihatlar uyarınca artık malların davalıya teslim edildiğinin kabulü zorunludur.
Alacağın varlığı ve miktarının belirlenmesi amacıyla tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiği, HMK 222. maddesi hükmü uyarınca tayin edilen inceleme günü için ticari defterler ibraz edilmediği ya da bu konuda mazerete yönelik açıklamada bulunulmadığı takdirde ibrazdan kaçınmış sayılacakları ve karşı tarafın ticari defterlerine göre karar verileceğinin taraflara ihtaratla bildirildiği, bu amaçla davalı tarafa meşruhatlı davetiye çıkartıldığı ve meşruhatlı davetiyenin usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davalıya yeterli süre ve imkanın tanındığı, ancak davalı tarafın işbu meşruhatları içeren usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen ticari defter ve belgelerini ibraz etmediği gibi inceleme gününde herhangi bir mazeret beyanında dahi bulunmadığı, açıklanan nedenlerle HMK’ nın 222. maddesi gözetilerek davacı defterlerine itibar edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Davacının ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda, takip tarihi itibariyle davalıdan 20.737,65 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222.maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK m.222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK m.222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir.
Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (HMK m.222/4).
22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 23 üncü maddesiyle, HMK m.222/3’de yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “DİĞER TARAFIN TİCARİ DEFTERLERİNİ İBRAZ ETMEMESİ” şeklinde değiştirilmiş, tarafların ticari defterlerini sunmaması hali de usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için yeterli görülmüştür.
Nitekim, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/1170 Esas, 2020/1325 Karar sayılı ilamı ile şu şekilde değerlendirmelerde bulunulmuştur: “…Bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK’nın 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.” demiştir.
Bu itibarla, yukarıda yer verilen ilam ve özellikle gerekçesi ile HMK 220/3.maddesi hükmü uyarınca davalının ticari defterlerini ibrazdan kaçındığı anlaşılmakla; davacı şirketin ticari defterlerinin TTK 69 ve 213 sayılı Kanunun 216. md gereğince açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, usulüne uygun şekilde tutulduklarından TTK 85. ve HMK 222. maddesi gereğince sahibi olan davacı lehine delil niteliğine haiz olabileceği kanaati oluşmuştur.
Davalı tarafa ticari defter ve belgelerini sunması, bu kayıtların incelenmesi noktasında gerekli uyarıların yapıldığı, davalı tarafa meşruhatlı davetiye çıkartıldığı ve meşruhatlı davetiyenin usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davalının incelemeden haberdar olmasına rağmen inceleme gününde hiçbir şekilde ticari defter ve belgelerini ibraz etmediği, bu noktada Mahkememizce eksik tahkikat yapılmamasına azami derecede özen gösterildiği ve davalıya yeterli süre ve imkan sunulduğu halde ticari defter ve belgelerini ibrazdan kaçındığı, ibraz edilememe noktasında hiçbir mazeret ve hatta açıklamada dahi bulunulmadığından mevcut ihtar, uyarı ve yasal düzenlemeler uyarınca davacı tarafından ibraz edilen ticari defter ve kayıtlarına itibar edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Tekraren vurgulamak gerekir ki, mali bilirkişi tarafından ticari defter ve belgeler üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 20.737,65 TL alacaklı olduğu anlaşılmıştır
Mali Bilirkişinin 10/01/2023 tarihli raporu gerekçeli, ayrıntılı, tarafların ve mahkemenin denetimine açık olup, muhasebe bilimi yönünden yapılan incelemelerin, açıklamaların ve hesaplamanın isabetli tespit ve değerlendirmeler içermesi sebebiyle hükme esas alınmıştır.
Nitekim, bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, esasen taraflarca bilirkişi raporuna karşı herhangi bir itirazda da bulunulmamıştır.
Ticari satım ilişkisinde fatura konusu malların teslim edildiği, alacağın varlığı ve miktarı davacı tarafından ispatlandığına göre, artık fatura bedellerinin ödendiğini ispat yükü davalı taraf üzerindedir.
Ancak, davalı icra dosyasında borca itiraz dilekçesinde, davacı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını savunmakla birlikte açık hesap usulü işleyen cari hesaptan ve fatura bedellerinden kaynaklanan bakiye borcunu ödendiğini / borcun sona erdiğini / itfa edildiğini yahut herhangi bir nedenle borcun son bulduğunu HMK 200. vd. maddeleri uyarınca yazılı ve kesin delillerle ispatlayamamıştır.
Nihayetinde, 10/01/2023 tarihli bilirkişi raporunun alacak miktarı bakımından denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, bilirkişi raporunda yapılan tespitler neticesinde, davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 20.737,65 TL asıl alacak tutarı kadar alacaklı olduğu anlaşılmakla, hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; davalının … 24. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı takip dosyasına yönelik yapmış olduğu itirazın iptali ile; takibin 20.737,65 TL Asıl Alacak üzerinden takip talebinde gösterilen şartlarla devamına, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, ayrıca asıl alacağın likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla İİK 67. maddesindeki icra inkar tazminatına yönelik yasal koşulların oluştuğu görüldüğünden davacı lehine icra inkar tazminatına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile;
1-Davalının … 24.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına yönelik yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ İLE; takibin 20.737,65 TL Asıl Alacak üzerinden takip talebinde gösterilen şartlarla DEVAMINA, davacının fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,
2-Alacağın likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla, asıl alacağın ( 20.737,65 TL ) %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Kabul edilen dava değeri (20.737,65 TL) üzerinden alınması gereken 1.416,58 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 278,51 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 1.138,07 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yatırılan 278,51 TL peşin harç, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti ile 190,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 2.468,51 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 2.219,93 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-6183 sayılı Kanuna göre dava şartı arabuluculuk sürecinde Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin tarafların haklılık durumlarına göre;
a) 1.187,08 TL’sinin davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
b) 132,92 TL’nin davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
7-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.03/05/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır