Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/293 E. 2022/913 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/293 Esas
KARAR NO : 2022/913

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/04/2022
KARAR TARİHİ : 28/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’e ait bir şahıs şirketi olduğu, …’in daha önce davalı şirkette çalışdığı ve iş akdi sona erdikten sonra, aralarındaki anlaşma kapsamında “…” projesi kapsamında danışmanlık hizmeti verilmesinin karalaştırıldığı, davalı şirket öncesinde bu bedellere ilişkin faturaları ödediği, taraflar arasındaki sözleşme devam etmesine rağmen faturaları ödememeye başladığı ve 2022 Ocak ayında sözleşmenin sona erdiğine ilişkin bir bildirim gönderildiği, bu tarihe kadar müvekkili tarafından aralıksız olarak hizmet verilmeye devam edildiği, davalı şirket ile yapılan anlaşma kapsamında 2021 yılı aylık danışmanlık bedeli KDV hariç 14.765,00-TL olarak belirlendiği, … vadeli çalıştığından müvekkili tarafından da faturalar iki ay sonra kesildiği, bu kapsamda Eylül 2021 ve Ekim 2021 dönemleri danışmanlık hizmeti bedeline ilişkin olarak, 01.12.2021 tarihli … No.lu 16.625,39-TL tutarında ve 31.12.2021 tarihli … No.lu 16.625,39-TL tutarında iki ayrı fatura düzenlendiği, davalı şirketin söz konusu faturalara süresi içinde herhangi bir itirazda bulunmayarak faturaları kabul ettiği, ancak buna rağmen fatura bedellerini müvekkil şirkete hiçbir surette ödemediği, fatura bedellerinin ödenmemesi üzerine müvekkil şirketin faturaya dayalı bu alacaklarının tahsili için … 1. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı üzerinden takip başlatıldığı ancak, davalı şirket tarafından hesaplarında kayıtlı bu alacağa başka bir gerekçe sunulmaksızın borcun var olmadığı iddiası ile 25.02.2022 tarihinde itiraz edildiği, bunun üzerine tarafımızca dava şartı zorunlu arabuluculuğa başvurulduğu, ancak anlaşma sağlanamadığı, davalı şirketin borcu olduğu açık olduğu, likit olan bu borca sadece ödemeyi geciktirmek amacıyla itiraz ettiği, bu kapsamda İcra İflas Kanunu Madde 67 hükümleri kapsamında davalı şirket aleyhine %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatı ödenmesine karar verilmesi gerektiği, itirazın iptaline ve duran takibin devamına, davalı şirket aleyhine takip miktarının %20 oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini vekaleten talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı … ile müvekkili ajans arasında davacı taraftan danışmanlık hizmeti alınıp alınmayacağı konusunda mail üzerinden haberleşildiği, taraflar arasındaki mail yazışmaları ile de görüleceği üzere yapılacağı ön görülen danışmanlık hizmeti, sürekli devam eden bir hizmet ilişkisi içermediği, davacı tarafın dava dilekçesinde hak iddia ettiği Eylül 2021 ve Ekim 2021 aylarına ilişkin ücret alacağı bulunmadığı, zira davacı tarafından danışmanlık hizmeti alınması beklenen dönemde davacı taraf kendisini ortağı olduğu … Şirketi’nin kuruluş işlerine vermiş ve kuruluş aşamasında olan bu şirkete müvekkil ajansın müşterilerini ve çalışanlarını çekmeye yönelik davranışlarda bulunduğu, rekabet yasağına aykırı davranışlar sergilediği, davacı yanca … 1. İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı icra dosyası ile müvekkili aleyhine haksız olarak 33.250,78-TL tutarında icra takibi başlatıldığı, yasal süresi içinde itirazda bulunulduğu ve takibin durdurulduğu, müvekkilinin davacı tarafa borcu bulunmamasına rağmen davacı tarafından haksız, hukuka aykırı ve kötüniyetli olarak itirazın iptali davası ikame edildiği, davacı tarafın dilekçesin şahıs şirketi olduğunu beyan ettiği, dosya kapsamında 21.04.2022 tarihinde …. Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye cevabında ; ” Gerçek ve tüzel kişi tacirlerin ticaret unvanlarının tasnifinden meydana gelen sicil fihristimizde yapılan incelemede yazınızda kimlik bilgisi verilen …’in gerçek kişi ticari işletme kaydı bulunamadığı gibi ,sicil kayıtlarımıza göre ortağı olduğu kollektif, komandit şirket kaydı bulunamamıştır.” denilerek davacının şahıs şirket olmadığının kesinleştiği, müvekkil şirket ile davacı gerçek kişi … arasında danışmanlık hizmet ilişkisi ile ilgili olduğundan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında olmadığı açıp olup dosyanın genel yetkili bu nedenle görevsiz mahkemede açılan işbu davanın görevsizlik yönünden reddine karar verilmesi gerektiği, Davacı ile müvekkili şirket arasında davacı taraftan danışmanlık hizmeti alınıp alınmayacağı konusunda mail üzerinden haberleşildiği, ön görülen danışmanlık hizmetinin belli koşullar içerdiği, işbu danışmanlık hizmeti sürekli devam eden bir hizmet ilişkisi içermediği, … ünvanlı şirketin belli bazı projelerinde alınan bir hizmet olduğu, danışmanlığını davalı tarafın yapması planlanan işlerle ilgili müvekkili ajansın onayı ve takdirine göre bedel ödeneceği taraflar arasında kararlaştırıldığı, müvekkili ajansın, yapılan her danışmanlık hizmeti için ücreti işin yapılmasına istinaden ödeyeceğini belirlendiği, şy yapılmazsa ücret ödemesi olmayacağının açık olduğu, taraflar arasında gerçekleştirilen görüşmelerin 6098 sayılı TBK kapsamında düzenlenen simsarlık ilişkisine benzediği, davacı tarafın dava dilekçesinde hak iddia ettiği Eylül 2021 ve Ekim 2021 aylarına ilişkin ücret alacağı bulunmadığı, davacı tarafından danışmanlık hizmeti alınması beklenen dönemde davacı taraf kendisini ortağı olduğu …Şirketi’nin kuruluş işlerine verdiği, kuruluş aşamasında olan bu şirkete müvekkili ajansın müşterisini ve çalışanlarını çekmeye yönelik davranışlarda bulunduğu, rekabet yasağına aykırı davranışlar sergilediği, Bu süreçte kendisinden hiç hizmet alınamadığı, son dönemlerde de davacı tarafından herhangi bir hizmet ifa edilmediği, bu hususa ilişkin dava açacaklarını, taraflar arasındaki yapılan mail yazışmaları ve yapılan açıklamalardan görüleceği üzere müvekkili tarafından davacı tarafa danışmanlık hizmeti karşılığında ücret ödemesi yapılabilmesi için öncelikle müvekkili ajans tarafından ödeme yapılacak tutarın belirlenmesi ve uygun görülmesi gerektiği, taraflar arasındaki yazışmalara bakıldığında ücret konusunda müvekkili ajansın davacı tarafa, konu Eylül 2021 ve Ekim 2021 aylarına ilişkin yapılan iş karşılığında bir ücrete hak kazandığına ve bu ücret üzerinden fatura tanzim edebileceklerine dair herhangi bir beyanda bulunmadığı, davacı tarafın müvekkil şirket muhasebecisini de yanıltarak davacı tarafından kesilen konu faturalar hakkında müvekkil şirket yöneticisinin bilgisi olduğunu söylendiği, danışmanlık hizmetine ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmeyerek ve müvekkili ajans çalışanlarını maniple ederek rekabet yasağını ihlal eden davacının müvekkili ajanstan bir alacağı bulunmadığı, danışmanlık hizmeti sonunda müşteriden alınacak ücret ve müvekkil ajansın uygun gördüğü tutarın davacı tarafa ödeneceği Eylül 2021 ve Ekim 2021 aylarına ilişkin işte belirlendiği, davacı tarafın müvekkil ajansın olurunu almadan konu dönemlere ilişkin düzenlediği, 01.12.2021 tarihli … No.lu 16.625,39-TL ve 31.12.2021 tarihli … No.lu 16.625,39-TL tutarındaki faturalara müvekkili ajans tarafından itiraz edilmesi gerekmediği Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu Kararı ile de sabit olduğu, davacı tarafından kendilerinin şahıs şirketi olmadığı bilinmesine rağmen ne amaçla kendilerine şahıs şirketi dediklerinin anlaşılamadığını, gerçek olmadığı bilindiği halde ısrarla iddia edilen işbu durumun kötüniyetle ileri sürüldüğü, davacı tarafından açıkça rekabet yasağına aykırı davranışlar sergilendiği, davacı tarafın dava dilekçesinde hak iddia ettiği Eylül 2021 ve Ekim 2021 aylarına ilişkin ücret alacağı olmamasına rağmen haksız ve kötü niyetli olarak fatura tanzim edilmiş ve davacı yanca … 1. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı icra dosyası ile müvekkil aleyhine haksız olarak 33.250,78-TL tutarında icra takibi başlatıldığı, sonuç olarak davacı tarafından işbu davaya ve icra takibine başladığında, taraflar arasında süre gelen mail gönderimi kapsamında müvekkilinin herhangi bir borcunun olmadığı bilinmesine rağmen, müvekkili aleyhine icra takibine başlamış ve itirazımıza rağmen itirazın iptali davası açtığı, bu nedenle davacının haksız ve kötü niyetli olduğu kabul edilerek davacı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini ve davanın reddini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 1. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı takip dosyası, … nolu ve … nolu faturalar, davacı ve davalıya ait vergi kayıtları celp edilmiş, incelenmiştir.
Dava, danışmanlık hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davanın esasına geçilmeden evvel, öncelikle görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğunun tespit edilmesi gerekmektedir. Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir ve görev hususu kamu düzenine ilişkin olduğunun taraflarca her zaman ileri sürülebileceği gibi hakim tarafından da yargılamanın her aşamasında resen nazara alınması zorunludur.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir.Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Mutlak ticari dava bakımından; taraflar arasındaki danışmanlık hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik işbu itirazın iptali davasının, danışmanlık hizmet sözleşmesinin TTK’ da bentler halinde sayılan (TTK m.4/1) ya da bu Kanunda (6102 s. TTK) belirtilen yahut diğer özel Kanunlarda gösterilen bir ticari dava olmadığından işbu davanın, mutlak ticari davalardan olmadığı açıktır.
Nispi ticari dava bakımından:
19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
1-Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2-Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların (iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların) esnaf ve küçük sanatkar, tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. 21/07/2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 18/06/2007 tarihli 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile esnaf ve tacir ayrımına esas sınırlar belirlenmiş olup, bu kararda 213 Sayılı VUK 177.maddesinde belirtilen hallerden 1. ve 3. bendindeki konularda faaliyette bulunanlarda yarısını, 2.bendindeki faaliyetlerde bulunanların bu tutarın tamamını aşanların tacir olacağı belirlenmiştir.
Nispi ticari dava bakımından; davalının ticari şirket ve tüzel kişi tacir olduğu noktasında duraksama yoktur. Ancak, nispi ticari dava için her iki tarafın / davacının da tacir olması zorunludur. ( Bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir ). Yalnızca davalının tacir olması ticari dava için yeterli değildir. Bu nedenle, davacının tacir sıfatına sahip olup olmadığı mahkememizce araştırılmıştır. Esasen, icra takibine ve davaya konu faturalar davacı gerçek kişi … tarafından keşide edilmiş, yine icra takibi ve eldeki itirazın iptali davası gerçek kişi … tarafından ikame edilmiştir. Davacının tacir sıfatına yönelik yapılan araştırma sonucunda; davacının gerçek kişi tacir kaydının ve ticari işletmesinin bulunmadığı sicil kayıtlarından tespit edilmiştir. Diğer taraftan; … Vergi Dairesi Müdürlüğünün yazı cevabından davacının 2. sınıf tacir olduğu ve işletme hesabına göre defter tuttuğu mahkememize bildirilmiş, beyannamesi ile eki performans özeti gönderilmiştir. Davacı …’ in VUK 177/1-3 madde hükümleri uyarınca 1. sınıf tacir olmadığı, bilanço esasına göre defter tutan kimselerden olmadığı, davacının 2. sınıf tacir olup işletme hesabına göre defter tutan kimselerden olduğu, celp edilen gelir beyannameleri ve eki performans tabloları incelendiğinde yukarıda değinilen Bakanlar Kurulu kararı uyarınca esnaf – tacir ayırımına göre faaliyetinin esnaf sınırını aşmadığı görülmüştür. (Yıllık alış, satış ve gayri safi hasılat miktarları ayrıca incelenmiş ve denetlenmiştir.). Dolayısıyla davacının tacir sıfatı bulunmamaktadır. Bu halde, davacının tacir sıfatı bulunmadığı için eldeki dava dosyası da ticari dava söz konusu olmadığından Mahkememizin görevli olmadığı aşikardır.
Açıklanan nedenlerle, danışmanlık hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik açılan işbu itirazın iptali davasında, uyuşmazlığın mutlak veya nispi ticari dava kapsamında bulunmadığı, bu bağlamda dava ticari dava olmadığı için Mahkememizin (Asliye Ticaret Mahkemesinin) görevli olmadığı, aksine genel görevli olan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu tespit edilmiş, görevsizlik kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: ( Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı üzere;)
1-HMK 114/1-c ve HMK 115/2 madde hükümleri uyarınca mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın USULDEN REDDİNE, görevli mahkemenin ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğunun tespitine,
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde talep halinde dosyanın görevli İSTANBUL (NÖBETÇİ) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne gönderilmesine,
3-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde görevli mahkemeye gönderme talebinde bulunulmaması durumunda HMK. 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-6100 sayılı HMK. 331/2. maddesi uyarınca harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 28/12/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır