Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/292 E. 2022/368 K. 09.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/292 Esas
KARAR NO : 2022/368

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/07/2019
KARAR TARİHİ : 09/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkili …’ın gayretleriyle … ile birlikte … Ltd. Şti. firmasını kurduklarını, ancak mevzuat gereği yetkilendirilmiş gümrük müşavirliği belgesinin sadece …’da olması nedeniyle firmanın yetkilisi ve ortağının … olduğunu, 2017 yılında yetkili ve hissedar … hakkında daha önceki işleri ile ilgili olarak Gümrük müşavirliğince idari tahkikat başlatıldığını, bunun üzerine …’ın yetki belgesinin askıya alınması ihtimaline karşı müvekkili … tarafından müşterilerin zarar görmemesi, firma işlerinin aksamaması, portföyü korumak adına şirketin %20 hissesinin devrini sağlayarak yetkilendirilmiş gümrük müşavirliği belgesi alınması imkanı olan …’ın hissedar olmasını sağlama yoluna gittiğini, tarafların aralarında 08.01.2018 tarihli bir sözleşme tanzim ettiklerini, sözleşme hükümlerine bakıldığında … Ltd. Şti. ünvanlı firmanın işleri ile ilgili olarak … ve …’a 1. Taraf, … ve …’a 2. Taraf denilerek taraflara sorumluluklar atfedildiğini, …’ın görev ve sorumluluklarını yerine getirmesi halinde aylık 5.500-TL ödeneceğini, görev ve sorumluluklarını ifa etmemesi veya bundan kaçınması halinde 2. Taraf olan müvekkil … ve …’a sözleşme bitiş tarihine kadar aylık 7.000-TL ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, …’ın müvekkil … ve …’a … 5. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye sayılı vekaletname ile … adına Gümrük ve ticaret bakanlığından yetkilendirilmiş gümrük müşavirliği karnesi çıkarıldığını, 29.02.2018 tarihinden sonra resmi işlemlerin dışındaki tüş iş ve işleyişi … tarafından yapılmaya devam edilirken …’ın yetki belgesi ve şifresi ile şirketin resmi işlemleri sürdürülüp, 23.05.2018 tarihinde şirketin tüm hisseleri devredildiğini, 2018/4 sayılı karar ile de 10 yıl için şirketin mesul müdürü yapıldığını, 23.05.2018 tarihinde 30429 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 148-149 seri nolu gümrük genel tebliğleri ile şirketin faaliyetini oluşturan A.TR Dolaşım Belgesi, EUR.1 ve EUR.MED Menşe ispat belgelerinin onay işlemleri yetkisi haksız olarak iptal edildiğini, bunlara dair idari yargıda dava ikame edilmesi, avukata vekalet verilmesi kararlaştırılmasına rağmen …’ın bunu ifa etmediğini, ısrarla şirketin zarar etmesine sebebiyet verdiğini, Bunun için … 5. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye sayılı ihtarname keşide edilerek görevini ifaya davet edildiğini ve sorumlulukları hatırlatıldığını, bunların yanında şirkette görüşmeye davet edildiğini bu davetlere ve görüşmelere de icabet etmediğini, davalı tarafın sözleşmeye aykırı olarak şirketin … bankasında olan hesabına sınırlama getirdiğini, banka hesapları için de vekaletname vermesi gerekmesine rağmen vekaletname vermediğini, internet bankacılığı hesabını da iptal ettirdiğini, sözleşmenin 3.6 maddesine aykırı olarak şirketin uzun yıllardır müşterisi olan… firmasına giderek … ve …’ın şirket ile ilgisinin kalmadığını ve kendisinin iş yapmaya devam etmek istediğini söylediğini, Davalı tarafın bunlarla da yetinmeyerek sözleşmeye aykırı bir şekilde 15.10.2018 tarihinde şirketin esas faaliyetlerinin yürütüldüğü kullanıcı şifrelerini de değiştirme yoluna gittiğini,… tarih ve … yevmiye numaralı vekaletnameden de müvekkilleri azletme yoluna gittiğini, Tüm bu nedenlerle sözleşme ile belirli şartlar altında hisse devredilen ve sorumluluk yüklenilen, bunların yerine getirilmemesi veya aksatılması halinde sözleşme sonuna kadar aylık 7.000 TL ödemeyi kabul ve taahhüt eden davalıdan, sözleşme başlangıcı olan 08.01.2018 tarihinden itibaren sözleşme bitiş tarihi olan 08.01.2021 tarihine kadar aylık 7.000-TL’nin alınarak müvekkillere ödenmesini, sözleşmenin feshini talep etme zaruretinin hasıl olduğunu, sözleşme gereği 252.000,00-TL’nin davalıdan alınarak müvekkillerine ödenmesine, sözleşmenin feshine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekilinin dahili dava dilekçesinde; Mahkeme tarafından zorunlu dava arkadaşlığının bulunması nedeniyle dahili davalının kimlik ve adresinin bildirilmesi için tarafımıza süre verildiğini, Verilen süre içerisinde sözleşmede bahsi geçen önceki ünvanı … Ltd. Şti. olan ancak son olarak tasfiye sürecine girmesinden dolayı Tasfiye Halinde … Ltd. Şti. olarak ünvanı değiştirilmiştir ve tsafiye memuru olarak ise davalı ve firmanın yetkilisi olan … tayin edildiğini, buna dair zorunlu dava arkadaşlığının bulunması nedeniyle davalının yanında dahili davalı olarak davaya dahil edilmesini talep ettiğini, taraflar arasında tanzim edilen sözleşmede davalı … hem şahsen ve hem de firmayı temsilen hareket etmiş olup sözleşmenin altına hem şahsen ve hem de firmayı temsilen firma kaşesi ile imza atmıştır. Dolayısıyla firma yönündende zorunlu dava arkadaşlığı doğduğunu, bunun dışında taraflar arasında tanzim edilen sözleşmede birinci taraf içerisinde … belirtilmiş ise de sözleşmede imzasının bulunmaması nedeniyle dava şartı ve zorunlu dava arkadaşlığı şartları oluşmamıştır. Bu nedenle davaya dahil edilmesine de lüzum kalmadığını, iş bu nedenlerden dolayı Tasfiye Halinde … Ltd. Şti. firmasının davalı yanında dahili davalı olarak davaya dahil edilmesine, tasfiye memurunun firmanın yetkilisi ve tasfiye memuru olarak davalı …’ın tayin edilmesi nedeniyle tebligatların tasfiye memuruna yapılmasına , fazlaya dair tüm dava, talep, takip ve diğer yasal haklarımız mahfuz kalmak kaydıyla, karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde; Taraflar arasında imzalanan ve davaya dayanak yapılan sözleşmenin müvekkili tarafından keşide edilen … 11. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile haklı olarak feshedildiğini, geçerli ve devam eden bir sözleşme bulunmadığından açılan davanın mesnetsiz ve hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, taraflar ve dava dışı …’ın 08.01.2018 tarihinde “Sözleşme” başlıklı altı maddeden oluşan sözleşme imzalandığını, müvekkilinin 2000 yılından beri gümrük müşaviri olarak çalıştığını, müvekkilinin 2017 yılında çalıştığı firmadan ayrıldığını ve bundan yaklaşık 8 ay sonra davacıları ve davalıyı tanıyan bir kişi vasıtası ile iş için bir araya geldiklerini, müvekkilinin şirketin 5-6 yıldır sektörde hizmet verdiğini görmesi, şirketin kurucu ortağı ve imza yetkilisi olan …’ın kuruluştan itibaren davacılarla birlikte çalışmış olması, şirketle ilgili tüm mali yükümlülüklerin şirket ortakları ve davacılar tarafından üstlenilmesinin garanti edilmesi, müvekkilinin sadece işlerin büyütülmesi ve yeni antrepolarla anlaşma yapılabilmesi için ortaklığa alındığı yönünde irtibat uyandırılması üzerine 5.500,00-TL maaş ile şirketle çalışacağını beyan ettiğini, müvekkilinin bu aşamada …’ın yetki belgesi ile ilgili sorun yaşandığını kesinlikle bilmediğini, bu olaylar sonrası taraflar arası sözleşme imzalandığını, müvekkilinin %20 oranındaki Şirket ortaklığının 12.01.2018 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlandığını, müvekkilinin üstlendiği tüm sorumlulukları yerine getirdiğini, gümrük müşaviri olmak için gerekli şifreleri 29.01.2018 ve 13.02.2018 tarihinde sözleşme gereği davacılara teslim ettiğini, gelişen süreçte şirketin diğer ortağı olan …’ın yetkilerinin Bakanlıkça askıya alındığını, müvekkilinin bu aşamada nasıl bir oyun ve sıkıntı içine düştüğünü görmeye başladığını, …’ın yetkileri askıya alındığı için mevzuat gereği artık şirket ortağı olarak kalması mümkün olmadığından şirketin tüm hisselerini talebi ve müvekkilinin de onayı ile 23.05.2018 tarihinde alınan ve 01.06.2018 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan karar ile müvekkiline devrettiğini, bu devir sonrasında “… Ltd. Şti.”nin tek hissedarının ve imza yetkilisinin müvekkili olduğunu, davacı tarafın sözleşme gereği üzerine düşen vazifeleri yerine getirmediğini, müvekkiline aylık ödemeleri yapmadığını, bunun üzerine müvekkilinin … 11. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide ettiğini ve davacılara sözleşmeyi haklı olarak feshettiğini bildirdiğini, davacıların da sanki sözleşme feshedilmemiş gibi … 5. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnameyi keşide ettiklerini, müvekkilinin … 11. Noterliği’nin… tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile bu ihtara cevap verdiğini, müvekkilinin sözleşmeyi haklı olarak feshettiğini, sözleşme imzalanmasından sonra karşılaştığı zorluklar ve davacıların sebebiyet verdiği maddi zararlar ve sözleşmeden kaynaklı her türkü hakları için dava açma haklarını saklı tutarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
… 3. Asliye Hukuk Mahkemesi … Esas, …. Karar sayılı ilamında; Davaya konu olayda, taraflar tacir sıfatına haiz olup, uyuşmazlık ticari işletmeyle ilgili hususlardan doğduğu anlaşılmakla davanın ticari dava niteliğinde olduğu anlaşıldığından, davaya bakmaya Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olduğundan davanın usulden reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İş bu dava dosyası … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas, … Karar sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi edildiği anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
… yönünden yapılan incelemede;
16/07/2019 tarihli dava dilekçesi içeriğinde davalı olarak yalnızca … gösterilerek dava ikame edildiği, yargılama devam ederken 28/08/2019 tarihli talep dilekçesi ile zorunlu dava arkadaşlığının bulunması nedeniyle davalının yanında dahili davalı olarak Tasfiye Halinde … Limited Şirket’inin de davaya dahil edilmesinin talep edildiği, mahkemesince bu talep doğrultusunda ilgili şirketin de Uyap sistemine davalı olarak kaydının yapıldığı görülmüştür.
Öncelikle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda zorunlu dava arkadaşlığı dışında dahili davalı adında bir müessese bulunmamakta olup, husumetin yöneltildiği kişi dışında bir başka kişinin davaya ithali mümkün bulunmamaktadır. (Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 2021/2136 Esas, 2021/2064 Karar sayılı ilamı)
Huzurdaki dava pay sahipleri arasında şirketin yönetim ve temsilinin konu ve iç ilişkideki sorumluluk doğuran hallerin düzenleme konusu edildiği, taraflarına karşılıklı hak ve borçların yüklendiği bir sözleşmeden kaynaklı “sözleşme hükümlerinin ihlal edilmesi nedeniyle tazminat ve sözleşmenin feshi” yönelik ikame edilmiş olup, …’nin sözleşme ilişkisine taraf olmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki ilgili şirketin sözleşme ilişkisine taraf olması hali dahi davalı gerçek kişi ile sözleşmenin niteliği gereği bünyesinde hak ve borç ilişkilerinin düzenlediği şirket arasında zorunlu dava arkadaşlığı kurumunu gündeme getirmeyecektir.
Yine dosya kapsamı ve taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin niteliği gereğince davalı gerçek kişi ile dahili davalı olarak gösterilen şirket arasında ihtiyari dava arkadaşlığını gündeme getirebilecek müteselsil sorumluluk rejimi dahi söz konusu değildir. Bu kapsamda İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 2020/554 Esas, 2021/832 Karar sayılı ilamında konu hakkında; “Davacı müteselsil borçlulardan isterse birine karşı isterse ikisine karşı ve isterse de üçüne karşı birden dava açabilir. Bu durumda dahili davalı kurumu hukukumuzda düzenlenmemiş olduğundan dava açılırken davalı olarak gösterilmemiş olan müteselsil borçlunun davaya dahil edilmesi mümkün değildir. Yani bu davaya davalı olarak ıslah yoluyla dahi dahil edilemezler.” benzer tespit ve değerlendirmelerde bulunmaktadır. (Yine bu kapsamda emsal nitelikte Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 23/03/2016 tarih, 2015/16736 E. ve 2016/3680 K. sayılı kararı; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 2017/2065 Esas, 2019/3693 Karar sayılı ilamı
Hal böyle olunca, … aleyhinde açılmış bir dava olmadığı halde talep üzerine … davaya “dahili davalı” olarak dahil edilerek aleyhinde hüküm kurulması mümkün olmadığından; anılan sebeplerle, hakkında usulüne uygun şekilde açılmış dava bulunmadığından bu şirket hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiğinden, bu şirket yönünden aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştr.
Davalı … yönünden yapılan incelemede;
Dava dosyası … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 06/04/2021 gün…Esas,… Karar sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi edilmiş olmakla, 16/07/2019 tarihli dava dilekçesi dava ikame edilmiştir.
Dava dilekçesine ekli arabuluculuk son tutanağı bulunmadığı anlaşılmakla, her iki davalı yönünden de ayrı ayrı ya da birlikte dava tarihinden önce başvurulmuş ise tutanak aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış örneğini dosyaya sunmak üzere davacı vekiline verilen sürede; … 3. Asliye Hukuk Mahkemesin’ce verilen görevsizlik kararından sonra 31/07/2021 tarihli arabuluculuk tutanağı dosyaya sunulmuştur.
06/12/2018 tarihli ve 01.01.2019 tarihinde yürürlük tarihli 7155 Sayılı Kanun’un 20. maddesiyle TTK’ya eklenen 5/A maddesi uyarınca, “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’ nun 18/A maddesi “İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Davacı vekilince açılan alacak davasında, dava tarihinin 26.09.2019 olduğu, davacının dava tarihinden sonra arabulucuya başvururak tarihli anlaşmalık tutanağını 31/07/2021 tarihinde dosyaya ibraz ettiği anlaşılmakla çözümlenmesi gereken sorun arabuluculuk dava şartının sonra tamamlanabilir dava şartı olup olmadığına ilişkindir.
Davanın ticari nitelikteki alacak davası olduğu ticari nitelikteki alacak davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmasının zorunlu olduğu (Yargıtay 23.HD’sinin 2020/1943 Esas, 2020/4052 Karar sayılı ilamı benzer mahiyettedir), arabuluculuğun dava tarihinde yerine getirilmesi dava şartı olup, sonradan tamamlanabilir ve giderilebilir şartlardan değildir. (Yargıtay 22.HD’sinin 2019/6709 Esas, 2019/16629 Karar sayılı kararı benzer mahiyettedir.
Bu kapsamda benzer nitelikteki uyuşmazlıklarda yüksek mahkemelerce verilen içtihatların tetkiki yoluna gidilerek yapılan incelemede; “… Mahkemece tensip ile birlikte şekli olarak arabuluculuk son tutanağı var ise sunmak üzere 2 haftalık süre verilmemesi usulü bir eksiklik olmakla birlikte sonucu değiştirmeyeceğinden, yukarıda açıklanan sebeplerle, dava tarihinde zorunlu arabuluculuk dava şatının yerine getirilmediği, ilk derece mahkemesince görevsizlik kararı verilmesinden sonra davaya görevli mahkemede devam edildiği ve görevli mahkemede devam edilen davanın yeni bir dava olmadığı, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak davaları hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulması gerektiği, davanın ticari dava olduğu halde ticaret mahkemesi yerine önce Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açılmış olmasının ve görevsizlik kararından sonra arabuluculuğa başvuru yapılmış olmasının dava açılırken olması gereken arabuluculuk dava şartını sağlamadığı, mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olup,…” (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesinin 2021/916 Esas, 2021/922 Karar sayılı ilamı)
“…özellikle davanın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 5/A maddesi uyarınca arabulucuya tabi davalardan olmasına, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2 maddesi gereğince davacının, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olup, somut uyuşmazlıkta davacının davadan önce arabulucuya başvurmadan davayı açtığının anlaşılmasına göre…” (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 2020/1088 Esas, 2020/1344 Karar sayılı ilamı)
“…Tüm dosya kapsamına göre, davacı şirket temsilcisi tarafından davanın 20/11/2020 tarihinde … 17. Asliye Hukuk Mahkemesinde açıldığı, görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği … 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davacı tarafa arabuluculuk son tutanağını sunmak üzere çıkarılan tebligatın davacı vekiline 16/01/2021 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen süresi içerisinde arabuluculuk başvurusuna ilişkin belgesini sunmadığı ve bu hususta beyanda da bulunulmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacı şirket temsilcisi tarafından istinaf dilekçesi ekinde sunulan arabuluculuk tutanaklarına göre, davacı tarafça arabuluculuk için davadan önce başvuru yapılmayıp, dava sonrasında 15/01/2021 tarihinde başvuru yapıldığından ve mahkemece verilen süreye rağmen dava öncesi tarihli arabuluculuk son tutanağı dosyaya sunulmadığından mahkemece davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi yerinde olmuştur…” (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin 2021/898 Esas, 2021/657 Karar sayılı ilamı)
Tüm dosya kapsamı ve yukarıdaki mahkeme içtihatları ayrı ayrı değerlendirilmesi neticesinde, usul hukukumuza hakim olan şekli dava teorisi uyarınca huzurdaki davanın dava tarihinin 16/07/2019 olduğu, dava tarihi itibariyle 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun yürürlükte olduğu, davanın görevsiz mahkemeye açılarak tabi olduğu dava şartlarında farklılık yaratılmasının mümkün olmadığı, aksi halde şekli dava teorisine aykırı olarak dosyanın görevli mahkemenin önüne geldiği anın dava tarihi sayılması gibi bir sonuca ulaşılabileceği, kaldı ki bir davanın ticari dava olup olmadığının dava açıldığı anda ve o andaki şartlara göre tayin edilmesi gerekliliği, mahkemeler arasındaki muhtelif ve muhtemel görev ihtilaflarının bir davanın ticari dava olup dava açılırken arabulucuğa tabi olması üzerinde bir etkisinin düşünülemeyeceği, bu kapsamda yukarıda zikredilen içtihatlardan da açıkça anlaşılacağı üzere 06/12/2018 tarihli ve 01.01.2019 tarihinde yürürlük tarihli 7155 Sayılı Kanun’un 20. maddesiyle TTK’ya eklenen 5/A maddesi uyarınca getirilen dava şartının ticari dava olduğu halde ticaret mahkemesi yerine önce Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açılmış olmasının ve görevsizlik kararından sonra arabuluculuğa başvuru yapılmış olmasının dava açılırken olması gereken arabuluculuk dava şartını sağlamadığı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, dava sonrasında yapılan başvurunun her davanın açıldığı andaki şartlara göre karara bağlanması gerekliliği kapsamında dikkate alınamayacağı da gözetilerek, dava dilekçesi ile davalı olarak gösterilen davalı … yönünden 7155 sayılı Kanuna eklenen 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi hükmü uyarınca eldeki davanın zorunlu arabuluculuk kapsamında olması ve 6325 sayılı HUAK 18/A maddesi hükmü gereğince arabuluculuğa başvurulmadan dava açıldığından davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklanan nedenlerle;
1-… hakkında usulüne uygun şekilde açılmış dava bulunmadığından bu şirket hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Davalı … yönünden 7155 sayılı Kanuna eklenen 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi hükmü uyarınca eldeki davanın zorunlu arabuluculuk kapsamında olması ve 6325 sayılı HUAK 18/A maddesi hükmü gereğince arabuluculuğa başvurulmadan dava açıldığından davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
3-Alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harçtan başlangıçta peşin alınan 4.303,53 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 4.222,83 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE.
4-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalılar taraflardan herhangi bir yargılama gideri yatırılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı … yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 7/2. maddesi uyarınca belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’a VERİLMESİNE,
7-… kendisini vekille temsil ettirmediğinden ayrı vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde re’sen ilgili tarafa veya vekillerine İADESİNE
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verildi.09/05/2022

Katip …

Hakim …