Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/271 E. 2022/467 K. 13.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/271 Esas
KARAR NO : 2022/467

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 20/08/2021
KARAR TARİHİ : 13/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının, davalı şirketin ortağı olduğunu, ciddi sağlık problemleri nedeniyle … Üniversitesi … Hastanesinde karaciğer (organ) nakli olduğunu, …. Üniversitesinde bağırsak ameliyatı olduğunu, … Hastanesinde de tedavi gördüğünü, tedavisinin halen devam ettiğini, tedavi gördüğü bir dönemde, şirket sermayesinin arttırılması gündeme geldiğinde, davacının sermaye artırılması için gerekli sebeplerin olmadığını davalı şirket yönetimine bildirdiğini, davalı şirket yetkililerinin ise, teknik iflas vs gibi söylemlerle sermaye artırımının yapılacağını, bu doğrultuda sermaye artırımının ortaklar cari hesabında mevcut olan ve/veya olacak olan tutarın sermaye artırım taahhüt hesabına virman suretiyle yapılacağını, ortakların sermaye artırımı için ayrıca para ödemeyeceklerini belirtmiş olduklarını, müvekkilinin ise, … Üniversitesi … Hastanesinde karaciğer (organ) nakli olduğu ağır ve uzun tedavisi sırasındaki bu bilgilendirme çerçevesinde, şahsına ayrıca bir yük getirmeyeceğini düşünmesi üzerine, … 8. Noterliğinin … tarih, … yevmiye nolu işleminde de açıkça belirtildiği üzere, şirket çalışanlarınca … Üniversitesi… Hastanesine getirilen belgeleri hastanede, noter huzurunda imzaladığını, şirket yetkililerinin vermiş olduğu bilgi doğrultusunda belgeleri imzalayan davacıda hiçbir şüphe oluşmadığını, davalı şirket yöneticilerinin, belgelerin imzalanması sırasında vermiş oldukları sözlü taahhütler doğrultusunda bir kısım ödemeler, ortaklar cari hesabında mevcut olan tutarın sermaye artırım taahhüt hesabına virman suretiyle yapıldığını, kalan, ödemelerin de taahhüt edildiği ve önceki uygulamalar doğrultusunda yapılması beklenirken, davalı şirketin, davacıya … 10. Noterliğinin … Tarih, … yevmiye nolu ihtarnamesini keşide ettiğini, İhtarnamede, davalı Şirket Yönetim kurulunun 21.06.2021 tarih, 2021/003 sayılı kararına istinaden ödenmemiş sermaye taahhüt borcunun 1 aylık süre zarfında işlemiş faiziyle birlikte ödenmesi, aksi taktirde, TTK md 482 ve 483 uyarınca yasal işlemlere devam edileceğinin belirtildiğini, şirket çalışanların belgeleri imzalatırken verdiği bilgiler ile ihtarnamedeki bilgiler çelişmekte olduğunu, şirket çalışanlarınca müvekkilinin iradesinin fesada uğratıldığının anlaşılmakta olduğunu, ihtarnamenin davacıya tebliği üzerine, davacının, … 37. Noterliğinin … tarih, … yevmiye nolu ihtarnamesini keşide edilerek, ileri sürülen hususların kabul edilmediğini ifade ettiğini, ihtarnameye rağmen, davalı şirketin, hukuka aykırı işlemlerine son vermediğini, bilakis, bu kerre davacıya … 10. Noterliğinin… Tarih, … yevmiye nolu ikinci davet yazısını ihtiva eden ihtarnamesini keşide ettiğini, ikinci kez keşide edilen ihtarnamede de, davalı Şirket Yönetim kurulunun 21.06.2021 tarih, 2021/003 sayılı kararına istinaden ödenmemiş sermaye taahhüt borcunun 1 aylık süre zarfında işlemiş faiziyle birlikte ödenmesi, aksi taktirde, TTK md 482 ve 483 uyarınca yasal işlemlere devam edileceğinin belirtildiğini, geçmiş dönemde diğer ortaklar için yapılan uygulamalar ile şirket çalışanlarının verdikleri sözlü taahhütler nazara alınarak, sermaye artırımı için ödenmesi gereken miktarın, ortaklar cari hesabında mevcut olan ve/veya olacak olan tutarın sermaye artırım taahhüt hesabına virman suretiyle yapılması da istenmesine rağmen, davacının bu yöndeki talebinin de kabul edilmediğini, şirketin değeri düşük gösterilip, davacının paylarına haksız bir şekilde el konulmaya çalışıldığını, davacının ağır hastalığı ve süren tedavisinden faydalanılmaya çalışıldığını, şirketin kuruluşundan bu yana ortak olan ve yapılan işlemler neticesinde payı oldukça düşen davacının, şeklen oluşturulan gerekçelerle, hukuka aykırı olarak tamamen şirket dışına itilmeye çalışıldığını, bu nedenlerle öncelikle, ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile, işbu davada verilecek kararın kesinleşmesine kadar, takdiren teminatsız olarak, yönetim kurulu kararının uygulanmasının tedbiren durdurulmasına, yapılacak yargılama sonunda ise davanın kabulüyle davalı şirketin yönetim kurulunun 21.06.2021 tarih ve 2021/003 sayılı kararının, 28.06.2018 tarih ve 2018/014 sayılı kararının, (ve varsa bu konudaki diğer karaların) TTK’nın 391. maddesi uyarınca batıl yönetim kurulu kararı niteliğinde olduğunun tespitine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine, karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı …A.Ş., bir kısım hissedar ve eski yöneticilerinin, FETÖ/PDY Silahlı terör örgütü mensubu/yöneticisi oldukları gerekçesi ile başlatılan soruşturma neticesinde, davalı müvekkil şirket ve … Holding A.Ş.bünyesinde bulunan ve çoğunluk hisselerine haklarında soruşturma yürütülen şahısların çoğunluk hissesine sahip olduğu şirketlere, öncelikle … 3.Sulh Ceza Mahkemesini CMK.m.133 hükmü gereğince Kayyım atandığını, daha sonra çıkarılan Olağanüstü Hal Kararnamaleri gereğince, …Fonunun mahkemeler tarafından kayyım olarak atanması cihetine gidildiğini, bu kapsamda, davacı şirket ve … A.Ş.grubuna bağlı şirketlere, … 2.Ağr ceza Mahkemesinin … E.sayılı dosyasından kayyım olarak …’nin atanmasına karar verildiğini, karar gereğince, … dönem içinde değişiklikler yapmak suretiyle, Kanun Hükmünde Kararname ile tanınan yetki çerçevesinde davalı şirkete Yönetim Kayyımları atamış bulunduğunu, yönetimine …’nin kayyım olarak atandığı şirketlerle ilgili dava konusu kapsamında yer alan önemli hususlar bulunduğunu ve bu kapsamda davacının taraf sıfatının bulunmadığını, davanın yasal süresinde açılmadığını bu nedenle davanın hak düşürücü süre yönünden usulden reddi gerektiğini, davacıların teminat göstermesi gerektiğini, dava dilekçesinde iptali talep edilen kararın sermaye artırımına ilişkin tasarruf mevduatı sigorta fonunun 22.03.2019 tarih ve … sayılı kararı olduğunu ve işbu kararın iptal talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, iptali talep edilen yönetim kurulu kararlarının usule uygun olduğunu, bu nedenlerle davacının davada davacı taraf ehliyetinin bulunmaması sebebiyle davanın esasına girilmeksizin usulden reddine, TTK.m.448/3 gereğince, davacının şirket sermayesinin %20 sinden az olmayacak şekilde nakit veya banka teminat mektubu teminat göstermelerinin istenmesine, bu teminat tutarının dava şartı olarak öngörülmesine, dava şartı teminatın yatırılmaması halinde, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini, davacının açtıkları davanın kötü niyetli olarak açılmış olması sebebiyle, TTK.m 451 gereğince, müspet, menfi ve manevi zararların müteselsilen tazminini isteme hakkının saklı tutulmasına, açılan davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
… 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas,…Karar sayılı dosyasında kaldırma ilamında; Dava, davalı şirket adına …(Fon Kurulu) tarafından alınan Sermaye arttırıma ilişkin karar ile bu kararın uygulanmasına ilişkin kararının batıl olduğu iddiasıyla hükümsüzlüğünün tespiti istemine ilişkin olup mahkememizin yetkili olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
HMK’nin 14/2 maddesine göre; özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olduğu hüküm altına alınmıştır.
Buna göre şirket ortağının şirkete karşı açacağı genel kurul veya yönetim kurulu kararının iptali davasının HMK 14/2 md gereğince şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde açılması gerekir. HMK 14/2 md göre belirlenen bu yetki kuralı kesin yetki kuralıdır ve resen dikkate alınmak zorundadır.
Davalı şirketin ticaret sicil kayıtlarına göre muamele merkezi daha önce … iken, iş bu davanın açılmasından önce 15 Haziran 2020 tarihli Ticaret Sicil gazetesinde yayımlanan karar ile … olarak değiştirildiği saptanmış, davalı şirketin merkez adresi mahkememizin yetki alanı dışında, İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri yetki alanında kaldığından iş bu davada HMK 14/2 m. gereğince kesin yetkiye ilişkin dava şartı eksikliği bulunduğu, yetkili mahkemesinin … ATM olduğu sonucuna varılmış, açıklanan nedenlerle davanın HMK 14/2, 114/1-ç ve 115. maddeleri uyarınca usulden reddine” şeklinde karar verilmiştir.
Mahkememiz dava dosyası … 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/12/2021 tarih … Esas, … Karar sayılı yetkisizlik kararı ile mahkememize tevzi edildiği anlaşılmakla mahkememizin yukarıda yazılı esasına kaydı yapıldığı anlaşıldı.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Dava, davalı şirketin 21.06.2021 tarih 003 Sayılı Kararı ve 28.06.2018 tarih 014 sayılı Yönetim Kurulu kararlarının TTK.’nun 391.maddesi gereğince batıl olduğunun tespiti talebine ilişkindir.
Davacı ortağın davalı şirkette B grubu paylardan %6 sermaye payına karşılık gelen ortaklığı bulunduğundan aktif dava ehliyetinin bulunduğu anlaşılmıştır.
Davalı şirket cevap dilekçesi içeriğinde her ne kadar genel kurul karar iptaline ilişkin dava prosedürüne değinerek davanın reddini talep etmiş ise de 6100 sayılı HMK’nın 33. maddesi uyarınca; hakim Türk Hukuku’nu re’sen uygular. Bu hüküm uyarınca hükmüne göre maddi vakıaları ileri sürüp kanıtlamak taraflara, uygulanacak kanun ve maddesini bulmak, görevi hakime aittir.
Mülga 818 sayılı BK. 20/1’e göre, içeriği imkânsız veya hukuka ya da ahlâka aykırı sözleşmeler bâtıldır. Bâtıl bir sözleşme baştan itibaren geçersiz bir hukuki işlem olup, hiç bir zaman geçerlilik kanamayacağı gibi, hiç bir hukuki sonuç da doğurmaz. Bu nedenle butlan, zamanla ortadan kalkmaz, tarafların icazet veya teyidi (onamı) ile veya edimlerin ifasıyla sağlık (sıhhat) kanamaz (Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, Genişletilmiş 6. Bası, Beta Yayınları, İstanbul, 1998, s:309-310). Mülga 818 sayılı BK’nun 19 ve 20. maddelerine göre, biçim ve usul yönünden geçerli olmakla beraber, konusu bakımından; kamu düzenine, buyurucu kurallara, ahlâk ve adaba veya yerine getirilmesi olanaksız ise, bu tür kararlar batıldır (Gönen Eriş, Uygulamalı Kooperatifler Hukuku, Seçkin Yayınları Yenilenmiş 3. Baskı, Ankara 2001, s:800). Butlan genel kurul kararının içeriğine dönük sakatlık halidir. Usûl ve şekil kurallarına uyularak alınmış olsa da genel kurul kararı içeriği yönünden konusu imkansız veya yasanın ya da ana sözleşmenin emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına, anonim ortaklığın temel yapısına ve sermayenin korunmasına ilişkin hükümlere aykırı ise bâtıldır (Reha Poroy, Ünal Tekinalp, Ersin Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku 1, İstanbul 2019, Güncellenmiş, Yeniden Yazılmış 14. Bası, s:595).
6102 sayılı TTK’nın 391. maddesinde butlana ilişkin özel dünlenme yapılmıştır. Bu hükümde; “Eşit işlem ilkesine aykırı olan,
Anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen,
Pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren,
Diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin,” kararların batıl olduğu hüküm altına alınmıştır (m.391). Bu hükümdeki sayılan haller dışında da butlan halleri bulunabilir.
Yokluk halleri yasal olarak düzenlenmemiştir. Yoklukta hiç bir işlem yoktur. Başka bir deyişle, sözleşme görünüşte bile meydana gelmemiştir (Eriş, s:800). Yokluk sözleşmenin, meydana gelmesi, kurulmasıyla ilgilidir. Kurucu unsurları ihtiva etmeyen bir sözleşme, kurulmamış, meydana gelmemiş bir sözleşmedir. Hukuk düzeni, kurucu unsurlardan yoksun bir sözleşmeye yokluk müeyyidesi bağlamıştır (Eren, s:307). (Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 2020/1073 Esas, 2021/718 Karar sayılı ilamı)
Yönetim kurulu kararlarının butlanı halleri, sınırlı sayı ilkesine tabi olmamak üzere düzenlemiştir. TTK’nın 391. maddesinin incelendiğinde, yönetim kurulu kararlarının butlanına yol açacak hukuka aykırılıkların örnekleme yoluyla belirlendiği görülmektedir. Anılan maddeye göre; eşit işlem ilkesine aykırı olan, anonim şirketin temel yapısına uymayan, sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin haklarını ihlal eden ya da bunların kullanılmasını güçleştiren veya kısıtlayan, diğer organların devredilmez yetkilerine giren konularda ya da bunların devrine ilişkin yönetim kurulu kararları batıldır. Bu anlamda, sözleşme özgürlüğünün genel sınırı niteliğindeki TBK’nın 27. maddesi de göz önünde bulundurularak hukuki değerlendirme yapılmalıdır (…, Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Kararlarının Butlanı, Eylül 2013, Vedat Kitapçılık, s. 69 vd.)
Davacı, dava konusu yönetim kurulu kararlarının sermaye artış kararı olduğunu ileri sürmüştür. Esas sözleşmenin değiştirilmesi ve sermaye artış kararı alanması, genel kurulun devredilemez yetkileri arasındadır. Bu nedenle yönetim kurulunun bu konuda alacağı herhangi bir karar butlan sonucunu doğurur. Ancak somut olayda durum oldukça farklıdır. Zira davalı şirket yönünden kanun hükmünde kararnameler ile TTK kapsamında anonim şirketin organ ve görevlerine ilişkin çeşitli düzenlemeler yapılmış görünmektedir.
Anayasanın 121.maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunun 4.maddesine göre; Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca 15/08/2016 tarihinde kararlaştırılan 1 Eylül 2016 tarihli, 29818 sayılı ikinci mükerrer Resmi Gazetede yayınlanan, 674 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkındaki KHK’nin 19.maddesinde; Kayyımlık yetkisinin devri ve tasfiye üst başlığı ile “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca kayyım atanmasına karar verilen şirketlerde görev yapan kayyımların yetkileri, hakim veya mahkeme tarafından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilir ve devirle birlikte kayyımların görevleri sona erer. (2) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra ve olağanüstü halin devamı süresince terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca şirketlere ve bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesi uyarınca varlıklara kayyım atanmasına karar verildiği takdirde, kayyım olarak … atanır. (3) 20/7/2016 tarihli ve …sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen şirketler hariç olmak üzere; birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki şirketlerin mali durumu, ortaklık yapısı, diğer sorunları veya piyasa koşulları nedeniyle mevcut halin sürdürülebilir olmadığının … Fonu tarafından tespit edilmesi durumunda, … şirketin yahut varlıklarının veya bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesinde belirtilen varlıkların satılmasına veya feshi ile tasfiyesine karar verebilir. Satış ve tasfiye işlemleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yerine getirilir.” hükmü gereğince davalı şirkete kayyumların görevi …’ye devredilmiştir.
Anayasanın 121.maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunun 4.maddesine göre; Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca 02/01/2017 tarihinde kararlaştırılan 06 Ocak 2017 tarihli 29940 sayılı mükerrer Resmi Gazetede yayınlanan 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkındaki KHK’nin 81 maddesi ile; “10/11/2016 tarihli ve 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 19 uncu maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(3) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen şirketler hariç olmak üzere; birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki şirketler, soruşturma ve kovuşturma sonuna kadar, … gözetiminde, … Fonunun ilişkili olduğu Bakanın atadığı yöneticiler tarafından ticari teamüllere uygun olarak ve basiretli tüccar gibi yönetilir. Bu şirketlerin yöneticileri … Fonunun ilişkili olduğu Bakan tarafından atanır ve görevden alınır. Bu şirketlerin mali durumu, ortaklık yapısı, piyasa koşulları veya diğer sorunları nedeniyle mevcut halin sürdürülebilir olmadığının tespit edilmesi durumunda, şirketin yahut varlıklarının veya 5271 sayılı Kanunun 128 inci maddesinin onuncu fıkrasında belirtilen malvarlığı değerlerinin satılmasına veya feshi ile tasfiyesine … Fonunun ilişkili olduğu Bakan tarafından karar verilebilir. Satış ve tasfiye işlemleri ilgili şirketin yönetim kurulu tarafından yerine getirilir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar …ilişkili olduğu Bakan onayıyla belirlenir.” hükmü gereğince davalı şirkete …’nin ilişkili olduğu, Başbakan yardımcılığı makamı ve … tarafından yönetim kurulu oluşturulduğu anlaşılmıştır. Söz konusu KHK’de ayrıca KHK’ler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya hazineye devredilen şirketler hariç olmak üzere birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki şirketlerin soruşturma ve kovuşturma sonuna kadar tasarruf mevduatı sigorta fonunun gözetiminde, …’nin ilişkili olduğu bakanın atadığı yöneticiler tarafından ticari teamüllere uygun olarak ve basiretli tüccar gibi yönetilir ifadeleri ile kapatılan şirketlerden ayrı bir düzenlemeye tabi tutulmuş ve ticari teamüllere uygun olarak ve basiretli tüccar gibi yönetileceğine de ayrıca vurgu yapılmıştır. Söz konusu her iki kararname maddesinde davalı şirketin KHK’ler uyarınca kapatılmadığı, aksine şirketlerin yöneticileri … ilişkili olduğu bakan tarafından ve … tarafından atanan yönetim kurulu tarafından yönetildiği anlaşılmaktadır.
10/11/2016 tarihli ve 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 19 uncu maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“(8) Kayyımların yetkileri …devredilen veya … kayyım olarak atandığı şirketlerde, şirketin ortaklarının şirkette sahip olduğu pay oranında yeni kurulacak şirketlerde pay sahibi olmaları koşuluyla şirket yönetim organının önerisi ve … Fonunun ilişkili olduğu Bakanın onayıyla yeni şirket kurulmasına karar verilebilir. Bu halde şirket ortaklarının yeni şirket kurulmasına ilişkin izin ve muvafakati aranmaz. Kurulacak şirketin sermayesi kayyımların yetkileri … Fonuna devredilen veya … Fonunun kayyım olarak atandığı şirket tarafından ayni veya nakdi olarak karşılanır. Yeni şirket kuruluşuna ilişkin hususlar şirketlerin yönetim organlarınca hazırlanır ve … ilişkili olduğu Bakanın onayına sunulur. Bakanın onayıyla kuruluş gerçekleşir ve tescile tabi tüm hususlar her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olmak üzere ilgili ticaret sicilinde resen tescil ve ilan olunur. Bu fıkra uyarınca gerçekleştirilecek kuruluş işlemleri ilgili mevzuata tabi olmaksızın uygulanır. Yeni kurulan şirkette kayyımlık yetkisi bir mahkeme veya hakim kararına gerek olmaksızın Fona devredilmiş sayılır.
(9) … kayyımlık görevini yürüttüğü şirketlerin genel kurullarının yetkileri, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olunmaksızın … ilişkili olduğu Bakan tarafından kullanılabilir.
(10) …ilişkili olduğu Bakan, bu madde kapsamındaki yetkilerini kısmen veya tamamen … Başkanına veya Fon Kuruluna devredebilir.”
Davalı şirketin … 2.Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından kayyım olarak atanan …’den bağımsız tüzel kişiliğinin devam ettiği, bu bağlamda şirket tüzel kişiliği hak ve alacaklarına sahip; borç ve yükümlülüklerinden sorumlu olduğu sabit ise de; Davalı şirketin yöneticileri …Fonunun ilişkili olduğu bakan tarafından ve … tarafından atanan yönetim kurulu tarafından yönetildiği noktasında bir tereddüt bulunmamaktadır.
Bu kapsamda bahsedilen mevzuat hükümlerinden kaynaklanan yetkiye istinaden genel kurul yetkilerini kullanan Fon Kurulunun işlemleri bakımından “TTK anlamında genel kurul kararı” söz konusu olmadığından, yukarıda bahse konu yasal mevzuat uyarınca …’nin belirtilen yetkileri kullandığı anlaşıldığından, TTK anlamında yönetim kurulu kararlarının varlığından bahsedilebilir.
Yine 674 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkındaki KHK kapsamında yapılan değişiklikler ile …kayyımlık görevini yürüttüğü şirketlerin genel kurullarının yetkileri, 6102 sayılı Türk Ticaret kanunu hükümlerine tabi olunmaksızın ve … ilişkili olduğu Bakan tarafından kullanılabileceği, … ilişkili olduğu Bakanın yetkilerini kısmen veya tamamen …Başkanına veya Fon Kuruluna devredebileceği açıkça düzenlenmiş; davalı şirkete ilişkin de yetki devrinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle davalı şirketin yönetimi yürüten fon kurulunun, 6102 sayılı TTK kapsamında genel kurulun devredilmez yetkileri arasında bulunan sermaye arttırıma ilişkin kararları alma yetkisi bulunmaktadır.
Davacının butlanının tespiti istediği kararlar, sermaye azaltımı ve artırımı kararları anonim şirkette sermayenin korunmasına ilişkin kararlar olup sermaye kaybının sınırına ilişkin TTK 376/2 maddesi haricinde ve bu madde uyarınca alınacak diğer önlemler emredici nitelikte değildir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 2018/1134 Esas, 2020/547 Karar sayılı ilamı) Dolayısıyla KHK ile aldığı yetki kapsamında davalı şirket yöneticilerinin sermaye arttırımı yetkisi bulunduğu anlaşılmaktadır.
Her ne kadar …yetkilerinin 6102 sayılı Türk Ticaret kanunu hükümlerine tabi olunmaksızın kullanmasına yönelik serbestisi olsa da ayrıca yine bu yönetim kurulu kararının, 391.maddesi uyarınca batıl olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Zira ilgili KHK ile davalı şirketin mevcut yönetimi “Bakanın atadığı yöneticiler tarafından ticari teamüllere uygun olarak basiretli tüccar gibi” davranmaları yükümlülüğünden ayrı bir yükümlülük altında değillerdir.
Anonim şirket yönetim kurulu kararlarının butlanı, TTK’nın 391. maddesinde düzenlenmiş ve sınırlı sayıda olmamak üzere, özellikli bir kaç hal gösterilmek suretiyle, bu hallerde yönetim kurulu kararlarının batıl olacağı ifade edilmiştir. Bu maddeye göre; eşit işlem ilkesine aykırı olan, anonim şirketin temel yapısına uymayan, sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin haklarını ihlal eden ya da bunların kullanılmasını güçleştiren veya kısıtlayan, diğer organların devredilmez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin yönetim kurulu kararlarının batıl olacağı belirtilmiştir.
Kanun, yönetim kurulu kararlarının butlanını düzenlemiş, ancak yönetim kurulu kararlarının iptali bakımından açık bir hükme yer vermemiştir. Bazı özel durumlarda iptal davası açma imkanı getirilmiş ise de somut olayda iptali sağlayacak bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu bağlamda, dava konusu yönetim kurulu kararlarının 391.maddesi uyarınca batıl olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Anılan hükme göre, eşit işlem ilkesine aykırı yönetim kurulu kararları batıldır. Eşit işlem ilkesi, TTK’nın 357.maddesinde düzenlenmiştir. Kanun maddesinde, “Pay sahipleri eşit şartlarda eşit işleme tabi tutulur.” denilmek suretiyle, eşit işlem ilkesinin bir tanımı da yapılmıştır. Bu ilke, her pay sahibinin diğerleriyle her koşulda aynı işleme tabi tutulacağını değil eşit koşulların varlığı halinde, hiç bir pay sahibinin diğerlerinden daha olumsuz bir işleme tabi tutulamayacağı anlamına gelir. Buna nispi eşitlik denilir. Ayrıca, eşit işlem ilkesi, pay sahibine tanına bir haktan daha öte şirket organlarına ve özellikle yönetim kuruluna getirilmiş bir yükümlülüktür (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku I, 14. Basım, İstanbul 2019, s.691). TTK da eşit işlem ilkesinin şirket yönetim kurulunun ve genel kurulunun bir yükümlülüğü olduğunu benimsemiş ve bu ilkeye aykırı yönetim kurulu kararlarının batıl olduğunu hükme bağlamıştır (Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku- Genel Esaslar, 5. Basım, Ankara 2017, s.440) (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 2018/1695 Esas, 2020/168 Karar sayılı ilamı)
Eşit işlem ilkesine aykırılık sebebi ile hakları zedelenen pay sahipleri ya da şirket alacaklıları butlanın tespitini dava edebilir. TTK’nda ortakların şirkete borç vermesini yasaklayan bir hüküm bulunmamaktadır. Üstelik kolay ve basit bir finansman kaynağı olduğu için de tercih edilmektedir. YK kararında bir ayırım yapılmamış, tüm ortaklara bu hak tanınmıştır. Artırım neticesinde hisse oranları değişmemiştir. Eşit işlem prensibine uyulmuştur.Sermaye artırımı ile küçük hissedarın mağdur edilmesi söz konusu değildir. Zira dosya kapsamında bulunan Ticaret Sicil Müdürlüğünün 52075 sayılı ilan içeriğine ve sermaye taahhüt dağılım tablosuna pay adedi 120.000 den 233.040 paya çıkarak ve pay oranı değişmeyerek değişen sermayeye katılımının sağlandığı, TTK m. 457 uyarınca düzenlenen yönetim kurulu beyanına göre de davalı şirketin 28.06.2018 tarih 014 sayılı Yönetim Kurulu Kararı tüm pay sahipleri yönünden bağlayıcı niteliğiyle eşit işlem ilkesine aykırı nitelik taşımamaktadır.
Sermaye arttırım kararının anonim şirketin temel yapısına uymama veya sermayenin korunması ilkesini zedeleyen niteliği bulunmamakta olup, sermaye azaltımı ve artırımı kararları anonim şirkette sermayenin korunmasına ilişkin karar niteliğindedir.
TTK m.391 kapsamında düzenlenen sermaye arttırımı kararı ile pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlanması ya da güçleştirmesi ve de genel kurulun devredilmez yetkileri arasında yer alıp almadığına yönelik inceleme de ise somut ihtilaftaki davalı şirketin … tarafından atanan Kurulu üyeleri tarafından yönetildiği ve Yönetim Kurulu, gerek Genel kurul kararlarına pay sahiplerinin katılmaları KHK ve ilgili düzenlemeler kapsamında mümkün olmadığı da gözetilerek somut olayda ayrıca “Bakanın atadığı yöneticiler tarafından ticari teamüllere uygun olarak basiretli tüccar gibi” davranmaları yükümlülüğüne aykırı bir halin de varlığı tespit edilemediğinden 28.06.2018 tarih 014 sayılı Yönetim Kurulu Kararına yönelik butlan şartları oluşmamıştır.
Davacının ayrıca dava konusu ettiği 21.06.2021 tarih 003 Sayılı Yönetim Kurulu Kararı yönünden ise TTK 480-483 arasında düzenlenen Pay Bedelini ifa ve ifa etmemenin sonuçları kapsamında alınan bir karar olduğundan bu kararın da ayrıca TTK m.391 yönünden batıl olduğuna ilişkin dosya kapsamı itibariyle bir delil tespit edilememiştir. Ayrıca davacı pay sahibinin irade fesadı iddiası yönünden ise imzasında aldatıldığını iddia ettiği belgenin dava dilekçesi ekinde bulunan … 8.Noterliği tarafından onaylanan sermaye arttırım taahhüdünden kaynaklı borcun ifasına yönelik olduğu, bu haliyle dava konusu sermaye arttırım kararının alınması ile ilgili olmadığı, ilgili sermaye arttırımı kapsamında bir kısım ödemelerin de yapıldığı anlaşılmakla, davacının alınan karar üzerinde ilgili KHK nispetinde engelleyici bir rolü de olması yasal olarak mümkün olmadığından, bu nedenle de TTK m.391 kapsamında yönetici sıfatı olmayan davacının irade fesadından bahsedilemeyeceği de gözetilerek butlan şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamına göre; davacının butlanını talep ettiği, yönetim kurulu kararlarının TTK’nda ortakların şirkete borç vermesini yasaklayan bir hüküm bulunmaması, kolay ve basit bir finansman kaynağı olduğu için de tercih edilmesi, artırım neticesinde hisse oranları değişmemiş olması da nazara alınarak eşit işlem ilkesine, anonim şirketin temel yapısına, sermayenin korunması ilkesine aykırılık taşımadığı, söz konusu kararın pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren nitelikte olmadığı kanaatine varıldığından, davanın reddine dair hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın reddine,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye ‭21,4‬0 TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafından yapılan 150,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa VERİLMESİNE,
5-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ uyarınca belirlenen 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde re’sen ilgili tarafa veya vekillerine İADESİNE,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.13/06/2022

Katip

Hakim