Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/227 E. 2023/588 K. 05.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/227 Esas
KARAR NO : 2023/588

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/03/2022
KARAR TARİHİ : 05/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin evli olduğu zamanda oto kiralama işi yaptığını, devamlı olarak kendisine araba vermesini isteyen eski eşi …’na “arabaların kendisine ait olmadığını, herhangi bir kaza yapması durumunda altından kalkamayacakları borçlarla karşılaşabileceklerini” beyan ettiğini, bunun üzerine de eski eşi …’nın “sen bana güvenmiyorsun, her şeyi benden esirgiyorsun” diyerek tartışma ve huzursuzluk çıkarması üzerine, boş bir senedin lehtar kısmına karısının ismini (O sıralar … ) yazıp, imza attığını ve “Ben sana açık senet verecek kadar güveniyorum hayatım. al; sana güvenip güvenmediğimi anla artık!” diyerek karısının güvensizlik iddiasını sonuçsuz bırakmak maksadıyla lehtar kısmına sadece karısının (…) ismini yazıp ve kendi imzasını da atıp 13 yıl önce bedelsiz bir bono verdiğini, daha sonra bu senedi eski karısı davalıdan istediğini ve geri aldığını, fakat nereye koyduğunu unuttuğunu, bir müddet sonra aralarında geçimsizlik başladığı ve tarafların 27.04.2010 tarihinde … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas – … Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, bedelsiz senedin bu esnada muhtemelen davalının uhdesinde kaldığını, davalı tarafın 27/04/2010 boşanma tarihinden çok önce iyiniyetle hazırlanan bedelsiz ve vadesiz senedi tekrar ele geçirdiğini ve yıllar sonra artık kullanamadığı ve davacı müvekkilinin el yazısı ile yazdığı “…” soyadının yanına, hali hazırda kullandığı “…” soyadını da boşluğa sıkıştırarak eklediğini, yeni bir tanzim tarihini de ekleyerek kambiyo senedi hüviyetine sokmaya çalıştığını, imzalandığı ve boşandıkları tarihler itibariyle bertakrip ele geçirildiğini, bu belge kambiyo senedi niteliğine haiz olmadığını, taraflar arasında hiç bir zaman senede bağlanması gerekecek bir borç-alacak ilişkisi olmadığını, senedin, sahtecilikle yeni bir vade ve tanzim tarihi yazılarak kambiyo senedi haline sokularak 113.000,00 TL’lik bir sahte alacak yaratıldığını ve İcra takibine konu edildiğini, icra Müdürlüğüne ve … 1. İcra Hukuk Mahkemesine … Esas sayılı dosya ile takibe yönelik itirazlarının bildirildiğini, icra takibine konu bono üzerinde özellikle kağıt ve mürekkep yaşı karşılaştırılacak şekilde Adli Tıp Kurumunca bilirkişi incelemesi yaptırılmasını, yapılacak inceleme neticesinde özellikle davacının imzası ve “…” yazısının diğerlerinden farklı bir kalem ile yazıldığı ve çok daha eski mürekkep yaşına sahip olduğunun görüleceğini, taraflar arasında evlilik birliğinin getirdiği güvene dayalı sadece lehtar adı ve imza kısmı doldurulmuş, herhangi bir alacağa yahut hukuki ilişkiye dayanmayan, tarafların boşanma tarihine 27.04.2010 bakıldığı zaman zaman aşımına uğramış bir senet bulunduğunu, senede karşı taraflarınca geçersizlik ve bedelsizlik def’ileri öne sürüldüğünü, senede dayalı … İcrada başlatılan usulsüz takibin müvekkili davacıya ait araç üzerine yakalama şerhi konulduğu için araç trafik ekiplerince yakalandığı ve yeddiemine çekildiğini, bundan dolayı icra dosyası borcunun yatırılıp aracımızı teslim almak zorunda bırakıldıkları için, taraflarınca İcra Müdürlüğü hesabına yatıracakları ödemenin davalı alacaklı tarafa ödenmemesi için Teminatsız olarak ya da Mahkemenizce takdir olunacak teminat karşılığında ihtiyati tedbir talebinde bulunduklarını; geçersizlik, bedelsizlik, belge zaman aşımı def’ilerinin kabulüne ve davalıya karşı borçlu bulunmadıklarının tespitine ve takibin iptaline, müvekkiline karşı, sahtecilikle ve kötü niyetle icra takibi başlatan, haciz müzekkereleri yollayarak bankalar nezdindeki ticari itibarını sarsan, aracını yakalatarak yeddiemine çektiren davalının takibe konu ettiği alacağının %20′ sinden az olmamak üzere tazminatla yükümlü tutulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının imzalayarak müvekkiline verdiği bononun … 6. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından icra takibine konu edildiğini, davacının … 1. İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazların ret olduğunu, davacının senetteki imzanın kendisine ait olduğunu kabul ettiğini, imza itirazı olmadığından davacı tarafın sair beyan ve talepleri yerinde olmadığını, takibe konu senetteki imzayı inkar etmeyen davacının bu davada ileri sürdüğü hususların yersiz olduğunu, senetteki imzanın açığa atıldığı ve senedin sonradan düzenlendiği iddialarının da dinlenemeyeceğini, davacının açığa imza atıldığı vs. konusundaki iddia ve beyanlarını kabul etmemekle beraber açığa imza atan kişinin, açığa imzanın sorumluluğuna müdrik olduğunu, davalı müvekkil ile davacının karı-koca olup … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin …Esas …Karar sayılı dava dosyasından boşandıklarını, takibe ve davaya konu bono, şekil şartlarına uygun kati bir alacak belge olduğunu, üzerinde herhangi bir tahrifat söz konusu olmadığını, davacı tarafın imzayı inkar etmediğini, senet metnindeki yazı ve tarihlere göre bir zaman aşımından bahsedilemeyeceğini, davanın haksız olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine, alacak miktarının % 40 oranında icra inkar tazminatına hükmolunmasına, yargılama masraflarıyla vekillik ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 6. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyası, … Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma numaralı dosyası, … 2.Asliye Hukuk (Aile Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesi’nin …Esas – … Karar sayılı dava dosyası, … 1. İcra Hukuk Mahkemesi’nin… Esas sayılı dava dosyası, davacının aile nüfus kayıt örneği, taraflarca düzenlenen 27/10/2022 tarihli SULH PROTOKOLÜ celp edilmiş incelenmiştir.
Dava, icra takibinden sonra açılan kambiyo evrakı olan takibe konu bonodaki bedelsizlik ile tahrifat / sahtelik hukuksal sebebine dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
… 6. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası incelendiğinde; takip alacaklısının davalı, takip borçlusunun ise davacı olduğu, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan icra takibinde toplam 116.502,23 TL Alacak üzerinden icra takibine girişildiği, takibe dayanak belgenin ise 20/01/2021 vade tarihli ve 113.000,00 TL bedelli bono olduğu görülmüştür.
İcra takibine dayanak bonoda, davacı …’ın düzenleyen, davalı …’nun lehtar olduğu tespit edilmiş, bonoda tüm yasal zorunlu unsurların bulunduğu, bu suretle dava konusu bononun kambiyo vasfına sahip olduğu görülmüştür.
Dava konusu bononun davacı borçlu tarafından düzenlendiği, senedin yalnızca lehtar kısmına davalının isminin yazıldığı diğer kısımların ise boş bırakıldığı, davacının bonoyu imzalayarak davalıya verdiği, bonodaki imzanın davacıya ait olduğu hususlarında çekişme bulunmadığı, nitekim davacının dava dilekçesinde açıkça bu durumu beyan ve ikrar da ettiği, açığa imza atılarak senedin / bononun davalıya verildiği hususlarında ihtilaf yoktur.
Davacı, dava konusu bononun bedelsiz olduğunu ve bonoda imzası ile lehtar ismi dışında diğer kısımların sonradan doldurularak senette tahrifat / sahtelik yapıldığını iddia etmiş; davalı bonodaki düzenleyen imzasının davacıya ait olduğunu, açığa imza atan davacının iddialarının dinlenmeyeceğini ve imzanın sorumluluğunu taşıdığından davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Uyuşmazlığın temeli, dava konusu bononun bedelsiz olup olmadığı ile açığa imza atılması sebebiyle lehtar ismi dışında senede yazılan diğer hususların ve sonradan doldurulan kısımların geçersizlik, tahrifat yahut sahtelik olarak kabul edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Mahkememizce, uyuşmazlık konuları çerçevesinde tahkikat işlemlerine devam edilirken 30/11/2022 tarihli 2. celsede davalı vekili Av. … ”Davacı ile borcun ödenmesi konusunda anlaştık, hatta icra dosyasına ödeme yapıldığı için icra dosyasını infazen kapattık, haricen ödeme yapılmıştır” dedikten sonra, ayrıca taraflar arasında sulh protokolünün düzenlendiğini beyan etmiş, bahse konu 27/10/2022 tarihli Sulh Protokolünü dosyaya ibraz etmiştir. Aynı celse durum davacı vekiline sorulduğunda, protokolden haberinin olmadığını ve müvekkili ile görüşmek üzere süre talep etmiş, davacı vekili 14/12/2022 tarihli beyan dilekçesinde dosyanın haricen tahsil ile kapatılarak infaz edildiği hususunun doğru olduğunu, bu suretle davacı müvekkiline ait 27 SVS 27 plaka sayılı araç üzerindeki yakalamalı haczin kaldırıldığını, ancak protokolde vekil olarak kendi imzasının olmadığını, bu nedenle davacı asilin protokol hakkında beyanlarının alınmasını talep etmiştir.
Bu aşamada belirtmek gerekir ki, sulh protokolü uyarınca davacı borçlu tarafından davalıya ödeme yapılıp yapılmadığı, haricen tahsil durumunun olup olmadığı ve icra dosyasının infazen kapatılıp kapatılmadığı mahkememizce ilgili icra müdürlüğüne müzekkere yazılarak denetlenmiş, gerçekten de; … 6. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında davacı borçlu tarafından yapılan ödeme sebebiyle, haricen tahsil ile icra dosyasının infazen kapatıldığı, davacıya ait … plaka sayılı araç üzerindeki yakalamalı haczin kaldırıldığını, bu suretle protokol maddelerinin taraflar arasında yerine getirildiği belirlenmiştir.
Sulh protokolü hakkında beyanlarına başvurulan davacı asil …, 05/04/2023 tarihli 4.celsede dosyaya sunulan 27/10/2022 tarihli protokol altındaki imzanın kendisine ait olduğunu kabul etmiş, ancak protokolü okumadan imzaladığını, ayrıca icra takibi sebebiyle araç üzerinde haciz tedbiri olduğundan haczin kaldırılması için baskı ve zorla protokolü imzaladığını beyan etmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, taraflar arasında düzenlenen 27/10/2022 tarihli protokol hükümlerine taraflar riayet etmiş ve yerine getirmiştir. Bu bağlamda, incelenmeden yahut okunmadan protokol hükümlerinin yerine getirilmesi hukuken ve mantıken mümkün değildir. Davacının okumadığı protokole uyarak borcu ödemesi ise izahtan varestedir. Kaldı ki, bir kimsenin bir protokolü yahut anlaşmayı okumadan imza etmesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Nihayetinde, protokol altındaki imza davacıya ait olduğuna göre, okunmadan imzalanmasının sorumluluğu da davacının üzerinde olup, davacının bu suretle protokol hükümlerinden ve sorumluluktan kurtulması da mümkün değildir.
Ne var ki, sulh protokolün baskı altında imzalatıldığına ilişkin iddianın ön sorun olarak incelenmesi zorunludur. Zira, dosyaya sunulan sulh protokolü ancak tarafların özgür iradeleri uyarınca imzalanması halinde taraflar için geçerli ve bağlayıcı niteliktedir. Aksi takdirde, irade fesadının söz konusu olduğu hallerde (hata, hile, ikrah) geçerli bir irade beyanından ve sulh protokolden bahsedilemez.
İşte tam da bu noktada, Mahkememizce 6100 s. HMK 315/2.maddesi “İrade bozukluğu ya da aşırı yararlanma hâllerinde sulhun iptali istenebilir.” hükmü uyarınca bu iddia ön sorun olarak kabul edilmiş, eksik tahkikat yapılmaması adına bu durum araştırılmıştır. Davacıya baskı / korkutma ‘ ya ilişkin sulhun iptalini gerektirecek tüm beyan ve delillerini sunması istenmiş, ancak davacı vekili 19/04/2023 tarihli beyan dilekçesi sunmakla birlikte, sulh protokolünün davalı vekilinin cebir / baskı / korkutma altında imzalatıldığına yönelik hiçbir delil gösterememiş, hatta bu yönde vakıa dahi ileri sürmemiştir.
Bu itibarla, davacı, taraflar arasında düzenlenen 27/10/2022 tarihli sulh protokolünün cebir, korkutma yahut baskı altında kendisine imzalatıldığını ispatlayamamıştır. Öte yandan; davalı vekilinin beyanları uyarınca sulh protokolünün, vekilin avukatlık bürosunda kamuya açık bir iş yerinde düzenlenmekle protokolün zorla ve baskı altında imzalatıldığı inandırıcı dahi görülmemiştir. Nitekim, bu hususta davacı tarafından kamu makamlarına yapılan yasal bir başvuru ya da şikayet de bulunmamaktadır.
Davacı vekili, sulh protokolünün düzenlenmesinde ayrıca gabin iddiasını da ileri sürmüştür. Ancak, sulh protokolü bakımından gabinin yasal şartları da bulunmamaktadır. Şöyle ki, bahse konu protokolde alacak miktarı daha fazla olmasına rağmen protokolün 1. maddesi ile asıl alacak tutarı 100.000,00 TL olarak taraflarca kabul edilmiştir. Bu bağlamda, edimler arasında açık oransızlıktan bahsedilmesi mümkün değildir. Zira, protokolden de görüleceği üzere, davacının aracının hacizli olması sebebiyle davalı kesinleşen takibe bağlı alacağın bu durumdan yararlanarak davacıdan iki kat yahut üç katı tutarında alacak talebinde bulunmamıştır. Tam aksine, takibe konu alacak tutarı daha fazla olmasına rağmen daha az miktarda alacak üzerinden anlaşma sağlayarak protokol düzenlenmiştir.
Şu halde, davalının veya vekilinin, davacının aracının üzerindeki haciz sebebiyle davacıyı sömürmesi veya zor durumundan yararlanması, hasılı gabinin şartları / unsurları söz konusu değildir.
Nihayetinde, sulh protokolüne ilişkin irade fesadı iddiaları HMK 315/2.maddesi çerçevesinde ön sorun olarak mahkememizce incelenmiş, ancak somut olayda düzenlenen sulh protokolü yönünden davacı taraf irade fesadı hallerini ispatlayamamıştır.
Açıklanan nedenler karşısında; taraflar arasında düzenlenen 27/10/2022 tarihli sulh protokolün geçerli ve tarafları bağlayıcı nitelikte olduğu kabul edilmiştir.
Davacı, 27/10/2022 tarihli sulh protokolünün 1. maddesi uyarınca dava konusu bono ve icra takibine esas borcu davalıya ödediği, davalı vekilinin de sulh protokolünün 4. maddesi uyarınca icra dosyasına haricen tahsil beyanında bulunarak dosyanın infazen kapatıldığı ve davacının aracı üzerindeki yakalamalı haczin kaldırıldığı, bu suretle işbu menfi tespit davasına konu borç taraflar arasında düzenlenen sulh protokolü kapsamında ve tümüyle ödenmekle, eldeki davanın konusuz kaldığı (ayrıca davalı vekilinin 08/02/2023 tarihli beyan dilekçesi) anlaşılmıştır. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2014/3587E. 2014/10320 K.).
O halde, menfi tespit davasına konu borç ödendiğinden konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, ayrıca eldeki davada hem sulh protokolü uyarınca karar verilmesi hem de 2004 s. İİK 72.maddesindeki icra inkar ve kötü niyet tazminatlarının yasal koşullarının her iki taraf yönünden ayrı ayrı oluşmaması sebebiyle tarafların tazminat taleplerinin de ayrı ayrı reddine karar vermek gerekmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, yukarıda detaylı olarak ifade edildiği üzere, taraflar arasında düzenlenen sulh protokolü tarafların özgür ve serbest iradelerine dayandığından, davacının bu protokol hükümleri uyarınca davalı tarafa ödemede bulunduğundan davacının karar celsesinde bu sefer cebri icra baskısı altında ödeme yapıldığı iddiası ile davanın istirdat davasına dönüştürülmesi talebi açıklanan nedenlerle mahkememizce kabul edilmemiştir.
Bilindiği üzere, davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder. (HMK 331/1).
Davacı borçlunun kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan ve kambiyo evrakına dayanan icra takibine konu borcun tümünü yargılama sırasında düzenlenen sulh protokolü kapsamında ödemek suretiyle işbu davanın açılmasına kendisinin sebebiyet verdiği, davanın açıldığı tarih itibariyle davalının bonodan kaynaklanan alacağının haklı olduğuna kanaat getirilmekle ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinden davacının sorumlu tutulması gerektiği halde; bahsi geçen protokolün davalı vekili için de bağlayıcı nitelikte olduğu, nitekim protokolün 1. maddesinde belirtilen yargılama giderlerinin ve vekillik ücretinin ödendiği, öte yandan protokolün 3. maddesi uyarınca artık eldeki davaya konu uyuşmazlık yönünden tarafların açıkça birbirlerinden karşılıklı olarak yargılama gideri ve vekalet ücreti talebi bulunmadığı kararlaştırıldığından, işbu davada her bir tarafın yaptığı masrafın kendi üzerinde bırakılmasına, tarafların lehlerine yahut aleyhlerine işbu dosyadan yargılama gideri ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından esas hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Davacının ve davalının tazminat taleplerinin yasal koşulları oluşmaması nedeniyle ayrı ayrı REDDİNE,
3-Alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 1.929,76 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 1.749,86 TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
4-Taraflar arasında düzenlenen 27/10/2022 tarihli sulh protokolü hükümleri uyarınca taraflarca yapılan masrafların kendileri üzerilerinde BIRAKILMASINA, lehlerine ya da aleyhlerine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde re’sen ilgili tarafa veya vekillerine İADESİNE,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 05/07/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır