Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/213 E. 2022/717 K. 11.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/213
KARAR NO : 2022/717

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 22/03/2022
KARAR TARİHİ : 11/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekilinin dava dilekçesinde özetle; 06/08/2021 tarihinde meydana gelen ölümlü trafik kazasında hayatını kaybeden …’nun desteğinden yoksun kalan; anne … için 500,00-TL maddi, 400.000,00-TL manevi; baba … için 500,00-TL maddi, 400.000,00-TL manevi; kardeş … için 200.000,00-TL manevi olmak üzere toplamda 1.000,00-TL maddi, toplamda 1.000.000,00-TL manevi tazminata kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, davalı sigorta şirketleri yönünden sorumluluk limitleriyle sınırlı olmak üzere ve tahsilde tekerrür olmamak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, olası hak kayıplarının önüne geçmek için araç işletenin kaza tarihi itibariyle taşınır ve taşınmaz mal varlıkların belirlenerek ihtiyati haciz konulması; aksi kanaat halinde ise tedbiren davalı araç işleten şirketler adında kayıtlı taşınmaz ve araçlar bulunması halinde kayıtlarına devir ve temliklerinin önlenmesi için tedbir konulmasına, olmadığı takdirde kazaya sebebiyet veren … plakalı araç ile … Plakalı aracın kaydına tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Ltd. Şti.vekili cevap dilekçesinde özetle; haksız ve yersiz olarak müvekkil şirket adına açılan davanın reddi gerektiğini, ayrıca tedavi giderleri de talep edildiğinden davanın SGK’ya ihbar edilmesi gerektiğini, müvekkilinin işleten sıfatına sahip olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini, aksi halde kabul anlamına gelmemekle beraber müvekkilini cezalandırma amacı taşıyan fahiş talebin uygulama ve doktrindeki genel kabul doğrultusunda reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davalı … Sigorta A.Ş.vekili cevap dilekçesinde özetle; sigorta şirketine usulüne uygun evraklarla müracaat edilmemesi dolayısıyla başvuru şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddini, davacının maddi tazminat taleplerinin sigortalı aracın ZMMS poliçesinden karşılanmasını, kusurun tespiti halinde, alanında uzman bilirkişilerce azami poliçe limitleri ve aktüeryal kurallar gözetilerek hesaplama yapılmasını, manevi tazminatın hakkaniyete uygun hesaplanmasını, kabul anlamına gelmemekle birlikte şayet bir sorumluluk doğacak ise, müterafik kusur araştırması yapılmasını ve hesaplanacak tutardan müterafik kusur indirimi yapılmasını, 7327 sayılı yürürlükteki Kanunun huzurdaki dosyaya uygulanmasını, kesin ölüm nedenini bildirir nitelikteki ATK raporunun ve ceza dosyasının dosyaya sunulmasını, kaza tespit tutanağı ve alkol raporunun tarafımıza tebliğini, 7327 sayılı kanunun huzurdaki davaya uygulanmasını, müvekkili şirket temerrüde düşmediğinden faiz talebinin reddini savunmuştur.
Davalı … Tic.Ltd.Şti.vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların zararı beş tane ayrı ayrı sigorta şirketi yüksek limitli poliçeleri ile yasal olarak devlet güvencesi ile teminat altına alındığından ve buna rağmen verilecek bir ihtiyati haciz kararının icrası davalı müvekkil şirketi haksız şekilde ekonomik krize sürükleyebileceğinden davacıların ihtiyati haciz talebinin reddine, dava tarihinden önce diğer davalı sigorta şirketlerine gerekli belgeler iletilmeksizin usulüne uygun bir başvuru yapılmamış ise dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, arabuluculuk dava şartı gerçekleşmediği için davanın bu nedenle usulden reddine, davanın … Şirketi ‘ne ihbar edilmesine, ceza davasının bekletici mesele yapılmasına, kusura ilişkin itirazlarımızın kabulü ile tarafların kusur durumunun belirlenmesi istemiyle dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilerek kusur raporu alınmasına, aktüeryal hesaplamanın Hazine Müsteşarlığı siciline kayıtlı aktüerler tarafından TRH 2010 tablosu 1.65 teknik faiz esas alınarak yapılmasına, Sosyal Sigortalar Kurumu’na yazı yazılmak suretiyle dava konusu kaza nedeniyle davacılara ödenen – bağlanan rücuya tabi gelirin peşin sermaye değerinin bulunup bulunmadığı ve var ise tutarı ile tenzile tabi olup olmadığının sorulmasına haksız davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı … A.Ş.vekili cevap dilekçesinde özetle; dava tarihi itibariyle davada talep edilen tazminatlar zamanaşımına uğramış olduğundan zamanaşımı itirazında bulunduklarını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … Limited Şirketi vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin şirketin kazayla ilgili hiçbir kusurunun olmadığını beyan ederek haksız ve yersiz olarak açılan davanın müvekkili şirket yönünden reddini savunmuştur.
Davalı … A.Ş.vekilinin cevap dilekçesinde özetle; kusur durumlarının belirlenmesi için dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilmesine, Mahkeme tarafından kusur durumunun tespitinden sonra aktüeryal hesaplamanın Hazine Müsteşarlığı tarafından belirlenen aktüerler tarafından yerine getirilmesine, ilgili Sosyal Güvenlik Kurumuna müzekkere yazılmak suretiyle dava konusu kaza nedeniyle davacılara ödenen – bağlanan rücuya tabi gelirin peşin sermaye değerinin bulunup bulunmadığı ve var ise tenzile tabi tutarının sorulmasına karar verilmesine, Mahkemece herhangi bir tazminata hükmedilmesi durumunda tazminat tutarına uygulanacak faiz tür ve başlangıç tarihinde dilekçemizde belirtilen hususların dikkate alınmasına, sigortalı araç sürücüsü ve işletenine rücu hakkının hakkımız saklı kalmak kaydıyla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
“Dava trafik kazası sonucu yaralanmadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, davacıların murisinin yolcu olarak bulunduğu yolcu otobüsünün yaptığı kaza nedeniyle vefat ettiğini belirterek, yolcu otobüsünün maliki, işleteni, sürücüsü zorunlu sigortacısı ve ayrıca diğer araç ile ilgililere karşı dava açmıştır.
Bu hali ile davanın taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat davası olduğu anlaşılmaktadır.
Taşıma Sözleşmesi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda düzenlenmiş ise de; 28.05.2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/k maddesinde tüketici tanımlanmış “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” 3/ı maddesinde ise tüketici işlemi “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanunun 73/1. maddesinde, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir. HMK’nın 1. maddesinde ise görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği belirtilmiştir. Ayrıca HMK’nın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartları arasında sayılmış olup, HMK’nın 115. maddesi hükümleri gereğince dava şartlarının mevcut olup olmadığı, yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen dikkate alınması gereken hususlardandır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesinde usul ekonomisi ilkesi düzenlenmiş, hâkimin, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Aynı Kanun’un 57. maddesinde “ihtiyari dava arkadaşlığına” yer verilmiş, 166/4. maddesinde “davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantının varsayılacağı” hükme bağlanmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61. maddesinde ise “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde aralarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda davanın açıldığı tarih itibariyle 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun yürürlükte olduğu, davacıların murisinin ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu taşıma işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, buna göre yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca işbu davaya bakma görevinin tüketici mahkemesine ait bulunduğu açıktır. Dava konusu olayda davalı sigorta şirketi ile davacı arasındaki uyuşmazlığı inceleme görevi ticaret mahkemesine ait ise de işbu dava, taşıyan olan işleten ve sürücüye karşı birlikte açılmıştır. Bu durumda davalılar arasında bağlantı olduğu, biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyeceği de muhtemeldir.
Hal böyle olunca usul ekonomisi, daha isabetli bir karar verilmesi ve davaların makul bir süre içinde bitirilmesi yükümlüğü açısından, davaların birlikte görülmesi gereklidir. Ayrıca davalı sigorta şirketi hakkındaki ve yine diğer kazaya karışan araç yönünden davanın da ticaret mahkemesine göre daha özel nitelikteki tüketici mahkemesinde görülmesi, göreve ilişkin usul kurallarına da uygun düşecektir.Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkeme, görevli olup olmadığını yargılamanın her aşamasında kendiliğinden inceler ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı verir. Taraflar da, yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır. (..)
Bu durumda davanın, tüketici olan davacıların murisine tebaen davalı işleten sürücü sorumluluğunda olan yolcu otobüsünün trafik kazası yapması sonucunda vefattan doğan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olması, taraflar arasındaki ilişkinin asıl olarak taşıma sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle davacıların murisi ile davalı taşıyan arasındaki temel ilişki olan taşıma sözleşmesinin dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kalması nedeniyle davaya bakma görevinin tüketici mahkemesine ait olması ve uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden, mahkememizce görevsizlik kararı verilmiştir. (Yargıtay 17.HD 2017/573E. 2019/9190K.sayılı, Ankara BAM. 26. HD. 2019/3045 E. 2022/1054 K., Ankara BAM. 26 HD. 2022/682 E. 2022/1235 K., Antalya BAM. 4. HD. 2021/1971 E. 2021/1600 K., İzmir BAM. 20 HD. 2021/1696 E. 2022/104 K. Diyarbakır 4. HD. 2021/645 E. 2021/1302 K., Gaziantep11. HD. 2018/1848 E. 2020/610 K., … 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. … K.sayılı ilamlarından hareket edilmiştir)
Göreve ilişkin son yıllarda belirginleşmeye başlayan bu husus dikkate alınmaksızın verilecek kararın görevsizlik nedeniyle BAM tarafından kaldırılması söz konusu olacağı gibi söz konusu hususun dava şartı olması nedeniyle her zaman ve her aşamada dikkate alınması gerekir. Esasen usuli düzenlemelerin hak arayan lehine düzenlemeler içerdiğinin genel kural olarak kabul edilmesi bu noktada önem arz eder. Nitekim davanın tüketici mahkemesinde görülmesi durumunda, davacının harçtan muaf olacağı esas olduğu gibi 6502 sayılı Kanun nedeniyle tüketici lehine uygulanması gerekecek diğer hükümlerinde bu çerçevede ele alınması söz konusu olacaktır.
Davanın dayanağı olan kazaya yol açan otobüsün işletenini, sürücüsü ile davacıların murisi arasında taşıması sözleşmesi olduğu, murisin tüketici konumunda bulunduğu, bu nedenle 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun nedeniyle her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaların kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. Davacılar ise tüketici konumundaki murise “tebaen” bu davayı davalılara karşı açmıştır. Bir başka deyişle davacıların hukuki statüsü bu durumda, murisin statüsüne göre belirlenmelidir. Nitekim “Vücutta bir şeye tabi olan hükümde dahi ona tabi olur” şeklinde ifade edilen ve Mecelle’de yer alan mantık kaidesi gereği usule uygun ve pratik olan da budur.
Buna göre tüketici muris açısından görevli mahkeme yönünden hukuki statü ne ise murise bağlı olarak bu davayı açan mirasçılar yönünden görevli mahkeme dahi aynıdır.
Kaldı ki açıklandığı üzere davaya esas olan temel uyuşmazlık tüketici işlemi sayılan taşıma ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle davacıların anılan davalılar hakkında açmış olduğu davanın da ticaret ve asliye hukuk mahkemesine göre daha özel nitelikteki tüketici mahkemesinde görülmesi, göreve ilişkin usul kurallarına da uygun düşecektir. (Yargıtay HGK’nın 14.02.2019 tarih, 2017/409 Esas, 2019/159 Karar sayılı ilamı) Bir başka deyişle davacıların birden fazla davalı aleyhine açmış olduğu davada zorunlu sigorta şirketi yönünden ticaret mahkemesinin görevli olduğu ilk bakışta düşünülebilir ise de 01/07/2012 tarihinden sonra yürürlüğe giren 6502 sayılı Kanunun m.73 hükmü uyarınca uyuşmazlık başka bir mahkemenin görev alanında kalmış olsa dahi 6502 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra tüketici sıfatı olanların açacağı davalar yönünden tüketici mahkemesinin daha özel görevli konumunda bulunduğu kabul edilmelidir.
Esasen gerek doktrin gerek yargısal uygulamada da sonraki kanun ile yeni ve daha özel görevli mahkemenin kurulması durumunda bu mahkemenin görevli olması gerektiği yönünde ön kabul mevcuttur. Sonraki kanun ile önceki kanun ilişkisinde genel yorum kuralları uyarınca, sonraki kanundaki özel düzenleme, daha önceki kanunda yer alan hükme göre tercih edilmelidir. Zira normlar hiyerarşisinde aynı konuya ilişkin aynı düzeyde bulunan normların çatışması durumunda aynı düzeydeki en son tarihli özel düzenleme, daha eski olan önceki düzenlemeyi bir anlamda ilga eder. (Lex Posterior)
Nitekim yargısal uygulamada tüketici konumundaki davacı kişinin desteği sıfatıyla dava açanların taşıma sözleşmesine dayanarak davalılar aleyhine açmış olduğu davada da uyuşmazlık ile ilgili 6502 sayılı Yasanın 73/1. maddesi gereğince tüketici mahkemelerinin görevli olduğu yönünde uygulamalar 2020 yılından itibaren artarak devam etmektedir. (Ankara BAM 26. HD 2022/682E. 2022/1235K.sayılı, İzmir BAM 20. HD 2021/1696E. 2022/104K.sayılı, Gaziantep BAM 11.HD 2018/1848E. 2020/610K.sayılı ilamlarından kısmen hareket edilmiştir.)
Yapılan açıklamalar karşısında Mahkememizin görevsizliği sebebiyle davacıların açtığı davanın dava şartı yokluğundan ve usulden reddine, Mahkememizce görevsizlik kararı verilmesi karşısında taraflardan birinin süresi içinde kanun yoluna başvurmaması nedeniyle karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak, dava dosyasının görevli İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesine, bu suretle dosyanın akabinde İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine, karardan sonra davaya başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine o mahkemece hükmedilmesine; karardan sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise davanın açıldığı mahkememizce dosya üzerinden bu durumun tespiti ile davacının yargılamaya giderlerine mahkum olunmasına dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsizliği sebebiyle davacıların açtığı davanın dava şartı yokluğundan ve usulden reddine,
2-Mahkememizce görevsizlik kararı verilmesi karşısında taraflardan birinin süresi içinde kanun yoluna başvurmaması nedeniyle karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak, dava dosyasının görevli İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesine,
Bu suretle dosyanın akabinde İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
3-Karardan sonra davaya başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine o mahkemece hükmedilmesine; karardan sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise davanın açıldığı mahkememizce dosya üzerinden bu durumun tespiti ile davacının yargılamaya giderlerine mahkum olunmasına,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda ve oy birliği ile karar verildi.11/11/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip