Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/208 E. 2023/706 K. 25.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/208
KARAR NO : 2023/706

DAVA : 6361 Sayılı Finansal Kiralama, Faktöring Ve Finansman Şirketleri Kanunundan Kaynaklanan (Finansal Kiralamaya Konu Malın İadesi)
DAVA TARİHİ : 21/03/2022
KARAR TARİHİ : 25/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan davanın tam ıslah ile alacak davasına dönüşmesi sonrası yapılan yargılama sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle ; finansal sözleşmeye konu ve mülkiyeti müvekkiline ait malların davalıya finansal kiralama yolu ile kiralandığını, davalıya sözleşme içinde yer alan teslim tesellüm belgeleri, faturalar ile teslim edildiğini, sözleşme gereğince ödenmesi gereken kira borçlarının vadesinde ödenmediğini, noter yoluyla ihtarnamenin keşide olunduğunu, borç bakiyesinin 60 gün içerisinde ödenmesini, sözleşmenin feshedileceğinin ihtar edildiğini, finansal kiralama sözleşmesinin müvekkil şirketçe haklı nedenle fesih edildiğini, hatta müvekkil lehine ihtiyati tedbir kararı verildiğini, bu çerçevede dava konusu olan malların davalıya aynen teslimine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı finansal kiralama yapan kiracı şirket vekili ise HUAK hükümleri nedeniyle davanın reddi gerektiğini, mahkemenin yetkili olmadığını, zamanaşımı itirazlarının mevcut olduğunu, davanın esastan red olunması gerektiğini savunmuştur.
Taraflar arasındaki ilk uyuşmazlık, davacının dayandığı faturalar, dayanak belgeler özellikle ihtarnamenin içeriği, değişik iş dosyası da dikkate alındığında ihtarnamenin borçlulara tebliğ durumu, tanınan ödeme süresi ve buna dair dayanak belgeler, sözleşme hükümleri ve düzenlemeler ve yine inceleme gününe kadar davalını sunacağı kayıt içerikleri karşısında sözleşmenin feshi ile malın iadesi şartlarının oluşup oluşmadığı, bu noktada davalı müflis şirketin konumu karşısında finansal kiralamaya konu mallar ile ilgili dayanak kanun çerçevesinde tefrik kararı verilip verilmediği, tefrik kararı verilmesinin yanında davanın konusuz kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dayanılan sözleşme içeriğine göre taraflar arasında finansal kiralamaya dair akdi ilişki bulunduğu, sözleşmenin yapıldığı, dosyanın taraflarının adı geçen sözleşmenin tarafları konumunda bulunduğu, malın iadesi için tedbiren talepte bulunduğu, taraflar arasındaki varlığı tartışmasız sözleşme hükümlerine göre davacı şirketin defter ve kayıtlarının münhasır delil niteliğinin olduğu, davalı kiracı dışındaki diğer davalılar hakkındaki davanın takip olunmadığı, bu çerçevede davanın finansal kiralayan ve finansal kiracı arasında görülmesi gerektiği tartışmasızdır.
Taraf teşkilinin sağlanması, zamanaşımı definin ve yetki itirazının reddolunması sonrası gerçekleşen yargılama aşamasında, davacı vekili açıklamış olduğu nedenlerle davasını “tam olarak ıslah” ettiğini açıklamış ve akabinde 10/07/223 tarihli dilekçe ile davasını “ödenmeyen kira bedellerinin davalılardan tahsiline” olarak ıslah ettiğini beyan etmiştir.
Tam ıslah ile ilgili özel yetkili vekalet sunulması, gerekli teminatın depo olunması ve harç yönünden eksikliğin bulunmadığının anlaşılması sonrası tam ıslah ile ilgili ayrıca özel ve genel dava şartları açısından değerlendirme yapılmadan önce tam ıslah ile ilgili genel açıklamalar yapılmasında fayda bulunmaktadır.
6100 sayılı HMK m.176/f.1 hükmüne göre “Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.”
Bilindiği üzere, ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine imkan tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur.
Öğretide ise ıslah, yukarıdaki tanıma benzer, taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesi olarak tanımlanmıştır (Baki KURU: Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt:IV, İstanbul 2001, s. 3965; Pekcanıtez/Atalay/Özekes: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2009, s.361;) 6100 sayılı HMK m.180 hükmüne göre ise davanın tamamen ıslahı durumunda, yeni bir dava dilekçesi verilmesi gerekmektedir. Buna göre somut olayda davacı vekili tam ıslah talebi ile ıslah talebini sunmuş ve bu çerçevede beyanlarını somutlaştırmıştır.
6100 sayılı HMK m.176 hükmüne göre davanın tamamen ıslahı yoluna başvuran davacı; HMK m.179 hükmü uyarınca bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için bu yola başvurmuştur. Bu çerçevede davasını tamamen ıslah etmiş, talep sonucunun tamamen değiştirmiştir.
Gerek doktrinde gerek yargısal uygulamada davanın tamamen ıslah olunması durumunda görevli mahkemenin davanın tamamen ıslah edilmiş şekline göre belirleneceği kabul edilmekte olup 5411 sayılı Bankacılık Kanununun m.142 hükmü uyarınca ise Mahkememiz görevli ve yetkili konumundadır.
Görev ve kesin yetki HMK m.114 hükmünde belirtilen dava şartlarındandır. Ancak davanın tamamen ıslah edilmiş hali karşısında 6100 sayılı HMK m.114/f.2 hükmü kapsamında olmak üzere 6102 sayılı TTK m.5/A hükmü gereği arabuluculuk dava şartının aranıp aranmayacağı hususu ele alınmalıdır.
Yukarıda belirtildiği üzere tamamen ıslah edilen dava yönünden artık davanın yeni şekline göre, sadece görev ve yetki değil arabuluculuk dava şartının dahi dikkate alınması usuli zorunluluktur. Zira davasını tamamen ıslah eden ve kanunun kendisine tanıdığı bu imkanı kullanan, bir başka deyişle kanunun bu nimetinden yararlanan davacının bu hakkın ortaya çıkaracağı külfete de katlanması gerektiği tabidir. Mecelle’deki ifade ile “külfet nimete, nimet külfete göredir”.
Öte yandan 6100 sayılı HMK veya 6102 sayılı TTK m.5/A ve yine HUAK m.18/A hükümleri dikkate alındığında, davanın tam ıslah olunmuş hali ile konusu bir miktar para alacağı olan ve bu şekilde görülen bir ticari davaya dönüşmesi durumunda özel dava şartının aranmayacağı yönünde istisnai bir düzenleme yoktur. Bir başka deyişle adı geçen kanunlardaki düzenlemeler genel hükümdür.
Yorum bilimi kuralları gereği “Bir genel hüküm, genel yorumlanır” (Generalis regula generaliter est ıntelligen da). O halde söz konusu hükmün genel olarak yorumlanması ve davanın ıslah edilmiş hali ile arabuluculuğa başvurulması gerekli dava türlerinden olması durumunda mutlaka arabuluculuk dava şartının tam ıslah beyanı öncesi yerine getirilmesi aranmalıdır. Bir başka deyişle bu noktada belirtilen kanunlarda, kanun koyucu herhangi bir ayrım yapmadığından farklı bir yoruma gidilmemesi isabetli olacaktır. Nitekim “kanunun ayrım yapmadığı yerde bizim ayrım yapmamamız gerekir” (Ubi lex non distinguit, nec nos distinguere debemus)
Kaldı ki 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa, 7255 sayılı Kanunun 20.maddesi ile “dava şartı olarak arabuluculuk” başlığı ile 5/A hükmü eklenmiştir. Adı geçen Kanunun m.26 (1)-a hükmü gereği ise 01/01/2019 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Türk Ticaret Kanununun m.4 hükmü ile diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar para ödenmesi olan alacak talepleri ile ilgili dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulması dava şartı olarak kabul olunmuştur.
Kanun koyucu dahi HUAK genel gerekçesinde açıkça “devlete ait olan yargı yetkisinin mutlak egemenliğine zarar vermeden uyuşmazlıkların daha basit ve kolay çözümünün amaçlandığını” vurgulamıştır. O halde tam ıslah sonucu, konusu bir miktar para alacağı olan davadaki uyuşmazlığın dava türü olarak HUAK kapsamında kalması halinde, kanun koyucunun daha basit ve kolay şekilde uyuşmazlığa son verebilecek arabuluculuk yolunun kullanılması ile davanın hallinin amaçladığı, kanun koyucunun amacının bu yönde olduğu kabul edilmelidir. Aksi düşünce kanun koyucunun iradesine ve amacına da aykırı olacaktır.
O halde Mahkememizce yapılan değerlendirmelere göre tam ıslah edilen dava, HUAK hükümleri kapsamında kalmakta ise ıslah öncesi arabuluculuya başvurulması gerekir.
Yine istisnai olsa dahi tespit edilebilen Yargıtay 9.HD 2022/821E. 2022/1540K.sayılı kararında aynen;
” (…)Somut uyuşmazlıkta, davacının 08/06/2017 tarihli dava dilekçesinde yıllık izin ücreti alacağı talep etmediği, yargılama sırasında bilirkişi raporu alınmasından sonra 12/06/2020 tarihli ıslah dilekçesinde harcını yatırarak yıllık izin ücreti alacağı talebinde bulunduğu, öncesinde ise söz konusu alacak ile ilgili olarak davalı işveren aleyhine arabulucuya başvurmadığı anlaşılmaktadır.
Dava dilekçesinde talep konusu yapılmayan bir işçilik alacağı, dava konusu alacaklarla aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğmak şartıyla, ayrıca bu alacağa ilişkin peşin harç yatırılmak kaydıyla kısmi ıslahla talep edilebilir ise de, dava şartı arabuluculuk hükümlerinin 01/01/2018 tarihinde yürürlüğe girdiği dikkate alındığında, ıslaha konu edilen yıllık izin ücreti alacağı yönünden arabuluculuğa başvuru şartının yerine getirilmediği anlaşılmakla söz konusu alacağın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde davalı … A.Ş ‘ye iadesine, 09/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
ibareleri ile ıslah durumunda dahi kısmi ıslaha konu olan husus ile ilgili dava şartı arabuluculuk hükümlerinin yürürlükte olduğu halde arabuluculuğa başvuru şartlarının yerine getirilmemesi durumunda ıslaha konu alacak ile ilgili talebin dava şartı yokluğundan usulden reddine dair karar oluşturulmuştur.
Bu noktada Mahkememizce açıklanan gerekçeler, Yargıtay kararında ele alınmamış olmakla birlikte sonuç itibariyle Mahkememiz kararı ile Yargıtay kararı uyumludur.
Doktrinde ise “ilk davadaki talep zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığı halde davanın tamamen ıslah edilmesi sonrası TTK m.5/A hükmü gereği ticari davanın yeni şekliyle konusu bir miktar para alacağına dönüşmesi durumunda, arabuluculuğun zorunlu olacağı, bu dava şartının sonradan tamamlanabilir nitelikte olmadığından, süre verilmesinin dahi mümkün olmadığı, ıslah dilekçesinden önce ise arabuluculuk öncesi arabuluculuğa başvurulması gerektiği, aksi halde davanın dava şartı yokluğundan dolayı reddedilmesi gerektiği yönünde görüşler” ise mevcuttur. (Cenk AKİL, Ticari Uyuşmazlıklarda Dava Şartı Olarak Arabuluculuk Hakkında Usul Hukuku Bakımından Bazı Değerlendirmeler, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Cilt 41, Ocak, 2020; M.Ertan YARDIM, Ticari Uyuşmazlıklarda Zorunlu Arabuluculuğa Başvuru, Ankara, 2019, Sayfa 102; Cafer EMİNOĞLU/Ersin ERDOĞAN, Ticari Uyuşmazlıklarda İhtiyari ve Dava Şartı (Zorunlu) Arabuluculuk, Ankara, 2020, Sayfa 174)
Somut olayda davacı vekili, tam ıslahtan sonraki duruşma aşamasında açıkça kira bedeli alacağı ile ilgili arabuluculuk bürosuna herhangi bir başvuruda bulunmadığını açıklamıştır.
7155 sayılı Kanun ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesi ile getirilen “Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. ….” hükmü mevcuttur. Bu noktada 5411 sayılı Kanun çerçevesinde müflis banka iflas idaresi lehine getirilmiş istisnai hüküm dahi yoktur.
Davanın tam ıslah edilmesi sonrası talebin konusunun bir miktar para ödenmesine dönük ve alacağa ilişkin olduğu, müflis banka iflas idaresi tarafından tam ıslah talebine konu edilen alacağın tam anlamıyla bir ticari dava olduğu, bu nedenle de asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
6325 sayılı Kanunun m.18/A.2 maddesindeki “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.”
Açıklanan hüküm karşısında davacının, tam ıslah sonrası arabuluculuğa tabi olan bu dava ile ilgili tam ıslah tarihi itibariyle arabuluculuğa başvurduğuna dair dilekçe ve eklerinde herhangi bir açıklama olmadığı gibi davacı vekilinin açıklamalarıyla dahi bu durum sabittir.
Yukarıda açıklanan kanun hükümlerinde de belirtilmiş olduğu üzere belirtilen eksiklik, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın herhangi bir işlem yapılmaksızın usulden reddini gerektirmektedir.
6100 sayılı HMK m.114/f.2 hükmü ve 6325 sayılı HUAK m.18/A.2 hükmü dikkate alındığında HMK m.115/f.1 hükmü gereği ise bu eksikliğin taraf teşkili olmasa dahi “her aşamada” ele alınması yasal olarak gerekli ve mümkündür.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının, arabulucuya başvurmamış olması karşısında 6102 sayılı TTK.m.5/A hükmüne atfen ve 6325 sayılı Kanuna eklenen m.18/A hükmü nedeni ile tam ıslah yolu görülen alacak davasının dava şartı yokluğundan dolayı davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının, arabulucuya başvurmamış olması karşısında 6102 sayılı TTK.m.5/A hükmüne atfen ve 6325 sayılı Kanuna eklenen m.18/A hükmü nedeni ile tam ıslah yolu görülen alacak davasının dava şartı yokluğundan dolayı usulden reddine,
2-Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça harcanan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Vekil ile temsil olunan …, …, …, …, MÜFLİS … yönünden ret nedeni aynı olmakla AAÜT gereği tek olarak takdir olunan 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin tek olarak davacıdan alınarak adı geçen davalılara verilmesine,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda diğer tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 25/09/2023

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …