Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/198 E. 2022/274 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/198
KARAR NO :2022/274

DAVA:Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:16/03/2022
KARAR TARİHİ:31/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … … San. ve Tic. A.Ş. tarafindan 1.100.000,-USD tutarındaki ihale katılım teminatının Fona irad kaydedilme işlemine karşı …. İdare Mahkemesi nezdinde … E. sayılı dosya ile dava açıldığını, Mahkemenin 05.11.2013 tarih ve 2013/1868 K.sayılı kararı ile müvekkili tarafından yapılan işlemlerin hukuka uygun olduğu belirtilerek davanın reddedildiğini, bahse konu kararın davacı … … San. ve Tic. A.Ş. tarafından temyiz edilmesi üzerine Danıştay 13. Dairesi’nin 10.03.2016 tarih, 2014/343 E. ve 2016/653K. sayılı kararı ile idari işlemin hukuka uygunluğuna dair kararın onanmasına hükmedildiğini, yine Danıştay 13.Dairesinin 07.04.2017 tarih ve …. ve 2017/967K.sayılı kararı ile davacı tarafın karar düzeltme talebi reddedilerek fon lehine kesinleştiğini, … tarafindan ise … Radyo Ticari ve İktisadi Bütünlüğünün … … San. ve Tic. A.Ş. tarafından ödenmeyen ihale bedeli ile yeniden satışa sunulması neticesinde elde edilen iki ihale arasındaki farkın tahsili için tesis edilen 07.11.2013 tarihli ve … sayılı Fon Kurulu kararının iptali talebiyle açılan davada ve …. İdare Mahkemesi 2014/558 E. ve 2015/1204 K. sayılı kararda davanın reddine karar verildiği, direnme kararının davacı tarafından temyiz edildiğini, bunun üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 2018/706 E. ve 2018/4014 K. sayılı kararı oy çokluğu ile bozulmasına karar verildiğini, bozma kararına karşı müvekkili adına karar düzeltme yoluna başvurulduğunu, ancak talebin Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 22.06.2020 tarih, 2019/844 E. ve 2020/1140 K. sayılı kararı ile reddedildiğini, … tarafından açılan iptal davalarında mahkemelerce verilen iptal kararlarının gerekçeleri dikkate alınarak, haktan feragati tazammun etmemek üzere ve 6183 sayılı Kanun kapsamında tatbik edilmiş her türlü işlemlere halel gelmemek ve tahsilde tekerrüre yer vermemek kaydıyla, borçlu … ve tüm davalı gerçek kişiler hakkında başlatılan 6183 sayılı takipten vazgeçilerek takip yolunun değiştirildiğinden bu çerçevede davalıların sebebiyet verdiğini, … Radyo Ticari ve İktisadi Bütünlüğünün … Yayıncılik San. ve Tic. AS tarafından ödenmeyen ilk ihale bedeli olan 10.300.000-ABD Doları ile yeniden satışa sunulması neticesinde yapılan ikinci ihalede elde edilen ihale bedeli olan 8.110.000.-ABD doları arasında 2.190.000.-ABD doları farkı oluştuğu, iki ihale bedeli arasında oluşan 2.190.000.-ABD dolarlık farkın, Ticari ve İktisadi Bütünlük Oluşturan Mahcuzların Satışına İlişkin Yönetmeliğin (Yönetmelik) 24’üncü maddesinin 3’üncü fikrası ve İhale Şartnamesinin 11.1’inci alt maddesinin 2’nci fikrasi gereği, ihale bedelinin ödemesi için verilen son tarih olan 30.08.2012 tarihinden itibaren farkın tahsiline kadar geçecek süreye kadar hesaplanacak yıllık %USD libor + 3 oranında) faizin %50 fazlası oranında faizi ile birlikte davalılardan tahsil edilmesi, ayrıca ilk ihale bedeli olan 10.300.000.-ABD doların, ödenmesi için verilen son tarih olan 30.08.2012 tarihinde ödememiş olması, 10.300.000.-ABD dolarlık tutarın 8.110.000 ABD doları kısmının 07.10.2013 tarihli ikinci ihale ile bir yılı aşkın bir süre sonra, zaman farkı ile alınmış/tahsil edilmiş olması nedeniyle, yukanıda belirtilen Yönetmelik ve İhale Şartnamesi uyarınca “diğer zararlar kapsamında” zarar oluştuğunu, bu meyanda, ilk ihale bedelinin son ödeme tarihi 30.08.2012 tarihi ile 07.10.2013 ikinci ihale tarihi arasında 8.110.000.- ABD dolarına yıllık % USD libor + 3 oranında faizin %50 fazlası oranında faiz oranı üzerinden 07.10.2013 tarihi itibarıyla hesaplanan 550.578 USD’lik alacağın davalılardan tahsil edilmesi gerektiğinden iş bu davayı açma zorunluluğunun doğduğunu, alacağın tahsili ve alınacak ilamın infaz edilemez hale getirmeye yönelik tasarrufların önlenebilmesi, malvarlıklarının alacaklı müvekkili fondan kaçırılmaması için davalıların menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslar nezdindeki hak ve alacakları üzerine 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 140/5 maddesinin “her türlü ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve tehir-i icra taleplerinde teminat şartı aranmaz” hükmü gereğince gereği herhangi bir teminat aranmaksızın ihtiyati tedbir ve ayrıca ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini, iki ihale arasındaki fark olan 2.190.000 USD’nin ihale şartnamesi gereği 30.08.2012 tarihinden itibaren farkın tahsiline kadar geçecek sürede yıllık %USD libor+3 oranında faizin %50 fazlası faiz oranında işleyecek faizi ile birlikte ve diğer zarar kapsamında değerlendirilen, 30.08.2012 tarihi ile 07.10.2013 ikinci ihale tarihi arasında 8.110.000. ABD dolarına yıllık % USD libor + 3 oranında faizin %50 fazlası oranında faiz oranı üzerinden 07.10.2013 tarihi itibarıyla hesaplanan 550.578 USD’lik alacağın, davalılardan müşterek ve müteselsilen aynen veya fiili ödeme tarihindeki Türk Lirası karşılığı üzerinden tahsilini, alacağın öncelikle tahsili ve alınacak ilami infaz edilemez hale getirmeye yönelik tasarrufların önlenebilmesi, malvarlıklarının alacaklı müvekkil fondan kaçırılmaması için davalıların menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslar nezdindeki hak ve alacakları üzerine Bankacılık Kanunu m.140/5 hükmü gereği herhangi bir teminat aranmaksızın ihtiyati tedbir ve ayrıca ihtiyati haciz konulmasını talep etmiştir.
Davacı 5411 sayılı Bankacılık Kanununun m.142 hükmü çerçevesinde davalı tacir ve gerçek kişiler aleyhine olmak üzere ticari iktisadi bütünlük kararı sonrası davalıların neden olduğu zararın giderilmesi amacına dönük olarak bir miktar paranın ödenmesine yönelik alacak davası açmıştır. Adı geçen Kanunun m.142 hükmü uyarınca mahkememiz görevli olup adı geçen özel düzenleme çerçevesinde uyuşmazlığa konu dava ise ticari dava niteliği taşımaktadır. Esasen bu konuda 5411 sayılı Kanunun m.142 hükmü dahi açık bulunmaktadır.

7155 sayılı Kanun ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesi ile getirilen “Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. ….” hükmü mevcuttur. Bu noktada … lehine getirilmiş istisnai hüküm dahi yoktur.
Nitekim somut dava dilekçesindeki talebin konusunun bir miktar para ödenmesine dönük ve alacağa ilişkin olduğu, … tarafından bu davaya konu edilen alacağın fon faaliyetinden kaynaklandığı, ticari dava olduğu, bu nedenle de asliye ticaret mahkemesinde dava açıldığı anlaşılmaktadır.
6325 sayılı Kanunun m.18/A.2 maddesindeki “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir.Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.”
Açıklanan hüküm karşısında davacının, arabuluculuğa tabi olan bu davayı açtığı tarih itibariyle arabuluculuğa başvurmadığı ve nitekim arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin sunulmasını dava tarihi itibariyle imkansız hale getirdiği ortaya çıkmıştır. Bu nedenle arabuluculuk son tutanağının aslının veya onaylanmış örneğinin sunulması için davacı vekiline verilen ara karardan dönülmesini gerektirir herhangi bir yasal neden ise bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan kanun hükümlerinde de belirtilmiş olduğu üzere belirtilen eksiklik,dava şartı yokluğu nedeniyle davanın herhangi bir işlem yapılmaksızın usulden reddini gerektirmektedir.
6100 sayılı HMK m.114/f.2 hükmü ve 6325 sayılı HUAK m.18/A.2 hükmü dikkate alındığında HMK m.115/f.1 hükmü gereği ise bu eksikliğin taraf teşkili olmasa dahi “her aşamada” ele alınması yasal olarak gerekli ve mümkündür.
Davanın dava şartı yokluğundan ret olunması karşısında davacının dava dilekçesindeki ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebinin dahi takdiri gerekmektedir. Bu dosyadaki ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebi asıl dava dilekçesi ile talep edilmiş olup talep bu nedenle esas numarasına istinaden görülmektedir. Zaten tam da bu nedenle mevcut ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebi için ayrıca bir harç alınması veya vekalet ücreti takdiri de mümkün değildir. Dava dilekçesine bağlı olarak ileri sürülen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebinin kabulü için öncelikle usulüne uygun olarak açılmış bir davanın usul hukuku açısından mevcudiyeti kaçınılmazdır. Dava şartı yokluğundan dolayı bir dava reddedilmiş ise usulen ortada bir dava olmadığı için bu davaya bağlı olarak açılmış tedbir talebinin dahi kabulü mümkün değildir. Kaldı ki Mecelle’deki ifade ile “Vücutta bir şeye tabi olan, hükümde dahi ona tabi olur.”kaidesi gereği somut olay açısından asıl davaya bağlı olan tedbir talebi ile ilgili verilecek hüküm,asıl davada verilen hükmün mukadderatına bağlı olmak zorundadır.Nitekim ve bu nedenle kısa kararda açıklandığı üzere asıl davanın fer’isi niteliğindeki ihtiyati tedbir talebinin bu nedenle reddi gerekir.Gerekçe noktasında ayrıntılı olmamakla birlikte bir kısım mahkeme uygulamaları da benzer niteliktedir. (Mahkememizin 2019/508E. 2020/103K.sayılı kararı ve bu karar ile ilgili İstanbul BAM 13 H.D.2019/2027E. 2019/1668K.sayılı ilamı )
Yapılan açıklamalar karşısında, davacının arabulucuya başvurmaksızın bu ticari davayı açmış olması karşısında 6102 sayılı TTK.m.5/A hükmüne atfen ve 6325 sayılı Kanuna eklenen m.18/A hükmü nedeni ile dava şartı yokluğundan dolayı davanın usulden reddine, dava şartı oluşmadığından ve asıl dava red olduğundan asıl davanın fer’isi niteliğindeki ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebinin dahi usulden ve bu yönden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının arabulucuya başvurmaksızın bu ticari davayı açmış olması karşısında 6102 sayılı TTK.m.5/A hükmüne atfen ve 6325 sayılı Kanuna eklenen m.18/A hükmü nedeni ile dava şartı yokluğundan dolayı davanın usulden reddine,
2-Dava şartı oluşmadığından ve asıl dava usulden red olduğundan davanın fer’isi niteliğindeki ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebinin dahi usulden ve bu yönden reddine,
3-Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
4-Davacının yaptığı tüm masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde gider avansının iadesine,
Dair,kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere tarafların yokluğunda ve dosya üzerinden oy birliği ile karar verildi. 31/03/2022

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …