Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/184 E. 2022/445 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/184 Esas
KARAR NO : 2022/445

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/03/2022
KARAR TARİHİ : 07/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili Şirket, davalıya ait “https://…” isimli internet sitesi üzerinden, reklamcılık sektöründe mesleki faaliyetini yerine getirebilmek adına, 11.02.2021 tarihinde, “…” fatura numaralı, 11.02.2021 fatura tarihli, “…” isimli ürünü, 9.785,00-TL bedel ile mesafeli satış sözleşmesi kapsamında satın aldığını, mesafeli satış sözleşmesinde her ne kadar doğacak uyuşmazlıkların çözümünde görevli mahkemelerin, tüketici hakem heyetleri ve tüketici mahkemeleri olduğu belirtilmiş ise de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri gereğince, müvekkili şirket satın almış olduğu ürünü reklamcılık sektöründe faaliyet gösteren bir firma olarak mesleki ve ticari faaliyeti kapsamında satın almış olduğundan tüketici sıfatına sahip olmadığını, söz konusu satış işlemi ticari satım kapsamında olduğunu, ürüne ilişkin faturada da müvekkili şirketin dava konusu ayıplı ürünün alımını tacir sıfatıyla yaptığının anlaşıldığını, işbu davanın ticari uyuşmazlık niteliğinde olduğundan, görevli mahkeme “asliye ticaret mahkemeleri” olacağını, müvekkili şirket tarafından satın alınan “…” isimli ürün kamera ile çekim yapıldığı esnada kameranın sabit durmasını sağlayan bir ürün olma özelliğine sahip olduğunu, ilgili üründe, 25.10.2021 tarihinde sonradan ana özelliğinin tam tersi olarak “titreme” problemi meydana geldiğini, müvekkil şirket, aynı tarihte ürünün yetkili servisine başvuruda bulunduğunu, yetkili servis, söz konusu ürünün 11.09.2017 tarihinde … firması tarafından davalı … firmasına satıldığını, dolayısıyla garanti süresinin dolduğunu bildirmiş ve gizli ayıp kapsamında olan “…” problemini de tespit ederek onarım işlemini gerçekleştirmediğini, müvekkil şirket tarafından yetkili servisten ürünün onarımı yapılmaksızın teslim alınması ile üründe gizli ayıbın mevcut olduğunu teslim ile tespit ettiğini, davalı satıcıya 24.11.2021 tarihinde derhal yazılı ihtar gönderilmiş ve bildirim yükümlülüğü yazılı olarak da yerine getirilmediğini, davalı satıcıya … 21. Noterliği tarafından keşide edilen … yevmiye numaralı ihtarnamede, ürünün garanti belgesinin mevcudiyetine karşı sorumluluğun kendilerinde bulunduğunu, ilgili hukuka aykırılığı gidermeleri gerektiğini ve ürünün aynı zamanda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri gereğince mevcut gizli ayıba karşı alıcının seçimlik haklarından olan ücretsiz onarım talebi ile bu talebin mümkün olmaması halinde satılanın ayıpsız bir misli ile değişimi talebinde bulunulduğunu, davalı satıcıya bu hususta 7 (yedi) iş günü süre verildiğini, müvekkil şirket tarafından satın almış olduğu ürüne dair mevcut ayıbın giderilmesi ve hukuka aykırılıkların düzeltilmesi talebi davalı satıcı tarafından cevapsız ve sonuçsuz bıraktığını, davanın kabulü, müvekkili şirketin satın almış olduğu dava konusu üründe mevcut gizli ayıba karşı, satılanın ayıpsız misli ile değiştirilmesini, mümkün değil ise sözleşmeden dönme kapsamında bedel iadesinin satış tarihi olan 11.02.2021 tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı taraf … 21. Noterliği kanalıyla … yevmiye numaralı göndermiş olduğu ihtarnamede ücretsiz onarım talebi ve hukuka aykırı bir biçimde terditli olarak satılanın ayıpsız misli ile değiştirilmesi talebinde bulunduğunu, Arabuluculuk son görüşme ve anlaşamama tutanağında ise ayıpsız misli ile değiştirilmesi talebinde bulunduğunu, dava dilekçesinde ise yine hukuka aykırı bir biçimde terditli olarak satılanın ayıpsız misli ile değiştirilmesi ve sözleşmeden dönme talebinde bulunduğunu, davacı yan bu üç aşamada da seçimlik hakkını dilediği gibi değiştirdiğini, yenilik doğurucu hakların niteliği gereği kullanıldığında tükenmiş olması sebebiyle Türk Borçlar Kanunu uyarına davacı yan seçmiş olduğu yenilik doğuran hakkını dilediği gibi tasarruf yetkisine haiz olmadığını, ürünün ayıplı olduğunu kabul teşkil etmemek üzere davacı yan yazılı ihtarında belirtmiş olduğu ücretsiz onarımı seçerek bu hakkını kullanmış sayılmakta olup bu nedenle diğer talepleri yönünden mahkemece dikkate alınmaması gerektiğini,
davacı yan iddia ettiği üzere dava konusu üründe titreme problemi olduğunu iddia ettiğini, titreme problemi kullanmakla ortaya çıkacak olan gizli bir ayıp olmayıp alıcı tacirin basiretli bir tacir olma yükümlülüğü kapsamında Türk Ticaret Kanunu’nun 23. Maddesi’nde belirtilen inceleme ve incelettirme yükümlülüğü kapsamında işin ehli uzman servisçe incelendiğinde bulunabilecek niteliğe sahip bir ayıp olduğunu, söz konusu üründe ayıp durumu mevcut olmadığını, kabul teşkil etmemek üzere belirtmek gerekir ki iddia olunan bu problem açıkça belli olmayan ayıp statüsünde olduğunu, davacı yan sözleşmenin kurulduğu anda kanuni yükümlülüğü olan inceleme incelettirme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, ürünü yaklaşık 8 ay boyunca kullandığını, davacı şirket ayıbın kendi kusurundan kaynaklanmadığını da ispat edemediğini,
davacı yan dava konusu ürünü 11.02.2021 tarihinde sipariş verdiğini, davacının iddia ettiği üzere 25.10.2021 tarihinde üründe ayıbın varlığını iddia ettiğini, yaklaşık 1 ay sonra ise 24.11.2021 tarihinde ise seçimlik hakkını kullandığını bildirdiği ihtarname gönderdiğini, bu nedenle 8 gün içerisinde incelemek ve incelettirmek bunun yanında yine bu süre içerisinde seçimlik hakkının kullanılması gerekirken yükümlülüklerini yerine getirmeyerek davacı yan bu hususa aykırı davrandığını, davacı yanca iddia edilen ayıbın varlığı kabul edildiğinde bu hususu dönmeyi gerektirecek nitelikte bir ayıp olmadığını, menfaatler dengesine de aykırılık oluşturduğunu, sözleşmeden dönüldüğü varsayımında alıcı 8 ay önceki ödediği bedeline kavuşmuş olacağını, davalı müvekkili ise elinde 8 ay kullanılmış tekrar satılmasına olanak bulunmayan bir vaziyette ürünü geri alacağını, davacı yan ürünü hem 8 ay boyunca kullanmış olacağını, bu ürünü kullanmış olması sebebiyle işinde kar elde edecek ve işlerini yürütmüş olacağını, ayrıca da ödediği bedele geri kavuşmuş olacağını, bu husus kabul edildiğinde açıkça bedelsiz bir kira ilişkisi gibi bir durum ortaya çıkacağını, böyle bir durum müvekkili açısından menfaatler dengesine aşırı derece de aykırılık oluşturduğunu ve zararına sebep olduğunu, Davanın reddini, davanın yetkili mahkemeye gönderilmesi için yetkisizlik kararı verilerek usulden reddini, davanın yetkiil servis hizmeti sunan … A.Ş.’ye ihbarını, davanın inceleme yaptırıldığı iddia edilen …Tic. Ltd. Şti.’e ihbarını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; taraflar arasındaki ticari satım ilişki nedeniyle davacının alıcı sıfatıyla ayıptan kaynaklı satılanın ayıpsız misliyle değiştirilmesine yönelik seçimlik hakkının kullanılmasına ilişkin talebidir.
Dosya kapsamındaki çözülmesi gereken sorun olarak; davacının ayıptan kaynaklı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 227. maddesinde alıcıya tanınan hakları yenilik doğurucu yani tüketilen haklardan olup alıcı bunlardan ancak birini kullanabilecek, başka bir anlatımla terditli olarak talepte bulunamayacağına açıktır. (Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 2016/25258 Esas, 2019/10215 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 2016/11481 Esas, 2019/554 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 2016/23756 Esas, 2018/9430 Karar sayılı ilamı)
Öncelikle Davacı vekilinin dava dilekçesinin netice-i talep kısmında “Müvekkil Şirketin satın almış olduğu dava konusu üründe mevcut gizli ayıba karşı, SATILANIN AYIPSIZ MİSLİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİNE, “Bu mümkün değil ise sözleşmeden dönme kapsamında bedel iadesinin satış tarihi olan 11.02.2021 tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan TAHSİLİNE,” dair talepte bulunduğu görülmekle, dava dilekçesinin netice-i talep kısmında ayıptan kaynaklı seçimlik hakların kullanımına yönelik Yargıtay içtihatları da gözetilerek 6100 sayılı HMK m.31′ deki ”Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.” şeklindeki hakimin davayı aydınlatma ödevi gereğince TBK m.227 ve HMK m.31 maddeleri gözetilerek davacıya hangi seçimlik hakkını kullandığına ilişkin açıklama yapması, karar vermeye ve denetime elverişli şekilde açıkca hüküm vermeye elverişli olarak belirlemesine yönelik HMK m.119/1-ğ bendi uyarınca süre verilmiş; Mahkememizin 16/03/2022 tarihli ara kararı ile verilen sürede davacı vekilince 17/03/2022 tarihli dilekçe ile netice-i talebinin ayıpsız misli ile değiştirilmesi şekli ile güncellendiği görülmüştür.
Davalı vekilinin mahkememizin görevine yönelik itirazının değerlendirilmesinde davacının ve davalının tüzel kişi tacir olduğu, tüzel kişi tacirlerinin adi iş sahası bulunmadığı bu nispetle 6102 Sayılı TTK m.19/1 hükmü uyarınca gerçek kişilerin tabi olduğu ticari iş karinesinin ististansından faydalanamayacağı nazara alınarak mahkememizin görevli olduğunun kanaati ile açık yargılamaya devam olunmuştur.
Davalı vekilince dosyaya süresinde sunulan cevap dilekçesi içeriğinde Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğu bahisle yetki itirazın bulunduğu görülmekle, uyuşmazlık ise davalının cevap dilekçesi içeriğinde yapmış olduğu yetki ilk itirazının niteliği ve mahkememizin yetkili olup olmadığı noktasındadır.
6100 sayılı HMK.nun genel yetkili mahkeme başlıklı 6.madddesi, “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” şeklindeki düzenlemeyi içermektedir. Yine aynı Yasa’nın sözleşmeden doğan davalarda yetki başlıklı 10’ncu maddesine göre sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” (Yargtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/2059 Esas, 2015/712 Karar sayılı ilamı)
Somut olayda olduğu üzere bir davada birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa davacı bu mahkemelerden birinde dava açma hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa o zaman seçme hakkı davalı tarafa geçmektedir. (aynı yönde Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 23/09/2013 tarih 2013/9042 Esas 2013/12620 Karar)
Tüm dosya kapsamında taraflar arasında ticari satım sözleşmesinin bulunduğu, 6100 sayılı HMK’nın 6. maddesi gereğince, genel ve yetkili mahkeme olan davalının merkez yerleşim yeri mahkemesinin … olduğu, aynı kanunun 10. maddesi gereğince sözleşmeden doğan davalarda sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin yetkili olduğu, davacı tarafça dosyaya sunulan mesafeli satış sözleşmesi içeriğinde ayrıca bir ifa yerinin kararlaştırılmamış olduğu, TBK m.89/2 uyarınca sözleşme konusunun parça olarak takdirinde dahi satıcı davalının uhdesinde bulunduğunun kabulü gereceği, bu ihtimalde dahi yetkili mahkemenin yine aynı yer olacağı görülmüştür.
Dosya kapsamında bulunan bila tarihli taraf imzası içermeyen, davalı tarafça da inkar edilmeyen sözleşme içeriğinde yetkili mahkeme başlık 8.maddesinde yerleşim yeri mahkemeleri zikredilmeksizin “alıcının yerleşim yeri mahkemelerinin” yetkili mahkeme olarak gösterildiği, HMK’nın yetki sözleşmesi başlıklı 17. maddesinde; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” düzenlemesi ile düzenlenen ve aynı yasanın 18.maddesinin 2.fıkrası ile “Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır.” şekliyle geçerlilik şartları belirlenen, taraf imzalarını taşıyan ve geçerlilik şartlarına haiz, yetkili yerin gösterildiği bir yetki sözleşmesinin dosyada bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davacı taraf, huzurdaki davayı İstanbul Mahkemelerinde dava açmıştır. Bu durumda yetkili mahkeme seçme hakkı davalıya geçmiş olup, davalı tarafından Bakırköy Mahkemelerinin seçildiği, davacı alacaklının şirket merkezinin dahi İzmir olduğu, bu haliyle Bakırköy yargı çevresi sınırları içerisinde yer aldığı davalının dava tarihindeki sicil adresinin de Beylikdüzü/İstanbul olduğu anlaşılmakla, davalının yetki ilk itirazının kabulü ile Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri yetkili olduğundan bahisle HMK 116/1-a madde yollamasıyla HMK 114 ve 115. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine, dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davalının yetki ilk itirazının kabulü ile HMK ‘nın 116/1-a maddesi yollaması ile HMK 114 ve 115 maddeleri hükümleri uyarınca davanın usulden reddine, mahkememizin yetkisizliğine,
2-HMK 20. madde hükmüne göre kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, iki haftalık yasal süre içerisinde talepde bulunulmadığı taktirde dosyanın resen ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-Harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin yetkili mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verildi.07/06/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır