Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/165 E. 2022/222 K. 22.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/165
KARAR NO : 2022/222

DAVA : Yöneticinin Sorumluluk Davası
DAVA TARİHİ : 07/02/2022
KARAR TARİHİ : 22/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan 2022/106E.sayılı davadan ayrılan 2022/165E.sayılı sorumluluk davası incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’in kızı olan diğer davalı …, hem davalı şirketin işlerini yapan çalışanı hem de … ŞİRKETİ’nin münferiden yetkilisi olduğunu, …’nın SGK kayıtlarında bu durumun ortaya çıkacağını, dolayısıyla 1 nolu davalı aleyhine, 3 ve 4 nolu davalılar lehine ciddi bir haksız kazanç sağlandığını, 1 nolu davalının tezgah ve malzemeleri, stokları, depoları, araçları işçileri kullanılarak aynı müşteri çevresinden 3 ve 4 nolu davalılara para aktarıldığını, her iki şirketin beyannameleri, BA-BS formları ve ticari defterleri, özellikle faturaları incelendiğinde durum görüleceğini, bu nedenle, 2 nolu davalı, hem 1 nolu şirkete doğrudan verilen zararlar hem de dolaylı zararlardan sorumlu olup, belirsiz alacak davasını şimdilik 10.000,00TL üzerinden açtıklarını, hükmedilecek bu tazminatın, zarar tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte 2 nolu davalıdan alınarak 1 nolu davalıya ödenmesi gerektiğini, şirket zararı tam olarak tespit edildiğinde ve mahkemece HMK’nın 107/2. maddesi uyarınca süre verildiği takdirde talebin arttırılacağını, davalı Mesut, eşi ve davalı kızı …’in bu şirketler dışında bir geliri olmamasına rağmen milyon liralık daireler ve taşınmazlar aldıklarını, mahkemece UYAP entegrasyonları üzerinden davalıların 2018 yılından itibaren mal varlığı tespit edildiğinde, ve banka hesap hareketleri getirtildiğinde, ne kadar haksız kazanç sağladıkları ve davalı … şirketine zarar verdikleri ortaya çıkacağını, 3 ve 4 nolu davalıların haksız rekabet, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme nedeniyle tazmin ile yükümlü oldukları miktar ancak tüm deliller toplandıktan ve bilirkişi raporu alındıktan sonra belli olacağından, şimdilik bu davalılar yönünden de belirsiz alacak davasının 10.000,00 TL üzerinden açtıklarını, şirketin zararı tam olarak belirlendiği ve mahkemece HMK’nın 107/2.maddesi uyarınca süre verildiği takdirde talep artırım dilekçesi sunulacak ve eksik harcın tamamlanacağını, bu dava 2 nolu davalı yönünden, … 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin …E.sayılı dosyası ile mükerrer olmadığını, zira, bu davamıza konu olaylar önceki dosyada dile getirilmediğini, yeni dönemde öğrenilmiş veya ortaya çıkmış olaylar olduğunu, talep kısmen benzer olsa da, dayandığı olaylar ve hukuki nedenleri farklı olup, bambaşka bir dava olduğunun ortada olduğunu, akabinde haklı belirsiz alacak davasının kabulü ile, fazlaya ilişkin hakkımız ve HMK’nın 107/2. maddesi uyarınca talebin arttırılmak şartıyla hakların saklı kalmak kaydıyla şimdilik sadece 2 nolu davalıdan 10.000,00TL’nin, zararın oluştuğu tarihten itibaren avans faiziyle birlikte tahsil edilerek 1 nolu davalıya ödenmesini, 3 ve 4 nolu davalıların haksız rekabetinin tespitini, 1 nolu davalıya ait “…” adresindeki binadan çıkarılmalarını, 1 nolu davalının tezgahlarını, makine ve araçlarını, işçilerini ve malzemesini kullanmaktan men edilmesini, haksız rekabet, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme nedeniyle davalı … şirketinin uğradığı zararın tespit edilerek 2, 3 ve 4 nolu davalılardan müteselsilen şimdilik 10.000,00TL’nin, zarar miktarı tam olarak tespit edildiğinde talebi arttırılmak kaydı ile hakkın saklı kalmak kaydıyla zararın oluştuğu tarihten itibaren avans faiziyle birlikte tahsil edilerek 1 nolu davalıya ödenmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili 21/03/2022 tarihli cevap dilekçesi ile arabuluculuğa başvurulmadan dava açıldığını, bu nedenle TTK m.5/A hükümleri uyarınca davanın reddolunmasını savunmuştur.
Mahkememizin 17/02/2022 tarihli ara kararında “Davacının 07/02/2022 tarihli dava dilekçesinde yer alan 1 ve 2 numaralı davalıya yönelik olarak TTK m.553 ve m.555 hükmüne dayalı olarak sorumluluk davası açtığı, aynı zamanda aynı davacının TTK m.54 hükümlerine dayalı haksız rekabet hükümlerine dayalı olmak üzere haksız rekabetin tespiti, haksız rekabetin meni ve tazminat davası açtığı, bu suret ile davacının aynı davalıların bir kısmına yönelik hem sorumluluk davasından doğan tazminat davası hem haksız rekabet hükümlerine dayalı tespit ve tazminat davası açtığı, bu suretle HMK m.110 hükmüne dayalı şekilde davaların yığılmasının objektif dava birleşmesi olarak gerçekleştiği, gerek doktrin gerek Yargıtay uygulaması açısından her iki davanın dava şartları açısından bağımsız olarak irdelenmesinin zorunlu olduğu, TTK m.553 ve devamı hükümlerine dayalı sorumluluktan kaynaklı tazminat davasının 6102 sayılı TTK m.5/A hükmünde belirtilen konusu bir miktar para alacağı ve tazminat niteliği taşıyan davalardan olduğunun ise tartışmasız olduğu, ancak bu dava yönünden dava dilekçesinin içeriği, aynı zamanda dava dilekçesinin ekleri ve UYAP kayıtları dahi dikkate alındığında davacı tarafından arabuluculuğa başvurulmuş olduğuna dair herhangi kayıt ve belgenin mevcut olmadığı, gerek doktrin gerek Yargıtay uygulaması açısından TTK m.553 hükmüne dayalı tazminat davası açısından en azından arabuluculuğa başvurulduğunun anlaşılamamakta olması karşısında HUAK m.18/A/f.2 hükmünün takdir olunmasının ise yasal zorunluluk arz ettiği, mevcut yasal zorunluluk karşısında ise objektif dava birleşmesine konu olan yönetici sorumluluğuna dayalı olarak 1 ve 2 numaralı davalı aleyhine açılmış olan davanın “Davaların ayrılması” başlıklı HMK m.167 hükmü uyarınca asıl davadan ayrılmasına, ayrılacak bu dosyada dava şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin heyetçe takdir olunmasına” dair ara karar oluşturulmuştur.
Bu çerçevede mahkememiz heyeti tarafından görülen dava, adı geçen davalılar aleyhine 6102 sayılı TTK m.553 hükmüne dayalı olarak açılmış yönetici sorumluluk davasıdır.
Davacı vekili davadan vazgeçtiğini bildirmekle, davanın açılmamış sayılmasına dair karar verilmesi noktasındaki talebin HMK açısından çelişki arzetmesi ve belirsiz bulunması, kaldı ki davanın açılmamış sayılmasına dair 6100 sayılı HMK çerçevesinde somut koşul vakıaların dahi açıklanmamış olması karşısında mevcut dosya kapsamına göre yargılamaya yön verilmesine dair ara karar oluşturulmuştur.
Öncelikle davada tartışılması gereken zorunlu arabuluculuk dava şartının TTK m.553 hükmüne dayalı olan somut davada gerçekleşmesinin gerekip gerekmediği noktasındadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki davacı vekili dahi zorunlu arabuluculuk gerçekleştirilmeden dava açıldığını, bu nedenle açmış oldukları davanın usulden reddine karar verilmesini ve mahkememiz kararının kesinleştirilmesini talep etmiş, nitekim davalı vekili dahi davanın usulden reddolunması yönünde beyanda bulunmuştur.
7155 sayılı Kanun ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesi ile getirilen “Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. ….” hükmü mevcuttur.
Nitekim somut dava dilekçesindeki talebin konusunun bir miktar para ödenmesine dönük ve alacağa ilişkindir.
6325 sayılı Kanunun m.18/A.2 maddesindeki “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir.Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.”
Açıklanan hüküm karşısında davacının, arabuluculuğa tabi olan bu davayı açtığı tarih itibariyle arabuluculuğa başvurmadığı ve nitekim arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin sunulmasını dava tarihi itibariyle imkansız hale getirdiği ortaya çıkmıştır. Bu nedenle arabuluculuk son tutanağının aslının veya onaylanmış örneğinin sunulması için davacı vekiline verilen ara karardan dönülmesini gerektirir herhangi bir yasal neden bulunmadığı gibi esasen taraflar dahi mevcut hukuki durum çerçevesinde davanın usulden reddolunması gerektiğini beyan etmişlerdir.
Yukarıda açıklanan kanun hükümlerinde de belirtilmiş olduğu üzere belirtilen eksiklik, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın herhangi bir işlem yapılmaksızın usulden reddini gerektirmektedir.
6100 sayılı HMK m.114/f.2 hükmü ve 6325 sayılı HUAK m.18/A.2 hükmü dikkate alındığında HMK m.115/f.1 hükmü gereği ise bu eksikliğin taraf teşkili olmasa dahi “her aşamada” ele alınması yasal olarak gerekli ve mümkündür.
Davanın dava şartı yokluğundan ret olunması karşısında davacının dava dilekçesindeki yönetici sorumluluğuna dayalı tazminat davasıyla ilgili ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebinin dahi takdiri gerekmektedir. Bu dosyadaki ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebi asıl dava dilekçesi ile talep edilmiş olup talep bu nedenle esas numarasına istinaden görülmektedir. Zaten tam da bu nedenle mevcut ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebi için ayrıca bir harç alınması veya vekalet ücreti takdiri de mümkün değildir. Dava dilekçesine bağlı olarak ileri sürülen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebinin kabulü için öncelikle usulüne uygun olarak açılmış bir davanın usul hukuku açısından mevcudiyeti kaçınılmazdır. Dava şartı yokluğundan dolayı bir dava reddedilmiş ise usulen ortada bir dava olmadığı için bu davaya bağlı olarak açılmış tedbir talebinin dahi kabulü mümkün değildir. Kaldı ki Mecelle’deki ifade ile “Vücutta bir şeye tabi olan, hükümde dahi ona tabi olur.”kaidesi gereği somut olay açısından asıl davaya bağlı olan tedbir talebi ile ilgili verilecek hüküm,asıl davada verilen hükmün mukadderatına bağlı olmak zorundadır.Nitekim ve bu nedenle kısa kararda açıklandığı üzere asıl davanın fer’isi niteliğindeki ihtiyati tedbir talebinin bu nedenle reddi gerekir.Gerekçe noktasında ayrıntılı olmamakla birlikte bir kısım mahkeme uygulamaları da benzer niteliktedir. (Mahkememizin 2019/508E. 2020/103K.sayılı kararı ve bu karar ile ilgili İstanbul BAM 13 H.D.2019/2027E. 2019/1668K.sayılı ilamı ) Nitekim bu nedenle ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi gerekmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında, davacının arabulucuya başvurmaksızın bu ticari davayı açmış olması karşısında 6102 sayılı TTK.m.5/A hükmüne atfen ve 6325 sayılı Kanuna eklenen m.18/A hükmü nedeni ile dava şartı yokluğundan dolayı davanın usulden reddine, dava şartı oluşmadığından ve asıl dava red olduğundan asıl davanın fer’isi niteliğindeki ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebinin dahi usulden ve bu yönden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının arabulucuya başvurmaksızın bu ticari davayı açmış olması karşısında 6102 sayılı TTK.m.5/A hükmüne atfen ve 6325 sayılı Kanuna eklenen m.18/A hükmü nedeni ile dava şartı yokluğundan dolayı davanın usulden reddine,
2-Dava şartı oluşmadığından dava usulden red olduğundan davanın fer’isi niteliğindeki ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebinin dahi usulden ve bu yönden reddine,
3-Yönetici sorumluluk davası nedeniyle alındığı anlaşılan 170,77 TL’den alınması gereken 80,70TL maktu ret harcının mahsubu ile bakiye 90,07 TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT m.7/2 gereği ve dava değeri karşısında 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara tek olarak verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde gider avansının iadesine,
7-Kararın bir suretinin ilgisi bakımından mahkememiz hakimi tarafından görülmekte olan 2022/106E.sayılı dosya içerisine konulmasına,
Dair,kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere tarafların yokluğunda ve dosya üzerinden oy birliği ile karar verildi.22/03/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip