Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/156 E. 2022/852 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/156 Esas
KARAR NO : 2022/852

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/12/2012
KARAR TARİHİ : 20/12/2022

Dava dosyası, İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 07/10/2021 gün 2021/141 Esas, 2021/219 Karar sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi edilmiş olmakla, mahkememiz esasının 2022/156 sırasına kaydı yapılmış olup, Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl Dava: Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalının 25 yılı aşkın süredir arkadaşlığı bulunduğunu, ailece görüştüklerini, aralarındaki ilişkilerden dolayı davalının müvekkiline 50.000 TL borcu bulunması nedeniyle, davalı tarafından … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından karara bağlanarak … 11. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takibe konulan alacağın davacıya temlik edildiğini, taraflar arasında düzenlenen ve dilekçe ekinde sunulan 19.10.2012 tarihli protokolde taraflar arasındaki alacak verecek ilişkisinden dolayı yapılan hesap neticesinde davalı …’in 50.000.-TL borçlu olduğunu ve borcun adı geçen davalının …’tan olan ve … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin …Esas sayılı dosyası ile karara bağlanıp, … 11. İcra Müdürlüğünün … dosyası ile takibe konulan ve davalı … tarafından davacıya temlik edilen alacaktan mahsup edilerek, belirtilen icra dosyası bakiyesinin davalı …’e ödenmesi hususunda anlaştıklarını, alınan temlik gereğince dilekçe ekinde sunulan … 11. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyasındaki 167.909,20.-TL’nın paranın müvekkiline ödenerek, ödendiğine dair dekontun Müdürlüğe gönderilmesi talebini içeren 05.11.2012 tarihli yazı yazıldığını, söz konusu yazıda müvekkiline ödenmesi istenen 167.909,20.-TL nin davacının … T.A.Ş.nin … Şubesinde bulunan hesabına eft olarak ödendiğini, dilekçe ekinde sunduğu 19.10.2012 tarihli protokol gereğince davalıdan olan 50.000.-TL alacağının … 11. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyası ile takibe konulan ve … tarafından davacıya temlik edilen alacaktan mahsup edilerek belirtilen icra dosyası bakiyesinin davalıya ödenmesine kadar bakiye alacağın teminatı olarak verilen 50.000 TL’lık tarihsiz bononun …’ce iadesi gerekirken, davacının davalıdan olan alacağı dışında kalan bedelin davalıya ödenmesi için …bank … Şubesine 05.11.2012 tarihinde talimat yazması ve bakiye bedelin banka şubesince davalıya ödenmesine rağmen, teminat olarak verilen bononun iade edilmediğini, müvekkilinin 19.10.2012 tarihli protokol gereği edimini yerine getirmesine rağmen teminat olrak verilen bononun tarafına iade edilmemesi üzerine ekte sunulan … 10. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile bedelsiz kalan ve teminat olarak verilen 50.000.-TL’lık bononun iadesinin istendiğini, 19.10.2012 tarihli protokol gereğince müvekkili tarafından temlik alınan alacaktan kendi alacağını mahsup ettikten sonra bakiye bedel davalıya ödenmiş olmasına, teminat verilen bono bedelsiz kalmış olmasına rağmen iade edilmeyen bonodan dolayı icra takibi riski ile karşı karşıya kalındığını açıklayarak, teminat olarak verilen ve bedelsiz kalan bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti ile söz konusu bononun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl Dava: Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde gerçeğe aykırı beyanda bulunulduğunu, tarafların aile dostu olduğunu, ancak davalının davacıya borçlu bulunmadığını, davalının … adlı banka ile yaşadığı hukuki sorunlar nedeniyle bu banka tarafından maruz bırakıldığı icra takiplerinden dolayı haczedilmemesi için … 11. İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı dosyasındaki alacağını muvazaalı olarak, dostu sandığı davacı …’a temlik ettiğini, alacağın icra dosyasından tahsil edileceği tarihte davacının yaptığı masraflar bulunduğunu beyanla 50.000 TL talep ettiğini, müvekkilinin de mihnet altında kalmamak için davacının bu isteğini kabul ettiğini ve tarafların 50.000 TL’nin müvekkilin … 11. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyasındaki 167.090,20-TL alacağından tenkis edilmesi, bakiyesinin de müvekkile ödenmesi konusunda 19.10.2012 tarihli bir protokol imzaladıklarını, akabinde davacının icra dosyasındaki paranın bildirdiği banka hesabına ödenmesi için icra dairesine dilekçe verdiğini, paranın 05.11.2012 Pazartesi tarihinde davacının banka hesabına gönderilmesiyle davacının 50.000 TL’yi tenkis ederek 117.089,20 TL’nin müvekkiline ödenmesi için bankaya talimat verdiğini, ( banka görevlilerinin kasada 94.000 TL bulunduğunu söyleyerek müvekkile bu meblağı ödeyip, bakiye 23.809,20 TL’yi de ertesi gün ödeyeceklerini söylediklerini, müvekkilinin ertesi gün kalan bakiye 23.809,20 TL için bankaya gittiğinde banka görevlilerinin bu parayı da davacının hesabına yatırdıklarını beyan ettiklerini) müvekkilinin bu parayı alınca yanında bulunan davacının bu defa avukatına ödeme yapmak için paraya ihtiyacı bulunduğunu, borcunu en geç yıl sonundan önce ödeyeceğini, karşılığında senet vereceğini söyleyerek, 50.000 TL borç istediğini, müvekkilinin davacının son anda önüne koyduğu bu talebin iyiniyetli olmadığını düşünmüşse de, dostluk hatırına davacıya istediği 50.000 TL borcu verdiğini, senedi aldığını, bu paraya davalı oğlu …’in ihtiyacı olduğunu ve senedi ona vereceğini, gününde ödenmesini söylediğini, davacının da imkan bulur bulmaz vadeden de önce ödeyeceğini beyan ettiğini, sonuç olarak … 11. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki 167.090,20-TL alacağından sadece 44.000 TL’si elinde kalan müvekkilinin banka çalışanlarının yaptığı usulsüz işleme karşı başvurularının sonuçsuz kalması üzerine C. Savcılığına şikayetçi olmasıyla, davacının müvekkili …’ı arayarak bankadaki bakiyeyi kendisine bırakması karşılığında senedi ödemeyi teklif ettiğini, müvekkilinin davacıya bu yaptığının doğru olmadığını, kendisine verdiği borcun başka, banka çalışanlarının hataen davacının hesabına yatırdıkları paranın başka bir şey olduğunu, her iki meblağında kendisine ait olduğunu, birini diğerine karşılık vermenin mantıken de hak olarak da mümkün olmadığını beyan edince, davacının gerçek dışı iddialarla huzurdaki davayı açtığını, dava konusu senedin teminat senedi olduğu iddiasının uydurma olup, yazılı belge ile ispatlanması gerektiğini, ispat yükünün davacıda olduğunu, senedin teminat senedi olmadığını, müvekkilinin alacağı 167.090,20-TL iken davacının müvekkile ödenmesi için talimat verdiği meblağın bunun 50.000 TL eksiği 117.089,20 TL.olduğunu, kaldı ki protokolde davacının müvekkilden alacağına istinaden 50.000 TL’nin mahsup edilmesi kararlaştırıldığına göre davacının bu miktarda alacaklı hale geldiğini, böyle bir durumda alacaklı olduğu halde senet vermesi için sebep de bulunmadığını, iddianın gerçek olmadığının bu açık çelişkiyle de belli olduğunu, uyuşmazlığın nevi gereği tanık dinletilemeyeceğini, senede karşı iddianın kesin delillerle ispat edilebileceğini bildirerek, davanın reddine ve alacağın %40’ından az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Birleşen Dava: Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; birleştirme talep edilen … 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin …Esas sayılı dosyasında davalı … ‘in davacıya olan borcundan dolayı … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından karara bağlanan ve … 11 İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyası ile takibe konulan alacağın davacıya temlik edildiğini, taraflar arasında düzenlenen ve dilekçe ekinde sunulan 19.10.2012 tarihli protokolde davalı …’in babası olan …’in …’a 50.000 TL borcu bulunduğu bu borcun davalının babasının …’tan olan ve … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile takibe konu temlik edilen alacaktan mahsup edilerek, icra dosyası bakiyesinin davalının babası …’e ödenmesi hususunda anlaşıldığını, bu dosyadaki 167.909,20 TL’nin davacının …bank … şubesinde bulunan hesabına eft olarak gönderildiğini, bu paradan 50.000 TL’sini tahsil ederek, kalan 117.809,20-TL ‘nın davalının babasına ödenmesi için bürosuna gitmek için adliyeden çıkınca kendisinden bu para karşılığında senet istendiğini, müvekkilinin de ancak protokol gereği mahsup edilecek olan 50.000 TL miktarlı tarihsiz senedi temlikten arta kalan kısmın teminatı olarak tarihsiz senet vermiş olduğunu, müvekilinin alacağı dışında kalan kısmının davalının babasına ödenmesi için davacının 05.11.2012 tarihinde aynı banka şubesine talimat yazdığını, bunun üzerine kalan kısmın davalının babasına ödendiğini, ancak teminat senedin müvekkiline iade edilmemesi üzerine, … 10. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile bedelsiz kalmış olan ve teminat olarak verilen 50.000 TL.lik bononun iadesinin talep edildiğini, çekilen ihtarnamenin muhatabın adresten ayrılması nedeniyle bila tebliğ iade olduğunu, müvekkilinin teminat olarak verdiği bedelsiz senetle ilgili olarak hakkında icra takibine geçilmeden önce borcu olmadığının tespiti ve söz konusu bononun iptali için … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile menfi tespit davası açıldığını ve ihtiyati tedbir verildiğini, bu dava devam ederken senedin ilk önce …’e cirolandığını, söz konusu kişi tarafından cironun iptal edilerek bu kez davalı tarafından cirolanarak … 3.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takibe konulması nedeniyle iş bu davanın açıldığını, konuyla ilgili … 18. İcra Hukuk Mahkemesine sunulan 25.02.2013 tarihli dilekçede …’in kayınbiraderi olan …’den borç para alarak senedi bu kişiye ciro ettiğini, davacı ödemeyi geciktirince …’in parasını geri alarak senedi …’e iade ettiği şeklinde izahatta bulunulmasına karşılık, durumun böyle olmadığının …’in savcılık ifadesinde açıkça ifade edildiğini, cirantanın ifadesinde eniştesinin kendisini arayarak, bankada problemi olduğundan bir senedin kendisine verilerek tahsile koyulması isteğini kabul ettiğini, 50.000 TL’lik senedi kendisine verdiğini, davacının kendisini arayarak borcu olmadığını, …’den şikayetçi olacağını söylemesi üzerine bankaya giderek, senedi alıp cirosunu iptal ettiğini ve eniştesine iade ettiğini, senedin daha sonra oğlu …’e cirolatılarak tahsile verildiğini duyduğunu söylediğini, davalının da … Cumhuriyet Başsavcılığının … Esas sayılı dosyasına vermiş olduğu ifadesinde …’in senedi iade etmesinden sonra babasının kendisini aradığını kendisinin 24.12.2012 tarihinde Almanya’dan geldiğini, babasının senedi kendisine vererek imzala ve tahsile ver demesi üzerine senedi imzalayarak tahsil için bankaya verdiğini ve 25.12.2012 tarihinde Almanya’ya döndüğünü beyan ettiğini, davalının dava konusu bonodan dolayı her hangi bir alacağının bulunmadığının tespiti ile … 3. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile yürütülen takibin iptaline ve davanın … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davanın davalısı vekili, asıl davadaki savunmasını tekrarla, davacının aldığı borcu ödeme niyetinin olmadığının anlaşılması üzerine senedin takibe koyulduğunu beyanla davanın reddi ile kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe :
… 3.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 16/04/2015 tarih ve …Esas… sayılı kararının Yargıtay 11.HD’nin 17/03/2021 tarih ve 2020/2846 Esas 2021/2586 Karar sayılı ilamıyla görev yönünden Asliye Ticaret mahkemeleri görevli olduğundan bahisle kaldırılması üzerine, … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 07/10/2021 gün … Esas, … Karar sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi edildiği anlaşılmıştır.
Dava dosyası içerisinde asıl ve birleşen davaların bulunduğu, davaların davacısının aynı, davalılarının ise farklı gerçek kişiler olduğu anlaşılmıştır.
Asıl davada; davacı vekili, davacının davalıdan olan 50.000,00 TL alacağının, taraflar arasında imzalanan protokol gereği, … 11. İcra Müdürlüğünün …sayılı dosyası ile takibe konulan ve davalı … tarafından davacıya temlik edilen alacaktan mahsup edilerek, bakiyesinin davalıya ödenmesinin kararlaştırıldığını, bakiye alacağın teminatı olarak 50.000,00 TL’lik tarihsiz bononun davalıya verildiğini, bakiye bedel davalıya ödenmesine rağmen senedin iade edilmediğini belirterek, teminat olarak verilen ve bedelsiz kalan bonodan dolayı icra takibinden önce açtığı borçlu olunmadığının tespiti ile söz konusu bononun iptaline karar verilmesi talepli dava ikame ettiği; bu davada davalı konumunda …’in bulunduğu,
Birleşen davada ise, davacı vekili, asıl davaya konu senedin birleşen davanın davalısı tarafından icra takibine konulduğunu belirterek … 3. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı takip dosyasındaki takibin iptali ile senetten dolayı borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep ettiği, bu davada ise …’in bulunduğu anlaşılmıştır.
Her ne kadar asıl dava takipten önce; birleşen dava takipten sonra ikame edilmiş ise de takip hukukuna yönelik bu farklılık dışında dava dilekçelerinde dayanılan hukuki sebepler ayniyet göstermektedir.
Davaya konu senedin incelenmesinde; borçlunun …, alacaklının … olduğu, nakten kaydıyla 05.11.2012 tanzim tarihiyle düzenlenen bononun 24.12.2012 vade tarihini taşıdığı, bononun dava dışı …’e cirolandığı, bilahare cironun iptal edilerek, …’e ciro yoluyla aktarıldığı tespit edilmiştir.
… 3.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası celbolunmuş; incelendiğinde alacaklının …, borçluların … ve … olduğu, 05.11.2012 tanzim ve 24.12.2012 vade tarihli 50.000 TL.lik bonoya istinaden kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla 15.01.2013 tarihinde takip başlatıldığı, örnek no 10 ödeme emrinin borçlu …’a 20.05.2013 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Davacının asıl ve birleşen davadaki bedelsizlik iddiasını aynı nedenlere dayandığı gözetilerek yapılan incelemede; dava-takibe konu bono incelenmesinde, kıymetli evrak olarak tüm zorunlu unsurları ihtiva ettiği anlaşılmaktadır. Asıl ve birleşen dava dilekçelerine göre temel iddia bakiye alacağın teminatı olarak 50.000,00 TL’lik tarihsiz bononun davalıya verildiği, bakiye bedel davalıya ödenmesine rağmen senedin iade edilmediğini belirterek, teminat olarak verilen ve bedelsiz kaldığı iddiasına yöneliktir.
Uyuşmazlığın çözülmesi için öncelikle davada ispat yükünün hangi tarafa ait olduğunun irdelenmesi gereklidir.
Bilindiği üzere ispat hakkı, adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakkının bir gereği olup, yasalarımızda düzenlenmiştir. İspatın konusu, uyuşmazlığın çözümünde etkili olan, tarafların anlaşamadığı ve çekişmeli olan vakıalardır. Herkesçe bilinen vakıalar ile ikrar edilmiş olan vakıalar ise, çekişmeli olmadığından ispat konusu değildir. Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190.maddesi gereğince de, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
Menfi tespit davalarında da, HMK’nın ispata ilişkin genel kuralları geçerlidir. Bu davalarda davacı taraf, borçlu olmadığını iddia ettiğine göre, olumsuz bir durumun ispatı mümkün olmadığından, kural olarak ispat yükü alacaklıya aittir. Başka bir ifade ile, menfi tespit davasında hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü alacaklıdadır. Bununla beraber, davacının iddiasına göre ispat yükünün yer değiştirmesi de mümkündür. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel ilişkiden doğan talep hakkına ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. (Bkz. Y.HGK’nun 12.10.2011 Tarih 2011/19-473 E 607 K 2003/19-781 E 768 K sayılı ilamları) Bu nedenle kambiyo senetleri hakkında açılan menfi tespit davalarında, senedin dayanağı olduğu ileri sürülen hukuki ilişki ile senet metnindeki borç sebebi karşılaştırılarak, ispat yükünün kime düşeceği belirlenir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesinin 2020/256 Esas, 2021/286 Karar sayılı ilamı)
Menfi tespit davalarında ispat yükü alacaklı olduğunu iddia eden davalı tarafta olmakla beraber, alacak bir senede bağlanmış ise, bu durumda ispat yükü yer değiştirir. Başka bir ifade ile bu durumda senet nedeniyle borçlu olmadığını idida eden davacı, iddiasını ispat etmek zorunluluğundadır.
Bono vasfındaki dava konusu senette malen düzenleme kaydı bulunduğu da gözetildiğinde, senedin boş kısımlarının taraflar arasında anlaşmaya aykırı doldurulduğu yönünde HMK 200 md.si anlamında delil bulunmamaktadır. Zira imza inkar edilmediğine göre senedin boş olarak verilmesi ve daha sonra doldurulması mümkündür. Davacının boş imzalı olarak verdiği senedin aralarındaki anlaşmaya aykırı doldurulduğunu HMK 200.maddesine uygun yazılı delillerle ispatlaması gerekir. Davacı bu iddiasını ispatlayamamıştır. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2018/814 Esas, 2019/708 Karar sayılı ilamı)
Ayrıca kambiyo senetlerinden olan bonoda seçimlik unsurlardan biri de bedel kaydıdır. Dava konusu senedin malen kaydını içermesi senedin ciro edilmesine daha doğrusu senede konu alacağın sebepten soyut olduğu ilkesine halel getirmeyeceği gibi ispat yükünü de ters çevirmez. Bu manada senetteki malen kaydı ile esasen keşideci borçlu malı aldığını yazılı olarak kabul etmiş olmaktadır. Bu nedenle kaydın aksini yazılı delil ile ispat yükü davacı keşidecidedir. (Hüseyin Ülgen – Mehmet Helvacı – Abuzer Kendigelen – Arslan Kaya, Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul Vedat Yayınları Sayfa 114 ve Tamer Bozkurt, Ticaret Hukuku, İstanbul Kuram Yayınları, 2017, Sayfa 423)
Davacı taraf dosyaya böyle bir yazılı belge sunamamıştır. Davacı ile lehtar arasında yapıldığı belirtilen “Protokoldür” başlıklı belgenin düzenleme tarihi takibe konu bononun düzenlenme tarihinden önce olduğu gibi, takibe konu bononun verileceğine ilişkin herhangi bir ibare de protokolde yer almamaktadır. Takip dayanağı bononun teminat bonosu olduğu iddiasının, hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanması gerekir (HGK 14.03.2001 tarihli ve 2001/12-233 E., 2001/257 K. sayılı kararı).
Asıl davaya yönelik yapılan değerlendirme uyarınca; asıl dava icra takibinden önce açılmış (İİK m.72/2) olduğu, asıl davanın davanın açılış tarihinin 18/12/2012 olduğu, davaya konu senedin incelenmesinde; borçlunun …, alacaklının … olduğu, asıl davanın icra takibinden önce davalı olarak …’e yöneltildiği; bononun teminat senedi olduğu senet metninden anlaşılamıyor ise bu hâlde düzenleyen, senedin lehtarı veya hamili ile kendi arasında var olan sözleşmedeki karşı edimin güvencesi olarak verildiğini bir kişisel defi olarak ileri sürebildiği, ancak bu iddiasını yazılı delil ile kanıtlaması gerektiği açıktır.
Senet üzerinde teminat olarak verildiğine ilişkin bir kayıt da mevcut olmadığı anlaşılmakla, davacının asıl davaya yönelik yazılı delille ispat şartına yerine getiremediği sabittir. Tüm dosya kapsamı ve içtihatların tetkiki neticesinde; somut uyuşmazlıkta davacının senedin boş kısımlarının taraflar arasında anlaşmaya aykırı doldurulduğu yönünde HMK 200 md.si anlamında bir delilinin bulunmadığı, doktrin ve yerleşmiş Yargıtay kararları gereğince ispat yükümlülüğünün davacıya ait olduğu ve dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerden davacının iddiasını ispatlayacak nitelikte bononun tarafların anlaşmasına aykırı şekilde doldurulduğunu ve davacıların davalıya borçlu olmadığını ispatlayacak nitelikte yazılı delil sunamadığı gözetilerek asıl davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Dava dilekçesinde de ayrıca yemin deliline dayanılmış olmasına karşın, bozma ilamından önceki yargılamada yemin deliline bizzat davacı asil tarafından dosyaya sunulan 14.04.2015 tarihli dilekçe ile yemin delilinden dahi feragat edilmiş olması uyarınca, yeminden feragatin taraf usul işlemi olması ve mahkeme önünde yapılması nedeniyle yetkisiz veya görevsiz mahkemede veyahut da bir başka mahkemede (davada) yapılması hâllerinde de geçerliliğini koruyacağından; davacı tarafça ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Birleşen davaya yönelik değerlendirmede ise, alacaklının …, borçluların … ve … olduğu, 05.11.2012 tanzim ve 24.12.2012 vade tarihli 50.000 TL.lik bonoya istinaden kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla 15.01.2013 tarihinde takip başlatıldığı, davanın icra takibinden sonra ikame edildiği (İİK m.72/3) açıktır. Birleşen davanın konusu … 3. İcra Müdürlüğünün …E.sayılı takip dosyasının takip çıkışının 50.000,00-TL senet bedeli 345,21-TL işlemiş faiz üzerinden başlatıldığı, görevsiz mahkemede verilen hüküm sonrasında davacı vekilince icra dosyasına yatırılan bedele ilişkin 13/05/2015 tarihli tahsilat makbuzu ile yatırıldığı anlaşılmıştır.
İİK’nun 72/6. maddesi gereğince borçlunun açmış olduğu menfi tespit davasında, dava konusu borcu alacaklıya ödemiş olursa açılmış olan menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir. Bu durumda borçlunun menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştürülerek devam edilmesi için bir talepte bulunmasına gerek yoktur. Borcun ödenmiş olduğunu öğrenen mahkemenin yukarıda yazılı yasa hükmü gereğince davaya kendiliğinden istirdat davası olarak devam etmesi gerekir.” (Çavdar, Seyit, İtirazın İptali,Borçtan Kurtulma, Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, Ankara, 2007, s.803) Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/4223 E., 2022/6018 K.)
Birleşen davaya da İİK m.72/6 hükmü gereğince istirdat davası olarak devam edilmesi gerekmiş; kendiliğinden istirdat davasına dönen dava yönünden davacının dava tarihindeki takip çıkışı üzerinden davaya devam etmesinde yasal engel bulunmadığı gözetilerek; davacı vekilinin HMK m.31 gereğince birleşen davanın davacı vekiline istirdat davasına dava konusu değer olarak takip çıkışının 50.000,00-TL senet bedeli 345,21-TL işlemiş faiz üzerinden hüküm verilemesine yönelik duruşma talebi uyarınca bu bedel üzerinden davaya devam edilmiştir.
Esasa yönelik olarak ise, bononun teminat senedi olduğu senet metninden anlaşılan hâllerde bono kayıtsız (koşulsuz) borç vaadi içermediği için hükümsüzdür ve bu hükümsüzlük düzenleyen tarafından, lehtara veya ciranta konumunda olan hamile karşı da ileri sürülebileceği, somut olayda ise TTK’nun 687/1. maddesi uyarınca senet metninden anlaşılan (hükümsüzlük) defi halinin bulunmadığı; davalının bilerek borçlunun zararına hareket ettiğine dair bir delilin de bulunmadığı dolayısıyla teminat senedi iddiasının kişisel defi niteliği ile birleşen dava davalısına yöneltilmesi mümkün olamadığından birleşen davanın da reddine dair karar vermek gerekmiştir. Dava dilekçesinde de ayrıca yemin deliline dayanılmış olmasına karşın, bozma ilamından önceki yargılamada yemin deliline bizzat davacı asil tarafından dosyaya sunulan 14.04.2015 tarihli dilekçe ile yemin delilinden dahi feragat edilmiş olması uyarınca, yeminden feragatin taraf usul işlemi olması ve mahkeme önünde yapılması nedeniyle yetkisiz veya görevsiz mahkemede veyahut da bir başka mahkemede (davada) yapılması hâllerinde de geçerliliğini koruyacağından; davacı tarafça ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Asıl ve birleşen davalarda davalı vekilinin ayrı ayrı kötü niyet tazminatı talep ettiği anlaşılmıştır. Ne var ki asıl dava icra takibinden önce açılmış (İİK m.72/2); birleşen dava ise icra takibinden sonra ikame edilmiştir. (İİK m.72/3)
Takip hukukuna ve kötü niyet tazminatı talebinin incelenmesine yönelik olarak bir kısım farklılıklar doğmaktadır.
Huzurdaki asıl davanın davanın açılış tarihinin 18/12/2012 olduğu, davaya konu senedin incelenmesinde; borçlunun …, alacaklının … olduğu, asıl davanın icra takibinden önce davalı olarak …’e yöneltildiği; icra takibinden önce açılan davada … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01/03/2013 tarihli ihtiyati tedbir kararı verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece İİK’nın 72/2. maddesi gereğince dava konusu edilen dava konusu bononun takibe konu edilmesinin tedbiren durdurulmasına karar verildiği, ancak bononun asıl davalının cirosuyla üçüncü kişi ciro edilmesi nedeniyle tedbirin uygulanamadığı ve birleşen dava konusu … 3. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı takibin başladığı, tedbir nedeniyle asıl davalının alacağına geç kavuşmadığı, böylece İİK’nın 72/4. Maddesindeki yasal koşulların gerçekleşmediği anlaşılmakla, (istanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/222 E.; 2020/1460 K.) Asıl dava yönünden icra takibinden önce açılan davada takibin durdurulmasına yönelik verilen tedbir kararı uyarınca davalının takip alacaklısı sıfatının bulunmaması nedeniyle İİK’nın 72/4. Maddesindeki yasal koşulların gerçekleşmediğinden kötü niyet tazminatı talebinin reddine, dair karar vermek gerekmiştir.
Birleşen dava icra takibinden sonra başlamış ve dava devam devam ederken icra dosyasına ödeme nedeniyle İİK m.72/6 gereği istirdat davasına dönmüş olsa da; menfi tespit davalarının(yargılama sırasında istirdata dönüşse de) reddi veya kısmen reddi halinde İİK 72/4 m. uyarınca tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı resen gözetilmelidir. Dosya kapsamında verilmiş tek tedbir kararı … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01/03/2013 tarihli İİK’nın 72/2. maddesi gereğince dava konusu edilen dava konusu bononun takibe konu edilmesinin tedbiren durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararıdır. Bu haliyle birleşen davanın ise 08/01/2015 tarihinde ikame edildiği gözetilerek; birleşen dava yönünden İİK m.72 yönünden verilen bir tedbir kararı bulunmadığından İİK’nın 72/4. Maddesindeki yasal koşulların gerçekleşmediğinden kötü niyet tazminatı talebinin reddine, dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine,
2-Asıl dava yönünden icra takibinden önce açılan davada takibin durdurulmasına yönelik verilen tedbir kararı uyarınca davalının takip alacaklısı sıfatının bulunmaması nedeniyle İİK’nın 72/4. Maddesindeki yasal koşulların gerçekleşmediğinden kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Birleşen dava yönünden İİK m.72 yönünden verilen bir tedbir kararı bulunmadığından İİK’nın 72/4. Maddesindeki yasal koşulların gerçekleşmediğinden kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
4-Asıl dava yönünden alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 742,50 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan bakiye 661,80 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
5-Birleşen dava yönünden alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 853,88 TL ve sonradan yatırılan 617,56 TL peşin harçtan mahsubu ile fazla alınan bakiye 1.390,74 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
6-Asıl ve Birleşen dava yönünden davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
7-Asıl davada davalı tarafından yapılan 18,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya iadesine,
8-Birleşen davada davalı tarafından herhangi bir yargılama yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
9-Asıl dava yönünden davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
10-Birleşen dava yönünden davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
11-Asıl ve birleşen davalar yönünden HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde re’sen ilgili tarafa veya vekillerine İADESİNE,
Dair, asıl ve birleşen davacı vekili, asıl ve birleşen davalılar vekili, asıl ve birleşen davacı asil ile asıl davanın davalısı asilin yüzüne karşı, birleşen davalının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süresi içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.20/12/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır