Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/14 E. 2022/284 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/14 Esas
KARAR NO : 2022/284

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/10/2015
KARAR TARİHİ : 06/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davacı şirket arasındaki ticari ilişki sonucunda cari hesaptan dolayı müvekkilinin alacaklı olduğunu, yapılan tüm girişlerden sonuç alınamayınca İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayıılı dosyası ile ilamsız icra takibi açıldığını, davalı borçlunun takibe ve tüm ferilerine itirazı üzerine takibin durduğunu, müvekkilinin gemi donatımı ve tekstili üzerine faatliyet gösterdiğini, davalının sipariş ettiği malları hazırlayıp belge karşılığında teslim ettiğini, davalı 17/10/2012 tarihinde … Bankası kanalıyla 1.9898,48 TL ödeme yaptığını, bu ödeme taraflar arasındaki ticari ilişkinin göstergesi olduğunu, irsaliyeli faturalar ile mallar ya davalının kendisine ya da yönlendirildiği gemilere teslim edildiğini, bu durumun elektronik posta yazışmaları ile ortaya konulabileceğini, diğer taraftan davalı malların bedelini ödemediği gibi mallarıda iade etmediğini, malların ayıplı ya da eksik olduğuna ilişkin bir bildirimde de bulunmadığını belirterek 31.563,00 TL alacak üzerinden itirazın iptaline, takibin devamına alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Cevap: Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin gemilere acentelik hizmeti veren uluşlararası ibr firma olduğunu, Türk limanlarına uğrayan ve Türk Boğazlarından geçen gemilerin talepleri doğrultusuda ihtiyaçlarını karşılayan aracı bir kuruluş olduğunu, müvekkilinin almış olduğu malmezeler kendi adına değil gemi adına dolayısıyla donatan adına alınmış malzemeler olduğunu, bu nedenle müvekkilinin pasif husumet ehliyeti olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, diğer taraftan davanın dayanağı faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Mahkememizce kaldırma ilamı öncesinde;
“Somut olayda, taraflar arasında yazılı şekilde akdedilmiş bir cari hesap sözleşmesi sunulmadığı, davacının takip sebebinde belirttiği cari hesaptan kaynaklı alacağının varlığını ispat edemediği, itirazın iptali davasının takibe sıkı sıkıya bağlı olduğu , sunulan faturalar nedeni ile alacaklı olup olmadığının iş bu davanın sübuta ermesinde etkili olmadığı anlaşılmakla ispat edilemeyen davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” şeklinde karar verilmiş, işbu karara karşı davacı vekili tarafından İstinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 08/12/2021 tarih ve 2019/2451 Esas 2021/1778 Karar sayılı ilamında;
“…Dava, açık hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Davacı, davalının sipariş ettiği malları hazırlayıp belge karşılığında davalıya teslim ettiğini, tebliğ edilen faturalara davalının itiraz etmediğini, ayıp iddiasında da bulunulmamasına rağmen ödeme yapılmadığını, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine de itiraz edildiğini belirterek, davalının itirazının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiş; davalı, kendisinin davacıdan mal almadığını, gemilere acentelik hizmeti veren uluşlararası bir firma olduğunu, Türk limanlarına uğrayan ve Türk Boğazlarından geçen gemilerin talepleri doğrultusuda ihtiyaçlarını karşılayan aracı bir kuruluş olduğunu, malzemelerin, kendi adına değil gemi adına dolayısıyla donatan adına alınmış malzemeler olduğunu, ürünlerin asıl alıcısının gemi donatanı olması sebebiyle davada husumetin gemi donatanına yöneltilmesi gerektiğini, kendisine husumet yöneltilmesinin hatalı olduğunu, davanın dayanağı faturaların tebliğ edilmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yukarıda belirtildiği üzere; davacının takip sebebinde belirttiği cari hesaptan kaynaklı alacağının varlığını ispat edemediği, itirazın iptali davasının takibe sıkı sıkıya bağlı olduğu, sunulan faturalar nedeni ile alacaklı olup olmadığının iş bu davanın sübuta ermesinde etkili olmadığı gerekçesi ile, davanın reddine karar verilmiştir.
TTK 105 maddesinde ” acente aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmeler ile ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili adına yapmaya ve bunları kabule yetkilidir. Aynı maddenin 2., bende ile de ” bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente müvekkili adına dava açabileceği gibi kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir yabancı tacirler adına acentalık yapanlar hakkındaki sözleşmelerdeki yer alan bu hükme aykırı şartlar geçersizdir. ” düzenlemesi yer almaktadır.
Davalı tarafça, malzemelerin, kendisi adına değil gemi adına, dolayısıyla donatan adına alındığı, kendisinin acente olduğu, kendisine husumet yöneltilemeyeceği savunulmuş olup, mahkemece davalının HUSUMET İTİRAZI hakkında gerekli araştırma yapılmadan, uyuşmazlığın temelini oluşturan alım satım işlemlerinde acente sıfatı ile hareket edip etmediği, açılmış olan davada davalı taraf sıfatının bulunup bulunmadığı değerlendirilmeksizin, davanın esastan karara bağlanılması doğru görülmemiştir….” denilerek Mahkememiz kararı kaldırılmış, dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmiştir.
Dava, cari hesaptan (açık hesap usulü) kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf mahkemesinin kaldırma ilamındaki nedenler gözetilerek, öncelikle davalının husumete yönelik itirazlarının değerlendirilmesi ve tartışılması zorunludur. Davalı, davacı şirketten alınan malzemelerin kendisi adına değil, gemi adına dolayısıyla donatan adına alındığını, bu nedenle kendisine husumet yöneltilemeyeceğini savunmaktadır. Bu bağlamda, uyuşmazlığın temelini oluşturan alım satım sözleşmeleri için davalının TTK 105. maddesi uyarınca acente sıfatıyla hareket edip etmediğinin, acente olarak davalıya husumet yöneltilip yöneltilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Acente, aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmelerle ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili adına yapmaya ve bunları kabule yetkilidir. Bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava açabileceği gibi, kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir. Yabancı tacirler adına acentelik yapanlar hakkındaki sözleşmelerde yer alan, bu hükme aykırı şartlar geçersizdir (TTK 105/1.2.)
Somut olayda, davacı şirket tarafından mal ve ürün satılan dava dışı yabancı gemiler, donatanlar yahut gemi kaptanları ile davalı şirket arasında yazılı bir acentelik sözleşmesi bulunmamaktadır. Bu durumun aksi, yani davalı şirket ile dava dışı yabancı gemiler, donatanlar yahut gemi kaptanları arasında acentelik sözleşmesi bulunduğu, bu nedenle husumetin doğru bir şekilde davalı şirkete yöneltildiği davacı tarafından yazılı ve kesin delillerle de ispat edilememiştir. Dolayısıyla, davalı şirketin aracılık faaliyetinde bulunmadığı, kendisinin teslim dahi almadığı mal ve ürünler için TTK 105. maddesi uyarınca davalıya karşı husumet yöneltilmesi mümkün değildir.
Dava ve icra dosyası kapsamında açık hesap usulündeki alacağa dayanak teşkil eden faturalar incelendiğinde; davacı şirket tarafından tanzim edilen faturaların tek başına akdi ilişkinin (acentelik sözleşmesinin) varlığını ispata yeterli olmadığı aşikardır. Zira, davacı şirket tarafından davalı adına tanzim edilen faturalar davacı tarafından tek taraflı olarak düzenlenmiş belgelerdir. Fatura içeriğinde acentelik sözleşmesinin varlığına ilişkin hiçbir kayıt yoktur. Kaldı ki faturalar, niteliği itibariyle ifa safhasına ilişkin belgeler olup hukuki ilişkinin / akdi ilişki ispatı olarak kabul de edilemez.
Öte yandan; acentelik sözleşmesinin ve aracılık faaliyetinin davalı tarafından kayden benimsenip benimsenmediği hakkında tahkikat genişletilmiş, ticari defter ve belgeler de incelenmiştir. Ancak, davaya ve icra takibine konu faturaların davalı şirket kayıtlarında yer almadığı anlaşılmıştır. Davalı şirket tarafından faturalar için Vergi Dairesine BA formu da beyan edilmemiştir. Hatta, bu faturaların davalı şirkete tebliğ edildiği dahi ispata muhtaç durumdadır. Nitekim, malların ve ürünlerin teslimine ilişkin delil olarak sunulan sevk irsaliyelerinde malların ve ürünlerin yabancı gemi, donatan, gemi kaptanları ve çalışanları tarafından imza karşılığı teslim alındığı anlaşılmıştır. Bu itibarla, davalı şirketin kayden dahi olsa aracılık faaliyetinde bulunmadığı ya da bu anlama gelebilecek ticari defter ve belgelerinde aleyhe hiçbir delil, kayıt ve belge bulunmamaktadır.
Davacının acentelik sözleşmesi ve aracılık faaliyetinin varlığına yönelik iddialarının ispatı noktasında son olarak yemin delili nazara alınmış ise de; davacı taraf dilekçesinde ve delil listesinde açıkça ve ayrıca yemin delilline de dayanmamıştır.
Davacının husumete yönelik 27/01/2022 tarihli beyan dilekçesinin aksine, davalının icra dosyasında ödeme emrine itiraz dilekçesinde husumet itirazında bulunmamasının genel hükümlere göre açılan eldeki itirazın iptali davasında husumete yönelik savunma yapmasına hukuken bir engel ve yasak bulunmamaktadır. Kaldı ki istinaf ilamının, davalının husumete yönelik itirazının değerlendirilmesi ve tartışılması nedenine dayalı olduğu sabittir. Davaya ve icra takibine konu faturaların davalı şirkete tebliğ edildiğinin dahi davacı şirket tarafından ispatlanamadığı, faturalar hakkında davalının BA formu düzenlemediği, kendi ticari defter ve kayıtlarında yer almadığı, ibraz edilen sevk irsaliyelerine göre malların ve ürünlerin davalı şirket çalışanlarınca değil, aksine yabancı gemi çalışanları tarafından imzası karşılığında teslim alındığı, davacı şirketin tek taraflı düzenlediği faturaların acentelik sözleşmesinin ispatı için yeterli olmadığı, davacı tarafından cari hesaptan kaynaklanan alacak için kısmi ödeme yapıldığı ve aracılıkta bulunulduğu iddiası ileri sürülse de ; inceleme yapılan davalı şirket ticari defter ve belgelerinde kısmi ödeme yapıldığına yönelik hiçbir kayıt bulunmadığı, davalı şirket ile malların satılıp teslim edildiği dava dışı yabancı gemiler, donatanlar yahut gemi kaptanları arasında acentelik sözleşmesinin bulunmadığı, davalının uyuşmazlığa konu alım satım sözleşmeleri için hem madden hem de kayden aracılık faaliyetinde dahi bulunmadığı anlaşılmakla, TTK’ nın 105. maddesi gözetilerek davanın pasif husumet yokluğundan reddine, ayrınca davalı taraf her ne kadar kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuş ise de davacının icra takibinde haksız olmakla birlikte kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından yasal koşulları bulunmayan kötü niyet tazminatı talebinin dahi reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davacının davasının pasif husumet yokluğundan REDDİNE,
2-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin yasal koşullar oluşmadığından REDDİNE,
3-Alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 381,20 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 300,50 TL harcın kararın kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ nin 7/2. ve 13/1. maddesi uyarınca 4.734,45 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, ancak önceki kararın yalnızca davacı tarafından istinaf edilmesi ve davalının ise herhangi bir istinaf talebinde bulunmaması nedeniyle davacı lehine vekalet ücreti yönünden usuli kazanılmış hak oluştuğundan önceki hükümde karar altına alınan 3.787,56 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-HMK’ nın 333.maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
06/04/2022

Katip …
e-imza *

Hakim …
e-imza *