Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/13 E. 2022/655 K. 18.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/13
KARAR NO :2022/655

DAVA:Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ:17/09/2014
KARAR TARİHİ:18/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan banka dışındaki diğer kredi kuruluşlarına ilişkin düzenlemelerden kaynaklanan davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkil … A.Ş. ile dava dışı kredi lehtarı … arasında Genel Kredi Sözleşmesi akdedildiği, davalı …’da ipotek resmi senedinin 5 maddesi gereği kefaleti esas alınarak krediler kullandırıldığı, kredinin sözleşme hükümlerine aykırı kullanılması nedeniyle … 32. Noterliğinin 02.08.2010 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamesi keşide edilmesine rağmen borcun ödenmediği, akabinde …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine geçildiği,davalı/borçlu, takibe konu edilen borçla bir ilgisinin bulunmadığını, asıl borca, işlemiş faize ve takibin fer’ilerinin tamamına itirazları üzerine takibin durduğu,davalının, ipotek resmi senedindeki kefaleti nedeniyle borçtan sorumlu olduğu, sözleşme hükümleri, TTK 8. m, 1461/2. m. ve 3095 sayılı yasanın 2.madde hükmü uyarınca bankanın tespit ettiği oranda krediye gecikme faiz uygulandığı ve açılan takibin usul ve yasaya uygun olduğu beyan edilerek, itirazın iptaline, takibin devamına ve % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı verilmesini talep etmiştir
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;müvekkilin taşınmazına 01.05.2006 tarihinde 400.000.-TL ipotek konulduğu, müvekkil ipoteğin kaldırılmasını beklerken ….İcra Md. 2010/… E. sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığı, bu meyanda … 2. Aile Mahkemesinin …/… E. sayılı dosyası ile ipoteğin fekkine karar verildiği, ipotek resmi senedindeki kefalet hükmüne dayalı olarak müvekkilin sorumlu tutulmasının TMK’nun 2.maddeye aykırı olduğu, ipoteğin fekkine karar verilmesi nedeniyle ipotek resmi senedinin de hukuken ortadan kalkmış olduğu, bu nedenle bir kefaletten söz edilemeyeceği, genel işlem koşulları dahilinde kredi sözleşmesinin geçersiz olduğu belirtilerek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davacının, genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacak miktarının tespiti için dosya mali müşavir bilirkişiye tevdi edilmiş, Mali Müşavir bilirkişi … 22/04/2014 tarihli raporda özetle; davacının davalıdan toplam 228.854,09 TL talep edebileceği yönünde görüş ve kanaat belirtmiş, tarafların itirazlarının değerlendirilmesi için dosya bankacılık konusunda uzman bilirkişi Sait Bilgiç’e tevdi edilmiş ve 26/12/2016 tarihli 2.rapor tanzim ettirilmiş, 2.raporda davacının toplam alacak miktarı 313.283,34 TL olarak belirtildiğinden ve raporlar arasında çelişki bulunduğundan çelişkinin giderilmesi ve denetime elverişli rapor tanzim edilmesi için dosya bankacılık konusunda uzman bilirkişilerden oluşan üçlü bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti 18/12/2017 tarihli raporda davacının toplam 198.005,78TL talep edebileceği yönünde görüş ve kanaat belirtmişlerdir.
Dava, davacı banka ile dava dışı asıl borçlu … arasında akdedilen genel kredi sözleşmelerine teminat olarak olarak davalıya ait taşınmazda ipotek tesis edilmesi sırasında düzenlenen ipotek akit tablosundaki kefalet şerhine dayalı olarak genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan nakdi ve gayri nakdi alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
… 2. Aile Mahkemesinin 2010/… Esas , 2011/… K sayılı dosyasında ,ipotek tesis edilen İstanbul İli ,… İlçesi ,… Mahallesi 101 ada 76 pafta, 12 parselde kayıtlı taşınmazın aile konutu olduğu gerekçesi ile ipoteğin fekkine karar verildiği ve verilen kararın kesinleşmiş olduğu, davacı tarafın bunun üzerine ipotek akit belgesinin 5. Maddesinde yer alan ” ipotek limiti miktarınca müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğunu kabul ve taahhüt eder” ibaresindeki kefalet şerhine dayanılarak genel haciz yoluyla …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından takibe başlandığı ,itiraz üzerine iş bu davanın bir yıllık süre içinde ikame edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkememizin 2014/440E. 2018/181K ve 15/02/2018 tarihli oy çokluğu ile verdiği kararında;
“Kural olarak banka kredilerinin teminatı için verilen ipotek senedi tapu sicil müdürlüğünde, kefalet sözleşmesi ise bankada düzenlenip imzalanır.
Banka tarafından verilecek kredi için sınırlı bir teminat vermek isteyen kişiye tapu sicil müdürlüğünde düzenlenen ipotek senedi içine bir kefalet kaydı yerleştirerek imzalatılması halinde bu kefalet kaydı sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı bir genel işlem şartı olup 6098 sayılı TBK’nun 21/2.maddesi gereğince yazılmamış sayılır.
Ayrıca banka tarafından düzenlettirilen ipotek senedinde kullandırılan krediye sadece ipotek ile sınırlı bir teminat vermek isteyen kişi aleyhine ipotek senedine ayrıca kefalet kaydı eklenmesi dürüstlük kuralına aykırı olarak onun aleyhine ve onun durumunu ağırlaştıracak nitelikte bir genel işlem şartıdır. Bu işlem 6098 sayılı TBK’nun 25.maddesi gereğince yasaklanmış olduğundan, mutlak butlanla batıldır.
Davaya dayanak yapılan ipotek senedi TBK’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenmiştir.
Ancak 6101 sayılı TBK’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 2.ve 7.maddeleri gereğince TBK’nun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları gerçekleştikleri tarihe bakılmaksızın görülmekte olan davalarda da uygulanır.
Kamu düzeninden; korunma ve uygulamasında, toplumun büyük yararı bulunduğu kabul edilen özel hukuk kuralları anlaşılmak gerekir. (Andreas von Tuhr, Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, Çev. Cevat Edege, Ankara, 1983, Yargıtay Yayını No: 15, Sh. 258)

Kamu düzeni, kamu menfaati düşüncesi ile konulmuş özel hukuk düzenidir. Aynı zamanda sözleşme serbestisinin sınırını tayin ederken, bu kavrama başvurulabilir (Becker H., Borçlar Kanunu, Çev. Bülent Olcay, Ankara, 1967, Sh. 97)
İsviçre Federal Mahkemesi kamu düzeni kavramını şöyle; “Bir kuralın kamu düzenine ilişkin sayılması için bu kurala aykırılığın, ülkenin hukuk düzeninin temel ilkelerinden birisiyle çatışması, ya da ülkenin genel hukuk duygusunu ağır şekilde zedelemesi zorunludur (Kaneti Selim, İsviçre Federal Mahkemesi’nin Borçlar Hukuku Kararları, Ankara, 1968, Sh. 22).” ifade edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi 28.01.1964 gün ve 63/128E., 64/8K.sayılı kararında kamu düzeni deyiminin; toplumun huzur ve sükûnunun sağlanmasını, devletin ve devlet teşkilatının muhafazasını hedef tutan her şeyi ifade ettiği, bir başka deyişle toplumun her sahadaki düzeninin temelini teşkil eden bütün kuralları kapsadığı sonucuna varmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.12.1990 gün ve 1990/3-527, 1990/627 sayılı kararında bir kuralın kamu düzeni ile ilgisinin ülkenin sosyal, ekonomik, ekinsel (kültürel) ve tarihsel gerçeklerine göre belirlenmesi gerektiği; sözü edilen gerçeklerin, kuralın vazgeçilmezliğini, toplumsal yararını ortaya koyması durumunda kuralın kamu düzeni ile ilgisinin mevcut olduğu ifade dilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.11.1973 gün ve 609/959 sayılı kararında ise “kamu düzeni kavramı, benzer yönler olmakla beraber her ülkenin, o ülkenin kendisine özgü tarihsel, sosyal, ekonomik ve diğer koşulların oluşturduğu özel bir anlam taşır” hükmüne yer verilmiştir. (Yargıtay 9. HD’nin 10/04/2012 gün ve 2011/53708 E., 2012/12142 K. Sayılı kararı)
Toplumun çıkarlarını koruyan hükümlerle ortaya çıkan hukuk düzeninin bütünü kamu düzeni olarak ifade edilebilir. Kamu düzeni, bilimsel içtihatlarda genel olarak “Bir toplumun, belirli bir zaman dilimi içerisinde, siyasi, sosyal, ekonomik, ahlaki ve hukuki açılardan temel yapısını belirleyen ve temel çıkarlarını koruyan kurum ve kurallar bütünüdür” şeklinde tanımlanmaktadır (Süha Tanrıver, Yabancı Hakem Kararları’nın Türkiye’de Tenfizinde Kamu Düzeninin Rolü, Ankara – 1988). Kamu düzeninden; korunma ve uygulanmasında toplumun büyük yararı bulunduğu kabul edilen özel hukuk kuralları anlaşılmak gerekir (Andreas Von Tuhr Borçlar Hukuku’nun Umumi Kısmı, Çevr. Cevad Edege, Ankara, 1983, Yargıtay Yayını No: 15, sh.258). Kamu düzeni kamu menfaati düşüncesi ile konulmuş özel hukuk düzenidir. Aynı zamanda sözleşme serbestisinin sınırını tayin ederken, bu kavrama başvurulabilir (Becker H, Borçlar Kanunu, Çevr. Bülent Olcay, Ankara, 1967, sh 97). Kamu düzeninin yazılı metinler ve mahkeme içtihatları gibi başlıca iki kaynağı olmakla beraber, Schwarz’ın da belirttiği üzere “Kamu düzeni, takdiri bir kavramdır. Bunu kesin olarak sınırlamaya olanak yoktur” (Schwarz, Andreas, Borçlar Hukuku Dersleri Çevr. Bülent Davran, İstanbul 1948, sh.343). Gerçekten de ünlü Fransız hukukçusu Niyabet’in de açıkladığı gibi kamu düzeni kavramı ifade edilebilmekten çok, duyulabilen, sezinlenebilen şeylerdir. İsviçre Federal Mahkemesi kamu düzeni kavramını; “Bir kuralın kamu düzenine ilişkin sayılabilmesi için bu kurala aykırılığın, ülkenin hukuk düzeninin temel hukuk duygusunu ağır şekilde zedelemesi zorunludur. (KANETİ Selim, İsviçre Federal Mahkemesi’nin Borçlar Hukuku Kararları, Ankara, 1968 sh.22) şeklinde ifade etmiştir. Kamu düzeni kavramı yargısal içtihatlarada konu olmuş bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi 28.01.1964 gün ve 63/128 Esas, 64/8 Karar sayılı kararında kamu düzeni deyiminin, toplumun huzur sükununun sağlanmasını, devletin ve devlet teşkilatının muhafazasını hedef tutan her şeyi ifade ettiği, bir başka deyişle toplumun her sahadaki düzeninin temelini teşkil eden bütün kuralları kapsadığı sonucuna varmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.12.1990 gün ve 1990/3-527,1990/627 sayılı kararında bir kuralın kamu düzeni ile ilgisinin ülkenin sosyal, ekonomik, ekinsel (kültürel) ve tarihsel gerçeklerine göre belirlenmesi gerektiği, sözü edilen gerçeklerin, kuralın vazgeçilmezliğini, toplumsal yararını ortaya koyması durumunda kuralın kamu düzeni ile ilgisinin mevcut olduğu ifade edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.11.1973 gün ve 609/959 sayılı kararında ise “kamu düzeni kavramı, benzer yönler olmakla beraber her ülkenin, o ülkenin kendisine özgü tarihsel, sosyal, ekonomik ve diğer koşulların oluşturduğu özel bir anlam taşır” hükmüne yer verilmiştir. Kamu düzeni öğretide kamu yararı düşüncesi ile konulmuş özel hukuk düzeni olarak kabul edilmektedir. Kamu düzeni, toplum içinde yaşayan fertlerin kamu yararına olarak uymak zorunda oldukları kuralların bütünü olup, bu kuralların borç ilişkisi bakımından özelliği, kişisel iradelerini sınırlandırmış bulunmasında gözükmektedir (Esener Turhan, Borçlar Hukuku, 1, Ankara 1969, sh. 203). Bir başka deyişle; genellikle devletin yararına konulmuş bulunmaları nedeniyle bu kurallar tarafların iradelerine karşı korunmaktadır. Yukarıdaki görüşler birleştirilip incelendiğinde şu sonuca varılabilir; bir kuralın kamu düzeni ile ilgisi, ülkenin sosyal, ekonomik, kültürel ve tarihsel gerçeklerine göre belirlenmelidir. Diğer bir deyimle, sözü edilen gerçekler kuralın vazgeçilmezliğini, toplumsal yararını ve hukuk düzeninin korunmasına yönelik amacını ortaya koyuyorsa, kuralın kamu düzeni ile ilgisi kabul edilmelidir. Özel hukukta kamu nitelikli kurallar genellikle aile, miras ve eşya hukukunda yer almakta, ayrıca Gümrük Kanunları, Vergiye İlişkin Mevzuat, Nesebe ilişkin Mevzuat vb. Türk Hukuku açısından kamu düzeninden sayıldığından devletin müdahalesine açık olarak değerlendirilmektedir. (Yargıtay 15. HD’nin 31/03/2016 gün ve 2016/895 E., 2016/2050 K.; 12/05/2014 gün ve 2014/2183 E., 2014/3226 K. Sayılı kararları)
Herhangi bir hukuki işlemin geçerliliği için belirli şartlar arandığında, bu geçerlilik şartları ile hukuki işlemin tarafları ve/veya kamu düzeni korumaktadır. Hukuki işlemlerin geçerlilik şartlarından kamu düzenini korumak için öngörülenlerin, en azından kamu düzenini ilgilendirenlerin eksikliği kesin hükümsüzlük sebebi olarak karşımıza çıkar. Diğer bir ifade ile kesin hükümsüzlük; var olmamasının yaratığı sonuçların kamu düzeninde olumsuz etkiler yaratacağı kabul edilen geçerlilik şartlarının eksikliği hali için öngörülmüş bir hükümsüzlük müeyyidesidir. Bu nedenle, kesin hükümsüzlük müeyyidesi, kamu yararı düşüncesi esas alınarak düzenlenmiştir. Hukuki işlemlerin geçerliliği için aranan şartlardan hangilerinin kamu düzenini korumaya yönelik olduğunu, bu geçerlilik sebeplerinden hangilerinin kamu düzenini ilgilendirdiğini tespit, bir hukuk politikası tercihidir. Herhangi bir geçerlilik şartının eksikliğinin ne tür bir geçersizlik yaratacağının ilgili yasal düzenlemede açıkça belirtilmiş olması, kesin hükümsüzlük halinin belirlenmesinde kolaylık sağlar. Geçerlilik şartının ihlalinin sonuçlarının düzenlenmediği durumlarda, geçerlilik şartı öngören hükmün yorumu ile bu konuda bir sonuca varılabilir. (Türk Özel Hukuku Cilt-I Temel Kavramlar ve Medeni Kanunun Başlangıç Hükümleri, Mustafa Dural/Suat Sarı, İstanbul – 2015, s.222)
Şayet sözleşme, kamu düzeni koyan bir hükme aykırı ise, esasen durum emredici hukuk kuralına aykırılık olarak nitelendirilebilir. Fakat ortada herhangi somut bir emredici hüküm bulunmasa dahi, yapılan bir sözleşme kamu düzenini ihlale yönelikse, bu sebeple hükümsüzlük yaptırımı ile karşılaşır. Kamu düzeni kavramı ise belirlenmesi güç bir kavramdır. Toplumun çıkarını koruyan hükümlerle ortaya çıkan hukuki düzenin bütünü kamu düzeni olarak ifade edilebilir. (Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt-I, M. Kemal Oğuzman/ M. Turgut Öz, 11. Bası, İstanbul – 2013, s.85)
Kamu düzeni kavramına ilişkin bu açıklamalar yanında Türk Borçlar Kanunu’nun m.20-25 hükümleri ile getirilen genel işlem koşullarının kamu düzenine ilişkin emredici hükümler olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim söz konusu hükümlerin kamu düzenine ilişkin olduğu tespit edildiği takdirde bu hükümlerin 6101 sayılı uygulama kanunun 2. Maddesi çerçevesinde 6098 sayılı TBK’nin yürürlük tarihinden önce yapılmış sözleşmelere de etkisi söz konusu olacaktır.
Bu konuda doktrinde Oğuzman/Öz tarafından savunulan görüşe göre; bu hususta en uygun çözümün 6101 sayılı uygulama kanununun 1. Maddesine göre sözleşme hükümlerinin yürürlüğüne getirilen sınırlamaların (yazılmamış sayılma hallerinin) bu tarihten önceki sözleşmelere uygulanmaması; buna karşılık aynı kanunun kamu düzenine ilişkin 2.maddesinden yararlanılarak içerik denetimine ve yorum kuralına ilişkin hükümlerin bu eski sözleşmelere de uygulanması gerekir. (Age, s.171)
Banka tarafından verilecek bir krediye hem ipotek vererek hem de kefil olarak teminat vermek isteyen kişiye ipotek senedi tapu sicil müdürlüğünde, kefalet sözleşmesi ise bankada imzalatılmalıdır. Nitekim ipotek vermeyen kişiler kefalet sözleşmesini bankada imzalamaktadırlar. Bir krediye sadece ipotek teminatı veren kişiye tapu sicil müdürlüğünde düzenlenen ipotek senedi içine bir cümle kefalet kaydı eklenerek onun banka kredisine kefil yapılmak istenmesi ipoteğin tesisi amacına aykırıdır. Böyle bir davranışın bir itibar ve güven müessesesi olan bankalar tarafından yapılmış olması hukuk düzenince kabul edilemez.
Somut olayda TBK’nun 21/1 ve 25.maddeleri gereğince hem yazılmamış sayılma (yokluk), hem de mutlak butlan (hükümsüzlük) nedenleriyle hukuki kıymeti bulunmayan ipotek senedinde yer alan kefalet kaydına değer verilmesi mümkün değildir.
Açıklanan nedenlerle 24.04.2006 tarih … yevmiye sayılı ipotek akit belgesinin 5. maddesinde yer alan kefalet kaydının yazılmamış sayılmasının kabulü gerektiği ve usulüne uygun şekilde düzenlenmiş kefalet sözleşmesinin bulunmadığı, davalının kefil sıfatının bulunmadığı kanaatine varılarak davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir”
şeklinde karar verilmiş, karşı oyu bulunan Mahkeme başkanı tarafından ise ipotek akit belgesinin 5.maddesi gereği davalının müteselsil kefalet hükümleri gereğince sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulü yönünde gerekçe açıklanmıştır.
Mahkememizce verilen karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması nedeniyle İstanbul BAM 43.HD 2020/359E. 2021/1022K:sayılı ilamında;
“Dava, alacağı temlik eden banka lehine tesis olunan ipotek akit tablosunda şahsen kefil olan davalının sorumluluğu kapsamında kaldığı iddia edilen alacağın tahsili için girişilen ilamsız icra takibine vaki itirazının iptali davasıdır.
İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, ipotek akit tablosundaki kefalet hükmünün geçerli olup olmadığı noktasındadır.
Davaya temel olan icra takibinin dayanağı ipotek senedinde, davalı taraf adına kayıtlı taşınmaz üzerinde davadışı şirketin doğmuş ve doğacak kredi borçlarının teminatını oluşturmak üzere davacı banka yararına ipotek tesis ettirmiştir.
İpotek senedinin 5. maddesinde “ipotek limiti miktarınca borcun tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu olmanın yanında ayrıca ipotek limiti miktarınca müteselsil kefil sıfatıyla da sorumlu olduğunu kabul ve taahhüt ettiği” düzenlenmiştir. İpotek tesisi 21/04/2006 tarihinde, yani 818 sayılı B.K yürürlükte iken gerçekleştirilmiştir. Davanın bu düzenleme ile ipotek sorumluluğunun yanısıra ipotek limiti kadar davadışı…’ın kredi borçlarına kefil olduğunu da taahhüt etmiştir.
Genel işlem koşulları ile ilgili düzenlemeler 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nun 20-25. maddeleri arasında yer almaktadır. İpotek senedinin düzenlendiği tarih itibariyle 6098 sayılı TBK yürürlükte olmadığından genel işlem koşullarıyla ilgili hükümler somut olaya uygulanamayacağı gibi, bu hükümlerin 6101 sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 2. maddesi uyarınca kamu düzeni ve genel ahlaka ilişkin bir kural niteliğinde bulunmaması nedeniyle geçmişe etkili şekilde somut olaya uygulanması da mümkün değildir(Yargıtay 19. HD’nin 02.12.2015 Tarih, 2015/6276 E. – 2015/16034 K. Sayılı kararı).
Kefalet akdinin de yer aldığı ipotek resmi senedinin düzenlendiği tarih itibariyle uyuşmazlığın çözümü için 818 sayılı BK’nun 484. maddesi hükmünün uygulanması gerekmektedir. Anılan yasa hükmüne göre kefaletin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına ve kefalet limitinin gösterilmiş olmasına bağlıdır. Somut olayda ipotek resmi senedinin 5. maddesinde yer alan kefalet hükmünde kefalet limitinin ipotek limiti kadar olduğu da açıkça belirtilmiştir. Bu durumda olayda sözleşmenin düzenlendiği tarih itibariyle öngörülen yasal geçerlilik koşulları gerçekleşmiştir. İpotoğe konu taşınmazın aile konutu olduğu ve ipoteğin eşin muvafakatı bulunmadığından geçersiz olduğu gerekçesiyle ipoteğin kaldırılması yönündeki kesinleşmiş aile mahkemesi kararı ipotek akdiyle ilgili olup geçerli şekilde konulmuş olan kefalet sözleşmesini etkileyici nitelikte değildir(Yargıtay 19. HD’nin 23/03/2016 Tarih, 2015/12903 E. – 2016/5230
K. Sayılı kararı).
Bu olgular karşısında ipotek senedinin düzenlendiği tarih itibariyle davalının ipotek sorumluluğunun yanısıra davadışı şirket lehine müteselsil kefil olmayı da taahhüt ettiği ve ortada geçerli bir kefalet bulunduğu gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme sonucu karar verilmesi doğru görülmemiş bu nedenle tüm deliller birlikte değerlendirip varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için kararın kaldırılması gerekir.
… 1. Bölge Tapu Müdürlüğünün 21/04/2006 tarih ve … YN’lu ipotek belgesinin 5. Maddesinde, davalı …, ipotek limiti miktarınca borcun tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu olmanın yanında ayrıca ipotek limiti miktarınca müteselsil kefil sıfatıyla da sorumlu olduğunu kabul ve taahhüt ettiğini beyan etmiştir. Bahsi geçen ipotek ise dava dışı…’ın doğmuş ve doğacak kredi borçlarının teminatını teşkil etmek üzere verilmiştir.
Kredi borçlarının ödenmediğinden bahisle banka tarafından hesap kat edilerek …. Noterliğinin 02/08/2010 tarih ve … YN’lu ihtarnamesi davalıya 03/08/2010 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Daha sonra kredi veren Banka tarafından davalı … ve dava dışı… hakkında …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında bir kısım kredi alacaklarının tahsili istemiyle ilamsız icra takibi başlatılmış ve itiraz üzerine takip durmuştur.
Eldeki dava ise itirazın iptali istemiyle açılmıştır.
Dava dışı…’ın Genel Kredi ve Taşıt Kredisi sözleşmeleri kapsamında kullanmış olduğu kredilere, davalı … 400.000,00 TL limitle müteselsil kefil olmuştur. Kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredilerin ödenmediğinden bahisle kredi borçlusu ve kefil hakkında hesap kat edilmiş olup, davalının kefaleti geçerli olduğuna göre davalı kefil sıfatıyla kredi borcundan sorumludur.
Davacı tarafça dava dışı…’ın kredi sözleşmeleri uyarınca kullandığı kredi kartı, taşıt kredisi, taksitli ticari kredi, ticari kredili mevduat ve gayri nakdi çek kredisi ile masraf şeklinde altı kalemden oluşan alacak icra takibine konu edilmiştir.
Mahkemece uyuşmazlığın çözümü ve davacı alacağının tespiti için üç farklı bilirkişiden rapor alınmıştır. Ancak bir bilirkişi raporları denetime elverişli değildir. Bilirkişi raporunun hükme esas alınabilmesi için gerekçeli, somut olaya uygun ve denetime elverişli olması gerekir. Dosyada alınan bilirkişi raporlarında esas alınan faiz oranlarına ilişkin yeterli açıklama ve dayanak bulunmamaktadır. Ayrıca KMH ve kredi kartı kredileri yönünden dosyaya belge sunulmadığı belirtilmekle birlikte, davacı tarafın istemi üzerine mahkemece banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yetkisi verilmiş olmasına rağmen, davacı alacağının tam olarak tespiti için bilirkişilerce banka kayıtlarının şubede incelenip incelenmediği anlaşılamamaktadır. Bu haliyle bilirkişi raporları hüküm kurmaya elverişli değildir.
Bu kapsamda, mahkemece alanında uzman bankacı bilirkişilerden oluşan bilirkişi heyetine banka kayıtlarının yerinde incelenmesi için yetki verilmek suretiyle, KMH ve Kredi kartı yönünden Merkez Bankası tebliğleri, diğer krediler yönünden sözleşme hükümleri nazara alınarak faiz oranlarının tespiti suretiyle gerekçeli, somut olaya uygun ve denetime elverişli olacak şekilde rapor alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece hatalı değerlendirme ve eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.”
şeklinde karar verilmiştir.
BAM kararında atıf yapılan Yargıtay kararında açıkça kabul olunduğu üzere “ipotek senedinin düzenlendiği tarih itibariyle davalının ipotek sorumluluğunun yanı sıra dava dışı şirket lehine müteselsil kefil olduğunun taahhüt edildiği, ortada geçerli bir kefalet bulunduğu kabul edilmelidir”. Bu kabule göre, Yargıtay uygulamasını emsal alan BAM kararında belirtildiği üzere alanında uzman bankacı bilirkişilerden oluşan bilirkişi heyetine banka kayıtlarını yerinde incelemesi için yetki verilmiştir. Bu yetki gereği bilirkişiler KMH ve kredi kartı yönünden Merkez Bankası tebliğleri, diğer krediler yönünden sözleşme hükümleri nazara alınarak faiz oranlarının tespiti konularında görevlendirilmişlerdir.
Bu görevlendirme sonucunda 16/05/2022 tarihli raporlarını sunan bilirkişiler raporlarında BAM kararı gereği Karagümrük şubesinde ve yerinde incelemelerini yapmışlar, takibe konu edilen kredilere uygulanacak temerrüt faiz oranlarının belirlenmesi yönünden taksitli ticari kredi ve çek taahhüt bedeli kredisi temerrüt faizi yönünden, taksitli taşıt kredisi temerrüt faizi yönünden kredili mevduat hesabı temerrüt faizi yönünden, şirket kredi kartı temerrüt faizi yönünden incelemelerini tek tek yapmışlardır. Ayrıca takip talebindeki sıraya göre açıklanan muhtelif kredilerden doğan alacak kalemlerini tek tek değerlendirmek suretiyle kredi kartı hesabından doğan alacak hesabı, taşıt kredisinden doğan alacak hesabı, taksitli ticari kredi hesabından doğan alacak hesabı, ticari kredili mevduat hesabından doğan alacak hesabı, gayri nakdi çek kredisi hesabından doğan alacak hesabı yönünden tek tek ana para, temerrüt tarihi, takip tarihi, temerrüt faizi yönünden incelemelerini yapmışlardır. 22/04/2014 tarihli bilirkişi raporu 28/12/2016 tarihli bilirkişi raporunu tartışmak suretiyle davacı banka ile dava dışı kredi borçlusu … arasında genel kredi sözleşmeleri akdedildiğini, davalı kefilin ipotek akit tablosunda 400.000,00 TL tutarında kefaletinin mevcut olduğunu, buna göre davalı kefilin hesaplanan borcun tamamından ise müştereken ve müteselsilen sorumlu sayılabileceklerini açıklamışlardır.
Bu yapılan incelemelere göre bilirkişi kurulu yapmış olduğu hesaplamalarda “kredi kartı yönünden; …. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 29.020,98-TL asıl alacak; 23.846,74-TL işlemiş faizi; 1.192,34-TL BSMV olmak üzere toplam 54.060,07-TL miktara yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar açısından davalı yönünden takibin aynen devamı, takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar, yıllık % 34,08 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin davalı aleyhine uygulanması; taşıt kredisi yönünden, …. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 29.497,21-TL asıl alacak; 10.215,40-TL işlemiş faiz; 510,70-TL BSMV olmak üzere toplam 40.223,31-TL miktara yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar açısından davalı yönünden takibin aynen devamı, takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar, yıllık % 14,04 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin davalı aleyhine tahakkuku; taksitli ticari kredi yönünden …. İcra Müdürlüğü’nün …E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 65.198,12-TL asıl alacak; 76.808,60-TL işlemiş faizi; 3.840,43-TL BSMV olmak üzere toplam 145.847,15-TL miktara yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar açısından davalı yönünden takibin aynen devamı; takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar, yıllık % 47,76 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin davalı aleyhine uygulanması; kredili mevduat hesabı yönünden …. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 7.313,70-TL asıl alacak; 6.944,77-TL işlemiş faizi; 347,24-TL BSMV olmak üzere toplam 14.605,71-TL miktara yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar açısından davalı yönünden takibin aynen devamı, takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar, yıllık % 38,28 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin davalı aleyhine uygulanması çek taahhüt bedeli tazmin kredisi yönünden, …. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 500,00-TL asıl alacak; 481,58-TL işlemiş faiz; 24,08-TL BSMV olmak üzere toplam 1.005,66-TL miktara yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar açısından davalı yönünden takibin aynen devamı, takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar, yıllık % 47,76 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin davalı aleyhine uygulanması; masraflar yönünden, ….İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 245,00-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti; 48,05-TL ihtiyati haciz masrafı olmak üzere toplam 293,05-TL miktara yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar açısından ve davalı yönünden takibin aynen devamını, takip tarihinden itibaren toplam 293,05-TL asıl alacak tutarına TCMB kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizinin işletilmesi, dava tarihinden sonra ve 14/09/2013 tarihinde ödendiği sabit olan 3.813,70-TL’nin ….İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasının infazı aşamasında dikkate alınması” yönünde görüş bildirmişlerdir.
Bilirkişi kurulu raporunun taraflara tebliğ olunması sonrası taraflar beyan dilekçesi sunmuş ise de hem davacı vekili hem davalı vekili yeni bilirkişiden yeni rapor alınması yönünde talepleri olmadığını açıkça ve kesin olarak ifade etmişlerdir. Bu arada bilirkişi kurulu raporu, BAM kararında belirtilmiş olduğu üzere banka şubesinde yapılan incelemeler sonucu hazırlanmıştır. Bu noktada davalı vekilinin rapora yönelik en önemli itirazı, ipotek senedinin 5.maddesinde yer alan ve davalı…I’nın ipotek miktarı kadarınca borcun tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu olmasının yanında ayrıca ipotek limiti miktarınca müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğuna dair kayda değer verilip verilemeyeceği noktasındadır.
Davacı banka lehine tesis olunan ipotek akit tablosu gereği, şahsen kefil olan davalının sorumluluğu kapsamında kaldığı iddia olunan alacağın tahsiline yönelik olmak üzere takip yapıldığı açıktır. Buna göre “davalı tarafından ipotek verilmiş ve ipotek resmi senedinde davalının ayrıca ipotek limiti miktarınca kefil sıfatıyla imza attığı dosya içeriğinden anlaşılmıştır. Kefalet akdinin de yer aldığı ipotek resmi senedinin 21/04/2006 tarihinde düzenlendiği görülmüştür. Bu durumda somut olayda uyuşmazlığın çözümü yönünden 818 sayılı BK’nun 484. maddesi hükmünün uygulanması gerekmektedir. Anılan yasa hükmüne göre kefaletin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına ve kefalet limitinin gösterilmiş olmasına bağlıdır. Somut olayda ipotek resmi senedinin 5. maddesinde yer alan kefalet hükmünde kefalet limitinin ipotek limiti kadar olduğu da açıkça belirtilmiştir. Bu durumda olayda sözleşmenin düzenlendiği tarih itibariyle öngörülen yasal geçerlilik koşulları gerçekleşmiştir. İpoteğe konu taşınmazın aile konutu olduğu ve ipoteğin eşin muvafakatı bulunmadığından geçersiz olduğu gerekçesiyle ipoteğin kaldırılması yönündeki kesinleşmiş aile mahkemesi kararı ipotek akdiyle ilgili olup geçerli şekilde konulmuş olan kefalet sözleşmesini etkileyici nitelikte değildir.” (Yargıtay 19. HD 2015/12903E. 2016/5230K.sayılı ilamı) O halde davalının bu yöne ilişkin itirazın kabulü mümkün olmadığı gibi yargısal yorum gerektiren bu konuyla ilgili rapor alınmasını gerektiren bir durum dahi bulunmamaktadır.
Yine ….Asliye Ticaret Mahkemesindeki ….sayılı dava dosyasına istinaden taşınmaz üzerindeki ipoteğin terkinine dair verilmiş olan hüküm davanın konusuz kalmış olmasından dolayı hüküm tesisine yer olmadığına ilişkin olup somut olay yönünden dahi sonuca etkisi olan bir hal değildir.
Davalı vekilinin TMK m.2 hükmüne göre ipotek senedindeki muğlak ifadelerin davalı aleyhine sonuç yaratamayacağı yönündeki itirazı ise yukarıda açıklanan yasal hükümler ve ahde vefa prensibi gereği itibar edilemez. Zira TMK m.2 hükmünün öncelikle istisnai bir düzenleme olduğu dikkate alınmalıdır. Doktrinde de kabul olunduğu üzere “her hukuki meseleyi şu keyfiyet hüsniyet kaidesi icadatındadır, bu keyfiyet hüsniyete muhaliftir, şunu talep etmek bir hakkın suistimalidir diyerek, basit, kolay ve müphem bir takım hakkaniyet hislerine tevfikan halletmek tabiatiyle çok mümkündür. Çünkü nihayet hukuken doğru her hal tarzı hüsniyet icabatına uygun olmak mecburiyetindedir ve her haksızlıkta bir hakkın suistimali şeklinde tavsif olabilir. (…) Roma hukukunun doğumundan beri geçen iki bin seneden fazla bir zamandaki tekamülün neticesi olarak bugünkü kanunlarda ifadesini bulan bütün rasyonel hususi hukukun manası, hukuki meseleleri sarih olmayan hakkaniyet hisleriyle değil, kati ve açık prensiplerle halletmektir” (Andreas B.Schwarz, Medeni Hukuka Giriş, Tercüme Hıfzı Veldet, İstanbul, 1942, Sayfa 197-198) O halde hukuki ilişkinin kurulduğu tarihteki kefalet akdine ilişkin açık ve net hükümlerin, davacı lehine sonuç doğurduğu halde bu hükümler göz ardı edilerek dürüstlük kuralını düzenleyen TMK m.2 hükmü gereği davacı aleyhine sonuca varılabilmesi, yine hakkaniyet ilkelerine aykırı olduğu düşüncesiyle mevcut yasal hükümlerin görmezden gelinebilmesi mümkün değildir.
Öte yandan İstanbul 2.Aile Mahkemesinin 2010/800E.sayılı dosyasına istinaden ipoteğin fekki kararının varlığı, yukarıda atıf yapılan Yargıtay 19.HD ilam içeriği karşısında geçerli şekilde konulmuş bulunan kefalet sözleşmesinin hukuken varlığın ortadan kaldırıcı nitelikte değildir. Zira adı geçen hüküm, içeriğinden de anlaşılacağı üzere ipoteğin fekkine dairdir. “Kesin hükmün kapsamı belirlenirken kesin hükmün objektif sınırlarını, kararın içerik açısından kapsamı çizmektedir. Söz konusu kararın hangi bölümlerinin kesin hüküm sınırlarına dahil olup ve böylece kesinlik kazandığı objektif sınırlar ile belirlenir. Bunun neticesinde kesinleşen hususlar bir daha dava konusu edilemez” (Dr.Hamide Özden ÖZKAYA FERENDECİ, Kesin Hükmün Ojektif Sınırları, İstanbul 2009, Sayfa 5) Oysaki ipotek fekki kararı, kefalet sözleşmesini kapsamamaktadır.
Böylece yazılı yargılama usulüne tabi davada davalının cevap dilekçesi ile inkar ettiği ve bilirkişi kurulu raporuna yönelik itiraz ile ilgili hususlarda, Mahkememizce yapılan değerlendirmeler gözetildiğinde, davalının yargısal yorum gerektiren yöne ilişkin itirazları reddolunmuştur.
Kaldı ki bilirkişi kurulunca hazırlanan rapor BAM kararı gereği yerinde yapılan incelemeye dayanan, gerekçeli ve denetime elverişli nitelik taşımaktadır. Rakamlarda hesap hatası yapıldığına yönelik davalının somut bir itirazı ise söz konusu değildir. Öte yandan ilk bilirkişi raporundaki hesaplamalardaki akdi ve temerrüt oranlarının somut bir delile dayanılarak tespit edilememesi, yine 28/12/2016 raporunda ise temerrüt faizinin 05/10/2022 olarak esas alınması söz konusu olduğundan bu rapor içeriklerine itibar olunabilmesi mümkün değildir. Zaten bu nedenle Yargıtay uygulamalarına uyun şekilde hesaplanan akdi faiz ve temerrüt faizi Mahkememizce atanan bilirkişi kurulunun 16/05/2022 tarihli raporunda saptanmış, bu çerçevede ise yukarıda belirtilen hususlar dışında ise yöntem açısından 28/12/2016 tarihli raporu ile aynı sonuca varılmıştır.
Ayrıca belirtmek gerekir ki icra dosyasına konu olan masraflar yönünden davacı, ancak somutlaştırdığı deliller kapsamında ancak hak talebinde bulunabilecektir. Bu noktada davacı dayanak takip dosyası ile ilgili yapılan ve belgelendirildiği ihtiyati haciz vekalet ücreti ve ihtiyati haciz masraflarını ispatlayabildiğinden bu kısımlarla sınırlı olmak üzere davacının talebinin kabulü gerekmiştir.
İİK m.67 hükmü uyarınca davalı borçlunun haksız olarak takibe itirazı saptandığı takdirde talebe uygun olarak davacı lehine inkar tazminatına hükmedilecektir. Takip tarihi 05/07/2012 tarihi sonrası olmakla davalının haksız olarak itiraz etmiş olduğu saptanan ve hükmolunan miktarın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının ise -tahsilde tekerrür olmamak üzere- davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi gerektiği takdir olunmuştur.
Bu arada Yargıtay uygulaması gereği itirazın iptali davalarında dava öncesi yapılan ödemeler dikkate alınarak haklılık durumu belirlenebilir ise de somut olayda olduğu üzere bilirkişi kurulunun saptamış olduğu ödemeler dava tarihinden sonra yapıldığından bu ödemeler infaz açısından icra müdürlüğü tarafından dikkate alınabilecektir.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacının davasının kısmen kabulüne, kredi kartı yönünden; …. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 29.020,98-TL asıl alacak; 23.846,74-TL işlemiş faizi; 1.192,34-TL BSMV olmak üzere toplam 54.060,07-TL miktara yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar açısından davalı yönünden -tahsilde tekerrür olmamak üzere-takibin aynen devamına, takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar, yıllık % 34,08 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin davalı aleyhine -tahsilde tekerrür olmamak üzere- uygulanmasına, hükmedilen toplam 54.060,07-TL kredi kartı alacağının %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan – tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile davacıya verilmesine, davacının kredi kartı alacağı bakımından fazlaya ilişkin itirazın iptali ile takibin devamı davasının sübut bulmadığından reddine, taşıt kredisi yönünden; …. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 29.497,21-TL asıl alacak; 10.215,40-TL işlemiş faiz; 510,70-TL BSMV olmak üzere toplam 40.223,31-TL miktara yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar açısından davalı yönünden -tahsilde tekerrür olmamak üzere-takibin aynen devamına, takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar, yıllık % 14,04 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin davalı aleyhine -tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahakkukuna, hükmedilen toplam 40.223,31-TL taşıt kredisi alacağının %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan – tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile davacıya verilmesine, davacının taşıt kredisi bakımından fazlaya ilişkin itirazın iptali ile takibin devamı davasının sübut bulmadığından reddine, taksitli ticari kredi yönünden; …. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 65.198,12-TL asıl alacak; 76.808,60-TL işlemiş faizi; 3.840,43-TL BSMV olmak üzere toplam 145.847,15-TL miktara yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar açısından davalı yönünden -tahsilde tekerrür olmamak üzere-takibin aynen devamına, takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar, yıllık % 47,76 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin davalı aleyhine -tahsilde tekerrür olmamak üzere- uygulanmasına, hükmedilen toplam 145.847,15-TL taksitli ticari kredi alacağının %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan – tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile davacıya verilmesine, davacının taksitli ticari kredi bakımından fazlaya ilişkin itirazın iptali ile takibin devamı davasının sübut bulmadığından reddine, kredili mevduat hesabı yönünden; …. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 7.313,70-TL asıl alacak; 6.944,77-TL işlemiş faizi; 347,24-TL BSMV olmak üzere toplam 14.605,71-TL miktara yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar açısından davalı yönünden -tahsilde tekerrür olmamak üzere-takibin aynen devamına, takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar, yıllık % 38,28 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin davalı aleyhine -tahsilde tekerrür olmamak üzere- uygulanmasına, hükmedilen toplam 14.605,71-TL kredili mevduat alacağının %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan – tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile davacıya verilmesine, davacının kredili mevduat alacağı bakımından fazlaya ilişkin itirazın iptali ile takibin devamı davasının sübut bulmadığından reddine, çek taahhüt bedeli tazmin kredisi yönünden; …. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 500,00-TL asıl alacak; 481,58-TL işlemiş faiz; 24,08-TL BSMV olmak üzere toplam 1.005,66-TL miktara yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar açısından davalı yönünden -tahsilde tekerrür olmamak üzere-takibin aynen devamına, takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar, yıllık % 47,76 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin davalı aleyhine -tahsilde tekerrür olmamak üzere- uygulanmasına, hükmedilen toplam 1.005,66-TL çek taahhüt bedeli alacağının %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan – tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile davacıya verilmesine, davacının çek taahhüt bedeli alacağı bakımından fazlaya ilişkin itirazın iptali ile takibin devamı davasının sübut bulmadığından reddine, masraflar yönünden; …. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 245,00-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti; 48,05-TL ihtiyati haciz masrafı olmak üzere toplam 293,05-TL miktara yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar açısından davalı yönünden -tahsilde tekerrür olmamak üzere-takibin aynen devamına, takip tarihinden itibaren toplam 293,05-TL asıl alacak tutarına TCMB kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizinin işletilmesine, hükmedilen 293,05-TL kalemin %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile -tahsilde tekerrür olmamak üzere -davacıya verilmesine, davacının masraflara ilişkin fazlaya ilişkin talebi sübut bulmadığından reddine, dava tarihinden sonra ve 14/09/2013 tarihinde ödendiği sabit olan 3.813,70-TL’nin …. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasının infazı aşamasında dikkate alınmasına dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının davasının kısmen kabulüne,
I-1-Kredi kartı yönünden;
…. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 29.020,98-TL asıl alacak; 23.846,74-TL işlemiş faizi; 1.192,34-TL BSMV olmak üzere toplam 54.060,07-TL miktara yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar açısından davalı yönünden -tahsilde tekerrür olmamak üzere-takibin aynen devamına,
Takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar, yıllık % 34,08 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin davalı aleyhine -tahsilde tekerrür olmamak üzere- uygulanmasına,
Hükmedilen toplam 54.060,07-TL kredi kartı alacağının %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan – tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacının kredi kartı alacağı bakımından fazlaya ilişkin itirazın iptali ile takibin devamı davasının sübut bulmadığından reddine,
2-Taşıt kredisi yönünden;
…. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 29.497,21-TL asıl alacak; 10.215,40-TL işlemiş faiz; 510,70-TL BSMV olmak üzere toplam 40.223,31-TL miktara yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar açısından davalı yönünden -tahsilde tekerrür olmamak üzere-takibin aynen devamına,
Takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar, yıllık % 14,04 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin davalı aleyhine -tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahakkukuna,
Hükmedilen toplam 40.223,31-TL taşıt kredisi alacağının %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan – tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacının taşıt kredisi bakımından fazlaya ilişkin itirazın iptali ile takibin devamı davasının sübut bulmadığından reddine,
3-Taksitli ticari kredi yönünden;
…. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 65.198,12-TL asıl alacak; 76.808,60-TL işlemiş faizi; 3.840,43-TL BSMV olmak üzere toplam 145.847,15-TL miktara yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar açısından davalı yönünden -tahsilde tekerrür olmamak üzere-takibin aynen devamına,
Takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar, yıllık % 47,76 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin davalı aleyhine -tahsilde tekerrür olmamak üzere- uygulanmasına,
Hükmedilen toplam 145.847,15-TL taksitli ticari kredi alacağının %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan – tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacının taksitli ticari kredi bakımından fazlaya ilişkin itirazın iptali ile takibin devamı davasının sübut bulmadığından reddine,
4-Kredili mevduat hesabı yönünden;
…. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 7.313,70-TL asıl alacak; 6.944,77-TL işlemiş faizi; 347,24-TL BSMV olmak üzere toplam 14.605,71-TL miktara yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar açısından davalı yönünden -tahsilde tekerrür olmamak üzere-takibin aynen devamına,
Takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar, yıllık % 38,28 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin davalı aleyhine -tahsilde tekerrür olmamak üzere- uygulanmasına,
Hükmedilen toplam 14.605,71-TL kredili mevduat alacağının %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan – tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacının kredili mevduat alacağı bakımından fazlaya ilişkin itirazın iptali ile takibin devamı davasının sübut bulmadığından reddine,
5-Çek taahhüt bedeli tazmin kredisi yönünden;
…. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 500,00-TL asıl alacak; 481,58-TL işlemiş faiz; 24,08-TL BSMV olmak üzere toplam 1.005,66-TL miktara yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar açısından davalı yönünden -tahsilde tekerrür olmamak üzere-takibin aynen devamına,
Takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar, yıllık % 47,76 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin davalı aleyhine -tahsilde tekerrür olmamak üzere- uygulanmasına,
Hükmedilen toplam 1.005,66-TL çek taahhüt bedeli alacağının %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan – tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacının çek taahhüt bedeli alacağı bakımından fazlaya ilişkin itirazın iptali ile takibin devamı davasının sübut bulmadığından reddine,
6-Masraflar yönünden;
…. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 245,00-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti; 48,05-TL ihtiyati haciz masrafı olmak üzere toplam 293,05-TL miktara yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar açısından davalı yönünden -tahsilde tekerrür olmamak üzere-takibin aynen devamına,
Takip tarihinden itibaren toplam 293,05-TL asıl alacak tutarına TCMB kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizinin işletilmesine,
Hükmedilen 293,05-TL kalemin %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile -tahsilde tekerrür olmamak üzere -davacıya verilmesine,
Davacının masraflara ilişkin fazlaya ilişkin talebi sübut bulmadığından reddine,
II.Dava tarihinden sonra ve 14/09/2013 tarihinde ödendiği sabit olan 3.813,70-TL’nin …. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasının infazı aşamasında dikkate alınmasına,
III-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 17.489,74TL harçtan peşin alınan 5.387,40TL harç ile 2.230,30TL icra harcı mahsup edilerek 9.872,04‬ TL bakiye ilam harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
IV-Davacı tarafından yatırılan 5.387,40 TL peşin harç, 24,30TL başvuru harcı gideri toplamı olan 5.411,7‬‬0 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
V-Davacı tarafından harcanan 213,93TL tebligat posta masrafı ile 5.500,00TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.713,93‬ TL yargılama giderininden davanın kabul nispetine göre (%57) 3.256,94TL yargılama giderinin davalıdan alınarak tek olarak davacıya verilmesine,
VI-Davalı tarafından harcanan 140,00TL posta masrafının davanın ret nispetine göre (%43)60,20TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
VII-Dava kısmen kabul edildiğinden kabul edilen 256.034,95TL üzerinden yürürlükte olan AAÜT gereği hesaplanan 38.844,89TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
VIII-Dava kısmen red edildiğinden reddedilen 190.031,31‬TL üzerinden yürürlükte olan AAÜT gereği hesaplanan 29.504,70TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
IX-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.18/10/2022

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …