Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/114 E. 2023/767 K. 18.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/114 Esas
KARAR NO : 2023/767

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/02/2022
KARAR TARİHİ : 18/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin okul, hastane, fabrika ve işyeri gibi kuruluşlara toplu yiyecek ve içecek sağlayan ve bunların dağıtımını gerçekleştiren bir catering firması olduğunu, davalının ise bir inşaat firması olup, şirket bünyesinde çalışan personellere yiyecek içecek sağlanması ve dağıtımının gerçekleştirilmesi için müvekkili şirket ile anlaştığını, müvekkili şirketin de bu anlaşma doğrultusunda davalının İstanbul’da bulunan işyerine/şantiyelerine yiyecek içecek sağladığını dağıtımlarının gerçekleştirdiğini, fatura ve fatura teslim tutanaklarının ekte sunulduğunu, Müvekkilinin anlaşma doğrultusunda tüm edimlerini eksiksiz olarak yerine getirmesine rağmen davalı tarafın 2016 yılına ait Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarına yönelik hiçbir ödeme yapmadığını, toplamda 23.166,65 TL’lik alacağının tahsili amacıyla davalı âleyhine …. 14. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatılmış ise de icra takibinin davalının haksız itirazı neticesinde durdurulduğunu, müvekkilinin davalı tarafa toplu yiyecek içecek sağladığı ve bunların dağıtımını eksiksiz olarak gerçekleştirdiğinin gerek tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesiyle açığa çıkacağını, yargılama neticesinde davalının itirazında haksız ve kötü. niyetli olduğunun anlaşılacağını, davalının icra takibine yaptığı itirazın iptali ile takibin asıl alacak toplamı olan 23.166,65 TL üzerinden devamına ve davalının asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının ileri sürdüğü sebeplerin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı şirketin birlikte çalışmış olduğu taşeron firmalar ile yiyecek ve içecek üzerine anlaşma yaptığını, müvekkili şirketin bahsi geçen catering hizmetinden faydalanmadığını, davacı şirket ile müvekkili şirket arasında bahsi geçen hizmetlere ilişkin herhangi bir sözleşme bulunmadığını,, herhangi bir hizmet almayan müvekkili şirkete fatura kesildiğini ve muhasebe tarafından sehven faturalara itiraz edilmediğini, işbu faturaların davalının ticari defterlerine sehven işlendiğini, kaldı ki tek başına sehven faturalara itiraz edilmemesinin fatura içeriğinin kabulü anlamına gelmediğini, Yargıtay kararlarına göre davacının öncelikle faturanın verilmesine neden olan işin yapılmış olduğunu, fatura bedeli kadar hizmet sunulduğunu, yükümlülüklerini yerine getirdiğini ispatlaması ve faturayı dayanaklandırması gerektiğini, aksi halde faturaya yasal süresi içinde itiraz edilmemiş olmasının yazılı hizmetin yerine getirildiğini ve faturanın kesinleştiğini göstermeyeceğini, davacı tarafından ne müvekkili şirket ile ticari ilişkisini ispatlayan bir sözleşme ne de hizmetin yerine getirildiğine ilişkin herhangi bir yasal delil sunulmadığını, davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 14. İcra Müdürlüğü’nün…Esas sayılı takip dosyası, … Arabuluculuk Bürosu’nun …Arabuluculuk dosyası, taraf şirketlerin sicil kayıtları, cari hesap ekstresi, fatura suretleri, fatura teslim tutanakları, vergi dairesi kayıtları, BA-BS formları celp edilmiş incelenmiştir.
Dosya, Bağımsız Denetçi Mali Müşavir bilirkişi …’a tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 27/09/2023 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle ve sonuç olarak; “… Davacı tarafından sunulan 2016 senesi ticari defterlerin noter açılış ve yevmiye defteri noter kapanış tasdik yükümlülüğü süresinde yerine getirilmiştir. Sahibi lehine delil niteliğine haizdir. Dosyaya sunulan Davacıya ait ticari defterler, faturalar, teslim belgeleri ve davalıya ait Ba-Bs formları incelendiğinde, davacının davalıdan 23.166,65 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Davacı taraf icra takibinde %16,75 oranında avans faizi talep etmiş olup, faiz oranı 2021 senesinde avans faiz oranına tekabül etmektedir. Takdiri muhterem Mahkemeye ait olmak üzere arz ederiz …” şeklinde tespit edilmiştir. Denetime açık ve gerekçeli bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Dava, ticari hizmet sözleşmesinden kaynaklanan ve açık hesap usulü işleyen cari hesap ile faturalardan doğan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasında hizmet sözleşmesine dayalı açık hesap usulü işleyen ticari ilişkinin bulunduğu, davacının faturaya konu hizmeti davalı tarafa verdiği halde, davalının fatura bedellerinden kaynaklanan borcunu ödemediği, bu amaçla davacı tarafından başlatılan icra takibine davalının davacı tarafa borcu olmadığını bildirerek itirazda bulunduğu, ödeme emrine itiraz üzerine icra takibinin durdurulduğu ve duran takibe devam edilmesi amacıyla işbu itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere, ticari hizmet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkta, hizmetin verildiğini ispat yükü davacıya; hizmet bedelinin / fatura alacaklarının ödendiğini ispat yükü ise davalıya aittir.
Davalı taraf cevap dilekçesinde, davacının herhangi bir hizmet vermediğini savunmaktadır.
O halde, öncelikle ispat külfeti olup davacı tarafta olup, davacının icra takibinin dayandığı fatura içeriğindeki hizmetleri davalı tarafa verdiğini, hasılı alacağın varlığını ispatlamak zorundadır.
Ticari hizmete dayalı ilişki kapsamında, davacının vermiş olduğu hizmete (yiyecek – içecek sağlanması) yönelik icra takibine ve davaya konu 30/04/2016, 31/05/2016, 30/06/2016, 30/07/2016 ve 13/08/2016 tarihli faturaları düzenlendiği, dosya kapsamında teslim tutanakları incelendiğinde faturaların davalı tarafa tebliğ edildiği hususunda tartışma bulunmadığı, davalının faturalara karşı yasal süre içinde herhangi bir itirazda bulunmadığı, yine bu faturaları davacı tarafa iade de etmediği çekişmesizdir. Nitekim, davalı taraf cevap dilekçesinde faturaların davalının ticari defterlere işlendiğini ikrar etmiştir. Bu bağlamda davacının edimini yerine getirdiği ve yiyecek – içecek sağlanmasına yönelik hizmeti verdiği mahkememizce kabul edilmiştir.
Öte yandan; Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/7819 E. 2017/2738 K. sayılı emsal içtihadında belirtildiği üzere, takibe ve davaya konu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması veya davalının bağlı olduğu Vergi Dairesi Müdürlüğüne BA formları ile bildirilmiş olması halinde fatura içeriği malların davalıya teslim edildiğinin yahut hizmet verildiğinin kabulü gerekir. (Yargıtay 19. HD. 2018/2293 E. 2019/4962 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere “davalı, davaya dayanak faturaya ilişkin beyanname vermekle malları teslim almış sayılacağı değerlendirilmelidir.” Aynı yönde bakınız. Yargıtay 19. HD. 2015/12329 E. 2016/6138 K.; Yargıtay 19.HD. 2014/11846 E. 2014/15110 K.). Bu amaçla Mahkememizce tarafların BA-BS formları celp edilmiştir. Davalının … Vergi Dairesi Müdürlüğünden temin edilen BA formlarında davacı tarafından düzenlenen davaya konu tüm faturaların tamamının dönem formlarında kayıtlara alınması için Vergi Dairesi Müdürlüğüne bildirdiği / beyan edildiği belirlenmiştir. Ayrıca, tarafların BA-BS formlarında mutabakat da mevcut olup, karşılıklı olarak birbirini teyit etmektedir. Davalının, davacı tarafından düzenlenen faturalara karşı yasal süre içinde herhangi bir itirazda bulunmadığı, bu faturaları iade de etmediği, tam aksine bu faturaları kabul ederek ticari defter ve kayıtlarına işlenmesi için Vergi Dairesi Başkanlığına BA formu olarak bildirmesi ve özellikle davalının faturaları kendi ticari defterlerine kaydetmesi sebebiyle yerleşik içtihatlar uyarınca artık davalıya hizmetin verildiğinin kabulü zorunludur.
Alacağın miktarının belirlenmesi amacıyla tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiği, HMK 222. maddesi hükmü uyarınca tayin edilen inceleme günü için ticari defterler ibraz edilmediği ya da bu konuda mazerete yönelik açıklamada bulunulmadığı takdirde ibrazdan kaçınmış sayılacakları ve karşı tarafın ticari defterlerine göre karar verileceğinin taraflara duruşmada yüzlerine karşı tefimle ve ihtaratla bildirildiği, davalıya yeterli süre ve imkanın tanındığı, ancak davalı tarafın yüze karşı ihtara rağmen ticari defter ve belgelerini ibraz etmediği gibi inceleme gününde herhangi bir mazeret beyanında dahi bulunmadığı, açıklanan nedenlerle HMK’ nın 222. maddesi gözetilerek davacı defterlerine itibar edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Davacının ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda, takip tarihi itibariyle davalıdan 23.166,65 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222.maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK m.222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK m.222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir.
Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (HMK m.222/4).
22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 23 üncü maddesiyle, HMK m.222/3’de yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “DİĞER TARAFIN TİCARİ DEFTERLERİNİ İBRAZ ETMEMESİ” şeklinde değiştirilmiş, tarafların ticari defterlerini sunmaması hali de usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için yeterli görülmüştür.
Nitekim, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/1170 Esas, 2020/1325 Karar sayılı ilamı ile şu şekilde değerlendirmelerde bulunulmuştur: “…Bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK’nın 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.” demiştir.
Bu itibarla, yukarıda yer verilen ilam ve özellikle gerekçesi ile HMK 220/3.maddesi hükmü uyarınca davalının ticari defterlerini ibrazdan kaçındığı anlaşılmakla; davacı şirketin ticari defterlerinin TTK 69 ve 213 sayılı Kanunun 216. md gereğince açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, usulüne uygun şekilde tutulduklarından TTK 85. ve HMK 222. maddesi gereğince sahibi olan davacı lehine delil niteliğine haiz olabileceği kanaati oluşmuştur.
Davalı tarafa ticari defter ve belgelerini sunması, bu kayıtların incelenmesi noktasında gerekli uyarıların duruşmada yüze karşı yapıldığı, davalının incelemeden ve yasal sonuçlardan haberdar olmasına rağmen inceleme gününde hiçbir şekilde ticari defter ve belgelerini ibraz etmediği, bu noktada Mahkememizce eksik tahkikat yapılmamasına azami derecede özen gösterildiği ve davalıya yeterli süre ve imkan sunulduğu halde ticari defter ve belgelerini ibrazdan kaçındığı, ibraz edilememe noktasında hiçbir mazeret ve hatta açıklamada dahi bulunulmadığından mevcut ihtar, uyarı ve yasal düzenlemeler uyarınca davacı tarafından ibraz edilen ticari defter ve kayıtlarına itibar edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Ayrıca, davalı taraf hem cevap dilekçesinde hem de bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde davacı tarafından düzenlenen faturaların tebliğ alındığını, yasal süre içinde itiraz edilmediğini ve faturaların davalının ticari defter ve belgelerine işlendiğini ikrar etmiştir.
Tekraren vurgulamak gerekir ki, mali bilirkişi tarafından ticari defter ve belgeler üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 23.166,65 TL alacaklı olduğu anlaşılmıştır
Mali Bilirkişinin 27/09/2023 tarihli ek raporu gerekçeli, ayrıntılı, tarafların ve mahkemenin denetimine açık olup, muhasebe bilimi yönünden yapılan incelemelerin, açıklamaların ve hesaplamanın isabetli tespit ve değerlendirmeler içermesi sebebiyle hükme esas alınmıştır.
Nitekim, bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, esasen taraflarca bilirkişi raporuna karşı hesaplamalar yönünden herhangi bir itirazda da bulunulmamıştır.
Ticari hizmet ilişkisinde fatura konusu hizmetlerin verildiği, alacağın varlığı ve miktarı davacı tarafından ispatlandığına göre, artık fatura bedellerinin ödendiğini ispat yükü davalı taraf üzerindedir.
Ancak, davalı icra dosyasında borca itiraz dilekçesinde, davacı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını savunmakla birlikte açık hesap usulü işleyen cari hesaptan ve fatura bedellerinden kaynaklanan borcunu ödediğini / borcun sona erdiğini / itfa edildiğini yahut herhangi bir nedenle borcun son bulduğunu HMK 200. vd. maddeleri uyarınca yazılı ve kesin delillerle ispatlayamamıştır.
Bu aşamada önemle vurgulanmalıdır ki, davalı taraf hem cevap dilekçesinde hem de bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde davacı tarafından düzenlenen faturaların tebliğ alındığını, yasal süre içinde itiraz edilmediğini ve faturaların davalının ticari defter ve belgelerine işlendiğini ikrar etmiştir. Ancak, bu hususların sehven yapıldığını savunmuştur. Faturaların sehven kayıtlara geçirildiğine ilişkin dosya kapsamında herhangi bir delil bulunmamaktadır. Nitekim, bu husus davalı tarafından yazılı ve kesin delillerle hasılı usulünce ispat edilememiştir.
Bilindiği üzere, basiretli hiçbir tacir kendi aleyhine olan hususları ticari defterine kaydetmez. Davalı şirket tarafından faturalar ticari defterlere kaydedildiğine göre, artık davacının fatura bedelleri kadar davalı taraftan alacaklı olduğunun kabul edilmesi zorunludur.
Kaldı ki, usulüne uygun şekilde tutulsun ya da tutulmasın, ticari defterler, sahiplerinin aleyhine de delil teşkil ederler (HMK 220/4).
Yapılan açıklamalar karşısında; davacı tarafından düzenlenen faturalara karşı davalının yasal süresi içinde itirazda bulunmadığı gibi yine faturaların davacı tarafa iade de edilmediği, aksine davalının tüm faturaları kabul ederek BA formu düzenleyip Vergi Dairesi Başkanlığına bildirdiği ve özellikle kendi ticari defterlerine kaydettiği, davaya konu tüm faturaları kendi ticari defterlerine kaydeden davalının faturaya konu hizmetleri aldığının kabulünün yerleşik içtihatlar doğrultusunda zorunlu olduğu, taraf şirketler arasında BA- BS mutabakatının mevcut olduğu, muhasebesel yönden tarafların bu durumu kayden de benimsedikleri, bu itibarla davacı tarafından yiyecek – içecek sağlanması hizmetine dayalı akdi ilişkinin varlığı, faturalara konu hizmetin verildiği, alacağın varlığı ve miktarı faturalar, BA- BS formları, ticari defter ve belgelerle davacı tarafça ispat edildiğine göre; hizmet bedelinin ödendiğini / borcun bulunmadığı yahut sona erdiğini ispat yükü davalı taraf üzerinde olduğu, mevcut durumda davalının bu hizmetin bedelini yani faturalardan kaynaklanan alacağın tamamını davacıya ödemesi gerektiği, ancak ticari defter ve belgeler üzerinde yapılan inceleme sonucunda davacının davalıdan takip tarihi itibariyle … 14. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı icra dosyasında 23.166,65 TL Asıl Alacak tutarı kadar alacaklı olduğu, davalı taraf icra takibine borcu olmadığından bahisle itiraz ettiği halde borcun sona erdiğini / bulunmadığını / ödediğini HMK 200. maddesindeki yazılı ve kesin delillerle usulünce ispat edemediği, açıkça yemin deliline de başvurulmadığı anlaşılmakla, mali bilirkişinin 27/09/2023 tarihli denetime açık, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi ek raporu doğrultusunda davanın kabulüne, ayrıca alacağın likit ve muayyen olması nedeniyle İİK 67.maddesi hükmü uyarınca yasal koşulları oluştuğundan davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine dair karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
Davanın KABULÜ ile;
1-Davalının … 14.İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı takip dosyasına yönelik yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile; takibin kaldığı yerden aynı koşullar altında ve aynen DEVAMINA,
2-Alacağın likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla, asıl alacağın (23.166,65 TL) %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Kabul edilen dava değeri (23.166,65 TL) üzerinden alınması gereken 1.582,51 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 279,80 TL’nin mahsubu ile eksik kalan bakiye 1.302,71 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 279,80 TL peşin harç, 125,00 TL posta ve tebligat masrafı, 300,00 TL yerinde inceleme ücreti ile 1.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.204,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin davalıdan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
7-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 18/10/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır