Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/11 E. 2022/787 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/11 Esas
KARAR NO : 2022/787

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/03/2016
KARAR TARİHİ : 07/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin aleyhine davalı … tarafından 23/03/2016 tarihinde kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığını, iş bu takibe dayanak olan … Bankası … Şubesi’ne ait …. çek nolu 15/03/2016 keşide tarihli, 130.000,00 TL bedelli çekin meşru hamili müvekkil … olan söz konusu çeki eşi keşideci … tarafından ciro yoluyla aldığını, müvekkili elinde iken kaybolduğunu veya çalındığını, müvekkilinin mağduriyetine sebebiyet vermemesi amacıyla 17/02/2016 tarihinde çek iptali için … 11. ATM nezdinde dava ikame edildiğini, mahkemece çek üzerine ödeme yasağı konulduğunu, ancak çekin kötüniyetli 3. kişilerin eline geçtiğini, ve haksız olarak icra takibi başlatıldığını, davacıların davalı ile hiçbir bağlantısı ve ilişkisi bulunmadığını, bu nedenlerle menfi tespit davasının kabulü ile müvekkilinin borçlu olmadığına karar verilmesine, dava sırasında icra dosyasının infazı halinde davaya istirdat davası olarak devam edilerek karara bağlanmasına, dava sonuçlanıncaya kadar … 2. İcra Dairesi’nin …esas numaralı dosyasına cebri icra tahdidi ile yatırılacak bedellerin takip alacaklısına ödenmemesi amacıyla öncelikle teminatsız akdi takdirde mahkemece takdir edilecek karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmesini, vekalet ücreti dahil olmak üzere yargılama giderlerinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Cevap: Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; icra takibine konu çekin davacı … tarafından pazarda düşürülmediğini ya da çaldırılmadığını, bizzat kendisi tarafından cirolanarak keşideci … ile müvekkili … arasında imzalanan 09/02/2016 tarihli sözleşme gereğince müvekkil adına kayıtlı … İli, … İlçesi, …. … Mahallesi, … Mevkii, 25 Pafta, 4171 Parselde kaim, 440 m2 yüzölçümlü Tarla nitelikli taşınmazın 11/02/2016 tarihinde …’na devri nedeniyle müvekkiline verilmiş olduğunu, bu durumun 18/01/2016 tarihli sözleşme ile de sabit olduğunu, taşınmaz devrinin müvekkil ile davacı arasında 11/02/2016 tarihinde gerçekleşmiş olduğunu, müvekkilince 17/03/2016 tarihinde çekin bankaya ibraz edilmesi sonucunda … 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında çek hakkında verilen ödeme yasağı kararı olduğunun öğrenildiğini, bunun üzerine … 2. İcra Müdürlüğünün …E. sayılı dosyasında Kambiyo Senedine Davalı Takip başlatıldığı, çekin kasaya alınmak üzere İcra Müdürlüğüne teslim edildiğini, bu nedenle … 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …esas sayılı dosyasına müdahil olunduğu ve davanın reddine karar verilmesini, müvekkili davalı ile davacılar arasındaki Taşınmaz Alım-Satım ilişkisi nedeniyle icra takibine konu çek müvekkilin yanında davacı … tarafından bizzat keşide edildiğinden ve davacı … tarafından da bizzat cirolanarak müvekkile verildiğini ve imzaları inkâr edilmediğinden iş bu kötü niyetli menfi tespit davasının reddine, davacıların %20’den az olmamak kaydıyla tazminata mahkûm edilmesine ve yargılama gideri ile vekâlet ücretinin karşı taraftan tahsiline dair karar verilmesini iddia ve talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Tartışılması, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Mahkememizce kaldırma ilamı öncesinde;
“…Dava, icra takibine konu çek nedeni ile menfi tespit istemine ilişkindir.
Dava dilekçesi ile ; 15/03/2016 keşide tarihli, 130.000,00 TL bedelli çekin meşru hamilinin davacılardan … olduğu, davacının çeki diğer davacı olan eşi keşideci …ndan ciro yoluyla aldığı, çekin davacı elinde iken kaybolduğu veya çalındığı, davacılar ile davalı arasında bağlantı ve ilişki bulunmadığı iddia edilmiş ise de; davacı …’nın … 8.Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı dosyasında 18/11/2016 tarihli celsede, mahkeme huzurundaki beyanında taşınmaz alımı nedeni ile davalıya 130.000 TL lik çeki verip tapuda işlem yapıldığını ikrar ettiği, davalının çekin meşru hamili olduğu anlaşılmakla sübut bulmayan davanın reddine, kötü niyet tazminatı talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir….” şeklinde karar verilmiş, işbu karara karşı taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 14/10/2021 tarih ve 2020/462 Esas 2021/1181 Karar sayılı ilamında;
“…Davacı istinaf sebebi yönünden;
1-Yargılama devamı sırasında 19/07/2017 tarihli oturumda davacı vekilinin: Davamızı tam ıslah yapmak üzere süre istiyoruz, çekin nasıl alındığını kronolojik olarak dilekçemizde anlattık, bu nedenle davamızı tam ıslah yapmak istiyoruz sözleri ile ıslah için süre talep ettiği, mahkemece: Davacı davasını tam ıslah yapmak istediğini bu nedenle süre verilmesini talep etmiş ise de tam ıslah için süre verilmesi ile ayrı bir dava açılması arasında fark bulunmadığı iş bu dava yönünden araştırılacak başka bir husus kalmadığı anlaşılmakla tahkikata son verilerek, sözlü yargılamaya geçilmesine karar vermek suretiyle, davacı vekilinin tam ıslah için süre talebinin reddedildiği ve nihai karar verildiği tespit edilmiştir.
HMK 176. maddesi uyarınca taraflar yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Islah tahkikatın sona ermesine kadar sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. HMK 181. maddesi gereği davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. HMK 182. maddesindeki düzenleme ile, ıslahın davayı uzatmak veya karşı tarafı rahatsız etmek gibi kötü niyetli düşüncelerle yapıldığı deliller veya belirtilerle anlaşılabiliyorsa, mahkemeye ıslahı dikkate almadan karar verme takdir yetkisi tanınmıştır,
Davacı vekili 19/07/2017 tarihli yargılamanın ikinci okurumunda davanın tam ıslah edileceğini beyanla süre talep etmiş, mahkemece tam ıslah ile yeniden dava açmak arasında fark olmadığı, dosyada araştırılacak husus kalmadığı gerekçesi ile süre talebinin reddine karar verilip, sözlü yargılamaya geçilerek karar verilmiştir.
Mahkemece tam ıslah talebinin reddedilebilmesi için, öncelikle ıslah dilekçesinin sunulması ve sunulan ıslah dilekçesinin davayı uzatmaya yönelik ve karşı tarafı rahatsız etmek için kötü niyetli düşüncelerle yapıldığına dair delil ve belirtinin bulunması gerekip, mahkemece davacı tarafa ıslah dilekçesi sunması için süre verilip, HMK 182.maddesi uyarınca değerlendirme yapılması gerekirken, bu usule uyulmadığından istinaf sebebinin kabulü gerektiği gibi, görülmekte olan dava icra takibinden sonra sonra açılan menfi tespit davası olup, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun //2021 tarihli 2017/(19) 11-1660 esas ve 2021/2 sayılı kararında belirtildiği üzere; “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davası, aynı alacak için bu davadan önce yapılmış ve devam etmekte olan ilamsız icra takibini kendiliğinden durdurmaz. Ayrıca menfi tespit davasına bakan mahkeme ihtiyati tedbir yolu ile dahi icra takibinin durdurulmasına karar veremez (İİK m. 72/3), çünkü menfi tespit davasının icra takibinden sonra açılması hâlinde, bu davanın başlamış olan icra takibini sürüncemede bırakmak için açıldığı hakkında kuvvetli bir karine vardır. Ancak menfi tespit davasına bakan mahkeme borçlu davacının gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 50).
Dosya kapsamına göre davalının “beyanları kabul etmiyoruz, ıslaha muvafakatimiz yoktur, davacı tarafın iddia ettiği tüm hususlar … 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde incelenip karara bağlanmıştır” şeklindeki beyanı dışında, ıslah talebinin davayı uzatmaya yönelik ve karşı tarafı rahatsız etmek için kötü niyetle yapıldığına dair bir delil bulunmamaktadır. Ayrıca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında icra takibinin durdurulmasına karar verilmesinin olanaklı olmadığı hususu da göz önüne alındığında, yapılan ıslahın bu hâli ile yargılamayı uzatmaya yönelik olmadığı sonucuna varılarak, mahkemece davacı tarafın ıslah dilekçesi sunması için süre verilip kötü niyet yönünden inceleme ve araştırma yapılması gerektiği halde, ara kararında belirtilen gerekçe ile reddedilmesi usule aykırı olduğundan, davacı vekilinin istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir.
2-… 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin… Esas sayılı davasının taraflar arasındaki taşınmaz satışı sebebiyle davacı … tarafından taşınmaz üzerindeki SGK hacizlerinin kaldırılması için ödenen miktarın satıcıdan tahsiline ilişkin olduğu, mahkemece yapılan yargılama sonunda; “tarafların 09/02/2016 tarihinde bir araya gelerek dosyaya sunulan yeni bir sözleşme tanzim ettikleri, bu sözleşme içeriğine göre önceki tüm anlaşmaların geçersiz hale getirilip şirkete ait SGK borçlarının da davacı tarafından ödeneceği hatta bakiye borç için eşine ait aracın devredileceği bunun da gerçekleşmemesi nedeniyle 130.000-TL’lik çekin de davacı tarafından dava dışı şirket ortağına teslim edildiği, dolayısıyla tüm ödemeler gerçekleştikten sonra tapu devrinden 2 gün önce yeni bir sözleşme ile taşınmazın üzerinde haciz şerhi bulunan SGK borçlarının davacı tarafından ödeneceğinin kararlaştırılarak taraflarca imzalandığı, her ne kadar davacı bu belgeyi baskı altında imzaladığını ileri sürmüş ve C.Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu ifade etmiş ise de bu yönde bir başvurusunun olmadığı tespit edilmiş, dolayısıyla bu yöndeki iddiaları gerçekçi bulunmamış sunulan 09/02/2016 tarihli belge içeriğine göre şirketin SGK borçlarından davacının sorumlu olduğu kanaatine varılmakla ispatlanamayan davasının reddine” karar verildiği kararın kesinleşmediği tespit edilmiştir.
Davacı … isticvap edilerek dinlendiği 18/11/2016 tarihli oturumda imzası ile tasdik ettiği beyanında “tapuyu bana vermeyeceklerini ifade ettikleri için zor durumda kaldığımdan anılan 09/02/2016 tarihli sözleşmeyi de baskı altında imzalamak zorunda kaldım… … üstteki bilgisayarla yazılan yazı Şefik tarafından hazırlanarak getirilmişti. Altını ben imzaladım. Oradaki konuşma gereği altındaki araba meselesini de ben kendim el yazımla yazıp ekleyerek imzaladım… … ben arabayı vermeyince bu kez tapu işlemi yapılırken arabanın ederi kadar 130.000-TL’lik çeki tapuda kendilerine verip tapudan işlemi yaptık. O, 130.000-TL lik çek de şuan davalık durumdadır. Biz bunlarla ilgili savcılığa şikayette bulunduk. Orada soruşturma devam etmektedir.” dediği, mahkemece soruşturma evrakını bildirmesi için süre verildiği ve 30/12/2016 tarihli oturumda mahkemece, davacı vekilinin müvekkili tarafından C.Başsavcılığına herhangi bir müracaatta bulunmadığını bildirmiş olduğu anlaşıldı sözleriyle 09/02/206 tarihli sözleşmenin zor durumda olmasından yararlanılarak imzalatıldığı ve 130.000,00 TL tutarlı çekin tapu kaydının alınabilmesi için verildiğini ileri sürdüğünden, mahkemece de bu dosyadaki beyan ikrar olarak değerlendirilerek gerekçeye dayanak yapıldığından, … 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin… Esas sayılı davasının sonunda verilen karar kesinleştiği taktirde 09/02/2016 tarihli sözleşmeyi baskı altında imzalamadığı davacı … yönünden kesinleşeceğinden dava sonucunda verilen kararın kesinleşmesinin beklenmesi gerektiği halde beklenmediğinden usule aykırı olmakla, istinaf sebebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
3- Dava 130.000,00 TL tutarlı çekin davacıların rızası dışında ellerinden çıktığı ve takip konusu yapıldığı iddiasına dayandırılmış olup, TBK 28. maddesine dayanılmamıştır. Bölge adliye mahkemesinde yapılamayacak işlemleri düzenleyen HMK 357/1.maddesindeki; “…bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delile dayanılamaz” hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen ancak dava konusu yapılmayan …’a ait taşınmazın 18/01/2016 tarihli sözleşme ile satış bedeli 595.000,00TL olmasına ve satış bedelinden fazla ödeme yapılmasına rağmen, devir için müvekkilinin, haksız ve kötüniyetli eylemler ile zor durumda bırakılarak, 09/02/2016 tarihli sözleşmeyi imzalaması sağlanıp, 130.000,00 TL tutarlı çekin alındığı, TBK madde 28 uyarınca zor durumda kalarak imzaladığı sözleşme uyarınca vermek zorunda kaldığı çekten dolayı borçlu olmayacağı yönündeki istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir.
Davalı istinaf sebebi yönünden;
Dava icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olup, talep üzerine mahkemece 07/04/2016 tarihinde İİK 72/3 maddesi uyarınca …. 2.İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra takip dosyasındaki 143.617,50 TL’nin %15’i olan 21.542,62 TL teminatın yatırılması halinde İİK’nun 72/3. maddesi gereğince icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi için tedbir kararı verildiği, 06/03/2017 tarihli ara kararı ile dava dilekçesinde taraflar arasında hiçbir ticari ilişki bulunmadığı, davalı ile herhangi bir bağlantının olmadığının belirtilmesine rağmen cevaba cevap dilekçesinde aksi yönde iddiaların bulunması nedeniyle işbu dosya yönünden verilen tedbir kararı ve ödeme yasağının kaldırılmasına ve tedbir talebinin reddine karar verildiği, yapılan yargılama sonunda mahkemece sübut bulmayan davanın reddine karar verildiği tespit edilmiştir.
İİK 72/4 maddesinde: “Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar her halde % 20’den aşağı tayin edilemez” hükmü mevcuttur.
Alacaklı lehine tazminata karar verilebilmesi için, davanın alacaklı lehine neticelenmesi ve hüküm tarihi itibariyle dosyada tedbir kararının bulunması gerekir.
Mahkemece dava alacaklı lehine neticelendirilmiş ise de; 07/04/2016 tarihinde verilen ihtiyati tedbir kararı 06/03/2017 tarihinde kaldırıldığından, hüküm tarihi itibariyle dosyada tedbir kararı kalmadığından, İİK 72/4 maddesindeki koşullar gerçekleşmediğinden, tazminata karar verilemeyeceğinden, davalılar vekilinin müvekkilleri yararına tazminata hükmedilmediğinden kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebi yerinde olmadığından reddine karar verilmiştir.
HMK 355. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca re’sen yapılan inceleme sonunda; davacı tarafın dava dilekçesinde yemin deliline dayandığı tespit edilmiştir. Mahkemece davanın kanıtlanamadığı kabul edildiği taktirde davacı tarafın yemin delili hatırlatılarak, yemin teklif edileceği bildirildiği taktirde, davacı tarafın hazırladığı yemin metni denetimden geçirilip, karşı tarafa eda ettirilmesi gerekirken, davacı tarafa yemin delili hatırlatılmaksızın karar verilmesi usule aykırı olduğundan, kararın kaldırılması gerekmiştir.
Davalı vekilinin istinaf sebebinin HMK 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin 3 numaralı istinaf sebebinin reddine, 1 VE 2 NUMARALI İSTİNAF SEBEBİ İle re’sen yapılan inceleme sebebine dayalı İSTİNAF TALEBİNİN
KABULÜ ile kararın 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur…” denilerek Mahkememiz kararı kaldırılmış, dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmiştir.
Dava, istirdat istemine ilişkindir.
İstinaf ilamının son kısmında vurgulandığı üzere, davalı vekilinin tüm istinaf sebeplerinin, davacılar vekilinin yalnızca (3) numaralı istinaf sebebinin esastan reddine karar verilmiş; mahkememiz kararı davacılar vekilinin (1) ve (2) numaralı istinaf sebepleri yönünden yeniden inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere kaldırılmıştır. Mahkememizce istinaf ilamı içeriği ve kaldırma nedenleri göz önünde bulundurulark yargılamaya devam olunmuştur.
Davacılar vekilinin (1) numaralı istinaf sebebi ve istinaf ilamındaki kaldırma gerekçeleri doğrultusunda; davacılar vekiline davasını ıslah etmek isteyip istemediği hususunda yazılı beyanda bulunmak üzere iki haftalık kesin süre ve imkan verilmiş, davasını tam ıslah etmek istediği takdirde yazılı beyan dilekçesi akabinde bir haftalık kesin süre içinde ıslah dilekçesini dosyaya sunması gerektiği noktasında meşruhatlı davetiye tebliğ edilmiştir. Davacılar vekili mahkememizce verilen kesin süre içinde 24/01/2022 tarihli ıslah dilekçesini dosyaya sunmuş ve ıslah harcını yatırmıştır. Bu suretle dava tam ıslah edilmiştir. Islah dilekçesi incelendiğinde davacılar vekilinin dava dilekçesindeki davaya konu tüm vakıaları değiştirdiği, davanın istirdat davası olarak görülmesini ve icra dosyasına ödenen toplam 183.500,09 TL’ nin davalıdan istirdatına karar verilmesini talep ettiği görülmüş, ıslah dilekçesinde özellikle A-7 ve A-8 madde başlıkları içerisinde davaya ve icra takibine konu çekin TBK 28. madde hükümleri uyarınca davacıların zor durumda bulunmasından ötürü davalıya verilmek zorunda kalındığı vakıasına dayanılmış, bu itibarla gabin hükümlerinin uygulanması talep edilmiştir. Islah dilekçesinin bir sureti davalı vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı vekili ıslah dilekçesine karşı 07/02/2022 tarihli yazılı beyan dilekçesi sunmuş, davacıların ıslah talebinin kötü niyetli olarak yapıldığını ileri sürmüştür. Ancak, mahkememizin 1. celse (1) ve (2) nolu ara kararlarında açıklandığı üzere, sunulan ıslah dilekçesinin davanın tam ıslahı noktasında geçerli bir ıslah dilekçesi olduğu, ıslah dilekçesi geçerli olduğundan özellikle ıslah dilekçesinde ileri sürülen gabin iddiaları yönünden yargılamaya devam edileceği istinaf ilamı da gözetilerek taraflara ihtarla bildirilmiş, ayrıca davalı vekili tarafından HMK 182.maddesi hükmü uyarınca ıslahın kötü niyetli yapıldığı noktasında, söz gelimi davayı uzatmak yahut sırf karşı tarafı rahatsız etmek için yapıldığına yönelik herhangi bir delil ve emare bulunmadığından davalı vekilinin bu yöndeki itirazları reddedilerek yargılamaya ıslah dilekçesi esas alınmak suretiyle devam olunmuştur. Nitekim, icra dosyasına ödeme yapılması ve istirdat davası şeklinde davanın ıslah edilmesi gözetildiğinde davacıların davayı uzatmak amaçlarının olmadığı aşikardır. Şu durumda; istinaf ilamının, davacılar vekilinin (1) numaralı istinaf sebebi yönünden mahkememizce tüm hususlar eksiksiz olarak yerine getirilmiş, önceki yargılamada yapılan usul hataları giderilmiş, istinaf ilamı kaldırma nedeni gözetilerek bu noktadaki usul eksikliği tamamlanmıştır.
Davacılar vekili tarafından sunulan 24/01/2022 tarihli ıslah dilekçesinde, özellikle A-7 ve A-8 madde başlıkları içerisinde 09/02/2016 tarihli sözleşmenin baskı altında imzalandığı ve bu sözleşme doğrultusunda davaya ve icra takibine konu çekin TBK 28. madde hükümleri uyarınca davacıların zor durumda bulunmasından ötürü davalıya verilmek zorunda kalındığı vakıasına dayanılmıştır. Bu halde; dava tam ıslah edildiğine göre artık somut olayda davacıların zor durumda kalmasından ötürü 09/02/2016 tarihli sözleşmeyi baskı altında imzalayıp imzaladıklarının ve çeki müzayaka halinde davalı tarafa verilip verilmediğinin araştırılması ve değerlendirilmesi zorunludur.
Ne var ki; … 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyasında davacıların gabine yönelik tüm bu iddiaları incelenmiş ve değerlendirme de yapılmıştır.
İşte tam bu sebeple:
Davacılar vekilinin (2) numaralı istinaf sebebi ve istinaf ilamındaki kaldırma gerekçeleri doğrultusunda; Bölge Adliye Mahkemesi”… 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı davasının sonunda verilen karar kesinleştiği taktirde 09/02/2016 tarihli sözleşmeyi baskı altında imzalamadığı davacı … yönünden kesinleşeceğinden dava sonucunda verilen kararın kesinleşmesinin beklenmesi gerektiği halde beklenmediğinden usule aykırı olduğu…” belirtilmiştir. Bu itibarla, davacılar vekilinin tam ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü gabin / müzayaka hali iddialarının istinaf ilamı uyarınca … 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyasının kesinleşmesine bağlı olduğu açıktır. Nitekim, mahkememizce de kaldırma ilamındaki gerekçe gözetilerek bu dosyanın kesinleşmesi beklenmiştir.
… 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin …Esas, … Karar sayılı dava dosyasında, davacının …, davalının … Ltd Şti olduğu, mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davacının davasının reddine karar verildiği, işbu kararın davacı tarafından istinaf edildiği, İstanbul BAM 3.H.D. 2017/475 Esas, 2017/653 Karar sayılı ilamıyla davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, davacının istinaf ilamına karşı süresi içerisinde temyiz yasa yoluna başvurduğu, Yargıtay 13. H.D. 27/06/2019 tarih 2017/9748 Esas 2019/7877 Karar sayılı ilamıyla istinaf ilamının düzeltilerek onanmasına karar verildiği, nihayetinde kararın 27/06/2019 tarihinde temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır.
Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/105 Esas sayılı dava dosyasında verilen karar temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğinden istinaf ilamı uyarınca davacının 09/02/2016 tarihli sözleşmeyi baskı altında imzalamadığı ve dava ve icra takibine konu edilen çeki zor durumda kalmasından ötürü davalıya vermediği sübuta ermiştir.
Davacılar vekili istinaf ilamındaki … 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin …Esas sayılı dava dosyası ve gabine yönelik değerlendirmelerinin doğru olmadığını, … 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyasında verilen ve kesinleşen kararında gabine yönelik iddiaların incelenmediğini 13/06/2022 tarihli dilekçesinde ileri sürmüş ise de; öncelikle belirtmek gerekir ki istinaf ilamının içeriği açık olup, ilk derece mahkemesi olarak mahkememizin nasıl hareket etmesi gerektiği somut olarak gösterilmiştir. İstinaf ilamına karşı mahkememizin hukuken veya eylemli olarak direnme kararı vermesi / direnmesi mümkün değildir. Öte yandan; …. 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyası fiziken ve aslı incelenmek üzere mahkemesinden celp edilmiş, gerçekten de; istinaf ilamında belirtildiği üzere davacıların gabin iddialarına yönelik olarak araştırma ve inceleme yapılmış, bu hususta gerekçe oluşturulmuştur. … 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyasında verilen karara karşı davacı vekili tarafından tarafından istinafa başvurulmuş, işbu dava dosyasında sunulan ıslah dilekçesinin aynısı aynı vekil tarafından 17/04/2017 tarihli istinaf dilekçesi olarak yazılmıştır. Ancak, … 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin …Esas sayılı dosyasında verilen kararı denetleyen İstanbul BAM 3. Hukuk Dairesi 2017/475 Esas, 2017/653 Karar sayılı ilamında; davacının gabine yönelik istinaf sebeplerini ayrıntılı olarak incelenmiş, istinaf mahkemesince istinaf ilamında buna ilişkin ayrıca gerekçe oluşturulmuştur.
Şöyle ki; İstanbul BAM 3. Hukuk. Dairesi 2017/475 Esas, 2017/653 Karar sayılı ilamında “…Davacının, istinaf dilekçesine ekli olarak sunmuş olduğu 2011 tarihli haricen taşınmazın devri ile ilgili sözleşme kapsamında 595.000 TL satış bedeli üzerinde anlaşma sağlandığı ve davacı ile dava dışı davalı şirketin ortağı … ile aralarında yapmış oldukları 17.02.2014 tarihli sözleşme ile taşınmazın satış bedeli 550.000 TL’ sinin satıcı …’ a ödendiği, geri kalan 45.000 TL in tapuda devirden sonra hesaplanacağı, tapuda devir işlemine kadar da bölgedeki kira rayiç bedeline göre eksik kalan meblağın tamamlanacağı, eğer tapuda devir işlemi yapılmazsa, …’ ın davacıya 500.000 USD bedel ile borçlu olduğunun kabul edildiği, böylece davacının geçersiz satış vaadi sözleşmesi ile taşınmazı teslim aldığı, sözleşmede belirtildiği üzere tapuda ferağ işlemi yapılmadığı takdirde, bu bedel üzerinden ödeme yapılacağının kararlaştırıldığı gözetildiğinde davacının zor durumda kaldığı için 18.01.2016 ve 09.02.2016 tarihli sözleşmeleri yapmak zorunda kalmadığı, davacının bu sözleşmeleri yapmasını zorlayan şartların oluşmadığı, aksine tapuda devir işlemleri yapılmadığı takdirde, ödemiş olduğu paranın ödeme tarihindeki değerini ve güncelliğini korumak için 500.000USD olarak geri alabileceği miktar kabul edilmiş iken, davalı şirketin SGK borçlarını üstlenerek, ödemeyi, sonra da geri istemekten vazgeçmeyi zorlayan şartların oluşmadığı, en azından 17.02.2014 tarihli sözleşmede kendisinin de kabul ettiği üzere tapuda devir işlemine kadar eksik ödenen satış bedelin kira rayiç değerine göre tamamlanacağı şartı gözetildiğinde davacının bu şekilde ödemeyi kendi iradesi ile tercih ettiği, bu haliyle davacının 18.1.2016 ve 09.02.2016 tarihli sözleşmelerle tapuda devir işlemlerini gerçekleştirmek zorunda olmadığı, ilk derece mahkemesi kararının dayandığı delillerle özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmediği…” belirlenmiştir. İstinaf ilamına karşı işbu davadaki ıslahın bire bir aynısı ve aynı gabin iddiaları bu sefer temyiz sebebi yapılarak Yargıtay incelemesine götürülmüş, ancak Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 27/06/2019 tarih 2017/9748 Esas 2019/7877 Karar ilamıyla gabine ilişkin tüm temyiz sebepleri de reddedilmiştir.
Nihayetinde, … 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin… Esas sayılı dava dosyasında verilen ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleşen kararda; davacının gabin iddialarının incelendiği ve değerlendirildiği açık olduğundan davacılar vekilinin bu yöndeki itirazları da yerinde değildir.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacılar vekilinin tam ıslah dilekçesine konu ettiği 09/02/2016 tarihli sözleşmenin baskı altında imzalandığı ve bu sözleşme doğrultusunda verilen çekin müzayaka halinde bulunulmasından ötürü davalı tarafa teslim edildiğine yönelik tüm gabin iddiaları … 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı davada verilen ve kesinleşen karar karşısında davacılar tarafından ispatlanamamıştır. … 8. Asliye Hukuk Mah.’nin … Esas sayılı dava dosyasında verilen ve kesinleşen karar, işbu dava dosyası açısından kesin delil niteliğindedir. Davacılar işbu kesin delil karşısında, gabin iddialarını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Davalının tazminat talebine gelince, alacaklı lehine tazminata karar verilebilmesi için, davanın alacaklı lehine neticelenmesi ve hüküm tarihi itibariyle dosyada tedbir kararının bulunması gerekir. Dava alacaklı lehine neticelendirilmiş ise de; 07/04/2016 tarihinde verilen ihtiyati tedbir kararı 06/03/2017 tarihinde kaldırıldığından, hüküm tarihi itibariyle dosyada tedbir kararı kalmadığından, İİK 72/4 maddesindeki yasal koşullar gerçekleşmediğinden, tazminata karar verilemeyeceği, nitekim kaldırma öncesindeki yapılan yargılamada tazminat talebinin reddedildiği, davalı vekilinin bu hususu istinaf ettiği ancak açıklanan nedenlerle istinaf mahkemesince davalının bu yöndeki tüm istinaf sebebplerinin gerekçesi de açıklanarak reddine karar verilmesi karşısında davalının tazminat talebinin yasal koşullar oluşmadığından reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının tazminat talebinin yasal koşullar oluşmadığından REDDİNE,
3-Alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 2.452,63 TL ve 3.140,00 TL ıslah harcının mahsubu ile fazladan alınan 5.511,93 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacılara veya vekiline İADESİNE,
4-Davacılar tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA
5-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri (183.500,09 TL) üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ nin 13/1. maddesi uyarınca belirlenen 28.525,01 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 07/12/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır