Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/880 E. 2022/855 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/880 Esas
KARAR NO : 2022/855

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/12/2021
KARAR TARİHİ : 20/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket, müteahhitlik yapan bir ticari işletme olduğunu, bu kapsamda inşa faaliyetleri yürüttüğünü, dava dışı … isimli firma da tekstil sektöründe hem yurt içi hem de yurt dışı çalışan ticari şirket olduğunu, 1.000.000,00 TL sermayeye sahip olan bu firma … Caddesinde bulunan genel merkezini, … adresine taşımaya karar verdiğini, adreste bulunan binada yönetim kurulu başkanı odaları, showroom ve genel merkezin, 15/12/2020 tarihine kadar “anahtar teslimi” inşası için müvekkili şirket ile anlaştığını, bu kapsamda davacı alacaklı müvekkili şirketi ile dava dışı … tekstil 17/09/2020 tarihinde anahtar teslim iş sözleşmesini akdedildiğini, müvekkili şirket 17/09/2020 tarihli sözleşme gereği edimlerini ifa ederken, bazı edimlerin gecikeceğini düşünerek dava dışı şirkete başvurduğunu, kendilerinden 15/12/2020 olan iş teslim tarihinin ileri ertelenmesi için ek süre talep ettiğini, dava dışı şirkette ise iş bu ek süreye esas işler ile ilgili ayrı bir sözleşme imzalamak şartıyla, 18/11/2020 tarihinde, müvekkili şirketin bu ek süre istemini kabul ettiğini, müvekkili şirkete işleri anahtar teslim usulünde teslim etmesi için15/12/2020’den 10/02/2021 tarihine kadar ek süre verildiğini, dava dışı şirket, “sözleşme imzalama şartıyla” ek süre istemini kabul etmesi üzerine tarafların, 30/11/2020 tarihinde “mobilya ve ahşap işleri anahtar teslim sözleşmesi” akdettiğini, sözleşme gereği müvekkili şirketin, sözleşmelere konu adresteki mobilya ve ahşap işlerini, verilen ek sürenin sonu olan 10/02/2021 tarihine kadar bitirmesi gerektiği husussunda tarafların anlaştığını, müvekkili şirket akdettiği iş bu 30/11/2020 tarihli sözleşme dahilinde tüm mobilya ve ahşap işlerinin tedariki ile montajı için davalı borçlu … unvanlı şirket ile iletişime geçtiğini, ticari, mali hususlarda anlaştığını, davalı borçlu iş bu 14/12/2020 tarihli sözleşmenin “Teslim Zamanı, Yeri, Sevk ve Montaj” başlıklı 5. madde gereğince sözleşeme konusu edimlerini, sözleşme tarihinden başlamak üzere 45 gün içinde en geç 27/01/2021’e kadar yerine getireceğini kabul ve taahhüt ettiğini, bu sözleşmedeki edimlerini gerektirdiği gibi yerine getiremediğini, itirazın iptali ile takibin devamını, davalı borçlunun alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yazılı sözleşmenin bulunduğunu, taraf imzalarının bulunduğunu, şirket yetkilisi tarafından onandığını, imza konusunda itirazının bulunmadığını, bu husussun Sulh hukuk ve devamı dilekçesinde geçmediğini, bu hususta itirazının olmadığını, davacı tarafın 15/12/2020 tarihinde sözleşme yapıldığını, 10/02/2021 tarihine vadenin uzatıldığını, ikinci kez de 01/03/2021 tarihine uzatıldığını beyan ettiğini, bu durum iddialarını doğruladığını, davalı taraf kendisine düşen kısmı ifa ederken davacı tarafın anlaştığı mimarlık ofisi ek taleplerde bulunduğunu, bunların masraflarını karşılamadığını, davalı taraf bu ek talepleri kendisine verilen bütçeden harcadığını ve ek taleplere yönelik ek bütçe verilmediği için işleri tamamlayamadığını, can ve mal güvenliği nedeniyle davalı taraf davacı taraf ile bir araya gelmediğini, işlerini tamamlayamadığını, hiçbir ticari şirket icra takibi ve dava yolları mevcutken bu süreleri kaçırmak pahasına, iyiniyetinden dolayı ekonomi inişli çıkışlı ilerlerken zarar etmeyi göze alıp ek süre veremeyeceğini, hayatın olağan akışı ve mantık kuralları gereği sabit olduğunu, ek sürelerin, davacı tarafça ek talepler davalı tarafa yaptırıldığı için verildiğini, yapılan ek işlere dair dekontların mevcut olduğunu, davacı tarafın gerekli ödemeleri yapmadığını, davacı taraf talebi ile yapılan ek işlerin, 3 adet kapı, doktor odası mobilyaları, şaft kapağı, kapılar, tuvalet bölmesi gibi ek hizmet ve malları yapıldığını, bedelinin ödenmediğini, itirazın iptali davasının reddini, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Dava, davacının dava dışı iş sahibi ile olan eser sözleşmesinin ifası kapsamında, davalı alt yükleniciye vermiş olduğu mobilya işinin ifasının ayıplı olduğu iddiası ile dava dışı iş sahibi tarafından kesilen ceza-i şart faturasının zarar kalemi şekliyle davalıya yansıtılması nedeniyle başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
… 6. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası celbedilerek incelendiğinde, davacı şirket tarafından 42.500,00-TL gecikmeden kaynaklı iş sahibi faturasının alt yükleniciye rücu edilmesi amacıyla başlatılan ilamsız takibe davalı borçlunun süresinde itirazı üzerine takibin durdurulmuş olduğu, icra dosyası içeriğine göre borçlu tarafından tebliğ için gider avansı yatırılıp itiraz dilekçesi alacaklıya tebliğ edilmemiş olduğundan davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olduğu görülmüştür.
Somut uyuşmazlıkta, dava dışı … ile davacı arasında 17.09.2020 tarihli “…Teslim Sözleşme” sözleşme (ek süre protokolü ekli) ve davacı ile davalı arasında düzenlenen 30.11.2020 tarihli, hükümleri ve nitelikleri gereği birbirinden bağımsız iki farklı sözleşme ilişkisi bulunmaktadır.
Hem dava dışı şirket ile davacı arasındaki hukuki ilişki hem davacı ile davalı arasındaki ilişki TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
Eser sözleşmesinde, işin uzmanı sayılan yüklenici, yapımını yüklendiği işi, özen borcu gereği olarak fen ve sanat kurallarına, sözleşme hükümlerine, kendisine duyulan güvene ve beklenen amaca uygun şekilde yapmakla ödevlidir.
Eser sözleşmelerini diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Zira; eser sözleşmesinde bir eserin, sonucun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf yani yüklenici, işin mahiyeti gereği işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapması ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınmasıdır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 471/3. Madde hükmü uyarınca; yüklenici eseri bizzat kendisi veya kendi iradesi altındaki bir kişiye yaptırmakla yükümlüdür. Gelişen teknoloji ve yapılan işlerin hacminin büyümesi, çok değişik yetenekleri ve becerileri gerektiren birçok işin bir arada yapılmasının zorunlu olması nedeniyle günümüzde eser genellikle bizzat yüklenici tarafından yerine getirilmemektedir. Eserin meydana getirilmesi borcunun bizzat yüklenici tarafından yerine getirilememesi hali taşeron – alt yüklenici ilişkisini beraberinde getirmiştir.
Taşeron (Alt yüklenici), yüklenicinin iş sahibine karşı meydana getirme yükümlülüğü altına girmiş olduğu eseri yüklenici ile yapmış olduğu ikinci bir eser sözleşmesi ile yükleniciye karşı meydana getirme yükümlülüğü altına giren kişidir. Burada yüklenicinin iş sahibine karşı sorumluluğu sona ermemektedir. Sözleşmenin nisbiliği ilkesi uyarınca da taşeronun iş sahibine karşı sorumluluğu bulunmamaktadır. Taşeron sözleşme yapmış olduğu yükleniciye karşı sorumludur.
Davacı dava dışı … ile davacı arasında 17.09.2020 tarihli sözleşme uyarınca geç teslim nedeniyle dava dışı şirket tarafından kendilerine kesilen 42.500-TL bedelli ceza-i şart fatura bedelini davalıya rücu ettiği iddiası ile huzurdaki davayı ikame etmiştir. İlgili sözleşme hükümlerinin sözleşmenin nisbiliği ilkesi uyarınca huzurdaki davaya uygulanma olasılığı bulunmamaktadır.
Dava dilekçesinden açıkça anlaşıldığı üzere davacının talebi davacı ile davalı arasında 30.11.2020 tarihli mobilya ve ahşap işleri tedarik ve montaj sözleşmesi ayrıca ve özel olarak akdedilmiş, ilgili sözleşmenin 8.maddesine göre de ayıp hali ve ceza-i şart düzenlenmesi yapılmıştır.
Bu noktada artık davacının dava dışı firma tarafından ayıplı ifadan kaynaklı ceza-i şart fatura bedelini davalıdan talep edip edemeyeceğinin incelenmesi gerekir.
Davacı ile davalı arasında 30.11.2020 tarihli mobilya ve ahşap işleri tedarik ve montaj sözleşmesi hükümlerinin incelenmesinde; dava dışı iş sahibi karşı üstlenilen borçların davalıya yükletilmesine ilişkin sözleşmesel bir rücu hakkının kararlaştırılmadığı anlaşılmaktadır. Özel olarak taraflarca kararlaştırılmış ve alt yüklenici konumundaki davalıyı borç altına sokan bir rücu halinin taraflarca öngörülmemiş olması karşısında, TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi hükümleri içeriğine göre de sözleşmenin nisbiliği ilkesi uyarınca da davalının asıl iş sahibine karşı sorumluluğu bulunmamasına karşın; iş sahibi tarafından davacıya kesilen faturanın davalıya rücu edilmesine yönelik yasal ve sözleşmesel bir dayanak bulunmamaktadır.
Huzurdaki davanın itirazın iptali niteliği ile takibe sıkı sıkıya bağlılığı karşısında tarafla arasındaki özel ayıp ve ceza-i şart hükümlerinin somut davada incelemesi yapılmamıştır. Kaldı ki davacı tarafça da takip talebinde açıkça belirtildiği üzere takibe dayanak husus 42.500,00-TL gecikmeden kaynaklı iş sahibi faturasının alt yükleniciye rücu edilmesi takip yapılmış, cevap dilekçesine karşı sunulan beyan içeriğinde de davalıya 14.12.2020 tarihli sözleşmesi gereğince cezai şart faturası kesilmediği, bu haklarının saklı olduğu, davacının davalı yüzünden ödemek zorunda kaldığı bedelin / yani uğramış olduğu zararın yansıtma faturası şeklinde olduğu açıkça zikredilmiş ve takip dayanağına da yazılmış olup; bu haliyle davalının kendi taraf olduğu sözleşme hükümlerinden ayrı olarak iradesini yansıtmayan, miktar ve şartlarına ilişkin söz sahibi olmadığı dava dışı şirketin davacıya kesmiş olduğu fatura bedelinden sorumlu olduğunun kabulü somut dosya içeriğine göre mümkün görülmemiştir.
Nihayeten, davalının sözleşmenin nisbiliği ilkesi uyarınca da davalının asıl iş sahibine karşı sorumluluğu bulunmamasına karşın; iş sahibi tarafından davacıya kesilen faturanın davalıya rücu edilmesine yönelik yasal ve sözleşmesel bir dayanak bulunmaması, davacının talebinin davacı ile davalı arasında 30.11.2020 tarihli mobilya ve ahşap işleri tedarik ve montaj sözleşmesi ayrıca ve özel olarak akdedilmiş, ilgili sözleşmenin 8.maddesine göre de ayıp hali ve ceza-i şart düzenlenmesine dair olması; bu hakların dava dilekçesinde dahi saklı tutulmuş olması; davalının var ise ayıplı ifasından yalnızca davacıya karşı sorumlu olması ve bunun da özel olarak sözleşme hükmüyle düzenlenmiş olması; asıl iş sahibinin davacı kestiği faturadan kaynaklı yasal ya da sözleşmesel rücu borcunun bulunmaması karşısında davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
Davanın esastan reddine yönelik karar nedeniyle davacının icra inkar tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine karar vermek gerekmiştir. Yine kötüniyet tazminatı, itirazın iptali davasına konu edilmiş bir alacağın mevcut olmadığının tespit edilmesi ve alacaklının da kötüniyetli olarak icra takibi başlatmış olmasının anlaşılması halinde borçlu lehine hükmedilebilecek bir tazminat olup, alacaklının icra takibinde kötü niyetli olduğunun iddia eden borçlu tarafça kanıtlanması gerekirken, somut olayda, davacının kötü niyetli olduğunun ileri sürülemeyeceği ve davacının kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden, davalının kötüniyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın reddine,
2-Davacının icra inkar tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine,
3-Davalının kötüniyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine,
4-Alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harçtan başlangıçta peşin alınan 513,30 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 432,60 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE.
5-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri olmadığından karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
8-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin davacıdan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
9-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde re’sen ilgili tarafa veya vekillerine İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.20/12/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır