Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/828 E. 2023/248 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/828 Esas
KARAR NO : 2023/248

DAVA : Sigorta (Kaza Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 21/11/2016
KARAR TARİHİ : 22/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Sigorta (Kaza Sigortası Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin yönetimindeki … plakalı araç ile seyir halinde iken davalı …Tic. Ltd. Şti.ne ait ve davalı …’ın kullandığı … plakalı aracın karşı şeritten gelerek kazaya karıştığını, olaya ilişkin olarak … l. Asliye Ceza Mahkemesinin … E.-…K, sayılı dosyası ile görülen davada, davalı sürücü …’ın ceza aldığını, kaza sonucu davacının yüzünde sabit iz kaldığını, ATK raporuna göre de % 4,1 oranında meslekte kazanma gücünde kayıp meydana geldiğini, davacının zararının karşılanmadığını, fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak kaydıyla, davalılar … Ltd. Şti, ve … açısından 25.000,00 TL manevi tazminat ile 1.000,00 TL maddi tazminat, davalı sigorta şirketi açısından 1,000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden işleyecek faizi ile birlikte ve maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsllen tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Cevap: Dava dilekçesi ve ekleri davalılara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Davalı … Sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının talebi yönünde zamanaşımı süresinin dolduğunu, KTK.mm 109 ve Sigorta Genel Şartlarının C.8 maddesi uyarınca talebin zaman aşımına uğradığını, kazanın meydana geldiği 22.10.2008 tarihinden itibaren 8 yıl geçtiğini, zamanaşımının 22.10.2016 tarihinde dolduğunu, davanın ise 05.12.2016 tarihinde açıldığını, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davanın zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, davacının kanunda belirtilen başvuru şartını yerine getirmediğini, 6704 sayılı Torba Yasanın 5.maddesi ile 2918 sayılı KTKmun 97,maddesinin değişikliğe uğradığını, davada 6704 sayılı Yasa hükümlerinin uygulama alanı bulunduğunu, değişikliğe göre zarar gören davacının dava açmadan önce sigorta şirketine başvuruda bulunması gerektiğini, davacının başvuruda bulunmadığını, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, 6100 sayılı HMK-nun 114,maddesi uyarınca davacının dava şartını yerine getirmediğini, kaza ile ilgili davalı şirkete yeterli ve gerekli evraklar ile müracaat edildiğine dair dava dilekçesi ekinde herhangi bir belgenin yer almadığını, delillerin ibrazı gerektiğini, davacı delillerinin tebliğine kadar cevap ve delil sunma haklarını saklı tuttuklarını, 22.10.2008 tarihli kazaya kanşan …plakalı aracın davalı şirkete 08,12.2007-2008 tarihleri arasında … nodu ZMS5 Poliçesi iie sigortalı olduğunu, poliçe teminat limitinin kaza tarihi itibariyle kişi başına 125-000,00 TL olduğunu, teminat limitinin bildirilmesinin davayı kabul anlamına gelmediğini, davalı şirketin poliçede belirtilen azami limitlerde ve sigortalının kusuru oranında sorumlu tutulabileceğini, bu nedenle kazaya karışan tarafların kusur oranlarının tespiti bakımından dosyanın ATK Trafik İhtisas Dairesine gönderilmesini ve kusur raporu alınmasını talep ettiklerini, sigortalısının kusurlu olması halinde davalının kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı sorumluluğuna gidilebileceğini, sigortalının kusuru yoksa davalının sorumluluğundan söz edilemeyeceğini, dava dilekçesi ekinde kaza tespit tutanağı bulunmadığından tarafların kusur oranlarının bilinemediğini, davacının söz konusu kaza sebebiyle meydana gelmiş bir maluliyetinin bulunup bulunmadığının ve varsa oranının belirlenmesi gerektiğini, bu amaçla Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalına şevkini talep ettiklerini, alınacak raporda trafik kazası dolayısıyla maluliyetin mevcudiyetinin tespiti halinde, maluliyetin geçici nitelikte olup olmadığının, kaza ile netice arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığının ve maluliyetin sürekli olup olmadığının belirlenmesi gerektiğini, ayrıca maluliyetin tazminat gerektirip gerektirmediğinin de açıklığa kavuşturulması gerektiğini, davacının maluliyetine rağmen bu durumdan etkilenmiyorsa, kazanç kaybına uğramadan hayatım sürdürebilfyorsa, maluliyet tazminatına hükmedılmemesini ya da durumun tazminat hesabında dikkate alınması gerektiğini, maluliyet sebebi ile oluşan zararların uzman bilirkişilerce hesaplanması gerektiğini, hesaplamada asgari ücretin dikkate alınmasını, davacıya, SGK tarafından rücuya tabi herhangi bîr ödeme veya gelir bağlama işlemi yapılıp yapılmadığının tespiti gerektiğini, kaza esnasında davacının emniyet kemerinin takılı olup olmadığının tespiti ile tazminat hesaplanması halinde müterafik kusur nedeniyle tazminattan indirim yapılmasını talep ettiklerini, emniyet kemeri takmamanın açık şekilde kusur sayılacağının Yargıtay Kararlan ile kabul edildiğini, sigortacının sorumluluğunun belgelerin ibrazından İtibaren 8 iş gününden sonra muaccel hale geleceğini, davacı tarafından başvuruda bulunulmadığından davalı sigorta şirketinin temerrüde düşmediğini, davalının faiz sorumluluğunun ancak dava tarihinden itibaren söz konusu olabileceğini ileri sürerek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; 2918 sayılı KTK.nun 97.maddesinde yapılan değişiklik ile dava açılmadan önce sigorta şirketine yazılı başvuruda bulunulması ve sigorta kuruluşunun başvurudan itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu cevaplaması gerektiğinin düzenlendiğini, başvuru cevaplanmaz veya verilen cevap talebi karşılamadığında dava açılabileceğini, bu başvurunun dava şartı olduğunu, davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, davalı şirket şoförünün meydana gelen kazada kusuru bulunmadığını, davalı sürücü …’ın kendi şeridinde ilerlerken, davacının kusuru nedeniyle davalı şirkete ait tırına çarptığını ve kazanın meydana geldiğini, soruşturma ve kovuşturma sırasında sürücüye atfedilen kusur durumunu kabul etmediklerini, bilirkişi incelemesi ile kusur raporu alınmasını istediklerini, sürücünün kusuru bulunmadığından, davalı şirketin tazminat sorumluluğu bulunmadığını, talep edilen manevi tazminat miktarının kusur oranlan karşısında fahiş olduğunu, davacının meslekte kazanma gücünde % 4,1 oranında kayıp olduğuna ilişkin raporun kendilerine tebliğ edilmediğini, yokluklarında yapılan tespiti kabul etmediklerini ve yeniden rapor alınmasını talep ettiklerini ileri sürerek davarım reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …’a usulüne uygun davetiye tebliğ edilmiş olmasına rağmen davalı davaya herhangi bir cevap vermemiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Tartışılması, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Mahkememizce kaldırma ilamı öncesinde;
“…Dava, trafik kazası nedeni ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda, 22/10/2008 tarihinde davacı idaresindeki … plaka sayılı araç ile davalı … İdaresindeki … plaka sayılı aracın karıştığı trafik kazası neticesinde davacının yaralandığı ve davacıda %4,1 oranında daimi iş gücü kaybı meydana geldiği, iyileşme süresinin 2 aya kadar uzadığı, kazanın meydana gelmesinde bölünmüş yoldaki araç trafiğini kontrol etmeden ve hızla yaklaşan davacı idaresindeki aracın geçişini beklemeden tali yoldan ana yola çıkan davalı sürücü …’ın asli (%75), kavşağa yaklaşırken hızını azaltmayan davacının tali (%25), oranında kusurlu olduğu …. 1. Asliye Ceza Mahkemesinin …Esas, … Karar sayılı dosyası, Adli Tıp 3. İhtisas Dairesinin 09/01/2015 tarihli raporu, … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ve mahkememizce tanzim ettirilen 10/09/2018 tarihli kusur ve aktüreya raporundan anlaşılmakla davacının daimi iş gücü kaybı ve geçici iş göremezlikten kaynaklı maddi zararının davalılardan tahsiline karar vermek gerekmiş, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur oranları, hakkaniyet ilkesi gereği meydana gelen zararın ağırlığı dikkate alınarak davacı lehine 20.000,00 TL manevi tazminat takdirine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir…” şeklinde karar verilmiş, işbu karara karşı davalılar … Sigorta A.Ş. ile …Ltd. Şti. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 04/11/2021 tarih ve 2019/2290 Esas – 2021/1843 Karar sayılı ilamında;
“…Dosya kapsamından; Davacı yönetimindeki … plakalı araç ile davalı … Ltd. Şti.ne ait, davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı, diğer davalı …’ın kullandığı … plakalı aracın karıştığı kazada, davacının yaralanması nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep dildiği anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde 6704 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değişiklik yapılarak, zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği belirtilmiştir. 6704 sayılı Kanun’un 26.04.2016 tarih, 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanması ile yayım tarihi olan 26.04.2016 tarihinden itibaren KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlüğe girmiştir.
Yasal değişiklikle birlikte, artık mahkemede dava açılmadan önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvuru yapılması zorunlu hale getirilmiştir. KTK’nın 97. maddesi ile getirilen bu başvuru koşulu HMK’nın “dava şartlarını” düzenleyen 114/2. maddesinde yer alan “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmü kapsamında özel bir dava şartıdır.
Dava şartları, davanın esası hakkındaki yargılamanın devamı için gerekli olan şartlar olup, davanın açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır. HMK’nın 115/2 maddesi uyarınca mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
KTK’nın 97. maddesi ile getirilen başvuru koşulu da tamamlanabilir bir dava şartı niteliğinde olduğundan mahkemece bu dava şartı yerine getirilmeksizin dava açıldığının tespiti halinde, davacı vekiline 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde öngörülen başvuruya ilişkin eksikliği gidermesi için kesin süre verilmeli, başvuru yapılması halinde başvurunun akıbeti beklenmeli, sigorta şirketince 15 gün içinde cevap verilmemesi veya verilen cevabın talebi karşılamaması halinde dava şartının yerine getirildiği kabul edilerek davanın esasına girip deliller toplanıp değerlendirilerek ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmeli, kesin süre içinde başvuruya ilişkin dava şartının yerine getirilmemesi halinde ise bu kez dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, dava tarihi olan 21/11/2016 itibariyle 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olup davacı tarafça dava tarihinden önce davalı sigorta şirketine başvurulduğu iddia ve ispat edilmediği gibi yargılama aşamasında da dava şartı noksanlığının giderilmemiştir.
Zamanaşımı istinafı açısından;
Dava dilekçesi davalı sigorta şirketine 15/12/2016, diğer davalı şirkete 16/12/2016 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı … Sigorta AŞ vekili tarafından 29/12/2016 tarihli süresinde verilen dilekçe ile zamanaşımı defi’inde bulunulmuş, davalı … Tic Ltd Şti. vekilince 30/12/2016 tarihli süresinde cevap dilekçesi verilmişse de zamanaşımı defi’inde bulunulmamıştır.
Gerekçeli kararda zamanaşımı tartışılmamış olmakla beraber, 16/01/2019 tarihli oturumda “2918 sayılı yasanın 109/2 maddesi kapsamında 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edildiği de dikkate alınarak zamanaşımı itirazının reddine karar verilmiştir.
Davalı …Şti. vekili cevap dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunmamıştır. HMK’nın 319.maddesine göre savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda HMK’nın 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defii, davacının açık muvafakati ile yapılabilir. Eldeki davada davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürmediğine ve davacı tarafından açık muvafakati bulunmadığına göre istinaf aşamasında ileri sürülen zamanaşımı def’inin nazara alınması olanaklı değildir. Davalı … Şti. vekilinin zamanaşımına değinen istinaf itirazı yerinde değildir.
2918 Sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmü, yine aynı Kanun’un 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından, sürücü ve diğer sorumlular arasında bir ayrım yapılmamış, kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür.
Ceza Kanunu’nda öngörülen daha uzun ceza zamanaşımı (uzamış zamanaşımı) süresi, olay tarihinden itibaren işlemeye başlar. Sürenin işlemeye başlaması için zarar görenin zararı ve onun failini öğrenmesi gerekmez. Eyleme uyan taksirle yaralama suçunun ceza davası zamanaşımı süresi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66/1-e maddesine göre 8 yıl olduğundan açılan dava 8 yıllık dava zamanaşımı süresine tabidir.
Somut olayda; davacının 22.10.2008 tarihinde meydana gelen kazada yaralandığı, davalı sürücü … hakkında … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas …karar sayılı karar ile taksirle yaralama suçundan mahkumiyetine karar verildiği görülmektedir. Dava dilekçesi anlatımda davacının yaralanması nedeni ile gelişen durum olduğuna yönelik bir durumdan söz edilmemiştir.
Davaya konu trafik kazasının aynı zamanda 5237 sayılı TCK’nun 89/1 maddesinde düzenlenen ve taksirle yaralama olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması, bu eylemle ilgili ceza davasının TCK’nun 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 sayılı KTK’nun 109/2 maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması; Davanın olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçtikten sonra 21/11/2016 tarihinde açılmış olması karşısında, somut olayda uzamış ceza zamanaşımının gerçekleştiği açıktır. DAVALI … SİGORTA A.Ş. VEKİLİNİN ZAMANAŞIMINA DEĞİNEN İSTİNAF İTİRAZI YERİNDEDİR.
Dosyada aldırılan 19/09/2018 tarihli kusur ve aktüer bilirkişi raporunda, davacı sürücü ….’ in 25 oranında tali, … plakalı aracın sürücüsü davalı …’ ın % 75 oranında asli kusurlu olduğu görüşü açıklanmış, ATK 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 09.01.2015 tarihli raporunda kazalı davacının geçirmiş olduğu trafik kazası nedeniyle meslekte kazanma gücünde azalma oranının % 4,1, iyileşme süresinin 2 ay olduğunun belirtildiği açıklanarak hesaplama yapılmıştır.
Davalı … Sigorta AŞ istinafı açısından;
KTK 98. maddesinde SGK’nun sorumlu olduğu tedavi giderleri açıkça sayılmıştır. Bu giderler kapsamında geçici iş göremezlik tazminatının bulunmadığı açıktır. Bu doğrultuda poliçenin ve genel şartların tarafı olmayan SGK’yı yasal düzenleme olmaksızın tüm sağlık gideri teminatı kapsamındaki tazminat kalemlerinden sorumlu tutmak mümkün olmayacaktır. Ayrıca sigorta şirketleri tarafından poliçe bazında KTK 98. maddesindeki sayılanlar kapsamında SGK’ya katkı payı aktarımı yapıldığı nazara alındığında, KTK 98.madde kapsamı dışında sağlık giderleri teminatı içinde kalan tazminat kalemlerine ilişkin sigortalıdan alınan prim ücretleri sigorta şirketlerinin uhdesinde kalmaktadır. Bu doğrultuda sigorta şirketlerinin KTK 98. madde dışında kalan sağlık gideri teminatı kapsamındaki geçici iş göremezlik tazminatından poliçe limiti ile sorumluluğu devam edecektir. Davalı … Sigorta AŞ vekilinin geçici iş görmezlik tazminatından sorumlu olmadığına değinen istinaf itirazı yerinde değildir.
Hükme esas alınan 10/09/2018 tarihli kusur ve aktüer raporda, aktüer bilirkişi tarafından hesaplama yapılmış olmakla, Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin bilirkişinin sıfatına değinen istinaf itirazı da yerinde değildir.
İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan 10/09/2018 tarihli kusur ve aktüer rapor, davalı … Tic Ltd. Şti. vekiline 28/09/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, rapora beyanda bulunulmamıştır. Bu haliyle HMK’nın 357/1 maddesi çerçevesinde davalı …Tic. Ltd. Şti. tarafından bilirkişi raporuna süresinde itiraz edilmediği ve kusura ilişkin değerlendirme davacı taraf için usulü kazanılmış hak oluşturduğundan, davalı vekilinin istinaf itirazı yerinde değildir.
10/09/2018 tarihli kusur ve aktüer rapordaki hesaplamaya ve hükme esas alınan “Davacının meslekte kazanma gücünden azalma oranının % 4,1 olduğu, tıbbi iyileşme süresinin 2 ay olduğuna ilişkin” ATK 3. İhtisas Kurulunun 09/01/2015 tarihli raporu açısından, Mahkemece 17/01/2018 tarihli, davalı … Ltd. Şti. vekilinin de hazır olduğu oturumda “yeniden rapor alınmasına yer olmadığına” ilişkin vermiş olduğu karar ile de değerlendirildiğinde, bahsi geçen raporun hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. ” Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, yaralanmanın mahiyeti, kusur durumu ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları ve yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında, mahkemece, kaza tarihine göre MANEVİ TAZMİNAT MİKTARI BİR MİKTAR YÜKSEK belirlenmiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı … Sigorta A.Ş. vekili ve davalı …. Tic. Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına.” denilerek Mahkememiz kararı kaldırılmış, dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarara dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, istinaf ilamında sigorta şirketine yazılı başvuru yapılması gerektiğine ilişkin kaldırma nedeni doğrultusunda, davacı vekiline davalı sigorta şirketine yazılı başvuru yapmak üzere yeterli süre ve imkan verilmiş, davacı vekili tarafından yazılı başvuru yapılarak 2918 sayılı KTK 97. maddesi hükmü uyarınca bu noktadaki usuli eksiklik tamamlanmıştır. Yazılı başvuru evrakının 13/04/2022 tarihinde davalı sigorta şirketine tebliğ edildiği, davalı sigorta şirketinin yazılı başvuruya karşı olumlu / olumsuz herhangi bir cevap vermediği, mahkememizce yazılan müzekkereye istinaden verilen cevapta; davalı sigorta şirketinin 21/10/2022 tarihinde davacının yazılı başvurusunun sigorta şirketine ulaştığı, ancak yapılan değerlendirme neticesinde herhangi bir ödeme yapılmayacağının bildirildiği görülmüştür. 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesi ile getirilen başvuru koşulu tamamlanabilir bir dava şartı niteliğinde olup, davacı tarafından sigorta şirketine yazılı başvuru yapılmakla dava şartı noksanlığı sonradan giderilmiş, bu suretle istinaf ilamında işaret edilen şekilde usuli eksiklik tamamlanmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 109. maddesinde Zamanaşımı “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” şeklinde düzenlenmiştir. Somut olayda; davacının 22.10.2008 tarihinde meydana gelen kazada yaralandığı, davalı sürücü … hakkında … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin …Esas…Karar sayılı ilamı ile taksirle yaralama suçundan mahkumiyetine karar verildiği görülmektedir. Dava dilekçesi anlatımda davacının yaralanması nedeni ile gelişen durum olduğuna yönelik bir durumdan da söz edilmemiştir. Davaya konu trafik kazasının aynı zamanda 5237 sayılı TCK’nun 89/1. maddesinde düzenlenen ve taksirle yaralama olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması, bu eylemle ilgili ceza davasının TCK’nun 66/1-e maddesi uyarınca 8 yıllık zamanaşımı süresine tabi olması, 2918 sayılı KTK’nun 109/2. maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması; davanın olay tarihi üzerinden 8 yıl geçtikten sonra 21/11/2016 tarihinde açılmış olması karşısında, somut olayda uzamış ceza zamanaşımının gerçekleştiği sabit olmakla, istinaf ilamında belirtildiği üzere davalı … Sigorta A.Ş. yönünden davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
6098 sayılı TBK’nun 56. (818 sayılı BK’nun 47.) maddesi hükmüne göre, Hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli ve tarafların kusur durumu da gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K’nun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Manevi tazminat yönünden, davacının trafik kazası sonucunda yaralanması ve malul kalması nedeniyle manevi olarak elem ve ızdırap duyacağı / manevi zarara uğrayacağı muhakkaktır. Ancak, manevi tazminatın amacı, istemde bulunanın manevi zararlarını uygun bir miktarda karşılamak olduğu kadar, sebepsiz zenginleşmesine de yer vermemektir.
Mahkememizce, yukarıda açıklanan ilkeler ve istinaf ilamındaki “manevi tazminat miktarı bir miktar yüksek belirlenmiştir” şeklindeki kaldırma nedeni de nazara alınarak kazanın oluş şekli, tarafların kusur durumları, davacının yaralanma düzeyi ve maluliyet oranı, olay tarihinde paranın alım gücü, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, hakkaniyet ilkesi hep birlikte değerlendirildiğinde, davacı … için 10.000,00 TL manevi tazminata karar verilmiş, bu suretle Mahkememizdeki vicdani kanıya göre hükmedilen tutarın adalet duygusunu pekiştirecek, bir nebze olsun davaya konu trafik kazası sebebiyle duyulan elem ve üzüntüyü dindirecek ve tatmin edecek düzeyde olduğu, ayrıca tarafların zenginleşmesine – fakirleşmesine mahal vermeyeceği, istinaf ilamındaki kaldırma nedeninin de bu suretle karşılandığı değerlendirilmiş, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü yönünde karar verilmiştir.
Davalıların maddi tazminata ilişkin sair tüm istinaf sebeplerinin reddedilmesi ve istinaf ilamında bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırı bir durum olmadığının açıklanması karşısında, davacı … lehine önceki hükümde olduğu üzere maddi tazminata hükmedilmiş, ancak yukarıda belirtilen kaldırma nedeni doğrultusunda davacının davalı … Sigorta A.Ş. yönünden açtığı maddi tazminat davasının zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilerek nihayetinde aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile;
I. MADDİ TAZMİNAT
1-Davacı … için 768,58 TL geçici iş göremezlik, 19.840,10 TL sürekli iş göremezlik olmak üzere toplam 20.608,68 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 22/10/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … Tic. Ltd. Şti.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
2-Davacının davalı … Sigorta A.Ş. yönünden açtığı maddi tazminat davasının zaman aşımı nedeniyle REDDİNE,
II. MANEVİ TAZMİNAT
Davacı …’in manevi tazminat talebinin KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile; 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 22/10/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … Ltd. Şti.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin REDDİNE,
III.HARÇ
Kabul edilen dava değeri (20.608,68 TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplamı 30.608,68 TL) üzerinden alınması gereken 2.090,87 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 29,20 TL harç ve 312,35 TL tamamlama harcının mahsubu ile eksik kalan bakiye 1.749,32 TL harcın davalılar … ve …Tic. Ltd. Şti.’den müştereken ve müteselsilen alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
IV.YARGILAMA GİDERİ
Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 29,20 TL peşin harç, 312,35 TL tamamlama harcı, posta ve tebligat masrafı 475,00 TL ve 1.200,00 TL olmak üzere toplam 2.016,55 TL yargılama giderinden kabul ve ret oranına göre hesaplanan 1.353,33 TL yargılama giderinin davalılar … ve …. Ltd. Şti.’den müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
V.VEKALET ÜCRETİ
1-Maddi Tazminat Yönünden;
a)Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri (20.608,68 TL) üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. maddesi uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, ancak önceki kararın yalnızca davalı … Tic. Ltd. Şti. tarafından istinaf edilmesi ve davacının ise herhangi bir istinaf talebinde bulunmaması nedeniyle davalılar lehine vekalet ücreti yönünden usuli kazanılmış hak oluştuğundan önceki hükümde karar altına alınan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve …Tic. Ltd. Şti.’den müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE
b)Davalı … Sigorta Anonim Şirketi yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri (20.608,68 TL) üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1.4. maddesi uyarınca belirlenen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya VERİLMESİNE,
2-Manevi Tazminat Yönünden;
a)Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri (10.000,00 TL) üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/1.4. ve 13/1. maddesi uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, ancak önceki kararın yalnızca davalı …Tic. Ltd. Şti. tarafından istinaf edilmesi ve davacının ise herhangi bir istinaf talebinde bulunmaması nedeniyle davalılar lehine vekalet ücreti yönünden usuli kazanılmış hak oluştuğundan önceki hükümde karar altına alınan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve …Tic. Ltd. Şti.’den müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
b)Davalı …Ltd. Şti yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri (15.000,00 TL) üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/2. ve 13/1. maddesi uyarınca manevi tazminat davasının kısmen reddi nedeniyle davacı yararına belirlenen vekalet ücretinin geçilmemesi koşuluyla belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya VERİLMESİNE,
HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan anacak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 22/03/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır