Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/823 E. 2023/264 K. 27.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
ASLİYE 2.TİCARET MAHKEMESİ

DOSYA NO : 2021/823
KARAR NO : 2023/264

DAVA : TAZMİNAT (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 14/12/2021
KARAR TARİHİ : 27/03/2023

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında görülen TAZMİNAT davasının mahkememizde yapılan yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davalı … Anonim Şirketine ZMSS poliçesi ile sigortalı, dava dışı … sevk ve idaresindeki … (…) plakalı aracın, yaya konumundaki davacı müvekkiline çarpması sonucu çift taraflı, yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, müvekkilinin herhangi bir kusuru olmadığını, kaza sonucunda müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığını belirterek, şimdilik (HMK 107. maddesi gereği Belirsiz alacak davasındaki geçici talebimizdir) sürekli iş göremezlik için 100,00.-TL, geçici iş göremezlik için 50.00.-TL, bakıcı gideri için 50,00-TL olmak üzere toplam 200,00.-TL tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrit (avans) faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı taraf davaya cevap vermemiştir. Cevap süresi geçtiktan sonra davalı vekilinin verdiği beyan dilekçesinde özetle; usulüne uygun belgelerle müracaat edilmediğini, mahkemenin yetkili olmadığını, yeniden malüliyet ve ayrıca kusur raporu alınması gerektiğini, geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı taleplerinin teminat dışında kaldığını, geçici bakıcı gideri yönünden %50 civarında hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğini, avans faizi istenemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
Dava; trafik kazasından kaynaklanan maddi zararların giderilmesi talebine ilişkin tazminat davasıdır.
Taraflar arasında kazanın varlığı, davacının olay nedeniyle yaralanması ve sigorta poliçesi hususlarında tartışma bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık; kazadaki kusur durumu ve tazminat miktarı konusunda toplanmaktadır.
Olaya ilişkin hasar dosyası, trafik kazasının oluşumuna ilişkin soruşturma evrakları, tedavi belgeleri, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına ilişkin kolluk araştırma sonuçları ve alınan bilirkişi raporları, toplanan sair deliller, yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava dilekçesinin davalıya 04/01/2022 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 09/02/2022 tarihinde HMK.nun 127.maddesinde belirtilen 2 haftalık cevap süresi geçtikten sonra cevap dilekçesi verdiği anlaşıldığından yetki ilk itirazı kabul edilmemiştir. Kaldı ki davalı vekili mahkememizin yetkisine itiraz etmiş ise de HMK.nun 19/2.maddesi gereğince yetkili mahkemeyi göstermediğinden itirazı dikkate almaya gerek yoktur.
Ancak;
Dava devam ederken davacı vekili 23.03.2023 tarihli dilekçesi ile müvekkilinin maddi zararlarının davalı tarafından giderilerek tazminat ödemesi yapıldığını, böylelikle davanın konusuz kaldığını belirterek davanın konusuz bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
Bunun üzerine davalı vekili 12/04/2023 tarihli dilekçesi ile davacı taraf ile sulh olunduğunu, yargılama gideri ile vekalet ücreti taleplerinin olmadığını, arabuluculuk ücretinin ise davacı yana yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Öncelikle davacı taraf Suriye vatandaşı olduğundan teminat yatırması gerekip gerekmediği hususu MÖHUK.nun 48.ve HMK.nun 84. Madde hükümleri çerçevesinde incelemek gerekmektedir. Zira bu husus HMK.nun 114/1-ğ.maddesi gereğince dava şartlarındandır. Dava şartları kamu düzenini ilgilendirmekte olup, re’sen nazara alınır.
Görülen hukuk davalarında teminat aranmaması koşulu bilindiği üzere karşılıklılık şartına bağlıdır. Suriye bu konuda hükümler taşıyan 1954 tarihli Lahey sözleşmesine taraf değildir.
Bu nedenle Devletimiz ile Suriye arasında ikili anlaşma imzalanmak üzere Ülkemiz ile Suriye arasında 09.04.2009 tarihinde imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ve Suriye Arap Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Ticari Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşması”nın yürürlüğe giriş tarihlerinin tespitine yönelik Bakanlar Kurulu Kararnamesi çıkartılması için başlatılan süreç akim kalmıştır (Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk İşleri Genel Müdürlüğü’nun 17.10.2017 tarih ve 87016113-400.22.06-2017/12960778 sayılı, 2015/1181 Esas ve 2016/961 Esas konulu yazıları). Zira 244 sayılı Kanun’un 3. maddesi “Bir milletlerarası andlaşma, yukardaki fıkrada söz konusu yürürlük tarihinin tesbitine dair kararnamede belirtilen yürürlüğe giriş tarihinde kanun kuvvetini kazanır.” hükmünü içermektedir. Uygulamada onay süreci tamamlanmış bulunan uluslararası andlaşmaların, iç hukukumuz bakımından yürürlüğe giriş tarihinin tespiti için Bakanlar Kurulu Kararnamesi çıkartılması gerekmektedir. Bu süreç henüz sonuçlanmamıştır.
Suriye’de yaşanmakta olan olumsuz gelişmeler ve asayiş durumundaki zafiyet nedeniyle Türkiye Şam Büyükelçiliği ve Halep Başkonsolosluğumuzun faaliyetleri geçici olarak askıya alınmıştır. Bu çerçevede, vatandaşlarımıza ilişkin adli, hukuki ve idari yazışmalar ile Suriye makamları nezdinde takip edilmesi gereken adli/idari yardımlaşma hususlarındaki sorunlar, Suriye’de yaşanan iç çatışmalar ve güvenlik şartlarının olumsuzluğu nedeniyle halen devam ettiği ilgili kurumlarla yapılan yazışmalardan anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak Türkiye ve Suriye arasından usulüne uygun olarak yürürlüğe girmiş bir adli yardım anlaşması bulunmadığından karşılıklılık ilkesi gereği davacı teminattan muaf sayılamaz.
Öte yandan; İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı Uluslararası Koruma Genel Müdürlüğü Geçici Koruma Daire Başkanlığı’nın 27.07.2022 tarihli cevabi yazılarına göre davacının GEÇİCİ KORUMA STATÜSÜNDE olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere göçmen, geçici koruma ile mültecilik farklı şeylerdir.
Mülteci: Uluslararası hukukta bu kavram, vatandaşı olduğu ülke dışında olan ve “ırkı, dini, tabiiyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncesi nedeniyle zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu” için vatandaşı olduğu ülkeye dönemeyen veya dönmek istemeyen kişileri ifade etmektedir.
Sığınmacı, mülteci olarak uluslararası koruma arayan ancak statüleri henüz resmi olarak tanınmamış kişilere denir. Bu terim genellikle, mülteci statüsü almaya yönelik başvurularının hükümet ya da Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) tarafından karara bağlanmasını bekleyen kişiler için kullanılır. Statüleri resmi olarak tanınmamış da olsa, sığınmacılar menşei ülkelerine zorla geri gönderilemezler ve haklarının korunması gerekir.
Göçmen ise, hem maddi ve sosyal durumlarını iyileştirmek hem de kendileri veya ailelerinin gelecekten beklentilerini arttırmak için başka bir ülkeye veya bölgeye göç eden kişi ve aile fertlerini kapsamaktadır.
Türkiye’de ki Suriyelilerin hukuki durumna gelince: Türkiye’deki Suriyeliler “geçici koruma” statüsündedir. Geçici Koruma Daire Başkanlığı’nın 25/07/2022 tarihli cevabi yazısında da bu açıkça belirtilmektedir (en azından davacımız yönünden). Geçici koruma, ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen ve haklarında bireysel olarak uluslararası koruma statüsü belirleme işlemi yapılamayan yabancılara sağlanan korumayı ifade etmektedir.
6458 sayılı kanun kapsamında yayınlanan Geçici Koruma Yönetmeliğine göre; Suriye’den Türkiye’ye gelen yaklaşık 2 milyon kayıtlı kişinin statüsü “Geçici Koruma”dır ve bireysel prosedür olan şartlı mülteci statüsü için başvuru yapamazlar. Bunlara mülteciler gibi vatandaş muamelesi yapılamaz. Vatandaşların yararlandığı haklardan yararlanamazlar. Öyle ise yabancılık statüsünde olduklarından, taraf oldukları hukuk davalarında teminat yatırmaları gerekmektedir. Davacı tarafa 11.11.2022 tarihli celsede teminat yatırması için süre verilmiş, ancak yatırılmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, talep gibi yargılama giderlerinin gideri yapan taraf üzerinde bırakılmasına ve tarafların lehine/aleyhine vekalet ücreti ve yargılama gideri hükmedilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
Konusuz kalan dava hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
1-Alınması gereken karar ve ilam harcı 179,90-TL olup, peşin alınan 59,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60-TL harcın DAVACIDAN ALINARAK HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
2-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin GİDERİ YAPAN TARAF ÜZERİNDE BIRAKILMASINA,
3-Tarafların lehine/aleyhine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
4-Taraflarca yatırılan avansın kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde ilgili tarafa İADESİNE,
5-Dava şartı arabuluculuk sürecinde Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin, davacıdan 6183 sayılı Kanuna göre tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
Dair, tarafların yokluğunda, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.27/03/2023

KATİP

HAKİM