Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/8 E. 2021/517 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/8
KARAR NO : 2021/517

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
DAVA TARİHİ : 22/06/2018
KARAR TARİHİ : 08/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan sıra cetveline itiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle müvekkilinin bankalar arası kredi işlemleri sebebiyle müflis bankadan alacaklı olduğunu, davalı şirketin iflası üzerine iflas idaresine karşı kayıt talebinde bulunduklarını, alacağın 861.216,98-TL lik kısmının haksız olarak reddedildiğini belirterek kayıt kabul kararı verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile davanın süresinden sonra açılmış ise usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin iflasına karar verildiğini, tasfiyenin fon tarafından yürütüldüğünü, yapılan inceleme sonucunda davacının alacağınını 8.176.281,10-TL lik bölümü kabul edilmiş ise de bunun sistemsel hata nedeniyle oluştuğunu, davacının gerçek alacağının 7.296.454,56-TL olduğunu, bu şekilde sıra cetveline kaydı gerektiğini, diğer taleplerin reddine karar verilmesini savunmuştur.
Uyuşmazlık konusunun ana para alacağına ilişkin herhangi bir uyuşmazlığın olmadığı açık olmakla, kayıt ve kabule esas olan, varlığı tartışmasız kabul edilen, yabancı paranın ana alacak kısmı dikkate alındığında ve dayanak olan sözleşme hükümleri çerçevesinde ve takip konusu alacak türleri dikkate alındığında iflas tarihi öncesi itibari ile davacının davalıdan talep edebileceği faiz olup olmadığı, varlığı tartışmasız kabul edilen ana para miktarı ile ilgili temerrüt faizi ve akdi faiz hesap edilmesinin gerekip gerekmediği, buna göre temerrüt tarihinin ne olduğu, davacı tarafından keşide edilen ihtar olup olmadığı, ihtara göre istenilen faiz oranlarının ne olduğu, ihtarda akdi faizin talep olunması halinde bu oranın ne olduğu, yine temerrüt faizi işletilebilir ise bu oranın ne olduğu, tüm bu hususların irdelenmesinden sonra gerek kur dönüşümü gerek alacak miktarının tespit olunacağı tarih itibari ile İİK m.195 hükmü dikkate alınmak sureti ile iflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz takip masraflarının ne olduğu, bu noktada araştırma yapılırken davacının talebi ile bağlılık esas olmakla, davacının 861.216,98-TL tutarında alacağının olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davacı ile davalı arasında bankalar arası krediden doğan ilişki bulunduğu, bu ilişki çerçevesinde davacının talep ettiği, 9.037.498,08-TL alacağın 861.216,98-TL alacağın kısmının red olunduğu, diğer kısmının tamamının ise kabul olunduğu, bu noktada tebliğ edilen karar çerçevesinde bu davanın açıldığı, iflasa ilişkin kararın şeklen kesinleştiğinin mahkememizin başkaca dosyalarından bilindiği, davanın kayıt kabul davası olarak açıldığı tartışmasızdır.
Taraflar arasındaki dava İİK. 235 ve devamından kaynaklanan, uygulamada kayıt kabul davası olarak nitelendirilen ve kanunda ise sıra cetveline itiraz olarak belirtilen, tahsili amaçlamayan, sadece iflas masasına kayıt yapılmasını amaçlayan bir davadır.
Dava açan davacı banka Belçika uyruklu olup Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika arasında Bakanlıktan gelen cevabi yazıya göre karşılıklılık olduğu anlaşılmakla davacıdan herhangi bir teminat alınması gerekmediği kabul edilerek yargılama yapılmıştır.
İİK m.235/f.1 hükmüne göre “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içerisinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar”.
Kayıt kabul aşamasında iflas dairesince davacının talep ettiği miktar oranında alacaklı olduğunu ortaya koyan yeterli belge olmadığından alacağın reddedildiği açıktır.
Kayıt kabul davası bilindiği üzere alacağı kısmen veya tamamen red edilen alacaklı tarafından iflas idaresine karşı açılır. Davada husumet iflas masasına yöneltilmelidir. İflas masasının temsilcisi adi tasfiyede iflas idaresi, basit tasfiyede iflas dairesidir. Somut olayda olduğu üzere iflas masasının temsilcisi iflas idaresi olarak müflis… Bankası A.Ş.iflas idaresidir. İspat yükü kural olarak masaya yazdırılması gereken alacağı olduğunu iddia eden davacı alacaklı üzerindedir. Davacı alacağını genel hükümlere göre ispat etmek yükümlülüğü altındadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılması amacıyla mahkememiz tarafından atanan ve konusunda ehil bankacı bilirkişi kurulu hazırlamış olduğu 29/04/2020 tarihli raporunda müflis banka ile davacı arasında 02/06/2010 tarihli bankalar arası bankadan bankaya kredi anlaşması imzalandığını, bu sözleşmeye istinaden müflis bankanın davacı bankanın 15/02/2012 tarihinde referans numarası ile 9.548.391,85 Avro tutarında taksitli kredi kullandığını, iki adet taksitin ödenmemiş olmasından dolayı bu kredi işleminden doğan bakiye alacağın iflas masasına kaydının yaptırılabileceği, … – Fon Kurulu kararının bağlayıcı olması halinde talep olunan, hesaplanan, kabul olunan miktarlar dikkate alındığında masaya kaydı gereken bir miktarın bulunmadığını, … – Fon Kurulu kararının bağlayıcı olmadığının kabulü halinde ise talep olunan, hesaplanan, kabul olunan miktarlar dikkate alındığında masaya kaydı gereken miktarın 861.216,98 TL olduğunu, davalı müflis bankanın cevap dilekçesinde daha önce kabul ve reddettiği miktarla ilgili revizyon yaptığını, masaya kaydı gereken miktarın 7.296.454,56 TL olarak kabulü gerektiği hususu dışında 1.741.043,52 TL kısmının ilâvesi gerektiğini açıklamıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki her dava kural olarak davanın açıldığı tarih itibariyle mevcut olan hukuki ve fiili duruma, o tarihte mevcut hükümlere göre kural olarak ele alınacaktır. Nitekim alacak kaydı talebinde bulunan davacının 9.037.498,08 TL bedelli alacak talebiyle ilgili 8.176.281,10 TL kısım kabul edilmiş, bakiye olan 861.216,98 TL kısmı reddolunmakla davacı da süresi içinde ve bu kısmıyla ilgili davasını açmıştır. Nitekim davacı vekili talep ettiği alacakla ilgili reddolunduğu bildirilen kısımla bağlı kalarak iflas idaresinin 08/06/2018 tarihinde tebliğ olunan bu ret kararı çerçevesinde bu davasını açmıştır. Davacıya tebliğ olunan farklı bir iflas idare kararı olmadığı müddetçe davacının 08/06/2018 tarihi itibariyle kendisine tebliğ olunan karar içeriğine bağlı kalarak 861.216,98 TL ile ilgili bu davayı açması yargılamadaki dürüstlük kuralının gereğidir. Bu çerçevede aksi yönde bir karar davacı vekiline tebliğ olunmadığı sürece taraflar HMK m.29 hükmü de gözetildiğinde dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadır. Kanun koyucunun gerekçesinde belirtmiş olduğu üzere “muhakeme sürecine ilişkin değişik maddelerde de dürüstlük kuralına aykırı kötü niyetli davranışların önüne geçmek için bazı yaptırımların öngörüldüğü, tüm bu hükümlerin temelinde dürüstlük kuralına uygun davranmayı sağlama amacı yattığı”, bu çerçevede davacı vekilinin resmi görevli sıfatına haiz olan iflas idaresinin kendisine yapmış olduğu resmi tebliğ çerçevesinde ve bu karar içeriğine bağlı kalarak davasını açtığı, aksine davacıyı bağlayan ve tebliğ edilen belge olmadığından davacının ilk tebliğ edilen ret kararı sonrası hareket ederek bu davayı süresi içinde açtığı anlaşılmaktadır. Davacı vekiline iflas idaresinin tebliğ etmiş olduğu ret kararı dikkate alınarak uyuşmazlığın çözümü zorunludur. Aksi halde resmi kurumların düzenlediği belgelere dayalı olarak dava açan, bu belgeye güvenen davacının hak arama hürriyeti yasal dayanaktan yoksun şekilde kısıtlanmış olacaktır.
Yargılama aşamasında davalının savunmasının asıl dayanağı müflis bankanın iflas tasfiyesi sırasında yabancı paranın hangi tarih itibariyle Türk lirasına çevrilmesi gerektiği, bu noktada Fonun gösterdiği adaylardan oluşan iflas idaresinin belirlemiş olduğu tarih itibariyle kur dönüşümünün davacı yönünden bağlayıcı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Somut olayda 26/10/2020 tarihli Uyuşmazlık Mahkeme kararında da belirtilmiş olduğu üzere “… Bankası A.Ş.’nin …’nın ve … Fon Kurulu’nun 29/05/2015 tarihli kararları doğrultusunda …’ye devredildiği, 22/07/2016 tarihli BDDK kararı ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 107. maddesi uyarınca faaliyet izninin kaldırıldığı ve bu kararın 23/07/2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlandığı, Fon Kurulu’nun 22/12/2016 tarihli kararı ile 5411 sayılı Yasanın 106/3 maddesi uyarınca bankanın doğrudan iflasının mahkemeden talep edilmesine karar verildiği,… 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sırasında açılan davada 16/11/2017 tarihli 2017/41 E. 2017/942 K. sayılı karar ile 5411 sayılı Yasanın 106. maddesi uyarınca … Bankası A.Ş.’nin iflasına karar verildiği, dosyadan düzenlenen sıra cetvelinin 01.06.2018 ve 04.06.2018 tarihli gazete ilanlarıyla ilan edilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
5411 sayılı Yasa ile fonun bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere atanan iflas dairesinin iflas idaresinin görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı tasfiye edeceği belirtilmiş, böylelikle atanan iflas dairesinin yetki ve görev alanı genişletilerek 2004 sayılı İİK çerçevesinde atanmış olan iflas idarelerinin yükü bir anlamda azaltılmıştır.
Buna göre 5411 sayılı Yasanın 106/5 maddesinde ”Fon bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İİK ‘nun 166., 218., 219., 234., 236., 249., 251., 254. maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere iflas dairesi, alacaklılar toplantısı, iflas idaresi görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı tasfiye eder.” hükmü yer almaktadır.
Diğer yandan “Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi ile Bu Bankaların İflas ve Tasfiyesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik”in ,”İflas Yoluyla Tasfiye” başlığını taşıyan 4. bölümünde Bankacılık Yasası uyarınca iflasına karar verilen bankaların iflas ve tasfiyesine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.
Uyuşmazlık mahkemesinin adı geçen kararında belirtildiği üzere “somut olayda, 5411 sayılı Yasanın 110. maddesinin yollaması ile 106/5 maddesi gereğince 1. alacaklılar toplantısı yerine kaim olmak üzere ilgili Yönetmeliğin 20. maddesi gereğince iflas tasfiyesinin yürütülmesi bakımından …’nin 17/11/2017 tarihli 2017/289 sayılı kararı ile müflis bankanın iflas idare memuru adaylarının isimlerinin belirlendiği, … 15. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 24/11/2017 tarihli … D.İş … K. sayılı kararı ve … 8. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 27/03/2018 tarihli … D.İş … K. sayılı kararı ile, Fon tarafından önerilen üç kişinin iflas idare memuru olarak atanmasına karar verildiği kayden sabittir.
Görüldüğü üzere iflas idare memurlarının tamamı Fonun (…) gösterdiği adaylardan oluşmuştur. Müflis … Bankası A.Ş.’nin iflas tasfiyesi 5411 sayılı Yasanın 106. maddesi ve ilgili Yönetmelik çerçevesinde … tarafından yürütülmekte olup, … Bankacılık Kanunu 106/5. maddede tanınan yetkiye istinaden atadığı iflas idare memurları tarafından düzenlenen sıra cetvelinin ve aldığı tüm kararların (kayıt kabul başvurusu red kararları dahil), … Bankacılık Kanunu uyarınca kanundan aldığı kamusal yetki ve görev kapsamında kamu gücüne dayanarak tesis ettiği idari nitelikte bir işlem olduğu kabul edilmelidir.
(…)
Bu noktada 5411 sayılı Kanununun “Faaliyet izninin kaldırılması” başlıklı 106. maddesinin 5. fıkrasında ” Yönetim ve denetimi Fona intikal eden banka hakkında iflas kararı verilmesi hâlinde Fon, iflas masasına 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesinde yer alan üçüncü sıradaki tüm imtiyazlı alacaklılardan önce, ancak Devletin ve sosyal güvenlik kuruluşlarının 6183 sayılı Kanun kapsamındaki alacaklarından sonra gelmek üzere imtiyazlı alacaklı sıfatıyla iştirak eder. Fon, bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 166 ncı, 218 inci, 219 uncu, 223 üncü, 234 üncü, 236 ncı, 249 uncu, 251 inci ve 254 üncü maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere iflas dairesi, alacaklılar toplantısı ve iflas idaresi görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı tasfiye eder.” hükmü;
Kanunun ” Fona devredilen bankalar ile ilgili hükümler” başlıklı 107.maddesinde; “Fon, bu Kanunun 71 inci maddesi hükümlerine göre ortaklarının temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi kendisine devredilen bankalarla ilgili yetkilerini maliyet etkinliğini sağlama ve malî sistemin güven ve istikrarını koruma ilkeleri doğrultusunda kullanır.
(…)
5411 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasında ise “İflas kararı alınması halinde Fon, iflas masasına imtiyazlı alacaklı sıfatıyla iştirak eder ve bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yazılı iflas dairesi ve alacaklılar toplantısı ile iflas idaresi görev ve yetkilerine de sahip olarak bankayı anılan Kanun hükümleri çerçevesinde tasfiye eder.” hükmü yer almıştır.
Görüldüğü üzere, mülga 4389 sayılı Kanun’da; iflas kararı alınması halinde Fon’un bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olarak İcra İflas Kanunu’nda yazılı iflas dairesi ve alacaklılar toplantısı ile iflas idaresi görev ve yetkilerine de sahip olarak bankayı anılan Kanun hükümleri çerçevesinde tasfiye edeceği belirtilmişken, 5411 sayılı Kanun’da bu yetkinin kapsamı daraltılarak İcra ve İflas Kanununun 166., 218., 219., 223., 234., 236., 249., 251. ve 254. maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere iflas dairesinin, alacaklılar toplantısı ve iflas idaresi görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı tasfiye edebileceği belirtilmiştir.
Öte yandan, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İflas masası” başlıklı 184. maddesinde; ” İflas açıldığı zamanda müflisin haczi kabil bütün malları hangi yerde bulunursa bulunsun bir masa teşkil eder ve alacakların ödenmesine tahsis olunur. İflasın kapanmasına kadar müflisin uhdesine geçen mallar masaya girer.
Müflis namına gelen mektuplar iflas idaresi tarafından açılır ve sair mevrudelerin de masaya gönderilmesi posta idaresine bildirilir.”hükmüne;
2004 sayılı Kanunun “İflas idaresi ve iflas dairesinin vazifeleri” başlıklı 223. maddesinde, “(Değişik: 6/6/1985-3222/26 md.)
İflas idaresi üç kişiden oluşur. Toplanan alacaklıların yapacağı seçimde, bu sayının iki katı, bu konuda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip kişi aday gösterilir. Bu adaylardan dört adedi alacak tutarına göre ekseriyeti teşkil edenlerce, iki adedi ise alacaklılar sayısı itibariyle ekseriyeti teşkil edenlerce seçilir ve icra mahkemesine bildirilir. İcra mahkemesi, iflas idaresini teşkil edecek üç kişiden ikisini alacak ekseriyetine sahip olanların gösterdiği dört aday, birini ise alacaklı ekseriyetinin gösterdiği iki aday arasından seçer.
Tasfiye, iflas dairesince, yukarıdaki fıkraya göre teşkil edilen iflas idaresine havale olunur.
(Değişik üçüncü fıkra: 17/7/2003-4949/54 md.) İflâs idaresi toplantıları, idare memurlarının veya herhangi bir alacaklının gündem belirlemek suretiyle yapacağı talep üzerine iflâs dairesi müdürünün toplantı gününden en az yedi gün önce göndereceği çağrı üzerine yapılır. İflâs idaresi, kararlarını çoğunlukla alır; ancak toplantıya her üç iflâs idare memurunun da katılmaması hâlinde iflâs dairesi müdürü iflâs idaresinin görevini yüklenir ve iflâs idaresi adına tek başına karar alır. Toplantıya iflâs idaresi memurlarından birinin veya ikisinin iştiraki hâlinde iflâs dairesi müdürü de bu toplantıya katılır. Karar alınamaması hâlinde iflâs dairesi müdürünün oyu doğrultusunda işlem yapılır. İflâs masasına alacaklı olarak müracaat eden alacaklılar, tebligata elverişli adres göstermek ve Adalet Bakanlığınca çıkarılacak tarifede gösterilecek yazı ve tebliğ masrafları için avans vermek suretiyle iflâs idaresince alınacak kararların kendilerine tebliğini isteyebilirler. Bu muameleyi yaptırmış alacaklılar hakkında iflâs idare memurunun kararlarına karşı kanun yolları kendilerine tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlar”.
Öğretideki görüşlere göre yapılan bu düzenlemeler ile Bankacılık Kanunda tasfiye sırasında yerine getirilmesi gereken bazı görevler fondan alınarak iflas dairesine bırakılmakta, böylece bir taraftan Fonun tasfiyesinin yürütülmesi bakımından yükü hafifletilmekte, diğer taraftan ise iflas dairesi, iflas tasfiyesinde daha aktif hale getirilmektedir. (Hakan Pekcanıtez, Güray Erdönmez, Bankacılık Kanununun İcra ve İflas Hukuku Açısından Değerlendirilmesi, Bankacılar, Aralık, 2005, Sayfa 30) Bu suretle kanun koyucu yukarıda belirtilen maddelerle atanan iflas idaresi alacaklılar toplantısı ve iflas dairesi görev ve yetkileri dışında kalmakta, Fon bu maddelerde öngörülen yükümlülüklerden muaf tutulmaktadır. Belirtilen yasal düzenlemelerin gerek lafzı ve gerek amacı dikkate alındığında iflasın açılması ile müflisin borçlarının muaccel kılınacağına dair İİK m.195 hükmünün gözardı edilmesine imkan verecek bir düzenleme mevcut değildir. Bir başka deyişle bu noktada müflis …Bankası A.Ş.iflas idaresi lehine tanınmış istisnai bir görev ve yetki verilmemiştir. Kaldı ki adı geçen hüküm iflasta alacaklar arasında eşitliği sağlamak ve ifasın tasfiyesini geciktirmemek amacı ile kabul edilmiş olup adı geçen düzenleme bu noktada emredici nitelik taşımaktadır.
Nitekim Yargıtay 23. HD’nin yerleşik uygulamalarında kabul olunduğu üzere “Yabancı para alacaklarının iflas masasına kayıt şekli konusunda İcra ve İflas Kanunu’nda açık bir hüküm yoktur. Sadece İcra ve İflas Kanunu’nun 198. maddesinin 1. fıkrasında, konusu para olmayan alacakların, ona eşit bir kıymete para alacağına çevrileceği öngörülmüştür. Öğretide, konusu yabancı para olan alacakların da anılan yasa hükümlerine göre iflasın açıldığı andaki döviz kuru üzerinden Türk Lirası’na çevrilerek iflas masasına yazdırılacağı kabul edilmiştir.(Kuru: B. İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2013, 2. Baskı, Ankara, sf.1244) İcra İflas Kanunu’nun 195. maddesinde iflasın açılması ile müflisin borçlarının muaccel olacağı ve iflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ve takip masraflarının ana paraya ilave edilerek masaya kaydedileceği öngörülmüştür. Bu hükmün amacı, iflas tarihinde masanın aktif ve pasiflerinin eşit şekilde ve aynı zamanda belirlenerek müflisin tüm alacaklılarına eşit ödeme yapılmasıdır. Bunu sağlamak için de yabancı para alacakların aynı paraya (Türk Parasına) çevrilmesi gerekir. Çeviri zamanı ise, yabancı para alacakları ve konusu para olmayan alacaklar için iflas kararının verildiği tarih olmalıdır. Diğer taraftan yabancı para alacağının aynen kaydı, alacaklılar arasında eşitliği ön planda tutan İflas Hukuku’nun bu prensibini de zedelemiş olacaktır. Zira, iflasta imtiyazlı alacaklar İİK’nın 206. maddesinde ilk beş sırada sayılmış olup, yabancı paranın masaya aynen kaydedilmesi halinde, yabancı para alacakları lehine kanunda öngörülmeyen bir imtiyaz yaratılmış olur. Bu durumda ise, aynı sırada bulunan ülke parası alacaklısı ile yabancı para alacaklısı arasında eşitsizlik meydana gelecektir. Bu sonuç ise, her sıradaki alacaklıların eşit hakka sahip olduğunu belirten İİK’nın 207. maddesine aykırılık teşkil eder. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 08.05.1997 tarih ve 2756 E., 4683 K. sayılı ilamı ile Dairemizin 11.03.2014 tarih ve 2013/7176 E., 2014/1802 K. sayılı ilamı bu yöndedir”.(Yargıtay 23. HD’nin 2014/5224E. 2015/3582K.sayılı ilamı) O halde iflas tarihindeki kur dikkate alınarak dönüşüm yapılmalıdır.
Hemen belirtmek gerekir ki müflis bankalar aleyhine açılan kayıt kabul davalarında da yabancı paranın, iflas tarihi itibariyle efektif satış kur karşılığının hesaplanması, buna göre kayıt ve kabule esas miktarın belirlenmesi yönünde Yargıtay’ın emsal teşkil eden uygulaması dahi mevcuttur. (Yargıtay 11. HD 2019/4646E. 2021/4937K.sayılı ilamı)
O halde belirtmek gerekir ki davacının yabancı para alacağıyla ilgili iflas tarihindeki döviz satış kurunun esas alınması, emredici olan genel hükümlere ve uygulamaya uygundur. Bu durumda kayıt kabul hesaplamasında iki adet taksitin içinde kalan işlemiş faiz tutarları ve yabancı para alacağına ilişkin diğer gecikme faizinin TL’ye dönüştürülmesinde bankacılık lisansının kaldırıldığı tarih değil, iflas tarihi olan 16/11/2017 tarihindeki döviz kurlarının esas alınması gerektiği, bu noktada … – Fon Kurulunun almış olduğu kararının yasal bağlayıcılığının bulunmadığı, bu kararın yasal dayanağının mevcut olmadığı, esasen yorum kuralları gereği Fona tanınan yetkilerin “istisnai olması” nedeniyle dar yorumlanmasının esas olduğu, belirtilen yorum tarzı benimsendiğinde ise Fon Kurulunun bu yöne ilişkin kararı ile bağlı olunmasının mümkün olunmadığı, bu itibarla bilirkişi kurulunun Fon Kurulu kararı ile bağlı olunmadığı takdirde kayıt ve kabulü gereken miktar olarak açıkladığı 861.216,98 TL miktarın kayıt ve kabul olunması gerektiği mahkememizce kabul olunmuştur.
Esasen bilirkişi kurulu raporundaki hesaplamalar kredi hesap numaraları, yabancı paranın cinsi, taksit tutarı, temerrüt faiz oranı, taksit ödeme günü ile iflas tarihi arasındaki gün, temerrüt faizi ve iflas tarihi itibariyle efektif satış kur karşılığı dikkate alındığında gerekçeli ve denetime elverişli olup bu yönden yapılan hesaplamaya itibar olunmasına engel bir itiraz ise yapılan açıklamalar karşısında mevcut değildir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacı tarafından, … 1. İflas Müdürlüğünün …dosya numaralı iflas masasına kaydı talep olunan 9.037.498,08-TL alacağın masa tarafından … numaralı alacak kayıt numarasına istinaden 8.176.281,10-TL tutarlık kısmı masa tarafından kabul edilmiş olmakla bu miktarın dışında kalan, masa tarafından red olunan ve bu davaya konu edilen 861.216,98-TL miktarın davacı alacağı olarak … 1. İflas Müdürlüğünün … dosya numaralı iflas masasına kayıt ve kabulüne dair karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Davacı tarafından, … 1. İflas Müdürlüğünün …. dosya numaralı iflas masasına kaydı talep olunan 9.037.498,08-TL alacağın masa tarafından … numaralı alacak kayıt numarasına istinaden 8.176.281,10-TL tutarlık kısmı masa tarafından kabul edilmiş olmakla bu miktarın dışında kalan, masa tarafından red olunan ve bu davaya konu edilen 861.216,98-TL miktarın davacı alacağı olarak … 1. İflas Müdürlüğünün … dosya numaralı iflas masasına kayıt ve kabulüne,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsup edilerek bakiye ‭23,40TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 35,90TL peşin harç ve 35,90TL başvuru harcı toplamı olan 71,80TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 180,20 TL tebligat ve posta gideri ile 4.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.180,20 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalının yaptığı masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Artan avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi. 08/07/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …