Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/787 E. 2023/162 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/787
KARAR NO : 2023/162

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
DAVA TARİHİ : 29/11/2021
KARAR TARİHİ : 23/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan sıra cetveline itiraz davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müflis borçlunun, müvekkil bankaya büyük miktarda borçlu bulunmakta olduğunu, müvekkili banka alacaklarının tahsili için icra takibi başlatılmış olduğunu, muaccel ve kesinleşmiş banka alacağının iflas masasına gerekçesiz bir şekilde kaydedilmemiş olduğunu ve kısmen reddedilmiş olduğunu, alacağının rededilen 5.547.224,43.-TL lik kısmı hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedilmiş olduğunu, sıra cetveli ve müstenidi olan iflas idaresi kararının hatalı olduğunu, Müflis … Ltd.Şti. ‘den iflas masasına sunulan şube onaylı hesap ekstresinde 18.05.2021 iflas tarihi itibariyle 9.955.830,67.-TL muaccel nakit alacağının bulunmakta olduğunu, müflis Borçlu ….Ltd.Şti. iflas dairesi tarafından reddedilen; iflas tarihi itibari ile icra harç ve masrafları hariç 5.547.224,43.-TL muaccel nakit banka alacağının iflas tarihinden itibaren İ.İ.K. md. 196 gereği %57 oranında işleyecek faizi ile birlikte iflas masasına 4.sıraya kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı iflas masası adına cevap sunulmadığı ve davanın inkar olunduğu açıktır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasında varlığı inkar olunmayan sözleşme çerçevesinde davacı tarafından davalıya kredi tahsis edilip edilmediği, davalı şirketin kredi kullanıp kullanmadığı, fiilen kullanılan kredi var ise dayanak sözleşme hükümleri de dikkate alındığında iflas tarihi itibariyle davacının iddia ettiği kredi alacağının kaç TL olduğu, iflas tarihi itibari ile yapılan hesaplama sonucunda masa tarafından kabul edilen alacak hariç tutulduğunda masaya kaydı gereken alacak olup olmadığı, var ise ne olduğu noktasında toplanmaktadır.
Davanın kayıt kabul davası olarak açıldığı, gelen cevabi yazılara göre kayıt kabul davasının süresi içinde açılmış olduğu, iflasın halihazırda iflas dairesi tarafından resen yürütülmekte olduğu, masayı temsilen iflas dairesine gerekli tebligatın yapılarak taraf teşkilinin oluşturulduğu tartışmasızdır.
Taraflar arasındaki dava İİK. 235 ve devamından kaynaklanan, uygulamada kayıt kabul davası olarak nitelendirilen ve kanunda ise sıra cetveline itiraz olarak belirtilen, tahsili amaçlamayan, sadece iflas masasına kayıt yapılmasını amaçlayan bir davadır.
İİK m.235/f.1 hükmüne göre “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içerisinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar”.
Kayıt kabul aşamasında iflas dairesince davacının talep ettiği miktar oranında alacaklı olduğunu ortaya koyan yeterli belge olmadığından alacağın reddedildiği açıktır.
Kayıt kabul davası bilindiği üzere alacağı kısmen veya tamamen red edilen alacaklı tarafından iflas masasına karşı açılır. Davada husumet iflas masasına yöneltilmelidir. İflas masasının temsilcisi adi tasfiyede iflas idaresi, basit tasfiyede ise somut olayda olduğu gibi iflas dairesidir. İspat yükü kural olarak masaya yazdırılması gereken alacağı olduğunu iddia eden davacı alacaklı üzerindedir. Davacı alacağını genel hükümlere göre ispat etmek yükümlülüğü altındadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılması amacıyla mahkememiz tarafından atanan bankacı bilirkişi sunmuş olduğu 28/06/2022 tarihli raporda “keşide edilen kat ihtarı uyarınca davacı banka sözleşmenin 4.1. m. hükmü uyarınca; Beşiktaş 17.Noterliği aracılığı ile 04.01.2019 tarihinde 836 yevmiye sayılı ihtarnamesini keşide ettiği, hesap kesim tarihi 02.01.2019 itibariyle belirtilen 4.488.221,82 TL nakdi krediden doğan alacakların ihtarnamenin tebliğ tarihine müteakip (1) gün içinde 4457 oranında temerrüt faizi ile birlikte ödenmesi, aksi halde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiği, üç adet kredinin hesap ekstreleriyle, hesap kat ihtarıyla istenilen asıl alacak kalemleri tek tek karşılaştırıldığında, hesap kat ihtarındaki asıl alacak kalemlerinin banka kayıtlarıyla birebir uyumlu olarak talep edilmiş oldukları, davalı kredi lehtarı firmaya – kullandırılan kredilere sırayla %14,76, %23,50 ve %25,25 oranında akdi faiz uygulandığı, dava konusu kredilere, sözleşmenin temerrüt hükmünü düzenleyen 4.2. maddesinde amaçlanan fiilen uygulanan en yüksek akdi faiz aranı %25,25 olduğu, sözleşmenin temerrüt hükmünü düzenleyen 4.2 m. uyarınca en yüksek %25,25 akdi faiz oranının %50 fazlası mertebesinde %37,88 (25,25×1,05) oranında temerrüt faiz oranı belirlendiği, emsal kredilere fiilen uygulanan akdi faiz oranları ise sırayla %23,50 ve %23,50 olduğu, emsal kredilere uygulanan akdi faiz oranlarına göre %35,25 (23,50×1,50x) oranında temerrüt faizi belirlendiği, kredilere fiilen uygulanan akdi faiz oranlarına göre belirlenen %37,88 temerrüt faiz oranı daha yüksek seviyede olduğu için sözleşmenin temerrüt hükmünü düzenleyen 4.2 m.koşullarına daha da uygun olacağı düşünülen %37,88 oranındaki temerrüt faizine itibar edildiği, temerrüt tarihi itibariyle 4.514.664,93 TL tutarında asıl alacak hesaplandığı, temerrüt tarihi (10.01.2019) ile iflas tarihi (18.05.2021) arasında yapılan toplam 711.974,52 TL’lik kısmı ödeme miktarı nazara alınarak TBK’nun 100 m. hükmü uyarınca (yapılan ödemeler öncelikle faiz ve fer’ilerine mahsup edilmek kaydıyla) iflas tarihi itibariyle hesaplama yapıldığı, iflas tarihi (18.05.2021) itibariyle toplam 7.940.591,41 TL tutarında alacak hesaplandığı, bir üstte belirtilen yasa hükmünden anlaşılabildiği kadarıyla öncelikle takdiri mahkemeye ait olmak üzere, vekalet ücretinin alacağa dahil edilebileceğine ilişkin bir açıklık bulunmadığı, kaldı ki davacının zaten açıkça herhangi bir vekalet ücreti talep etmediği, davacı banka ile davalı kredi lehtarı müflis …ŞTİ. arasında genel kredi sözleşmesi akdedildiği, bahse konu sözleşme kapsamında muhtelif türden ticari kredi kullandırılmış olduğu, kullandırılan kredilere ait delil mahiyetindeki bilgi ve belgeler dosyada mevcut olduğundan, davacı bankanın davalı müflis şirketten tespit edilen alacaklarını iflas masasına kaydı bağlamında talep edebileceği kanaatinin edinildiği, Mahkemece raporun benimsenmesi halinde; müflis şirketin iflas tarihi (18.05.2021) itibariyle tespit edilen toplam 3.531.985,17 TL nakdi alacağın iflas masasına 4.sıraya “adi alacak “ statüsünde kaydettirilebilineceği” şeklinde görüş bildirmiştir.
Yargıtay 15.HD.2021/1276 E.-2021/472 K.sayılı ilam içeriği karşısında “İİK’nın 195. maddesi gereğince, iflasın açılması ile müflisin borçları muaccel olur. İflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile takip masrafları ana paraya eklenir. Somut olayda hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı alacağı İflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile birlikte hesaplanmış ise de yasa hükmü gereğince takip masrafları dahil edilmediğinden verilen karar doğru olmamış, bozulması uygun görülmüştür.” uygulamasının somut olayda dayanak icra dosyası bulunduğu dikkate alınarak maddi hata olup olmadığının incelenmesi, bu esnada sunulacak icra dosyası içeriğinin dikkate alınması, ayrıca iflas tarihi itibariyle icra vekalet ücreti dahil edilmeksizin (dahil edilerek ve seçenekli) toplam sonuç rakamdaki değişikliğin ayrı ayrı bildirilmesi, özellikle bu noktada davacı vekilinin 18/07/2022 tarihli itiraz dilekçesindeki faize yönelik hesaplamalarda hata olup olmadığının yeniden dikkate alınması, hesabın kat olunduğu tarihteki emsal uygulamaların dikkate alınması, bu uygulamalar sırasında davacı vekilinin talebi doğrultusunda ve Yargıtay uygulaması dikkate alınarak davacı bankanın … Şubesinde veya gerekli görülecek diğer şubelerde bizzat incelenmesi, bu suretle 28/06/2022 tarihli bilirkişi raporunda değişiklik olup olmayacağı hususlarında incelemenin yapılması hususlarında ara karar oluşturulmuştur.
09/11/2022 tarihli bilirkişi raporuna göre “dava konusu kredi borçlusunun temerrüt günü 10.01.2019 iken, davacının tabloda belirtilen tarihlerde fiilen uygulanan akdi faiz oranlarını gösteren emsal müşteri talimatlarını sunduğu, Yargıtay ilamına göre davalı müflis müşterinin temerrüt tarihindeki emsal kredilere fiilen uygulanan en yüksek faiz oranlarının sunulmamış-temin edilememiş – olduğu, davalı müflis şirketin yaklaşık olarak temerrüt gününden üç ay önceki akdi faiz oranları olduğu, emsal Yargıtay ilamı ile dönemsellik bakımından tam olarak örtüşmediği, mahkemeye ait olmak üzere her ne kadar temin edilen faiz oranları davalının temerrüt günü ile örtüşmemekte ise de, yukarıdaki tabloda belirtilen en yüksek faiz oranı %38 dikkate alınarak, buna göre hesaplama yapıldığı, emsal 38 oranındaki akdi faizin sözleşmenin temerrüt hükmünü düzenleyen 4.2 m. uyarınca %50 fazlası mertebesinde %57 (38×1,50) oranında temerrüt faizi belirlendiği, yeni belirlenen temerrüt faizine göre aşağıda terditli olarak ikinci bir hesaplama daha yapıldığı” şeklinde görüş bildirmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2021/5462 E. 2022/6896 K.sayılı uygulaması gereği ,”bankanın temerrüt tarihindeki aynı nitelikteki kredilere uyguladığı faiz oranının belirlenip bu oran üzerinden sözleşme hükümlerine göre temerrüt oranı ve miktarının hesaplanmasının gerekmesi, Merkez Bankasına bildirilen faiz oranı bu orandan yüksek ise aynı nitelikteki kredilere uygulanan cari faiz oranının hesaplamalarda dikkate alınması gerektiği” gözetilerek bilirkişinin hazırlamış olduğu kök rapora itibar edilmemiş ve bu nedenle bilirkişiden ek rapor alınmıştır. Bu nedenle yargılama aşamasında temerrüt tarihi itibariyle uygulanmakta olan emsal krediler için geçerli en yüksek faiz oranları sunulmuş, sunulan bu belgeler çerçevesinde yeniden hesaplama yapılmış olmakla ek rapora sonuç itibariyle Mahkememizce itibar olunmuştur. Kaldı ki temerrüt gününden önceki aya ait akdi faiz oranı temerrüt tarihinde d euygulanmaktadır. Buna göre ise dava konusu kredi için bankanın temerrüt tarihindeki emsal kredilerde fiilen uygulanan en yüksek faiz oranı %38 olup bu miktarın %50 fazlası olan %57 oranının esas alınması gerektiği kabul olunmuştur.
Özellikle vurgulamak gerekir ki iflas tarihi öncesi ödendiği tartışmasız olan ve hesaplanan miktarın, iflas tarihi itibariyle toplanan rakamdan düşülmesinin gerekip gerekmediği, bu konuya ilişkin rapora itibar edilmesinin mümkün olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.
“İİK’nın 195. maddesine göre iflas masasına yazılacak alacakların iflas tarihi itibariyle hesaplanıp, belirlenmesi gerekir. İflasın açılması ile ipotekle temin edilen alacaklar hariç, diğer alacaklar muaccel hale gelir ve iflasın açıldığı tarihe kadar işleyen faizler ve takip masrafları da asıl alacağa eklenerek masaya yazılır. Asıl alacağa faiz işlemeye devam ederse de, bu ancak tasfiye bakiyesi kalırsa ayrıca ödenir. Kayıt kabul davalarında tahsile değil, alacağın iflas masasına kaydına karar verilmekle yetinilir. Alacağın ödenmesi ancak tasfiye sonunda masa mevcudunun sıra cetveline uygun biçimde dağıtımı aşamasında gerçekleşir ve alacakların tam olarak ödenip ödenmeyeceği ancak bu aşamada anlaşılabilir. Öte yandan, İİK’nın 195. madde hükmü uyarınca kayıt kabul davalarında iflas tarihi itibariyle doğan alacağın ve fer’ilerinin kaydı gerekir ise de, bu davalar genel hükümlere göre görülmesi gereken ve nihai alacak miktarının tespitini amaçlayan davalardan olduğu ve mahsup hususunun kayıt kabul aşamasında iflas idaresine bırakılmasının taraflar arasında çekişmeye yol açabileceği ve bu nedenle de usul ekonomisi gözetilerek, iflastan sonra tahsil edilen tutarın masaya kaydı gereken alacaktan mahsubu ile bakiye alacağın masaya kaydı gerekir.” (Yargıtay 23. HD 2014/747E. 2014/4626K.sayılı ilamı) O halde iflas öncesi ödemenin öncelikle mahsubu zorunludur. Bilirkişi ek raporunda TBK m.100 hükmüne uygun şekilde mahsupları hesaplamıştır.
Somut olayda ve Mahkememizce hükme esas alınan birinci bilirkişinin ek raporu bu noktada Yargıtay uygulamasına uygun olup nitekim Mahkememizce kaydı gerektiği açıklanan 5.547.224,43 TL miktara itibar edilmiştir. Davacının kaydını talep etmiş olduğu bu miktara vekalet ücreti dahil olmayıp zaten vekalet ücreti de dava konusu edilmemiştir.
Öte yandan davanın niteliği ve Yargıtay uygulaması karşısında, iflas tarihinden itibaren başlayarak masaya kaydı gerekecek miktarın faizi ile birlikte kayıt ve kabulü mümkün bulunmamaktadır. Elbetteki iflas tarihinden sonra işleyecek faiz için, iflas masasında kalan miktar olduğu takdirde bu faizin ödenmesi iflas aşamasında ayrıca mümkün olabilecektir. Bu nedenle buna ilişkin talebin kabulü mümkün değildir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda bilirkişinin hazırlamış olduğu kök rapor ve özellikle Mahkememizce itibar olunan ek rapor müflis şirket adına iflas müdürlüğüne tebliğ olunmuş, ancak rapora yönelik herhangi bir itiraz ise davalı adına sunulmamıştır. Bu durumun ise ayrıca ve usulen ele alınması gerekir.
“Bilindiği üzere, bir davada, mahkemenin veya yanların yapmış olduğu bir usul işlemi ile yanlardan biri lehine ve diğeri aleyhine doğmuş ve buna uyulması zorunlu olan hakka, usuli kazanılmış hak denilir. 09.05.1960 gün ve 1960/1-9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı gibi; “Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası’nda, usuli kazanılmış hakka ilişkin açık bir hüküm yok ise de, Yargıtay’ın bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan gayesi ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma amacıyla kabul edilmiş olması yanında, hukuksal anlamda istikrar amacına ulaşmak isteğinin kabul edilmiş bulunması bakımından, usule ait kazanılmış hak kurumu, Usul Yasasının dayandığı ana esaslardandır ve kamu düzeni ile de ilgilidir. Esasen, hukukun kaynağı sadece yasa olmayıp, yargısal içtihatlar dahi hukukun kaynağı olduğundan, söz konusu usuli kazanılmış hak için kanunda açık hüküm bulunmaması, onun kabul edilmemesini gerektirmez”. (Yargıtay HGK 2014/4-70E. 2015/1680K.sayılı kararı) Buna göre somut olayda olduğu üzere, davalı vekiline rapor tebliğ olunduğu halde rapora yönelik bir itirazın sunulmamış olması, davacı lehine ve davalı aleyhine usuli kazanılmış hak teşkil edecektir. Nitekim Yargıtay birçok kararında, bilirkişi raporuna süresi içinde itiraz edilmemesinin, hatta süresinden sonra açıkça itiraz olsa dahi bilirkişi raporunun kabul edilmesi olarak yorumlamakta, bu noktada itiraz etmeyen aleyhine ve karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluştuğunu kabul etmektedir. (Yargıtay HGK 07/06/1985 tarih ve 1983/841E. 1985/573K.sayılı, Yargıtay 4.HD 18/10/1976 tarih ve 9554E. 8818K.sayılı ve benzeri kararlar) Buna göre bankacı bilirkişinin masaya kaydı gereken miktar olarak açıkladığı rakam 5.547.224,43 TL’dir. Bu miktara yönelik davalı iflas idaresinin süresi içinde sunduğu bir itiraz ise yoktur. O halde bu rakam yönünden, davacı lehine ve davalı aleyhine usuli kazanılmış hak oluşmuştur.
Öte yandan basit yargılama usulüne tabi davada taraflar arasındaki uyuşmazlık hususlarının araştırılması için atanan bankacı bilirkişinin hazırlamış olduğu rapor Mahkememizce açıklanan ara karar içeriklerine uygun, gerekçeli, denetime dahi elverişli nitelik taşımakta olup bu rapora itibar olunmasına engel ve gerekçeli herhangi bir itiraz ise mevcut değildir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacı tarafından iflas masasına kaydı talep olunan 5.547.224,43-TLalacağın, davacı alacağı olarak … 1. İflas Müdürlüğünün … iflas dosya numaralı iflas masasına 4.sıra alacak olarak kayıt ve kabulüne, davanın niteliği gereği, iflas tarihinden itibaren faiz işletilmesine yönelik talebin reddine, davacının alacaklılar toplantısına katılmasına ve kabul edilen miktar nispetinde katılması gerektiğine tedbiren izin verilmesine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı tarafından iflas masasına kaydı talep olunan 5.547.224,43-TLalacağın, davacı alacağı olarak … 1.İflas Müdürlüğünün … iflas dosya numaralı iflas masasına 4.sıra alacak olarak kayıt ve kabulüne,
2-Davanın niteliği gereği, iflas tarihinden itibaren faiz işletilmesine yönelik talebin reddine,
3-Davacının alacaklılar toplantısına katılmasına ve kabul edilen miktar nispetinde katılması gerektiğine tedbiren izin verilmesine,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsup edilerek 120,60TL bakiye ilam harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL peşin harç, 59,30TL başvuru harcı gideri toplamı olan 118,60‬ TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından harcanan 62,00 TL tebligat ve posta masrafı ile 3.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.562,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda davalının yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi. 23/02/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip