Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/774 E. 2023/46 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/774
KARAR NO : 2023/46

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 11/08/2021
KARAR TARİHİ : 19/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan banka dışındaki diğer kredi kuruluşlarına ilişkin düzenlemelerden kaynaklanan itrazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; … A.Ş. tarafından kullandırılan kredi alacağı temlik sözleşmesi ile …, … da Şirketleri ile birleşen … A.Ş ye devir ve temlik edildiği, … A.Ş Müvekkili şirketin, … Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasıyla kayıtlı bulunan … A.Ş. ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 155’inci maddesinin 1. fıkrasının b bendi ve 156’ncı maddesi hükümleri ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 19 ve 20’nci maddeleri uyarınca kolaylaştırılmış birleşme hükümlerine göre bütün aktif ve pasifleri ile aynen devir almak suretiyle birleştirilmesine karar verildiğini, …Tic. A.Ş’ine 1998 yılında … A.Ş … Şubesi’nden Genel Kredi sözleşmelerine istinaden kredi hesabı açılarak kredi kullandırılmış olduğunu, dava dışı … ve davalı …’nun müşterek ve müteselsil kefil borçlular olduğunu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun 15.06.2001 tarih ve 346 sayılı kararı gereği … A.Ş ve … A.Ş tüm aktif ve pasifleriyle … A.Ş bünyesinde devren birleştirildiğini, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun … tarih ve … nolu kararına göre ise … Bankası T.A.Ş, … A.Ş ve … A.Ş’nin … A.Ş. bünyesinde devren birleştiğini, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun … tarih ve … nolu kararı çerçevesinde 30.09.2002 tarih itibari ile … A.Ş, … A.Ş bünyesinde devren birleştirildiğini, Kullandırılan kredi ile ilgili banka kaynaklı ihracat taahhüdü kapatılmayan kredi ile alakalı olarak vergi, resim harç ve KKDF tutarının cezalı olarak ödenmesine istinaden, … A.Ş (… ile devren birleştirilen) tarafından … 17. Noterliği … tarih … Yevmiye Nolu ihtarname ile ” Muhataplardan …Tic. A.Ş, … ve …Tanınmış Lehine ve müşterek müteselsil kefaletleri ile açılmış bulunan krediye ilişkin gayrinakdi riski oluştuğunu ve banka kaynaklı ihracat taahhüdü kapatılmayan kredi ile alakalı olarak vergi, resim harç ve KKDF tutarının cezalı ödenmesi kat edildiğini, borcun ödenmemiş olduğunu, davalıların ödemelerde temerrüde düşmesi üzerine … 8. İcra Müdürlüğü …E.sayılı dosyası ile davalı aleyhine ilamsız icra takibi yapıldığını; ancak asıl borçlu … A.Ş ile müşterek müteselsil kefil olan …’nun itirazı üzerine takibin durduğunu, itirazın iptal edilmesi için bu davanın açılma zarureti doğduğunu, davalının … 14.İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyasına yapmış oldukları itirazın iptaline ile takibin devamına, müvekkili davacı lehine davalı aleyhine %’20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde;müvekkillerinden …’nun ikametgahı ve müvekkili şirketin adresinin … olduğunu, sunmuş oldukları Ticaret sicil Gazetesin’de görüleceğini, itirazın iptali davasında özel yetki kuralı getirilmediğinden, davanın genel yetkili olan davalının ikamet adresinin bulunduğu Mahkemede açılması gerektiğini, “… mahkemesinin yetkili olduğunu”, bu nedenle davanın öncelikle yetki yönünden reddi gerektiğini, iddia edenin iddiasını ispatla yükümlü olduğunu iddialarını ispat edemeyen davacı tarafça açılan davanın reddi gerektiğini, borcun varlığının kabul etmemekle birlikte bir an için böyle bir borcun söz konusu olduğu düşünülse dahi borcun zamanaşımına uğradığının açık ve net bir şekilde ortada olduğunu, gereken şartların mevcut olmaması nedeniyle davacının ihtiyati haciz talebinin reddi gerektiğini, iddialarında haksız ve kötüniyetli olan davacı şirket aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini, davacı tarafça haksız açılan davanın öncelikle usulden reddine karar verilmesini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın taraflara atfedilen dayanak sözleşmenin davalılar tarafından imzalanıp imzalanmadığı, buna göre yetki sözleşmesinin ve ayrıca genel olarak taraflar arasında alacağa esas sözleşmenin mevcut olup olmadığı, buna göre mahkememizde sonuç itibariyle yetkili bulunup bulunmadığı, taraflar arasında sözleşme bulunduğunun anlaşılamaması halinde ise genel yetki kaidelerin uygulanmasının gerekip gerekmediği, davalılar tarafından inkar edilen sözleşme kapsamında davalıların doğan bir borçlarının takip tarihi itibariyle olup olmadığı, dava dışı banka tarafından vergi dairesine ödeme yapılıp yapılmadığı, davalılar yönünden davanın süresi içinde açılıp açılmadığı, takip tarihi itibariyle borcun zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davacının banka ile ilişkisine dayalı olarak bu davayı açtığı, sözleşme aslının dosyada mevcut olmadığı, davacının temlik alan şirket konumunda bulunduğu, itirazın iptali davasının şeklen süresi içinde açıldığı tartışmasızdır.
… 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/10/2021 tarih …E. …K.sayılı kararında; “Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, Görevsizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine, Dosyanın karar kesinleştiğinde ve talep halinde görevli … 1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’ne veya … 2.ASLİYE TİCARET Mahkemesine tevzi edilmek üzere gönderilmesine, HMK.nun 331. maddesi uyarınca vekalet ücreti, yargılama, harç ve giderleri konusunda bir karar oluşturulmasına yer olmadığına”
Şeklinde karar verilmiştir.
Dava konusu alacağı icra takibi öncesi …A.Ş.’nin …’den temlik aldığı, …’nin temlik etmiş olduğu alacağın ise daha önce fona intikal eden … Bank A.Ş.nezdindeki alacak olduğu, … A.Ş.’nin icra takibi yaptığı, itiraz üzerine itirazın iptali davası açtığı yargılama aşamasında davacı ünvanının …A.Ş.olduğu ise kayden tartışmasızdır.
Mahkemenin gerekçe içeriği ve somut davanın tarafları, dava açan, dava konusu ve mahkemenin görevsizlik gerekçesine dayanak yaptığı hüküm dikkate alınarak öncelikle Mahkememizin görevli olup olmadığı irdelenecektir.
Buna göre
1)Bu noktada öncelikle … 5.ATM’nin gerekçesinde görevsizlik kararına esas yapmış olduğu 5411 sayılı Bankacılık Kanununun m.142 hükmünün öncelikle irdelenmesi, buna göre mahkememizin görevli mahkeme olup olmadığının takdiri gerekir.
4389 sayılı Bankalar Yasasının 14/5-d maddesi 12.05.2001 gün ve 4672 sayılı ve daha sonra 12.12.2003 ve 5020 sayılı Yasalarla değiştirilerek, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 19/10/2005 tarihinde kabul edilmek suretiyle yürürlüğe girmiştir.
“Bankalar ile fon ve bankaların iflas idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. O yerde, birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür….” şeklini almıştır. Madde metnindeki “bankalar” ifadesi 4672 Sayılı Yasa ile eklendiğinden bankalar ile fon ve bankalarının iflas idaresi tarafından açılacak hukuk davalarının çözüm yerinin yasada belirtilen ticaret mahkemeleri olacağı kabul edilmişse de daha sonra yürürlüğe giren 19.10.2005 gün ve 5411 Sayılı Bankacılık Yasasının 142. maddesi; “Fon, Fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesinde bakılır, o yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde, bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür” hükümü getirmiştir.
5411 Sayılı Bankacılık Yasa’sı ile “4672” sayılı Yasa ile eklenen “bankalar” sözcüğü yasa metninden çıkarıldığına göre, yasa koyucu ihtisaslaşma sağlanarak hükümlerde doğruluk ve yargılamaya hız kazandırmak istemiş olduğu anlaşılmakla, sadece “Fon, Fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına birden çok asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 1 ve 2. Asliye Ticaret Mahkemelerinin” bakacağı sonucuna ulaşılır. (Yargıtay 20. HD 2019/1466E. 2019/2768K.sayılı ve benzeri kararları.) Kaldı ki dava tarihi 2005 sonrasına aittir. (İstanbul BAM 37.HD 2019/2391E. 2020/698K.sayılı kararı)
Nitekim doktrinde de … 5.ATM’nin görevsizlik kararına dayanak yapmış olduğu 5411 sayılı Bankacılık Kanununun m.142/f.1 hükmünde yer alan “Fon, Fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesinde bakılır, o yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde, bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür” düzenlemenin sadece “Fon, Fon bankaları ve müflis bankanın iflas dairesi tarafından açılacak davalarla ilgili olduğundan; Fona, Fon bankalarına ve müflis bankanın iflas idarelerine karşı açılan hukuk davalarına uygulanmayacak; bu davalar genel hükümlere tabi olacaktır”. (Prof.Dr.Seza REİSOĞLU, Bankacılık Kanunu Şerhi, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 2015, Sayfa 142)
Kaldı ki davacı, 5411 sayılı Kanunun Geçici Madde 13 kapsamında kalan bankalardan da değildir.
Somut olayda … 5.ATM’nin görevsizlik kararına esas kılmış olduğu hükmün içeriği karşısında davacının Fon, Fon bankası veya müflis bankanın iflas idaresi olmadığı gibi Geçici Madde 13 hükmünde belirtilen bankalardan olmadığı tartışmasızdır. Bu itibarla adı geçen kararda belirtilen dayanak hüküm nedeniyle Mahkememizin görevli olabilmesi yasal olarak kati şekilde mümkün değildir. Hükmün yorum gerektirmeyecek şekilde açık ve belirli ise sadece uygulanmalıdır. Zaten kanun koyucunun amacı da budur.
Yukarıda açıklanan iki farklı nedenden dolayı Mahkememizin görevli olmayacağı açıktır. Nihayet ve bir an için …’nin alacağının davacı … A.Ş. (…. A.Ş.) tarafından devir alınmış olması halinde dahi takip tarihi ve dava tarihi itibariyle şekli taraf teorisi dikkate alındığında adı geçen dayanak hükümde belirtilenlerin yine taraf konumunda bulunmadığı açıktır.
Bu şekilde kanun koyucu 5411 sayılı Bankacılık Kanununun m.142/f.1 hükmü uyarınca İstanbul 1. ve 2. Asliye Ticaret Mahkemelerinin hangi hallerde görevli olduğunu açıkça düzenlemiştir. Kanun koyucunun amacı ve hükmün açıklığı karşısında davanın açıldığı tarih itibariyle Mahkememizin görevli olmadığı, genel görevli mahkemenin görevli olduğu, mahkememizin ihtisas alanında kalan bir dava bulunmadığı açıktır.
2)Kaldı ki mevcut kanun hükümlerinin lafzı yorum yöntemine göre yapılan yorum dışında ve ayrıca sistematik yorum kurallarına göre irdelemesi aşağıda yapılacaktır. Bu suretle adı geçen m.142 hükmünün yer aldığı Bankacılık Kanununda yer alan diğer maddeler karşısındaki durumu ve bu suretle adı geçen kanunun genel sistematiği incelenecektir.
Halihazırda davacı şirketin, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun m.143 hükmünde düzenlenen varlık yönetim şirketi olduğu açıktır. Adı geçen dayanak hükmün tüm içeriği dikkate alındığında kanun koyucu varlık yönetim şirketleri arasında ve 4.fıkrasında bir ayrım yapmıştır. Kanun koyucunun yapmış olduğu bu ayrıma göre “fonun en az %20 hissedarları olduğu varlık yönetim şirketleri lehine fona tanınan bir kısım hak ve yetkiler” tanınmıştır. Bir başka deyişle fonun en az %20 hissedar olduğu varlık yönetim şirketleri kapsamında olmayan şirketlerin ise fona tanınan bu bir kısım hak ve yetkilerden yararlanamayacağı hükmün açık içeriğinden anlaşılmaktadır. Öte yandan davacı şirketin tüzel kişiliği, dava dışı fonun tüzel kişiliğinden ayrı ve bağımsızdır. Nitekim 5411 sayılı Bankacılık Kanununun “Tanımlar” başlıklı m.3 hükmünde “fon” kelimesinin sadece “…” kapsadığı açıkça düzenlenmiştir.
Adı geçen 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun m.143/f.4 hükmüne göre; “Fonun en az yüzde yirmi hissedar olduğu varlık yönetim şirketleri, Fondan devraldığı alacaklarla ilgili olarak bu Kanunun 132 nci maddesinin sekizinci fıkrası ve 138 inci maddesinin beşinci fıkrasında Fona tanınan hak ve yetkileri kullanır.” Adı geçen hükmün atıf yaptığı kanun hükümlerinin ilgili fıkraları irdelendiğinde ise davacı varlık şirketinin lehine yukarıda açıklanan, uyuşmazlığa esas olan göreve ilişkin m.142 hükmünün kıyasen uygulanabileceğine dair açık düzenleme yoktur. Bu hususun bir unutkanlıktan ileri geldiği ise hükmün içeriği dikkate alındığında kabul olunamaz.
Nitekim kanun koyucu, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu Geçici Madde 13 hükmünde nitelikleri açıklanan ve özel kanunla kurulmuş olan bankalar lehine adı geçen Kanunun 12., 134., 136., 138., 140., 142., 165. hükümleri sınırlı yani tahdidi olarak saymış, bu suretle özel kanunla kurulmuş olan bankalar lehine adı geçen hükümlerin uygulanması kanun kıyası ile kabul etmiştir. Zaten ve bu nedenle örneğin Tasfiye Halinde Emlak Bankası A.Ş.’nin hükümde belirtilen nedenlerle açmış olduğu davalara, kanun kıyasına konu m.142 hükmü uyarınca Mahkememizce ve görevli mahkeme olarak bakılmaktadır.
Buna göre 5411 sayılı Bankacılık Kanununun m.142/f.1 hükmü, yine aynı Kanunun Geçici Madde 13 hükmü dikkate alındığında görevli mahkemenin tespitinde alacağın “fon alacağı” olup olmamasına göre değil ayrıca aktif sıfat durumunu dikkate alarak bir düzenleme yapmıştır. Nitekim yukarıda açıklandığı üzere varlık şirketinin devir aldığı alacaklar fon alacağı olduğu halde fonun hissedar olduğu varlık yönetim şirketi lehine yani somut olaydaki davacı varlık şirketi lehine m.143/f.4 hükmünde, kanun koyucunun Geçici Madde 13 hükmünde belirtmiş olduğu üzere m.142 hükmüne hiçbir atıf yapmamıştır.
O halde Bankacılık Kanunun m.143 hükmünde veya başkaca bir maddede adı geçen varlık şirketi lehine Mahkememizin görevli olmasını düzenleyen m.142 hükmüne atıf yapılan bir kanun kıyası mevcut değildir. Şüphesiz ki kanun koyucunun amacı ve adı geçen hükümlerin lafzı dikkate alındığında bu hükme atıf yapılmaması kanun koyucunun açık iradesidir ve tercihidir. “Her kanun normu, kanun koyucunun çarpışan menfaatler için biçtiği bir kıymetin ifadesidir.” (E.Hirş) Bu durumda Mahkememizce yapılan değerlendirmede davacı varlık şirketinin sermayesinin %100’ünün fona ait olunsa dahi bu hal, davacı şirketin “fondan” bağımsız bir tüzel kişilik olduğu ve amacının farklı bulunduğu gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır. O halde fon lehine tanınan bu istisnai düzenlemenin yani göreve ilişkin m.142 hükmünün, davacı varlık şirketi lehine kanun kıyası yolu ile uygulanmasını öngören herhangi bir düzenleme mevcut değildir.
3)Mahkememizce yorum bilimi ilkelerine uygun olarak yapılan yoruma konu görevle ilgili gerek doktrin ve gerekse Yargıtay kararlarında herhangi bir irdeleme yapıldığı ise tespit edilememiştir. 5411 sayılı Bankacılık Kanununun yürürlüğe girdiği 2005 tarihinden sonra fona devredilen bankalarla ilgili fonun … A.Ş.ye devretmiş olduğu alacaklarla ilgili yine icra takiplerinin yapıldığı, yine davaların açıldığı ise sabittir. Özellikle … ve … Asliye Ticaret Mahkemelerinde adı geçen … A.Ş.lehine, kredi borçluları aleyhine açılan davaların 1.ve 2.asliye ticaret mahkemelerinde açılmadığı, bu çerçevede dosyalarının temyiz incelemesinin Yargıtay 19.HD tarafından gerçekleştirildiği, temyiz incelemelerinde ise göreve ilişkin olmak üzere bu davalara birinci ve ikinci asliye ticaret mahkemelerince bakılması noktasında herhangi bir bozma kararı verilmediği anlaşılmaktadır. (Yargıtay 19. HD 2018/387E. 2018/1877K., 2015/18325E. 2016/15881K., 2015/16882E. 2016/6587K., 2013/11406E. 2013/6405K., 2013/2920E. 2013/8513K.sayılı, 2022/666E. 2022/581K.sayılı kararı ve karara esas olan İstanbul 21.ATM dosyasında da davacısı … A.Ş.olan itirazın iptali davasında herhangi bir görevsizlik kararı verilmemiştir.
4)Son olarak belirtmek gerekir ki açıklanan kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, davacının kanunda sayılan aktif sıfat sahibi kişilerden olmadığı açıktır. Kanun görevli mahkemeyi, alacağın türü yani 5411 sayılı Kanundan kaynaklanan fon alacağı olması dışında ve ayrıca aktif sıfata yani davacı ünvanına göre yapmıştır. Kanun koyucu alacağın fen alacağı olmasını, görevi tek başına belirleyen bir unsur olarak düzenlememiştir. Davacı hiçbir aşamada kanunda adı açıkça yazılan kişilerden değildir. Yorum veya kıyas yoluyla görev hususunun genişletilebilmesi ise kesin olarak mümkün değildir. Bu nedenle de Mahkememizin özel olarak görevli değildir.
5)Nitekim somut davada dahi davacı varlık şirketi, uygulamada görüldüğü üzere ve …’nin açmış olduğu dava dilekçelerinde belirtildiği üzere dosyanın “İstanbul 1. ve 2.Asliye Ticaret Mahkemelerine tevzi edilmesine” dair herhangi bir açıklamaya yer vermemiştir. Bu hal gerek Mahkememizce yapılan açıklamalarla gerekse Yargıtay uygulaması ile uyumludur.
6)Mahkememizce adı geçen hükümlere göre yapılan yargısal yorum ve değerlendirmelere göre, kanunda adı ve sıfatı belirtilmeyen davacı şirketin açmış olduğu itirazın iptali ve takibin devamı davası yönünden Mahkememizin özel görevli olmadığı açıktır. Yargıtay’ın ilgili özel dairesinin bu noktada bozma kararı vermemesi de gerekçedeki isabeti göstermektedir.
Yapılan açıklamalar karşısında Mahkememizin “ihtisas mahkemesi olarak” bu davada özel görevli bulunmaması nedeniyle 6100 sayılı HMK m.114 hükmü uyarınca davanın usulden reddine, hükmün kesinleşmesi halinde dosyanın asıl dosyada görevsizlik kararı veren … 5. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, Mahkememizce verilen karara yönelik istinaf yoluna başvurması halinde ilgili daire tarafından; istinaf yoluna başvurulmaması durumunda ise HMK m.22 hükmü uyarınca davaya bakacak mahkemenin tayini için taraflardan birinin yargı yeri belirlenmesi amacı ile Bölge Adliye Mahkemesine başvurması halinde ilgili dairece görevli mahkemenin belirlenmesine, karardan sonra davaya başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerinin o mahkemece hükmedilmesine; karardan sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise davanın açıldığı mahkememizce dosya üzerinden bu durumun tespiti ile davacının yargılamaya giderlerine mahkum olunmasına dair karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin “ihtisas mahkemesi olarak” bu davada özel görevli bulunmaması nedeniyle 6100 sayılı HMK m.114 hükmü uyarınca davanın usulden reddine,
Hükmün kesinleşmesi halinde dosyanın asıl dosyada görevsizlik kararı veren … 5. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
2-Mahkememizce verilen karara yönelik istinaf yoluna başvurması halinde ilgili daire tarafından; istinaf yoluna başvurulmaması durumunda ise HMK m.22 hükmü uyarınca davaya bakacak mahkemenin tayini için taraflardan birinin yargı yeri belirlenmesi amacı ile Bölge Adliye Mahkemesine başvurması halinde ilgili dairece görevli mahkemenin belirlenmesine,
3-Karardan sonra davaya başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerinin o mahkemece hükmedilmesine; karardan sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise davanın açıldığı mahkememizce dosya üzerinden bu durumun tespiti ile davacının yargılamaya giderlerine mahkum olunmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ve bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 19/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip