Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/747 E. 2022/136 K. 21.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/747 Esas
KARAR NO : 2022/136

DAVA : Alacak (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/11/2021
KARAR TARİHİ : 21/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket, davalıya ait … adresinde bulunan taşınmazda 07.01.2016 tarihinden beri yaklaşık 6 yıla yakın süredir kiracı olarak bulunmakta ve… isimli bir …şubesini işlettiğini, son dönem kira bedeli olarak aylık 114.555,25-TL ödediğini, müvekkili ile davalı arasında pandemi sürecine ilişkin kira uyralama davası … 12. Sulh Hukuk Mahkemesi … E. sayılı dosya ile derdest olduğunu, müvekkili kira borcu yanında kiraya konu yer ile ile ilgili olarak aylık “Ortak Giderlere Katılım Payı” adı altında 14.611,56 -TL ( Temmuz 2021 için) ve civarında bedeller ödendiğini, müvekkili işbu bedelin hangi hizmete karşı ödendiğini bilmediği gibi işbu bedel tamamen davalı tarafından belirlenmekte ve müvekkile fatura edildiğini, fatura edilen davaya konu ortak giderlere katılma payının içeriğinde davalı tarafından alınan hizmetler bilindiği kadarı ile sadece güvenlik hizmeti olduğunu, ortak gider kalemi olarak sadece güvenlik hizmeti veren davalı bu hizmete karşılık her ay tarafımıza fatura kesildiğini, İş bu dava ile öncelikle davalının güvenlik hizmetini aldığı firmadan aylık ödediği bedelin tespitini talep ettiklerini, ortak gider anlamında tarafımıza kesilen aylık faturada başkaca bir masraf kalemi var ise bunların da faturalarının tespitini talep ettiklerini, davalının tüm ortak giderlere katılan 20’nin üzerinde kiracısından aldığı bedeller ile kendisinin bu işler için ödediği bedeller karşılaştırılacak, akabinde de davalının tarafımızdan almış olduğu fazla ödemeler tespit edilerek tarafımıza iade edilebileceğini, Ükemizde ve dünyada Corona Virüs (Covid -19) olarak bilinen solunum yolu bulaşıcı hastalığı Dünya Sağlık Örgütünce Pandemi İlan edilmiştir. Gerek Sağlık Bakanlığı ve gerekse Cumhurbaşkanlığı tarafından insanların evden çıkmaları yasaklanmakta (0-20, +60 yaş) kalanlarının ise kişisel karantina adı altında evden çıkmamaları önemle telkin edilmektedir. Tüm bu önlemlere ek cafe/restaurant olarak kiralanan mecur, yine Devletimizin aldığı önlem kapsamında toplamda yaklaşık 6 ay süre ile kapatıldığını, Türk Borçlar Kanunu Aşırı İfa Güçlüğü başlığı altında m. 138’de “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır” demiştir. Görüldüğü üzere madde metninde açıkça borçludan kaynaklanmayan ve öngörülemeyen olağanüstü bir sebeple borçludan sözleşme konusu borcun istenmesinin dürüstlük kuralına aykırı düşeceği kanaati var ise, hakimin sözleşmeyi yeni koşullara göre uyarlayabileceği belirtildiğini açıklanan nedenlerle, “Ortak Giderlere Katılım Payı” bedelinin hangi hizmetler karşılığında alındığının tespitini, davalı tarafından toplanan “ortak giderlere katılma payının” içeriğindeki hizmet ve emtiaların tek tek alındığı yerlerden alınmış olan faturaların istenmesi sureti ile aylık maliyetinin tespitini, bu bedelin tespiti ile kiracı olan müvekkil üzerine düşen hissenin gerçek karşılığının bulunması ile fazla ödemelerden bununla birlikte Ortak Giderlere Katılım Payı” Bedelinin hem taraflarca imzalanan kira sözleşmesinin 18. maddesindeki mücbir sebep kapsamında değerlendirilerek hem de TBK 138. md. Aşırı İfa Güçlüğü maddesi uyarınca ; müvekkil işletmenin kapalı kaldığı dönem için alınmamasını kapalı kalınan dönemlerde ödenen bedellerin iadesini ve devam eden süreçte de “yeni Normal” kapsamında alınan önlemler ile beraber azalan cironun ve özellikle ortak giderlerin de neredeyse yarı oranda bedelinin düşmesi dikkate alınarak fazla yapılan ödemelerimizden fazlaya dair haklarımız saklı kalmak kaydı ile fazlaya dair haklarının saklı kalmak kaydı işe şimdilik 1.000-TL’sinin taraflarına iadesini, yargılama harç ve masrafları ile ücret-i vekaletin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İş bu davada görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesi olduğunu, avacı Şirket gibi …projesinde yer alan başka bir kiracı tarafından aynı talepler ile dava açılmış olup, uyuşmazlık üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi kira sözleşmesi kapsamındaki uyuşmazlıkların Sulh Hukuk Mahkemesi’nde çözümlenmesi gerektiğini belirtildiğini, dava dilekçesinde “ortak gider katılım payı” alındığını ve bu bedelin indirilmesini talep etse de, bu açıklama ile alınan bir bedel bulunmadığını, davacı şirket talebini net olarak belirtmemiş olduğundan, davada uyarlama başlangıç tarihi dava tarihi olarak kabul edilmelidir. bu aşamadan sonra vereceği tarih iddia genişletme yasağına tabi olacağını, taraflar arasındaki protokol iki tacir arasında akdedilmiş olup, bu protokol kapsamına müdahale talep edilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, pandemi döneminde de aylık hizmet bedeli kapsamındaki hizmetler verilmeye devam edilmiş olup, davacı şirket’in kiralanan yer’i kullanıp kullanmamasının bir önemi bulunmadığını, aylık hizmet bedeli yüksek gösterilmeye çalışmaktadır. ancak davacı 3 ayrı bağımsız bölümde kiracı olup , talep edilen bedeller buna göre belirlendiğini, aylık hizmet bedeli olarak alınan bedeller ile akaretler sıraevler işletmesi sağlandığından, harcanan bu bedellerin yeniden tespiti ile iadesi talep edilmesi hakkaniyete de aykırı olduğunu açıklanan nedenlerle usul yönünden itirazlarımız doğrultusunda davanın usulden reddini, Haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddini, yargılama masrafları ve vekâlet ücretinin davacı üzerine yüklenmesine karar verilmesini karar verilmesini vekaleten arz ve talepmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Dava, kira ilişkisini düzenleyen protokol ve alt kira ilişkisinden ibaret olduğu anlaşılmıştır.
Bu itibarla, öncelikle görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğunun tespit edilmesi, başka bir anlatımla somut olay bakımından Mahkememizin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi zorunludur.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir.Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6100 Sayılı HMK’nın 4. maddesinde ise Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görev alanı düzenlenmiş olup, bu madde;
” Sulh Hukuk Mahkemeleri, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları görürler ” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Dava konusu olayda taraflar arasındaki ihtilaf davacı ile davalı taraf arasındaki taşınmaz kira sözleşmesinden kaynaklı olup, taraflar arasındaki ihtilafın kira ilişkisinden kaynaklanması nedeniyle HMK 4. madde gereğince kira ilişkisinden kaynaklanan her türlü uyuşmazlığa bakma görevi Sulh Hukuk Mahkemesi’ne ait olup, bu özel düzenleme gereği davaya bakmaya Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir. Benzer nitelikte bir ihtilaf hakkında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesinin 2021/877 Esas, 2021/1049 Karar sayılı ilamnda “…Somut olayda uyuşmazlık taraflar arasındaki kira ilişkisini düzenleyen protokol ve alt kira sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, davanın Sulh Hukuk Mahkemesince çözümlenmesi gerekmektedir.” şeklinde hüküm verildiği görülmektedir.
Alt kiracı ile kiraya veren arasında düzenlenen protokolün kira sözleşmesine istinaden düzenlendiği, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 4. Maddesi gereğince ” Sulh Hukuk Mahkemeleri, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları görürler ” şeklinde düzenleme gereğince alt kiracı ile kiralayan arasındaki ilişkilerin ayrı düzenlenmediği ve kira ilişkisi bulunduğu ve kira sözleşmesine istinaden düzenlenen protokolde kira ilişkisinden kaynaklı yükümlülükler belirlendiğinden davaya bakmaya görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu, mahkememizin görevine girmediği anlaşılmakla, iş bu davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından HMK ‘nun 114/1-c ve 115/2 madde uyarınca Mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi ile Mahkememizin karşı görevsizliğine, ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin HMK m.114/f.1 ve HMK m.115 hükmü uyarınca görevli olmaması karşısında, davanın dava şartı yokluğundan ve usulden reddine,
2-Talep halinde, dava dosyanın görevli İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-Karara karşı kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren iki hafta içinde; süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleştirilmiş ise kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içinde taraflardan birinin mahkememize başvurarak dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesine,
4-Başka mahkemede davaya devam edilmesi söz konusu olmadığında dava hakkında açılmamış sayılma kararı verilerek davacının yargılama giderlerine mahkum edileceğinin taraf vekillerine ihtarına,
5-HMK 331/2 maddesi uyarınca davaya başka bir mahkemede devam olunacağından yargılama giderlerine bu aşamada hükmedilmemesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 21/02/2022

Katip

Hakim