Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/738 E. 2023/773 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/731
KARAR NO : 2023/753

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtirazın İptali)
DAVA TARİHİ : 09/11/2021
KARAR TARİHİ : 12/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan banka dışındaki diğer kredi kuruluşlarına ilişkin düzenlemelerden kaynaklanan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesi ile gönderilen ihtarnameye karşın verilen sürede borç ödenmemiş olduğunu, gayrinakdi risk karşılığı tutar depo edilmemiş olduğunu, müvekkili bankaya olan borcun ödenmemesi nedeniyle borçlular hakkında 04.10.2021 tarihinde … İcra Müdürlüğü …E.sayılı dosyasıyla 765.540,76-TL üzerinden yasal takip başlatılmış olduğunu, davalı borçluların, faiz ve sair fer’ileri ile birlikte tespit edilecek tüm borçtan sorumlu olduğunu, davalı borçluların itirazının haksız, kötü niyetli ve icra takibini geciktirme amacını taşımakta olup, itirazların iptalinin gerekmekte olduğunu, borçluların itirazlarının hiçbir dayanağının mevcut olmadığını, mahkemeye sunulan kredi sözleşmelerinde yer alan faiz oranına ilişkin hükümler ile müvekkili bankanın faize ilişkin cari mevzuat hükümleri uygulanarak alacağa temerrüt faizi tahakkuk ettirilmiş olduğunu, uygulanan faiz oranı ve faiz tutarı bakımdan da borçluların itirazlarının haksız olduğunu, davalı/borçluların … 13. İcra Müdürlüğü’nün …E.sayılı dosyası üzerinden başlatılan icra takibinin tamamına yönelik olarak yaptığı haksız itirazların iptali ile itiraz nedeniyle duran esas takibin takip talebindeki şartlarla devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesinde; müvekkillerinin davacılara borçlu bulunmadıklarını, davanın kötü niyetle açıldığını, bu nedenle davanın reddolunmasını, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, takibe esas sözleşme içeriği dikkate alındığında takip tarihinde belirtilen her bir miktar nedeni ile asıl borçludan talep edilebilecek miktarların ne olduğu, özellikle kefil yönünden ihtarnamenin davalı kefile tebliğ olunması halinde, kefilin temerrüd tarihinden takip tarihine kadar asıl alacağa uygulanacak temerrüd faizinden sorumluluğu açık olmakla kefil yönünden kat ihtarnamesinin davalıya tebliği tarihine göre önel süresinin eklenerek temerrüd tarihinin tespiti, bu çerçevede davalı kefilin kendi temerrüd tarihine kadar olan kefalet sınırları içinde kalmak koşulu ile asıl alacak ve asıl borçlunun temerrüdünden sorumlu olacak olması, bu çerçevede davalı kefil yönünden temerrüd için hesap kat ihtarının kefile tebliğinin şart olması, sözleşmede öngörülmediği sürece İİK.m.68 hükmünün kefil yönünden uygulanmasının ise mümkün olmaması, kefil yönünden temerrüd tarihinin ne şekilde belirlendiğinin açıklanması, buna göre temerrüd tarihinin tespiti noktalarında toplanmaktadır.
Taraflar arasında, davalı şirketin asıl borçlu, davalı gerçek kişinin kefil olduğu, süresi içinde icra müdürlüğüne itiraz sunulduğu, itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmediği, itirazın iptali davasının ise süresi içinde açılmış olduğu tartışmasızdır.
Bu arada davalılar vekili 04/07/2022 tarihli dilekçe ile davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını belirtmiş ise de dilekçenin verilme aşamasından sonra sunulmuş olan bu talep davanın zamanaşımı süresinde açıldığı da göz önünde bulundurularak reddedilmiştir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlularına karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibi konusu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. İtirazın iptali davası, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçluların icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak dilekçelerin verilme aşaması içinde ileri sürmesi olanaklıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılması için atanan bankacı bilirkişi hazırlanan 28/06/2022 tarihli rapor içeriğine göre “davacı banka ile davalı asıl kredi borçlusu/kredi lehtarı (asıl borçlu) …A.Ş. arasında toplam 2.500.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bahse konu işbu sözleşmeleri davalı/kefilin (…) toplam 2.750.000,00 TL kefalet limiti tahtında müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olduğu, somut olayda sözleşme limitinin mertebesinde kefalet akdi imzalandığı, bu bakımdan davacı bankanın uygulamasında mevzuata aykırılık bulunmadığı, bir üstte belirtildiği gibi, davacı banka, hesap ekstrelerine göre belirtilen tabloda belirtilen kredinin hesap kat ihtarıyla asıl alacak (anapara) kalemlerini banka kayıtlarıyla uyumlu olarak talep ettiği, ancak, bir kısım işlemiş faiz ve fer’ilerinin ise dönemsel olarak hak edilmiş olmasına rağmen, aktifleştirilmemiş olduklarının anlaşıldığı, başka bir deyişle işlemiş faiz ve fer’ilerinin aktifleştirilmemiş olması demek bu alacak kalemlerinin talep edilemeyeceği anlamına gelemeyeceği, neticeten hesap kat ihtarnamesiyle istenilen alacak kalemlerinin yerinde olduğu, davalı kredi lehtarı- … DIŞ PAZ. SAN. VE TİC.A.Ş. muhatabın gösterilen adresinin tevziat sırasında …’nın beyanına göre geçici olarak kapalı bulunduğunun öğrenilmesi üzerine 2 nolu formül uygulanıp haber kağıdı kapıya ilsak olunmak suretiyle mahalle muhtarlığına 16.09.2021 tarihinde tebliğ edildiğinin noter tebligat parçasından anlaşıldığı, davalı/kefil .. muhatabın gösterilen adresinde bizzat kendisine 16.09.2021 tarihinde tebliğ edildiği, noter tebligat parçasından anlaşıldığı, davalı kredi lehtarı şirket ile davalı kefile geçerli birer tebligatın yapılmış sayılabileceği, hesap kat ihtarnamesi ile ödeme için verilen (1) günlük mehil süresi bitimine müteakip, davalı kredi lehtarı firmanın 18.09.2021 tarihi itibariyle temerrüde düşürülmüş sayılabilecekleri kanaati edinildiği, sözleşmenin 4.maddesinin c bendi: müşterinin temerrüde düşmesi halinde temerrüt faizi uygulanır. Temerrüt faizi akdi faiz oranına azami %100’ü oranında ilave yapılmak suretiyle tespit edilir. Ancak cari faiz oranı akdi faiz oranından daha yüksek ise temerrüt faizi cari faiz oranına azami %100’ü oranında ilave yapılmak süetiyle tespit edilir” denildiği, davacı bankanın talep ettiği temerrüt faiz oranı yönünden davacı banka, faiz genelgeleri ile deklare edilen %10,07 oranındaki faizin sözleşmenin temerrüt hükmünü düzenleyen 4/c m. uyarınca %100 fazlası mertebesinde %22,75 (11,375×2-) oranında temerrüt faizi talep ettiği, temerrüt tarihi itibariyle 730.078,72 TL tutarında asıl alacak hesaplandığı, takip talebinde ise 731.087,20 TL asıl alacak hesaplandığı, bu durumda takdiri mahkemeye ait olmak üzere 1.008,48 TL fazla talebin yerinde olmadığı mütalaa edildiği, davacı banka ile davalı asıl kredi borçlusu/kredi lehtarı … SAN. VE TİC.A.Ş. arasında genel kredi sözleşmeleri akdedildiği, işbu sözleşmeyi davalı kefilin müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış oldukları, anılan sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerin öngörülen süre içinde ödenmemesi nedeniyle, davacı bankanın davalılar hakkında takip ve dava hakkının bulunduğu kanaati edinildiği, davalı/kefilin kefalet limiti ve sorumlu olduğu miktarın davalı kefillerin kefalet limitinin 2.750.000,00TL olduğu, temerrüt tarihi itibariyle hesaplanan asıl alacak toplamının 730.078,72 TL olduğu, hesaplanan asıl alacağın kefalet limitinden daha düşük seviyede olması nedeniyle, davalı kefillerin hem kendi ve hem de davalı kredi tehtarı şirketin temerrüdü ve bunun hukuki sonuçlarından dolayı borcun tamamından kefalet limitiyle sınırlı olmaksızın müteselsilen sorumlu sayılabileceklerinin düşünülebilineceği, bankanın nakdi alacağı yönünden asıl alacak 723.282,45TL, işlemiş temerrüt faizi 7.770,26 TL, BSMV 388,51 TL, toplam alacağın 731.441,22 TL olduğu, Mahkemece raporun benimsenmesi halinde; fazlaya -ilişkin 34.099,54TL’nin (765.540,76— 731.441.22-) reddi durumunda, takip tarihinden itibaren asıl alacak tutarı 723.282,45 TL’si tamamen ödeninceye kadar yıllık 22,75 oranında sözleşmesel temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisi (BSMV) ile birlikte istenilebileceği, bankanın gayrinakdi çek taahhüt bedeli kredisi alacağı yönünden: dosya içeriğinde bulunan çek dökümü raporlarına göre, davacı bankaya halen ibraz ya da iade edilmeyen ya da karşılıksız çıkıp da hamilleri tarafından garanti bedelleri talep edilmeyen (19) adet çek yaprağından dolayı toplam 50.730,00 TL’sini (19 adet çek yaprağı bedeli x 2.670,00 TL>) faiz getirmeyen bir hesapta davalılar tarafından depo etmeleri gerektiği kanısına ulaşıldığı, dava tarihinden sonra olmak üzere 21 kalem halinde toplam 44.104,10 TL tutarında kısmi ödeme saptandığı, işbu ödemenin dosyanın kesin infazı sırasında nazara alınması gerektiği” şeklinde görüş bildirmiştir.
Adı geçen raporun tebliğ olunması sonrasında davacı vekili tarafından hazırlanan 22/11/2022 tarihli raporda ise “temerrüt tarihi itibariyle 730.078,72 TL tutarında asıl alacak hesaplandığı, takip talebinde ise 731.087,20 TL asıl alacak hesaplandığı, bu durumda takdiri mahkemeye ait olmak üzere 1.008,48 TL fazla talebin yerinde olmadığı mütalaa edildiği, takip tarihi itibariyle toplam 731.441,21 TL tutarında alacak hesaplandığı, davacı bankanın ise 765.540,76 TL alacak talep ettiği, bu durumda takdiri mahkemeye ait olmak üzere 34.099,54 TL fazla talebin yerinde olmadığının mütalaa edildiği, davacı bankanın öncelikle temerrüt tarihi ile takip tarihi aralığında yapılan 6.796,27 TL’lik tahsilatı takibi açarken borca mahsup etmediği, farkın bir kısmının buradan kaynaklandığı, diğer bir kısmının da işlemiş faizden kaynaklanmakta olduğu, hesap kat ihtarına konu edilen gayrinakdi alacak davacı vekilinin beyanının tam aksi yönünde teminat mektubu değil, gayrinakdi çek taahhüt bedeli olduğu, gayrinakdi alacak kalemi içinde teminat mektubu bulunmadığı için tahsil edilemeyen devre komisyonları ile bunların fer’ilerinin bulunma olanağı bulunmadığı, kaldı ki, bir an için davacı vekilinin beyan ettiği gibi teminat mektubu bulunsa bile, teminat mektubundan doğan ve tahsil edilemeyen devre komisyonları ve bunların ferileri gayrinakdi alacak içinde değil, nakdi kredi alacağı içinde olması gerektiği, dolayısıyla davacının bu bent altındaki beyanları dinlenilebilir olmadığı, somut mevcut durumun dışında afaki nitelikteki beyanlar olarak değerlendirildiği, hesaplamada 1012 ek nolu kredi hesabından 20.09.2021 tarihinde mükerrer olarak 6.796,27 TL tahsilatın düşüldüğünün beyan edildiği, hesap kat ihtarına konu edilen 6 adet kredi hesap ekstresi tek tek tetkik edildiğinde, davacı vekilinin belirttiği 6.796,27 TL tahsilatın kredi borcundan düşülmemiş olduğu, bir an için beyan edildiği gibi kredi borcundan temerrüt tarihinden sonra bankaca düşülmüş olsa bile, yapılan hesaplamada kapitalize edilen asıl alacak tutarı 730.078,72 TL’den düşülmesi gerekir ki, davacı ile uygulama birliğinin sağlanabileceği, dolayısıyla davacı vekilinin bu bent altındaki beyanları yönünden bir revizyon yapılmak mümkün olmadığı, davacı vekilinin beyan ve itirazları yukarıda tek tek irdelenip 2.kez değerlendirmeye tabi tutulduğu, ancak, mevcut delil durumu gözetilerek kök raporda bu safhada herhangi bir değişiklik yapılamamış olduğu” şeklinde görüş bildirmiştir.
Adı geçen ek raporun tebliğ edilmesi sonrası gerçekleşen itiraz içeriği karşısında bu defa birinci bilirkişinin hazırlamış olduğu kök ve ek rapor dikkate alındığında ek raporda farklı bir sonuca ulaşılıp ulaşılamayacağı noktasında farklı bir bilirkişi marifetiyle yeniden bilirkişi incelemesi yapılması takdir olunmuştur.
İkinci bankacı bilirkişi tarafından hazırlanan 03/05/2023 tarihli raporda ise “davacı ….Bankası A.Ş. tarafından …. 1. Noterliği’nin…tarih ve … yevmiye numarasıyla, davalı asıl borçlu …Tic.A.Ş. ile davalı …’ya ihtarname keşide edilerek, kredi hesabının 03.09.2021 tarihi itibariyle kat edildiği ve kat tarihi itibariyle toplam 727.884,73 TL nakit ve 564.224,94 TL gayrinakit borcun bulunduğu, nakit borcun, tasfiye edileceği tarihe kadar %23,40 temerrüt faiz oranı üzerinden işleyecek faiz ve ferileriyle birlikte bir gün içinde ödenmesi, ayrıca 564.224,94 TL gayrinakdi borcun aynı süre içinde bloke edilmek üzere bankaya ödenmesi, aksi takdirde alacağın tahsili için yasal yollara başvurulacağı ihtar edildiği, bu durumda, ihtarnamede verilen bir günlük sürenin dolmasıyla, davalı asıl borçlu ve kefilin 18.09.2021 tarihinde temerrüde düştükleri değerlendirildiği, temerrüt tarihi itibariyle toplam 729.991,47TL nakit asıl alacak tutarı hesaplandığı, söz konusu asıl alacak tutarının 681.936,39 TL’lik kısmı ticari kredilerden, 48.055,08TL’lik (10.554,40 TL * 37.500,68 TL) kısmı ise yasa gereği farklı temerrüt faiz oranına tabi kredili mevduat hesabı ve kredi kartı alacak tutarlarından oluştuğu, takip talebi incelendiğinde, davacı tarafından nakit alacakların yanında iade edilmemiş çeklerin banka yükümlülük tutarından kaynaklanan, toplam 53.400,00 TL’lik gayri nakdi borcun depo edilmesi talep edildiği, kat ihtarına konu olan teminat mektuplarının ise vadelerinin sırası ile 14.10.2020, 27.10.2020 ve 30.10.2020 olması nedeniyle, takip tarihinden önce iade edildikleri ya da takibe konu olmadıklarının anlaşıldığı, bu sebeple, teminat mektuplarının inceleme dışında tutulduğu, davacı banka kayıtları incelendiğinde, 18.09.2021 temerrüt tarihi itibariyle; … seri no.lu çek yapraklarının davacı bankaya iade edilmemiş durumda olduğu, 5941 sayılı Kanun uyarınca, muhatap bankanın ibraz eden düzenleyici dışındaki hamile, süresinde ibraz edilen her çek yaprağı için ödemekle yükümlü olduğu tutar; T.C. Merkez Bankası tarafından, 2021 yılı için 2.670,00 TL olarak belirlendiği, bu durumda, iade edilmemiş durumda olan 20 adet çek yaprağının banka sorumluluk tutarından dolayı, davacı bankanın 53.400,00 TL (£ 20 adet x 2.670,00 TL) tutarında gayrinakit alacak tutarı bulunduğu, ancak Mahkemenin 12.05.2021 tarihli celsesinin 12 nolu ara kararı uyarınca, davacı vekili tarafından 24.05.2021 tarihinde sunulan faiz yönergeleri ve temerrüt faiz oranları listesi incelendiğinde, temerrüdün oluştuğu 19.09.2021 tarihinde bankaca kredilere uygulanan temerrüt faiz oranının yıllık %23,40 olduğu ve 29.09.2021 tarihinden itibaren ise yıllık %22,75 oranından temerrüt faizi uygulandığının tespit edildiği, davacı bankanın takip talebinde ise yıllık %22,75 oranından temerrüt faizi talep edildiği, bu durumda, taleple bağlı kalınmasının uygun olacağının değerlendirildiği, T.C. Merkez Bankası tarafından yayımlanan duyuru uyarınca, 18.09.2021 temerrüt tarihinde kredi kartlarına uygulanacak azami gecikme faiz oranın, yıllık %27,36 olarak belirlendiği, bu durumda, kredili mevduat hesabından ve kredi kartından kaynaklanan borç tutarı için yıllık %27,36 faiz oranı üzerinden temerrüt faizi talep edilebileceği, ancak, takip talebinde davacı bankaca tüm kredi alacakları için yıllık %22,75 oranından temerrüt faizi talep edildiğinden, kredili mevduat hesabı ve kredi kartı yönünden de taleple bağlı kalınmasının uygun olacağının değerlendirildiği, temerrüt tarihi itibariyle dava konusu kredilerden dolayı 729.991,47 TL asıl alacak tutarı hesaplandığı, Yargıtay’ın emsal kararı ve takip öncesi yapılan tahsilat tutarı da gözetilerek, temerrüt tarihi itibariyle hesaplanan asıl alacak tutarına, 18.09.2021 temerrüt tarihinden 04.10.2021 takip tarihine kadar, tespit edilen yıllık %22,75 temerrüt faiz oranından faiz hesaplandığı, takip tarihi itibariyle davacı banka kayıtları incelendiğinde, temerrüt tarihi itibariyle iade edilmemiş 20 adet çek yaprağının, takip tarihi itibariyle de iade edilmedikleri tespit edildiği, 5941 sayılı Kanun uyarınca söz konusu çeklerin banka sorumluluk tutarlarından dolayı, davacının 53.400,00 TL tutarında gayrinakdi alacak tutarının bulunduğu tespit edildiği, davacının takip tarihi itibariyle davalı asıl borçludan toplam 731.362,02 TL nakit ve 53.400,00 TL gayrinakdi talep edilebilir alacak tutarının bulunduğunun hesaplandığı, bu durumda, talebin yerinde olmadığı, asıl alacak tutarındaki farkın, yukarıda da belirtildiği üzere takip tarihinden önce 20.09.2021
tarihinde tahsil edilen ve borca mahsup edilen 6.796,27 TL’lik tahsilat tutarının, takip açılışında dikkate alınmadığı, davacı banka ile davalı asıl borçlu arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerinde; davalı …’nın toplam 2.750.000,00 TL tutarında geçerli kefaleti bulunduğu, davalı kefil davalı asıl borçlu ile birlikte 18.09.2021 tarihinde temerrüde düştüğünden, hemen yukarıda davalı asıl borçlu bakımından hesaplanan toplam 731.362,02 TL borç tutarından adı geçen kefilin sorumlu tutulabileceği, gayrinakit alacak yönünden oluşan 2.670,00 TL’lik (* 53.400,00 TL — 50.730,00TL) farkın mahiyeti incelendiğinde; takip tarihi itibariyle iade edilmemiş durumda 20 adet çek yaprağı bulunmakla birlikte, söz konusu çek yapraklarından 3715 seri nolu çek yaprağının, takip ve dava tarihinden sonra 05.05.2022 tarihinde karşılıksız kaldığı ve banka kaynağından sorumluluk tutarının ödendiği, söz konusu çek yaprağının takip tarihi itibariyle iade edilmemiş durumda olduğu, ancak dava tarihinden sonra sorumluluk tutarının ödendiği, bilirkişi …’in dikkatinden sehven kaçtığı, dava konusu alacak tutarının, davacı … Bankası A.Ş. ile davalı asıl borçlu …Tic.A.Ş. arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerine istinaden, davalı asıl borçluya kullandırılan kredili mevduat hesabı, kredi kartı, borçlu cari hesap kredisi, taksitli ticari krediler ve çek karnesi kredi borcundan kaynaklandığı, takip tarihi itibariyle, taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek yapılan hesaplama sonucunda, davacı bankanın davalı asıl borçludan toplam 731.362,02TL nakit ve 53.400,00 TL gayrinakit talep edilebilir alacak tutarının bulunduğu, davacı banka ile davalı asıl borçlu arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerinde diğer davalı …’nın toplam 2.750.000,00 TL tutarında geçerli kefaleti bulunduğu, adı geçen kefil davalı asıl borçlu ile birlikte 18.09.2021 tarihinde temerrüde düştüğünden, yukarıda davalı asıl borçlu bakımından hesaplanan toplam 731.362,02TL talep edilebilir borçtan kefil …’nın sorumlu tutulabileceği, davacı takip talebi incelendiğinde; iade edilmemiş çek yapraklarının banka sorumluluk tutarından kaynaklanan gayrinakit borçtan, davalı kefil …’nın da sorumlu tutulduğu, Yargıtay, kefillerin gayrinakdi kredilerin deposundan sorumlu tutulabilmesi için, imzalanan sözleşmede bu konuda açık ve net bir şekilde sorumluluk içeren hüküm bulunması gerektiği, fakat huzurdaki davaya konu kredi sözleşmeleri incelendiğinde, kefilin, gayrinakdi kredilerin deposundan sorumlu olduğuna dair açık ve net bir hükme rastlanmadığı, bu nedenle davalı kefilin, iade edilmemiş olan 20 adet çek yaprağı banka sorumluluk tutarlarından kaynaklı 53.400,00 TL’lik depo talebinden sorumlu tutulamayacağı, asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren talep edilen yıllık %22,75 temerrüt faiz oranının, taraflar arasında imzalana sözleşmenin 4.c maddesine uygun olduğu” şeklinde görüş bildirmiştir.
İkinci bilirkişi raporuna yönelik her ne kadar itiraz olunmuş ise de 21/06/2023 tarihli ek ikinci bilirkişi raporunda davacı tarafın itirazlarını bilirkişi tek tek incelemiş, ancak kök raporda değişiklik gerektiren bir durum bulunmadığını yeniden açıklamıştır.
“Ayrıca birinci bilirkişi …’in, ikinci bilirkişi … in sunduğu 03/05/2023 tarihli raporunun içerikleri ve özellikle 9.sayfanın b bendi içeriği dahi dikkate alındığında kefilin, gayrinakdi çek taahhüt bedelinden dolayı sorumlu olup olmadığına dair görüşünde bankacılık uygulamaları çerçevesinde revize edilmesi gereken durum olup olmadığının irdelenmesi; ayrıca … tarafından hazırlanan aynı raporun 10.sayfasının (a) bendinde yer alan başlık çerçevesinde davalı asıl borçlunun sorumlu olması gereken çek taahhüt bedelinin 50.730 olması gerekip gerekmediğinin üzerinde gerekçeli olarak yeniden durulması; bu suretle ve sonuç olarak bilirkişi …’in hazırlamış olduğu 03/05/2023 tarihli rapor içeriği gözetildiğinde ve yukarıda yeniden irdelenecek hususlar dikkate alındığında bankacılık uygulamaları yönünden …’ in hazırlamış olduğu rapora iştirak edilip edilmediği, bilirkişi …’ in hazırladığı 28/08/2022 tarihli kök raporda buna göre revize edilmesi gereken bir durum olup olmadığının irdelenmesi için dahi birinci bilirkişi …’ den dahi ek rapor alınmasına” dair ara karar oluşturulmuştur.
Bunun üzerine birinci raporu hazırlayan bankacı bilirkişi hazırlamış olduğu 04/09/2021 tarihli raporunda “iki rapor arasında 79,20 TL (731.441,22-731.362,025) fark bulunduğu, bu farkın esasen tolere edilebilecek bir tutar olduğu, yani yuvarlama yöntemi dahilinde nakdi krediler bakımından raporların herhangi birine itibar edilebileceği, ancak borçlu lehine bir değerlendirme yapılmak gerekirse, daha az seviyede oluşan miktara mahkemece itibar edilmesinin değerlendirilebileceği, gayrinakdi kredide iki rapor arasında 2.670,00 TL (53.400,00-50.730,005) fark bulunduğu, bu farkın nedeni 3715 seri çekin karşılıksız çıkması üzerine 5941 sayılı Çek Kanununun 3 m. kapsamında kanuni takip hesabı ekstrelerine göre çek taahhüt bedeli ilgili çek hamiline tazmin edildiği, esasen bu çeklerin hem takip ve hem de dava tarihi itibariyle karşılıksız gözüken bir çek olduğu, dava tarihi 09.11.2021’den sonra 05.05.2022 tarihinde taahhüt bedelinin tazmin edildiği, olaya bu bağlamda yaklaşıldığında, yani hem takip ve hem de dava tarihi itibariyle bakıldığında, depo edilebilecek çek bedelinin 53,400,00 TL gözüktüğü, söz konusu çekin dava tarihinden sonra ve 05.05.2022 tarihinde kısmen tazmin edildiği nazara alındığında ise, depo edilebilecek tutarı bu kez 50.730,00 TL olarak değerlendirip, dava tarihinden sonra tazmin edilen 2.670,00 TL bakımından tazmin tarihi 05.05.2022’den itibaren %22,75 oranında işleyecek temerrüt faizi ve bunun BSMV’si ile birliktte davalıdan istenilmesinin gündeme gelebileceği, 26. ve 27. m. göre kefilin depodan sorumlu tutulamayacağına özellikle işaret edildiği, o halde takdiri öncelikle mahkemeye ait olmak üzere dava konusu çek taahhüt bedelinin depo edilmesinin davalı kefilden istenilemeyeceği” şeklinde görüş bildirmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki birinci bankacı bilirkişinin 28/06/2022 tarihli rapora yönelik davalının itirazı mevcuttur. Ne var ki söz konusu rapora itiraz sonrası hazırlamış olan ikinci bankacı bilirkişi …’in raporu usulüne uygun olarak davalılar vekiline tebliğ edilmiş olduğu halde, bu rapora yönelik davalılar vekilinin bir itirazı yoktur.
Özelikle itibar edilen ikinci bilirkişi …’in raporu ile genel olarak bu raporla uyumlu bulunan birinci bilirkişi …’in hazırlamış olduğu raporlarda temerrüt faizine ilişkin tüm hesaplamalar Yargıtay HGK’nin benimsemiş olduğu yönteme uygun olarak davacının alacağının kat tarihi itibariyle kayıtlardan tespit edilmesi, kat tarihinde bulunan alacağa temerrüt tarihine (kat ihtarının kefile tebliği ile verilen sürenin sonu) kadar akdi faiz ve ferilerinin uygulanması, temerrüt tarihi itibariyle bulunan akdi faiz ve ferileri kapitalize edilerek temerrüt tarihinde borçlunun sorumlu olacağı asıl alacağın tespit edilmesi, bu safhadan sonra temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar, daha önce belirlenen asıl alacağa temerrüt faizi ve ferilerinin uygulanması ve takip tarihinde talep edilebilecek asıl alacak ile birlikte temerrüt faizi miktarı ve ferilerinin ayrı ayrı tespit olunması, alacaklı bankanın borçludan takip tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarının tespit olunması gerçekleştirilmiş, buna göre davacı bankanın davalı kefil ve asıl borçlu aleyhine açmış olduğu davada nakdi alacak yönünden takip tarihi itibariyle sorumluluk miktarı hesaplanmıştır. Aynı şekilde bu sorumluluk miktarlarının hesaplanmasına esas olacak şekilde temerrüt faizi dahi tespit olunmuştur.
Öte yandan taraflar arasındaki sözleşme hükümleri taraflar açısından bağlayıcı olup öncelikle bu hükümlerin uygulanması gerekmektedir. Ne var ki itibar edilen bilirkişinin raporunda da belirtilmiş olduğu üzere Yargıtay HGK uygulaması gereği bankaların Merkez Bankasına bildirdikleri ancak müşterilere uygulamadıkları akdi faizlerin temerrüt faizlerinin tespitinde esas alınmayacağı, sözleşmede ayrıca bir temerrüt faiz oranı belirlenmemiş ise hesabın kapatıldığı tarih itibariyle kullanılan ticari krediye uygulanan akdi faiz belirlendikten sonra temerrüt tarihine kadar alacağa akdi faiz işletilmesi, temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar ise akdi faizin sözleşmede belirtilen fazlasının temerrüt faizi olarak uygulanarak takip tarihi itibariyle alacağın tespit olunması ve yine takipten sonra ise temerrüt faizinin ise asıl alacağa uygulanmasını sağlayacak şekilde gerekli hesabın yapılması gerekmektedir. (Yargıtay HGK 2017/19-1650E. 507K.sayılı ilamı) Nitekim gerek birinci bilirkişi gerekse ikinci bilirkişinin hazırlamış olduğu kök ve ek raporlarda, takip konusu krediye sırasıyla uygulanan fiili akdi faiz oranının tespit etmişler, buna göre fiilen en yüksek uygulanan faizin %15,50 olduğunu ve bunun sözleşmeye göre iki katının %31 olduğunu gerekçeli olarak tespit etmişlerdir. Ancak gerek takip talebi ile bağlılık ilkesi gereği ve gerekse raporda açıklanan gerekçeler karşısında takip talebinde belirtilen %22,75 oranına itibar edilmiştir ki bu hesaplama yukarıda açıklanan gerekçede ve Yargıtay’ın benimsemiş olduğu yönteme uygundur.
Yargılama aşamasında birinci bilirkişi raporuna itiraz sonrasında nakdi alacak yönünden raporuna itibar olunan ikinci bankacı bilirkişi raporu davalılar vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş olduğu halde bu rapora yönelik olarak davalılar vekilinin herhangi bir itiraz dilekçesi sunmadığı anlaşılmaktadır. Böylelikle davalılar vekilinin ikinci bankacı bilirkişi raporuna yönelik açık bir itirazı bulunmayıp, bu durumun davacı lehine ve ancak davalı aleyhine usuli kazanılmış hak doğurup doğurmadığı üzerinde de durulmuştur.
“Bilindiği üzere, bir davada, mahkemenin veya yanların yapmış olduğu bir usul işlemi ile yanlardan biri lehine ve diğeri aleyhine doğmuş ve buna uyulması zorunlu olan hakka, usuli kazanılmış hak denilir. 09.05.1960 gün ve 1960/1-9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı gibi; “Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası’nda, usuli kazanılmış hakka ilişkin açık bir hüküm yok ise de, Yargıtay’ın bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan gayesi ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma amacıyla kabul edilmiş olması yanında, hukuksal anlamda istikrar amacına ulaşmak isteğinin kabul edilmiş bulunması bakımından, usule ait kazanılmış hak kurumu, Usul Yasasının dayandığı ana esaslardandır ve kamu düzeni ile de ilgilidir. Esasen, hukukun kaynağı sadece yasa olmayıp, yargısal içtihatlar dahi hukukun kaynağı olduğundan, söz konusu usuli kazanılmış hak için kanunda açık hüküm bulunmaması, onun kabul edilmemesini gerektirmez”. (Yargıtay HGK 2014/4-70E. 2015/1680K.sayılı kararı) Buna göre somut olayda olduğu üzere, davalı vekiline rapor tebliğ olunduğu halde rapora yönelik bir itirazın sunulmamış olması, davacı lehine ve davalı aleyhine usuli kazanılmış hak teşkil edecektir. Nitekim Yargıtay birçok kararında bilirkişi raporuna süresi içinde itiraz edilmemesinin, hatta süresinden sonra açıkça itiraz olsa dahi bilirkişi raporunun kabul edilmesi olarak yorumlayarak itiraz etmeyen aleyhine ve karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluştuğunu kabul etmektedir. (Yargıtay HGK 07/06/1985 tarih ve 1983/841E. 1985/573K.sayılı, Yargıtay 4.HD 18/10/1976 tarih ve 9554E. 8818K.sayılı ve benzeri kararlar) Buna göre nakdi alacak yönünden raporuna özellikle itibar olunan ikinci bankacı bilirkişinin saptamış olduğu rapordaki miktarlar bir anlamda davalı aleyhine ve davacı lehine kesinleşmiştir.
Öte yandan nakdi alacak yönünden raporuna itibar olunan ikinci bilirkişi …raporuna itirazı söz konusu olmuş ise de, birinci bankacı bilirkişi … sunmuş olduğu 04/09/2023 tarihli raporda nakdi alacak toplamı karşısında raporlar arasında sadece 79,20 TL farklı bir miktar bulmuştur. Raporda açıklandığı üzere bu durum sadece yuvarlama yönteminden kaynaklanan bir yöntem farklılığından doğan, Yargıtay uygulamasında da belirtildiği üzere fahiş olmayan bir rakam olup bu açıdan nakdi alacak yönünden itibar olunan ikinci bankacı bilirkişinin kök ve ek raporu ve gerekse birinci bankacı bilirkişinin hazırlamış olduğu 04/09/2023 tarihli rapor içeriği dikkate alındığında asıl borçlu ve kefil yönünden davacı vekilinin itirazlarına itibar olunabilmesi mümkün bulunmamaktadır. Öte yandan nakdi alacak kalemine ilişkin miktar yönünden hesaplanan faiz ve BMSV kalemlerinden eksik hesaplama yönünde itirazlar olunmuş ise de gerek esas alınan faiz oranı ve gerekse bunun uygulanma yöntemi yukarıda açıklanan ve Yargıtayca belirlenen hesap yöntemine uygun şekilde gerçekleşmiştir. Buna göre temerrüt tarihinden takip tarihine kadar taleple bağlılık gereği %22,75 oranının esas alınmasında bir hata tespit edilemediği gibi faiz oranlarının uygulanma şekli de Yargıtay’ın benimsemiş olduğu yönteme uygundur. Esasen bu açıdan nakdi alacağa ilişkin itibar olunan 03/05/2023 tarihli ikinci bilirkişi raporu ile birinci bankacı bilirkişinin hazırlamış olduğu 04/09/2023 tarihli ek raporu birbiriyle uyumlu olup bu açıdan herhangi bir çelişkili durumun varlığından bahsedilemeyecektir.
Yukarıda yapılan açıklamalar şüphesiz ki her iki davalı yönünden yani hem asıl borçlu hem de kefil yönünden geçerlidir. Bu noktada belirtmek gerekir ki 6102 sayılı TTK’nın yürürlükte olduğu dönem içerisindeki kefillere yönelik alacağın tahsili yönündeki hukuki işlemlerde bu hükmün uygulanması gerekir. Buna göre asıl borçlunun borcunu ödemediği müteselsil kefile ihbar edilmedikçe asıl borçlunun temerrüdü nedeniyle oluşan temerrüt faizinden müteselsil kefil sorumlu tutulamaz. Ancak kefil kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olacağından kendi temerrüdü sonucu ortaya çıkan temerrüt faizleri ve fer’ilerinden sınırsız olarak sorumlu tutulabilir.” Buna göre davalı kefilin dayanak sözleşme hükümleri dikkate alındığında hesaplanan ve itibar olunan miktarlardan sorumlu olacağı açıktır. Bir başka deyişle nakdi alacak yönünden davalı kefil yönünden yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda açıklanan tebliğ tarihleri dikkate alınarak hesaplama yapılmış olup kefil yönünden bu noktada bir farklılık mevcut değildir.
Davacının gayrinakdi asıl alacak talebi yönünden ise gerek birinci bankacı bilirkişinin hazırlamış olduğu 04/09/2023 tarihli ek rapor ve gerekse ikinci bankacı bilirkişinin hazırlamış olduğu 03/05/2023 tarihli raporuna göre 20/e maddesi dikkate alındığında davalı kredi lehtarı firmanın çek taahhüt bedelinden sorumlu olduğu, zira davalı kredi lehtarı şirketin ödemekle yükümlü olduğu tutarın, çek yaprağı sayısına çarpımı sonucunda bulunacak toplam tutarı bankanın ilk yazılı talebi halinde nakden ve defaaten derhal bankaya depo edeceği kabul edilmiştir. Buna göre davacı bankanın, davalı kredi lehtarı şirketten takip tarihi itibariyle ödemekle mükellef olduğu 19 adet çek yaprağından doğabilecek sorumluluk tutarının depo edilmesini talep etmesi haklı olup bu yöne ilişkin asıl davalı şirketin itirazı takip ve dava tarihi itibariyle haklı değildir. Bu miktarın toplam olarak dava tarihi itibariyle 53.400,00TL olduğu hususu her iki raporda tartışmasızdır. Ancak dava tarihinden sonra tazmin edilen 2.670,00TL’nin varlığı dahi tartışmasız olup bu noktada her iki rapor arasında bir farklılık oluşmuştur. Bu farklılık nedeni söz konusu tazmine rağmen adı geçen 2.670,00 TL yönünden bir ayrışmanın yapılıp yapılmayacağıdır. Bu konudaki yorum ise tamamen yargısal yorum gerektirmektedir. Buna göre Mahkememizce yapılan yargısal yoruma göre davacı gerek dava gerek takip tarihi itibariyle 53.400,00TL olan gayrinakdi çek taahhüt bedeline ilişkin takip yapmakta ve dava açmakta haklıdır. Ne var ki dava tarihinden sonra tazmin olunan 2.670,00 TL kısım açısından artık tazmin tarihinden itibaren temerrüt faizi ve BMSV hesaplanması gerekir. Aksi düşünce gayrinakdi çek taahhüt bedelinin tazmin edilmiş kısmının dikkate alınmaması sonucunu doğuracaktır ki bu mevcut fiili ve hukuki duruma aykırıdır.
Nitekim Yargıtay 19.HD 2005/12039E. 2006/6763K.sayılı kararında “davacı banka vekili birinci bilirkişi ek raporuna karşı verdiği itiraz dilekçesinde akreditif bedeli alacaklarının nakde dönüştüğünü bildirmiş olup, takip talepnamesinde “…icra safahatında teminat mektubu veya vadeli akreditifin nakde çevrilmesi halinde nakde çevrildiği tarihten itibaren tazmin tutarına uygulanan yıllık %210 temerrüt faizi ve BSMV ile KKDF ve her türlü masraf ve vekalet ücretiyle…” tahsili istenmiş olduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” şeklinde görüş açıklayarak gayrinakdi bedelin nakde dönüşmesi durumunda bu durumun hüküm aşamasında dikkate alınmasına ilişkindir. Somut olayda da davacı vekili, davalılar aleyhine başlattığı takipte açıkça gayrinakdi kredi borcunun kısmen nakde dönüşmesi halinde dönüştüğü tarihten itibaren değişen oranlarda işleyecek temerrüt faizi ve BSMV ile birlikte tahsil talebinde bulunmuştur. Yargısal yorum gerektiren bu durum karşısında, gayrinakdi çek taahhüt bedeli ile ilgili davalı kredi lehtarı şirkete yönelik talep yönünden 04/09/2023 tarihteki birinci bilirkişi raporunun ek raporuna itibar edilmiştir.
Ancak bu noktada davacı vekilinin en önemli itirazı, söz konusu gayrinakdi çek taahhüt bedelinden de davalı kefil …’nın sorumlu bulunduğuna ilişkindir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06/11/2018 tarih, 2018/19-689 Esas, 2018/1624 Karar sayılı emsal kararında “…..5411 sayılı Bankalar Kanunu’nda “gayri nakdi kredi” kavramı tanımlanmamıştır. Ancak, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca; muhatap banka, süresinde ibraz edilen çekin karşılığının bulunmaması hâlinde yasal sorumluluk miktarına kadar ödeme yapmak; çekin karşılığının kısmen bulunması durumunda ise, kalan meblağı tamamlamakla yükümlüdür. Aynı maddede ödeme yükümlülüğü ile ilgili bu hususun, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdi kredi sözleşmesi hükmünde olduğu açıklanmıştır. Bu ödeme külfeti, sözü edilen Kanun gereğince bankalara yükletilmiş olduğundan, borçlunun bankadaki mevduatının bankaca müşterisine verilen her çek yaprağı için yasal sorumluluk miktarı ile sınırlı olarak banka lehine rehinli olduğunun kabulü zorunludur. Banka ile müşterisi arasında yapılan teminat mektubu veya çek hesabı açma sözleşmelerinde banka lehine risk gerçekleşmeden teminat mektubu bedeli veya karşılıksız çek bedelinden bankanın ödemek zorunda kalacağı meblağın depo edilmesini isteme yetkisi, söz konusu alacağın mevcut olduğunu göstermediği gibi, istenebilir olduğunu da göstermez (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun, 27.12.2017 tarih, 2016/1 E., 2017/6 K. sayılı kararı). şeklinde karar oluşturulmuştur.
Adı geçen yasal düzenlemelerden anlaşılacağı üzere kefaletin verildiği anda borcun belirli ya da belirlenebilir olması gerektiği, kefalet sözleşmelerindeki belirlilik ilkesi uyarınca kefil olunan açısından belirli yani ferdileştirilmiş bir borcun varlığının arandığı, kefilin yalnızca kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile bağlı olduğu, Çek Kanununun ödeme yükümlülüğü maddesi uyarınca, hesap sahibi ile banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayrinakdî kredi sözleşmesi hükmünde bulunduğu, henüz risk gerçekleşmeden alacağın mevcudiyetinden de söz edilemeyeceği, belirsiz alacak için kefalet sözleşmesi kurulamayacağı, bu nedenle çek depo bedelinden hesap sahibinin sorumluluğunun bulunduğu, ancak kredi sözleşmesini imzalayan müteselsil kefilin risk altındaki çek yaprakları nedeniyle, Çek Kanunu uyarınca, ödemesi gereken asgari miktarlarla ilgili olarak depo talebinden sorumlu olabilmesi için kredi sözleşmesinde bu yönde açık bir hüküm bulunması gerektiği kabul edilmelidir. Ne var ki somut olayda, mevcut kredi sözleşmesinde depo talebinin müteselsil kefili de kapsadığı noktasında açık bir hüküm yoktur. Bir başka deyişle imzalanan genel kredi sözleşmesinde kefillerin gayri nakdikredilere yönelik depo sorumluluğuna ilişkin herhangi bir özel bir düzenleme bulunmadığı gibi henüz risk gerçekleşmeden alacağın mevcudiyetinden de söz edilemez. O halde gayrinakdi alacak yönünden davalı kefil …aleyhine açılan davanın reddi gerekir. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 20/03/2018 tarih ve 2016/16494 esas sayılı ile 2018/1375 karar sayılı emsal kararı).
Sonuç itibariyle Mahkememizce itibar olunan bilirkişi raporlarının ilgili kısımları gerekçeli, denetime elverişli olup davalılar yönünden ise sözleşmelerin içeriğine ve Yargıtay uygulamasına uygun hesaplamaları içermektedir. Esasen nakdi alacaklar yönünden ikinci bilirkişinin raporu ile birinci bilirkişinin 04/09/2023 tarihli ek raporu genel olarak aynı niteliktedir. Gayrinakdi alacak yönünden ise, nakdi alacak yönünden raporuna itibar olunan ikinci bankacı bilirkişinin hazırlamış olduğu kök rapordaki tazmin edilen kısım dışındaki hususlar kabul olunmuş, tazmin edilen kısım yönünden ise raporun bu kısmına neden itibar edilmediği yukarıda ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Mahkememizce yapılan yargısal yorum dışındaki hususlarda tarafların tüm itirazları olumlu veya olumsuz şekilde karşılanmış ve çelişki nakdi alacak yönünden tam ve eksiksiz giderilmiş, gayrinakdi alacak yönünden ise kısmen yargısal yorum yapılarak itibar edilmeyen kısma neden itibar edilmediği açıklanmıştır.
Dava konusu edilen ve Mahkememizce tespit edilen nakdi alacak yönünden İİK.m.67/f.2 hükmüne göre itirazın iptali davalarında davalı borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi karşısında borçlunun; takibinde haksız ve kötü niyetli olması halinde ise alacaklı tazminata mahkum edilir. Nitekim somut olayda nakdi alacak yönünden davalı borçluların dava ve ayrıca talep konusu edilen ve toplamı 731.362,02 TL toplam tutara haksız olarak itiraz ettiği anlaşılmıştır. Esasen bu miktar, harcı yatan ve İİK m.67/son gereği dava konusu olan taleptir. O halde Yargıtay uygulaması da dikkate alınarak bu miktarın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak üzere- alınarak davacıya verilmesi gerekmiştir. Buna mukabil gayrinakdi çek taahhüt bedeli gerek dava tarihi ve gerekse takip tarihi itibariyle ise 53.400,00 TL’dir. Bilindiği üzere inkar tazminatı takip tarihi dikkate alınarak hükmolunur. Genel dava teorisi çerçevesinde davadaki talepler en geç dava tarihindeki haklılık durumuna göre ele alınır. Davacının gerek takip gerek dava tarihi itibariyle davalı asıl borçlu şirkete yönelik takip yapmakta haklı olduğu açık ise de gayrinakdi alacak kalemleri açısından ortada likit yani muayyen bir alacağın varlığı anlaşılamadığından davacının davalı borçlu şirket aleyhine olacak şekilde inkar tazminatı talebinin kabulü mümkün değildir. Esasen hukuki güvelik ve istikrar dahi bu düşüncenin kabulünü gerektirmektedir. Yargıtay dahi bu konuya ilişkin kararları, herhangi bir eleştiri konusu yapmaksızın onaylamaktadır. (Yargıtay 11.HD 2021/1555E. 2022/6192K.sayılı kararı) Buna mukabil davalı kefil …, aleyhine açılan itirazın iptali davasında kefilin gayrinakdi çek taahhüt bedeli yönünden herhangi bir sorumluluğu olmadığı için dava reddolunduğundan bu kefile yönelik icra inkar tazminatının kabulü mümkün değildir. Her ne kadar davalılar kötü niyet tazminat talebinde bulunmuş iseler de davacının haksız çıktığı miktar ile ilgili kötü niyetli takip yaptığı ispatlanamadığından ve ayrıca talebin niteliği gerektiği gerek davalı asıl borçlu şirketin ve gerekse davalı kefilin gayrinakdi alacak yönünden kötü niyet tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddolunmasına karar vermek gerekmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında nakdi alacak yönünden; davacının davalılardan … Şirketi ile davalı kefil … yönünden açtığı davada-tahsilde tekerrür olmamak üzere-davacının davasının kısmen kabulüne, … 13. İcra Müdürlüğü’nün …E.sayılı takip dosyasına konu asıl alacak miktarlarından 723.195,20-TL, işlemiş faiz yönünden 7.777,92- TL işlemiş faiz; işlemiş faizin BMSV’si 388,90-TL olmak üzere toplam 731.362,02- TL miktara yönelik -tahsilde tekerrür olmamak üzere- her bir davalının itirazının belirtilen miktarlar çerçevesinde ayrı ayrı iptali ile bu kısımlar açısından her bir davalı yönünden takibin aynen devamına, takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı olan 723.195,20- TL miktarın ödeninceye kadar yıllık %22,75 oranında işleyecek sözleşmesel temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin (BSMV)-tüm davalılar yönünden tahsilde tekerrür olmamak üzere- uygulanmasına, hükmedilen toplam 731.362,02-TL alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının tek olarak -tüm davalılar yönünden tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile tek olarak davacıya verilmesine, davacının her iki davalıya yönelik fazlaya ilişkin tüm taleplerinin reddine, davalıların şartları oluşmayan kötüniyet tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine, gayrinakdi çek taahhüt bedelinin depo talebi yönünden davacı tarafın, … 13. İcra Müdürlüğü’nün …E.sayılı takip dosyasına konu olan gayrinakdi çek taahhüt bedeli yönünden davalı …Ticaret Anonim Şirketinin itirazın iptaline; toplam 50.730,00-TL gayrinakit toplam alacak bedelinin davacı banka nezdinde açılacak faiz getirmeyen bir hesaba davalı asıl borçlu …Anonim Şirketi tarafından depo edilmek suretiyle yatırılmasına ve bu yöne ilişkin itirazın bu şekilde iptali ile takibin devamına; bakiye olup dava tarihinden sonra tazmin edilen 2.670,00 TL bakımından ise tazmin tarihi olan 05.05.2022’den itibaren yıllık %22,75 oranında işleyecek sözleşmesel temerrüt faizi ve bunun %5 BSMV’si ile birlikte adı geçen davalı şirketten tahsiline, talebin niteliği gereği davacının adı geçen şirkete yönelik icra inkar tazminatı talebinin reddine, davalı borçlu şirketin şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine, davacı tarafın … 13. İcra Müdürlüğü’nün …E.sayılı takip dosyasına konu olan gayrinakdi çek taahhüt bedelinin depo talebine yönelik davalı kefil … aleyhine açmış olduğu davanın adı geçen kefil yönünden ve sübut bulmadığından reddine, talebin niteliği gereği davacının adı geçen kefile yönelik icra inkar tazminatı talebinin reddine, davalı kefil … ‘nın şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I-NAKDİ ALACAK YÖNÜNDEN;
1-DAVACININ DAVALILARDAN … ŞİRKETİ İLE DAVALI KEFİL … YÖNÜNDEN AÇTIĞI DAVADA-TAHSİLDE TEKERRÜR OLMAMAK ÜZERE-DAVACININ DAVASININ KISMEN KABULÜNE,
… 13. İcra Müdürlüğü’nün …E.sayılı takip dosyasına konu asıl alacak miktarlarından 723.195,20-TL, işlemiş faiz yönünden 7.777,92- TL işlemiş faiz; işlemiş faizin BMSV’si 388,90-TL olmak üzere toplam 731.362,02- TL miktara yönelik -tahsilde tekerrür olmamak üzere- her bir davalının itirazının belirtilen miktarlar çerçevesinde ayrı ayrı iptali ile bu kısımlar açısından her bir davalı yönünden takibin aynen devamına,
Takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı olan 723.195,20- TL miktarın ödeninceye kadar yıllık %22,75 oranında işleyecek sözleşmesel temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin (BSMV)-tüm davalılar yönünden tahsilde tekerrür olmamak üzere- uygulanmasına,
Hükmedilen toplam 731.362,02-TL alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının tek olarak -tüm davalılar yönünden tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile tek olarak davacıya verilmesine,
Davacının her iki davalıya yönelik fazlaya ilişkin tüm taleplerinin reddine,
Davalıların şartları oluşmayan kötüniyet tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine,
II. GAYRİNAKDİ ÇEK TAAHHÜT BEDELİNİN DEPO TALEBİ YÖNÜNDEN
Davacı tarafın, … 13. İcra Müdürlüğü’nün …E.sayılı takip dosyasına konu olan gayrinakdi çek taahhüt bedeli yönünden davalı … Anonim Şirketinin itirazın iptaline; toplam 50.730,00-TL gayrinakit toplam alacak bedelinin davacı banka nezdinde açılacak faiz getirmeyen bir hesaba davalı asıl borçlu … Şirketi tarafından depo edilmek suretiyle yatırılmasına ve bu yöne ilişkin itirazın bu şekilde iptali ile takibin devamına; bakiye olup dava tarihinden sonra tazmin edilen 2.670,00 TL bakımından ise tazmin tarihi olan 05.05.2022’den itibaren yıllık %22,75 oranında işleyecek sözleşmesel temerrüt faizi ve bunun %5 BSMV’si ile birlikte adı geçen davalı şirketten tahsiline,
Talebin niteliği gereği davacının adı geçen şirkete yönelik icra inkar tazminatı talebinin reddine,
Davalı borçlu şirketin şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
Davacı tarafın … 13. İcra Müdürlüğü’nün …E.sayılı takip dosyasına konu olan gayrinakdi çek taahhüt bedelinin depo talebine yönelik davalı kefil … aleyhine açmış olduğu davanın adı geçen kefil yönünden ve sübut bulmadığından reddine,
Talebin niteliği gereği davacının adı geçen kefile yönelik icra inkar tazminatı talebinin reddine,
Davalı kefil … ‘nın şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
III-1)492 sayılı Harçlar Kanunu gereği nakdi alacak için alınması gereken 49.959,33 TL harçtan, 9.245,83 TL peşin harç ile 3.827,70 TL icra harcının mahsup edilerek 36.885,80 TL bakiye ilam harcının davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak üzere- alınarak hazineye gelir kaydına,
Gayrinakdi alacak için yatırılması gereken 269,85 TL maktu harçtan, 18/05/2023 sonrası tamamlatılan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın sadece davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Davacı tarafından nakdi alacak için yatırılan 9.245,83 TL peşin harç, 59,30TL başvuru harcı gideri toplamı olan 9.305,13‬ TL harcın davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak üzere- alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafından gayrinakdi alacak için yatırılan 179,90 TL harcın davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafından harcanan 239,50 TL tebligat posta masrafı ile 6.000,00TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 6.239,50 TL yargılama giderinden davanın kabul nispetine göre (%95)5.927,52 TL yargılama giderinin -davalı …’nın sorumluluğu (%93) 5.512,59 TL ile sınırlıdır- davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak üzere- alınarak davacıya verilmesine,
4-Dava nakdi alacak yönünden kısmen kabul edildiğinden kabul edilen 731.362,02 TL nakdi alacak üzerinden yürürlükte olan AAÜT gereği hesaplanan 108.390,68 TL tek nispi vekalet ücretinin davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak üzere- alınarak davacıya verilmesine,
Dava kısmen reddedildiğinden red edilen 34.178,74‬ TL nakdi alacak üzerinden yürürlükte olan AAÜT gereği hesaplanan 17.900,00 TL tek nispi vekalet ücretinin tek olarak davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Gayrinakdi alacak yönünden kabul nedeniyle yürürlükte olan AAÜT gereği hesaplanan 17.900,00TL maktu vekalet ücretinin davalı … Anonim Şirketinden alınarak davacıya verilmesine,
Gayrinakdi alacak yönünden red nedeniyle yürürlükte olan AAÜT gereği hesaplanan 17.900,00TL maktu vekalet ücretinin, davacıdan alınarak lehine red kararı verilen davalı …’ya verilmesine,
6-Davalılar tarafından harcanan herhangi bir masraf olmadığından karar verilmesine yer olmadığına,
7-1.360,00-TL arabuluculuk ücretinin ileride Bakanlıkça ödenmesi durumunda 6183 sayılı AATUHK hükümleri gereği %95’a isabet eden 1.292,00 TL’nin – davalı …’nın sorumluluğu (%93) 1.201,56 TL ile sınırlıdır- tüm davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak üzere- müteselsilen tahsili ve yine bakiye 68,00 TL’nin ise davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda davalılar vekilinin yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi.12/10/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip