Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/737 E. 2021/952 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/737
KARAR NO : 2021/952

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 11/11/2021
KARAR TARİHİ : 16/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan ticari şirket davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil … ile davalı …’un, …A.Ş. firmasının 29.09.2016 tarih ve… yevmiye numaralı ana sözleşmesini imza altına almış olduğunu, 04.10.2016 tarihinde şirketin ticaret odasına kayıt ve tescil işlemlerinin yapılmış olduğunu, şirketin iki kurucu ortağının mevcut olduğunu, … ‘ in yönetim kurulu başkanı (müştereken) ünvanına sahip olduğunu, … ise yönetim kurulu başkan yardımcısı (müştereken) ünvanına sahip olduğunu, şirketin yönetim kurulunun bu iki kişiden oluşmakta olduğunu, her iki tarafın eşit hisseler ve müşterek imza yetkisine sahip olduğunu, hisseleri devralma niyeti olan müvekkiline karşı karşılanması imkansız taleplerde bulunduğunu, hisselerinin devri karşılığında 1.650.000 $ + aylık 10.000 $ maaş + cirodan %3 komisyon talep edildiğini, davalının devralma işlemini çıkmaza süreklemiş olduğunu, bu taleplerini karşılayamayacağını ifade eden müvekkilini her türlü yolla yıldırma yoluna gitmiş olduğunu, ortaklar arasındaki güven ilişkisini kalıcı olarak zedelemiş olduğunu, davalı tarafın dolaylı yollardan “…” firmasına icra takibi başlatarak müvekkili yıldırmaya ve firmaya zarar vermeye çalışmakta olduğunu, davalının …’yı soktuğu hal yüzünden firmanın hukuki açıdan savunmasız kalmış olduğunu, her ne kadar müvekkilinin dışarıdan hukuki destek alarak “…”yı korumaya gayret gösterse de müşterek imza yetkisi sebebiyle yapmış olduğu işlemlerin geçerliliği konusunda tereddütler yaşamakta olduğunu, …’yı koruyamamanın kaygısını taşımakta olduğunu, bir an önce bu tarz hususların çözüme kavuşabilmesi adına davalının dava müddetince müşterek imza yetkisi ile diğer tüm yönetim kurulu yetkilerinin askıya alınması gerekmekte olduğunu, davalı tarafın müvekkilin onayı ve izni olmaksızın şirketin finans müdürünü işten kovmaya çalışmış olduğunu, davalı tarafın müşterek “…” firmasını zarara uğratmakta ve müvekkilinden daha fazla kazanç elde edebilmek adına hile yoluna başvurmakta olduğunu, davalının resmi ve gayri resmi sahibi bulunduğu firmalar borç batağı içerisinde olduğunu, “…” firmasının hisse değerleri ile tarafların şirketten alacak ve borçlarının mahkemece tespit edilmesini, davalının şirketten çıkarılma bedelinin ödenmesi karşılığında hisselerin müvekkile devredilmesi gerekmekte olduğunu, ilgili rapora göre 30.09.2021 tarihi itibariyle davalı …’un şirketten çıkarılması durumunda kendisine ödenmesi gereken bedel 2.544.556,07 TL olduğunu, bu hesaplama ortakların şirkette bulunan reel pay değerleri, şirkete olan öndelik borçları ile şirketten alacakları dikkate alınarak ortaya çıkarılmış olduğunu, öncelikli olarak “…”nın sağlıklı bir şekilde devamlılığının sağlanabilmesi maksadıyla davalı …’un şirket üzerindeki temsil, imza ve banka hesaplarına erişim yetkileri dahil olmak üzere tüm yetkilerinin durdurularak tedbir konulmasına, “…” firmasının hisse değeri ile davalının şirketten çıkarılma bedelinin tespiti yapılarak davalı tarafın hisselerinin müvekkile ederi karşılığında devrine, mümkün değilse TTK 531 maddesi gereğince şirketin haklı nedenle feshine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ticaret sicil gazetesi kayıtlarında davalının yönetim kurulu başkanlığı görevinin 14.05.2020 tarihinde sona ermiş olduğunu, davacı tarafın ise şirketin %50 oranında hissedarı olduğunu, aktif taraf sıfatı eksikliğinden davanın reddini talep etmekte olduğunu, müvekkilin bu davada taraf olmasının mümkün olmadığını, davanın husumet nedeni ile de reddini talep etmekte olduğunu, müvekkilinin davacıya hissesini satma teklifini sunduğunda, “…”nın yapmış olduğu ticaretlerden dolayı 2022 Mayıs ayına kadar müvekkilin, kesinleşmiş 850.000,00-USD kesinleşmiş alacağı bulunmakta olduğunu, davacının ayrıca şirketin müşteri ve çalışanlarına attığı e-postalarla hem müvekkilin hem de şirketin itibarını yerle bir eden davranışlarda bulunmakta olduğunu, şirketin diğer çalışanlarının yanında müvekkile hakaret etmekten çekinmeyen bir şahıs olduğunu, bu sebeple hem işyerinde tutanak tutulmuş olduğunu, hem de suç teşkil eden eylemi nedeniyle …Cumhuriyet Başsavcılığının … no.lu dosyası ile hakkında soruşturma başlatılmış olduğunu, olaya bizzat şahit olan… isimli çalışanın ise davacının tek taraflı kararı ile işten çıkarılmış olduğunu, aynı zamanda yaka paşa dışarı atmak şeklinde bir olay gerçekleşmediğinin şirketin girişinde bulunan kamera kayıtları ile de sabit olduğunu, davacının, müvekkile karşı olan bu güven sarsıcı davranışlarını saklamak amacıyla haksız ve mesnetsiz iddialarda bulunmakta olduğunu, aynı faaliyet alanına sahip olan bu firmanın kurulmuş olması dahi davacının kötü niyetle ve planlı şekilde hareket ettiğinin göstergesi olduğunu, ticaret sicil gazetesinden de bu hususun doğrulanacağını, müvekkilin kardeşi …’un mülk sahibi olarak kira bedelinin ödenmesini talep etmesinden ve kira sözleşmesinden de görüleceği üzere “…”nın da, kabul edip imzaladığı bir sözleşme kapsamında ödeme yapmasından daha doğal bir durum olmadığını, müvekkile kusur olarak atfedilmesinin mantığa aykırı olduğunu, işlerin ilerleyişinin davacının ikili ilişkilerine dayandığı iddiası taraflarınca hayretle karşılanmış olduğunu, aksine davacı tarafın sorumsuz davranışları nedeniyle müvekkilin kurmuş olduğu iş ilişkilerine zarar vermekte olduğunu, şirketin tüm işleyişinin de müvekkilin çabasıyla yürütülmekte olduğunu, müşterilerle olan ilişki nedeniyle gönderilen e-postalarda dahi davacının bahsi geçmemekte olduğunu, davacının, şirketten müvekkiline sormaksızın 40.000,00-USD çekmiş olduğunu, şirketteki yetkisini kötüye kullandığını, büyük meblağları hesabına geçiren davacının imza yetkisinin kısıtlanmasını, daha büyük zararların önüne geçilebilmesi için şirkete denetim kayyımı atanmasını talep etmekte olduklarını, dava sürecinde ortaklar arasında doğan ihtilaf nedeniyle şirket işleyişinin sağlıklı şekilde yürütülmesinin mümkün olmaması ve davacının haksız eylemlerinin şirkete daha fazla zarar vermesinin engellenmesi amacıyla davacının tüm yetkilerinin kısıtlanmasına ve şirkete denetim kayyımı atanmasına, haksız davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Dava dilekçesi içeriği dikkate alındığında terditli olarak açılan davada, öncelikle asli talebin incelenecek olması, asli olan talebin gerçek kişiler arasında derdest bulunması, asli talebe konu davanın hüküm aşamasında olduğunun takdir edilmesi karşısında, bu arada davacının feri talebine konu şirketin feshi davasında ayırma kararı verilmesi nedeniyle -şirket tüzel kişiliğine yönelik taraf değişikliği talebinin kabul edilip edilmeyeceği hususunun şirketin feshi davasında takdir olunması ve değerlendirilmesi durumu saklı kalmak kaydı ile- taraf değişikliğine yönelik davalı vekiline müteakip aşamalarda beyan sunması için ayrıca süre verileceği ara karar ile açıklanmıştır. Bu aşamada HMK m.167 hükmü gereği ve usul ekonomisi kuralları dikkate alınarak mahkememizin … E.sayılı dava dosyasındaki HMK m.111 hükmü çerçevesinde açılan terditli davada şirketin feshine yönelik feri davanın asıl davadan ayrılmasına karar verilmiş, asli talep yönünden yargılamaya devam olunmuştur.
Esasen gerek dava dilekçesinin açık içeriğinin gerekse davacı vekilinin 13/11/2021 tarihli dilekçesindeki taraf değişikliği talebinin sadece fesih davasına ilişkin olarak yapılmış olması, aksine ve başkaca bir bilgi ve belge dahi bulunmaması karşısında dava dilekçesindeki asli talep taraf gerçek kişiler arasında incelenmiştir. Uyuşmazlığın konusu ve tarafların ortak olduğu şirketin sicil kaydı dikkate alındığında ise Mahkememiz görevli ve yetkili olduğu tespit edilmiştir.
Ayırma kararı sonrası Mahkememizce görülmekte olan asıl dosyada uyuşmazlık konusu husus, dava dışı şirketteki davalı tarafa ait hisselerin değeri ve şirketten çıkarılma bedelinin tespiti ile davacıya devrinin mümkün olup olmadığı noktalarındadır.
Asli talep açısından asıl taraf olan gerçek kişilerin, dava dışı konumda olan şirket tüzel kişiliğinin kurucu ortakları oldukları, taraf gerçek kişilerin müştereken yönetici konumunda oldukları, ayrıca tarafların halihazırda da ortak konumunda bulundukları, tarafların ortak oldukları şirketin ise anonim şirket statüsünde bulunduğu tartışmasızdır.
Anonim şirket ortağı durumundaki davacı, aynı zamanda yönetim kurulu başkan yardımcısı olan diğer şirket ortağı olan davalının hisselerinin değerinin tespiti ile ortaklıktan çıkarılmasını ve kendisine devrini talep etmektedir.
Bilindiği üzere 6102 sayılı TTK m.208 hükmüne göre “Hakim şirket, doğrudan veya dolaylı olarak bir sermaye şirketinin paylarının ve oy haklarının en az yüzde doksanına sahipse, azlık şirketin çalışmasını engelliyor, dürüstlük kuralına aykırı davranıyor, fark edilir sıkıntı yaratıyor veya pervasızca hareket ediyorsa, hakim şirket azlığın paylarını varsa borsa değeri, yoksa 202’inci maddenin ikinci fıkrasında öngörülen şekilde belirlenen değer ile satın alabilir” hükmü düzenlenmiş, bu suretle şirketler topluluğunda bir ortağın paylarının satın alınabileceği düzenlemesi getirilmiştir. Esasen bu düzenleme 6762 sayılı TTK’da mevcut olmayan bir düzenleme niteliğinde ise de belirtilen hükümün içeriğinden anlaşılacağı üzere bu düzenleme şirketler topluluğu ile ilgili uyuşmazlıklarda uygulanabilir nitelik taşımaktadır.
Somut olayda bir anonim şirket ortağının ortaklıktan çıkarılması ve bu payının diğer ortak tarafından satın alınması, bu suretle çıkarılacak ortağın hisse bedelinin tespiti ile davacı diğer ortağa devri noktasında 6102 sayılı TTK’da yapılmış özel bir düzenlemenin bulunmadığı, esasen davacı vekili tarafından dahi aksine bir hükme dayanılmadığı öncelikle kabul edilmiştir.
Her ne kadar davacı taraf, davalı tarafın eylemleri ile ortaklık ilişkisinin sürdürülemez hale gelmesine esas vakıalara dayanmış ise de Yargıtay uygulamasında kabul olunduğu üzere bu durum olsa olsa dava dilekçesinde feri talep olarak belirtilen, …E.sayılı asıl davadan yargılama sırasında ayırma konusu olan şirket feshi ve tasfiyesi davasında tartışılacak bir hukuki uyuşmazlık niteliğindedir. (Yargıtay 11. HD. 02/12/2019 T.ve 2019/915E. 2019/7720K.sayılı ilamından hareket edilmiştir) Bu durumda davacının dava dilekçesinde dayanmış olduğu vakıaların tartışılması gerekse de somut uyuşmazlık açısından davacı ortak ve yönetim kurulu başkanının, davalı ortak ve yönetim kurulu başkan yardımcısı olan gerçek kişinin “dava dışı şirketteki hisselerinin değerinin ve şirketten çıkarılma bedelinin tespiti ile davacıya devri noktasındaki talebin” atıf yapılan Yargıtay kararı da dikkate alındığında yasal dayanaktan yoksundur.
Davacı incelenen asli talep açısından tedbir talebinde dahi bulunmuştur. Ne var ki 6100 sayılı HMK m.390/f.3 hükmüne göre tedbir talebinin kabulü açısından davacının “davanın esası yönünden kendisinin haklılığına yaklaşık olarak ispat etme” yükümlülüğü mevcuttur. Davacının açmış olduğu davada haklılığı dayanılan vakıalar yönünden ispatlanamadığından ve nitekim dava dilekçesindeki bu yöne ilişkin asli talep dahi reddolunduğundan davacının asli talebe ilişkin tüm tedbir taleplerinin dahi reddolunması gerekmiştir.

Yapılan açıklamalar karşısında davacının terditli davasındaki asli talebine konu ” davalı gerçek kişinin dava dışı … Anonim Şirketindeki hisselerinin değerinin ve şirketten çıkarılma bedelinin tespiti ile davacıya devrine” dair talebinin reddine, davacının asli talebinin reddi karşısında davacının terditli davadaki asli talebe ilişkin tüm tedbir taleplerinin dahi reddine, davacının terditli davasına konu olan …Savunma Sanayi Anonim Şirketi’nin fesih talebi yönünden HMK m.167 hükmü uyarınca ayırma kararı verildiğinden bu dosyada bu talep yönünden ve tedbir yönünden hüküm oluşturulmamasına, dosya suretinin bir bütün olarak oluşturulması sonrası ayırma işlemlerinin infazına başlanılmasına, fesih davasına ilişkin tüm yargılama işlemlerinin yeni oluşturulacak dosya numarası üzerinden icra olunmasına dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının terditli davasındaki asli talebine konu “davalı gerçek kişinin dava dışı…Anonim Şirketindeki hisselerinin değerinin ve şirketten çıkarılma bedelinin tespiti ile davacıya devrine” dair talebinin reddine,
2-Davacının asli talebinin reddi karşısında davacının terditli davadaki asli talebe ilişkin tüm tedbir taleplerinin dahi reddine,
3-Davacının terditli davasına konu olan … Anonim Şirketi’nin fesih talebi yönünden HMK m.167 hükmü uyarınca ayırma kararı verildiğinden bu dosyada bu talep yönünden ve tedbir yönünden hüküm oluşturulmamasına,
Dosya suretinin bir bütün olarak oluşturulması sonrası ayırma işlemlerinin infazına başlanılmasına,
Fesih davasına ilişkin tüm yargılama işlemlerinin yeni oluşturulacak dosya numarası üzerinden icra olunmasına,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.16/12/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …