Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/730 E. 2022/446 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/730 Esas
KARAR NO : 2022/446

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/11/2021
KARAR TARİHİ : 07/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin satın almış olduğu taşınmaz iş yerine karşılık olarak …A.Ş’ ne 151.742,00-L tutarında, 28/02/2018 vade tarihli, nama yazılı bono verildiğini, müvekkilinin bono bedelini 30/04/2018 tarihinde Lehtar … Tic A.Ş’ banka aracılığı ile ödediğini, davalıya karşı herhangi bir borcunun bulunmadığını, … A.Ş lehine düzenlenen bono lehtar tarafından alacağın temliki yoluyla … T.A.Ş’ ne devredildiğini, temlik alan … T.A.Ş tarafından müvekkil aleyhine dava konusu senet alacağı için 12/02/2021 tarihinde … 5. İcra Müdürlüğünün …E.sayılı dosyasında takip başlatıldığını, müvekkilinin alacağın temlik edildiğini icra takibinden sonra öğrendiğini, müvekkiline hiçbir şekilde alacağın temlikinin bildirilmediğini, davalı tarafından kötü niyetli olarak icra takibi başlatıldığını, davaya konu icra dosyasında müvekkilin maliki bulunduğu taşınmaz üzerine haciz konulduğunu açıklanan nedenlerle davanın kabulü ile … 5. İcra Müdürlüğünün …Sayılı dosyasında takibin durdurulması için teminatsız olarak, teminatsız mümkün değil ise mahkeme tarafından hesaplanacak teminat bedeli ile ihtiyati tedbir karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili banka dava konusu senetleri Garanti Koza’dan devir ve temlik aldığını, senetler vadesinde ödenmediğinden müvekkili banka tarafından ödememe protestosu davacı tarafa gönderildiğini, müvekkilinin alacağını tahsil edememesi nedeniyle senetler hakkında … 5. İcra Müdürlüğünün …E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davacı işbu senetler nedeni ile borçlu olmadığını iddia ettiğini, senetler hakkında ödeme protestosu keşide edilmiş ve senetler dava dışı Garanti Koza’dan alacağın temliki yolu devralındığını, dolayısıyla, alacağını tahsil edemeyen müvekkili bankanın icra takibi yapmaya yetkisi olduğunu, TTK nun 647/2 . maddesi doğrultusunda senetleri devir ve temlik alan müvekkili bankanın yetkili hamil olduğunu, TTK’nun 599 maddesi uyarınca şeklen hak sahibi görünen bir hamilden senedi iktisap eden kişi, iyi niyetli ise korunacağını, müvekkilinin iyi niyetli olduğu unsurları tam olan ve müvekkilin alacağın temliki yoluyla edindiği takip konusu senetlerde müvekkili banka yetkili hamil konumunda olup işbu senetler müvekkile ödenmediğini, senedin temelindeki borç ilişkisi ile ilgili defilerin müvekkili bankaya karşı ileri sürülmesinin mümkün olmadığını, müvekkili banka iyi niyetli yetkili hamil olup bile bile davacının zararına hareket etmiş olmadığını, dolayısıyla davacı, lehdara karşı ileri sürebileceği hususları müvekkili bankaya karşı ileri süremeyeceğini, talep edilen ihtiyati tedbirin yasal şartları oluşmadığından tedbir talebinin reddi gerektiğini,
davanın açılmasına sebebiyet vermeyen iyi niyetli yetkili hamil konumundaki müvekkili banka aleyhine yargılama gideri ile vekalet ücretine hükmedilmesi talebinin de reddi gerektiğini, davanın reddini, davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini, vekalet ücreti ile yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Dava, davacının dava dışı … şirketi ile akdetmiş olduğu gayrimenkul satış sözleşmesi’ne binaen düzenlenen tüketici senedinin ciro edildiğinden bahisle davalı tarafından kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan icra takibinden sonra açılmış menfi tespit davasıdır.
Öncelikle görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğunun tespit edilmesi, başka bir anlatımla somut olay bakımından Mahkememizin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi zorunludur.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir.Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davacının dava dışı Garanti Koza şirketi ile akdetmiş olduğu gayrimenkul satış sözleşmesi’ne binaen düzenlenen senet nedeniyle davacının senet bedelinin senet lehtarı olan dava dışı şirkete banka dekontuyla ödendiği iddia edilmektedir.
6502 s.TKHK.nunun 4.m.5.fıkrasında tüketici tarafından yapılan tüketici işlemleri nedeniyle senet düzenlenmesi halinde bu senetlerin ;” (5) Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir..” hükmüne uygun bir şekilde nama yazılı olarak düzenlenmesi zorunludur.
28.11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un (TKHK) Amaç Başlıklı 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmelerini teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir. Tanımlar başlıklı 3. maddesi (1) Sağlayıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına yada hesabına hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi, (k) Tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi (1) Tüketici İşlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına yada hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzer sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” düzenlemeleri bulunmaktadır.
6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır.
Yine dava dışı Garanti Koza şirketinin benzer şekilde senet alacaklısı olup, ilgili senetlerin ciro edilmesi üzerine açılan menfi tespit davalarında görev hususuna ilişkin bu kapsamda benzer nitelikteki uyuşmazlıklarda yüksek mahkemelerce verilen içtihatların tetkiki yoluna gidilerek yapılan incelemede;
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesinin 2021/3454 Esas, 2022/194 Karar sayılı ilamında “… dava konusu taşınmazın davacı tarafça barınma amacıyla alındığı, davacının herhangi bir yatırım ve kazanç saikinin bulunduğu yönünde beyanı bulunmadığı ve aksini ispat eder mahiyette delil de olmadığı, dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler kapsamında davacının tüketici olduğu açıktır. Davacının diğer davalı Garanti Koza şirketi ile akdetmiş olduğu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi’ne binaen düzenlenen kambiyo senetlerine istinaden davalı tarafından yapılan kambiyo senetlerine mahsusu icra takibi hakkında tüketici sıfatı olan davacı tarafından açılanm menfi tespit davasına bakmakla görevli mahkeme tüketici mahkemesidir…”;
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesinin 2021/921 Esas, 2021/1178 Karar sayılı ilamında “…Sözleşmelere ve davaya konu olan 3 adet bağımsız bölüm olduğundan,ayrıca bir tanesi de davalının Sofya’da planlanan projesi kapsamında bulunduğundan, davacının yatırım amaçlı olarak bu daireleri satın aldığı, dolayısıyla yanlar arasındaki işlemin tüketici işlemi olmadığı anlaşılmıştır. Davaya bakmakla görevli mahkemeler genel görevli asliye hukuk mahkemeleri olup, görev hususu kamu düzeninden olduğundan mahkemece her aşamada resen nazara alınmalıdır. O nedenle; 6502 sayılı Yasa’nın 3. maddesi kapsamında yanlar arasındaki işlemin tüketici işlemi olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Mahkemece davaya bakmakla görevli mahkemelerin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi usul ve kanuna uygundur…”;
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesinin 2020/3249 Esas, 2020/814 Karar sayılı ilamında “…Davacı ile davalı şirket arasında konut satış sözleşmesi bulunmaktadır. Dava da bu sözleşmenin feshi ile verilen senetler yönünden menfi tespit istemine ilişkindir. Uyuşmazlık temelde tüketici hukukundan kaynaklanmaktadır. Diğer davalı yönünden uyuşmazlık her ne kadar kambiyo hukukundan kaynaklanmakta ise de; temel uyuşmazlık konut satışı olup Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamına girdiğinden görevli mahkeme Tüketici Mahkemesi olmakla…”; şeklinde görevli mahkemelere ilişkin tespit ve değerlendirmelerde bulunulduğu;
Yine dosyamız davalısının ciro ile hamil olduğu ve davalı konumunda olduğu bir ihtilaf hakkında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 2021/3063 Esas, 2021/2235 Karar sayılı ilamında “…Somut olayda; bonoların tüketici tarafından teminat amaçlı olarak gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine istinaden verildiği gözetildiğinde, burada yanlar arasında tüketici ilişkisi olduğunu kabul etmek gereklidir. Bu nedenle; davaya bakmakla görevli mahkemeler 6502 sayılı Yasa’nın 3 ve 73.maddeleri uyarınca Tüketici Mahkemeleridir. ..” şeklinde tespit ve değerlendirmelerde bulunulduğu görülmüştür.
Tüm yüksek mahkeme içtihatları da gözetilerek; somut olayda davacı ile dava dışı Garanti Koza şirketi arasında davacının taşınmaz alımına yönelik tüketici ilişkisi bulunduğu, zira davacının herhangi bir yatırım ve kazanç saikinin bulunduğu yönünde beyanı bulunmadığı ve aksini ispat eder mahiyette delil de olmadığı, dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler kapsamında davacının tüketici olduğunun anlaşıldığı, düzenlenen dava konusu senedin de tüketici senedi niteliğinin özel olarak tartışılması gerektiği, 6502 sayılı TKHK m.4/5 fıkra hükmünde; tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeni ile kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı senet düzenlenebileceği, nama yazılı olmayan kambiyo senedi tanzim edilmesi durumunda kambiyo senedinin geçersizliğinin ayrıca senedi ciro yolu ile devralan yönünden de değerlendirilmesi gerektiği, temel uyuşmazlık konusunun da bu kapsamda dava dışı … A.Ş’ ye vermiş olduğu bononun nama veya emre yazılı olup olmadığı davalı tarafça alacağın temliki veya ciro yoluyla usulüne uygun olarak devralınıp alınmadığı, davacının dava dışı lehtara ileri sürebileceği bedelsizlik definini davalıya karşı ileri sürülüp sürülemeyeceği hususlarından ibaret olduğu, bu haliyle temel ilişkinin temelde tüketici hukukundan kaynaklandığının sabit olduğu; temel uyuşmazlık konut satışı olup Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamına girdiğinden görevli mahkeme Tüketici Mahkemesi olmakla, HMK.’nın 114/1-c, 115/2. Maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan mahkememizin görevsizliği ile davanın usulden reddine, görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğuna, dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1- HMK.’nın 114/1-c , 115/2. Maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan mahkememizin görevsizliği ile davanın USULDEN REDDİNE, Görevli Mahkemenin TÜKETİCİ MAHKEMESİ olduğuna,
2- HMK.nın 20. Maddesi uyarınca taraflardan birinin , bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten , süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak talep etmesi halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ TÜKETİCİ MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere hukuk mahkemeleri tevzi bürosuna GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nın 20 maddesine göre kararın kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili Mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği,
4- Harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yasa yolu açık olmak üzere dosya üzerinde karar verildi.07/06/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır