Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/687 E. 2022/265 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/687 Esas
KARAR NO : 2022/265

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/10/2021
KARAR TARİHİ : 29/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında cari hesap ilişkisi bulunmakta olup … tarafından müvekkili şirketce itiraz edilen faturanın cari hesap olarak kaydedilmesini ve cari hesap alacağından mahsup edilmesi hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davalı …, … tarafından verilen ceza bedelini sözleşme kapsamında yansıtma fatura ile müvekkile tebliğ edildiğini, müvekkili şirket tarafından … 38. Noterliği … tarih , … yevmiye numaralı dilekçe ile faturaya itiraz edildiğini, … tarafından stadyum güvenliği ihlal edildiği gerekçesiyle …’ye kesilen para cezası, sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getiren müvekkils şirkete rücu edilemeyeceğini, uyuşmazlık konusu faturaya tarafımızca itiraz edildiğini, faturanın içeriğinin kabulünün mümkün olmadığını, faturanın içeriği olan para cezasının yargılamayı gerektirmekte olup yargılama sonucunda müvekkili şirketin kusuru oranında rücu edilebileceğini, davalı taraf borcunu zamanında ödemediği için … 2. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla tarafımızca ilamsız takip başlatıldığını, davalı/borçlu icra takibine haksız ve gerçeğe aykırı beyanlarla itiraz ettiğini, takibe konu faturaya dayalı cari hesap alacağı likit alacak olup davalının haksız itirazı sebebiyle icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, davamızın kabulü ile davalının haksız ve hukuka aykırı olarak icra dosyasına yapmış olduğu itirazının iptalini, asıl alacağın faturadan kaynaklı olması nedeniyle TTK.m.1530/7 maddesi kapsamında Ticari Temerrüt Faizi işletilmesini,
takibin devamını, davalı aleyhine takip konusu alacağının %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini,
yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile Müvekkili Federasyon arasındaki sözleşme, 10.10.2014 tarihinde … eleme müsabakasına ilişkin maç öncesinde ve maç sonrasında davacının federasyona özel güvenlik hizmeti sunması ve stadyum içerisinde gerekli tertip ve düzenin sağlaması amacıyla akdedildiğini, müvekkili Federasyon’un işbu sözleşme hükümleri uyarınca, kolluk kuvvetlerinin stadyum içerisinde bulunmasını sağlaması ve ödeme yükümlülüğünü yerine getirmesi dışında başkaca yükümlülüğünün bulunmadığını, … tarafından kesilen cezada müvekkili Federasyon’un hiçbir kusuru bulunmamakta olup; davacının sözleşmeden doğan edimlerini bütünüyle yerine getirmemesi sebebiyle işbu ceza söz konusu olduğunu, müvekkili federasyon, sözleşmeden doğan bütün ödemeleri zamanında ve eksiksiz olarak gerçekleştirdiğini, davacının, müvekkili federasyon aleyhine başlatmış olduğu icra takibinde belirtilen 55.000 TL tutarlı alacak 18.11.2014 tarihli faturalardan kaynaklanmadığını, cari hesap dökümünde de belirtildiği üzere 55.000 TL olan bakiye, 13.10.2014 tarihli faturalara ilişkin davacının alacağından kaynaklandığını, tribün olayları dolayısıyla …’nın müvekkili federasyona 20.000 Euro (56.810,00 TL) ceza kestiği zaman işbu tutar 23.12.2014 tarihinde davacıya yansıtılarak, müvekkili federasyon 1.810,00 TL alacaklı konumuna geçtiğini, davacı’nın ileri sürmüş olduğu alacak iddiasının gerçeği yansıtmadığını, İcra takibi yetkili icra müdürlüğünde başlatılmadığını, yetkili mahkemede açılmadığını, işbu davanın görevli mahkemede açılmadığını, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, haksız ve hukuki davanın usul yönünden reddini, dayanaktan yoksun itirazın iptali davasının reddini, şartları oluşmadığından icra inkar tazminatı talebinin redini, davacı aleyhine % 20’den az olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini, davanın esasasına girilmesi halinde esas bakımından reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; taraflar arasındaki cari hesap alacağı iddiasına dayalı olarak … 2. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasına borçlu tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir.Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda; uyuşmazlık davacının davalı federasyona vermiş olduğu güvenlik hizmet sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. O halde, eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ve Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olması için uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın birden ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur.
Davacı; uyuşmazlık konusu güvenlik hizmetini tüzel kişi şirket ve tacir sıfatıyla ilgili olarak yaptığında tereddüt bulunmamaktadır. Bu kapsamda davalı …’nun tacir sıfatının da ayrıca tartışılması gerekmektedir. Bu kapsamda doktrinde …’nin hukuki statüsü hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüş ise; özel hukuk tüzel kişiliği statüsünün bulunduğu yönünde bir kısım görüşler ileri sürülmüş ise de ticari ortaklık ve/veya tacir vasfına ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır. (Görüşlerin ayrıntısı için Aytaç Özelçi, Türkiye Futbol Federasyonu’nun Türk Hukukundaki Yeri, 2010)
Bu kapsamda benzer nitelikteki uyuşmazlıklarda yüksek mahkemece verilen içtihatların tetkiki yoluna gidilerek yapılan incelemede; Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 2016/6534 Esas, 2018/818 Karar sayılı ilamında; “…Somut olayda; uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. O halde, eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ve Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olması için uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın birden ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur.
Davacı yüklenicinin uyuşmazlık konusu tamirat işini ticarî işletmesiyle ilgili olarak yaptığında tereddüt bulunmamaktadır. Buna karşılık davalı federasyon uyuşmazlık konusu işi ticari işletmeleriyle ilgili olarak değil, spor faaliyetlerinin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirmiştir.
Yapılan açıklamalara göre, eldeki davaya bakma görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesine aittir…” şeklindeki tespitlerde dikkate alınması gerekmiştir..
Taraflar arasındaki ilişkinin mutlak ticari dava niteliğinin bulunmaması, davacının uyuşmazlık konusu güvenlik hizmetini tüzel kişi şirket ve tacir sıfatıyla ilgili olarak yaptığı sabit olsa da, davalı federasyonun tacir sıfatı olmadığı ve söz konusu faaliyeti ticari amaçla yapmadığı ve statüsü uyarınca tacir konumunda faaliyet yürütmesinin mümkün olmaması; tüzel kişilerin tacir konumuna ilişkin TTK m.16 hükmündeki,
“Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.
Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar.” tacir sıfatındaki tüzel kişilerin hiç birisine davalı federasyonun uymaması, …’nin kendi adına işlettiği bir ticari işletmenin söz konusu olmaması ve kendine özgü hukuki yapısı da dikkate alınarak; somut davanın mutlak ticari dava niteliği olmadığı gibi, nisbi ticari dava şartlarını sağlamadığı anlaşılmakla, HMK’nın 114/1-c, 115/2. Maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan mahkememizin görevsizliği ile davanın usulden reddine, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna, dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1- HMK.’nın 114/1-c, 115/2. Maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan mahkememizin görevsizliği ile davanın USULDEN REDDİNE, Görevli Mahkemenin ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğuna,
2- HMK.nın 20. Maddesi uyarınca taraflardan birinin , bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten , süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak talep etmesi halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere hukuk mahkemeleri tevzi bürosuna GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nın 20 maddesine göre kararın kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili Mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği,
4- Harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yasa yolu açık olmak üzere dosya üzerinde karar verildi. 29/03/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır