Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/678 E. 2023/20 K. 11.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/678 Esas
KARAR NO : 2023/20

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/10/2021
KARAR TARİHİ : 11/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı borçlu arasında müvekkili şirketin alanında uzman çalışanları ile … okullarının organizasyonel gelişim çalışmaları, seçme ve yerleştirme işlemlerinin yürütülmesi, çalışanların bordro takibinin yapılması konulu bir sözleşme imzalandığı, ana sözleşmenin kurulmasından sonra müvekkili şirket ile davalı borçlu arasında davalı borçlunun …Anaokulunda ve… Anaokulunda müvekkili şirketin alanında uzman çalışanları ile kurumsal pazarlama ve satış personeli ile satış hizmetleri sunması konulu iki ayrı sözleşme imzalandığı, tüm sözleşmeler esasen davalı borçlu ile yapılan ana sözleşmenin uygulanması amacına hizmet ettiği, müvekkili şirket sözleşme kapsamında kendisine yüklenen edimlerin tamamını ifa ettiği ve davalı şirkete sağladığı edimler neticesinde ifaya konu edimleri faturalandırdığı ve faturaları davalı tarafa ileterek tutarların ödenmesini talep ettiği, faturalara karşı davalı şirketten herhangi bir itiraz gelmemesiyle birlikte hiçbir ödeme de yapılmadığı, bu durumda alacağın temini için icra takibi başlatma zorunluluğu doğduğu, … İcra Dairesi … Esas sayılı dosyasından başlatılan 333.869,53 TL’lik icra takibine davalı tarafça haksız şekilde itiraz edilmesi neticesinde ise takiplerinin durduğu, Haksız itirazın iptaline yönelik işbu davayı açma mecburiyeti hasıl olduğu, edimini ifadan imtina eden davalının itirazı haksız, ödemeyi erteleme maksatlı ve kötü niyetli olduğu, bu kötü niyetli itiraz nedeniyle davalı şirketin %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesi gerektiği, aynı zamanda taraflar arasında imzalanan sözleşmede uyuşmazlık olması halinde yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olacağı kararlaştırıldığı, davanın kabulü ile … İcra Dairesi … Esas numaralı dosyasına yapılan kötü niyetli itirazın iptaline, itiraza uğrayan tüm alacaklar yönünden takibin kaldığı yerden devamına, haksız ve kötü niyetle itiraz eden borçlu aleyhine alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Dava dilekçesi ve ekleri davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen davalının herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı takip dosyası, fatura suretleri, ticari defterler, … Aarabuluculuk Bürosunun … sayılı dosyası ve son oturum tutanağı, taraflar arasında akdedilen sözleşmeler, ticaret sicil kayıtları ve bilirkişi celp edilmiş, incelenmiştir.
Dosya, ticari defter ve kayıtların incelenmesi amacıyla Bağımsız Denetçi Mali Müşavir …’a tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 19/07/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; ”…Davacının incelenen resmi defter ve belgelerinin sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, davacının davalı taraftan cari hesap alacağının 333.869,53-TL olduğu, davacının alacak talebi olan 333.869,53-TL’nin yerinde olduğu, davacının icra takip tarihi itibariyle ticari temerrüt faizi talep edebileceği, yönündeki görüş ve kanaatine varılmıştır…” şeklinde tespit edilmiştir. Denetime elverişli bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Dava, ticari hizmet alım sözleşmesi kapsamında açık hesap usulü işleyen cari hesap ilişkisi sebebiyle fatura alacaklarının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında ticari hizmet alım sözleşmesine dayalı açık hesap usulü işleyen cari hesap ilişkisinin bulunduğu, davacının faturaları konu hizmeti davalı tarafa verdiği halde, davalının cari hesaptan kaynaklanan fatura bedellerini ödemediği, bu amaçla davacı tarafından başlatılan icra takibine davalının davacı tarafa borcu olmadığını bildirerek itirazda bulunduğu, ödeme emrine itiraz üzerine icra takibinin durdurulduğu, duran takibe devam edilmesi amacıyla davacı tarafından işbu itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı, ticari hizmet alım sözleşmesi kapsamında ticari hizmetin verildiğini ancak cari hesaptan kaynaklanan borcun davalı tarafından ödenmediğini iddia etmektedir.
Davalı süresi içinde cevap dilekçesi sunmadığı için yasal olarak davacının iddialarını inkar eden konumundadır. (yalnızca inkar çerçevesinde savunma hakkı mevcuttur)
Bilindiği üzere, ticari hizmet alım sözleşmelerinde akdi ilişkinin varlığı ve hizmetin verildiğini ispat yükü davacıya ait olup, bedelin ödendiğini ispat yükü davalı taraf üzerindedir. Davalı, yasal süre içinde cevap dilekçesi sunmadığından öncelikle ispat yükü davacı üzerinde olup, akdi ilişkinin varlığı ve hizmetin verildiğini davacı ispatlamak durumundadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, davalı taraf ne icra dosyasında borca itiraz dilekçesinde, ne de işbu dava dosyasında davacı ile aralarında akdi ilişkinin olmadığını / bulunmadığını savunmamıştır. Başka bir anlatımla, davalı, akdi ilişkinin varlığını ayrıca ve açıkça inkar etmemiştir. Ayrıca, sözleşme ilişkisine dayalı faturaların davalıya tebliğ edildikten sonra davalı tarafından itiraz edilmemesi / iade edilmemesi ve ticari hizmet alım sözleşmeleri altındaki imzalara davalının açıkça imza inkarında bulunmaması karşısında taraflar arasında akdi ilişkinin bulunduğu anlaşılmıştır. Kaldı ki, davalı vekili tahkikat aşamasında bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde akdi ilişkinin varlığını kabul etmiş, hem delil listesinde akdedilen sözleşmelere dayanmış, hem de sözleşmelerin bir suretini beyan dilekçesi ekinde mahkemeye sunmuştur. Bu itibarla, taraflar arasında akdi ilişkinin varlığı noktasında duraksama yoktur.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2016/7819 Esas 2017/2738 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere, fatura içeriği malların teslim edildiğini / hizmetin sunulduğunu ispat külfeti davacıya aittir. Ancak takibe ve davaya konu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması halinde veya davalının bağlı olduğu vergi dairesi müdürlüğüne BA formları ile bildirilmiş olması halinde fatura içeriği hizmetin verildiğinin kabulü zorunludur. (Yargıtay 19. H.D.nin 2018/2293 Esas ,2019/4962 Karar sayılı 4.11.2019 tarihli ilamında da açıklandığı üzere davalı, davaya dayanak faturaya ilişkin beyanname vermekle malları teslim almış sayılacağı değerlendirilmelidir. Benzer bkz. Yargıtay kararları, Yargıtay 19. HD’nin 2015/12329 E., 2016/6138 K. ve 2014/11846-15110 E.K. sayılı kararları da bu yöndedir.).
Bu amaçla, davacı tarafından düzenlenen faturaların davalı tarafından Vergi Dairesi Başkanlığına bildirilip bildirilmediği yönünde araştırma yapılmış, BA form kayıtları dosya arasına celp edilerek bilirkişi incelemesine gönderilmiş ve rapor alınmıştır. Davalı şirketin … Vergi Dairesi Başkanlığından temin edilen BA formlarında davacı tarafından düzenlenen eldeki davaya ve icra takibine konu tüm faturaların 2020 yılına ait dönem formlarında kayıtlara alınması için Vergi Dairesine bildirdiği / beyan edildiği belirlenmiştir.
Davalının, davacı tarafından düzenlenen faturalara karşı yasal süre içinde herhangi bir itirazda bulunmadığı, bu faturaları iade de etmediği, tam aksine bu faturaları kabul ederek ticari defter ve kayıtlarına işlenmesi için Vergi Dairesi Başkanlığına BA formu olarak bildirmesi karşısında davacı tarafından akdedilen sözleşmedeki hizmetin verildiğinin kabulü zorunludur.
Nitekim, mali bilirkişi tarafından düzenlenen 19/07/2022 tarihli bilirkişi raporunda; cari hesap alacağının dayanağını oluşturan faturaların tamamı için davalının BA formu düzenlediği, BA-BS formlarının karşılıklı olarak birbirini teyit ettiği, davalının bağlı bulunduğu vergi dairesine BA formu bildiriminde bulunulduğu tespit edilmiştir. O halde, faturaya konu hizmetin davalı tarafa verildiği noktasında duraksama yoktur.
Davacının faturalara konu hizmeti davalıya sunması / vermesine rağmen, davalının cari hesaptan kaynaklanan borcunu ödemediği, yargılama sürecinde ödeme yaptığına ve borcu olmadığına dair herhangi bir delil de ibraz etmediği, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiği, HMK 222. maddesi hükmü uyarınca tayin edilen inceleme günü için ticari defterler ibraz edilmediği ya da bu konuda mazerete yönelik açıklamada bulunulmadığı takdirde ibrazdan kaçınmış sayılacakları ve karşı tarafın ticari defterlerine göre karar verileceğinin taraflara ihtaratla bildirildiği, bu amaçla davalı tarafa meşruhatlı davetiye çıkartıldığı ve meşruhatlı davetiyenin usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davalıya yeterli süre ve imkanın tanındığı, ancak davalı tarafın işbu meşruhatları içeren usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen ticari defter ve belgelerini ibraz etmediği gibi inceleme gününde herhangi bir mazeret beyanında dahi bulunmadığı, açıklanan nedenlerle HMK’ nın 222. maddesi gözetilerek davacı defterlerine itibar edilmesi gerektiği, davacının ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda, takip tarihi itibariyle davalıdan takip tutarının tamamı kadar 333.869,53 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesinde; taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca kendilerine herhangi bir hizmetin verilmediğini, sunulmayan hizmet için salt fatura tanzim edilmek suretiyle bedel istenemeyeceğini savunmuş, itiraz etmiştir. Ancak, dava ve icra takibine konu tüm faturaların e-fatura şeklinde düzenlediği, bu faturaların davalı şirkete tebliğ edildiği, ancak davalı tarafından faturalara karşı yasal süre içinde herhangi bir itirazda bulunulmadığı gibi davacı tarafa iade de edilmediği, aksine cari hesaba ve takibe konu tüm faturaların kabul edilerek … Vergi Dairesi Başkanlığına BA formu olarak ticari defter ve kayıtlara işlenmek üzere beyan edildiği, dolayısıyla az yukarıda değinilen emsal ilamlar uyarınca fatura konusu hizmetin davalıya verildiği anlaşılmış, itirazlar kabul edilmemiştir. (İtiraz dilekçesinde ayrıca ileri sürülen araştırma talepleri; okulun açılıp açılmadığı, işe giriş çıkış bildirgelerinin araştırılması, çalışan işçiler, SGK’ ya müzekkere yazılması vs… olup, esasen davalı yasal süre içinde cevap dilekçesi sunmadığından ancak inkar çerçevesinde savunma yapabilir, mevcut itirazlar savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı kapsamında olup nazara alınmamıştır. Kaldı ki, araştırma yapılması istenen husus hizmetin verilmediğine ilişkin olup, mahkememizce faturaların ticari defterlere işlenmek üzere davalı tarafça BA formu düzenlendiğinden zaten hizmetin verildiği tartışmasız olarak kabul edilmiş, bu sebeple de araştırmaya gerek görülmemiştir)
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222.maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK m.222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK m.222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir.
Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (HMK m.222/4). 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 23 üncü maddesiyle, HMK m.222/3’de yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “DİĞER TARAFIN TİCARİ DEFTERLERİNİ İBRAZ ETMEMESİ” şeklinde değiştirilmiş, tarafların ticari defterlerini sunmaması hali de usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için yeterli görülmüştür.
Nitekim, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2020/1170 Esas, 2020/1325 Karar sayılı ilamı ile şu şekilde değerlendirmelerde bulunulmuştur: “…Bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK’nın 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.” demiştir.
Bu itibarla, yukarıda yer verilen ilam ve özellikle gerekçesi ile HMK 220/3.maddesi hükmü uyarınca davalının ticari defterlerini ibrazdan kaçındığı anlaşılmakla; davacı şirketin ticari defterlerinin TTK 69 ve 213 sayılı Kanunun 216. md gereğince açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, usulüne uygun şekilde tutulduklarından TTK 85. ve HMK 222. maddesi gereğince sahibi olan davacı lehine delil niteliğine haiz olabileceği kanaati oluşmuştur.
Davalı tarafa ticari defter ve belgelerini sunması, bu kayıtların incelenmesi noktasında gerekli uyarıların yapıldığı, davalı tarafa meşruhatlı davetiye çıkartıldığı ve meşruhatlı davetiyenin usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davalının incelemeden haberdar olmasına rağmen inceleme gününde hiçbir şekilde ticari defter ve belgelerini ibraz etmediği, bu noktada Mahkememizce eksik tahkikat yapılmamasına azami derecede özen gösterildiği, ancak davalının kendisine yeterli süre ve imkan sunulduğu halde ticari defter ve belgelerini ibrazdan kaçındığı, ibraz edilememe noktasında hiçbir mazeret ve hatta açıklamada dahi bulunulmadığından mevcut ihtar, uyarı ve yasal düzenlemeler uyarınca davacı tarafından ibraz edilen ticari defter ve kayıtlarına itibar edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacı tarafından kesilen faturalara karşı davalının yasal süresi içinde itirazda bulunmadığı gibi yine faturaların davacı tarafa iade de edilmediği, aksine davalının faturaları kabul ederek BA formu düzenleyip Vergi Dairesi Başkanlığına bildirdiği, davaya ve takibe konu faturaları kendi ticari kayıtlarına işlemek üzere Vergi Dairesi Başkanlığına BA formu beyanında bulunan davalının faturaya konu hizmeti aldığının kabulünün yerleşik içtihatlar doğrultusunda zorunlu olduğu, ayrıca bu hizmetin bedelini yani cari hesaptan kaynaklanan alacağın tamamını davacıya ödemesi gerektiği, ticari defter ve belgeler üzerinde yapılan inceleme sonucunda davacının davalıdan takip tarihi itibariyle takip tutarının tamamı kadar 333.869,53 TL alacaklı olduğu, davalı tarafından yasal süre içinde cevap dilekçesi sunulmadığından bilirkişi raporundan sonra sunulan beyan dilekçesindeki yemin deliline de itibar edilemeyeceği, bu bağlamda davalı taraf icra takibine borcu olmadığından bahisle itiraz ettiği halde borcun sona erdiğini / bulunmadığını / ödediğini HMK 200. maddesindeki yazılı ve kesin delillerle usulünce ispat edemediği anlaşılmakla, mali bilirkişinin 19/07/2022 tarihli denetime açık, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne, ayrıca alacağın likit ve muayyen olması nedeniyle yasal koşulları oluştuğundan davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine dair karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
Davanın KABULÜ ile;
1-Davalının … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına yönelik yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile ; takibin kaldığı yerden aynı koşullar altında ve aynen DEVAMINA,
2-Alacağın likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Kabul edilen dava değeri ( 333.869,53 TL ) üzerinden alınması gereken 22.806,62 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 4.032,31 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 18.774,31 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 4.032,31 TL peşin harç, 121,10 TL posta ve tebligat masrafı, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.153,41 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1. maddesi uyarınca belirlenen 49.741,73 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin davalıdan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
7-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan anacak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı ve davalı vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 11/01/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır