Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/670 E. 2021/834 K. 30.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/670
KARAR NO : 2021/834

DAVA : Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
DAVA TARİHİ : 11/10/2021
KARAR TARİHİ : 30/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan konkordato davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; her türlü tekstil ve tekstil ürünlerinin imalatını, ithalatını, “ihracatını, alımını ve satımını, ticaretini yapmak ve yaptırmak” şeklinde olan şirket için, tüm dünyada ve ülkemizde yaşanan KOVİD-19’un yaşamın hemen hemen her alanını olumsuz olarak etkilemesi, iç ve dış ticaret başta olmak üzere birçok sektör ve alanda gözle görülür daralmalara ve birçok ürün ve hizmetin talebinde azalış yaşanması neticesinde konkordato başvurusu yapma zorunluluğu doğduğunu, “hammadde maliyetlerindeki artış, banka kredi maliyetlerindeki artış, pandemi nedeni ile yurt içi ve yutdışı sevkiyatlarında yaşanan sıkıntıların” firmayı mevcut duruma sürüklediğini, şirketin kurulduğu 2018 yılından bugüne sonuna kadar geçen süreçte, satışlarında ve kârlılığında 8-9 kat, aktif varlıklarında 10 kat, özvarlığında 13 kat büyüme olduğunu, ancak şirket bu kadar kısa zamanda gerçekleşen büyümesini banka kredisi ve tedarikçilerine borçlanarak gerçekleştirdiğini, mevcut büyümenin yabancı kaynaklarla yapılmış olması, pandemi sürecinde alınan önlemler nedeni (Mayıs 2021 yılında çek ödemelerinin durdurulması) ile aksayan tahsilatlar şirketin nakit akışının bozulmasına neden olduğunu, müvekkili şirketin faaliyetine devam edebilmesi ve malvarlığının korunabilmesi için İcra ve İflas Kanunu’nun 287, 288, 294 ve 295. maddeleri ve devamı gereğince; öncelikle İcra ve İflas Kanunu’nun 287.maddesi gereğince üç aylık geçici mühlet kararı verilmesine ve gerekli görülmesi halinde işbu müddetin iki ay daha uzatılmasına, geçici mühlet kararının iik.’nın 288. maddesi çerçevesinde ilanını, İİK’nın 206/1 sırasındaki haklar hariç olmak üzere, tedbir tarihinden itibaren, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanuna göre (vergi ve her türlü harç, ceza ile SGK alacakları prim, idari para cezaları dahil) yapılan takipler de dahil olmak üzere; hangi nedene dayanırsa dayansın müvekkil aleyhine hiçbir takip yapılamayacağından yeni takip yapılmasının yasaklanmasına, yapılmış takiplerin iptalini, evvelce başlayan takiplerin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz, e-haciz kararları dahil durdurulmasını talep etmiştir.
Dava, İİK m.286 ve devamı hükümlerinden kaynaklanmakta olan konkordato talebine ilişkindir.
Mahkememizce davacı lehine geçici mühlet verilmiş, komiserler tarafından şirket takip olunmaya başlanmıştır.
Geçici mühletin devam ettiği aşamada davacı vekili 08/11/2021 tarihli dilekçe ile davacı şirketin açmış olduğu konkordato davasından feragat ettiğini açıklamış, feragat beyanının kayıtsız ve şartsız olarak gerçekleştiğini ise 26/11/2021 tarihli duruşmada tekrar etmiştir.
Vekilin konkordato talep etme konusunda ve ayrıca feragat talep etme konusunda özel yetkisi mevcuttur.
Öncelikle davacı vekilinin talebi İİK m.292/f.2- bend (d) hükmüne dayanmaktadır. Aynı hükmün 2.fıkrasına göre ise “Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder; diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder. ”
Adı geçen hükmün konkordato kurumunu düzenleyen İİK m.285 ve devamından sonra yer alan 12. BAP’ da yer aldığı, bu itibarla adı geçen hükümlerin özel hüküm niteliğinde olduğu, buna mukabil 6100 sayılı HMK ‘nın ikinci bölümünde yer alan ve yargılamaya hakim olan ilkelerden m.30 hükmünün ise genel nitelikte bir usul hükmü olduğu dikkate alındığında öncelikle özel hükmün uygulanması gerektiği yorum bilimi (hermenötik) açısından zorunludur. O halde HMK m.30 hükmünde yer alan düzenlemenin bu açıdan dikkate alınabilmesi mümkün değildir. Bir başka deyişle uyuşmazlık ile ilgili pozitif hukukta özel düzenleme olduğu sürece genel düzenlemelerin uygulanması düşünülemez. Gerek yargısal uygulama gerek doktrin bu konuda uyum içindedir.
Yukarıda açıklanan İİK m.291/f.2 ve İİK m.292/f.2 hükmünün emredici nitelikte olduğu, nitekim kanun koyucunun somut olayda olduğu üzere sebebi ne olursa olsun konkordato talebinden feragat edilmesi durumunda mahkemenin duruşma günü açması gerektiğini açıkça düzenlediği sabittir. Bu noktada mahkemeye herhangi bir nedenle takdir alanı ise kesin olarak bırakılmamıştır.
Mahkeme hükmünün yorum gerektirmeyecek derecede açık ve kesin olması halinde yapılacak şey kanunun emredici hükmünün yerine getirilmesidir. Mecelle’deki ifade ile ” Mevrid-i nasta içtihata mesağ yoktur.” Elbette açık hükmün içeriği sert görülse de yine Roma Hukukunda kabul edilen ifade ile ” Kanun serttir, fakat kanundur” ( Dura lex sed lex ).
Nitekim mehaz niteliğindeki İsviçre İcra İflas Kanunun m.296 b nin bu yönde bir hüküm içermemekle birlikte, 2013 değişikliğinden önceki düzenlemede olduğu gibi mahkemenin yer, gün ve saati belirleyerek duruşma açması ve borçlu ile alacakları dinlemesi, hatta İsviçre İİK ( eski) m. 295 f.5, ( eski) m.308′ e de yollama yaptığından, duruşmanın gün, yer ve saatini ilan etmesi gerektiği kabul edilmektedir. (Prof. Dr. Alican Budak, Doç. Dr. Müjgan Tunç Yücel yeni konkordato hukuku Ankara-2009 ikinci baskı sayfa 315 te atıf yapılan kaynak KUKO SchKG- Hunkeler, m. 296b, no. 13, Gilleron, Commentaire, m. 295, no. 24, s.373,)
Hemen belirtmek gerekir ki 6100 sayılı HMK m. 307 hükmünde düzenlenen davadan feragat beyanı, batıklık sebebine dayanan iflasa göre karar verilmesi halini de içinde barındıran konkordato talepleri açısından sıradan bir feragat beyanı olarak nitelendirilemez. Zira talep ile ilgili olan alacaklıların hüküm verilmeden önce feragat talebinde bulunan şirketin batık olup olmadığı noktasında beyanda bulunma haklarının kısıtlanmaması gerekir. Esasen duruşma açılmasının asıl amaçlarından biri de bu nedendir. Zaten kanun koyucu da en azından bu nedenle konkordato talebinden feragat olsa dahi duruşma açılması noktasında emredici düzenleme getirmiştir.
Duruşma gün ve saatinin takdir edilmesi sonrası ve duruşma günü icra edilmeden önce davacı vekilinin 17/11/2021 tarihli dilekçesinin öncelikle komiser heyetine tebliğine, davacı vekilinin, komiser heyeti tarafından güncel ve atanan bilirkişi marifetiyle borca batıklık incelemesi yapmış olmakla beraber davacı şirketin borca batık olmadığını ortaya koyabilecek hak, alacak ve başkaca mal varlığı değerleri var ise bir hafta içinde bu konuda ayrıntılı açıklama yapmasına, aksi halde atanan bilirkişi kurulu yardımıyla komiser heyetinin hazırlamış olduğu 17/11/2021 tarihli rapor çerçevesinde tahkikat işlemlerinin icra olunmasına, Mahkememizce hazırlanmış olan tensip tutanağının 7.maddesinde aynen; “İİK. 287. maddesi uyarınca geçici mühlet hakkında İİK. 291. maddesi ve İİK. 292. maddesi kıyasen uygulanacağından; İİK. 291. maddesi gereğince geçici komiser heyeti tarafından, davacının konkordato talebi ile amaçladığı iyileşmenin gerçekleştiğinin tespit edilmesi halinde derhal ara rapor ile bu hususun mahkememize bildirilmesine, İİK. 292. maddesi uyarınca, konkordato isteminde bulunan davacının malvarlığının korunması için iflasın açılmasının gerektiğinin tespit edilmesi halinde veya konkordatonun başarıya ulaşılamayacağının anlaşılması durumunda ya da davacının İİK. 297. maddesine aykırı davranması veya geçici komiser heyetince verilen talimatlara uymaması halinde bu hususların da rapor edilerek derhal mahkememize bildirilmesine, ayrıca sürenin başladığı tarihten itibaren bir aylık süre içinde ve takip eden bir aylık süre içinde faaliyetlerine ilişkin ara raporlarını dosyaya ibraz etmelerine, herbir davacının faaliyetlerine nezaret etmek suretiyle İİK.’da verilen diğer görevleri yerine getirmelerine, konkordatonun başarıya ulaşması, herbir davacının malvarlığının ve alacaklıların menfaatinin korunmasını teminen; davacının faaliyet konusu, iş hacmi ve işletmenin hal ve durumu dikkate alınarak davacıya geçici komiser heyetince verilen talimatların ilk ara rapor ile mahkememize sunulmasına” dair ara karar mevcut bulunduğundan tensip tutanağındaki bu ara kararın dikkate alınması, geçen süre karşısında bu hususlarda olumlu veya olumsuz değerlendirmelerin kayda dayalı olarak yapılması, bu çerçevede tensip tutanağında açıklandığı üzere İİK m.292 hükmünde belirtilen hususların gerçekleşip gerçekleşmediği ile ilgili muhasebesel, işletmesel ve finansal incelemenin yapılması, ayrıca konkordato komiser heyetinin davanın açıldığı tarihten itibaren tahakkuk eden, muaccel hale gelmiş ve ancak ödenmemiş komiser ücretlerinin olup olmadığı, var ise hangi aya ilişkin ve hangi tutarda ödenmeyen komiser ücreti olduğunu açıklaması amacıyla komiser heyetinin bir hafta içinde ek raporunu dahi sunmasına” dair ara karar oluşturulmuştur.
Komiser heyeti 17/11/2021 tarihli raporlarında davacı şirketin rayiç değerlere göre borca batık olduğunu, stoklar açısından kaydi tutarlar ile fili tutarlar arasındaki farkın 34.254.969,33 TL olduğunu, stoklarda olması gereken bu malların akıbetinin ise belli olmadığını, en önemlisi borçlu şirketin 01/10/2021 ile 05/10/2021 tarihleri arasında şirketin %100 hissesine sahip tek yetkilisi olan kişinin eşine ait firmadan alımı yapılan 13.676.145,84 TL tutarındaki mal ve hizmet alımlarının defter kayıtlarına intikal ettirildiği halde bilirkişiler tarafından yapılan fiili sayım sonrasında stoklarda 800.000,00 TL tutarında malın tespit olunduğunu, alımların fiktif nitelikte olduğunu, alımların gerçek olmadığını, bu şekilde davacı şirketin yetkilisinin eşine borçlandırıldığı, daha da önemlisi şirketin tek yetkilisinin eşine ait firmaya havalelerin dahi yapıldığı, bilirkişi raporu ile tespit olunan miktar ve para ile bu durumun dahi saptandığını açıklamışlardır.
Bu arada mahkememizce takdir olunan 26/11/2021 günü itibariyle hazır olması için davacı şirket temsilcisi dinlenmek üzere duruşmaya davet olunmuş, ayrıca dayanak ara karar gönderilmiş, ne var ki davacı şirket temsilcisi dinlenmek üzere davet olunduğu halde duruşmada hazır olmamıştır.
Davacı şirketin fiilen ve rayiç değerlere göre batık olduğuna dair rapora karşı davacı vekili 29/11/2021 tarihli dilekçesinde farklı bir açıklama sunulmadığı gibi komiser heyetinin borca batıklığın tespitine dair atamış olduğu teknik bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu rapor dahi teknik, açık ve denetime ise elverişlidir.
Böylelikle konkordato komiser heyetinden rapor alınmış, ayrıca İİK m.291 hükmünde belirtilen şartların oluşup oluşmadığı dahi araştırılmıştır.
Alınan konkordato komiser heyeti rapor içeriğine mevcut dosya kapsamına göre iflasa tabi davacı şirket konkordato talebinden feragat etmiş ise de davacı şirketin rayiç değerlere göre borca batık olduğu, sadece bu nedenle davacı hakkında İİK m.292 hükmü çerçevesinde iflas kararı verilmesi şartının oluştuğu anlaşılmıştır.
Belirtmek gerekir ki davacı vekili konkordato talebinden feragat etmiş olup, vekilin ise feragat yetkisi bulunmaktadır. Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun feragate ilişkin 307 ve devamındaki maddelerine göre; feragat, davacının, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı olmaksızın talep sonucundan kayıtsız-şartsız vazgeçmesidir. Hükmün kesinleşmesine kadar yapılabilen feragat, kesin hüküm gibi sonuç doğurur.Bu durumda mevcut feragat beyanı çerçevesinde ve yukarıda yapılan araştırmalar sonucunda iflasa tabi olan davacı şirket hakkındaki konkordato talebinin sadece feragat nedeniyle reddi gerekir.
Yeni düzenlemeler çerçevesinde ve İİK m.289 gereği geçici mühlet ile göreve başlayan konkordato komiserleri, değiştirilmediği takdirde bu defa artık konkordato komiseri olarak görevlerine devam edeceklerdir. Bu görev, gerekçeli görüş raporunu sunmaları sonrası ve hatta tasdik yargılamasının sonunda mahkemece verilecek karara kadar devam edecektir. Bu nedenle asliye ticaret mahkemelerinin görev sürelerinin başlangıcı Kanun değişikliği ile mühlet talebinin gerçekleştiği an olmuştur. Bu noktada, özellikle mühlet süresinin yargısal olarak yönetiminde ticaret mahkemelerinin geçmişe dayalı bir müktesebatı ise bulunmamaktadır. (Mustafa AKIN, Konkordatoda Kesin Mühlet İşlemlerine Hazırlık, Tutanağı, İstanbul Barosu Dergisi Ocak-Şubat 2020, Sayfa 133).
Bu nedenle davacı lehine geçici mühletin verilmesi aşamasında Mahkememizce düzenlenmiş olan 12/10/2021 tarihli tutanakta;
“Konkordato talebi öncesi veya sonrası davacı yönünden ayrı ayrı yapılacak incelemeye esas olmak üzere;
a)Şirketin yakın zamanda adres değişikliği yapıp yapmadığı,
b)Şirketin yakın zamanda iflas ertelemeden çıkıp çıkmadığı,
c)İyileştirme projesinde yer verilen hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığı,
d)Yakın zamanda ortaklık yapısının değişmiş olup olmadığı,
e)Ortaklara borçlar ortaklardan alacaklar hesaplarında tutarların ne kadar olduğu,neden ve nasıl oluştuğu,muhasebesel ve finansal açıdan şüpheli olup olmadığı,davacının muhasebesel-finansal olarak dürüst hareket edip etmediği,
f)Kaynak üretmeye yönelik soyut ve belirsiz ifadelerin olup olmadığı,
g)Ön projenin hazırlandığı tarih ile başvuru tarihi arasında önemli ve şüpheli finansal işlem olup olmadığı,
Bu kapsamda
-Önemli bir varlığın, varlık grubunun satılması,
-Bankalar ile yeniden yapılandırma yapılmış olması,
-Önemli tutarda bir alacağın tahsil kabiliyetinin kaybolması,
-Faaliyet için gerekli bir lisansın, iznin iptal edilmesi,
-Bir varlığın, faaliyetleri sekteye uğratacak şekilde zarar görmesi,
gibi hususların önemli ve şüpheli finansal işlem olarak değerlendirilerek bu hususların bulunup bulunmadığının araştırılması ve raporlanması,
h)Ön projede hesap hataları ve çelişkilerin bulunup bulunmadığı,
ı)Rayiç değer bilançosu hazırlanırken çok büyük hesap hataları yapılıp yapılmadığı
i)Rayiç değer bilançosunda değerleme kriterlerinin finansal olarak açık olup olmadığı,
j)Proforma finansal tablolarda bütçeler ve çalışma kağıtlarının eksik olup olmadığı,
k)Komiser heyetinin rayiç değer bilançosunda düzeltme yapılmasını gerektiren hususların tespit edilerek gerekli düzeltmelerin yapılması ve bunların ne şekilde yapıldığının raporda belirtilmesi,
l)Denetim raporu hangi raporlama çerçevesinde yapılmışsa (TMS, BOBİ,FRS vs.) ön projede aynı raporlama esasları çerçevesinde raporlama yapılıp yapılmadığı,
m)Borçlunun mali durumunu açıklayıcı diğer bilgi ve belgelerin (tapu kayıtları,araç ruhsatları, gayrimenkul değerleme raporu,detay mizan vs.) sunulup sunulmadığı, sunulmamış ise borçludan bu bilgi ve belgelerin temin edilerek rapora eklenmesi hususlarının tek tek araştırılarak raporda yanıtlanması ve dayanaklarının gösterilerek denetime elverişli şekilde hazırlanacak gerekçeli raporda sunulması noktasında geçici konkordato komiser heyetinin ayrıca görevlendirilmesine,
İİK. 287. maddesi uyarınca geçici mühlet hakkında İİK. 291. maddesi ve İİK. 292. maddesi kıyasen uygulanacağından;
İİK. 291. maddesi gereğince geçici komiser heyeti tarafından, davacının konkordato talebi ile amaçladığı iyileşmenin gerçekleştiğinin tespit edilmesi halinde derhal ara rapor ile bu hususun mahkememize bildirilmesine,
İİK. 292. maddesi uyarınca, konkordato isteminde bulunan davacının malvarlığının korunması için iflasın açılmasının gerektiğinin tespit edilmesi halinde veya konkordatonun başarıya ulaşılamayacağının anlaşılması durumunda ya da davacının İİK. 297. maddesine aykırı davranması veya geçici komiser heyetince verilen talimatlara uymaması halinde bu hususların da rapor edilerek derhal mahkememize bildirilmesine,
Ayrıca sürenin başladığı tarihten itibaren bir aylık süre içinde ve takip eden bir aylık süre içinde faaliyetlerine ilişkin ara raporlarını dosyaya ibraz etmelerine, herbir davacının faaliyetlerine nezaret etmek suretiyle İİK.’da verilen diğer görevleri yerine getirmelerine,
Konkordatonun başarıya ulaşması,herbir davacının malvarlığının ve alacaklıların menfaatinin korunmasını teminen;
Davacının faaliyet konusu, iş hacmi ve işletmenin hal ve durumu dikkate alınarak davacıya geçici komiser heyetince verilen talimatların ilk ara rapor ile mahkememize sunulmasına” dair karar oluşturulmuştur.
Görevlendirilen komiser heyetinin sunmuş olduğu 17/11/2021 tarihli rapor içeriğine göre, davacı olan şirketin stoklarla ilgili bilgi ve belgelerin gerçeği göstermediği, en önemlisi stoklarda olması gereken malların akıbetinin fiilen mevcut olmadığı gibi kaydi tutar ile fiili tutar arasında 34.254.969,33 TL olmak üzere çok büyük bir fark bulunduğu, bu suretle olması gerekenden çok yüksek tutarda malın kayıtlarda varmış gibi gösterildiği, daha da önemlisi konkordato talebinde bulunan tarihten yaklaşık bir hafta önce şirketin eski ortağı aynı zamanda şirketin %100’üne sahip şirketin yetkilisinin eşinden 13.676.145,84TL tutarında fiktif mal ve hizmet alımı yapıldığına dair kayıt düşüldüğü, daha da önemlisi şirketin yetkilisinin eşine ödemeler yapıldığı tespit olunmuştur.
İİK m.286 vd.hükümleri çerçevesinde konkordato müessesinin dürüst borçlular tarafından talep olunabileceğine dair normatif bir düzenleme mevcut olmasa dahi doktrinde de kabul olunduğu üzere konkordato esasen elinde olmayan nedenlerle, işleri iyi gitmeyen ve mali durumu bozulmuş olan, dürüst borçluları korumak için kabul edilmiş bir müessesedir. Kaldı ki 4721 sayılı TMK m.2 hükmüne getirilen en önemli değişikliklerden biri ise “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılması hukuk düzeni korumaz” hükmüdür. 4721 sayılı TMK’nın yürürlüğe girmeden önce yürürlükte olan Medeni Kanunda hakkın kötüye kullanılmasını kanunun korumayacağı noktasındaki değişiklik bu noktada önem arz etmektedir. 4721 sayılı TMK’daki hakkın kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin himaye etmeyeceği yönündeki genel düzenleme bu açıdan gözardı edilmemelidir. Kaldı ki bu 6100 sayılı HMK m.29 hükmüyle getirilen “Dürüst davranma ve doğruyu söyleme yükümlülüğü” başlıklıklı düzenlemeye göre “Taraflar, dürüstlük kuralına uymak zorundadırlar. Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir şekilde yapmakla yükümlüdürler”. O halde kanun koyucunun gerekçesinde açıkladığı üzere taraflar, yargılamada kendi menfaatlerine uygun olarak neleri ileri sürüp süremeyecekleri konusunda serbesttir. Ancak gerek kendilerine gerek karşı tarafa ilişkin hususlarda yaptıkları açıklamalarda mahkemeyi yanıltmamaları gerekir. O halde doktrinde halihazırda İİK m.285 vd.hükümleri çerçevesinde “konkordato talep eden borçlunun dürüst olmasının gerekip gerekmediğine” dair tartışmalar yapılmış ise de Mahkememizce açıklanan hususlar karşısında, İİK m.285 vd.hükümleri çerçevesinde açıkça bu unsur yazılmamış olsa dahi konkordato talep eden borçlunun mühlet aşamasında dürüst hareket etmesi gerektiği mahkememizce değerlendirilmiştir.
Nitekim 15/03/2018 değişikliği öncesinde hukukumuzda mevcut olan konkordato kurumuna ilişkin yapılan çalışmalarda da “mehil kararından itibaren borçlu,komiserin nezareti altındadır.Bu süre içinde borçlunun davranışları mühim olduğu gibi tahkik edilen mali durumu,bilanço ve hesapları itibariyle birçok kusurların meydana çıkması da mümkündür.Bazen,alacaklıların müracaat veya itirazda bulunmaları sayesinde borçlunun (bilinmeyen taraflarının) açığa çıkması ve komiserin aydınlatılması da ihtimali dahilindedir. İşte borçlu,bu süzgeçten geçip alacaklıların zararına olarak doğruluk haricinde, pek büyük hiffetle hiçbir iş yapmadığı takdirde hüsniyet bakımından konkordatoya ehil ve layık sayılır.(Enver Buruloğlu-Yuda Reyna,Konkordato Hukuku ve Tatbikat, İstanbul,1968,Sayfa 58)”
Yine konkordato talep eden davacı borçlunun konkordato talep ederken alacaklıları zarara uğratma amacı ile hareket etmelerinin engellenmesi amacıyla 2004 sayılı İİK m.292/f.1-bend(c) hükmü ile kanun koyucu açıkça düzenleme yapmış,borçlunun alacaklıların zarara uğratma amacı ile hareket ettiğinin anlaşılması durumunda bu durumu kesin mühletin kaldırılması, konkordato talebinin reddi ve hatta davacı borçlu tacir ise iflas nedeni dahi saymıştır.Bu noktada kanun koyucunun,konkordato talep eden davacı borçlu lehine İİK m.294 hükmünde belirtmiş olduğu takip yasağı başta olmak üzere birçok lehe düzenlemeler getirmiş olması ve bu hükümlerin uygulanmasının davacı borçlu tarafından talep olunması imkanının kötüye kullanılmaması da esastır.
Özellikle konkordato ile alacaklılar iflâsın gerektirdiği masrafları yapmadan ve dolayısı ile daha fazla ölçüde alacaklarını elde ederler. 4949 sayılı Kanun ile 2003 yılında yapılan değişiklik sonucunda «alacaklılara da konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteme hakkı» tanınarak «borçlu ile alacaklılar» ve «alacaklılar» arasında eşitlik sağlanmış, başka bir deyişle bu suretle konkordatoda «borçlu ile alacaklıların menfaatleri eşit olarak» gözetilmiştir.Bu eşitliği bozmaya yönelik her türlü çabanın,hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığı irdelenmelidir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında da açıkladığı üzere hakların kullanılmasında “TMK’nun 1, 2, 4. ve 33. maddelerinin, Anayasa’nın 36. maddesinin, Borçlar Kanunu’nun 61 ve Yeni Türk Borçlar Kanunu’nun 77. maddesinin, HMK’nun 29. maddesinin gözönüne alınarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekir…
Hakkın kötüye kullanılmasını; hukuken var olan bir hakkın sınırlarını aşarak ya da o hakkı gerekçe göstererek hukuka aykırı eylemler yapma durumu olarak veya bir hakkın yasaların tanıdığı yetkilerin sınırları içinde olmakla birlikte, amacından saptırarak kullanılması olarak da açıklayabiliriz. Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesine göre herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Yani bir hak sahibi hakkını kullanırken ve borçlu borcunu öderken objektif iyiniyet kurallarına uymak, hak sahibi başkasına zarar vermek amacını taşımasa bile hareketi açıkça iyiniyet kurallarına aykırı ise ve başkasını zarara uğratıyorsa veya hak sahibine sağladığı yarar ile başkasına verdiği zarar arasında aşırı dengesizlik varsa bu durumu hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirebiliriz. Anayasa başta olmak üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hak sahibinin hakkını kullanırken objektif iyiniyet kuralları içinde hareket etmesini emretmiş; aksi davranışın hukuk düzeni tarafından korunamayacağını belirtmiştir.”
Bu durumda kanunun konkordato talep eden davacı borçluya,konkordato talep etme ve kanunun kendisine tanıdığı imkanlardan yararlanma imkanını kayıtsız,şartsız ve sınırsız olarak verdiği kabul olunamaz.Zira yukarıda açıklandığı,üzere hakkın kötüye kullanılması hukuk düzeni tarafından korunamaz.Hakim,yukarıda belirtilen yasa maddeleri gereğince yasadaki boşluğu,objektif iyi niyet kuralları çerçevesinde doldurmak zorundadır.Konkordato kurumu açısından kanun boşluğu olmak bir tarafa,kanun koyucu açıkça alacaklıları zarara uğratma amacına dönük konkordato taleplerinin engellenmesi yönünde de açık düzenleme getirerek konuya dikkat çekmiş hakkın kötüye kullanılmamasını önemsemiştir.
Zaten “292.maddeye 7155 sayılı kanunla yapılan değişiklikle (c) bendine “uymazsa” ibaresinden sonra gelmek üzere “ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa” ibaresi eklenmiştir.Esasen kanunun amacı dikkate alındığında, “borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği” hallerde konkordatonun başarıya ulaşması söz konusu olamaz.Bu sebeple anılan (c) bendindeki ilave,kanuna değişiklik değil açıklık getirmek için yapılmış sayılmalı ve geçici 16.maddenin birinci fıkrasının aksi yöndeki lafzına rağmen aynı kural 7155 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden önce talep edilen konkordatolarda da uygulanmalıdır.(Prof.Dr.Selçuk Öztek.Prof.Dr.Ali Cem Budak,Doç.Dr.Müjgan Tunç Yücel,Doç,Dr.Serdar Kale.Doç.Dr.Bilgehan Yeşilova,Yeni Konkordato Hukuku,2. Baskı,Ankara,2019,sayfa 317)Bir başka deyişle alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket edenin,konkordato kurumunun amaçladığı hedeflere ulaşabilmesi mantık kuralları çerçevesinde zaten beklenmemelidir.Ne var ki kanun koyucunun bu hususları açıkça düzenlemiş olması,konkortado talep edenlerin iyiniyetli olmasının ve alacaklıları zarara uğratma amacı bulunmamasının önemini ortaya koymak açısından fevkalade önem arzetmektedir.
Yapılan görevlendirme çerçevesinde geçici konkordato komiser heyeti, kanundan doğan nezaret görevini icra etmiş ve raporunu sunmuştur. Bu raporlara göre konkordato talep eden davacı şirketin alacaklıları zarara uğratmak amacıyla hareket ettiği, mevcut kayıtlarının gerçeklikten uzak olduğu, davacının ancak sunmuş olduğu kayıtlara göre ve aktif durumu gözetildiğinde konkordato talebinin başarıya ulaşmasının mümkün olabileceği; ancak 34.254.969,33 TL tutarında olmak üzere dahi mal varlığı eksilen davacının konkordato projesinin başarıya ulaşmasının imkansız hale geldiği anlaşılmaktadır.
Bu nedenle davacı şirketin muhasebesel kayıtların düzgün olmadığı, muhasebe kayıtlarının düzgün olmamasının ve bilginin düzenli verilmemesinin tekrarlandığı, konkordato komiserlerinin 2004 sayılı İİK m.290 çerçevesinde görevlerini ifa edebilmeleri açısından muhasebesel bilgi ve belge akışının düzenli ve eksiksiz olması yönünde talimat vermelerinin sadece gereklilik değil zorunlu olduğu, verilen bu talimatlara aykırılığın varlığı anlaşılmakla İİK m.292/f.1 bent (c) hükmü gereği davacı şirketin konkordato komiserinin talimatlarına baştan itibaren uymama iradesinin mevcut olduğu sonucuna varılmıştır.
Mahkememizde yapılan değerlendirmede davacı şirketin eski temsilcisinin eşine borçlandırılması durumunun davacı şirketin borçlanmasına dair açtığı, konkordato teklifinden kısa bir süre önce davacı şirketin borçlandığı, bu borçlanmanın konkordato süreci içinde yeter sayı oluşturmak için alacak yaratma ihtimalini dahi kesin olmasa da gündeme getirdiği, bu durumun ise davacı şirket yönünden konkordatonun teklif edildiği an ve devamı içinde dürüst hareketler niteliğinde olmadığı, mahkememizce kabul olunmuştur. (Yargıtay 19. HD 10.10 2002T.5784/6465K.sayılı, 11/12/2013T. ve 9649E./12518K.sayılı, Yargıtay 19. HD 11/12/2003TL 9649E.12518K.sayılı ilamları)
Öte yandan davacı şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun düzenlenmediği, ticari defterlerin bu açıdan usulüne uygun düzenlenmediği gibi ödeme miktar ve dayanaklarının dahi defterlere usulüne uygun geçirilmediği, en önemlisi ticari defterlerin tek düzen hesap planı içerisinde hesap verebilir, açık ve şeffaf tutulması noktasında süreklilik arz edecek şekilde ihmal ve hataların mevcut olduğu mahkememizce anlaşıldığından mahkememizce davacı şirketin dürüst davranışlar sergilemediği, bu itibarla kesin süre içinde konkordato imkanlarından yararlanılmaması gerektiği takdir olunmuştur. (Yargıtay 19.HD 14/11/1996T. 5204/10058K.sayılı, 19. HD 25/10/1995T. 8146/8883 – 19. HD. 26/09/1995T. 6737/7489K.sayılı, 19.HD 2012/1994T.9575/12877K.sayılı, 19.HD 11/05/1992T. 3293/2005K.sayılı, 19.HD 05/10/2000TL. 5377E.6459K.sayılı ilamları)
Hal böyle olunca ve yapılan irdelemeler karşısında davacının aksi yöndeki beyanlarına itibar olunabilmesi mümkün olmadığı gibi konusunda ehil olan konkordato komiser heyetinin finansal-muhasebel ve işletmesel olarak yaptığı tespitler de mahkememizce varılan sonucu doğrulayan niteliktedir. Konkordato komiser heyetinin son raporuna yönelik davacı vekilinin itirazları ise yukarıda yapılan açıklamalar karşısında itibar edilebilir değildir.
Esasen bir icra hukuku kurumu olan konkordatodaki hükümlerin uygulanmasında alacaklı ve borçlular arasında mutlak bir dengenin gözetilmesi icra hukuku disiplinin ana amacıdır.Bu dengenin davacı borçlu tarafından kötüniyetli olarak bozulmasına yol açabilecek taleplerin varlığının somut olayda anlaşılması karşısında davacının konkordato talebinin kabulü mümkün değildir.
Doktrinde de kabul olunduğu üzere açıklanan nedenlerle mühletin kaldırılarak konkordato talebi ret olunsa da borçlunun iflasına karar verilmesi “son çare” olarak kabul edilen bir durumdur. Davacı şirketin fiilen borca batık olduğu, öz sermayesinin ilk açıklanan hal ile kıyaslandığında fevkalade yüksek olduğu, bu haliyle konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün bulunmadığı, komiserlerinin en baştaki talimatlarına aykırı hareket ettiği, olmayan stokları varmış gibi gösterdiği, yine fiktif alım ve ödemeler yaptığı, davacı şirketin yüksek tutarda borca batık olduğu, bu suretle iflas kararı verilmesinin tüm yasal şartlarının oluştuğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda uygulanma imkanı olan İİK’ m.292 hükmünün İİK m.287/f.5 hükmü uyarınca geçici mühlet aşamasında da uygulanması mümkün olup bu konuda açık bir kanun kıyası mevcuttur. Kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile iflasın açılması mümkün olup aynı kanunun 287/5 maddesinde aynı hükümlerin geçici mühlet hakkında da kıyasen uygulanabileceği hususları düzenlenmiştir. İİK.nun “Geçici Mühlet” başlıklı 287/5.maddesi “291 inci ve 292 nci maddeler, geçici mühlet hakkında kıyasen uygulanır.” hükmünü içermektedir.
İİK m.292 hükmünde belirtilen hallerin gerçekleştiğinin saptanması nedeniyle mahkememizce davacı yönünden verilen geçici mühletin kaldırılması, davacının konkordato talebinin reddi ve ayrıca borca batık dahi olan davacı şirket yönünden ise doğrudan iflas sebebinin varlığı karşısında iflas kararı verilmesi zorunluluk arz eder.
Yapılan açıklamalar karşısında davacı olan, … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı olan davacı … LİMİTED ŞİRKETİ tarafından ileri sürülen konkordato talebinin feragat nedeniyle reddine, adı geçen davacı şirket hakkında mahkememizce verilmiş olan mühlet kararlarının tümünün 30/11/2021 saat: 17:05 dan geçerli olmak tümden kaldırılmasına, 30/11/2021 günü saat: 17:05 konkordato komiserlerinin görevlerine son verilmesine; hak edilen ücretin komiserlere görev süresi ile orantılı olarak ödenmesine, konkordato komiserlerinin görevine son verildiğinin … Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığına bildirilmesine, … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı davacı …TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ’nin iflasına, 30/11/2021 günü saat 17:05 itibariyle … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı davacı … LİMİTED ŞİRKETİ 30/11/2021 günü saat 17:05 itibariyle iflasının açılmasına, adı geçen şirket hakkında verilen kararın derhal … Nöbetçi İflas Müdürlüğüne ve … Ticaret Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine, adı geçen şirket hakkında verilen iflas kararının, iflas müdürlüğü tarafından İİK m.166 hükmü çerçevesinde ilan olunmasına, davacı şirket tarafından ve davacı şirket adına depo edilen iflas avansının … İflas Müdürlüğüne gönderilmesine, … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı olan davacı …ŞİRKETİ hakkındaki konkordato talebinin ret olunduğunun, geçici mühletin kaldırıldığının, konkordato komiserlerinin görevlerine son verildiğinin daha önce ilan yapılan ticaret sicil gazetesi ile Basın İlan Kurumu resmi ilan portalında ilan olunmasına ve daha önce bildirimde bulunulan ilgili yerlere derhal bildirimde bulunulmasına dair karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-A)Davacı olan, … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı olan davacı …LİMİTED ŞİRKETİ tarafından ileri sürülen konkordato talebinin feragat nedeniyle reddine,
Adı geçen davacı şirket hakkında mahkememizce verilmiş olan mühlet kararlarının tümünün 30/11/2021 saat: 17:05 dan geçerli olmak tümden kaldırılmasına,
30/11/2021 günü saat: 17:05 konkordato komiserlerinin görevlerine son verilmesine; hak edilen ücretin komiserlere görev süresi ile orantılı olarak ödenmesine,
Konkordato komiserlerinin görevine son verildiğinin … Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığına bildirilmesine,
B)… ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı davacı …LİMİTED ŞİRKETİ’nin iflasına,
30/11/2021 günü saat 17:05 itibariyle … ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı davacı … LİMİTED ŞİRKETİ 30/11/2021 günü saat 17:05 itibariyle iflasının açılmasına,
Adı geçen şirket hakkında verilen kararın derhal … Nöbetçi İflas Müdürlüğüne ve … Ticaret Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine,
Adı geçen şirket hakkında verilen iflas kararının, iflas müdürlüğü tarafından İİK m.166 hükmü çerçevesinde ilan olunmasına,
Davacı şirket tarafından ve davacı şirket adına depo edilen iflas avansının İstanbul İflas Müdürlüğüne gönderilmesine,
C)… ticaret sicil numarası ile … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı olan davacı … LİMİTED ŞİRKETİ hakkındaki konkordato talebinin ret olunduğunun, geçici mühletin kaldırıldığının, konkordato komiserlerinin görevlerine son verildiğinin daha önce ilan yapılan ticaret sicil gazetesi ile Basın İlan Kurumu resmi ilan portalında ilan olunmasına ve daha önce bildirimde bulunulan ilgili yerlere derhal bildirimde bulunulmasına,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından harcanan giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avanısının iadesine,
Dair; davacı vekili ve hazır olan alacaklı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren on günlük yasal süre içinde ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.30/11/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip