Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/661 E. 2021/919 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/661
KARAR NO : 2021/919

DAVA : İflas (Doğrudan Borçlu Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 178))
DAVA TARİHİ : 06/10/2021
KARAR TARİHİ : 23/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan iflas davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı asil dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin yaşanan ekonomik kriz ve iş yapılan şirketlerden alacakların alınamaması nedeniyle şirketin borç altına girdiğini, şirketin dolandırıldığını, ayrıca şirket temsilcisinin sağlık sorunları yaşadığını, ayrıca icra takipleri ve icra ceza davaları açıldığını, şirketin iyi niyetle ödemeleri yapmaya çalışmış ise de mevcut mal varlığına göre borçları ödeyemez duruma düştüğünü, bu çerçevede doğrudan doğruya iflas kararı verilmesini talep etmiştir.
Yargılama aşamasında ise müdahale talebinde bulunan T…A.Ş.’nin müdahale talebinde bulunduğu, maktu müdahale harcını depo ettiği, müdahilin ise sunmuş olduğu dilekçe ile iflas talebinin reddolunmasını talep ettiği açıktır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının İİK m.178 hükmü çerçevesinde iflasa tabi borçlu olarak aciz halinde olup olmadığı, bu nedenle davacı borçlunun iflasına karar verilip verilemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
Dava, İİK m.178 hükmünden kaynaklanan ve borç ödemekten aciz haline dayalı iflas talebine ilişkindir.
Davacı tarafından iflas davası açıldığı, davanın niteliği ve davacı şirketin sicil kaydı itibariyle ise Mahkememizin görevli ve yetkili olduğu açık olmakla birlikte diğer genel ve özel dava şartlarının dahi gerek dava başında ve gerekse hüküm anında mevcut olması yargısal uygulama gereğidir.

Bu çerçevede Mahkememizce duruşmalı ön incelemenin icra olunmasından önce düzenlenen 26/11/2021 tarihli tutanak ara kararı ile “aciz sebebine dayanarak iflas davası açan davacı şirketin “aciz sebebi ile iflas davası açılmasına ve halihazırda açılmış olan …E.sayılı dava dosyasının görülmesine kayıtsız şartsız muvafakat olunduğuna” dair alınmış genel kurul kararını sunmak veya toplantı yapılması için alınan kararı sunmak üzere, bu tutanağın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre ve imkan tanınmasına; aksi halde dava ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın, dava şartı yokluğundan usulden red olacağının bildirilmesine” dair ara karar oluşturulmuştur.
Davacı şirkete 26/11/2021 tarihli tutanak davacı şirketin sicil adresine daha önce bildirilen tebligatların iade gelmesi üzerine ve bu defa TK 35. madde hükmüne göre 06/12/2021 tarihi itibariyle tebliğ olunmuştur.
Davacı şirkete 26/11/2021 tarihli ön inceleme hazırlık tutanağının tebliğ olunduğu, açıkça şerhe bu tutanağın yazıldığı, gerekli tebligatın yapıldığı, buna rağmen tebliğ tarihinden itibaren Mahkememizce tanınan kesin süre içerisinde dava ehliyetine dair belirtilen eksikliğin sunulmadığı ve esasen herhangi bir mazeret beyanının da mevcut olmadığı, davacının iflas avansını dahi yatırmadığı açık olmakla birlikte öncelikle bu husususun ele alınması gerektiği Mahkememizce takdir olunmuştur.
Bu noktada öncelikle taraf ve dava ehliyetine ilişkin genel açıklamalar yapılmasında fayda bulunmaktadır.
Yeri gelmiş iken belirtmek gerekir ki HMK m.114 hükmünde yer alan dava şartları arasında öncelik sıralaması açıkça yasa koyucu tarafından hüküm haline getirilmemiştir. Ancak HMK m.114 hükmündeki sıralamanın da tesadüfi olmadığı madde sistematiğinden anlaşılmaktadır. Bu nedenle somut olayda öncelikle ve re’sen dava ve taraf ehliyeti öncelikle ele alınmıştır. Elbette bu noksanlığın tamamlanması halinde bu bend altında yer alan hususlar ve özel şartlar incelenecektir. O halde öncelikle taraf ve dava ehliyeti değerlendirilmelidir.
Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Baki Kuru-Ramazan Arslan-Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7.Baskı, Ankara 1995, s. 231). Bu nedenle, davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani, bir davada taraf olabilmek için, ya, hakiki şahıs; ya da, hükmi şahıs olmak gerekir. Zira, taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder (Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, İstanbul 2000, s.288).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 50. maddesinde; “Medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm, icra takipleri için de kıyasen uygulanmakta olup; taraf ehliyeti icra takibinde takip alacaklısı veya takip borçlusu olabilme ehliyeti olarak anlaşılmalıdır. HMK’nun 114 /d. maddesinde ise, taraf ehliyeti dava (takip) şartı olarak düzenleşmiştir. HMK’nun 115/1. maddesine hükmü uyarınca; mahkeme, dava (takip) şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırabileceği gibi, taraflar da dava (takip) şartı noksanlığını takibin her aşamasında süreye tabi olmadan ileri sürebilirler.
Bu çerçevede Mahkememizce dava şartına ilişkin dava ehliyetine dair eksikliğin giderilmesi için 6100 sayılı HMK m.94 içeriğine uygun olarak davacı şirkete kesin süre verilmiş, kesin süreye konu olan işlem hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklanmış ve süreye uyulmadığı takdirde verilen kesin sürenin sonuçları açıkça bildirilmiş olduğu halde kesin süreye rağmen eksiklik giderilmemiştir.
Aciz haline dayalı olarak iflas talep eden davacı şirketin anonim şirket statüsünde olduğu anlaşılmaktadır. “Anonim şirketin borca batık olması halinde İİK m.179. ve 6102 sayılı TTK. m.376 hükümleri uyarınca iflas isteme zorunluluğu varken, aciz halinde iflas isteme anonim şirketin ihtiyarındadır. Zira İİK’nun 178.maddesinde iflasa tabi bir borçlunun aciz halinde bulunduğunu bildirerek yetkili mahkemeden iflasını isteyebileceği hükme bağlanmıştır. Davacı şirket temsilcileri de anılan hükme dayanarak iflas talebinde bulunmuştur. Anonim şirketlerde yönetim ve temsil yetkisi, kural olarak yönetim kuruluna aittir. Ancak yönetim kurulunun temsil yetkisi şirketin maksat ve mevzuu içinde kalan işler ve hukuki işlemler ile sınırlandırılmıştır. (TTK. md.371). Aciz halinde bulunan anonim şirketin iflasını istemek şirketin amacı ile bağdaşan bir işlem olmadığından İİK m.178/1. hükmüne dayanan iflas talebinde yönetim kuruluna yani dava açan şirkete bu konuda genel kurul tarafından yetki verilmesi gerekir. Zira genel kurul sermaye arttırımına veya azaltma ile birlikte arttırıma giderek şirketin aciz halinden kurtulmasını sağlayıcı tedbirlerin alınmasını talep ve dava etme konusunda “genel kurulun yönetim kuruluna yetki verdiği, yönetim kurulunun da bu yetkiye dayanarak iflas istediğine dair” hiçbir bilgi ve belge dosyaya sunulmamıştır. Zaten bu nedenle Mahkememizce aciz halinde bulunduğunu iddia eden anonim şirketin açmış olduğu iflas davasının görülmesine muvafakat verilmesi için anonim şirket genel kurul kararının sunulması veya en azından toplantı yapılması için alınan kararın sunulması gerektiği davacı şirkete bildirilmiş, bu suretle genel kurul tarafından yetki verilmesi zorunluluğuna işaret edilmiştir. Eksiklik tamamlanmadığından davacı şirketin iflasının yetkili organlarca istenmediği, bu yöne ilişkin dava ehliyetine dair eksikliğin tamamlanmadığı açıktır. (Yargıtay 19. HD 11/11/1999 T. 1999/5421E. – 6721.sayılı ilamı; Y.Mete GÜNEL, İflas Davaları, Ankara, 2006, Sayfa 274’den alınmıştır)

Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK m.114 hükmü uyarınca dava ehliyeti dava şartlarındandır. Bu eksiklik tamamlanabilir nitelikte görülmekle davacı şirkete bu eksikliği tamamlamak üzere süre ve imkan verildiği halde bu eksiklik giderilmediğinden ve mazeret dahi bildirilmediğinden 6100 sayılı HMK m.115 hükmü uyarınca ve müdahil vekilinin talebi de dikkate alınarak davanın usulden reddolunması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Kaldı ki dava basit yargılama usulüne tabi olup dava şartı dahi gerçekleşmemiş bir davanın herhangi bir nedenle derdest kalmaya devam etmesi HMK m.114 ve m.115 hükümlerine aykırı olduğu gibi HMK m.30 hükmünde belirtilen usul ekonomisi ilkesine dahi aykırıdır. Bu nedenle bu hususun ele alınması zaruridir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının dava ehliyetine dair dava şartı yokluğundan ve usulden reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının dava ehliyetine dair dava şartı yokluğundan ve usulden reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Dava hasımsız açıldığından herhangi bir vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Artan gider avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere müdahil vekilinin huzurunda davacının yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi.
23/12/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip