Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/657 Esas
KARAR NO : 2023/874
DAVA : İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/07/2015
KARAR TARİHİ : 22/11/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili lehine düzenlenen her biri 70.000,00 TL bedelli 2 çekin kasada unutulması sebebiyle yasal sürede bankaya ibraz edilemediğini, çek bedellerinin ödenmemesi üzerine davalı hakkında ilamsız icraya başvurulduğunu, borçlu şirketin itirazları neticesinde takibin durduğunu, çeklerin protokol karşılığında alındığını, davalının … 23. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosayasına itirazda bulunduğunu, itirazın iptali ile inkar tazminatına hükmedilmesini dava ve talep etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı firmaya borcunun bulunmadığını, anılan çeklerin kefil sıfatıyla verildiğini, taraflar arasında temel ilişki ya da ticari ilişki bulunmadığını, çeklerin protokol sebebiyle kefil olarak verildiğinin anlaşıldığını, ayrıca çeklerden dolayı protokolde bahsedilen ve asıl borçluya karşı girişilen icra takiplerinin durmadığını, takiplere devam edileceğini, davacıya borçlu olan asıl borçluya karşı girişilen takiplere itiraz bulunmadığı halde kefil hakkında takip yapılmasının kötü niyeti gösterdiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, hak düşürücü sürenin geçtiğini, yetkili mahkemelerin Bursa mahkemeleri olduğunu ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Tartışılması, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Mahkememizce ilk kaldırma ilamı öncesinde;
“…Dava, yasal süresi içerisinde bankaya ibraz edilmeyen çekler nedeniyle, çek bedelleri tutarında başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı yasal süresinde yetki itirazında bulunduğundan HMK 117 gereği mahkememizin yetkisi ön sorun olarak ele alınmış ve taraflara bu konudaki delilleri sorulmuştur. Muhatap bankaya ibraz edilen ve karşılıksız kalan çeke dayalı borç, aranması tüketildikten sonra götürülecek borç niteliği kazanır ve HMK’nın 10. maddesi gereğince ifa yeri olarak 6098 sayılı TBK’nın 89. maddesinde belirtilen alacaklının yerleşim yeri mahkemesi de yetkili mahkeme haline gelir. Somut olayda ,davacı yasal süresi içinde çeki bankaya ibraz etmediğinden dava konusu bor aranacak borç nitelindedir ve HMK 6. Maddesi gereği genel yetkili mahkeme olan borçlunun yerleşim yeri mahkemesinde davanın ikame edilmesi gerekir. Bu sebeple süresi içinde yapılan yetki itirazı kabul edilerek dava dilekçesinin yetki yönünden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir …” şeklinde karar verilmiş, işbu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 22/11/2018 tarih ve 2017/4386 Esas – 2018/2512 Karar sayılı ilamında;
“… Dava, çeklere dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Çeke dayalı alacaklarda yetkili mahkemeler borçlunun yerleşim yeri, ödeme yeri, ödeme yeri belirtilmemişse muhatap bankanın bulunduğu yer, keşide yeri, keşide yeri gösterilmemişse çekte keşidecinin adı ve soyadı yanında yazılı olan yer mahkemeleridir. Somut olayda takip ve dava konusu çekler ibraz edilmediğinden Kambiyo Hukukundan doğan takip hakları yitirilmişse de, davacının çeklerde lehtar, davalının ise keşideci konumunda olması nedeniyle davacı, davalı ile arasındaki temel ilişkiyi kanıtlamak zorundadır. Davalı taraf çeklerdeki imzasını inkar etmemiştir. Bu durumda taraflar arasında temel ilişki olduğunun kabulü gerekir. Nitekim taraflarca çeklerin taraflar arasındaki protokol gereğince düzenlendiği beyan edilmiştir. Bu durumda 6089 Sayılı TBK’nun 89. maddesi uyarınca alacaklının ikametgahı mahkemeleri de yetkili olacaktır. Davacının ikametgahının … Ticaret Odası kayıtlarından …olduğu, buna göre davanın açıldığı İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğu gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…” denilerek Mahkememiz kararı kaldırılmış, dosya mahkememizin 2018/1148 Esas sırasına kayıt edilmiştir.
Mahkememizce ikinci kaldırma ilamı öncesinde;
“… Dava, kanuni ibraz süresi içinde muhatap bankaya ibraz edilmeyen çeklerden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; taraf şirketler arasında düzenlenen protokol hükümleri uyarınca dava dışı asıl borçlular ile davacı arasında derdest ve protokolde belirtilen icra dosyalarına karşılık olarak alacağın tahsiline yönelik davalı şirket tarafından davaya ve takibe konu çeklerin davacı şirkete verildiği, çeklerin keşide tarihleri nazara alındığında kanuni ibraz süreleri içinde muhatap bankaya ibraz edilmediklerinin görüldüğü, davacının alacağın tahsiline yönelik olarak çekleri icra takibine konu ettiği taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Davalı, her ne kadar, dava dışı borçluların borcuna karşılık olarak ve kefil sıfatıyla bu çeklerin verildiğini, protokolde kefalete ilişkin kaydın bulunduğunu, çekler üzerinde “avalimdir” ibaresinden bu hususu ispatlandığını ifade etmiş ise de; ne takibe konu çekler üzerinde “avalimdir” ibaresi bulunmaktadır, ne de taraflar arasındaki protokolde ve dahi hiçbir satırında kefalet için verildiği yazmaktadır. Aksine, protokolde çeklerin borca mahsuben verildiği, icra dosyalarında tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla borcun ifasına karşılık olarak keşide edildiği, hatta icra dosyalarında takip işlemlerine devam edileceği açıkça yazılmıştır. Bu halde, takip dosyalarındaki icra işlemlerine devam edileceğinden çeklerin alacağın tahsilinde kullanılacağı ve “tahsilde tekerrür olmamak kaydı” ile borcun ifasına yönelik, kefaleten değil tahsilen verildiği konusunda duraksama yoktur, açıklanan nedenlerle davalı savunmalarına protokol hükümleri karşısında itibar edilmemiştir.
Bilindiği üzere, çek bir kambiyo senedidir ve ödeme aracıdır. Ödenmek üzere ibrazının usulü ve ibraz için tayin edilen süreler kanun tarafından emredici şekilde düzenlenmiştir. Çek, kanuni ibraz süreleri içinde ödenmek üzere muhatap bankaya ibraz edilmezse, çekin kambiyo vasfı sona erer ve hamil açısından kambiyo hukukundan doğan haklar yitirilir. Ancak, çek altındaki imzanın keşideci tarafından inkar edilmediği hallerde, lehtarın davacı keşidecinin davalı olduğu durumlarda karine olarak taraflar arasında temel bir ilişki olduğu kabul edilir ve çek kambiyo vasfını kaybetse de, yazılı delil başlangıcı hüviyetini kazanır. Bu durumda, davacı alacağını her türlü delille ispat edebilir (Y. 11. HD. 2020/2400 E., 20204047 K.). Yukarıda zikredilen temel ilişki durum karine olarak kabul edilmekle birlikte, aksinin ispatı, yani arada temel bir ilişki olmadığının ispatı mümkündür. (Kambiyo senetleri temel ilişkiden bağımsız / mücerret olarak düzenlenir ve hatta arada temel ilişki bulunmasa dahi soyut borç ikrarı içeren senet tanzimi mümkündür) Somut olaya dönüldüğünde, davaya ve takibe konu çeklerin keşidecisi davalı, lehtarı ise davacıdır. Karine olarak aralarında temel bir ilişki bulunduğu varsayılabilirse de; böyle bir ilişkinin olmadığı hem tarafların açık beyan ve ikrarlarından hem de protokoldeki anlaşma hükümlerinden görülmektedir. Zira, çeklerin, dava dışı borçluların borcuna mahsuben verildiği, (taraf şirketler arasında alacak – borç ilişkisi yaratacak herhangi bir sözleşme, haksız fiil ya da sebepsiz zenginleşme halinin olmadığı) her iki tarafın da kabulünde olup uyuşmazlık konusu değildir.
Taraflar arasında alacak – borç ilişkisi yaratan temel bir ilişki, söz gelimi bir sözleşme bulunmadığına göre davacının hukuk aleminde olmayan bir temel ilişkiye dayanarak alacağının varlığını ispat etmesi mümkün değildir. Ancak, dava dilekçesinde dayanılan hukuksal sebep açıkça gösterilmese de, davacının, TTK’ daki sebepsiz zenginleşme kuralları uyarınca çeklerden doğan alacağını talep ve dava hakkı mevcuttur. Keza, davaya konu çeklerin “tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla” verildiği … 8. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası feragat ile; … 8. İcra Müdürlüğünün … Esas ve … Esas sayılı icra dosyaları takipsizlik ile herhangi bir ödeme yapılmadan kapatılmıştır. Ne var ki, sebepsiz zenginleşme kuralları uyarınca inceleme yapılmadan evvel, davalının cevap dilekçesinden itibaren yargılamanın her aşamasında ileri sürdüğü, müracaat hakkının süresinin dolduğu itirazlarının öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Taraflar arasındaki 04/07/2011 tarihli protokolde belirtildiği ve çek suretlerinden de açıkça görüleceği üzere, çeklerin keşide tarihleri 30/06/2012 ve 30/04/2012 tarihleridir. Çeklerin keşide tarihleri itibariyle 6762 sayılı TTK’ nın yürürlükte olduğu konusunda duraksama yoktur. 6762 sayılı TTK hükümleri uyarınca çeklerin keşide tarihinden itibaren 6 ay sonra zamanaşıma uğrayacağı ve bu tarihten itibaren 1 yıl içinde keşideciye yönelik müracaat haklarının kullanılmadığı takdirde keşideciye karşı müracaat etme imkanın süre aşımı nedeniyle kalmayacağı açıktır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2015/14812 Esas, 2016/2348 Karar sayılı ilamında “…Mahkemece toplanan delillere göre, takip dayanağı 15.03.2010 tarihli çekin 6762 sayılı TTK hükümlerine tabi olmakla ibraz tarihinden itibaren 6 ay geçtiğinde zamanaşımına uğrayacağı, çek keşidecisi yönünden davada 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği, ciranta … yönünden ise temel ilişkiye dayalı talepte bulunma imkanı mevcut ise de davacının bizzat kendi iddiasına göre hukuki ilişkinin ciranta ile değil temsilcisi bulunduğu … Şti. ile olduğu bu durumda temel ilişkiden dolayı davalı ciranta …’tan da talepte bulunamayacağı gerekçesiyle her iki davalı yönünden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. ..hükmün ONANMASINA,..” şeklinde vurgulamıştır. Somut olaya bakıldığında, çeklerin 30/06/2012 ve 30/04/2012 keşide tarihlerine göre, 6762 sayılı TTK hükümleri uyarınca 30/12/2012 ve 30/10/2012 (2012 yılı aralık ve Ekim ayları) tarihleri itibariyle zaman aşımına uğrayacağı ve bu tarihlere 1 yıl eklendiğinde 30/12/2013 ve 30/10/2013 tarihlerinde keşideciye müracaat hakkının sona ereceği, halbuki eldeki dava dosyasında takip tarihinin bu tarihlerden daha sonra 19/07/2014 tarihinde olduğu anlaşılmakla, davalı keşideciye müracaat hakkının artık sona erdiği, davalı keşideciye karşı müracaat haklarını süre aşımı nedeniyle kullanamayacağı değerlendirilerek davanın süre aşımı nedeniyle reddine, ayrıca davalı kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuş ise de; davacının takipte haksız olmakla birlikte kötü niyetli takip yapıldığının davalı tarafından ispatlanamaması karşısında yasal koşulları oluşmayan tazminat talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur …” şeklinde karar verilmiş, işbu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 23/09/2021 tarih ve 2021/748 Esas – 2021/1611 Karar sayılı ilamında;
“…Dava, itirazın iptali davasıdır.
Davacı, takibe konu iki adet çekin kasada unutulması nedeniyle bankaya ibraz edilemediğini ve bu nedenle davalı hakkında ilamsız icra takibi açılmak zorunda kalındığını, çeklerin davalıdan protokol ile alındığını belirterek itirazın iptali ve icra inkar tazminatı isteminde bulunmuş; davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesi tarafından, “Davanın süre aşımı nedeniyle reddine, davalının kötü niyet tazminat talebinin yasal koşulları oluşmadığından reddine” karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dairemizin 22.11.2018 tarihli kararında, ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu yetkisizlik kararının değerlendirilmesi amacıyla sınırlı bir inceleme yapılmış olup; davaya konu çeklerin bankaya ibraz edilmemesi nedeniyle kambiyo hukukundan doğan hakların yitirildiği, davalının çeklerdeki imzayı inkar etmemesi karşısında temel ilişkinin varlığının kabulünün gerekeceği de vurgulanmıştır.
Buna göre, bankaya ibraz edilmemiş ve imzası davalı kabulünde olan çeklerin kambiyo senedi vasfını yitirdikleri ve adi yazılı belge olarak genel zamanaşımı süresi içinde alacak davasına konu edilebileceğinin kabulü zorunludur. Davacı tarafından açılan davanın 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde genel hükümlere göre açılmış bir dava olarak görülerek, delillerin toplanarak sonuca gidilmesi gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirme ile süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi hatalı olduğundan, davacının istinaf isteminin kabulüyle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, yargılamaya devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir…” denilerek Mahkememiz kararı kaldırılmış, dosya mahkememizin yukarıdaki esasına kayıt edilmiştir.
İstinaf ilamından sonra tüm taraf delilleri toplanmıştır.
Ticari defter ve belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi gerçekleştirilmiştir.
… – Bağımsız Denetçi Mali Müşavir …tarafından dosyaya sunulan 28/02/2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “… 1)18.07.2014 Başvuru Harç Tarihli Takip Talebinde Alacaklısının … Tic. A.Ş. Borçlularının 1-…Tic.Ltd.Şti.(Adresi:… 2-) … (Adresi:… ) Talep Edilen 140.000,00 &’sı Toplam Asıl Alacağın masraf ve İşlemiş Faizleri vs .hakları saklı kalmak kaydıyla talep edildiği.Alacağın Konusunun 16.07.2014 faiz başlangıç tarihli ;70.000,00 Tutarındaki belge (30/04/2012 Vade Tarihli … Bankası …Şubesi … Nolu 70.000,00 TL “ık Çek) 16.07.2014 faiz başlangıç tarihli ;70.000,00 Tutarındaki belge (30/06/2012 Vade Tarihli … Bankası… Şubesi … Nolu 70.000,00 TL’lik Çekler olduğu. 31.07.2014 tarihinde Borçlu …’ın Vekilinin ve Borçlu …Tic.Ltd.Şti. Vekilinin takibe;takip talebine;/ödeme emri; borca ve tüm ferilerine itiraz ettiği.08.09.2014 tarihinde … 23.İcra Dairesi’nin … E. Dosyasında İcra Takibinin durdurulmasına karar verildiği. 2)…A.Ş. ile …Tic.Ltd.Şti. Arasında düzenlenen 04.07.2011 tarihli Protokol’le …Şti.’nin Yetkilisi …’ın … 8.İcra Müdürlüğü’nün … E.;… E.;1.İcra Müdürlüğü’nün … E. ve …E. Dosyalarında yer alan takiplere karşılık olarak tahsilde tekerrür şartıyla Borca mahsuben …Tic.A.Ş.Vekiline elden teslim edildiği….Tic.Ltd.Şti.’nin … Bankası … Şubesi’nin … Nolu 70.000,00 TL ve … Nolu 70.000,00 TL Tutarlı Çeklerin tesliminin belirtilen İcra Dosyalarından yapılacak her türlü işlemin Engeli ve Tehiri amacını taşımadığının belirtildiği.Protokolün … A.Ş. Vekili …;…Şti. Vekili Av….; ….Ltd.Şti.Yetkilisi … ve Borçlu… tarafından imzalandığı. 3)…A.Ş. ile …Tic.Ltd.Şti. Arasında düzenlenen 04.07.2011 tarihli Protokol’de yer alan …Şti.’nin Yetkilisi …’ın … 8.İcra Müdürlüğü’nün… E.;… E.;1. İcra Müdürlüğü’nün … E. ve …E. Dosyalarında yer alan takipler incelendiğinde İcra Dosyalarının KAPALI olduğu ve İcra Dosyalarına Cari Ödemenin yapılmadığı yapılan incelemede tespit edilmiştir. 4)Davalı … Tic.Ltd.Şti.nin incelemeye ibraz edilen 2013 Yılı Defterleri incelendiğinde 01.01.2012-31.12.2012 tarihlerine ait kayıtların yasal defterlerde yeraldığı. İncelemeye ibraz edilen 2013 Yılı Yevmiye Defteri ve Envanter Defterinin 28.12.2012 tarihinde … 15.Noter’ine tasdik ettirildiği…. tarih aralığındaki kayıtların Noter tasdik tarihinden önceki tarihli kayıtların 2013 yılı Yevmiye Defterine kayıtları olduğu.2013 Yılı Yevmiye Defteri’nin 0-28 Sayfalarına 2012 Yılı Yevmiye Defteri kayıtlarının dökümlerinin alındığı; takip eden 29-90 sayfalarının ise incelemeye tarafıma ibraz edilmediği.Yapılan incelemede davalı şirketin 2013 Yılı Ticari defterlerinin delil niteliğine haiz olamayacağı kanaati oluşmuştur. 5)Davalı …Ltd.Şti.nin incelemeye ibraz edilen 2014, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019, 2020, 2021 Yılları Defterlerinin incelendiğinde;Davalı şirketin 2014, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019, 2020, 2021 Yılları ticari defterlerinin 6762 sayılı ETTK 66 6102 Sayılı Yeni Ticaret Kanunun 64- ve 213 sayılı V.U.K. ilgili hükümleri gereğince yasal ve usulünc tutul- duğu.Ticari Defterlerinin açılış tasdiklerinin 6102 Sayılı T.T.K’nun 64. ile 213. sayılı V.U.K’un 216, 220.,221.ve 222.inci maddelerinde öngörülmüş olan esaslara uygun olarak açılış tasdiklerinin kanuni süresinde yaptırıldığı.Ticari defterler VUK 217 maddesi gereğince -muhasebe usul ve tekniğine uygun tutulup kazıntı ve silintiye rastlanmadığı.YTTK 64/3 fıkraları gereğince ticari defterlerinin süresinde kapanış tasdiklerinin yapıldığı.Davalı firmanın 2014, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019, 2020, 2021 Yılları Ticari defterlerinin ve dayanağı belgeler yardımcı defterlerin birbirini teyit etmesi nedeni ile TTK 85 md gereğince delil niteliğine haiz olabileceği kanaati oluşmuştur.. 6)Davalı … Tic.Ltd.Şti.nin incelemeye ibraz edilen 2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019, 2020, 2021 Yılları Defterleri incelendiğinde;davacı …Tic.A.Ş.’ne ait kaydın bulunmadığı. Protokol’de yer alan İcra Daireleri’ndeki taraflarda değerlendirmeye alınarak incelendiğinde ise sadece … ile ilgili cari işlem hareketleri tespit edilmiş olup 31.12.2021 tarihi itibari ile …’ın davalı firmadan 48.512,54 TL’sı alacaklı olduğu görülmüştür. 7)Tarafların iddia ve savunmaları, dosya kapsamındaki tüm bilgi,belge, beyan ve deliller ile taraflar arasında akdedilen 04/07/2011 tarihli protokol ve bu protokol kapsamında davacı şirketin keşide edilerek verilen 2 adet çek sebebiyle protokolde belirtilen icra takip dosyalarıda incelenmiş olup; bu çeklerin davalı firmanın incelemeye ibraz edilen 2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019, 2020, 2021 Yılları defterlerinde kayıtlı olmadığı,davalı defterlerinde bu çeklerin muhasebeleştirilmediği. Davacının takip tarihi itibariyle davalıdan alacaklı olmadığı. 8)… 23.İcra Dairesi’nin … Esas Sayılı Dosyasında Alacaklısının ..Tic.A.Ş. ;Borçlularının …Şti. ve … olduğu. Davaya konu çeklerde Avalist olan …’ın Borçlu … Şti.’nin Ticari Defterlerinde 336.Diğer Borçlar Hesabı altında kayıtlarının bulunduğu.16.07.2014 takip tarihi itibariyle alacağının bulunmadığı.27.07.2015 Dava tarihi itibariyle Araç Kiralama Bedeli Karşılığında Toplam 3.000,00 TL ‘sı alacaklı olduğu. İbraz edilen Ticari Defterler incelendiğinde ise 31.12.2021 tairihi itibariyle Davalı …Şti.’nde ise 48.512,54 TL sı Alacaklı olduğunun görüldüğü.Davalı firmanın 30.09.2017 tarihinde en son Araç Kira Kaydı ile birlikte 17.400,00 TL ‘sı Alacaklı olduğu ve bu alacak bedelinin 31.12.2017 tarihinde davalı firma Ortağı …’ a Borçlandırmak suretiyle kapatıldığı.Takip eden 03.05.2021 – 31.12.2021 tarih aralığında ise herhangibir Kira Bedeli;Satış Vs. karşılığı olmadan …’ın davalı firmaya Toplam 48.512,54 TL sı havale gönderdiği yapılan incelemede tespit edilmiştir. Hususları incelenip değerlendirildiğinde ; kayıt etmediği.Taraflar arasında düzenlenen Protokol’de yer alan …’ın 31.12.2021 tairihi itibariyle Davalı …Şti.’nden ise 48.512,54 TL sı Alacaklı olduğunun görüldüğü. Tarafların iddia ve savunmaları, dosya kapsamındaki tüm bilgi,belge, beyan ve deliller ile taraflar arasında akdedilen 04/07/2011 tarihli Protokol ve bu protokol kapsamında davacı şirketin keşide edilerek verilen 2 adet çek sebebiyle protokolde belirtilen icra takip dosyalarıda incelenmiş olup; bu çeklerin davalı firmanın incelemeye ibraz edilen 2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019, 2020, 2021 Yılları defterlerinde kayıtlı olmadığı,davalı defterlerinde bu çeklerin muhasebeleştirilmediği… hukuki yorum;değerlendirme ve takdiri sayın mahkemenize ait olmak üzere; …” şeklinde tespit edilmiştir.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı ile davalı şirket arasında düzenlenen 04/07/2011 tarihli Protokol hükümleri uyarınca, dava dışı asıl borçlular ile davacı arasındaki derdest ve protokolde belirtilen icra dosyalarına karşılık alacağın tahsiline yönelik davalı şirket tarafından davaya ve takibe konu çeklerin davacı şirkete verildiği, davacı tarafından çeklerin keşide tarihleri nazara alındığında kanuni ibraz süreleri içinde muhatap bankaya ibraz edilemediğinin görüldüğü, bu nedenle davacının alacağın tahsiline yönelik olarak çekleri icra takibine konu ettiği, davalı cevap dilekçesi ile her ne kadar dava dışı borçluların borcuna karşılık olarak ve kefil sıfatıyla bu çeklerin verildiğini, protokolde kefalete ilişkin kayıt bulunduğunu ifade etmiş ise de; taraflar arasındaki 04/07/2011 tarihli protokolde ve dahi hiçbir satırında dava konusu çeklerin kefalet için davacıya verildiğinin yazılı olmadığı, aksine protokolde çeklerin borca mahsuben verildiği, icra dosyalarında tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla borcun ifasına karşılık olarak keşide edildiği, hatta icra dosyalarında takip işlemlerine devam edileceğinin protokolde açıkça yazıldığı, bu halde takip dosyalarındaki icra işlemlerine devam edileceğinden çeklerin alacağın tahsilinde kullanılacağı ve “tahsilde tekerrür olmamak kaydı” ile borcun ifasına yönelik, (kefaleten değil) tahsilen verildiği konusunda duraksama bulunmadığından davalı savunmalarına itibar edilmemiştir.
Bilindiği üzere, çek bir kambiyo senedidir ve ödeme aracıdır. Ödenmek üzere ibrazının usulü ve ibraz için tayin edilen süreler kanun tarafından emredici şekilde düzenlenmiştir. Çek, kanuni ibraz süreleri içinde ödenmek üzere muhatap bankaya ibraz edilmezse, çekin kambiyo vasfı sona erer ve hamil açısından kambiyo hukukundan doğan haklar yitirilir. Ancak, çek altındaki imzanın keşideci tarafından inkar edilmediği hallerde, lehtarın davacı keşidecinin davalı olduğu durumlarda taraflar arasında temel bir ilişki olduğu kabul edilir ve çek kambiyo vasfını kaybetse de, yazılı delil başlangıcı hüviyetini kazanır. Bu durumda, davacı alacağını her türlü delille ispat edebilir (Y. 11. HD. 2020/2400 E., 2020/4047 K.).
Davacı, 04/07/2011 tarihli Protokol uyarınca alacağının varlığını yazılı delille ispatlamıştır. Zira, bahsi geçen protokolde açıkça, dava konusu çeklerin davalı şirket tarafından borca mahsuben verildiği belirtilmiş, icra dosyaları ile tahsilde tekerrür oluşturmamak kaydıyla çekler keşide edilmiştir. O halde, yazılı delil olan protokol hükümleri uyarınca davacının alacağı sübuta ermiştir.
Öte yandan; davaya ve icra takibine konu çeklerin altındaki imza, davalı (keşideci) şirket tarafından inkar edilmemiştir. Davacı çeklerde lehtar olarak yer aldığından; istinaf ilamında vurgulandığı üzere, taraflar arasında temel ilişkinin varlığının kabulü zorunludur. Dolayısıyla, çek kambiyo vasfını kaybetse de, yazılı delil başlangıcı olur, bu durumda davacı alacağını her türlü delille dahi ispat edebilir. Mahkememizce, yazılı ve kesin delillerle (14/07/2011 tarihli protokol) alacağın varlığı kabul edilse dahi; işte tam da bu noktada eksik tahkikat yapılmaması adına davacının bildirdiği tanıkların da beyanları alınmıştır. Nitekim, olayla ilgili doğrudan bilgi ve görgüsü olan tanıklar, davacının, protokolde gösterilen dava dışı şirket ve şahıstan alacaklı olduğunu, derdest icra dosyaları sebebiyle bu şirketlerin adresine hacze gidildiğini, haciz işlemleri sırasında davalı şirketin borcu kendisinin ödeyeceğini söylediğini, bunun üzerine protokolün düzenlendiğini, çeklerin kefaleten değil, tam aksine borca karşılık olarak davacıya verildiğini, borcun davalı şirket tarafından ödeneceği bildirilince haciz ve muhafaza işlemlerinden vazgeçildiğini beyan etmişlerdir. Hasılı, protokole ilişkin doğrudan bilgisi ve görgüsü olan, samimi tanık anlatımlarına da itibar edilmiş, davacının alacağının tanık beyanlarıyla dahi ispatlanmıştır.
Davacı alacağının varlığını ve miktarını yazılı delillerle ispatladığına göre; artık davalı taraf protokolden kaynaklanan borçlarının ödediğini / son bulduğunu ispatlamak durumundadır.
Ne var ki, protokolde belirtilen tüm icra dosyaları celp edilmiş, yapılan incelemede davacının hiçbir tahsilat sağlayamadığı anlaşılmıştır. Başka bir anlatımla, davacının protokolde belirtilen icra dosyalarından tahsilatını sağladığı herhangi bir alacak bulunmamaktadır.
Öte yandan; davalının ticari defter ve belgelerinin incelenmesine karar verilmiş, ancak davalı taraf 2013 yılına ait ticari defter ve belgelerini ibraz etmemiş / ibrazdan kaçınmış, ayrıca 2013 yılına ait ticari defterlerin kapanış tasdikleri yapılmadığından bu kayıtların usulüne uygun tutulmadığı ve sahibi lehine delil vasfının bulunmadığı tespit edilmiştir. Hasılı, davalı tarafından borcun ödediği yahut son bulduğu kendi defter ve kayıtları ile de ispat edilememiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, mali bilirkişi tarafından sunulan 28/02/2023 tarihli rapor uyarınca protokolde belirtilen icra dosyaları için inceleme yapılmış, davacının icra dosyalarından hiçbir ödeme almadığı anlaşılmıştır.
Davalı, delil listesinde açıkça ve ayrıca yemin deliline de dayanmamıştır.
Bu halde; davacının alacağının varlığını ve miktarını 14/07/2011 tarihli protokol hükümleri, tanık anlatımları ve dava konusu çekler nazara alınarak ispatladığı halde; davalı tarafın borcun ödendiğini yahut sona erdiğini HMK 200. vd. maddeleri uyarınca yazılı ve kesin delillerle ispatlayamadığı, davacının dava konusu çek bedelleri kadar davalı taraftan alacaklı olduğu sonucuna varılmıştır.
Konuya ilişkin emsal nitelikte olan bir dosyada,
Ankara BAM 22. HD. 2019/1779 E. 2022/622 K. sayılı ilamında;
“…İş bu davaya konu olan … 1.İcra Müdürlüğü’nün …esas sayılı dosyasına konu 60.000 bedelli 30/07/2015 vade tarihli çekin süresinde ibraz edilmemesi nedeniyle zamanaşımına uğradığı, davacının lehtar, davalının ise keşideci olduğu, bu nedenle aralarında akdi ilişki bulunduğu gözetilerek ispat külfetinin davacı tarafta olduğu açıktır. … 5. İcra Dairesi’nin …talimat sayılı dosyası kapsamındaki 16/09/2015 tarihli haciz tutanağında borçlunun alacaklıya 30/07/2014 vade tarihli 60.000 TL bedelli çek verdiğini beyan etmesi ve 5. ve 6. aylarda alacaklıya borcunu ödeyeceğini beyan etmesi, bu şekilde davacının yazılı belge ile alacağını ispat ettiği görülmüştür. Her ne kadar davalı taraf ticari defterlerinde davaya konu çeklere ilişkin bir kayıt bulunmamakta ise de çekin deftere kayıt zorunluluğu bulunmadığı, davalının cevap dilekçesinde dayandığı 16/03/2015 tarihli haciz tutanağı içeriği ile davaya konu çek bedeli kadar davalının borcu bulunduğunun sabit olduğu, davalı tarafça borcu ilişkin ödeme iddiasının da bulunmadığı açıktır… özellikle davaya konu takip dayanağı çekin ifa uğruna verilmiş ve takibin de tahsilde tekerrür oluşturmamak üzere yapılmış olmasına, davalının ödeme iddiasını ispat edememiş olmasına göre… istinaf başvurusunun esastan reddine” şeklindedir.
Yapılan açıklamalar karşısında; davaya ve icra takibine konu çeklerin davacı tarafından kanuni ibraz süresi içinde muhatap bankaya bankaya ibraz edilmedikleri, çeklerin zaman aşımına uğradığı, dolayısıyla davacının çeklerin kambiyo vasfından kaynaklanan haklarını yitirdiği, ancak dava konusu çeklerin altındaki imzanın davalı keşideci tarafından inkar edilmediği, davacı şirketin de çeklerde lehtar sıfatı bulunduğundan bu halde davacı ile davalı arasında temel ilişkinin kabulünün zorunlu olduğu, ayrıca tam da bu nedenle çeklerin yazılı delil başlangıcı mahiyetinde olduğu, dolayısyla davacının alacağını her türlü delille ispat imkanın bulunduğu, nitekim davacının alacağının varlığı ve miktarını protokol uyarınca yazılı ve kesin delillerle ispat ettiği, yine tanık anlatımları uyarınca davacının alacağının varlığını ispat ettiği, buna karşılık davalının ise borcu olmadığını / ödediğini / son bulduğunu ispatlayamadığı, esasen davalının borcun ödediğine ilişkin bir savunma da ileri sürmediği, davalı her ne kadar borcun bulunmadığı noktasında çeklerin kefaleten verildiğini savunmuş ise de; protokolde çeklerin kefaleten verildiğinin yazılı olmadığı, aksine tahsil için ve borca mahsuben verildiği, davacının ticari defter ve belgeleri üzerindeki incelemenin ise yargılamaya katkı sağlamayacağı, zira kambiyo senetlerinin ticari defterlere kaydının zorunlu olmadığı, kaldı ki yazılı protokol uyarınca davacının alacaklı olduğunun ispatlandığı / sabit olduğu, davaya konu çeklerin davalı tarafından ifa uğruna verilmiş olması , davacının icra takibinde tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla takip yapması, davalının borcun ödendiği ispatlayamaması karşısında davacının davasının kabulüne, ayrıca alacak likit ve muayyen olduğundan İİK 67/2. maddesindeki yasal koşulların oluşması sebebiyle davacı lehine icra inkar tazminatına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
Davanın KABULÜ ile;
1-Davalının … 23. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yönelik yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile; takibin kaldığı yerden aynı koşullar altında ve aynen DEVAMINA,
2-Alacağın likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla, asıl alacağın (140.000,00 TL) %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Kabul edilen dava değeri (140.000,00 TL) üzerinden alınması gereken 9.563,40 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 1.690,85 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 7.872,55 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 1.690,85 TL peşin harç, 293,25 posta ve tebligat masrafı ve 1.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.984,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca belirlenen 22.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan anacak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
22/11/2023
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır