Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/650 E. 2021/628 K. 01.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/650 Esas
KARAR NO : 2021/628

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/10/2018
KARAR TARİHİ : 01/10/2021

Mahkemizin 2018/941 E.sayılı dosyasının 21/09/2021 tarihli duruşma tutanağının 1 no lu ara kararı gereği, Davacının davalılardan …, …, …’ yönelik rekabet yasağına aykırılık nedeniyle cezai şart alacağının tahsiline yönelik davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili Şirket, … A.Ş. dünyanın 100’den fazla ülkesinde 60.000 çalışanı ile faaliyet gösteren, … Grubu’nun Türkiye’deki iştirakidir. 1979 yılında kurulmuş olan Müvekkil Şirket Türkiye’de halen …, …, …, … ve …’te sigorta brokerliği ve risk danışmanlığı faaliyetine devam ettiğini, müvekkil Şirket’in genel müdürlüğü, 1999-2015 yılları arasında aynı zamanda yönetim kurulu üyeliği görevi de bulunan dava dışı … tarafından ifa edildiğini, Şirket Yönetimi tarafından bu görevinde değişiklik yapılarak …’a Yönetim Kurulu içinde başka bir pozisyon teklif edilmesine karar verilmiş ise de … tarafından bu yeni görev kabul edilmemiş ve neticede Müvekkil Şirket ile olan ilişkisi tüm yasal hakları ödenerek 21/07/2015 tarihinde sona erdiğini, Ancak, …’ın kendisine teklif edilen görev değişikliğini kabul etmediği gibi, yönetim kurulu üyesinin yasal rekabet yasağı sorumluluğuna da aykırı bir şekilde, Müvekkilimizin müşterilerine ve çalışanlarına bir takım iş teklifleri götürmeye başladığı öğrenildiğini, Bunun üzerine bazı çalışanlar herhangi bir açıklamada bulunmadan sürpriz bir şekilde Müvekkil şirketten ayrıldığını, Bu dava sonucu Müvekkil Şirketten aniden ayrılan çalışanların iş sözleşmelerini fesihte herhangi bir haklı sebebe dayanmamış oldukları, feshin haksız olduğu ve bu işçilerin Integra tarafından ayartıldığı, Integra’nın da ihlalde sorumlu olduğu, Müvekkil Şirketin bu nedenle ihbar tazminatına hak kazandığı Mahkeme kararı ile de tespit edildiğini,
Davalı … (Davalı-2) 23.02.2015-09.03.2018 tarihleri arasında “…” ünvanı ile Müvekkil Şirketin … ve … Müdürlüğü nezdinde çalışmış olup, 01.03.2018 tarihli dilekçesi ile istifa ettiğini, Davalı … (Davalı-3) 08.03.2007-06.04.2018 tarihleri arasında “…” olarak Müvekkil Şirket nezdinde … Müdürlüğü’nde çalışmış olup, 29.03.2018 tarihli istifa dilekçesi ile Müvekkil Şirketten istifa ettiğini, Davalı … (Davalı-4) 02.08.2000-30.04.2018 tarihleri arasında “…” ünvanı ile Müvekkil Şirketin … Müdürlüğü nezdinde çalışmış olup, 26.04.2018 tarihli istifa dilekçesi ile istifa ettiğini, davalı-2, davalı-3 ve davalı-4’ün yukarıda izah edilen davranışları, sözleşmesel rekabet yasağının ihlali mahiyetinde olduğunu, davalı-1, davalı-2, davalı-3 ve davalı-4’ün yukarıda açıklanan davranışları müvekkil şirketi maddi zarara uğratmış olup, bu zarardan tüm davalılar müşterek ve müteselsilen sorumlu olduklarını,
Davalı-2 …’dan iki aylık brüt maaşı 11.770,00 TL, Davalı-3 …’dan iki aylık brüt maaşı 26.000,00 TL, Davalı-4 …’dan iki aylık brüt maaşı 41.214,00 TL olmak üzere toplam 78.984,00 TL’lik cezai şart bedelinin, dava tarihinden itibaren işleyecek olan ticari avans faizi ile birlikte tahsilini, Belirsiz alacak mahiyetinde olmak üzere, Davalı-1, Davalı-2, Davalı-3 ve Davalı-4’ün yukarıda izah edilen haksız rekabete dayalı eylemleri sebebi ile Müvekkil Şirketin uğramış olduğu maddi zararın tespiti ile şimdilik 21.016,00 TL’nin kendilerine gönderilen ihtarname tarihlerinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tüm davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsilini,Davalı-1’in Müvekkilimizin müşteri ve çalışanlarına karşı ayartma eylemlerinde bulunmasının engellenmesine yönelik ihtiyati tedbir kararının teminatsız olarak verilmesini, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraflar üzerine bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacı tarafından ikame edilen haksız, hukuki mesnetten yoksun ve kötü niyetli davaya karşı beyan ve itirazlarımız, Sayın Mahkemece uzatılan cevap süresi içimde aşağıda Sayın Mahkeme’nin takdirlerine saygı ile sunulduğunu, İşbu Uyuşmazlığın Çözümü Bakımından İş Mahkemeleri Görevli Olduğundan, Sayın Mahkeme Görevli Mahkeme Sıfatım Haiz Değildir. Bu İtibarla Haksız, Hukuki Mesnetten Yoksun ve Kötü Niyetli Şekilde İkame Edilen İşbu Davanın Esasına İlişkin İncelemeye Geçilmeden Evvel Öncelikle Görev İtirazımız Doğrultusunda Davanın Usulden Reddine Karar Verilmesi İktiza Ettiğini, Sayın Mahkemece de takdir edileceği üzere, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’na göre, İş Kanunu’na göre işçi sayılan kimselerle işverenler arasında iş sözleşmesinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlıklar, İş Mahkemelerinin görev alanına girdiğini, Iş Mahkemeleri ayrı bir ihtisas mahkemesi olarak kurulmuş olmakla birlikte, yargılama usulü de farklı olduğunu, Görev kamu düzenine ilişkin olup, Dava konusu uyuşmazlık bakımından 1 no’lu davalı müvekkil şirket aleyhine husumet tevcihi mümkün bulunmadığından, müvekkil şirket aleyhine ikame edilen davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddini, Davacı taraf var olduğunu iddia ettiği alacağının miktarını belirleyebildiği halde (davacı tarafın müvekkillerden talep edebileceği herhangi bir alacağının bulunduğunun kabulü anlamına gelmemek ve her türlü haklar saklı kalmak kaydı ile), HMK m. 107 hükmü uyarınca belirsiz alacak davası açılması mümkün olmadığından, HMK 114/1-h maddesine göre hukuki yarar dava şartı olduğundan, HMK 115. maddesi çerçevesinde işbu haksız ve mesnetsiz davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddini, Müvekkil davalıların iş sözleşmesinde yer alan rekabet yasağı düzenlemesi TBK m. 445 hükmü uyarınca yer ve konu sınırlaması bakımından geçersiz olduğundan ve davacı tarafa herhangi bir karşı edim yüklenmeksizin tek taraflı olarak sadece müvekkil davalı çalışanlar aleyhine konulan cezai şart içerdiğinden, davacı taleplerinin bu nedenle de kül 1 iyen reddini, Haksız, hukuki mesnetten yoksun ve kötü niyetli olarak ikame edilen davanın her hâlükârda kül 1 İyen reddini, Yargılama masrafları ve ücreti vekâletin karşı tarafa tahmiline, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı vekili dava dilekçesinde; rekabet yasağına aykırılık nedeniyle cezai şart alacağının tahsiline yönelik alacak talebine yönelik olarak; belirsiz alacak mahiyetinde olmak üzere, ödenmesi gereken cezai şart tutarından şimdilik …’dan iki aylık brüt maaşı 11.770,00 TL, …’dan iki aylık brüt maaşı 26.000,00 TL, …’dan iki aylık brüt maaşı 41.214,00 TL olmak üzere toplam 78.984,00 TL’lik cezai şart bedelinin, dava tarihinden itibaren işleyecek olan ticari avans faizi ile birlikte tahsiline,
6102 sayılı TTK m. 56 vd. Maddeleri uyarınca haksız rekabet hükümleri uyarınca alacak taleplerini birlikte ileri sürecek nitelikte olmak kaydıyla; Belirsiz alacak mahiyetinde olmak üzere, … A.Ş., …, … ve …’ın haksız rekabete dayalı eylemleri sebebi ile davacı Şirketin uğramış olduğu maddi zararın tespiti ile şimdilik 21.016,00 TL’nin kendilerine gönderilen ihtarname tarihlerinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tüm davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsilini talep ettiği görünmektedir.
Doktrinde objektif dava birleşmesi ya da kümülatif dava yığılması olarak adlandırılan kurum, Kanunumuzda “davaların yığılması” terimi benimsenerek düzenlenmiştir. Davaların yığılmasının usul ekonomisine ve çelişkili kararlar verilmesini engellemeye hizmet ettiği kabul edilmektedir.
Davacının aynı davalıya karşı olan birbirinden bağımsız birden fazla talebini, aralarında bir derecelendirme ilişkisi yani aslilik- ferilik ilişkisi kurmadan aynı dava dilekçesinde ileri sürmesine davaların yığılması denir. Bu dava çeşidinde taleplerin tümü birbirinden bağımsız, eş değer ve aynı derecede öneme sahiptir. Her bir talep farklı edimlerin gerçekleştirilmesine yönelmiştir.
Davaların yığılması söz konusu olduğunda, görünüşte tek dava, gerçekte ise talep sayısınca dava mevcuttur. Her bir talep için dava dilekçesinde vakıaların ayrı ayrı belirtilmesi ve ispat edilmesi gerekir. Mahkeme de her bir talep hakkında ayrı ayrı inceleme yapacaktır, taleplerden birinin kabulüne diğerinin ise reddine karar verebilir. Yani, görünüşte tek hüküm, gerçekte ise talep sayısınca hüküm mevcuttur. Mahkeme, taleplerin tümü hakkında ayrı ayrı karar vermek ve bunları hüküm fıkrasında göstermek zorundadır. Mahkemenin, taleplerin tümü hakkında tek ve aynı şekilde karar verme zorunluluğu yoktur. Dava şartları, her bir talep bakımından ayrı ayrı belirlenir (Pekcanıtez, H./Özekes, M./Akkan, M./ Taşkorkmaz, H.:Medeni Usul Hukuku, C. II, s:1092,1093 vd).
Davanın değeri ise genel anlamıyla, bir davadaki taleplerin toplamıdır. 492 sayılı Harçlar Kanunu’na göre harç tüm taleplerin toplamı üzerinden alınır (16/2.mad).
Birleştirilen davalarda, kesinlik sınırı her dava için ayrı ayrı belirlenir. Bu halde her dava(talep) birbirinden bağımsız olduğundan istinaf kesinlik sınırı davaların değerleri toplamından değil her dava için ayrı ayrı ele alınması gerekmektedir. (Van Bölge Adliye Mahkemesi 1. H.D 2019/124 E. 2020/43 K.)
Dava yığılması halinde birbirinden bağımsız her talep her bir talep için vekalet ücretinin de bağımsız değerlendirileceğine dair yasada ve buna bağlı olarak AAÜT’nde de bir hüküm bulunmadığından tek dava açıldığı gözetilerek taleplerin toplam değeri ve kabul ya da reddedilen miktarların toplamı esas alınarak tek vekalet ücreti hesaplanmalı her bir talep için ayrı ayrı ücret takdir edilmemelidir. (Z. Gözütok, Hüküm Kurma Esasları ve Gerekçe, I. Baskı, Ankara 2017, s. 87).
Bu açıklamalara göre dosyamızda davacının mahkememize ilettiği tek dava dilekçesi ile birden fazla talepte bulunduğu, dava şartlarının ve hukuki yararın bulunup bulunmadığının her bir dava yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. (Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 2021/751 Esas, 2021/1231 Karar sayılı ilamı)
Bu kapsamda yapılan incelemede; davacının davalılardan …, …, …’ yönelik rekabet yasağına aykırılık nedeniyle cezai şart alacağının tahsiline yönelik davasının iş bu davadan dava şartlarına yönelik ayrıca tahlil yapılmak üzere 21.09.2021 tarihli celsede Tefriki ile yeni esasa kaydına karar verilmiş; işbu esas numarası üzerinden değerlendirme yapılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’unun (HMK) 1. maddesine göre, “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” 114/c maddesine göre, mahkemenin görevli olması dava şartıdır. 115. maddesine göre, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” Dolayısıyla görev konusunun, mahkemelerce her aşamada resen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak tefrikle esas alan huzurdaki davalılar …, …, …’ yönelik rekabet yasağına aykırılık nedeniyle cezai şart alacağının tahsiline yönelik davasında mahkememizin görevli olup olmadığının tahlili gerekir.
Dava, iş akdinde yer alan rekabet yasağı hükmünün iş akdinin feshinden sonra davalı işçiler tarafından ihlal edildiği gerekçesiyle, iş akdine dayalı cezai şart istemine ilişkindir.
Davanın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 444-447.maddeleri arasında düzenlenen, hizmet sözleşmelerindeki rekabet yasağı hükümleridir.
**Yasal düzenlemelere bakıldığında:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4/1-c ve 5. maddesinde “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447 öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır.
Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. “
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 5. maddesi “İş mahkemeleri;
a) …11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu itibarla, konuyla ilgili yasal düzenlemeler hem TTK hem de İş Mahkemeleri Kanununda hüküm altına alınmıştır. Mahkemelerin görevinin tayini noktasında genel kanun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunudur. 6102 sayılı TTK ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu, HMK karşısında görevli ilgili yasal düzenlemeler bakımından özel kanunlar olup, özel kanunlar arasında göreve ilişkin düzenlemelere yönelik farklı hükümlerin bulunması halinde uygulanması gereken kanun, sonradan yürürlüğe giren Kanundur. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun sonradan yürürlüğe girmesiyle, göreve ilişkin önceki özel kanun hükümlerinin uygulanma imkanın bulunmaması karşısında 7036 saylı İş Mahkemeleri Kanunun uygulanacağı ve eldeki dava bakımından İş Mahkemelerin görevli olduğunun kabulü zorunludur.
Konu hakkında güncel Yüksek Mahkeme kararlarının tetkikinde;
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 08/10/2020 tarih ve 2020/1139 Esas, 2020/1098 Karar sayılı ilamında;
“…Uyuşmazlık konusu, davaya bakma görevinin hangi mahkemeye ait olduğu noktasındadır.
Davalının 02/05/2019 tarihinde istifa suretiyle sonlandırdığı taraflar arasındaki 05/02/2019 başlangıç tarihli iş sözleşmesinin 15. Maddesinde; iş akdinin sonlandırılmasından sonra İstanbul Bölgesinde 6 Ay süreyle davacının iştigal mevzuunda faaliyette bulunan bir işyerinde rekabet anlamına gelebilecek herhangi bir faaliyette bulunmama ve iş yeri açmamaya ilişkin düzenleme yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davalının SGK kaydına göre davacı şirkette kimyager olarak çalıştığı anlaşılmıştır.
Davanın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 444 – 447 maddeleri arasında yer almaktadır.
12/10/2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’ nun 5/a maddesine göre, İş Mahkemeleri, 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakmakla görevlidir.
Davalı işçinin iş akdinin sona erdiği tarihte yürürlükte olan 7036 sayılı yasa 6102 sayılı TTK’dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi zimnen değiştirmiştir. Bundan önce iş akdinin son ermesinden sonra oluşacak rekabet yasağına ilişkin davalarda ticaret mahkemelerinin görevli olduğu yönündeki Yargıtay kararları hükmünü yitirmiştir. (Emsal; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 20/06/2018 tarih 2016/13454 Esas 2018/4636 Karar sayılı kararı)
Dairemizin 15/05/2019 tarih 2019/6 Esas 2019/715 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, davalı işçinin iş akdinin sona erdiği tarihte yürürlükte olan 7036 sayılı yasa, 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi değiştirmiştir. Bu hali ile, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre davaya bakma görevi İş Mahkemelerine ait olup, bundan önce İŞ AKDİNİN SONA ERMESİNDEN SONRA OLUŞACAK REKABET YASAĞINA İLİŞKİN DAVALARDA TİCARET MAHKEMELERİNİN GÖREVLİ OLDUĞU YÖNÜNDEKİ YARGITAY KARARLARI HÜKMÜNÜ YİTİRMİŞ OLDUĞUNDAN, ilk derece mahkemesinin görevli olmadığına yönelik tesbiti yerinde olmakla beraber görevli mahkemenin yanlış değerlendirilmesi yerinde olmayıp davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür.
Sonuç itibariyle, davalının istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkeme kararının HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın görevli İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur…” şeklinde karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesinin 2021/640 Esas, 2021/572 Karar sayılı ilamında; “…25/10/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre: ” 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinde bakılır.
7036 sayılı yasa, 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi değiştirmiştir. Özel nitelikte olan ve daha sonra yürürlüğe giren 7036 sayılı yasada, iş sözleşmesinin devamı veya sona ermesinden sonra açılan davalar ayırımı yapılmamış, aksine iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan her türlü uyuşmazlığın iş mahkemelerinde görüleceği belirtilmiştir.
Bu durumda, eldeki davanın 7036 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden sonra 30.12.2020 tarihinde açılmış olmasına ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre davaya bakma görevi İş Mahkemelerine ait bulunmasına göre, ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygundur…” şeklinde karar verilmiştir.
Yine konuya ilişkin güncel Yargıtay uygulamasının da Bölge Adliye Mahkemelerinin görüşü nispetinde olduğu bu kapsamda; Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 2021/3076 Esas, 2021/9789 Karar sayılı ilamında; “…Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacaklarının tahsili istemine ilişkin olup, öncelikle dikkate alınması gereken husus uyuşmazlığın 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir.” şeklinde karar verildiği görülmektedir.
Tüm yüksek mahkeme içtihatlarının tahlili ile; Davalı … (Davalı-2) 23.02.2015-09.03.2018 tarihleri arasında “…” ünvanı ile Müvekkil Şirketin … ve … Bölge Müdürlüğü nezdinde çalışmış olup, 01.03.2018 tarihli dilekçesi ile istifa ettiği, Davalı … (Davalı-3) 08.03.2007-06.04.2018 tarihleri arasında “…” olarak Müvekkil Şirket nezdinde … Bölge Müdürlüğü’nde çalışmış olup, 29.03.2018 tarihli istifa dilekçesi ile Müvekkil Şirketten istifa ettiği, Davalı … (Davalı-4) 02.08.2000-30.04.2018 tarihleri arasında “…” ünvanı ile Müvekkil Şirketin … Bölge Müdürlüğü nezdinde çalışmış olup, 26.04.2018 tarihli istifa dilekçesi ile istifa ettiği iddiasına yönelik huzurdaki davada; dava açıldığı tarihten önce ve 6102 sayılı TTK’dan sonra 7036 sayılı Yasa, yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi değiştirmiştir. Bu hali ile, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre davaya bakma görevi İş Mahkemelerine aittir. Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevini belirleyen 6102 sayılı TTK md 5’e göre tüm ticari davalarda ticaret mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmişse de, maddenin ilk cümlesi “aksine hüküm bulunmadıkça” şeklinde başlamakta, 7036 s.K md 5/1-a hükmü de bu açıdan “TTK md. 5’in aksine hüküm” niteliği taşıdığının anlaşıldığı,
TTK md. 4’te yer alan “TBK md 444 ila 447 hükümlerine dayalı davaların mutlak ticari dava olduğuna” dair hüküm nedeniyle, iş akdinin feshinden sonra işverence işçiye karşı açılan bu türden davalarda 7036 sayılı Kanun öncesi (TTK md 5’in aksine hüküm bulunmadığından) asliye ticaret mahkemeleri görevli ise de, 12.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununda yer alan ve görev konusunda TTK md 5’te yer alan hükme göre “sonraki tarihli özel kanun hükmü” niteliği taşıyan, bu nedenle normlar arası çatışma halinde öncelikle uygulanması gereken 7036/md 5/1-a hükmü uyarınca, iş akdi sona ermiş olsa da, iş akdinden ve aynı zamanda kanundan (TBK) kaynaklanan her türlü hukuki uyuşmazlık tanımına giren davaya bakmakta, ihtisas mahkemesi sıfatıyla iş mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna varılmakla, görev konusu kamu düzeninden ve yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gereken dava şartı olduğundan, aşağıdaki şekilde HMK md 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın görev yönünden dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği sebebiyle 6100 Sayılı HMK. 115/2 maddesi gereğince davanın görev yönünden dava şartı yokluğundan, usulden reddine, görevli mahkemenin İŞ MAHKEMESİ olduğunun tespitine,
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nın 20 maddesine göre kararın kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili Mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği,
4-Yargılama gideri konusunda HMK’nın 331/2 maddesi gereğince görevli Mahkemece karar verilmesine, davaya bir başka Mahkemede devam edilmediği takdirde talep halinde Mahkememizce yargılama giderleri hakkında karar verilmesine,
Dair, dosya üzerinden tarafların yokluğunda, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.01/10/2021

Katip …

Hakim …