Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/638 E. 2023/672 K. 13.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/638 Esas
KARAR NO : 2023/672

DAVA : İtirazın İptali (Ticari İş Tellallığı Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/09/2021
KARAR TARİHİ : 13/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari İş Tellallığı Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalının … (408 Ada 3 Parsel)’ de kain fabrikanın kiralanması için davacının sunduğu tellaliye hizmeti neticesinde mülk sahibi … ile anlaşarak kiracı olarak taşınmazı kiraladığını, davalının talebi üzerine davacının 18/05/2021 tarih … nolu KDV dahil 70.800,00 TL lik e-arşiv faturayı tanzim ederek davalıya sistem aracılığı ile tebliğ ettiğini, davalının borcunu uzunca süre ödememesi üzerine davalıya borcunu ödemesi için 22/06/2021 tarihli ihtarı keşide ettiğini, davalının … 2. Noterliği’nin … tarihli … Yevmiye nolu cevabi ihtarnamesi ile borçlu olmadığını ve faturayı iade ettiğini beyan ettiğini ve borcunu ödemekten imtina ettiğini, davalı aleyhine … 30. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takipte bulunduklarını, davalı tarafından haksız olarak itiraz edildiğini, davalı ile arabuluculuk görüşmelerinden de sonuç elde edemediklerini, taraflar arasındaki simsarlık sözleşmesi gereğince taşınmazın davacı tarafından davalıya gösterildiği ve davalı ile taşınmazın sahibi dava dışı … arasında kira sözleşmesi akdedildiğini, kira sözleşmesinin akdedilmesiyle doğan ve muaccel hale gelen 60.000,00 TL + 10.800,00 TL KDV =70.800,00 TL’lik borcun davalı tarafından ödenmediğini, tacir olan davalının kendisine keşide edilen 18/05/2021 tarihli faturaya da yasal 8 günlük süre içerisinde itiraz etmediğini, davalının tacir olduğunu ve ticari iş ve işlemlerinde basiretli bir tacir gibi davranmak yükümlülüğü altında olduğunu, simsarlık sözleşmesinde simsarın borcu tarafların bir araya getirilip sözleşmenin imzalanması ile sona ermekte olduğunu sözleşme imzalandığı anda simsarın, taraflar arasında kararlaştırılan ücrete hak kazanacağını, davalı tarafından icra dosyasına yapılan itiraz haksız ve mesnetsiz olduğunu, davalının cevabi ihtarnamesinde taraflar arasında hiçbir hukuki ilişki olmadığına ilişkin iddialarına itibar edilmesininin mümkün olmadığını, taraflar arasında hiçbir ilişki olmadığında davalının 18/05/2021 tarihli faturaya itiraz etmesi gerektiğini, 18/05/2021 tarihli fatura tanzim edilip davalıya gönderilmesine rağmen faturaya itiraz etmeyen ancak taşınmazı kiralamaktan vazgeçtiği zaman faturaya yasal süresinden çok sonra … tarihinde itiraz eden davalının taraflar arasında hiçbir hukuki ilişki bulunmadığı yönündeki iddialarına itibar edilemeyeceğini, bir an için mahkemece aksi kanaatte olunması durumunda dahi davacının, davalıya iş yeri kiralamasında aracılık ederek hizmet sunduğu gözetildiğinde TTK 20 (eski TTK 22) gereği de ücrete hak kazanmış olduğunu, mahkemece simsarlık ilişkisini mevcut olmadığı yönünde bir kanaat oluşsa dahi TTK 20 gereği davacının takip konusu alacağa hak kazanmış olduğunun sabit olduğunu, Tarafların tacir olduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin de ticari nitelik arzettiğinden reoskont avans faizi yürütülmesi tamamen yasaya uygun olduğunu ve davanın faiz oranına itirazının da yersiz olduğunu, taraflar arasındaki faturaya bağlanmış simsarlık sözleşmesine aykırı davranarak borcunu ödemeyen ve icra takibine haksız yere itiraz eden davalının %20 icra inkar tazminatından sorumlu tutulması gerektiğini Davalının … 30. İcra Dairesi’nin… Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazının iptaline, asıl alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminati ile mahkumiyetine, takibin bu surette devamına, masraf, ücreti vekâlet ve yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, davacının iddialarının aksine; davacıdan hiçbir şekilde simsarlık hizmeti almadığını, simsarlık sözleşmesine dayanan bir borcunun da bulunmadığını, davacının simsarlık sözleşmesinin varlığından bahsetse de; davacı ile müvekkili arasında herhangi bir simsarlık sözleşmesi mevcut olmadığını, bu hususa yönelik bir delilin de dosyaya ibraz edilmediğinden davacının iddialarının soyut nitelikte kaldığını, dosya kapsamındaki faturanın da davacı taraftan herhangi bir hizmet alınmadığı ve taraflar arasında herhangi bir akdi ilişki bulunmaması sebebiyle iade edildiğini, davacının haksız ve kötü niyetli davası ile tüm taleplerinin reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 30. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, … Arabuluculuk Bürosunun … nolu arabuluculuk son tutanağı, 18/05/2021 tarihli e-arşiv fatura, 22/06/2021 tarihli borç ödeme ihtarı, … 2. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi, tarafların ticari defter ve belgeler, sicil kayıtları celp edilmiş incelenmiştir.
Dosya, Bağımsız Denetçi Mali Müşavir bilirkişi …’a tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 10/08/2022 tarihli bilirkişi kök raporunda özetle ve sonuç olarak; “… Davacının sahibi lehine delil vasfına haiz olmayan incelenen defter ve belgelerinden davalı yandan 70.800,00-TL (KDV Dahil) alacaklı olduğu, Bu alacağın yazılı delille ispatlanmadığı takdirde davacı yanın bu alacağından bahsedilemeyeceği, yönündeki görüş ve kanaatimi Mahkemenizin takdirlerine saygıyla arz ederim …” şeklinde tespit edilmiştir.
Dosya ek rapor alınmak üzere Bağımsız Denetçi Mali Müşavir bilirkişi …’a tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 28/11/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle ve sonuç olarak; “… Davalı şirketin 2021 yılı ticari defter ve belgeleri üzerine yapılan incelemeler sonucunda davacıya ilişkin herhangi bir kaydın bulunmadığı görülmüştür. Kök raporumuzda davacının ticari defterlerinde her ne kadar davalıdan fatura tutarı olan 70.800,00 TL tutarında alacağı gözükse de, bu alacağın yazılı -delille ispatlanamadığından davacının bu alacağından bahsedilemeyeceği hususunda kanaate varılmış idi. Kök rapordan sonra davacı tarafın sunmuş olduğu dilekçe incelenmiş olup, kök rapora karşı beyanlarının genel olarak; “Davalının kendilerine keşide edilen faturaya ve içeriğine yasal süresinde itiraz etmemesinin fatura içeriğin kabul ettiği anlamına geldiğini, – Dava dışı mülk sahibinin imzaladığı 01.07.2021 tarihi itibariyle yürürlüğe giren kira sözleşesi ve dava dışı mülk sahibi ile davacı müvekkili arasında imzalanan 01.04.2021 tarihli gayrimenkul kiralamasında gayrimenkul sahibi ile emlak komisyoncusu arasındaki yetki belgesinin de yazılı delil olduğunu, mülk sahibi ile davacının ve davalının ayrı ayrı ortamlarda aynı gayrimenkul için tellaliye ve kira sözleşmeleri şeklinde akitler imzalamış olmasının, davacı ve davalı arasında tellaliye (simsarlık) ilişkisinin açık delili olduğunu, ” Şeklinde olduğu görülmektedir. Davacı tarafından yapılan İşbu itirazlar somut veri içermemektedir. Her ne kadar davacı ile mülk sahibi arasındaki yetki belgesinin yazılı delil olduğu iddia edilmiş ise de, söz konusu yetki belgesi mülk sahibi ile davacı tellal arasında olup, yetki belgesi içeriğinde davalıya veya kiralayana ilişkin herhangi bir yükümlülük yahut bilgi bulunmamaktadır. Netice olarak; kök raporumdaki tespit ve kanaatlerimi değiştirecek herhangi bir somut belge sunulmadığından, Kök raporumdaki inceleme ve tespit sonuçlarımın korunduğu kanaatine varılmıştır…” şeklinde tespit edilmiştir. Denetime açık ve gerekçeli bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun tebliğ edilmiştir
Dava, simsarlık sözleşmesinden kaynaklanan fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı,… adresinde bulunan 408 ada 3 parselde kayıtlı taşınmazın / fabrikanın kiralanması noktasında davalı taraf ile simsarlık sözleşmesinin akdedildiğini, simsarlık sözleşmesine konu hizmetin verildiğini, davalının … isimli mülk sahibi şahıstan bu fabrikayı / taşınmazı kiralayarak simsarlık ücretine hak kazandığını iddia etmektedir.
Davalı, taraflar arasında simsarlık sözleşmesinin akdedilmediğini / bulunmadığını, simsarlık hizmetinin verilmediğini, davacı tarafından düzenlenen icra takibine esas faturanın da iade edildiğini savunmakla, akdi ilişkiyi inkar etmektedir.
Uyuşmazlığın temeli; taraflar arasında taşınmazın kiralanmasına yönelik simsarlık sözleşmesi ilişkisinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davalı taraflar arasında akdi ilişkinin varlığını inkar ettiğine göre, öncelikle ispat yükü böyle bir ilişkinin varlığını ileri süren davacı taraf üzerindedir. Nitekim, HMK 190. ve TMK 6. maddesi uyarınca taraflar arasında simsarlık sözleşmesi ilişkisinin bulunduğunu davacı iddia ettiğinden ; bu vakıadan kendi lehine hak çıkarmakla akdi ilişkinin varlığını ispatla yükümlüdür.
Hemen belirtmek gerekir ki; 6098 s. Türk Borçlar Kanunun 520/3. maddesi “Taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz” şeklinde düzenlenmiştir. Anılan yasa hükmündeki şekil şartı, geçerlilik şartı olup taşınmazlar hakkındaki simsarlık sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması zorunludur. Somut olayda; simsarlık sözleşmesinin konusu taşınmaz olup, simsarlık sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı şekilde yapılması gerekmektedir. Ne var ki, davacı taraf davalı ile arasında akdedilmiş yazılı bir taşınmaz simsarlık sözleşmesini bulunmamaktadır. Mahkememizce, anılan Yasa hükmüne dikkat çekilerek oluşturulan 1.celse (4) numaralı ara karar sonucunda; davacı vekili 21/01/2022 tarihli beyan dilekçesinde davacı ile davalı arasında yazılı bir simsarlık sözleşmesinin mevcut olmadığını beyan ve ikrar etmiştir. O halde, taraflar arasında akdi ilişkinin varlığından, geçerli şekilde kurulup hüküm ve sonuç doğuran bir simsarlık sözleşmesinden bahsedilmesi mümkün değildir.
Davacı, simsarlık ücretine yönelik davalı tarafa fatura düzenlendiğini ve yasal süre içinde itiraz edilmeyerek simsarlık sözleşmesinin / akdi ilişkinin ispatlandığı ileri sürmektedir. Ancak, bir faturanın aleyhinde düzenlenen kişi yönünden içerik itibariyle bağlayıcı olabilmesi için öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi zorunludur (TTK 21/1.). Aksi halde, içerik itibariyle bağlayıcı olmasından bahsedilemez (TTK 21/2). Somut olayda ise, taşınmaza yönelik taraflar arasında yazılı bir simsarlık sözleşmesi akdedilmediğinden, düzenlenen faturanın sözleşmeye uygun olduğu kabul edilemez ve faturanın içerik itibariyle bağlayıcılığı da söz konusu olamaz. Öte yandan; taraflar arasında geçerli bir simsarlık sözleşmesi bulunmadığından faturada ücretin nasıl, hangi şartlarda ve neye göre / hangi sözleşmeye göre belirlendiği dahi belirsizdir. Bilindiği üzere fatura, tacir tarafından tek taraflı olarak düzenlenen bir belgedir. Dolayısıyla, bir tacirin tek başına fatura düzenlemiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Ayrıca, fatura ifa safhasına ilişkin bir belge olup, akdi ilişkinin varlığını ispatlayıcı özelliği yoktur. Kaldı ki, davacı tarafından çekilen ihtarname üzerine, davalı tarafından yasal süre içinde … 2. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalı, taraflar arasında simsarlık sözleşmesinin bulunmadığını bildirerek noter kanalıyla faturayı iade de etmiştir. O halde, davacı simsarlık sözleşmesinin varlığını tek taraflı düzenlendiği fatura ile de ispat edememiştir.
Bilindiği üzere, 6100 s. HMK 200. maddesi “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz ” şeklinde düzenlenmiş olup, somut olayda icra takibine esas faturadaki alacak miktarı nazara alındığında simsarlık sözleşmesinin yazılı ve kesin delillerle ispat edilmesi zorunludur ve tanıkla ispatı mümkün değildir. Kaldı ki, somut olayda HMK 200/2. maddesi uyarınca karşı tarafın muvafakati bulunmadığından, HMK 201.maddesinde düzenlenen yazılı delil başlangıcı söz konusu olmadığından ve HMK 203.maddesinde düzenlenen senetle ispat zorunluluğunun istisnaları bulunmadığından simsarlık sözleşmesi / akdi ilişkinin tanıkla ispat edilemeyecektir. Açıklanan nedenlerle, davacının tanık deliline itibar edilmemiştir.
Akdi ilişkinin tespiti noktasında, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde mali bilirkişi vasıtasıyla inceleme yaptırılmıştır. Ancak, davacı tarafından düzenlenen icra takibine ve işbu davaya konu faturanın davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı belirlenmiştir. Başka bir anlatımla, davalı şirket muhasebesel yönden / kayden dahi simsarlık ilişkisini kabul etmemiş / benimsemeemiş, davacının düzenlendiği faturayı kayıtlarına almamıştır. Nitekim, 10/08/2022 tarihli kök ve 28/11/2022 tarihli ek bilirkişi raporlarında daha kapsamlı olarak, davacının fatura sebebiyle davalıdan alacaklı olduğu bir tutarın bulunmadığı, dosyada yer gösterme tutanağının olmadığı, tellallık hizmetinin verildiğini ortaya koyan başkaca bir belgenin de olmadığını mütalaa olarak bildirmiş, mahkememizce gerekçeli ve denetime elverişli mütalaaya ayrıca itibar edilmiştir. Görüleceği üzere, ticari defter ve belgeler üzerinde yapılan inceleme sonucunda, simsarlık sözleşmesi ilişkisinin varlığı kayden / muhasebesel yönden dahi ortaya konulamamış, ispat edilememiştir.
Davacı taraf dava dilekçesinde ve delil listesinde yemin deliline de dayanmıştır. Bu itibarla, taraflar arasında simsarlık sözleşmesine yönelik akdi ilişkinin bulunup bulunmadığı noktasında açıkça karşı tarafa yemin teklifinde bulunup bulunmayacağı davacıya sorulmuş, davacı vekili yemin teklifinde bulunduklarını beyan etmiştir. Mahkememizce, davacının yemin deliline dayanması üzerine usuli işlemler yerine getirilmiş, davalı şirket yetkilisine yemin edası usulünce gerçekleştirilmiştir. Ancak, davalı şirket yetkilisi mahkememiz huzurunda alınan beyanlarında; davacı ile davalı şirket arasında herhangi bir akdi ilişki kurulmadığını, simsarlık sözleşmesi ilişkisinin de bulunmadığını, davacının düzenlediği faturayı da kabul etmediklerini, davacının fatura bedeli kadar veya herhangi bir alacağının da olmadığını ifade etmiştir. Bu itibarla, davacı iddiasını / akdi ilişkinin varlığını yazılı ve kesin delillerle ispatlayamamıştır.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacının, simsarlık sözleşmesinin / akdi ilişkini varlığını iddia ettiğinden bu iddiasını ispatlaması gerektiği, ispat külfetinin davacı üzerinde olduğu, HMK 200. maddesi uyarınca alacak miktarı gözetildiğinde ispatın yazılı delillerle / senetle yapılmasının zorunlu olduğu, senetle ispat kuralının istisnasını oluşturabilecek bir durumun bulunmadığı, yazılı delil başlangıcının olmadığı, tanık dinlenilmesine davacının açık muvafakatinin de bulunmadığı, bu itibarla akdi ilişkinin varlığı iddiasının tanıkla ispatının mümkün olmadığı, yargılama sürecinde davacının simsarlık sözleşmesinin varlığını yazılı ve kesin delillerle ispatlayamadığı, son çare olarak Mahkememizce yemin delili nazara alınmış ise de; davalının simsarlık sözleşmesi ilişkisinin bulunmadığına yönelik yeminli beyanları karşısında ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Son olarak, davalı her ne kadar kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuş ise de; davacının icra takibinde haksız olmakla birlikte kötü niyetli olduğu davalı tarafından ispat edilemediğinden yasal koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin ayrıca reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin yasal koşullar oluşmadığından REDDİNE,
3-Alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 855,09 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 585,24 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri (70.800,00 TL) üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ nin 13/1. maddesi uyarınca belirlenen 11.328,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin davacıdan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
7-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 13/09/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır