Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/635 E. 2021/765 K. 15.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/635 Esas
KARAR NO : 2021/765

DAVA : Alacak (Adi Konkordatoya İlişkin Çekişmeli Alacak)
DAVA TARİHİ : 21/01/2021
KARAR TARİHİ : 15/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Adi Konkordatoya İlişkin Çekişmeli Alacak) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; konkordato talep eden davalı firmanın müvekkili bankanın … Şubesi’nin borçlusu olduğunu, davalı firmaya 07/05/2018 tarihinde 4.000.000,00-TL. bedelli sözleşme kapsamında nakit ve gayrinakit krediler kullandırıldığını, davalının borçlarını vadesinde ödememesi üzerine … 17. Noterliği’nin … tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile hesabın kat edilerek müvekkili bankanın 1.238.334,84.-TL. nakdi ve 28.800,00-TL. gayrinakdi alacağının talep edildiğini, davalı şirketin başvurusu üzerine davalı şirket hakkında … 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin (ATM sıfatıyla) … E konkordato dava dosyasında davalı şirket lehine 25.10.2018 tarihinde üç aylık geçici mühlet kararı, 25.03.2019 tarihinde kesin mühlet kararı verildiğini, konkordato komiser heyeti tarafından yapılan ilan ile alacaklıların alacaklarını bildirilmesinin talep edildiğini, bunun üzerine müvekkili banka tarafından davalı firmadan olan alacaklarının 31.03.2019 tarihi itibarıyle 1.574.521,87-TL nakit ve 18.150,00-TL gayrinakit olmak üzere toplamda 1.592.671,87-TL olarak ilgili konkordato dosyasına bildirildiğini, firma kredilerinin teminatında üç farklı taşınmaz üzerinde toplam 3.500.000,00 TL limitli birinci dereceden ipoteklerinin bulunduğunu, davalı firmanın konkordato dava dosyasında mahkemece müvekkili bankanın alacağının 270.000,00-TL’sinin rehinli alacak, 828.000,00-TL’sinin ise adi alacak olarak kabul edildiğini, böylece konkordato dosyasında davalı tarafından kabul edilen alacak tutarının toplamda 1.098.000,00-TL olduğunu, ancak müvekkili banka tarafından bildirilen alacağın 1.574.522,87-TL olduğunu, buna göre iki tutar arasında 476.522,87-TL kadar bir fark bulunduğunu belirterek, davalının müvekkili bankaya 476.522,87-TL daha borçlu olduğunun tespiti ile söz konusu bedelin faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı karşı taraf aleyhine hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İİK.’nun 308/b maddesi gereğince konkordato projesinin tasdiki kararından sonra 1 (bir) aylık süre içerisinde açılması gereken davanın borçlunun yerleşim yerinde açılması gerektiğini, müvekkili şirketin merkezinin …’da olduğunu, davacı bankanın Genel Müdürlüğünün …’de bulunduğunu, krediyi kullandıran ve borçlandırıcı işlemi yapan banka şubesinin ise …’de olduğunu, her halukarda huzurdaki davanın İstanbul Mahkemelerinde görülmesinin mümkün olmadığını, sonuç olarak mahkemenin yetkisiz olduğunu, müvekkilinin davacı bankadan 3.500.000,00-TL. bedelli rotatif kredi kullandığını, kullanılan kredinin teminatı olarak davacı banka lehine mülkiyeti müvekkiline ait olan … İli, … İlçesi, … Mahallesi, 2452 ada, 38 parsel sayılı arsa üzerine 1. dereceden 1.000.000,00-TL. bedelli, mülkiyeti …’na ait olan … İli, … İlçesi, … Köyü, 737 ada, 1 parsel sayılı arsa üzerine 1.500.000,00 TL. bedelli ve mülkiyeti …’e ait olan, … İli, … İlçesi, … Köyü, 102 ada, 26 parsel sayılı arsa üzerine 1.000.000,00 TL. bedelli ipoteklerin tesis edildiğini, daha sonra konkordato dosyasında ilgili taşınmazlar için kıymet takdirleri yaptırıldığını ve alacaklının taşınmazların rayiç değerleri tutarındaki alacağının rehinli alacak olarak kabul edildiğini, rayiç değerin üstünde kalan kısma tekabül eden alacağın ise adi alacak olarak kabul edildiğini, mülkiyeti müvekkiline ait olan taşınmazın değerinin mahkemece yaptırılan kıymet takdirinde 270.000,00-TL. olarak tespit edildiğini bu nedenle davacı bankanın rehinli alacak miktarının da 270.000,00-TL. olarak kabul edildiğini, hesaplamaların ve rehinli alacağın tespitine dair detayların konkordato dosyasında bulunan komiser raporlarında yer aldığını, yapılan hesaplamaların ve tasniflerin İİK hükümlerine tamamen uygun olduğunu ve davacının davasının yerinde olmadığını belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık, İİK m.302 hükmü çerçevesinde davalı şirket hakkındaki konkordato davasında çekişmeli hale geldiği iddia olunan alacakla ilgili davacı lehine tahsil hükmü verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Dosya adliyemiz tevzi bürosunca önce … 11.ATM’nin … E dosyasına tevzi edilmiş, anılan mahkemenin verdiği 26/05/2021 tarihli 2021/376 K sayılı “ihtisas mahkemesi sıfatıyla … 1-2-3 ATM mahkemelerinin görevli olduğu” gerekçesiyle verilen gönderme kararının usule uygun taraflara tebliği ve kesinleşmesi sonrası yasal sürede davacı vekilinin talebi de bulunmakla 1-2-3 ATM’lerden birine tevzi edilmesi gerektiği bildirilerek tevzi bürosuna gönderilmiş ve bu sefer mahkememize tevzi edilmek suretiyle mahkememizde 2021/635 E sayısına kaydedilmiştir.
Dava dosyasının süresi içinde ve usulüne uygun olarak mahkememize intikal etmesi sonrası öncelikle görev konusu kamu düzeninden dava şartı olduğundan, mahkememizin görevli olup olmadığının mahkememizce re’sen değerlendirilmesi gerekmektedir.
“Bir uyuşmazlığın doğumundan önce uyuşmazlığı görmekle görevli olan mahkemenin hangi mahkeme olduğu “doğal hakim ilkesi” nedeniyle büyük önem arz etmektedir. Nitekim konunun önemi nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan m.37 hükmü ile “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” düzenlemesi getirilmiştir.
Konuyla ilgili Yargıtay uygulamalarında da doğal hakim ilkesine dair ayrıntılı tespit ve belirlemeler yapılmıştır. Konuyla ilgili YİBK’nun aşağıda yer verilen kararında:
“Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir.” (5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi gerekir.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir. (YHGK 2017/11-10 E. 2019/401 K. sayılı ilamı)
Öncelikle belirtmek gerekir ki konuyla ilgili yasal düzenlemeye dayanak olan İİK m.308/b hükmüne göre madde başlığı “Çekişmeli alacaklar hakkında dava” şeklinde olup, hükmün içeriğine göre; “Alacakları itiraza uğramış olan alacaklılar, tasdik kararının ilanı tarihinden itibaren bir ay içinde dava açabilirler. Tasdik kararını veren mahkeme, konkordato projesi uyarınca çekişmeli alacaklara isabet eden payın, kararın kesinleşmesine kadar borçlu tarafından, mahkemece belirlenen bir bankaya yatırılmasına karar verebilir. Süresi içinde dava açmamış olan alacaklılar, bu paydan ödeme yapılmasını talep edemezler; bu durumda yatırılan pay borçluya iade edilir.” şeklinde yasal düzenleme yapılmıştır.
Kanun metni açık ise öncelikle yorum yapılmaksızın kanun hükmünün uygulanması yorum bilimi açısından kaçınılmazdır. Elbette kanun metni lafzi açıdan açık değilse yorum bilimi çerçevesinde farklı yorum yöntemlerinin uygulanabilmesi de gerekir. Ne var ki kanun koyucu, konkordato tasdik kararında, alacakları itiraza uğramış alacaklılara dava açmak için süre tayin edileceğini belirtmiş olup bu çerçevede alacaklının farklı hukuki ilişkilerden doğan alacağıyla ilgili belirtilen süre içinde davasını açması gerekecektir. Bu noktada kanun koyucunun konkordato davasına bakan mahkemenin görevli olacağı noktasında gerek ilgili tüm hükümlerde veya ilgili 302.maddesinde özel bir düzenleme getirmediği zaten açıktır. Kaldı ki konkordatoda itirazlı alacağın konusunun kira, ticari satım, fikri sınai haklar, bankacılık ilişkisi, ticari niteliği olmayan dava gibi bir çok nedenden kaynaklı olması mümkün olmakla konkordatoya bakan ticaret mahkemesinin özel bir görev düzenlemesi/kanun hükmü olmadığı sürece bu davaları göreceği de düşünülemez. Kanun koyucu İİK m.235 hükmünde iflas davalarında iflas masası tarafından kabul edilmeyen alacaklar yönünden ve açıkça iflas kararı verilen yerdeki ticaret mahkemesinin görevli olduğunu düzenlemiş olduğu halde konkordato tasdikine ilişkin davalar açısından böyle bir özel ve istisnai düzenleme getirmemiştir.
Hal böyle olunca konkordato davalarının görüldüğü aşamada alacağı çekişmeli hale gelen alacaklının alacağının tahsiline yönelik olarak açmış olduğu eda davasını konkordato davasının görüldüğü mahkemede değil, genel hükümlere göre davaya bakacak olan görevli mahkemede açması gerekli ve yeterlidir.
Nitekim doktrinde de kabul olunduğu üzere “İlgili maddede davanın açılacağı mahkemenin görevi ve yetkisi konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu itibarla davanın genel yetkili mahkemede açılması gerekmektedir. İİK m.308/b gereğince açılacak olan dava, genel hükümlere tabi bir dava olduğundan yargılama usulünün davanın niteliğine göre belirlenmesi gerekmektedir. Davanın kabulü halinde alacaklı, konkordato şartları dairesinde alacağına kavuşacaktır. Bu durumun kararda belirtilmesi yerinde olacaktır. Şayet dava devam ederken konkordato feshedilmişse, artık alacaklı konkordatoya tabi olmadan alacağını borçludan talep edebilecektir. (Müjgan Tunç Yücel/Selçuk Öztek, Yeni Konkordato Hukuku, Ankara, 2018, Sayfa 414; Hakan Pekcanıtez/Güray Erdönmez, 7101 Sayılı Kanun Çerçevesinde Konkordato Hukuku, İstanbul, 2018, s.153).
Esasen 28.02.2018 tarihinde kabul edilip 15.03.2018 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7101 sayılı İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 46. maddesinde, 2004 sayılı Kanuna geçici 14.maddenin eklendiği belirtilmiş, geçici 14. maddede ise “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte görülmekte olan iflasın ertelenmesi, konkordato talepleri hakkında talep tarihinde yürürlükte bulunan hükümlerin uygulanmasına devam olunur. Hakimler ve Savcılar Kurulu, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin beşinci fıkrasındaki belirleme yetkisi kapsamında, iflas ve konkordato konusunda uzman asliye ticaret mahkemesini, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki hafta içinde belirler” düzenlemesine yer verilmiştir. Aynı Yasanın 66/b bendinden ise söz konusu hükümlerin yayımı tarihinde yürürlüğe girdiği anlaşılmaktadır.
Anılan yasal düzenleme kapsamında Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin 03.04.2018 tarihli 538 nolu kararı ile, 28.02.2018 tarihli ve 7101 sayılı Kanunun 46. maddesi ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanuna eklenen geçici 14. madde uyarınca ihtisas mahkemeleri belirlenmiştir. Bu kararda:
1) İflas yoluyla adi takipten doğan; a)İflas davası (İcra ve İflas Kanunu 156.madde), b)İtirazın kaldırılması ve iflas davası ( İcra ve İflas Kanunu 156. madde),
2) Kambiyo senetlerine mahsus iflas yolu ile takipten doğan; a)İflas davası (İcra ve İflas Kanunu 173. madde), b) İtirazın kaldırılması ve iflas davası (İcra ve İflas Kanunu 174.Madde),
3) Doğrudan doğruya; a)Alacaklı tarafından talep edilen iflas davaları (İcra ve İflas Kanunu 177.madde), b)Borçlu tarafından talep edilen İflas davaları (İcra ve İflas Kanunu 178. madde), c)Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin iflas davaları (İcra ve İflas Kanunu 179. madde),
4) İflas tasfiyesinde düzenlenen sıra cetveline yönelik davalar (İflas tarihinden önce açılıp yargılama sırasında kayıt kabul davasına dönüşen alacak davaları hariç olmak üzere kayıt kabul ve kayıt terkin davaları ( İcra ve İflas Kanunu 235. madde),
5) Takasa itiraz davaları (İcra ve İflas Kanunu 201. madde),
6) İflasın kaldırılması talepleri (İcra ve İflas Kanunu 182.madde),
7) İflasın kapanması talepleri (İcra ve İflas Kanunu 254.madde),
8) İtibarın yerine gelmesi talebi (İcra ve İflas Kanunu 313 ve 314. maddeleri),
9) Adi konkordatodan kaynaklanan talepler (İcra ve İflas Kanunu 285 ila 308/h maddeleri),
10) İflastan sonra konkordatodan kaynaklanan talepler (İcra ve İflas Kanunu 309.madde),
11) Malvarlığının terki suretiyle konkordatodan kaynaklanan talepler (İcra ve İflas Kanunu 309/a ila 309/1 maddeleri),
12) Sermaye şirketleri ve kooperatifin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması talepleri (İcra ve İflas Kanunu 309/m ila 309/ü maddeleri) hususlarından kaynaklanan davalara;
1-Üç ve daha az asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 1 numaralı asliye ticaret mahkemesinin,
2-Üçten fazla asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde ise 1, 2 ve 3 numaralı asliye ticaret mahkemelerinin ihtisas mahkemesi olarak belirlenmesine,
7101 sayılı Kanunun 46. maddesiyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa eklenen geçici 14.maddesinin birinci fıkrası uyarınca, bu kapsamda görülmekte olan davalar bakımından iflasın ertelenmesi ve konkordato talepleri hakkında talep tarihinde yürürlükte bulunan hükümlerin uygulanmasına, mahkemelerin derdest dava dosyalarının bu karara dayanarak anılan mahkemeye göndermeyeceğine, iş bu kararın Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren açılacak davaların ise anılan mahkemelere tevzi edilmesine karar verildi” şeklinde karar alınmıştır.
Söz konusu HSK kararından da anlaşılacağı üzere, konkordato yargılamasının devam ettiği aşamada konkordato süreci içinde alacağı çekişmeli hale gelen alacaklının alacağını tahsile yönelik açacağı eda davasını, konkordato talebini inceleyen ticaret mahkemesinde açacağı veya bu davanın burada görüleceği hususunda iş dağılımına dair alınmış bir karar dahi mevcut değildir.
Kaldı ki halihazırda konkordato taleplerine bakmakla görevli olan ilk derece mahkemeleri ve gerekse BAM uygulamaları dahi doktrin görüşü doğrultusundadır. (Ankara BAM 23. HD 2019/2220E. 2019/1731K.sayılı; İstanbul BAM 17. HD 2021/592E. 2021/638K. sayılı ilamı, İstanbul BAM 17. HD 2021/1081 E 2021/867 K sayılı ilamı)
Hal böyle olunca davadaki uyuşmazlığın doğal hakim ilkesi gereği dava dosyasının ilk tevzi olunduğu … 11. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından görülmesi gerekirken mahkememize gönderilmesi yapılan açıklamalara aykırı görülmüştür.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davalı aleyhine açmış olduğu davada, mahkememiz kanun hükmü ve bu hükme dayalı HSK kararı ile “ihtisas mahkemesi sıfatıyla” görevli olmadığından, dava dosyasının iş dağılımı gereği ilk olarak tevzi edildiği … 11.Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, mahkememizin bu dava dosyası yönünden özel görevli olmaması karşısında (karşı görevsizlik kararı niteliğinde olan) mahkememiz kararının istinaf yoluna gidilmeksizin kesinleşmesi durumunda İstanbul BAM ilgili hukuk dairesinin vereceği karara göre, istinaf yoluna gidilmesi halinde ise istinaf incelemesini yapacak İstanbul BAM ilgili hukuk dairesinin vereceği karara göre davaya bakacak mahkemenin belirleneceğine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-HMK.’nın 114/1-c, 115 ve 138. maddeleri gereğince mahkememiz GÖREVSİZ olduğundan, görevli mahkeme (dosyanın ilk tevzi edildiği) … 11. Asliye Ticaret Mahkemesi olduğundan, görev yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,
2-Harç-yargılama gideri-vekalet ücretlerinin görevli mahkemede hüküm altına alınmasına,
3-HMK md 20 uyarınca, iş bu görevsizlik kararının kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık yasal süre içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmezse, mahkememizce re’sen davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin taraflara ihtarına,
4-Görev yokluğundan usulden red kararımızın istinaf edilmeksizin kesinleşmesi halinde, İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesi de görev yokluğundan usulden red kararı niteliğinde olan “ihtisas mahkemesi sıfatıyla dosyanın mahkememize gönderilmesine” karar vermiş olduğundan, olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü ve merci tayini için dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Dairesine gönderilmesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere tarafların yokluğunda ve dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi.15/11/2021

Katip

Hakim