Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/634 E. 2023/712 K. 26.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/634
KARAR NO : 2023/712

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/09/2021
KARAR TARİHİ : 26/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … Şirketi ile davalı şirket arasında ticari iş ilişki kurulduğunu, bu ilişkiden dolayı cari hesap ekstresi tutulduğunu, müvekkili tarafından cari hesap ekstresi tahsil edilemeyince … 5.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı icra takibi ile talep olunan borcun tamamına ve ferilerine itiraz ederek müvekkili şirkete herhangi bir borçlarının olmadığını iddia ettiklerini, itiraz edilen icra takibi cari hesap ekstresine dayanmakta olduğunu, yapılan ödenen ve ödenmeyen meblağlar müvekkili şirketin ticari defter ve muhasebe kayıtlarında sabit olduğunu, alacağın varlığı ve ulaştığı meblağ müvekkilinin ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesiyle anlaşılacağını, yapılan icra takibine itiraz edilmesi dolayısıyla arabuluculuk toplantılarına katılmaması dolayısıyla toplantının olumsuz sonuçlandığını, davalının icra takibine kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, müvekkili şirketin ticari defter, fatura ve banka kayıtları incelendiğinde davanın haklılığının ortaya çıkacağını, davalarının kabulünü, … 5.İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasındaki itirazın iptali ve takibin devamını, haksız ve mesnetsiz olarak takibe itiraz eden davalı tarafın alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini, yargılama harç ve giderler ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı yan arasında bir satış sözleşmesi kurulduğunu, ancak işbu sözleşme ticari iş niteliğinde olmadığını, derdest olan davanın görevsizlik nedeni ile reddini talep ettiklerini, müvekkili şirketin bilişim üzerine ticari faaliyetler gösterdiğini, mobilya alım-satım işi ile ilgilenmediklerini, sonuç olarak davacı yan ile kurmuş olduğu ilişkinin ticari işlemden kaynaklanan bir iş değil bir tüketici işlemi olduğunu, davacı şirketin sadece ofisine mobilya almak amacı ile harekete geçtiğini, dolayısı ile tüketici sıfatında olması gerektiğini, müvekkili ile davacı taraf arasındaki mobilya alım ticaretinde ayıplı ifa söz konusu olmadığını, öncelikle ürünlerin davacı taraf ürünleri teslim tarihinden çok sonra müvekkiline teslim ettiğini, dava konusu alacağa müstenit ürünlerin montajının hatalı yapıldığını, ayrıca ürünlerde başkaca ayıpların mevcut olduğunu, yazışmalar ile davacı tarafın temsilcisinin somut durumu kabul ettiğini, ayıp ve aykırı ifanın müvekkili şirket tarafından bildirildiğini, Türk Ticaret Kanunu’nun ayıba dair hükümleri TTK madde 23’te tanımlandığını, buna göre malın ayıplı olduğu teslim esnasında açıkça belliyse, alıcının 2 gün içinde malda bulunan ayıpları ihbar etmesi gerektiğini, maldaki ayıbın açıkça belli bir ayıp olmaması alıcının 8 gün içinde malı incelemek veya gerekiyorsa inceletmek, incelemenin sonucunda tespit edilen bir ayıp varsa bunu satıcıya bildirmek zorunda olduğunu, satılan malda gizli ayıp varsa, alıcı bunu fark ettiğinde satıcıya bildirilmesi gerektiğini, müvekkili firma yetkilileri tarafından malların ayıplı olduğu husus davacı tarafa ihbar edildiğini, lakin davacı tarafça davacı yan dava dilekçesi ile müvekkili firma aleyhine %20 icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep ettiğini, söz konusu tazminata hükmedebilmesi için alacağın likit veya belirlenebilir olması gerektiğini, icra inkâr tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırım olduğunu, Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerektiğini, daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurların bilinmesi mümkün nitelikte olmasının yeterli olduğunu, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur…” diyerek bu hususu açıkça karar bağladığını, davacı yan gerek huzurdaki davayı gerekse İstanbul 5. İcra Dairesi’ndeki takibi ikame ederken kötü niyetli olduğunu, zira, davalı müvekkiline teslim edilen malların ayıplı olmasına rağmen teslim edilen ürünlerinin bedelinin tamamen müvekkili firmaca ödendiği davacının malumu olduğunu, dolayısıyla, davacı aleyhine talep konusunun %100’ü miktarında, İİK m. 67/2 “de düzenlenen ve şartları oluşan kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, davanın reddine ve davacı yan aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Toplanan Deliller:
… 5. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dava dosyası,
Nitelikli hesaplama uzmanı …, mali müşavir …ve mobilya uzmanı … tarafından dosyaya sunulan 18/10/2022 tarihli bilirkişi heyet raporu,
Nitelikli hesaplama uzmanı …, mali müşavir … ve mobilya uzmanı … tarafından dosyaya sunulan 03/06/2023 tarihli bilirkişi heyet ek raporu, ayrı ayrı celp edilerek dosya arasına alınmıştır.
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Davacı tarafça, taraflar arasındaki ticari satım ilişkisi kapsamında davalı tarafın bakiye cari hesap alacağını ödemediğinden hakkında icra takibi başlattığını, davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
İtirazın iptali davası; 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, bu davanın açılabilmesi için:
1-İlamsız takip yapılmış olması,
2-Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
3-Alacaklının, itirazın kaldırılması için İcra mahkemesine başvurmaması,
4-İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının 1 yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının bir arada gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran, itirazla duran takibin devamınını amaçlayan bir dava olup yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır.
Somut olayda, … 5.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasının tetkikinde; alacaklı davacı … Şirketi tarafından davalı borçlu …Şirketi aleyhine, 15.640,00-TL asıl alacağın tahsili amacıyla ilamsız takip başlatıldığı, takip dayanağının 35.640,00-TL bedelli fatura olarak gösterildiği, ödeme emrinin borçluya tebliği üzerine yasal süresinde olan 25/08/2021 tarihli itiraz ile takibin durduğu, eldeki itirazın iptali davasının yasal bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde olan 24/09/2021 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.,
Satım sözleşmesinde alıcının seçimlik hakları başlıklı 6098 sayılı TBK’nın 227.maddesinde; “Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı; 1-Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme 2-Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme, 3- Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, 4- İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme, Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır. Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir. Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir. Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir.” hükmü düzenlenmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 23.maddesi uyarınca; malın ayıplı olduğu teslimi sırasında açıkça belli ise alıcı (2) gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değil ise alıcı malı teslim aldıktan sonra (8) gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu bu süre içerisinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda TBK’nın 223.maddesinin 2.fıkrası uygulanır.
6098 sayılı TBK’nın 223. maddesi uyarınca; alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse satılanı kabul etmiş sayılır. Ayın yasanın 225.maddesinde ise “Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz. Satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hüküm geçerlidir.” hususu düzenlenmiştir.
Davalının davacıya kendi işletmesinde kullanılmak üzere mobilya üretmek üzere sipariş verdiği, davacının mobilyaları teslim ettiği, davalı tarafça ürünlerin ayıplı olarak teslim edildiğini savunduğu, dosyaya alınan bilirkişi raporları ve diğer belgeler ile davacının davalıya teslim ettiği mobilyaların ayıplı olup olmadığının tespit edilemediği, zira mevcut olan ayıpların bir yıllık teslim ve altı aylık kullanma süreleri göz önünde bulundurularak kullanmaya bağlı olarak gelişebileceğinin bildirildiği, ürünlerin davacı tarafça ayıplı olarak teslim edildiği iddiasının davalı tarafça ispat edilemediği, bu durumda davacı satıcının 6098 sayılı TBK’nın 225.maddesi gereği sorumluluğunun bulunmadığı anlaşılmıştır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21.maddesinin 2.fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Fatura ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir.Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2.fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir (Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi 2019/3926 Esas 2020/2954 Karar).
Somut uyuşmazlıkta, ticari defter, BA/BS formları, cari hesap ekstresi incelenmek suretiyle tanzim edilen bilirkişi raporuna göre, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2021 yılında başladığı, davacı yanın ticari defterlerine göre icra takibi itibariyle, davacı tarafın davalıdan 15.640,00-TL alacaklı olduğu, kesilen faturaların kanuni süreler içerisinde kayıt altına alındığı hususlarının tespit edildiği, raporların denetime elverişli olması sebebiyle hükme esas alınabileceği ve davacının talebinde haklı olduğu anlaşılmıştır.
İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının icra hakimliğine başvurmadan alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır.
Tüm bunlarla birlikte takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifade ile borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 2021/6380 Esas, 2022/5655 Karar; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2006 tarih 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı).
Somut olayda takip konusu faturanın davacı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, taraflar arasında bulunan cari hesap uyarınca talepte bulunulduğu, davalı tarafın ticari defter tutmakla yükümlü kişilerden olduğu, davalı taraf ayıp iddiasında bulunmuş olup ayıbın var olup olmamasına göre alacağın takip tarihinde likit olduğu anlaşılmakla icra inkar tazminatı talebinin kabulü ile takdire bağlı aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: İzah olunan gerekçelerle,
Davanın KABULÜ ile,
1-Davacı … Şirketi tarafından davalı Rocketbyte Bilgi Teknolojileri Anonim Şirketi aleyhine yürütülen … 5.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına davalı borçlu tarafından yapılan itirazın İPTALİNE, takibin 15.640,00-TL asıl alacak üzerinden DEVAMINA,
2-İcra takibine yapılan itiraz haksız olduğundan ve likit (belirlenebilir) hüküm altına alınan alacak (15.640,00-TL) üzerinden % 20 oranında hesaplanan 3.128,00-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.068,37-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 264,34-TL’nin mahsubu ile bakiye 804,03-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafça dava açılırken peşin olarak yatırılan 264,34-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 3.078,50-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı taraf dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan ve takdir olunan 15.640,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Dava şartı arabuluculuk sürecinde Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00-TL arabuluculuk ücretinin, davada haksız çıkan davalıdan 6183 sayılı Kanuna göre tahsili ile hazineye irat kaydına,
9-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine re’sen iadesine,
Dair, e duruşma ile katılan davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK’nın 341/2.maddesi gereği miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 26/09/2023

Katip

Hakim