Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/629 E. 2022/167 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/629 Esas
KARAR NO : 2022/167

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/07/2018
KARAR TARİHİ : 03/03/2022

Mahkememizin 2018/668 Esas sayısında görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasında, kısmi davadaki taleplerden şimdilik 500,00 TL şeklinde talep edilen denkleştirme tazminatı talebinin Mahkememizce görülen lüzum üzerine dosyadan tefriki üzerine yukarıda belirtilen esasa kaydedilen davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı arasında 01.01.2011 tarihinde … Sözleşmesi akdedildiğini, … bayilerinin …’un kendilerine verdiği bölgede bireysel ve kurumsal müşteri ziyaretleri ve bu müşterilere … bayilere hedef olarak verdiği ürün ve hizmetlerin satışını yapmakla sorumlu olduğunu, … sabit telefon hatları, internet hatları, kurumsal ses ve internet çözümleri, metro internet, güvenlik alarm paketleri, mevcut abone paket geçişleri gibi birçok ürün satışı ve hizmetlerin sözkonusu bayiler tarafından gerçekleştirildiğini, müvekkili şirketin faaliyet süresi içerisinde verdiği hizmeti en iyi şekilde gerçekleştirebilmek için hiçbir masraftan kaçınmadığını, ürünlerin tanıtımını en iyi şekilde yapabilmek adına standlar kurduğunu, promosyon harcamaları ve reklam masrafları yaptığını, … ve … de ofisler kiraladığını, buraların tadilatlarını yaptığını ve tefriş ettiğini, bu ofisler için gerekli mobilyalar, bilgisayar vs. tüm malzemeleri alarak büyük bir yatırım maliyetine katlandığını, 2005 yılından beridir farklı tüzel kişilikler altında sadece … ve … firmalarının ürün ve hizmetlerini sattığını ve bu zaman zarfında kesintisiz bir şekilde başarılar elde ettiğini, 2009, 2012 ve 2014 yıllarında Türkiye’de en fazla satış yapan bayiler arasında yer aldığını, müvekkilinin bu başarılı çalışmalarına ve anılan sözleşmelerden ve mevzuattan doğan tüm yükümlülüklerini basiretli bir tacir olarak gereği gibi yerine getirmesine rağmen davalı şirketin taraflar arasındaki sözleşmenin 26. maddesine göre taraflar arasındaki sözleşmeyi 7 gün öncesinde bildirimde bulunarak haksız ve tek taraflı olarak feshettiğini, yapılan işin büyüklüğü ve gerçekleştirilen yatırımlar nazara alındığında 7 gün öncesinde yapılan feshin geçerli kabul edilemeyeceği gibi, sözleşmenin bu şekilde sona erdirilmesinin sözleşmenin 26.1 maddesine de aykırılık teşkil ettiğini, dolayısıyla 17.06.2014 tarihinde yapılan fesih bildiriminin geçersiz olduğunu, sözleşmenin her durumda 01.11.2015 tarihine kadar yani 1 yıl daha uzamış olduğunu, bu sebeple önce taraflar arasında sözleşmenin davalı şirketler taralından haksız olarak feshedildiğinin tespit edilmesi gerektiğini, davalı şirketin genel uygulaması sözleşme görüşmeleri sırasındaki ve sözleşmelerden sonraki söylemleri ve davranışları ile bu sözleşmelerin sürelerinin 5 yıl, iş ilişkisinin ise en az 10 yıl süreceği konusunda müvekkil şirkette güven uyandırdığını, davalı şirketin yönlendirmesi ve kendisinde uyandırılan bu güven ve inançla hareket eden müvekkili şirketin iş hacmini ve satışlarını artırmak için arz edilen çalışmaları ve yatırım harcamalarını yaptığını, aksi halde hiç kimsenin birkaç yıl sürecek bir iş için bu kadar yatırım yapması ve davalının da bu yatırımları yapacak bayi bulması başka türlü mümkün olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmede her ne kadar sözleşme süresi 5 yıl olarak ifade edilmişse de yapılan işin büyüklüğü, müvekkili şirket tarafından yapılan yatırım harcamalarının tutarı, kalan süre içerisinde bu masrafların amorti edilemeyeceği hususu nazara alındığında sözleşme süresinin 10 yıl olarak belirlenmesi gerektiğini, bu nedenle davalı sözleşmeyi sonlandırmasaydı müvekkil şirket ile davalı arasındaki iş ilişkisinin 2025 yılına kadar sürebileceğini, sözleşmenin 26.1 maddesinden ve güven teorisinden çıkan sonucun bu olduğunu, müvekkilinin … Sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği 17.06.2014 tarihinden 01.11.2021 tarihine kadar 7 yıl 4 aylık süreç için kardan yoksun kaldığını, müvekkili şirkete haksız olarak kesilen ceza faturalarının bedellerinin tespiti suretiyle müvekkiline yükletilen ceza bedellerinin iadesine, müvekkilinden haksız olarak tahsil edilen ceza faturalarının da hükümsüz olduğunun ve müvekkili şirketin davalı şirketten alacaklı olduğu miktarın tespitine karar verilmesini talep ettiklerini, eksik evrak ya da fraud adı altında kesilen ceza faturalarının hiçbir yasal dayanağı bulunmadığını, eksik evrak ile abonelik başlatılamayacağı gibi sonrasında evrak tamamlamak için bayiden istenmesi ve devamında bayiye ceza kesilerek zarara uğratılmasının yasal dayanağı bulunmadığını ve hukuka aykırı olduğunu, kanun ile fiili uygulamanın tamamen çeliştiğini, davalının müvekkil şirket ile aralarındaki sözleşme ilişkisi sona erdikten sonra da bu abonelerden aylık faturalar ve aboneliklerin dönem sonunda yenilenmeleri suretiyle yıllar boyunca önemli miktarda gelir elde etmeye devam edeceğini, müvekkil şirketin davalıdan olan denkleştirme tazminat alacağının miktarı, müvekkilinin faaliyet süresince aldığı yıllık ödemelerin ortalamasına göre hesaplanabileceğini belirterek, davanın kabulüne, sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğinin tespitine, haksız fesih tarihi olan 17.06.2014 tarihinden 01.11.2021 tarihine kadarki süre olan 7 yıl 4 aylık süre için kârdan yoksun kalması nedeniyle bu zarar kalemi için şimdilik 1.000,00 TL yoksun kalınan kâr tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt (avans) faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, ayrıca belirsiz alacak olarak HMK md 107’ye göre artırılmak üzere şimdilik 500,00 TL denkleştirme tazminatının, müvekkiline kesilen haksız ceza faturalarına ilişkin şimdilik 1.000,00 TL alacağın, müvekkili şirketin cari hesap bakiyesinin incelenerek davalı şirketten alacaklı olduğunun tespit edilmesi halinde bu alacak için HMK md 107’ye göre artırılmak üzere şimdilik 500,00 TL alacağın, araç kiraları, iş yeri kirası ve iş yeri ekipmanları nedeniyle uğranılan zararın tespit edilmesi durumunda bu zarar kalemi için HMK md 107’ye göre artırılmak üzere şimdilik 500,00 TL tazminatın, … Bankasının … tarihli ve … sayılı ve 100.000,00 TL bedelli kesin teminat mektubunun davalı tarafından bozdurulması suretiyle haksız olarak tahsil edilen 66.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt (avans) faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; belirsiz alacak davası koşulları olmadığından belirsiz alacak olarak açılan davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, esasa yönelik olarak davacı tarafın hem müspet zararını hem de menfi zararını birlikte talep ettiğini, bunun ise mümkün olmadığını, davacı tarafın dava dilekçesi ile ileri sürdüğü talebini netleştirmesi gerektiğini, davacının yoksun kalınan kâr kaybı tazminatına yönelik olarak; davalı müvekkilinin taraflar arasında geçerli sözleşmeyi sözleşmenin md 26/2 bendine uygun şekilde feshettiğini, bu feshin geçerli bir fesih olduğunu. taraflar arasındaki sözleşmenin 26/1 hükmünde sözleşme süresinin 10 yıl değil, 1 yıl olduğunu ve birer yıllık periyotlarla en fazla 5 yıla kadar uzayabileceğinin kararlaştırıldığını, davacı tarafın sözleşme süresinin 10 yıl olduğu iddiasının kabulünün mümkün olmadığı gibi, davacı şirketin 10 yıllık bir süre için yatırım yaptığına yönelik bir delil de sunulmadığını, davacı taraf ile müvekkili arasında imzalanmış olan sözleşme ile taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin 2,5 yıla yakın sürdüğünü, daha sonra müvekkilinin sözleşmeyi feshettiğini ve bunun üzerinden 4 yıl geçtikten sonra işbu davanın açıldığını, davacı tarafın hakkını kötüye kullandığını, sözleşmenin her iki tarafının da tacir olduğunu, her iki tarafın da tedbirli bir tacir gibi hareket etmekle yükümlü olduğunu, tüm bu nedenlerle de taraflar arasındaki sözleşmeye Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiş olan genel işlem koşuluna ilişkin hükümlerin uygulanamayacağını, sözleşme kapsamında uygulanan cezalara yönelik olarak da müvekkili tarafından davacı şirket aleyhine uygulanan cezaların sözleşmeye (sözleşmenin eki olan Ceza Sistematiğine) ve ilgili mevzuata (Haberleşme Sektörüne İlişkin Tüketici Hakları Yönetmeliği’ne) uygun olduğunu, ayrıca dilekçede gösterilen örnek Yargıtay kararlarında da görüleceği üzere sözleşmenin devamı esnasında ödenen cezalar yönünden itirazda bulunmayan davacının daha sonradan bu dava ile ödediği cezalara itiraz edemeyeceğini; denkleştirme tazminatına yönelik olarak, TTK m. 122/4 hükmü gereği sözleşmenin sona ermesi tarihinden itibaren 1 yıl içinde istenmediğinden bu tazminatın zamanaşımına uğradığını, talep edilemeyeceğini, taraflar arasındaki sözleşmenin davacı tarafa tekel niteliğinde bir hak vermediğini, bu nedenle de TTK m. 122/ 5 hükmü uyarınca davacı tarafın denkleştirme tazminatı talep edemeyeceğini, ayrıca denkleştirme tazminatı için müvekkili davalı şirketin, sözleşmenin feshinden sonra yeni müşteriler sayesinde önemli menfaatler elde etmesi, ücret kaybına uğranılması, denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun olması gibi şartların oluşmasının gerektiğini, ancak somut uyuşmazlıkta bu şartların gerçekleşmediğini, müvekkili şirketin … sektöründe öncü, köklü bir şirket olduğunu, Türkiye’de milyonlarca abonesi olduğunu, davacı şirketin faaliyet gösterdiği lokasyonda müşteri portföyünün esas itibariyle davalı şirketin müşteri portföyü olduğunu, davacı şirketin sadece müvekkili şirketin ürün ve hizmetlerini pazarladığını, müvekkili firmanın her yıl yüksek miktarda yatırım yaparak reklam faaliyeti yaptığını, burada davacı şirketin davalı şirketin tanınmışlığından faydalanarak faaliyette bulunduğunu ve işlem yaptığını, davacı tarafın denkleştirme talebinin hakkaniyete de uygun olmadığını, davacı tarafın teminat mektubunun iptaline ve iadesine yönelik herhangi bir dava açmadığını, teminat mektubunun iptaline yönelik bir haklı gerekçe sunmadığını, sözleşmenin 25. ve 27.1. maddeleri gereğince davacının davalı nezdinde herhangi bir alacağı kalmadığı ispatlanana kadar teminat mektubunu uhdesinde tutma hakkının bulunduğunu, bu kapsamda davacı ile davalı şirketin bir araya geldiğini ve cari hesap ilişkisi çerçevesince hesap mutabakatı yapıldığını, davacı şirketin borcu nedeniyle de teminat mektubunun nakde çevrildiğini ve mahsuplaşma yapıldığını, mutabakat yazışmalarının dosyada bulunduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, Mahkememizin 2018/668 E dosyasında bir kısım talepler yönünden kısmi alacak davası, bir kısım talepler yönünden belirsiz alacak davası, bir kısım talepler yönünden ise tam alacak davası şeklinde açılmış, davada belirsiz alacak olarak talep edilen şimdilik 500,00 TL denkleştirme tazminatına ilişkin istem, yargılama sırasında görülen lüzum üzerine ve usul ekonomisi ilkesi de gözetilerek, Mahkememizin 09/09/2021 tarihli ara kararıyla anılan dava dosyasından tefrik edilerek 2021/629 Esasa kaydedilmiştir.
Tefrik üzerine oluşturulan iş bu dava dosyasına ilişkin 23/09/2021 tarihli tensip tutanağı taraf vekillerine tebliğ edilmek suretiyle, davacı vekiline Harçlar Kanunu md 27 ila 32. maddeleri kapsamında başvuru harcı ve peşin harç yatırmak üzere gelecek celseye kadar kesin süre verilmişse de, duruşmanın bırakıldığı 26/11/2021 tarihine kadar eksik harçlar yatırılmadığı gibi, duruşmaya davacı taraftan katılan olmamış, herhangi bir mazeret bildirimine de rastlanmamış olup, duruşmaya katılan davalı vekili de davayı takip etmediğini beyan etmiştir. Bu nedenle taraflarca takip edilmeyen dosyanın bu tarihte işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir.
İşlemden kaldırma kararı sonrası üç aylık yasal süre içinde davacı eksik harçları yatırmadığı gibi, taraflarca dosyanın işleme konulması da talep edilmediğinden HMK md 150 uyarınca (şimdilik 500,00 TL denkleştirme tazminatı isteminden ibaret olan) davanın açılmamış sayılmasına ve HMK md 331 uyarınca davacının bu talep yönünden yaptığı yargılama gideri varsa kendi üzerinde bırakılmasına, ayrıca davalı vekili lehine AAÜT gereği dava değerini aşmamak üzere vekalet ücreti takdirine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Eksik harcın yatırılmaması, ayrıca davanın takip edilmemesi, işlemden kaldırma kararı sonrası yasal süre içinde eksik harç yatırılarak dosyanın işleme konmasının istenmemesi nedeniyle, 6100 sayılı HMK.nın 150. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına,
2-Alınması gereken 80,70 TL peşin harç ve 80,70 TL başvurma harcının davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Karar tebliğ giderlerinden sonra kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
5-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca işbu dava değeri üzerinden hesap ve takdir olunan 500,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
Dair, tarafların ve vekillerinin yokluğunda, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, miktar itibariyle kesin olmak üzere karar verildi.03/03/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır