Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/613 E. 2022/323 K. 20.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/613 Esas
KARAR NO : 2022/323

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
DAVA TARİHİ : 08/02/2013
KARAR TARİHİ : 20/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Davacıların murisi …’nin 30.10.2012 tarihinde davalılann ZMM sigortacısı, işleteni ve sürücüsü olduğu … plakalı motosikletin çarpması sonucu öldüğünü, geride 3 reşit kızı ve ev hanımı olan eşi …’nin kaldıklarını, kazada ölen…’in kusuru olsa dahi kazanın ölümle sonuçlanmasında sürücünün de kusurlu olduğunu, şehir içi hız limitlerinin çok üzerinde bir hızla seyrettiğini, kamera kayıtları üzerinde yapılacak inceleme ile durumun ortaya çıkacağını, ölen …’in emekli olduğunu emekli olduktan sonra aylık 2000 TL maaş ile çalışmaya devam ettiğini belirtmiş ve 1.000,00 TL maddi ve toplam 40.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan yasal faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Cevap: Dava dilekçesi ve ekleri davalılara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Davalı … ve … Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; kazada davalı sürücünün kusursuz olduğunu, kaza yeri görüntülerinden anlaşıldığı üzere yayanın kırmızı ışıkta karşıya geçmeye başladığını, buna göre asli kusurlu olduğunu, kamera görüntülerine göre davalı sürücünün hızlı olmadığını, yayanın araca koşarak çarptığını, tanık ifadelerinin bu yönde olduğunu, davacıların murisinin emekliliğinden sonra çalıştığının ileri sürüldüğünü, SGK’ya prim ödenip ödenmediğinin sorulmasını ileri sürerek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı .. Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduklarını, kusur yönünden davacının iddialarım kabul etmediklerini, davacıların ölen kişinin desteğinden mahrum kalıp kalmadıklarının incelenmesi gerektiğini, aktüer sıfatına sahip birisi tarafından inceleme yapılması gerektiğini, faiz türünü kabul etmediklerini, davalı şirketin yargılama giderlerinden ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Mahkememizce kaldırma ilamı öncesinde;
“…Dava, trafik kazası nedeni ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda, 30.10.2012 günü saat 22:30 sıralarında … ilçesi, … mahallesi, … caddesi üzerinde sürücü .. idaresindeki … plakalı … marka motosikleti ile Kabataş yönünden … yönüne seyrederken .. no lu ışıklara geldiğinde karşıdan karşıya geçen yaya …’ye çarpması sonucu yaralamalı trafik kazası meydana geldiği, görüntü izleme tutanağında ,trafik ışıklarının araçlara yeşil yandığı, bu sırada plakası okunamayan bir motosikletin kayarak düştüğü, yolun karanlık olması nedeniyle kazanın anlaşılamadığı belirtilmiştir.
… 31. Asliye Ceza Mahkemesinin …-E sayılı dosyasına sunulan 08.01.2014 tarihli bilirkişi raporunda, olayda ölen …’nin asli kusurlu, sanık sürücü …’nun ise kavşağa yaklaşırken hızını azaltmaması nedeniyle tali kusurlu olduğu yönünde görüş bildirildiği ancak Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 10.06.2014 tarihli raporda, olayda sanık sürücü …’nun kusursuz olduğu, ölen yaya …’nin ise asli kusurlu olduğu belirtildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce öncelikle kusur konusunda uyuşmazlığın çözümü için dosya Makine Mühendisi bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi 14.09.2017 tarihli raporunda, olayda davacıların murisi yaya …’nin % 80 oranında asli kusurlu, davalı sürücü …’nun ise olayda % 20 oranında tali kusurlu olduğu şeklinde görüş ve kanaat belirtmiştir. Mahkememizce ceza dosyasında tanzim ettirilen Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi raporu ile mahkememizce tanzim ettirilen14.09.2017 tarihli rapor arasında çelişki oluştuğundan dosya öncekilerden farklı İTÜ de görevli Makine Mühendisi öğretim görevlisi 3 bilirkişiye tevdi edilmiş bilirkişiler davacılar desteğinin asli ve tam kusurlu olduğu yönünde görüş ve kanaat belirtmişlerdir.
Dava konusu olayda davacıların murisi yaya …’nin kendisine kırmızı ışık yandığı sırada tehlikeli şekilde yola girdiği ve akan trafik içinde karşıya geçmeye çalıştığı, sol şeritte seyreden ve yakın mesafe nedeniyle manevra kabiliyeti sınırlı olan motosikletin geçmesini beklemediği, bu aracın yandan darbesine maruz kaldığı kazanın meydana gelmesinde asli ve tam kusurlu olduğu anlaşılmakla haksız fiilin unsurları gerçekleşmediğinden davacıların davasının reddine karar vermek gerekmiştir….” şeklinde karar verilmiş, işbu karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 01/07/2021 tarih ve 2019/1634 Esas 2021/1293 Karar sayılı ilamında:
“…Dosya kapsamından, 30.10.2012 günü saat 22:30 sıralarında … ilçesi, … mahallesi, … caddesi üzerinde sürücü …’nun idaresindeki … plakalı … marka motosikleti ile … yönünden … yönüne seyrederken … no lu ışıklara geldiğinde karşıdan karşıya geçen yaya …’ye çarpması sonucu ölümlü trafik kazası meydana geldiği, kaza tespit tutanağında kusur belirlemesinin yapılamadığının belirtildiği anlaşılmıştır.
Soruşturma dosyasında bulunan görüntü izleme tutanağında, trafik ışıklarının araçlara yeşil yandığı, bu sırada plakası okunamayan bir motosikletin kayarak düştüğü, yolun karanlık olması nedeniyle kazanın anlaşılamadığı belirtilmiştir.
… 31. Asliye Ceza Mahkemesinin…Esas sayılı dosyasından alınan 08.01.2014 tarihli bilirkişi raporunda, olayda ölen …’nin asli kusurlu, sanık sürücü …’nun ise kavşağa yaklaşırken hızını azaltmaması nedeniyle tali kusurlu olduğu yönünde görüş bildirildiği, Adli Tıp Kurumu Trafik ihtisas Dairesi tarafından düzenlenen 10.06.2014 tarihli raporda ise olayda sanık sürücü …’nun kusursuz olduğu, ölen yaya …’nin ise asli kusurlu olduğunun belirtildiği ceza mahkemesince ATK raporuna itibar edilerek sanık sürücünün kusursuz olduğu gerekçesi ile beraat kararı verildiği anlaşılmıştır.
İlk Derece Mahkemesince kusur konusunda Makine Mühendisi bilirkişiden alınan raporda, davacıların murisi yaya …’nin %80 oranında asli kusurlu, davalı sürücü …’nun ise %20 oranında tali kusurlu olduğu belirlenmiştir. Bu kez ceza dosyasından alınan Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi raporu ile mahkemece alınan rapor arasında çelişki oluştuğundan dosya öncekilerden farklı İTÜ de görevli Makine Mühendisi öğretim görevlisi 3 bilirkişi seçilerek oluşturulan heyetten alınan raporda, bilirkişi heyeti davacılar desteğinin asli ve tam kusurlu olduğu yönünde görüş bildirmişlerdir.
İstinaf dilekçesi ekinde sunulan … 31. Asliye Ceza Mahkemesi kararına göre, beraat kararının Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 27/12/2017 tarih, 2016/3612 Esas ve 2017/10966 Karar sayılı bozma ilamı ile “…Olay günü saat 22:30 civarında sanık …’nun idaresindeki motosiklet ile yerleşim yerinde, bölünmüş, tek yönlü, ışık kontrollü, asfalt kaplı yolda, kendisine yanan yeşil ışıkta seyri sırasında istikametine göre sol taraftan orta refüjden yola girip karşı tarafa geçmek isteyen yaya …’ye çarpması ile yayanın ölümüne sebebiyet verdiği olayda, mahkemece her ne kadar 10/06/2014 tarihli Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi raporuna dayanılarak sanığın beraatine karar verilmiş ise de, İTÜ öğretim üyeleri tarafından düzenlenen 08/01/2014 tarihli bilirkişi raporunda, “sanığın ışık kontrollü yaya geçidine yaklaşırken burada bekleyen yayalar olduğunu gördüğünde, yayalardan birinin yola girebileceğini göz önüne alarak süratini iyice azaltması ve ölenin yola girdiğini görünce derhal fren ve direksiyon tedbirine başvurması gerekirken bu tedbirlerde geciktiğinden Karayolları Trafik Kanunun 52/b maddesi gereğince tali kusurlu olduğu” yönünde görüş bildirdiği anlaşılmakla, sanığın olayda kusurlu olup olmadığının belirlenmesi bakımından Karayolları Fen Heyetinden oluşacak bilirkişi heyeti aracılığıyla yeniden inceleme yaptırılıp raporlar arasındaki çelişki giderildikten sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, kanuna aykırı olup, kararın bozulmasına…” dair karar verildiği, ceza mahkemesince bozmaya uyularak Karayolları Fen Heyetinden oluşan üçlü bilirkişi heyetinden rapor alındığı, 16/04/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Olayda kasıt unsurlarına rastlanılmadığı, sanığın olay nedeni ile tali kusurlu olduğu, müteveffanın ise asli derecede kusurlu olduğuna dair görüş bildirildiği buna göre tüm dosya kapsamına göre sanık …’nun taksirle ölüme neden olma suçundan eylemine uyan TCK 85/1.maddesi gereğince cezalandırılmasına dair karar verildiği anlaşılmıştır.
Yargıtay HGK’nun 2013/4-1008 Esas – 2014/490 Karar kararında belirtildiği gibi “…Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 818 sayılı BK.) 53.maddesinde düzenlenmiş olup; hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
818 sayılı BK’nun “Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53.maddesinde: “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmü yer almaktadır (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74.maddesi hükmü de paralel bir düzenlemeyi içermektedir.).
Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak hemen belirtilmelidir ki gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.1.975 gün ve E:1971/T-406, K:1975/1; HGK’nun 23.1.1985 gün ve E:1983/10-372, K:1985/21; HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamları).
Vurgulamakta yarar vardır ki hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hakimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hakimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O halde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamasına, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53.maddesi bir engel oluşturmaz (HGK’nun 16.09.1981 gün E:1979/1-131, K:1981/587 sayılı ilamı; Mustafa Çenberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s.22 vd.; HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamı).
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (HGK’nun 11.10.1989 gün ve E:1989/11-373, K:472; HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamları).
6098 sayılı Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı BK 53) maddesi gereğince hukuk hakimi kusurun mevcudiyetine ilişkin Ceza Mahkemesi kararı ile bağlı değil ise de, Ceza Mahkemesinde kusurlu olduğu kabul edilerek hakkında mahkumiyet kararı verilen kimse Hukuk mahkemesinde tamamen kusursuz kabul edilemez. Ceza mahkemesinin mahkumiyet kararındaki fiilin “Hukuka aykırılığını” ve “illiyet bağının varlığını” saptayan maddi olgu konusundaki kabul hukuk hakimini de bağlar.
HMK’nın 266/1. maddesinde “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Trafik kazasına etki eden ve tarafların kusur durumlarının belirlenmesinde rol oynayabilecek olan araç hızlarının tespiti, aracın teknik özelliklerine göre kazanın oluş şeklinin belirlenmesinde zorunluluk bulunması vs. gibi bir durum yoksa, kazadaki kusur oranlarını belirlemenin teknik bilgiyi gerektiren bir yönü bulunmamaktadır. Somut olayın özelliğine göre kusur tespiti, hukuki bir konu olup hakimin genel hukuk bilgisi ile sonuca bağlayabileceği bir durumdur.
SOMUT OLAYDA, yukarıda belirtilen davalının sanık olarak yargılandığı dosyada suç teşkil eden kusurlu eyleminin, zarar ile eylem arasındaki illiyet bağının Ceza Mahkemesinin mahkumiyet kararı ile sabit olmasına göre, İlk Derece Mahkemesince kaza tespit tutanağı, ceza yargılaması aşamasında alınan tanık beyanları, davacının iddiası ve davalının savunmaları ile tüm dosya kapsamı birlikte göz önünde bulundurularak DAVALI SÜRÜCÜNÜN DE GERÇEKLEŞEN KAZADA KUSURLU OLDUĞUNUN KABULÜYLE HMK’nın 266 maddesi hükmüne göre kusuru belirlemenin hukuki bir husus olduğu göz önüne alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile müteveffanın gerçekleşen kazada % 100 oranında kusurlu olduğunun kabulüyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/1324 Esas ve 2020/6160 Karar sayılı kararı). Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına,…” denilerek Mahkememiz kararı kaldırılmış, dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Davaya konu trafik kazasında müteveffa …’ nin ölümü nedeniyle davalı / sanık … hakkında taksirle ölüme neden olmak suçundan iddianame düzenlenerek kamu davası açılmış, … 31. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan ilk yargılama sonucunda davalı / sanığın trafik kazasında kusurunun bulunmaması nedeniyle beraatine karar verildiği, ancak bahse konu kararın temyiz edilmesi üzerine temyiz incelemesini yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesi tarafından trafik kazası hakkında yeniden kusur raporu alınması, kusur noktasındaki çelişkilerin giderilmesi amacıyla beraat kararının bozulmasına hükmedilmiştir. Bozma sonrası, Ceza Mahkemesince bozma ilamına uygun olarak çelişkileri gideren ve alanında uzman üçlü heyetten yeniden rapor alınmış, davalı / sanık … ‘ nun trafik kazasında tali kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Ceza Mahkemesince davalı / sanığın trafik kazasında kusurlu olduğu kabul edilerek TCK 85/1. maddesinde düzenlenen taksirle ölüme neden olmak suçundan mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmıştır.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. Ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
6098 sayılı Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı BK 53) maddesi gereğince hukuk hakimi kusurun mevcudiyetine ilişkin Ceza Mahkemesi kararı ile bağlı değil ise de, Ceza Mahkemesinde kusurlu olduğu kabul edilerek hakkında mahkumiyet kararı verilen kimse Hukuk Mahkemesinde tamamen kusursuz kabul edilemez. Açıklanan nedenlerle, trafik kazasında davalı sürücünün de kusurlu olduğu Mahkememizce kabul edilmiştir.
İstinaf Mahkemesi ilamının sonuç kısmında, ilk derece mahkemesi olarak Mahkememizin uyuşmazlığı nasıl ele alması gerektiği ve yargılamaya ne yönde devam olunacağı nedenleri de gösterilerek belirlenmiştir. Bu bakımdan, davalıların istinaf ilamına rağmen kusurlu olmadıklarına yönelik savunmalarına itibar edilmemiştir.
MADDİ TAZMİNAT
Eldeki davaya konu trafik kazasında, davalı sürücü … hakkında Ceza Mahkemesince verilen olaya ilişkin mahkumiyet kararı da gözetilerek kusurlu olduğunun kabul edildiği, zira trafik kazasında olay yerinin yaya trafiğinin yoğun olduğu ve otobüs durağı bulunan bir mahalde yer aldığı, trafik ışıklarının ve ışık sinyalizasyonunun bulunduğu bu bölgeden muhtemel yaya trafiği gözetilerek tüm araç sürücülerin daha dikkatli ve hızlarını azaltarak geçmeleri gerektiği, öte yandan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 52/b maddesi uyarınca araçların trafik ışığı bulunan kontrollü kavşağa yaklaşırken hızlarını azaltmak zorunda olduklarının emredici şekilde düzenlendiği, ancak davalı sürücünün aksine hareket ederek trafik ışığı bulunan kavşağa ve yaya trafiğinin yoğun olduğu otobüs durağındaki kaza noktasına doğru seyrederken hızını yeterince düşürmediği, kazanın meydana gelmesine engel olmak için etkili fren tedbirine zamanında ve etkili olarak başvurmadığı, bu suretle yaya halinde ve yolun karşısına geçmeye çalışan müteveffaya hızla çarparak ölümüne neden olduğu olayda kusurlu olduğu, istinaf ilamı uyarınca kusuru belirlemenin HMK 266.maddesi hükmüne göre hukuki mesele olduğunun ifade edilmesi ve kusurun takdiri noktasında Mahkememizce kazanın oluş şekli, ceza mahkemesi kararı, dosya kapsamındaki taraf ve tanık anlatımları bir bütün halinde değerlendirildiğinde; davalı sürücünün trafik kazasında tali düzeyde %20 oranında kusurlu olduğunun kabul edildiği; diğer taraftan müteveffa yaya …’ nin ise trafik ışıklarının yayalar için kırmızı ışık (araçlar için yeşil ışık) yandığı esnada ve kontrolsüz şekilde kendisini akan trafiğin içerisine attığı, bu suretle kendi can güvenliği bakımından mutlak tehlike oluşturduğu, müteveffa yayanın öncelikle geçiş hakkının araçlara ait olmasına rağmen kontrolsüz ve tedbirsizce yolun karşısına geçmeye çalıştığından 2918 sayılı Karayolları Traik Kanunun 68/b maddesini ihlal ettiğinden asli ve ağır düzeyde % 80 oranında kusurlu olduğu kabul edilmiştir.
Davalı sürücünün kusuru ve oranı tespit edildikten sonra 19/01/2022 tarihli celsede destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması amacıyla dosyanın aktüer bilirkişisine tevdi edilmesi yönünde ara karar oluşturulmuş ise de davacılar vekili daha önce alınan 14/09/2017 tarihli bilirkişi raporunda aynı oranda kusur tespitinin yapıldığını, destekten yoksun kalma maddi tazminatın hesaplandığını, 14/09/2017 tarihli rapor doğrultusunda istinaf bozma ilamı öncesinde davayı ıslah da ettiklerini belirterek bilirkişi incelemesi yapılması yönündeki ara karardan rücu edilmesini talep etmiş, davalıların da yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasına lüzum bulunmadığına yönelik cevapları doğrultusunda bu yöndeki ara karardan rücu ediliştir. Gerçekten de; dosya kapsamında alınan 14/09/2017 tarihli bilirkişi raporunda gerekçeleri, yasanın geciktirici ve emredici nedenleri açıklanarak ve kazanın oluş şekli dikkate alınmak suretiyle denetime elverişli şekilde davalı sürücünün %20 oranında; müteveffa yayanın ise %80 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek maddi tazminat hesabı yapılmıştır. Öte yandan; davacıların işbu bilirkişi raporuna hesaplanan maddi tazminat miktarı yönünden herhangi bir itirazları da bulunmamaktadır. Aksine, rapora karşı hiç itiraz edilmeksizin raporda belirtilen tutar yönünden bozma öncesinde davacılar vekili tarafından ıslah dilekçesi sunulduğu anlaşılmıştır.
Bu itibarla, davacıların 14/09/2017 tarihli bilirkişi raporu ve ıslah dilekçesi doğrultusunda karar verilmesini talep etmeleri, yeniden aktüer bilirkişi incelemesi yapılmaması yönündeki istemleri nazara alındığında Mahkememizce taleple bağlılık ilkesi ve usul ekonomisi gözetilerek yeniden aktüer bilirkişi raporu alınmasından sarfınazar edilmiş, destekten yoksun kalma maddi tazminatın 14/09/2017 tarihli bilirkişi raporundaki ve bu rapor doğrultusunda sunulan ıslah dilekçesi dikkate alınmak suretiyle (davacıların rapora itirazının olmaması, yeniden rapor alınmaması istemi, taleple bağlılık ilkesi ve davalılar yönünden usuli kazanılmış hak gözetilerek ) 25.141,61 TL olduğu kabul edilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, destekten yoksun kalma tazminatından sigortalı araç sürücünün kusuru oranında ve poliçe limitleri dahilinde davalı ZMMS sigortacısı … Sigorta A.Ş.’ nin poliçe hükümleri uyarınca sorumlu olduğu tartışmasızdır. Nitekim, davalı sürücünün kusuruna isabet eden ve hükmedilen maddi tazminatın poliçe limitleri dahilinde kaldığı açıktır. Diğer taraftan; trafik kazasına kusuruyla sebebiyet veren davalı sürücünün haksız fiil faili olarak ; araç maliki/ işleten davalı şirketin ise işleten sıfatıyla 2918 sayılı KTK’ nın 3. ve 85. maddeleri uyarınca kusursuz sorumluluk (olağan sebep / tehlike sorumluluğu) esasına göre zarardan müteselsilen soruml olduğu ifade etmek gerekmektedir. Bu halde, destekten yoksun kalma maddi tazminatından açıklanan nedenlerle tüm davalılar davacıya karşı sorumludurlar. Son olarak, kazaya sebep olan araç ticari olmadığı için avans faizine değil, aksine araç hususi kullanıma özgülendiğinden yasal faize hükmedilmiş, taleple bağlılık ilkesi uyarınca tüm davalılar yönünden dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmiştir.
MANEVİ TAZMİNAT
6098 sayılı TBK’nun 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli ve tarafların kusur durumu da gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K’nun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Müteveffanın eşi ve çocukları olan davacılar, davalı sürücü ve işletenden 2012 yılında gerçekleşen trafik kazası sebebiyle her bir davacı için 10.000,00′ er TL olmak üzere toplam 40.000,00 TL manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır.
Manevi tazminat yönünden, davacıların murisinin geçirmiş olduğu trafik kazası sonucunda vefatından dolayı eşi ve çocukları olan davacıların manevi olarak elem ve ızdırap duyacakları, zarar uğrayacağı muhakkaktır. Ancak, manevi tazminat takdir edilirken bu duyguyu karşılayacak oranda bir tazminata hükmedilmesi, yaşanan acının bir nebze olsun azaltılması önemli olduğu kadar, tazminat isteminin mamelek hukukuna yönelik bir cezalandırma olarak görülmemesi ve sebepsiz zenginleşmeye neden olunmaması gerekir.
Mahkememizce, yukarıda açıklanan ilkeler ve az önce değinilen hususlar nazara alınarak müteveffanın kaza tarihindeki yaşı, kazanın oluş şekli, özellikle davalı sürücünün tali ve alt düzeydeki kusuru, müteveffa yayanın ise asli ve ağır düzeyde kusurlu olması, olay / kaza tarihindeki paranın alım gücü ve hakkaniyet ilkesi hep birlikte değerlendirildiğinde, Mahkememizce manevi tazminat istemi bir miktar yüksek bulunmuş, bu itibarla davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL ve davacı … için 5.000,00 TL (toplamda 20.000,00 TL) manevi tazminatın kaza tarihi olan 08/02/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … Ltd. Şti’ den tahsiline karar verilmiş, bu suretle Mahkememizdeki takdir ve en önemlisi vicdani kanıya göre hükmedilen tutarların adalet duygusunu pekiştirecek, bir nebze olsun davaya konu trafik kazası sebebiyle duyulan elem ve üzüntüyü dindirecek ve tatmin edecek düzeyde olduğu ve ayrıca tarafların zenginleşmesine – fakirleşmesine mahal vermeyeceği değerlendirilmiş, açıklanan nedenlerle davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü yönünde aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
Davanın ıslah beyanları doğrultusunda KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile;
A) MADDİ TAZMİNAT
1) Davacı … için müteveffa eşi …’ nin ölümü nedeniyle 25.141,61 TL destekten yoksun kalma maddi tazminatın dava tarihi olan 08/02/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ye VERİLMESİNE,
B) MANEVİ TAZMİNAT
2) Davacı … için müteveffa eşi …’ nin ölümü nedeniyle 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 08/02/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … Ltd. Şti’ den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ ye VERİLMESİNE,
3) Davacı … için müteveffa babası …’ nin ölümü nedeniyle 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 08/02/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … Ltd. Şti’ den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ a VERİLMESİNE,
4) Davacı … için müteveffa babası …’ nin ölümü nedeniyle 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 08/02/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … Ltd. Şti’ den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı … ‘ ye VERİLMESİNE,
5) Davacı … için müteveffa babası …’ nin ölümü nedeniyle 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 08/02/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … Ltd. Şti’ den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı … ‘ ye VERİLMESİNE,
6) Kabul edilen maddi tazminat dava değeri (25.141,61 TL) üzerinden alınması gereken 1.717,42 TL harçtan başlangıçta alınan 3,41 TL (davanın başında yatırılan toplam 140,05 TL’ lik harcın istenen maddi tazminat (1.000,00 TL) tutarına denk gelen peşin harç miktarı) ve 84,00 TL ıslah harcının mahsubu ile eksik kalan bakiye 1.630,01 TL harcın tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
7) Kabul edilen manevi tazminat dava değeri (20.000,00 TL) üzerinden alınması gereken 1.366,20 TL harçtan başlangıçta alınan 136,64 TL (davanın başında yatırılan toplam 140,05 TL’ lik harcın istenen manevi tazminat (40.000,00 TL) tutarına denk gelen peşin harç miktarı) mahsubu ile eksik kalan bakiye 1.229,56 TL harcın davalılar … Ltd. Şti’ den müştereken ve müteselsilen alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
8) Davacılar tarafından yatırılan 140,05 TL peşin harç, 84,00 TL ıslah harcı, 372,55 TL posta, tebligat, 2.700,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.296,60 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 2.284,46 TL’sinin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderinin davacılar üzerinde BIRAKILMASINA,
9) Davacı … yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden maddi tazminat talebi bakımından kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. maddesi uyarınca maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ye VERİLMESİNE,
10) Davacı … (ihtiyari dava arkadaşı / ayrı vekalet ücreti verilmesi gerektiği takdiri) yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden manevi tazminat talebi bakımından kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/1.4. ve 13/1.2. maddesi uyarınca hükmedilecek vekalet ücretinin kabul edilen dava miktarını geçmemek koşulu ile belirlenen 5.000,00 TL vekalet ücretinin davalılar … Ltd. Şti’ den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
11) Davacı … (ihtiyari dava arkadaşı / ayrı vekalet ücreti verilmesi gerektiği takdiri) yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden manevi tazminat talebi bakımından kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/1.4. ve 13/1.2. maddesi uyarınca hükmedilecek vekalet ücretinin kabul edilen dava miktarını geçmemek koşulu ile belirlenen 5.000,00 TL vekalet ücretinin davalılar … Ltd. Şti’ den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
12) Davacı … (ihtiyari dava arkadaşı / ayrı vekalet ücreti verilmesi gerektiği takdiri) yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden manevi tazminat talebi bakımından kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/1.4. ve 13/1.2. maddesi uyarınca hükmedilecek vekalet ücretinin kabul edilen dava miktarını geçmemek koşulu ile belirlenen 5.000,00 TL vekalet ücretinin davalılar … Ltd. Şti’ den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
13) Davacı … (ihtiyari dava arkadaşı / ayrı vekalet ücreti verilmesi gerektiği takdiri) yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden manevi tazminat talebi bakımından kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/1.4. ve 13/1.2. maddesi uyarınca hükmedilecek vekalet ücretinin kabul edilen dava miktarını geçmemek koşulu ile belirlenen 5.000,00 TL vekalet ücretinin davalılar … Ltd. Şti’ den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
14) Davalılar … Ltd. Şti yargılama sırasında kendilerini birer vekille temsil ettirdiklerinden manevi tazminat talebi bakımından reddedilen dava değeri (…’ nin reddedilen manevi tazminat davası) üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte AAÜT’nin 3/2, 10/1.2.4. ve 13/1. maddesi uyarınca manevi tazminat talebinin kısmen reddi nedeni ile hükmedilecek vekalet ücretinin davacı yararına belirlenen ücreti geçmemek ve ret sebebi ortak olan davalılar lehine tek vekalet ücreti verilmesi koşulu ile belirlenen 5.000,00 TL vekalet ücretinin davacı …’ den alınarak davalılar … Ltd. Şti’ ye VERİLMESİNE,
15) Davalılar … Ltd. Şti yargılama sırasında kendilerini birer vekille temsil ettirdiklerinden manevi tazminat talebi bakımından reddedilen dava değeri (…’ ın reddedilen manevi tazminat davası) üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte AAÜT’nin 3/2, 10/1.2.4. ve 13/1. maddesi uyarınca manevi tazminat talebinin kısmen reddi nedeni ile hükmedilecek vekalet ücretinin davacı yararına belirlenen ücreti geçmemek ve ret sebebi ortak olan davalılar lehine tek vekalet ücreti verilmesi koşulu ile belirlenen 5.000,00 TL vekalet ücretinin davacı …’ dan alınarak davalılar … Ltd. Şti’ ye VERİLMESİNE,
16) Davalılar … Ltd. Şti yargılama sırasında kendilerini birer vekille temsil ettirdiklerinden manevi tazminat talebi bakımından reddedilen dava değeri (…’ nin reddedilen manevi tazminat davası) üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte AAÜT’nin 3/2, 10/1.2.4. ve 13/1. maddesi uyarınca manevi tazminat talebinin kısmen reddi nedeni ile hükmedilecek vekalet ücretinin davacı yararına belirlenen ücreti geçmemek ve ret sebebi ortak olan davalılar lehine tek vekalet ücreti verilmesi koşulu ile belirlenen 5.000,00 TL vekalet ücretinin davacı …’ den alınarak davalılar … Ltd. Şti’ ye VERİLMESİNE,
17) Davalılar … Ltd. Şti yargılama sırasında kendilerini birer vekille temsil ettirdiklerinden manevi tazminat talebi bakımından reddedilen dava değeri (…’ nin reddedilen manevi tazminat davası) üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte AAÜT’nin 3/2, 10/1.2.4. ve 13/1. maddesi uyarınca manevi tazminat talebinin kısmen reddi nedeni ile hükmedilecek vekalet ücretinin davacı yararına belirlenen ücreti geçmemek ve ret sebebi ortak olan davalılar lehine tek vekalet ücreti verilmesi koşulu ile belirlenen 5.000,00 TL vekalet ücretinin davacı …’ den alınarak davalılar … Ltd. Şti’ ye VERİLMESİNE,
18) HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacılar vekilinin ve davalılar … ile … vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.20/04/2022

Katip
e-imza *

Hakim
e-imza *