Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/589 E. 2022/789 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/589 Esas
KARAR NO : 2022/789

DAVA : Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/09/2021
KARAR TARİHİ : 07/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin müteveffa babalarının davalı ile yapmış olduğu kredi sözleşmesine bağlantılı olarak yapılan … Sigortasından doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle, mahrum kaldıkları sigorta teminatından kaynaklanan haklarına istinaden, bir belirsiz alacak talebi olarak, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000.-TL’nin yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ettiği, dava ikame edilmeden önce yürürlükteki mevzuat uyarınca arabuluculuk makamına başvurulduğu, tarafların bu görüşmelerde anlaşamadıklarını, yetkili arabulucu tarafından gerçekleştirilen müzakere görüşmelerinin olumsuz sonuçlandığı, davalı ile müvekkillerinin babası müteveffa … ile … A.Ş. …Şubesinden kullanılan bir ticari kredi, müvekkillerinin murisi tarafından ticari veya mesleki amaçlarla imzalanmış olmakla, TTK nazarında bir mutlak ticari iş olduğundan davanın bu mahkemede ikame edildiği, davaya konu kredinin kullanıldığı Banka Genel Merkezi … adresinde bulunduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) 6. maddesi uyarınca dava bakımından İstanbul Merkez Mahkemelerinin yetkili olduğu, davaya konu alacak miktarı mirasçı sıfatıyla hak sahibi olan müvekkillerince bilinmediği, bilinebilecek durumda bulunmadığı kredi sözleşmesinin ne oranda ifa edildiği, ne kadar ödeme yapıldığı ve vefat tarihinde kapama bakiyesinin ne olduğu vb. hususlarda müvekkillerinin bilgi sahibi olmadığı, davalı banka tarafından da gerek arabuluculuk öncesinde gerekse arabuluculuk sürecinde herhangi bir bilgi verilmediği, bu nedenle davanın HMK m.107 gereği bir “belirsiz alacak davası” olarak ikame edildiği, davacı müvekkillerinin, davalı Banka ile davaya konu Kredi Sözleşmesini imzalayan müteveffa …’ın eşi ve çocukları olduğu, müteveffa …’ın davalı … A.Ş. ile yapmış olduğu Kredi Sözleşmesi ile bağlantılı olmak üzere banka tarafından verilecek olan kredinin ön koşulu olarak müvekkilin Hayat Sigortası yaptırması istenildiği, her ne kadar bireysel kredi kullanımlarında kanunen tüketiciye Kredi Sözleşmesi imzalayabilmesi için hayat sigortası yaptırma zorunluluğu getirilmemişse de sözleşmelerde hâkim konumda olan bankalar, yüksek miktarlı kredi talep eden müşterileri ile imzaladıkları sözleşmelerin teminatı olabilmesi amacıyla hayat sigortası yapılmadığı durumlarda kredi vermediği, bankaların bizzat hayat sigortası yapmasa da iştirakleri veya anlaşmalı oldukları kurumlar ile kredi kullanacak müşteri arasında sözleşmelere aracılık ettiği, müvekkillerinin murisi ….’tan kullandığı ticari krediye istinaden davalı bankanın talebi ve aracılığı ile kredinin teminatı olarak dava dışı bir sigorta şirketi (… A.Ş.) ile Nisan 2009 başlangıçlı bir hayat sigortası poliçesi akdettiği, bu poliçenin süresinin Nisan 2011’de sona ermesine rağmen hayat sigortası poliçesinin yenilenmediği,14.07.2011 yılında krediyi kullanan muris…’ın vefatı üzerine kalan kredi borcunu ödeme yükümü ile karşı karşıya kalan mirasçı müvekkillerinin, bir sigorta teminatı olması gerektiğini düşünmediklerinden davalı bankaya ödeme yapmak mecburiyetinde kaldığını, …’ın ölümünden önce ve fakat kredi sözleşmesi yürürlükteyken, bireysel kredi sağlayan davalı bankanın, bireysel kredilerle bağlantılı sigortalar uygulama esasları yönetmeliği m.12 uyarınca “Hayat Sigortası poliçesinin yenilenmesine ilişkin kredi kullanan kişiye bildirimde bulunma yükümlülüğü” olduğu, davalı bankanın bu yükümlülüğü yerine getirmemesi nedeniyle poliçenin yenilenmediği, müteveffa …’ın mirasçısı müvekkillerinin günün sonunda sigorta teminatından mahrum kaldığı ve davalı bankaya ödeme yaparak mağdur olduğu, tüm bu nedenlerle, davanın kabulüne, müvekkillerinin ödemek zorunda kaldığı bedele istinaden fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla ve bir belirsiz alacak talebi olarak, şimdilik 10.000,-TL’nin yasal faiziyle birlikte davalı bankadan tahsiline, tüm yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davada davacıların murisinin 14.07.2011 tarihinde vefat ettiği, davacıların iki yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra 10.09.2021 tarihinde dava açtığı, dava tarihi itibari ile 6762 Sayılı TTK’nın 1268. maddesinde öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduğu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiği, murisin müvekkili bankadan hayat sigortası/ferdi kaza sigortası yaptırmak suretiyle kullandığı tüm krediler vefat tarihinden önce kapandığı, vefat tarihinde devam eden kredisinde ise bankaların kredi kullandırdığı sırada hayat sigortası/ferdi kaza sigortası yaptırmasına yönelik bir zorunluluk olmadığı, murise herhangi bir sigorta yapılmadığı, müvekkili bankanın hayat sigortasının yenilenmemesinden kaynaklı bir sorumluluğu olmadığı, mahkeme heyeti tarafından dava dilekçesinde yer alan talepler arası çelişki tensip zaptında belirtilerek davacılardan 2 haftalık kesin süre içerisinde taleplerinin belirlenmesi istenildiği, ancak davacı tarafça sayın Mahkeme’ye 11.10.2021 tarihinde sunulan beyan dilekçesinde dava nedeniyle talep olunan şey belirlenmediği, taleplerini 2 haftalık süre içerisinde netleştiremeyen davacıların davasının reddini talep ettikleri, davacıların taleplerini netleştirdikleri taktirde; müvekkil bankaya ödemek zorunda kaldıkları tutarı talep ettiklerinde işbu tutarın kendilerince ödenmiş olduğundan belirsiz alacak davası olarak açılmasında tarafların herhangi bir hukuki yararı bulunmadığı Mahkeme ara kararıyla davanın kısmi dava olarak devam edileceğinin belirtilmesi gerektiği, dava dilekçesi ve eklerinde yapılan inceleme ile dava dilekçesinde iddialarını ispat edebilecek herhangi bir delilin bulunmadığı davacıya iddialarını ispat edebileceği delilleri sunması için kesin süre verilmesini, kesin süre içerisinde davacının iddialarını ispat edememesi halinde davanın reddine karar verilmesini, ülkemizde faaliyet gösteren tüm bankaların regülasyon denetimi altında olduğu, özel veya kamu bankası olmaları farketmeksizin BDDK’ya bağlı olduğu, BDDK denetimi altında bulunan hiç bir bankanın müşterilerine “Hayat Sigortası” yaptırmasının zorunluluk teşkil ettiğine veya biten kredilerine ilişkin sigorta poliçelerinin yenilenmesine ilişkin bankaların bildirimde bulunma yükümlülüğü olacağı varsayılan herhangi bir düzenleme mevcut olmadığı bankaların müşterilerine hayat sigortası yaptırmasının zorunlu olmadığı, biten kredilerin teminatı sayılan poliçelerin banka tarafından yenilenmesi gerektiğine yönelik bankaların sorumlu tutulamayacağı yönünde kanun ve Yüksek Mahkeme içtihatları bulunduğu, müşterinin talep etmediği halde hayat sigortasının yapılmamasından veya kredinin bitmiş olmasına rağmen poliçenin bitmiş krediye rağmen yenilenmemesinden dolayı bankaların sorumlu olacağına ilişkin verilecek kararın, ülkemizde faaliyet gösteren tüm bankaların etkilenmesine ve tüm finans sisteminin etkilenmesine ve değişmesine sebebiyet verebileceği, tüm bu nedenlerle davanın öncelikle zaman aşımı ile davanın usul ve yasaya aykırılığı sebebiyle reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 13.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı veraset ilamı, … 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı veraset ilamı, arabuluculuk son tutanağı, banka ile akdedilen kredi sözleşmeleri, dava dışı sigorta şirketi ile akdedilen sigorta sözleşmeleri celp edilmiş incelenmiştir.
Dava, davacıların murisi ile sigorta şirketi arasında davalı bankanın acente sıfatıyla akdettiği hayat sigortası sözleşmesi poliçesinin davalı banka tarafından yenilenmediği iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir.
Davanın esasına geçilmeden evvel, öncelikle görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğunun tespit edilmesi gerekmektedir. Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir ve görev hususu kamu düzenine ilişkin olduğundan taraflarca her zaman ileri sürülebileceği gibi hakim tarafından da yargılamanın her aşamasında resen nazara alınması zorunludur.
Dava dilekçesinde davacıların murisi …ile davalı … A.Ş. arasında akdedilen ticari kredi sözleşmesine istinaden kredi teminatı olarak 2009 yılı Nisan ayı başlangıç tarihli bir hayat sigortası poliçesinin düzenlendiği, 2011 yılı Nisan ayında poliçenin süresinin sona ermesine rağmen hayat sigortasının davalı banka tarafından yenilenmediği, murisin 14/07/2011 tarihinde ölümü üzerine hayat sigortası poliçesi yenilenmediği için sigorta teminatı dışında kalan bakiye kredi borcunun mirasçılar tarafından ödenmek zorunda kalındığı ileri sürülmüştür.
Mahkememizce iddianın ileri sürülüş biçimine göre, davacıların murisi ile davalı banka arasında akdedilen tüm kredi sözleşmeleri ve dava dışı …A.Ş. ile akdedilen tüm sigorta sözleşmeleri celp edilerek dosya içerisine alınmıştır.
Davacıların murisi … ile davalı … A.Ş. arasında 19/02/2008 tarihinde Bireysel Kredi Sözleşmesi (İhtiyaç Kredisi Sözleşmesi) akdedildiği, işbu sözleşme uyarınca davacıların murisinin ihtiyaç kredisi kullanıldığı, işbu kredi sözleşmesinin teminatını oluşturmak üzere davacıların murisi … ile dava dışı …A.Ş. arasında 11/03/2008 – 11/03/2009 tarihleri arasında geçerli bir (1) yıl süreli Ferdi Kaza Sigortası Sözleşmesinin yapıldığı, işbu krediden kaynaklanan tüm kredi borçlarının 18/03/2009 tarihinde kapatıldığı, poliçenin 11/03/2009 tarihinde bittiği anlaşılmıştır. Davacıların murisi … ile davalı … A.Ş. arasında 18/03/2009 tarihinde Sabit Faizli Konut Finansman (Mortgage) Kredisi Sözleşmesi akdedildiği, işbu sözleşme uyarınca davacıların murisinin konut kredisi kullanıldığı, işbu konut kredisi sözleşmesinin teminatını oluşturmak üzere davacıların murisi ile dava dışı … A.Ş. arasında 18/03/2009 – 18/03/2010 tarihleri arasında geçerli bir (1) yıl süreli Ferdi Kaza Sigortası Sözleşmesinin imzalandığı, işbu konut kredisinden kaynaklanan tüm kredi borçlarının 26/02/2010 tarihinde kapatıldığı, poliçenin 18/03/2010 tarihinde bittiği anlaşılmıştır.
Davacıların murisi … ile davalı … A.Ş. arasında 28/03/2011 tarihinde Bireysel Kredi Sözleşmesinin (İhtiyaç Kredisi Sözleşmesi) akdedildiği, işbu sözleşme uyarınca davacıların murisinin ihtiyaç kredisi kullanıldığı, ancak işbu kredinin teminatını oluşturmak üzere herhangi bir sigorta sözleşmesinin yapılmadığı, öte yandan tarafların beyanları ve banka kayıtları uyarınca davacıların murisinin 14/07/2011 ölüm tarih itibariyle geçerli ve yürürlükte olan tek kredi sözleşmesi ilişkisinin 28/03/2011 tarihli işbu Bireysel Kredi Sözleşmesi (İhtiyaç Kredisi Sözleşmesi) olduğu, bu sözleşme dışında yürürlükte olan başka bir kredi sözleşmesinin de bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bu itibarla; davacıların murisi … ile davalı … A.Ş. arasında murisin 14/07/2011 ölüm tarihi itibariyle yürürlükte olan tek bir kredi sözleşmesinin bulunduğu, bankadan celp edilen kredi sözleşmesine ilişkin kayıtlar incelendiğinde işbu kredinin Bireysel Kredi (İhtiyaç Kredisi) olup davacıların murisine ihtiyaç kredisi olarak kullandırıldığı, davacıların murisi ile davalı banka arasında akdedilen bireysel / ihtiyaç kredisi sözleşmesinin tüketici kredisi sözleşmesi ve tüketici işlemi niteliğinde olduğu, tüketici kredisi sözleşmesi devam ederken davacıların murisinin 14/07/2011 tarihinde vefat ettiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın temelinin tüketici işlemi mahiyetindeki bireysel ihtiyaç kredisinden kaynaklandığı belirlenmiştir.
Nitekim, Mahkememizin 2. Celse (4) numaralı ara kararı ile “davacılar vekiline hangi kredi sözleşmesinin teminatı ve hangi tarihli poliçe kapsamında dava açıldığının, yenilenmeyen hayat sigortası poliçesinin taraflarının, poliçe numarasının başlangıç ve bitiş tarihlerinin bildirilmesi…” için süre ve imkan verildiğinde davacı vekili 19/07/2022 tarihli dilekçesinde uyuşmazlığa konu kredi sözleşmesinin bahsi geçen ihtiyaç kredisinden / tüketici kredisinden kaynaklandığını ifade etmiştir. .
Yasal düzenlemeye bakıldığında:
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-(k) maddesinde, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler “tüketici”; 3/1-(l) maddesinde ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukukî işlemler “tüketici işlemi” olarak kabul edilmiş ve Tüketici Kanununun kapsamı esaslı şekilde genişletilmiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 73/1. maddesinde “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda” tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilirken; anılan Kanunun 83/2. maddesinde de “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmüne yer verilmiştir. 6502 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılan davalarda görevli mahkeme, tüketici mahkemeleri olacaktır.
Açıklanan nedenlerle; davacıların murisi ile davalı banka arasında akdedilen bireysel / ihtiyaç kredisi sözleşmesinin tüketici kredisi sözleşmesi ve tüketici işlemi niteliğinde olduğu, tüketici kredisi sözleşmesi devam ederken davacıların murisinin 14/07/2011 tarihinde vefat ettiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın temelinin tüketici işlemi mahiyetindeki bireysel ihtiyaç kredisinden kaynaklandığı, eldeki davanın 6502 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 28/05/2014 tarihinden daha sonrasında 10/09/2021 tarihinde açıldığı, dolayısıyla somut olay bakımından uyuşmazlığın çözümünde yukarıda değinilen Kanun hükümleri uyarınca mahkememizin görevli olmadığı, eldeki davaya bakma görevinin 6502 sayılı Kanunun 3/1-(k), (l). 73/1 ve 83/2. madde hükümleri uyarınca Tüketici Mahkemeleri olduğundan görevsizlik kararı verilmesi gerekmiştir.
Yargı uygulamasına bakıldığında:
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/3093 E., 2018/9838 K. “…Somut uyuşmazlıkta davacılar murisleri Sabahattin Alkılı’nın davalı bankadan kullandığı ihtiyaç kredisi nedeniyle icra takibi başlatıldığını ancak davalı bankanın sigorta poliçesini yenileme yükümlülüğünü yerine getirmediğini beyan ederek borçlu olamdıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiş olup, dava konusu olayda davacılar murisin kullanmış olduğu ihtiyaç kredisi sebebiyle tüketici konumundadır. Öyle olunca taraflar arasındaki ilişkinin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığı ve eldeki davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine ait olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemenin görevi hususu kamu düzenine ilişkin olup, bunun mahkemece resen nazara alınması gerekir..” (Aynı yönde göreve ilişkin verilen kararlar ile Tüketici Mahkemeleri tarafından verilip esastan incelenerek Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu başkaca kararlar için bakınız. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/1683 E., 2016/8594 K., Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/10173 E., 2022/2554 K., İstanbul BAM 17. Hukuk Dairesi 2019/360 E., 2022/555 K., İstanbul BAM 45. Hukuk Dairesi 2020/648 E., 2022/313 K., İstanbul BAM 45. Hukuk Dairesi 2020/2350 E., 2022/254 K.)
Yapılan açıklamalar, mahkememizce varılan kanaat, 6502 sayılı Kanun hükümleri ve emsal ilamlar uyarınca, davacıların murisi ile davalı banka arasındaki bireysel / ihtiyaç kredisi sözleşmesi ilişkisinin tüketici işlemi olması, tüketici işleminden kaynaklanan uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesi tarafından görülmesi gerektiğinin anlaşılması karşısında Tüketici Mahkemeleri görevli olduğundan görevsizlik kararı vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-HMK.’nın 114/1-c, 115/2. maddeleri uyarınca mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğunda davanın USULDEN REDDİNE, görevli mahkemenin TÜKETİCİ MAHKEMESİ olduğunun tespitine,
2-HMK.nın 20. maddesi uyarınca taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak talep etmesi halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL (NÖBETÇİ) TÜKETİCİ MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere hukuk mahkemeleri tevzi bürosuna GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nın 20. maddesine göre kararın kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili Mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-Harç, yargılama gideri, vekalet ücreti ve arabuluculuk ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 07/12/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır