Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/549 E. 2022/741 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/549
KARAR NO:2022/741

DAVA:Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
DAVA TARİHİ:19/08/2021
KARAR TARİHİ:24/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan sıra cetveline itiraz (iflas tasfiyesinde düzenlenen sıra cetveline yönelik kayıt kabul ve terkin talebi (İİK 235)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile müflis şirket arasında süregelen ticari ilişki ve cari hesap mevcut olup müvekkil şirketin müflisten toplamda 908.098,64-TL (faiz ve masraf hariç) alacağı bulunmakta olduğunu, söz konusu alacakların iflas masasına kaydedilmesi talebi ile taraflarınca 18.06.2021 tarihli dilekçe sunularak …. İflas Müdürlüğü … İflas sayılı dosyaya başvuruda bulunulmuş olduğunu, başvuru dilekçesi ekinde müvekkili şirketin müflis şirketten alacağını gösterir cari hesap ekstresi ile … Bankası aracılığıyla yapılan avans ödemelerine ilişkin banka dekontları; akabinde 12.07.2021 tarihli dilekçe ile de … aracılığıyla müflis şirkete yapılan avans ödemelerine ilişkin dekontların iflas müdürlüğüne sunulmuş olduğunu, müflis şirket yetkilisinin, “kabul ediyorum” beyanında bulunmuş olduğunu, müflis şirket yetkilisinin 908.098,64-tl alacağı kabul ettiğinin kendi el yazısını havi ve imzalı beyanından açıkça görülmekte iken iflas idaresi tarafından müflis şirket yetkilisinin beyanı gerekçe gösterilerek müvekkil şirketin alacağının reddine karar verilmiş olması hukuka aykırı olduğunu,18.06.2021 tarihli ve 12.07.2021 tarihli dilekçelerimiz ekinde … aracılığıyla yapılan avans ödemelerine ilişkin dekontlar, … Bankası aracılığıyla yapılan avans ödemelerine ilişkin dekontlar ve cari hesap ekstresi …. İflas Müdürlüğüne sunulmuş olduğunu, belgelerden de açıkça anlaşılacağı üzere müvekkil şirket müflis şirketten alacaklı olup iflas idaresi tarafından eksik ve hatalı inceleme yapılmak suretiyle alacak kayıt taleplerinin reddedilmiş olduğunu, müvekkili şirketin alacağının kabulü ile 908.098,64-TL (faiz ve masraf hariç) alacağımızın iflas masasına kaydının yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde yer alan iddiaların mesnetsiz olduğunu, davacı tarafın iflas masasına sunmuş olduğu ikinci alacak kayıt talep dilekçesinde faiz ve masraflar hariç tutarak ana rakamın 908.098,64 TL olduğunu belirtmiş olup, faiz hesaplamasını da talep etmiş olduğunu, alacak miktarının hesaplanmasında İİK madde 195 ve 196 maddeleri dikkate alınarak hesaplama yapılması gerekmekte olup kayıt kabul davalarında basit yargılama usulünün uygulanacağını, ispat yükünün ise davacı üzerinde olduğunu, alacaklının açmış olduğu kayıt kabul davasında alacağının varlığını ispat etmekle yükümlü olduğunu, davacı yanın işbu yargılama süresince belirtmiş olduğu miktarda alacaklı olduğunu ispat etmesi gerekmekte olduğunu, davanın esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık alacağa esas olduğu bildirilen avans ödemelerin taraf şirketlerin ticari defter ve kayıtlarında yer alıp almadığı, ne şekilde yer aldığı, birbiriyle uyumlu olup olmadığı, davacının avans olarak gönderdiği miktarlardan dolayı alacaklı olup olmadığı, halihazırda taraf şirketlerin birbirlerinden alacaklı ve borçlu olarak gözüküp gözükmediği, şirket yetkilisinin beyanının bulunan rakamlar ile uyumlu olup olmadığı, iflas tarihi itibari ile masaya kaydı gereken miktarın ne olduğu noktasında toplanmaktadır.
Davanın kayıt kabul davası olarak açıldığı, gelen cevabi yazılara göre kayıt kabul davasının süresi içinde açılmış olduğu, iflasın halihazırda iflas dairesi tarafından resen yürütülmekte olduğu, masayı temsilen iflas dairesine gerekli tebligatın yapılarak taraf teşkilinin oluşturulduğu, taraflar arasında ticari ilişkiye istinaden ve banka avans değerlemelerine ilişkin olduğu beyan edilen dekont suretlerinin sunulduğu tartışmasızdır.
Taraflar arasındaki dava İİK. 235 ve devamından kaynaklanan, uygulamada kayıt kabul davası olarak nitelendirilen ve kanunda ise sıra cetveline itiraz olarak belirtilen, tahsili amaçlamayan, sadece iflas masasına kayıt yapılmasını amaçlayan bir davadır.
İİK m.235/f.1 hükmüne göre “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içerisinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar”.
Kayıt kabul aşamasında iflas dairesince davacının talep ettiği miktar oranında alacaklı olduğunu ortaya koyan yeterli belge olmadığından alacağın reddedildiği açıktır.
Kayıt kabul davası bilindiği üzere alacağı kısmen veya tamamen red edilen alacaklı tarafından iflas idaresine karşı açılır. Davada husumet iflas masasına yöneltilmelidir. İflas masasının temsilcisi adi tasfiyede iflas idaresi, basit tasfiyede ise somut olayda olduğu gibi iflas dairesidir. İspat yükü kural olarak masaya yazdırılması gereken alacağı olduğunu iddia eden davacı alacaklı üzerindedir. Davacı alacağını genel hükümlere göre ispat etmek yükümlülüğü altındadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılması amacıyla mahkememiz tarafından atanan SMMM bilirkişi rapor içeriğine göre “dosya mevcudu banka ödeme dekontları ile davacı yanın ticari defter kayıt ve belgeleri ile müflis şirkete ait ticari defter kayıtlarına göre davacı şirket ile müflis şirket arasında ticari bir ilişki bulunduğu, taraflar arasındaki ilişkinin cari hesap yani açık hesap şeklinde yürütüldüğü, davacı şirketin usulüne uygun olarak tutulan ticari defterleri ile dayanak belgelerine göre cari hesap ilişkisi kapsamında müflis şirkete ait faturalara mahsuben önden ve fazladan yapmış olduğu, ödemeler nedeniyle 08/03/2021 iflas tarihi itibariyle müflis şirketten 908.098,64 TL alacaklı durumda bulunduğu, müflis şirketin iflas tarihine kadar usulüne uygun olarak tutulan ticari defterlerine göre cari hesap ilişkisi kapsamında davacı şirkete kestiği faturalara mahsuben önden ve fazladan yapmış olduğu tahsilatlar nedeniyle 08/03/2021 iflas tarihi itibariyle davacı şirkete 908.098,64 TL borçlu durumda bulunduğu, davacı şirketin ve müflis şirketin usulüne uygun olarak tutulmuş olan ticari defter kayıtları tüm faturalar ve ödemeler yönünden bire bir uyumlu olup taraf defterleri davacı şirketin müflis şirkete ait faturalara mahsuben önden ve fazladan yaptığı ödemeler nedeniyle 08/03/2021 iflas tarihi itibariyle davacı şirketin müflis şirketten 908.098,64 TL tutarında alacaklı bulunduğu noktasında mutabık olduğu, dosya içerisinde yer alan müflis şirket yetkilisinin alacak kaydına dair beyanına göre müflis şirketin davacı şirkete 908.098,64 TL tutarında borcunun bulunduğu kabul ettiği anlaşılmakla ticari defter kayıtları ile örtüştüğü, dosya mevcudu belgeler ve davacı şirketin ticari defter kayıt ve belgeleri ile müflis şirketin ticari defter kayıtlarına göre davacı şirketin müflis şirketten cari hesap / açık hesap ilişkisi kapsamında faturalara mahsuben önden ve fazladan yapılan ödemeler nedeniyle 13/06/2019 iflas tarihi itibariyle 908.098,64 TL alacaklı olduğu, bu miktarın davacı alacağı olarak 4. sıraya kabulünün gerektiği, dosya kapsamına göre bu alacak ile ilgili olarak müflisin temerrüde düşürülmediği ve müflis aleyhine herhangi bir yasal takip başlatılmadığı anlaşıldığından asıl alacak ile birlikte kaydı gereken feri bir alacak ise bulunmadığı değerlendirilmiş olup, zira davacının da tutar belirimek ve dayanaklarını sunmak suretiyle kaydını talep ettiği somut bir feri alacak bulunmadığı” şeklinde görüş bildirmiştir.
Muhasebesel olarak tespiti yaptırılan alacak miktarı ile ilgili müflis şirket yetkilisinin tam olarak ikrar beyanı var ise de talebin niteliği gereği bu beyanın hukuken bağlayıcı özelliği bulunmadığından dolayı genel hükümler çerçevesinde kayıt kabul davasına konu alacağın ispatlanması zorunludur.
Davacının alacak talebine esas olan miktarlar ile ilgili müflis şirketin 4 adet 103.745,18 TL tutarında ödeme ve 43 adet toplamda 296.554,49 TL tutarında iade faturası alacağına ise 30 adet toplamda 902.201,03 TL tutarında alış faturasını defterlere kaydettiği, müflis şirkete yapılan ödemeler toplamı, yine kesilen karşılık faturalar toplamı dikkate alındığında bu miktarlardan müflis şirkete kesilen faturalar toplamı mahsup olunduğunda müflis şirketin borcunun 908.098,64 TL tutarında olduğu, dayanak faturalarla iade faturalarını bu noktada davacı yanın ticari defter ve kayıt belge içerikleri ile tam olarak örtüştüğü anlaşılmaktadır. Esasen ödemeler, davacı şirket tarafından finansal ödeme yöntemlerine uygun olarak banka aracılığıyla ödenmiş olup toplam ödeme tutarları 1.410.000,00 TL olarak yapılmıştır. Bu ödeme miktarları davacı şirketin defter ve kayıtlarında müflis şirketi borçlandıracak şekilde kayıt edilmiştir. Davacının dayandığı ödeme belgeleri ile davalı müflis şirkete kesilen faturalar ve banka kanalı ile yapılan ödemeler dikkate alındığında ve gerekli mahsup yapıldığında bilirkişi raporunda saptanan ve kayıt kabul davasına konu olan 908.098,64 TL miktar tespit edilmiştir. Bu miktar iflas tarihi itibariyle ve adı geçen dayanak belgeler dikkate alındığında davalının davacıya karşı olan borç miktarını göstermektedir.
Bir başka deyişle davacının kayıt kabul davasına konu olan alacak miktarına esas olan faturalar, banka kanalı ile yapılan ödeme miktarları birbirleriyle uyum içinde olup kayıt kabul davasına konu olan miktarın fiktif bir alacak olmadığı anlaşılmaktadır. Daha önemlisi banka kayıtlarında ödemelerin yapılış amacı “avans” açıklaması verilerek yapılmıştır. Bu takdirde davacı kayıt kabul davasına konu miktarları avans olarak ödediğini dahi kayden ispatlamıştır. Bu noktada davacı aleyhine ve davalı lehine ise herhangi bir muhasebesel kaydı mevcut değildir.
Kaldı ki Yargıtay uygulamasında benimsendiği üzere “HMK. 219. maddesine (HUMK. 326) göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari deferlerine de dayandığı, eş söyleyişle, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da uyuşmazlığa özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar HMK. 219. ve ardından gelen maddelerindeki konuya ilişkin genel düzenlemelere tabibir. Somut uyuşmazlık yönünden bakıldığında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararlarında da açıklandığı üzere “HMK. 220. maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki HMK. 220. (HUMK. 330, 331, 332 ) maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Eş söyleyişle, belirtilen bu durumda ticari defterlerde HMK. 219. ve sonraki maddeleri anlamında “belge” niteliğindedir. Ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen HMK 220-222 maddesi değerlendirildiğinde ve aynı kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla kesin delil olduğu öngörülmüştür”.
“Dava, 01/10/2011 tarihinden sonra açılmış olup, HMK’nın “ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesinin uygulanması gerekmektedir. Zira, 6103 sayılı Kanun’un 13. maddesi, 6335 sayılı Kanun’un 47. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 6102 sayılı TTK’nın 4/2. maddesinde, ticari davalarda da deliller ile bunların sunulmasının 1086 sayılı HUMK hükümlerine tabi alacağına ilişkin hükümde yer alan atıf, HMK’nın 447/2. maddesi uyarınca HMK’na yapılmış sayılır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.03.2012 tarih ve 2011/11-862 Esas, 2012/51 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 6100 sayılı HMK’nın 219. (1086 sayılı HUMK’nın 326.) maddesine göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, diğer anlatımla, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da, uyuşmazlığa 6100 sayılı HMK’nın 222/5. (6762 sayılı TTK’nın 83/2.) maddesindeki özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar, HMK’nın m. 220 (HUMK’nın 330.) maddesindeki genel düzenlemelere tabidir. HMK’nın 220. (HUMK’nın 332.) maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki; HMK’nın 220. (HUMK’nın 332.) maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Diğer anlatımla, belirtilen bu durumda ticari defterler de, HMK m. 220. madde (HUMK’nın 330 ve sonraki maddeleri) anlamında “vesika” niteliğindedir. Öte yandan, ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 82.) maddesindeki hüküm, “I Kati delil” şeklindeki kenar başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde ve aynı Kanun’un 1474. maddesi uyarınca kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde; ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin (maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla), kesin delil niteliğinde bulunduğunu öngörmektedir.
Somut olayda, müflis davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının iflas masası tarafından sunulduğu, ticari defter ve dayanakların tam olarak incelendiği, yukarıda açıklandığı üzere sonuç itibariyle tarafları tacir olan ticari işten dolayı ortaya çıkan uyuşmazlıkta müflis şirketin ticari defter ve kayıtlarının müflis şirket aleyhine ve davacı lehine olduğu, en önemlisi bu kayıtların dayanak belgelerin dahi tam ve açık olarak mevcut olduğu, buna göre ticari defterlerin içeriğinin dahi bu noktada davacı lehine kesin delil olarak kabul olunması gerektiği Mahkememizce değerlendirilmiştir. Esasen somut olay yönünden mevcut hali açıklanan ticari defter ve kayıtların, davacı lehine delil teşkil etmeyeceği yönünde açık bir kanuni düzenleme ise yoktur.
Davacının ispat faaliyeti çerçevesinde üzerine düşen yükümlülüğü, Yargıtay HGK’nun emsal uygulamaları ve Yargıtay’ın özel daire kararlarındaki uygulamaları ile yerine getirdiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere HMK’nın ispat yükünü düzenleyen 190. maddesine göre ispat yükü; kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi gereğince de, kural olarak, herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da, ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir… Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa: 4, 64). Bu şartlarda müflis davalı şirketin ise ispat yükü üzerinde olmasa da karşı ispat faaliyet çerçevesinde vakıa ve delile dayanmadığı anlaşılmıştır.
Kaldı ki bilirkişinin hazırladığı rapor gerekçeli, açık ve denetime elverişli, uyuşmazlık konularını muhasebesel açıdan tek tek ele alan niteliktedir. Mahkememizce yapılan yargısal yorumlar dikkate alındığında bilirkişi raporuna itibar etmeye engel ve somutlaştırılmış bir itiraz ise yoktur.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının kabulüne, ….İflas Müdürlüğünün … iflas dosya numaralı iflas masasına kaydı talep olunan 908.098,64-TL alacağın, … Gıda Tarım ve Hayvancılık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden alacağı devir alan … adına ve davacı alacağı olarak …. İflas Müdürlüğünün … dosya numaralı iflas masasına 4.sıra alacak olarak kayıt ve kabulüne dair karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kabulüne,
2-….İflas Müdürlüğünün … iflas dosya numaralı iflas masasına kaydı talep olunan 908.098,64-TL alacağın, … Gıda Tarım ve Hayvancılık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden alacağı devir alan “…” adına ve davacı alacağı olarak …. İflas Müdürlüğünün … dosya numaralı iflas masasına 4.sıra alacak olarak kayıt ve kabulüne,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsup edilerek 21,40 TL bakiye ilam harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL peşin harç, 54,40 TL başvuru harcı gideri toplamı olan 108,80‬ TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından harcanan 106,10 TL tebligat ve posta masrafı ile 2.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.606,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda davalı vekilinin yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi.24/11/2022

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …