Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/546 E. 2023/486 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/546
KARAR NO : 2023/486

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
DAVA TARİHİ : 17/08/2021
KARAR TARİHİ : 01/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan sıra cetveline itiraz davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; … 3.İflas Müdürlüğü …iflas dosyasında müvekkili bankanın 1.923.272,26TL alacağının, müflis şirket yetkilisinin beyanı ve sunulan evrakların incelenmesi sonucunda işletilen faiz vs. kalemlerin denetlenmesi açısından 1.073.190,60TL’lik nakdi kısmının reddine dair verilen karar ve ödenme riski bulunan şimdilik (Banka sorumluluk payı arttığı takdirde, artan tutarları talep hakkımız saklı kalmak kaydıyla) 44.320,00 -TL’lik (21 adet çek yaprağı için) gayri nakdi alacağa ilişkin verilmemiş karar sebebi ile toplam alacağın tespiti ve kabulüyle, sıra cetveline kaydına ve 2. alacaklılar toplantısına katılma talepli kayıt kabul davası olduğunu, ancak … 3.İflas Müdürlüğünün “1.923.272,26TL alacağın, müflis şirket yetkilisinin beyanı ve sunulan evrakların incelenmesi sonucunda işletilen faiz vs kalemlerin denetlenmesi açısından 1.073.190,60TL’lik kısmının reddine 850.081,66TL alacağın kabulüne ve 4.sıraya alınmasına” kararı vermiş olduğunu, ancak 44.320,00 -TL (21 adet çek yaprağı için) gayri nakdi alacağımıza ilişkin bir karar verilmemiş olduğunu, davanın kabulüne, müvekkilinin alacağının 1.073.190,60TL’lik nakdi kısmının ve asıl alacağa ödeme yapılıncaya kadar işleyecek faizin tespit ve kabulüne, iflas müdürlüğünce karara bağlanmayan 44.320,00 -TL (21 adet çek yaprağı için) gayri nakdi kısmın alacak olarak kabulüne ve sıra cetveline kaydına,2.alacaklılar toplantısına katılmalarına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; iflas idaresinin söz konusu ret kararının yerinde olduğunu, bu nedenle işbu davaya cevap verme zarureti hasıl olmuş olduğunu, davacı banka alacağının 1.073.190,60TL’lik nakdi kısmının ve asıl alacağa ödeme yapılıncaya kadar işleyecek faizin kabulünü talep ettiği, iflasın açılmasından sonra işleyen faizler kural olarak sıra cetvelinde gösterilmeyeceği, rehinle temin edilmiş alacakların faizinin müstesna olduğunu, sıra cetveline iflas alacaklarının yazılacağını, iflastan sonra doğan alacaklar iflas masasından istenemeyeceği için sıra cetveline geçirilmeyeceğini, alacak miktarının hesaplanmasında İİK madde 195 ve 196 maddeleri dikkate alınarak hesaplama yapılması gerekmekte olduğunu, kayıt kabul davalarında basit yargılama usulü uygulanacağını, ispat yükünün ise davacı üzerinde olduğunu, alacaklının açmış olduğu kayıt kabul davasında alacağının varlığını ispat etmekle yükümlü olduğunu, davacı yanın işbu yargılama süresince belirtmiş olduğu miktarda alacaklı olduğunu ispat etmesi gerekmekte olduğunu, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı banka ile davalı olan taraflar arasında varlığı inkar olunmayan sözleşme çerçevesinde ve … 7. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasına dahi konu olan takip sonrasında somutlaştırılan delillere göre, davacının iflas tarihi itibari ile nakdi alacak miktarının ve gayrinakdi alacak miktarının ne olduğu, işlemesi gereken faiz ve diğer giderler dahi dikkate alındığında-yasal yani tarifeye dayalı icra vekalet ücreti hariç tutulacak ve ayrıca dahil edilecek şekilde seçenekli hesaplama yapılacaktır- yine iflas tarihi itibari ile Yargıtay’ın benimsediği uygulamaya göre ve dayanak sözleşme hükümleri de dikkate alındığında iflas tarihi itibariyle davacının alacaklı olup olmadığı, sonuç itibari ile iflas tarihi dikkate alındığında masaya kaydı gereken miktarın ne olduğu noktasında toplanmaktadır.
Davanın kayıt kabul davası olarak açıldığı, gelen cevabi yazılara göre kayıt kabul davasının süresi içinde açılmış olduğu, iflasın halihazırda iflas idaresi tarafından yürütülmekte olduğu tartışmasızdır.
Yargılama aşamasında davacı vekili nakdi alacak olarak 1.073.190,60 TL’nin, gayri nakdi alacak olarak ise 44.320,00 TL’nin kaydını talep ettiğini yeniden ve teyiden açıklamıştır.
Taraflar arasındaki dava, İİK m.235 ve devamından kaynaklanan, uygulamada kayıt kabul davası olarak nitelendirilen ve kanunda ise sıra cetveline itiraz olarak belirtilen, tahsili amaçlamayan, sadece iflas masasına kayıt yapılmasını amaçlayan bir davadır.
İİK m.235/f.1 hükmüne göre “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içerisinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar”.
Kayıt kabul aşamasında, iflas idaresince davacının talep ettiği miktar oranında alacaklı olduğunu ortaya koyan yeterli belge olmadığından alacağın reddedildiği açıktır.
Kayıt kabul davası bilindiği üzere alacağı kısmen veya tamamen red edilen alacaklı tarafından iflas idaresine karşı açılır. Davada husumet iflas masasına yöneltilmelidir. İflas masasının temsilcisi adi tasfiyede iflas idaresi, basit tasfiyede ise somut olayda olduğu gibi iflas dairesidir. İspat yükü kural olarak masaya yazdırılması gereken alacağı olduğunu iddia eden davacı alacaklı üzerindedir. Davacı alacağını genel hükümlere göre ispat etmek yükümlülüğü altındadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılması amacıyla mahkememiz tarafından atanan bankacı bilirkişi sunmuş olduğu 08/05/2022 tarihli raporunda “müflis kredi lehtarına kullanılan krediler, cari hesabın kat olunması, ihtarnamenin tebliği ve sözleşme hükümlerinin irdelenmesi sonucunda davalı müflis şirkete ihtarnamenin tebliğ tarihini tespit ettiğini, ayrıca sözleşmenin temerrüt hükmünü düzenleyen 4.2 M. (“T.C. Merkez Bankasına bildirilen en yüksek cari akdi oranı uygulanacağını kabul ve taahhüt eder ….) nazara alındığında, davacı bankadan mahkemece celbedilen emsal nitelikteki müşteri kredilerine fiilen uygulanan akdi faiz oranının %38 olduğu, buna göre %38 oranındaki akdi faizin GKS’nin temerrüdü düzenleyen m.4.2 uyarınca %50 fazlası mertebesinde %57 (38×1,50=) oranında temerrüt faizi belirlendiği, GKS’nin m. 4.2 hükmüne daha uygun düşen %57 temerrüt faiz oranına itibar edilmesinin yerinde olabileceği, bu durumda yukarıda tartışılarak tespit edilen %57 oranındaki temerrüt faizinin sözleşme serbestliği nazara alınarak sözleşmeye uygun oldukları düşünülebileceği, temerrüt tarihi (10.01.2019) ile iflas tarihi (08.03.2021) arasında yapılan toplam 59.257,98 TL’lık kısmı ödeme miktarı nazara alınarak TBK’nun m.100 hükmü uyarınca (yapılan ödemeler öncelikle faiz ve fer’ilerine mahsup edilmek kaydıyla) iflas tarihi itibariyle hesaplama yapıldığı, iflas tarihi (08.03.2021) itibariyle toplam 1.966.476,11 TL tutarında alacak hesaplandığı, müflis şirketin iflas tarihinden sonra olmak üzere toplam 123.237,59 TL ödeme/tahsilat yapıldığı, Mahkemece raporun benimsenmesi halinde; müflis şirketin iflas tarihi (08.03.2021) itibariyle tespit edilen toplam 1.071.549,58 TL nakdi alacağın iflas masasına 4.sıraya “ adi alacak “ statüsünde kayıt edilebileceği, belirtildiği gibi 33.780,00 TL’nın iflas masasına İİK’nun m.197. hükmü uyarınca şarta bağlı alacak olarak kaydı gerekebileceği, davacı banka ile dava dışı … A.Ş. arasında akdedilen ek kefalet protokolü ve gerekse de Bakanlar Kurulu Kararına atfen sanki hiç ödeme yapılmamış gibi olası ya da mevcut takiplere aynen devam edilebilineceği nazara alındığında, …’dan tazminat yoluyla tahsil edilen 78.392,72 TL’nın müflis şirketin kredi borcuna mahsup edilemeyeceği” şeklinde görüş bildirmiştir.
Rapora itiraz olunması üzerine, bilirkişinin kök raporu kendi içinde tutarlı olmakla aynı bilirkişiden bu aşamada ek rapor alınmasına dair talebin red olunmasına, gerek uyuşmazlık konuları ve gerekse davacı vekilinin 23/05/2022 tarihli beyan ve itiraz dilekçeleri de dikkate alınmak suretiyle yeni rapor alınmasına, bilirkişi …’in hazırlamış olduğu 08/05/2022 tarihli raporu ile kıyaslandığında aynı veya farklı bir sonuca ulaşılması halinde gerekçesinin dahi açıklanması için bilirkişi görevlendirilmesine, bu çerçevede bilirkişi incelemesi yapılmasına dair ara karar oluşturulmuştur.
Bunun üzerine Mahkememizce yeniden atanan diğer bankacı bilirkişi ise hazırlamış olduğu 05/08/2022 tarihli raporunda “temerrüt faizi, temerrüt tarihinin tespiti ile kat tarihi itibariyle davacı banka alacağının tespitine yönelik hesaplamaların yapıldığını, buna göre temerrüt tarihi itibari ile yukarıda tespiti yapılan 850.578.56 TL asıl alacağa temerrüt tarihinden iflas tarihine kadar yapılan tahsilatların mahsubu ile %25,56 temerrüt faiz oranından yapılan hesaplamaya göre davacı bankanın davalılardan takip tarihi itibarı ile toplam 1.287.842,59 TL alacaklı olduğu, davacı bankanın %57 oranındaki temerrüt faizi kabul edilmesi halinde ise yapılan hesaplamaya göre 104.102,00 TL olduğu, davacı banka ile davalı kredi lehtarı Müflis … Ltd. Şti. arasında genel kredi sözleşmesi akdedildiği, bahse konu sözleşme kapsamında muhtelif türden ticari kredi kullandırılmış olduğu, kullandırılan kredilere ait delil mahiyetindeki bilgi ve belgeler dosyada mevcut olduğundan, davacı bankanın davalı müflis şirketten tespit edilen alacaklarını iflas masasına kaydı bağlamında talep edebileceği, nakdi alacak olarak 1.287.842.59 TL olarak tespit ve hesaplandığı, iflas idaresi 850.081.66TL nakit alacağı kabul ettiğinden 437.760.93TL daha davacı nakit alacağının sıra cetveline kaydının yapılması gerektiği, 33.780,00 TL’nin iflas masasına İİK’nun m.197 hükmü uyarınca kaydının gerekebileceği, oluşan farkın bir önceki bilirkişi tarafından kat tarihindeki alacağın aynen kabul edilmesinden ve %57 temerrüt faizinin dayanağının sunulmamasına karşın hesaplama tablosundaki %57 temerrüt faizini dikkate almasından kaynaklandığı, iflas masasına İİK’nun m.197 hükmü uyarınca şartta bağlı alacak olarak kaydı gerekebileceği” şeklinde görüş bildirmiştir.
Bilirkişi …’ un 05/08/2022 tarihli raporunun 7.ve 9.sayfasındaki seçenekli rapor içeriği ve bu açıklamalara esas dayanaklar, özellikle bu rapora yönelik davacı vekilinin 12/08/2022 tarihli itiraz dilekçesinde yer alan itirazlar, yine davalı vekilinin 16/08/2022 tarihli dilekçesinde yer alan itirazlar karşısında, birinci bilirkişi …’ in seçenekli şekilde hesap yapmasını gerektirir durum olup olmadığı, bankacılık uygulamaları açısından bilirkişi …’ in kendi görüşünde ısrar etmesi durumunda ikinci bilirkişi…’ un hazırlamış olduğu 05/08/2022 tarihli rapordan ayrılma nedenini açıklaması, bu noktada birinci bilirkişi …’ in 08/05/2022 tarihli raporu dikkate alındığında %57 temerrüt faizinin dikkate alınması noktasında maddi hataya dayalı bir durum olup olmadığı hususlarını incelemesi amacıyla birinci bilirkişi …’ den ek rapor alınmasına dair ara karar oluşturulmuştur.
Akabinde ek raporunu sunan birinci bankacı bilirkişi emsal nitelikteki müşteri kredilerine fiilen uygulanan akdi faiz oranının %38 olduğunu, GKS 4.2 madde uyarınca %50 fazlasının ise %57 olduğunu, temerrüt tarihi ile iflas tarihi arasında 59.257,98 TL kısmi ödeme miktarının iflas tarihi gözetilerek mahsubunun gerçekleştirildiğini, hesap kat tarihi itibariyle …tarafından, talep edilen alacak 850.081,66 TL olarak açıklandığı halde bu miktarın ikinci bilirkişi tarafından 847.912,90 TL olarak dikkate alındığını, aradaki nakdi alacak miktarına ilişkin 2.168,76 TL farkın bu şekilde doğduğunu belirterek önceki görüşünü tekrar etmiş, çelişki anlaşılmıştır.
Öncelikle dava basit yargılama usulüne tabidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Basit yargılama usulüne tabi dava ve işler” başlıklı 316. maddesinin (g) bendi; “Diğer kanunlarda yer alan ve yazılı yargılama usulü dışındaki yargılama usullerinin uygulanacağı belirtilen dava ve işler” şeklindeki düzenleme ile hangi dava ve işlerin basit yargılama usulüne tabi olduğunu açıklamıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 317. maddesinin 3. fıkrası uyarınca basit yargılama usulünde dava ve cevap dilekçesi dışında cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi verilemez. Bu çerçevede taraflar dilekçeleriyle birlikte tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek, ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayacak bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadırlar (m. 318). Dilekçe sayısı, bu usulde görülecek işlerin basit olması ve kısa sürede karara bağlanmasını sağlamak amacıyla sınırlandırıldığından birer defa dilekçe vermek durumunda olan tarafların daha dikkatli davranmaları gerekmektedir. Basit yargılama usulünde iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı, yazılı yargılama usulünden farklı olarak dava açılmasıyla ve cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar (m. 319). Burada vurgulanması gereken husus özellikle 140. maddede “dilekçelerinde gösterdikleri” ibaresinin kullanılmış olmasıdır. HMK’nın 140. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere taraflar, delil olarak dayandıkları belgeleri dilekçelerine ekleyerek vermek ya da başka yerden getirilecekse bunu belirtmek zorundadırlar. Şayet taraflar, bu konuda yapmaları gereken işlemleri eksik bırakmışlarsa tahkikata başlamadan önce taraflara son kez kısa bir süre verilerek bu eksiklikleri tamamlamaları düşünülmüştür. Taraflar bu şanslarını da doğru kullanamazlarsa artık tahkikat mevcut delillerle yürütülecek ve tarafların o delile dayanmaktan vazgeçtikleri kabul edilecektir.(Yargıtay HGK 2022/9-24E. 2022/1787K.sayılı kararı) Bu nedenle davalı tarafın cevap dilekçesinde belirtilen ve yukarıda irdelenen hususlar dışında diğer itirazları, dilekçelerin verilmesi aşamasından sonra sunulmuş olduğundan, savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında kalmaktadır. Davalının cevap dilekçesinde yer almayan hususlar ve eklenmeyen deliller davalı lehine sonuç doğurabilecek nitelik taşımamaktadır.
Belirtmek gerekir ki ikinci bankacı bilirkişinin hazırlamış olduğu 05/08/2022 tarihli raporda hesap kat tarihi itibariyle talep edilen miktar, birinci bankacı bilirkişinin belirtmiş olduğu üzere 847.912,90 TL olarak dikkate alınmıştır. Oysaki kat tarihi itibariyle talep edilebilecek alacak 850.081,66TL’dir. Bu aradaki çelişki giderildiği takdirde iflas tarihi itibariyle talep edilebilecek nakdi alacaklar ile gayri nakdi alacak tutarının aynı olduğu esasen görülmektedir. Zaten bu çelişki giderilmeden önce dahi, nakdi alacak yönünden bankacı bilirkişinin iflas tarihi itibariyle kaydı gereken miktar 1.071.549,58 TL olarak, ikinci bankacı bilirkişi olarak aynı kaleme ilişkin olarak açıklamış olduğu 1.069.915,13 TL olarak hesaplanmıştır ki bu çelişki giderilmiştir. Zira aradaki küçük fark, 2.bankacı bilirkişinin kat ihtarıyla talep edilen 850.018,66 TL’yi dikkate alınmamasından kaynaklıdır. Zaten ilk bilirkişi raporunda, nakdi alacak miktarı ile ilgili ve kat ihtarı ile talep olunan 850.018,66 TL miktara itibar olunduğu halde davalının da bu yöne ilişkin bir itirazı yoktur. Bu miktar açısından böylelikle Yargıtay uygulaması gereği davacının lehine ve davalı aleyhine usuli kazanılmış hak oluştuğu değerlendirilmiştir.
Öte yandan davacı bankanın dayanmış olduğu banka kayıt ekstreleri dikkate alındığından banka açısından risk unsuru teşkil eden çek yaprağı sayısı 17 adet olup bu çeklerin bir kısmı karşılıksız çıkıp banka yükümlülük bedelleri talep edilmeyen, buna mukabil diğer kısmı ise takastan karşılıksız çıkıp yine banka yükümlülük bedelleri talep edilmeyen çeklerden ibarettir. Buna göre müflis davalı şirketin sözleşmesel açıdan 17 adet çek yaprağı bedeline ilişkin talep edebileceği toplam gayrinakdi çek taahhüt bedeli 33.780,00 TL’dir. Esasen gerek birinci bankacı bilirkişi gerekse ikinci bankacı bilirkişinin raporları birbirleriyle tam uyumlu olup dosya kapsamı ve sunulan kayıtlarla tam uyumludur.
Bu arada Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2021/5462 E. 2022/6896 K.sayılı uygulaması gereği, “bankanın temerrüt tarihindeki aynı nitelikteki kredilere uyguladığı faiz oranının belirlenip bu oran üzerinden sözleşme hükümlerine göre temerrüt oranı ve miktarının hesaplanmasının gerekmesi, Merkez Bankasına bildirilen faiz oranı bu orandan yüksek ise aynı nitelikteki kredilere uygulanan cari faiz oranının hesaplamalarda dikkate alınması gerektiği” gözetilerek yapılan denetimde bilirkişilerin bu çerçevede faiz oranını tespit ettikleri anlaşılmıştır. Bu nedenle yargılama aşamasında, temerrüt tarihi itibariyle uygulanmakta olan emsal krediler için geçerli en yüksek faiz oranları sunulmuş, sunulan bu belgeler çerçevesinde hesaplama yapılmış, bu nedenle orana ilişkin bilirkişilerin farklı tarihlerde düzenlemiş oldukları raporlara bu yönü itibariyle dahi itibar olunmuştur. Kaldı ki temerrüt gününden önceki aya ait akdi faiz oranı temerrüt tarihinde de uygulanmaktadır. Buna göre ise dava konusu kredi için bankanın temerrüt tarihindeki emsal kredilerde fiilen uygulanan en yüksek faiz oranı %38 olup bu miktarın %50 fazlası olan %57 oranının esas alınması gerektiği kabul olunmuştur.
Vurgulamak gerekir ki iflas tarihi öncesi ödendiği tartışmasız olan ve hesaplanan miktarın, iflas tarihi itibariyle toplanan rakamdan düşülmesinin gerekip gerekmediği, bu konuya ilişkin rapora itibar edilmesinin mümkün olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.
“İİK’nın 195. maddesine göre iflas masasına yazılacak alacakların iflas tarihi itibariyle hesaplanıp, belirlenmesi gerekir. İflasın açılması ile ipotekle temin edilen alacaklar hariç, diğer alacaklar muaccel hale gelir ve iflasın açıldığı tarihe kadar işleyen faizler ve takip masrafları da asıl alacağa eklenerek masaya yazılır. Asıl alacağa faiz işlemeye devam ederse de, bu ancak tasfiye bakiyesi kalırsa ayrıca ödenir. Kayıt kabul davalarında tahsile değil, alacağın iflas masasına kaydına karar verilmekle yetinilir. Alacağın ödenmesi ancak tasfiye sonunda masa mevcudunun sıra cetveline uygun biçimde dağıtımı aşamasında gerçekleşir ve alacakların tam olarak ödenip ödenmeyeceği ancak bu aşamada anlaşılabilir. Öte yandan, İİK’nın 195. madde hükmü uyarınca kayıt kabul davalarında iflas tarihi itibariyle doğan alacağın ve fer’ilerinin kaydı gerekir ise de, bu davalar genel hükümlere göre görülmesi gereken ve nihai alacak miktarının tespitini amaçlayan davalardan olduğu ve mahsup hususunun kayıt kabul aşamasında iflas idaresine bırakılmasının taraflar arasında çekişmeye yol açabileceği ve bu nedenle de usul ekonomisi gözetilerek, iflastan sonra dahi tahsil edilen tutarın masaya kaydı gereken alacaktan mahsubu ile bakiye alacağın masaya kaydı gerekir.” (Yargıtay 23. HD 2014/747E. 2014/4626K.sayılı ilamı) O halde iflas öncesi ödemenin öncelikle mahsubu zorunludur. Mahkememizce itibar olunan birinci bilirkişi raporu ve bu açıdan uyumlu diğer bilirkişi raporunda, TBK m.100 hükmüne uygun şekilde mahsup işlemleri gerçekleştirilmiştir.
Zaten uyuşmazlık konusu açısından birinci bilirkişi ile ikinci bilirkişinin hazırlamış olduğu raporlar birbirleriyle bu çerçevede uyumlu, inceleme konularını ele alan, gerekçeli ve denetime elverişli nitelik taşımaktadır.
Bu arada Mahkememizce atanan bilirkişi raporları, …’den tazminat yoluyla tahsil edilen bedellerin davacı alacağından mahsup edilmemesi yönündedir. Bilirkişinin atıf yaptığı BAM kararı çerçevesinde …’den sağlanan tazminat bedelinin kredi borcuna mahsup edilmediği, davacının iflas masasından elde edeceği payı zaten … A.Ş.’ye ödemekle yükümlü olduğu, bu nedenle … A.Ş.’den elde edilen bu tazminat bedelini iflas masasına kaydettirmeye yetkili bulunduğu açıklanmıştır. Öncelikle belirtmek gerekir ki bilirkişi raporunda da “banka kredi alacağının Hazineden tahsil edilip kapatıldığına dair bir tespit yapılmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki böyle bir ödeme yapılmış olsa bile, Bakanlar Kurulunun 14.07.2009 tarih ve 15197 sayılı olup 15.07.2009 tarihli 27289 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan kararının m.4 d.4 hükmü ve 29.03.2020 tarihli 2325 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararının (30.03.2020 tarihli 31084 sy Resmi Gazete) m.5 deki “Teminat sonrası takip süreçleri Kurum tarafından yapılan tazmin ödemesi dahil olmak üzere kredi alacağının tümü üzerinden kredi verenlerce yürütülür. Kurum tarafından yapılan tazmin ödemeleri, kredi verenlerce alacağın tümü üzerinden yürütülen takip işlemlerinde takibe konu alacak miktarını düşürmez” hükmü uyarınca kredi borçlusu, … tarafından yapılan ödemenin takip borcundan düşülmesini isteyemez”. (İstanbul BAM 14. HD 2019/617E. 2021/288K.sayılı ilamı) Bu nedenle bilirkişi raporlarında bu konuya ilişkin ayrıntılı gerekçeler bulunmasa dahi açıklanan gerekçeler karşısında bu yöne ilişkin görüşe itibar edilmiştir. Kaldı ki dilekçenin verilmesi aşamasında da davalının bu yöne yani …’den tazminat yoluyla tahsil olunan miktarın davalı şirketin kredi borcuna mahsup edilemeyeceği yönünde ileri sürmüş olduğu herhangi bir savunma dahi bulunmamaktadır. 6100 sayılı HMK m.141 hükmü uyarınca savunma aşamasında dayanılmayan vakıaların esas alınamayacağı değerlendirilmiştir.
Ayrıca davanın niteliği ve Yargıtay uygulaması karşısında, iflas tarihinden itibaren başlayarak masaya kaydı gerekecek miktarın faizi ile birlikte kayıt ve kabulü mümkün bulunmadığı gibi bu çerçevede davacının kayıt ve kabul davasına ilişkin dava dilekçesinde dava konusu ettiği nakdi alacağın asıl kısmına ödeme yapılıncaya kadar işleyecek faizin tespiti ve kabulü noktasındaki talebin kabulü de mümkün değildir. Elbetteki iflas tarihinden sonra işleyecek faiz için, iflas masasında kalan miktar olduğu takdirde bu faizin ödenmesi iflas aşamasında ayrıca mümkün olabilecektir. Bu nedenle buna ilişkin talep Yargıtay uygulaması da gözetilerek reddedilmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının kısmen kabulüne, davacının 1.071.549,58-TL nakdi alacak miktarının 4.sıraya alacak olarak, yine davacının 33.780,00-TL gayrinakdi çek taahhüt bedeli alacağının ise şarta bağlı alacak olarak, … 3. İflas Müdürlüğünün … iflas sayılı dosyasındaki iflas masasına -tahsilde tekerrür teşkil etmemek üzere- kayıt ve kabulüne, asıl alacağa ödeme yapılıncaya kadar işleyecek faizin tespit ve kabulüne dair talebin reddine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kısmen kabulüne,
Davacının 1.071.549,58-TL nakdi alacak miktarının 4.sıraya alacak olarak,
Yine davacının 33.780,00-TL gayrinakdi çek taahhüt bedeli alacağının ise şarta bağlı alacak olarak,
… 3. İflas Müdürlüğünün … iflas sayılı dosyasındaki iflas masasına -tahsilde tekerrür teşkil etmemek üzere- kayıt ve kabulüne,
Asıl alacağa ödeme yapılıncaya kadar işleyecek faizin tespit ve kabulüne dair talebin reddine,
Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsup edilerek 120,60 TL bakiye ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvuru harcı gideri toplamı olan 118,60‬ TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından harcanan 147,00 TL tebligat posta masrafı ile 5.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.147,00 TL yargılama giderinden davanın kabul nispetine göre (%98) 5.044,06‬TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Dava kısmen kabul edildiğinden ve davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Dava kısmen reddedildiğinden ve davalı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda davalı vekilinin yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi.01/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip