Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/516 E. 2023/126 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/516 Esas
KARAR NO : 2023/126

DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/08/2021
KARAR TARİHİ : 15/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından davalı firmadan 27.02.2015 tarihli ve Fatura No: … numaralı fatura ile satın alınan … plakalı, … Marka, … tipindeki, … Şase numaralı aracın 04.01.2021 tarihinde, öncesinde herhangi bir uyarı vermeksizin arızalandığı ve derhal çekici vasıtası ile …A.Ş. … Şubesi yetkili servisine götürüldüğü, yetkili servis tarafından 07/01/2021 tarihinde müvekkili firmaya aracın motorunun değişmesi gerektiği bilgisi verilerek 250.000,00 TL civarı bir maliyet talep edildiği, aracın yetkili serviste kaldığı sürede elde edilen teknik bulgular, bağlı kaldığı bilgisayar kayıtları ve ilgili tüm servis evraklarının talep edildiği, yetkili servis tarafından evrak tesliminden kaçınıldığı, avukatlarına sormadan herhangi bir evrak veremeyeceklerini belirttikleri, araç üzerinde yapılan işlemlere dair detaylı iş emirleri ve faturaların istendiği, yetkili servisin bu belge ve bilgileri paylaşmaktan imtina ettiği, yapılan işlemlere dair davalılardan herhangi bir başkaca belge temin edilemediği, noter ihtarı gönderildiğini, ancak davalı tarafından henüz herhangi bir cevap verilmediği, henüz 50.000 km’de olan bir aracın bu denli ciddi bir arızayı öncesinde hiç bir ikaz uyarısı vermeden yapmış olmasının normal olarak değerlendirilemeyeceği ve kullanıcı hatası denilerek geçiştirilemeyeceği, bu model ve değerdeki bir aracın hiçbir bakımı yapılmasa dahi bu km de bu tarz bir arıza yapmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, imalat hatası bulunduğunu açıkça gösterdiği, mezkûr aracın tüm bakımlarının düzenli ve eksiksiz olarak yapıldığı, yapılan bakımlara dair fatura ve kayıtların mevcut olduğu, müvekkili tarafından yapılan araştırmalarda son yıllarda müvekkilinin aracında oluşan arıza gibi ciddi arıza şikâyetleri ile azımsanmayacak sayıda Range Rover sahipleri olduğu, motor aksamının bir aracın en önemli aksamı olduğu, piyasada çok ucuz araçların dahi ortalama 300.000 KM – 600.000 KM gibi ömürlerinin olmasına rağmen piyasadaki araçlardan kat be kat yüksek bir bedel ile satın alınan mezkûr aracın 50.000 KM de motorunun değişimini gerektirecek bir arızaya sahip olmasının açıkça üretim hatası olduğu, markanın ayıbı olduğu, İmal ve üretim hatasından kaynaklanan mezkûr arızanın gizli ayıp hükmünde olduğu konusunda tereddüt olmadığı, Müvekkilinin aracını tamir ettirerek kullanması gerektiğinden, delillerin kaybolmaması ve bu aşamada araçta oluşan arızanın kaynağı ve somut olayda imalat hatası bulunup bulunmadığına dair hususların tespiti amacıyla iş … 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.İş sayılı dosyası ile delil tespiti talepli dava açılarak uzman bilirkişiden rapor aldırıldığı, arıza nedeni ile oluşan tamir bedeli için şimdilik 100 TL, araçta değişen parça sebebiyle ve arızanın nüksetme riski vs. nedenler ile araçta oluşan değer kaybı için şimdilik 100 TL, arıza nedeni ile tamir süresi boyunca araçtan mahrum kalındığından araçtan mahrum kalma tazminatı olarak şimdilik 100 TL olmak üzere ; toplam 300 TL nin arıza tarihinden işleyecek ticari temerrüt faizi ile tespit dosyasında yer alan ve ihtarname gönderim masrafı, arabuluculuk vekâlet ücreti de dâhil tüm yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Cevap: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket … A.Ş. dava konusu aracın ithalatçısı ya da üreticisi olmadığı, satıcısı da olmadığından davanın müvekkili açısından husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, Müvekkili şirketin dava konusu aracın ithalatçısı ve Türkiye distribitörü olmadığı, dava konusu aracın satıcısı olmadığı ve dava konusu aracın üreticisi de olmadığı, yasa koyucu ilgili düzenlemelerde, ayıplı malın üreticisini, ayıplı malın satıcısını, ayıplı malın ithalatçısını sorumlu tuttuğu, ayıp iddiasına konu mal/araç kim tarafından üretilmiş/ithal edilmiş veya satılmış ise, bu zincire dahil olan kimse yönünden ayıplı mal sorumluluğu söz konusu olduğu, dolayısıyla dava konusu araç bakımından, müvekkili şirketin aracın ithalatçısı, satıcısı veyahut üreticisi olmaması sebebiyle huzurda görülen davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiği, davacı dava dilekçesinde her ne kadar sayın mahkemenizde görülen davaya … A.Ş mesnetsiz ve haksız olarak husumet gösterildiği, müvekkili … A.Ş dava konusu malın ithalatçısı, satıcısı veya üreticisi olmadığı gibi dava konusu araca servis hizmeti de vermediği, satış faturasının ibrazı ile de açıkça ortaya çıkacağı, bu sebep ile davacı tarafın ayıp iddialarının muhatabı olamayacağı ve huzurdaki davada müvekkiline husumet yöneltilemeyeceği, açıklanan sebep ile davanın esasına girilmeden husumet eksikliği sebebiyle müvekkili açısından davanın reddedilmesi gerektiği, müvekkili şirket … A.Ş.’nin dava konusu aracın ithalatçısı olduğunu davacı taraf ile sözleşmesel ilişki içinde olan ve satış bedelini tahsil eden taraf müvekkili şirket olmadığı, dolayısıyla satış bedelini tahsil etmeyen taraftan parasal taleplerin istenmesi doğru olmadığı, kaldı ki Türk Borçlar Kanunu’ndan doğan ayıplı mal sorumluluğu da ithalatçıya yöneltilemediği, TBK’nın ilgili maddelerinde de ithalatçı sorumluluğunun düzenlenmediği, davacın taleplerinin zaman aşımına uğradığı, her iki tarafı tacir olan taraflar arasında gerçekleştirilmiş araç alım-satımından kaynaklanmakta olduğu, bu yönüyle ticari bir satış işlem ve ilişkisi söz konusu olduğu, gerek yasal düzenlemeler ve gerekse garanti belgesi içeriği birlikte değerlendirildiğinde, huzurdaki ihtilafın iki yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, buna karşın dava konusu aracın 01.03.2015 tarihinde satın ve teslim alındığı, ancak huzurdaki dava iki yıllık zamanaşımı süresinin dolmasının ardından 4 yıl geçtikten sonra ikame edildiği, somut olay açısından da derdest dava zamanaşımı süresi sona erdikten sonra, aracın teslim alındığı tarihten itibaren 6 yıl sonra ikame edildiği, dava konusu talepler yönünden uygulanacak olan 2 yıllık zamanaşımı süresinin sona ermesi ve emsal nitelikteki Yargıtay kararı birlikte değerlendirildiğinde; davanın esasına girilmeden zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, davacının yasanın öngördüğü ayıp ihbar ve muayene yükümlülüklerine uygun davranmadığını ve bu nedenle ayıp iddiasına dayalı dava hakkını kaybettiğini, söz konusu yasal düzenlemeler ve yargısal uygulamalar ışığında somut olaya bakılacak olursa, işbu dava mal teslim alındıktan 6 yıl kadar bir sürenin geçmesinin akabinde açıldığı, davacı tarafın basiretli bir tacir gibi davranmadığı, bu bağlamda davaccı şirketin yasada öngörülmüş 2 ve 8 günlük gözden geçirme ve ayıp bildirimi yükümlülüklerine uygun davrandığı, huzurdaki davanın tamir bedeli talepli olması sebebiyle dava harcının araç tamir fatura bedeli üzerinden hesaplanarak yatırılması gerektiği, fatura bedeli belirli iken kısmi dava açılamayacağı izahtan varestedir. davacı tarafça eksik olarak yatırılan harcın tamamlanması gerektiği, dava konusu araçta üretim hatasından kaynaklanan herhangi bir ayıp bulunmamakta olduğu, davacının “ayıp” olarak nitelendirdiği hususlar kullanım hatasına ve/veya müşteri memnuniyetsizliğine dayandığı, huzurdaki dava konusu ihtilafın bu minvalde incelendiğinde, davacının, dava konusu araçtan yararlanmasını engelleyen veya güçleştiren herhangi bir kusur veya ayıp söz konusu olmadığı, davacı tarafın iddialarının kabulü anlamına gelmemek kaydıyla aracın mevcut durumuna ait kaza ve hasar durumunun araştırılması gerektiği, davacı tarafın dilekçesine dayanak gösterdiği delil tespit raporunun kabulünün mümkün olmadığı, HMK m.403 hükmü, delil tespiti işlemlerinin, belirli istisnai durumlar dışında mutlak surette karşı tarafa tebligat yapılmak suretiyle gerçekleştirilmesini öngördüğü, aracın garanti süresi dolmuş olduğundan, araçta ortaya çıkan arıza bedel karşılığında onarıldığı, dava konusu araçta üretimsel bir ayıp bulunmadığı, davacı tarafın tazminat taleplerinin uygun illiyet bağının bulunmamakta olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, araçta orijinal parçalarla yapılan onarım işleminin değer kaybı yaratmayacağı açık olup aksi yöndeki iddiaların kabulü mümkün olmadığı, dava dilekçesinde aracın motor değişikliği sonucunda değer kaybı olacağını belirtmiş ancak değer kaybına ilişkin herhangi bir gerekçe sunmadığı gibi gerekçeli bir bedel iddiası da bulunmadığı, üretici standartlarında orijinal parçalar ile yapılan onarım işleminin araçta değer kaybı yaratmayacağı, bu durum yargı kararlarına da yansıdığı, üretici standartlarında orijinal parçalar ile yapılan onarım işleminin de değer kaybı yaratmayacağı, hususları bir arada değerlenidirildiğinde davacı taleplerinin reddedilmesi gerektiği, emsal mahiyetteki yargı kararları ve raporlar uyarınca yetkili servis bünyesinde orijinal parçalar kullanılmak suretiyle gerçekleştirilen onarımlar veya motor değişimleri araçta herhangi bir değer kaybı meydana getirmemekte hatta ve hatta aracın kullanım ömrünü uzatmadığı, Bu haliyle onarımın araçta herhangi bir değer kaybına neden olmayacağı, davacı tarafın aktif husumet yokluğuna ilişkin itirazlarını tekrarla, davacının aracında oluştuğunu iddia ettiği değer kaybı ile müvekkilinin herhangi bir ilgisi bulunmadığı, diğer taraftan önemle beyan etmek gerektiği, davacı tarafın maddi zararını ispatlayacak hiçbir belgeyi de dosyaya sunmadığı, maddi tazminat ile değer kaybına ilişkin iddiaların nereden kaynaklandığının kalem kalem açıklanması gerektiği, servis geçmişinin ve iş emirlerinin talep edildiği halde müşteri ile paylaşılmadığının doğru olmadığı, talep halinde servis geçmişinin ve iş emirlerinin paylaşılması müvekkili şirketin inisiyatifinde olmadığı, söz konusu belgelerin müşteri ile paylaşılması satış sonrası hizmetler yönetmeliği kapsamında zorunlu olduğu, ayrıca söz konusu belgelerin paylaşılmaktan imtina edilmediği davacının araca ait iş emirlerinin, test sürüşü kontrol formlarına dava dilekçesinin ekinde yer vermesinden de anlaşılabileceği, davacının taleplerinin zamanaşımına uğramış olması nedeniyle davanın reddine, davanın yanlış husumet gösterilmiş olması sebebiyle esasa girmeden reddine, esas yönünden haksız ve mesnetsiz olan davanın reddine, yargılama giderleri ile yasal vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Araç satış faturası, araç bakımına dair belgeler, servis kayıtları, davalı şirket kayıtları, … 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin …D.İş …Karar sayılı dosyası, … A.Ş. servis kayıtları, arıza tespit işlemine dair tüm işlem dökümü, araç ruhsat kaydı celp edilmiş incelenmiştir.
Dava, ticari satış sözleşmesi uyarınca ayıba karşı sorumluluktan doğan araç tamir bedeli, değer kaybı ve mahrumiyet zararının tazmini istemine ilişkindir.
Davacı … Ltd. Şti., davalılardan … Tic. A.Ş.’den 27/02/2015 tarihinde davaya konu … plaka sayılı aracı satın almıştır. Bahse konu aracın 04/01/2021 tarihinde arızalandığı, çekici vasıtası ile yetkili servise götürüldüğü, yetkili servis tarafından yapılan inceleme sonucunda 07/01/2021 tarihinde davacıya aracın motorunun değişmesi gerektiği bildirilmiştir.
Davacı satın aldığı araçta meydana gelen arızanın imalat / üretim hatası olduğunu iddia ederken, davalılar ise zaman aşımı ve husumet ilişkin itirazlardan sonra araçta üretimden kaynaklı bir ayıbın bulunmadığını, kullanım hatasının olduğunu, aracın bakımlarının yeterli sayıda olmadığını, düzenli olarak bakım da yapılmadığını ve bir kısım bakımların yetkili servis dışında özel servislere yaptırıldığından zarardan sorumluluğunun bulunmadığını savunmaktadır.
Davanın esasına geçilmeden evvel, öncelikle davalıların zaman aşımı ve husumete yönelik itirazlarının incelenmesi, değerlendirilmesi ve karara bağlanması zorunludur.
Davalılardan … A.Ş., dava konusu aracın üreticisi, ithalatçısı ve satıcısı olmadığını bildirerek husumet itirazında bulunmuştur. Tarafların dilekçeleri ve müşterek beyanlarından … plaka sayılı aracın satıcısı davalı … Tic. A.Ş. olup, esasen araca ilişkin satış faturasından satıcının …A.Ş. olduğu anlaşılmaktadır. Davalılardan …A.Ş., ise dava konusu araçta olduğu üzere, … marka araçların ithalatçısıdır. …Grubuna ait ve davalı vekili tarafından dosyaya sunulan delillerde, … A.Ş., … ve … marka araçların ithalatını ve distribütörlüğünü yürütürken; davalılardan …A.Ş. ise … ve … marka araçların ithalatını ve distribütörlüğünü sürdürmektedir. Bu itibarla, davalılardan …A.Ş., dava konusu … plaka sayılı …marka aracın gerçekten de, üreticisi, satıcısı ve ithalatçısı olmadığından davacının ayıba karşı tekeffül hükümleri kapsamında bu davalıya karşı ayıptan kaynaklanan haklarını dava yoluyla ileri süremeyeceğinden, davalı …İthalat ve Dağıtım A.Ş. yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Zaman aşımı yönünden; taraflar ticari şirket / tüzel kişi tacir olup, olayın ticari satış sözleşmesi kapsamda ele alınması ve özellikle zaman aşımı hakkında 6102 sayılı TTK ve 6098 sayılı TBK hükümlerinin uygulanacağı muhakkaktır.
Yasal düzenlemeye bakıldığında:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun Ticari Satışı düzenleyen 23/1. maddesi “Bu maddedeki özel hükümler saklı kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde de Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanır.” Maddenin (c) bendinde “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Görüleceği üzere, anlan yasal düzenlemede, ticari satışlarda malın ayıplı olması halinde ayıp ihbar yükümlülüğüne ilişkin süreler hakkında açık hüküm bulunduğu halde, ayıplı mal sebebiyle açılacak davalarda uygulanacak zaman aşımı süresine yönelik ayrık ve somut bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, aynı maddenin 1. fıkrasında bu durum çözüme kavuşturulmuş, açıkça tacirler arasındaki satış (ve mal değişimlerinde) Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesine ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. O halde, ticari satış sözleşmelerinden kaynaklanan ve ayıplı mal sebebiyle açılacak davalarda, zaman aşımı süresi ve zaman aşımının dolup dolmadığının tespiti 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tayin edilecektir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Satış Sözleşmelerinde Zaman Aşımını düzenleyen 231.maddesi “Satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz. Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bahse konu yasal düzenleme uyarınca, davalının zaman aşımı savunmasının ele alınması zorunludur.
Bu itibarla, dava konusu … plaka sayılı aracın tarafların müşterek beyanlarından, dosya içerisinde bulunan ve davacı vekili tarafından delil olarak ibraz edilen araç satış faturasından 27/02/2015 tarihinde davacı tarafından satın alındığı, bu hususun çekişmesiz olduğu, aracın ruhsat kaydından ilk tescil tarihinin 02/03/2015 tarihi olduğunun tespit edildiği, dava dilekçesinden ve servis kayıt formlarından araçtaki arızanın 04/01/2021 tarihinde meydana geldiği, eldeki davanın 02/08/2021 tarihinde açıldığı, dolayısıyla dava konusu aracın 27/02/2015 tarihinde satış işlemi yapılarak davacıya teslim edildiği nazara alındığında, anılan yasal düzenlemedeki gibi “satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile” aracın devrinden başlayarak iki (2) yıllık zaman aşımı süresinin 02/08/2021 dava tarihinden çok öncesinde dolduğu, aracın davacıya satılarak devredilmesinden itibaren iki yıllık zaman aşımı süresinin dava tarihinden önce dolduğundan ayıba karşı sorumluluğun ayıp daha sonra ortaya çıksa bile davalılara karşı artık ileri sürülemeyeceği, davalıların yasal süre içinde sundukları cevap dilekçesinde zaman aşımı defiini usulüne uygun olarak ileri sürmeleri karşısında, eldeki davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, ayıptan doğacak sorumlulukla ilgili olarak davalılar daha uzun bir süre ile bu sorumluluğu üstlenmemiştir. Öte yandan; iki yıllık zaman aşımı süresinin uygulanmayacağı hal ile ilgili olarak, davalıların, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu olduğu, davacı tarafından ispat da edilememiştir (hatta bu hususta ileri sürülen vakıa dahi yoktur).
Ayıptan kaynaklanan sorumluluğa ilişkin eldeki davada, davanın açıldığı tarih itibariyle iki yılık zaman aşımı süresi dolmakla, davalılar … A.Ş. ile… A.Ş.’nin zaman aşımı defi yerinde görülerek, davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Yargı uygulamasına ilişkin emsal bir karara bakıldığında:
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ 2020/4425 ESAS, 2021/6705 KARAR sayılı ilamında:
“…Davacı … Şti. ile Davalılar … A.Ş… incelendiğinde;
Bölge adliye mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, TBK 231. maddesine göre ayıptan doğan hakların kullanılması daha uzun süre üstlenilmemişse satılanın devrinden itibaren 2 yıl içinde zaman aşımına uğrayacağı, davacının satın aldığı tarih ile dava açtığı tarih arasında 2 yıllık sürenin geçtiği, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile satılanın alıcıya devrinden başlayarak 2 yıl geçmekle dava zaman aşımı süresi dolacağı, TBK 231/son maddesi gereğince satıcının ağır kusurlu olduğu ispatlanmadığı gerekçesiyle davalıların istinaf taleplerinin kabulü ile kararın kaldırılarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA” (Bkz. İSTANBUL BAM. 19. HD. 2018/1291 E. 2019/2471 K..)…”
İSTANBUL BAM 14. HUKUK DAİRESİ 2022/688 Esas 2022/7311 Karar sayılı ilamında:
“…Davacı …A.Ş. ile davalılar… A.Ş. Ve …Ticaret A.Ş. ..incelendiğinde;
Somut olayda davanın açılış tarihinin 11.09.2020 olduğundan; aracın tesliminin satın alma tarihi olan 09.06.2016 tarihinde yapıldığının kabulü ile davanın açılış tarihine dek iki yıllık zamanaşımı süresi geçmiş olduğundan ve ilk derece mahkemesince garanti süresinin iki yıl olduğunun belirtildiği, tarafların buna karşı koymadıkları, davalı satıcının daha uzun bir süreyle garanti verdiği iddia ve ispat edilmediğinden, ilk derece mahkemesince isabetli şekilde satım sözleşmesinin tarafı olan davalı …’ya karşı açılan davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmiştir …”
Yapılan açıklamalar ve emsal Yargıtay ilamı karşısında; davacı satın aldığı araçta imalat / üretim hatası bulunduğunu ileri sürerek aracın arızalanması sebebiyle ayıptan kaynaklanan özellikle tamir bedeli, değer kaybı ve araç mahrumiyet zararı için eldeki davayı ikame etmiş ise de; davalılardan … A.Ş.’nin dava konusu … marka araçlar yönünden ithalatçı olmaması, ayrıca aracın üreticisi ve satıcısı da olmadığından bu davalı yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalılar …A.Ş. ile …. A.Ş. yönünden davalı satıcıların daha uzun bir süre ile ayıptan doğan sorumluluğu üstlendiklerine ilişkin dosya kapsamında herhangi bir belge ve delilin bulunmadığı, satılanın ayıplı olarak devrinde davalıların ağır kusurlu olduklarının davacı tarafından ispat da edilemediği, esasen bu hususların davacı tarafından vakıa olarak ileri dahi sürülmediği, 6102 sayılı TTK 23/1. maddesinin atfı ve 6098 sayılı TBK 231.maddesi uyarınca satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zaman aşımına uğrayacağı, dava konusu aracın davacıya satış ve devir tarihi (2015) ile davanın açıldığı tarih (2021) nazara alındığında iki yıllık zaman aşımı süresinin dolduğundan davalılar …A.Ş. ile … A.Ş. Yönünden davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davacının davalı … A.Ş. yönünden davasının pasif husumet yokluğundan usulden REDDİNE,
2-Davacının davalı … A.Ş. ile …Ticaret A.Ş. yönünden davasının zaman aşımı nedeniyle REDDİNE,
3-Alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 120,60 TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı … A.Ş. yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri (300,00 TL) üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ nin 3/2., 7/2 ve 13/1. maddesi uyarınca ret sebebi farklı davalı lehine ayrıca vekalet ücreti verilmesi koşulu ile belirlenen 48,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … A.Ş.’ye VERİLMESİNE,
6-Davalılar … A.Ş. ile …Ticaret A.Ş. yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiklerinden reddedilen dava değeri (300,00 TL) üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ nin 3/2. ve 13/2. maddesi uyarınca ret sebebi farklı davalılar lehine ayrıca vekalet ücreti verilmesi ve hükmedilecek vekalet ücretinin reddedilen dava miktarını geçmemek koşulu ile belirlenen 300,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar … A.Ş. ile …Ticaret A.Ş.’ye VERİLMESİNE,
7-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.360,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin davacıdan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
8-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin ve davalılar vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 15/02/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır