Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/503 E. 2022/61 K. 02.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/503 Esas
KARAR NO : 2022/61

DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/07/2021
KARAR TARİHİ : 02/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … A.Ş tarafından müvekkilinin cirosu olduğu iddiasıyla … Şti. aleyhine … 9.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığını, icra dosyasından müvekkiline gönderilen ödeme emri muhtara yapıldığını, müvekkilinin itiraz süresi içinde haberi olmadığını, taraflarından … 10.İcra Hukuk Mahkemesi … Esas sayılı dosyası ile gecikmiş itirazda bulunarak borca tebligata ve imzaya itiraz ettiklerini, müvekkilinin araçlarına ve banka hesaplarına … 9. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından haciz konulması üzerine dosya alacağı müvekkili tarafından ihtirazi kayıtlı icra dosyasından davalı taraf kötü niyetli olarak ve müvekkili şirketi ödemeye mecbur bırakmak maksadıyla mal varlığına haciz koydurduğunu, konulan bu haciz müvekkili şirketin tüm işlerini olumsuz etkileyeceğinden ötürü davalı tarafa borcu yokken davaya konu miktarı haciz tehdidi altında ihtirazı kayıtla ödemek zorunda kaldığını, müvekkili tarafından icra dosyasına yatırılan paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde … 10. İcra Hukuk Mahkemesi … Esas sayılı dosyasından ihtiyati tedbir kararı istenmiş mahkemece 25.10.2019 tarih ve …sayılı karar ile icra takibinin durdurulmasına ve icraya yatan paranın alacaklıya ödenmemesine ilişkin ihtiyati tedbir kararı verildiğini ancak tedbir kararı icra dosyasına gelmeden davalı alacaklı taraf parayı icra dosyasından çektiğini, davalının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun işlemleri sebebiyle müvekkili şirketin itibarının sarsıldığını ve maddi anlamda zarar gördüğünü, … 10.İcra Hukuk Mahkemesi … Esas sayılı dosyasından yapılan yargılama neticesinde dosyasından aldırılan 10.06.2021 tarihli bilirkişi raporunda “takibe dayanak olan çeklerdeki birinci ciranta imzasının müvekkilim…Ltd. Şti.’nin şirket yetkilisi …’ye ait olmadığı kanaatine varılmıştır.” Ancak mahkeme usulsüz tebligat ve gecikmiş itiraz taleplerini kabul etmediğini, imzaya ve borca itiraz davasının süresinde açılmadığı gerekçesiyle 06.07.2021tarihinde reddettiğini, söz konusu İcra Hukuk Mahkemesi kararının istinaf edildiğini, İcra Hukuk Mahkemesinde açılan takibe ve borca itiraz davası her ne kadar süreden ötürü reddedilmiş olsa dahi takibe dayanak çeklerdeki imza müvekkili şirketin yetkilisi …’nin eli ürünü olmadığı açıkça tespit edildiğini, dolayısıyla müvekkilinin davalı tarafa borcu olmadığının sabit olduğunu, davalı …A.Ş’nin kötü niyetli olarak borca ve imzaya itiraz edilmesine ve bu konuda İcra Hukuk Mahkemesinde dava açılmasına rağmen icra işlemlerine devam ettiğini, müvekkili şirketin araçlarına banka hesapları üzerine haciz koyduğunu, dolayısıyla davalı tarafın açıkça kötü niyetle hareket ettiğini, bu sebeple %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine talep ettiklerini, dava konusu kambiyo senedinden kaynaklı asıl alacak ve tüm fer’ilerinden davalıya müvekkili şirketin borçlu olmadığı halde haciz tehdidi altında ödediği miktarın sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince de davalı tarafdan tazminini ve istirdadına ilişkin işbu davayı açma zarureti hasıl olduğunu beyanla istirdat davasının kabulü ile; müvekkilinin borçlu olmadığı halde ödemek zorunda kaldığı 185.000 TL’nin ödeme tarihi olan 24.10.2019 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalı taraftan istirdatına/tazminine, davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile söz konusu miktar olan 185.000 TL’nin % 20’si üzerinden kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; istirdat davasının süresi içerisinde ikame edilmediğini, İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesinde istirdat davasının “Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.
” kanun maddesinin açık olduğunu, borçlunun istirdat davasını ikame edebilmesi için borçlu olmadığını iddia ettiği parayı ödediği tarihten itibaren bir sene içinde açılması gerektiğini, ancak dilekçe ekinde yer alan İstanbul 9. İcra Müdürlüğü’nün 2019/31105 E. Sayılı dosyasına 24.10.2019 tarihinde yapılan ödeme ile istirdat davasının süresi içerisinde ikame edilmediğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2007/188 E. 2007/172 K. 28.03.2007 tarihli kararı uyarınca hak düşürücü sürenin durması ya da kesilmesi hususu da mümkün olmadığından dolayı esasa girmeden usulden davanın reddedilmesi gerektiğini, aksi halde usulsüz tebligat yapılması durumu bulunmadığından davanın esastan reddine karar verilmesini, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini ve yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini beyan etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 9. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı icra dosyası, … 10. İcra Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyası celp edilmiş incelenmiştir.
Dava, cebri icra baskısı altında ödenmek zorunda kalındığı iddia edilen paranın istirdadı istemine ilişkindir.
HMK’nın 114/1. maddesinde dava şartları tahdidi olarak sayıldıktan sonra anılan maddenin ikinci fıkrasında da “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmü ile diğer kanunlarda dava şartlarına ilişkin düzenlemelerin de dikkate alınması gerekliliğine vurgu yapılmıştır.
7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklene 5/A maddesinde ise “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmü uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülecek olan bazı davalarda, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması dava şartı hâline getirilmiştir.
HMK’nın 115. maddesi hükmü “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” şeklindedir.
Yine 7155 sayılı Yasa ile değişik 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi hukmü ise “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. ARABULUCUYA BAŞVURULMADAN DAVA AÇILDIĞININ ANLAŞILMASI HÂLİNDE HERHANGİ BİR İŞLEM YAPILMAKSIZIN DAVANIN, DAVA ŞARTI YOKLUĞU SEBEBİYLE USULDEN REDDİNE KARAR VERİLİR.” şeklinde olup madde ile arabulucuya başvuruyu dava şartı olarak kabul edilen davalarda, arabulucuya başvurmadan dava açılması hâlinde yapılacak işlem düzenlenmiştir.
Eldeki dava; konusu itibariyle bir miktar paranın ödenmesine yönelik olarak açılan istirdat / alacak davası olması ve her iki tarafın tacir sıfatının bulunması sebebiyle ticari dava olması birlikte değerlendirildiğinde; TTK 5/A ve 6325 sayılı HUAK 18/A maddesi hükümleri uyarınca bu davaların dava şartı arabuluculuk kapsamında olan davalardan olduğu, bu nedenle dava açılmadan evvel dava şartı zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulması gerektiği noktasında duraksama yoktur. Kaldı ki, somut olayda dava dilekçesinin neticei talep kısmında, ödemek zorunda kalınan 185.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren faiziyle birlikte istirdadı istenilmiştir. Bu bağlamda, ayrıca bir menfi tespit talebi bulunmayıp doğrudan bir miktar paranın istirdadına dair hüküm kurulması istenildiğinden eldeki dava arabuluculuk dava şartına tabidir. (İSTANBUL BAM 16. HD. 2021/1446 E., 2021/1513 K.)
Ne var ki, davacı tarafından dava açılmadan evvel arabuluculuk yoluna başvurulmamıştır.
Bu durum üzerine Mahkememizce 19/01/2022 tarihli 1. celsede esasa ilişkin hiçbir işlem yapılmaksızın, öncelikle duruşmaya iştirak eden davacı vekiline işbu dava açılmadan önce arabuluculuk yoluna başvuru yapılıp yapılmadığı yönünde soru yöneltilmiş, duruşmaya katılan vekil yetki belgesi ile duruşmaya katıldığını ifade ederek yazılı beyanda bulunmak istediğini beyan etmiştir. Mahkememizce, bu beyan üzerine yine esasa ilişkin hiçbir işlem yapılmadan 6325 sayılı Kanunun 18/A maddsi hükmü uyarınca arabuluculuk son oturum tutanak aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış örneğinin dosyaya ibrazı için 1 haftalık kesin süre verilmiş, aksi halde yasal sonuçları hatırlatılarak davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verileceği ihtar edilmiştir.
Bahsi geçen celsede detaylı şekilde durum ifade edilmesine rağmen davacı veya vekili tarafından yasal bir (1) haftalık kesin süre içinde arabuluculuk tutanağı dosyaya sunulmamıştır. Böylelikle, eldeki dava açılmadan evvel dava şartı arabuluculuk yoluna başvurulmadığı sübuta ermiştir.
Ancak, davacı vekili 02/02/2022 tarihli 2. celsede bu sefer; ilk celseden sonra mahkeme ara kararı uyarınca bu yola başvurulduğunu beyanla davaya devam edilmesini talep etmiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, Mahkememizce ilk celse davacıya veya vekiline arabuluculuk yoluna başvuru yapılması noktasında verilen bir süre bulunmamaktadır. Aksine, tekraren ifade etmek gerekirse 6325 sayılı Kanunun 18/A maddesi hükmü uyarınca arabuluculuk son oturum tutanak aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış örneğinin dosyaya ibraz edilmesi emredilmiştir. (Bakınız. Mahkememizin 19/01/2022 tarihli 1. celse 1. nolu ara kararı). Dolayısıyla davacı vekilinin bu beyanına duruşma / zabtı tutanağı karşısında itibar edilmesi mümkün değildir.
Öte yandan, 6325 sayılı Kanunun 18/A maddesi hükmü uyarınca zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulmasına ilişkin dava şartı; sonradan tamamlanabilen bir dava şartı değildir. Nitekim, Kanun Koyucu 6325 sayılı Kanunun 18/A maddesinde bu durumu “ARABULUCUYA BAŞVURULMADAN DAVA AÇILDIĞININ ANLAŞILMASI HÂLİNDE HERHANGİ BİR İŞLEM YAPILMAKSIZIN DAVANIN, DAVA ŞARTI YOKLUĞU SEBEBİYLE USULDEN REDDİNE KARAR VERİLİR” şeklinde kesin bir dille ve açıkça belirlemiştir.
Konuya ilişkin İstanbul BAM 15. Hukuk Dairesi 2021/3420 E., 2021/2379 Karar sayılı ilamında:
“…Somut olayda, davacı tarafından istirdat istemiyle açılan davanın, istirdat isteminin bir miktar para alacağına ilişkin olduğundan 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi gereğince dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğu, davanın 25/06/2020 tarihinde açıldığı, davacının istirdat davası yönünden zorunlu arabuluculuğa 02/09/2020 tarihinde başvurduğu ve son tutanağın 11/09/2020 tarihinde tutulduğu, dava açıldığı sırada henüz arabuluculuğa başvurulmamış olduğu anlaşılmakla, mahkemece davanın arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle TTK’nın 5/A ve HMK’nın 115/2.maddesi gereğince reddine karar verilmesi yerinde olmuştur.” şeklinde Mahkememizin kabulünü pekiştirmektedir.
O halde, eldeki davanın dava şartı arabuluculuk kapsamında olan davalardan olması ve zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulmadan doğrudan işbu dava açılması nedeniyle davanın 7155 Sayılı Kanun ile değişik 6102 Sayılı TTK’nun 5/A ve aynı sayılı yasa ile değişik 6325 Sayılı Kanunun 18/A maddesinin birinci fıkrası uyarınca arabulucuğa başvurulmasına ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davacının arabuluculuk yoluna başvurmaksızın doğrudan işbu davayı açmış olması karşısında TTK 5/A hükmüne atfen 6325 Sayılı Kanuna eklenen 18/A madde hükmü uyarınca davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 3.159,34 TL’nin mahsubu ile fazladan alınan 3.087,64 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ nin 7/2 ve 13/1. maddesi uyarınca belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.02/02/2022

Katip …
e-imza *

Hakim …
e-imza *