Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/455 E. 2023/255 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/455
KARAR NO : 2023/255

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
DAVA TARİHİ : 28/06/2021
KARAR TARİHİ : 23/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan sıra cetveline itiraz davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın … Şubesi (… ticari şubesine devredilen) ile davalı kredi lehtarı …LTD.ŞTİ. arasında genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, bahse konu sözleşmelere istinaden TL cinsi şirket kredi kartı, …, taksitli destek kredileri, işletme kredisi, … kredileri, … ile teminat mektubu kredisi kullandırıldığı, dava dışi gerçek ve tüzel kişilerin müteselsil kefaletleri ile 3.şahıslara ait 1.derecede 900.000,00 TL ile 2.derecede 1.200.000,00 TL bedelli 2 adet ipotek tesis edildiği, davalı şirketin maliki olduğu …, …,…, … ile … plakalı taşıtlar üzerinde rehin tesis edildiği, ilgili kredilerin sözleşme hükümlerine aykırı kullanılması nedeniyle kredi hesapları 21.11.2018 itibariyle kesilip … 6. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edildiği, işbu ihtarname ile nakdi kredi 2.918.679,34 TL nakit alacağın ödenmesi ile 223.495,00 USD ile 81.600,00 TL tutarındaki alacak bedelinin depo edilmesinin talep edildiği, … 9.lera Md. …E. sayılı dosyası ile 08.07.2019 itibariyle toplam 8.280.797,17 TL alacağın tahsili için ilamsız icra takibi açıldığı, ayrıca … 10.İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla 8.316.153,00 TL alacaktan dolayı takip açıldığı, müvekkil şirket kredi kartı İle KMH, tazmin olan mektubu ve DBS dolayı 4.639,00 TL alacaklı olduğu, müvekkili banka GKS’nin 10 m. göre bankaca tespit edilmiş en yüksek faizin %50 fazlası mertebesinde, en yüksek %32 oranındaki faizin %50 fazlası 048 (32×1,505) tekabül etmekte iken 40 oranında tem. faizi talep ettiği, iflas masasına (Gayrinakdi dahil) 4.641,327 TL alacağın kaydı için müracaat edildiği, iflas masası alacağın 2.536.964,00 TL’lık kısmı nakdi kısmı ile 70.947,00 TL gayrinakdi alacağı kabul ettiği ve bunun dışında kalan 2.033.416,00 TL’lık kısmını reddettiği belirtilerek, reddedilen 2.033.416,00 TL’lik alacağın iflas masasına kaydının yapılmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davanın süresinde ikame edilip edilmediğinin tespitini; süresinde açılmamış ise İİK m. 235/1 uyarınca reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacı tarafın toplam 4.641.327,00-TL alacağı olduğu iddiası ile alacak kayıt talebinde bulunmuş olduğunu, davacının iddia ettiği alacağın 2.536.964,00-TL’lik kısmı kabul edilmiş, 2.033.416,00- TL’lik talep ise reddedilmiş olduğunu, iflas dairesince alacaklının talebinin gerek müflisin beyanı ve gerekse alacak yargılamayı gerektirdiğinden talep edilen alacağın bir kısmının reddine karar verilmiş olduğunu, davacı taraf alacak kaydı talebinin hiçbir gerekçe olmaksızın reddedildiğini ileri sürmüş olsa da bu iddia gerçeğe aykırı olup reddedilen kısma ilişkin gerekçe açıklanmış olduğunu, davacı taraf, hukuka aykırı bir şekilde ve fahiş oranda faiz talebinde bulunmuş olduğunu, hukuka aykırı olarak işletilen faiz dolayısıyla davacının alacak kaydı talebinin işbu faize ilişkin kısmı reddedilmiş olduğunu, davanın reddini, davacı tarafından talep edilen faiz talebinin reddine karar verilmesini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık taraflar arasında varlığı inkar olunmayan sözleşme çerçevesinde davacı tarafından davalıya tahsis edilmiş olan kredi karşısında dayanak sözleşme hükümleri ve iflas müdürlüğünün kısmi red kararı dikkate alındığında iflas tarihi itibariyle davacının iddia ettiği alacak nedeniyle kaç TL banka alacağının olduğu, bu alacak nedeniyle halihazırda kaydı gereken bir miktar olup olmadığı, fahiş oranda faiz talep edilip edilmediği, buna göre sonuç itibariyle iflas tarihi gözetildiğinde yapılan hesaplama sonucunda masa tarafından kabul edilen alacak hariç tutulduğunda masaya kaydı gereken alacak olup olmadığı, var ise ne olduğu noktasında toplanmaktadır.
Davanın kayıt kabul davası olarak açıldığı, gelen cevabi yazılara göre kayıt kabul davasının süresi içinde açılmış olduğu, iflasın halihazırda iflas dairesi tarafından resen yürütülmekte olduğu, Mahkememizce verilen iflas kararının şeklen kesinleştiği, masayı temsilen iflas dairesine gerekli tebligatın yapılarak taraf teşkilinin oluşturulduğu tartışmasızdır.
Dava dilekçesindeki talep ile dosya kapsamı arasında belirsizlik olması ihtimaline binaen beyanı sorulan davacı vekili 23/03/2023 tarihli duruşmada;
“1-2.033.416,00-TL ‘nin rüçhanlı alacak olarak masaya kaydı,
2-Daha önce iflas masasına 4.sırada kaydı yapılmış olan 2.536.964,00-TL’nin ise rüçhanlı alacak olarak masaya kaydı,
Bu suretle sonuç olarak 4.570.380,00-TL nakdi alacak kaleminin tamamının rüçhanlı olarak kaydının yapılmasını talep ediyorum.
3- Ayrıca dava dilekçemizin sonuç kısmında açıkladığımız asıl 2.548.647,00-TL asıl alacağa temerrüt faizi ve gider faizi işletilmesini talep ediyorum”
şeklinde sonuç beyanını açıklamıştır.
Bu beyana göre davacı vekilinin talebi masa tarafından hiçbir şekilde kısmen kaydı yapılmayan 2.033.416,00 TL alacak kalemin rüçhanlı alacak olarak kaydı, bunun dışında kalıp masaya kabul edilen ve rüçhanlı olarak kaydı yapılmayan kısmın ise rüçhanlı olarak kayıt olunması, ayrıca belirtilen miktarlar ise faiz işletilmesidir.
Davacı vekilinin bir alacak kalemi ile ilgili hem miktar hem sıraya yönelik itirazı karşısında Mahkememiz bu davayı görmekte görevli ve aynı zamanda iflas kararı veren Mahkemenin İstanbul ATM olması karşısında ise Mahkememiz yetkilidir.
Taraflar arasındaki dava, İİK. 235 ve devamından kaynaklanan, uygulamada kayıt kabul davası olarak nitelendirilen ve kanunda ise sıra cetveline itiraz olarak belirtilen, tahsili amaçlamayan, sadece iflas masasına kayıt yapılmasını amaçlayan bir davadır.
İİK m.235/f.1 hükmüne göre “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içerisinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar”.
Kayıt kabul aşamasında iflas dairesince davacının talep ettiği miktar oranında alacaklı olduğunu ortaya koyan yeterli belge olmadığından alacağın reddedildiği açıktır.
Kayıt kabul davası bilindiği üzere alacağı kısmen veya tamamen red edilen alacaklı tarafından iflas idaresine karşı açılır. Davada husumet iflas masasına yöneltilmelidir. İflas masasının temsilcisi adi tasfiyede iflas idaresi, basit tasfiyede ise somut olayda olduğu gibi iflas dairesidir. İspat yükü kural olarak masaya yazdırılması gereken alacağı olduğunu iddia eden davacı alacaklı üzerindedir. Davacı alacağını genel hükümlere göre ispat etmek yükümlülüğü altındadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılması amacıyla mahkememiz tarafından atanan bankacı bilirkişi sunmuş olduğu 19/05/2022 tarihli raporunda “davalı/kredi lehtarı- … Tic. Ltd.Şti. muhatabın gösterilen adresinde tevziat sırasında şirket yetkilisinin bulunmaması üzerine birlikte daimi çalışan tebligat almaya yetkili …’e 23.11.2018 – tarihinde tebliğ edildiği, noter tebligat parçasından anlaşıldığı, o halde, gerek sözleşme ile gerekse de yerleşik Yargıtay kararlarına göre, davacı bankanın defter ve kayıtları esas alınarak hesap ve değerlendirme yapılmak mümkün olabileceği, davacı bankanın, özellikle taksitli kredi/lerin taksit bedelleri ile … kredilerinin devre faizlerini davalı yanın ödememesi üzerine sözleşmeyi fesih edilip alacaklarını geri çağırmaya yetkili olduğu anlaşılmakla birlikte, keşide edilen hesap kat ihtarı ile davalıdan olan kredi alacaklarının muaccel hale gelmiş olduğu, davacı bankanın talep ettiği temerrüt oranları yönünden davacı banka ticari nitelikli krediler için %40 oranında ve diğer business card ve kredili mevduat hesabı için ise %33 oranında temerrüt faizi talep ettiği, arz edildiği üzere hem dava konusu kredilere ve hem de emsal nitelikteki kredilere fiilen uygulanan akdi faiz oranlarına göre hesaplanan temerrüt faiz oranları %46,50 ve %45,72 iken, davacı bankanın %40 oranında temerrüt faizi talep etmiş olduğu göz önüne alındığında, takdiri mahkemeye ait olmak üzere taleple bağlılık kuralı uyarınca %40 oranındaki temerrüt faizine itibar edilmesinin yerinde olacağı, … Ve Kredili Mevduat Hesabı Temerrüt Faiz Oranı Yönünden TCMB Tebliğleriyle deklere edilen kredi kartı akdi faiz oranı (Kat tarihi döneminde) %27 ve temerrüt faiz oranı ise %33 olduğu, bu durumda bahse konu kredilere %33 oranında temerrüt faizi uygulanacağı, o halde, tartışılıp değerlendirilen %40 ve %33 oranındaki temerrüt faizinin, bankaların faiz oranlarını kaynak maliyeti ve finansal piyasa koşulları içinde serbestçe tayin ve tespit etme yetkisi bulunduğu dikkate alındığında, tespit edilen temerrüt faiz oranının yerinde olduğu, o halde yeni TTK’nun 8.m. göre ticari kredilere güncel HGK içtihatları da gözetilerek serbestçe belirlenen akdi ve temerrüt faiz oranlarının uygulanabileceği, iflas idaresinin red kararına göre iflas idaresinin bila tarih ve …sıra kayıt no.lu kararı ile iflas idaresi müflis şirket yetkilisinin beyanı ve sunulan evrakların incelenmesi sonucunda, nakdi alacağının 2.536.964,00 TL’lık kısmının kabul edildiği, gayrinakdi çek taahhüt bedeli 70.947,00 TL şarta bağlı alacak olarak kabul edildiği, bunların dışında kalan nakdi alacağın 2.033.416,00 TL’lik kısmının yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle reddedildiği, davacı bankanın alacağından, davalı şirketin iflasına karar verildiği 02.10.2020 tarihinden sonra tahsil edildiği anlaşılan 88.416,89 TL alacak tutarı tenzil edildiğinde, davacı bankanın davalı müflis şirketin iflas masasına kaydı gereken tutarı (5.015.849,72 TL – 88.416,89 TL-) 4.927.432,83 TL olarak hesaplandığı, Mahkemece raporun benimsenmesi halinde; müflis şirketin iflas tarihi itibariyle (02.10.2020) tespit edilen nakdi kredi borcundan kaynaklanan 2.033.416,00TL nakdi alacağın 2020/11E.sayılı iflas masasına 4.sıraya “ adi alacak “ statüsünde kaydının yaptırılabileceği, bu durumda sadece 2.100.000,00 TL’lık ipotek bedeli nazara alındığında, bu bedel dahilinde daha önce 2.536.964,00 TL’nın rüçhanlı alacak olarak kaydı zaten yapılmış olduğu için, ilaveten kaydı yapılabilecek olan 2.033.416,00 TL’lık alacağın “ adi alacak” faslında kaydının yapılması gerektiği, müflis şirket lehine verilen (22) adet gayrinakdi çek yaprağı taahhüt bedelinden dolayı 48.950,00 TL alacak bedelinin İİK’nun 197 m. uyarınca şarta bağlı alacak olarak iflas masasına kaydının yaptırılabileceği, ancak zaten bu yönde fazlasıyla 70.947,00 TL’nin daha önce masaya kaydının yapılmış olduğu nazara alındığında, ilaveten kaydı yapılabilecek herhangi bir çek taahhüt bedeli alacağı bulunmadığı,10.02.2021 tarihinde iki kalem halinde 1.464.712,78 TL ile 263.399,19 TL olmak üzere toplam 1.728.111,97 TL tutarında tazminat ödemesi yaptığı, işte bu görüş kapsamında …’dan sağlanan tazminat bedeli kredi borcuna mahsup edilemediği, başka bir deyişle davacı iflas masasından elde edebileceği hasılatı/payı … A.Ş.’ne ödemekle aynı zamanda yükümlü olduğunun tartışmasız olduğu, hatta daha basit bir anlatımla … A.Ş.’den elde edilen işbu tazminat bedelini aynen diğer alacaklarla birlikte iflas masasına kaydettirmeye yetkili olduğu” şeklinde görüş bildirmiştir.
Davanın kayıt kabul davası olarak açıldığı, gelen cevabi yazılara göre kayıt kabul davasının süresi içinde açılmış olduğu, iflasın halihazırda iflas dairesi tarafından resen yürütülmekte olduğu, masayı temsilen iflas dairesine gerekli tebligatın yapılarak taraf teşkilinin oluşturulduğu dikkate alındığında, taraflar arasındaki uyuşmazlığın taraflar arasında varlığı inkar olunmayan sözleşme çerçevesinde davacı tarafından davalıya tahsis edilmiş olan kredi karşısında dayanak sözleşme hükümleri ve iflas müdürlüğünün kısmi red kararı dikkate alındığında iflas tarihi itibariyle davacının iddia ettiği alacak nedeniyle kaç TL banka alacağının olduğu, bu alacak nedeniyle halihazırda kaydı gereken bir miktar olup olmadığı, fahiş oranda faiz talep edilip edilmediği, buna göre sonuç itibariyle iflas tarihi gözetildiğinde yapılan hesaplama sonucunda masa tarafından kabul edilen alacak hariç tutulduğunda masaya kaydı gereken alacak olup olmadığı, özellikle yapılacak araştırmalar sonrasında birinci bilirkişi …’in 19/05/2022 tarihli kök rapor içeriği ve akabinde sunacağı ek raporu dikkate alındığında hesaplanan alacağın imtiyazlı/rüçhanlı alacak olup olmadığı, …’ in tespit etmiş olduğu miktardan farklı bir sonuca ulaşılıp ulaşılmadığı, bu noktada davalı vekilinin konkordato hukukuna ait itirazlarının mahkememizce yargısal yorum ile halledileceği dikkate alındığında bilirkişinin ihtarnameler, temerrüt faizleri, oranlarını dikkate aldığında iflas tarihi itibariyle davacının kaydını isteyebileceği miktarın ne olduğu hususlarında bilirkişi incelemesi yapılmasına dair ara karar oluşturulmuştur.
İkinci bilirkişi ise hazırlamış olduğu 26/07/202 tarihli raporunda “nakdi alacak olarak 4.944.084.09 TL olarak tespit ve hesaplandığı, ancak talep 4.570.380.00 TL olup iflas idaresi 2.536.964.00TL nakit alacağı kabul ettiğinden(4.570.380.00-2.536.964.00=) 2.033.416.00 TL daha davacı nakit alacağının sıra cetveline kaydının yapılması gerektiği, Mahkemece raporun benimsenmesi halinde; müflis şirketin iflas tarihi\itibariyle (02.10.2020) tespit edilen nakdi kredi borcundan kaynaklanan 2.033.416,00 TL nakdi alacağın … sayılı iflas masasına 4.sıraya “adi alacak “ statüsünde kaydının yaptırılabileceği, davacı her ne kadar imtiyazlı/rüçhanlı alacak olarak kaydını talep etmiş ise de, dosya içeriğinde 1. ve 2. derecede olmak üzere ipotek limiti toplamı 2.100.000,00 TL olduğu, bunun dışında mülkiyeti müflis şirkete ait olduğu sanılan…, …, …, … ile … plakalı 6 adet taşıt araçları üzerinde rehin tesis edilmiş olduğu her ne kadar anlaşılmakta ise de, bu araçların güncel rayiç değerlerine ilişkin bir ekspertiz değerleme raporu dosya içeriğinde bulunmadığı için, bu taşıt araçlarının rehin miktarı sıhhatli olarak belirlenemediği, 2.100.000,00 TL’lik ipotek bedeli nazara alındığında, bu
bedel dahilinde daha önce 2.536.964.00TL’nin rüçhanlı alacak olarak kaydı zaten yapılmış olduğu için, 2.033.416.00 TL nin içindeki 824.743.63 TL’lik taşıt kredilerinin riski imtiyazlı/rüçhanlı alacak olup mashup edildikten sonra,(2.033.416-824.743.63=1.208.672.37) 2.536.964.00+824.743.63=3.361.707.63 TL rüçhanlı alacak 1.208.672.37 TL “adi alacak” faslında toplamda (3.361.707.63+1.208.672.37=) 4.570.380.00 TL kaydının yapılması gerektiği, gayrinakdi çek taahhüt bedeli yönünden müflis şirket lehine verilen (22) adet gayrinakdi çek yaprağı taahhüt bedelinden dolayı 48.950.00TL alacak bedelinin İİK’nun 197 m. uyarınca şarta bağlı alacak olarak iflas masasına kaydının yaptırılabileceği, ancak zaten bu yönde fazlasıyla 70.947.00 TL’nın daha önce masaya kaydının yapılmış olduğu nazara alındığında, ilaveten kaydı yapılabilecek herhangi bir çek taahhüt bedeli alacağı bulunmadığı” şeklinde görüş bildirmiştir.
Esasen birinci bilirkişi … 31/10/2022 tarihli raporunda da bilirkişi …’un 26/07/2022 tarihli ikinci bir rapor alındığını, bu raporun Mahkemece ulaşılan tespitlerle aynı içerik taşıdığını, bir farkın bulunmadığını ifade etmiştir.
Yargıtay 23.HD nin 2011/1057 E.-2011/2451 K.sayılı kararındaki: “Davacının temyiz itirazlarına gelince; dava, kayıt kabul istemine ilişkindir. Taraflar arasında imzalanan “Taşıt Kredisi ve Rehin Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin 19’ncu maddesinde; “müşteri, özellikleri 21. maddede yazılı taşıtı/taşıtlarını gerek iş bu taşıt kredi sözleşmesinden gerekse Bankayla imzalamış olduğu başka sözleşmelerder ve/veya herhangi bir nedenden doğmuş/doğacak borçlarının teminatını teşkil etmek üzere rehnettiğini kabul ve taahhüt eder” hükmüne yer verilmesine rağmen rüçhanlı alacak miktarı hesaplanırken sözleşmenin anılan maddesinin tartışılmaması doğru olmadığı gibi, davacının rüçhanlı olarak masaya kaydını istediği 282.900,02 TL alacağının, Mahkemece, rüçhanlı olduğu kabul edilmeyen kısmının adi alacak olarak masaya kaydı gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi de doğru olmamıştır.” gerekçesi karşısında taraflar arasındaki sözleşme metnindeki taşıt rehnine dair tüm hükümlerin içeriğinin bankacı bilirkişi tarafından tartışılması, en önemlisi davacı vekilinin 09/11/2022 tarihli itiraz dilekçesi ve ekinde dizi pusulası yapılmış olan belge suretlerinin tek tek incelenmesi, bu çerçevede davacının iflas tarihi itibariyle rüçhanlı olarak kaydı gereken alacak miktarı olup olmadığının ele alınması, bilirkişilerin daha önce sunmuş oldukları kök raporları dikkate alındığında bu kök rapordaki sonuçtan farklı bir sonuca ulaşılması veya aynı sonuca ulaşılması halinde gerekçeli ve denetime elverişli şekilde açıklamalar yapılması, sonuç olarak mevcut irdelemelerden sonra iflas tarihi itibariyle kaydı gereken miktarın değişip değişmediği, ayrıca rüçhanlı olarak kaydı gerekip gerekmediği konularında rapor alınmasına dair ara karar oluşturulmuştur.
Bu defa birinci bilirkişi hazırlamış olduğu 17/01/2023 tarihli raporunda “böylece satışı yapılan rehinli taşıt aracı bedeli 3.196.000.00 TL ile diğer 4 adet rehinli taşıt aracının kasko değerleri 1.597.274,00 TL toplandığında, rehin miktarı 4.793.274,00TL baliğ olduğu, buna ipotek bedeki 2.100.000,00 TL dahil edildiğinde toplam rehin miktarı 8.492.274,00 TL’ye yükseldiği, davacının nakdi ve gayrinakdi alacak talebi toplamı ise 4.641.327,00 TL olduğu, o halde rehin miktarı talep edilen alacağı çok ve çok fazlasıyla karşılamakta olduğu, bu durumda davacının talep ettiği alacağın tamamı rüçhanlı/imtiyazlı alacak kategorisinde iflas masasına kaydının yaptırılabileceği, bu meyanda diğer bir tartışılabilecek hususun bu noktada … plakalı rehinli araç satışından elde edilen 3.196.000,00TL hasılatın (Net tutarı: 3.012.618.89 TL) iflas masasına ilaveten kaydı gereken 2.033.416,00 TL alacağı fazlasıyla kapsamakta olduğu dikkate alındığında, bu kez davacının ilaveten kaydı gereken alacağı kalıp kalmadığı tartışma konusu yaratabileceği, davacının yeni sunmuş olduğu ek deliller ışığında kök raporda bu kez revizyon yapılması gerektiği, Mahkemece raporun benimsenmesi halinde; müflis şirketin iflas tarihi itibariyle (02.10.2020) tespit edilen nakdi kredi barcundan kaynaklanan 2.033.416,00TL nakdi alacağın … sayılı ilas masasına “rüçhanlı/imtiyazlı” statüsünde kaydının yaptırılabileceği, müflis şirket lehine verilen (22) adet gayrinakdi çek yaprağı taahhüt bedelinden dolayı 48.950,00 TL alacak bedelinin İİK’nun 197 m. uyarınca şarta bağlı alacak olarak iflas masasına kaydının yaptırılabileceği, ancak zaten bu yönde fazlasıyla 70.947.00TL’nın daha önce masaya kaydının yapılmış olduğu nazara alındığında, ilaveten kaydı yapılabilecek herhangi bir çek taahhüt bedeli alacağı bulunmadığı, 02.10.2020’den sonra olmak üzere 10.02.2021 tarihinde 2 kalem halinde 1.464.712,78 TLile 263.399,19 TL olmak üzere toplam 1.728.111,97 TL tutarında tazminat ödemesi yaptığı, davacı banka, … A.Ş. ile yapılan ek kefalet protokolü kapsamında, tazmin edilen işbu bedelin davatı müflis şirketten tahsil edilmesinde sözleşmesel olarak yetkili ve sorumlu pozisyonunda bulunduğu, yani davacı banka tazmin edileri işbu bedel 41.728.111,97 TL) bakımından davanın konusu dışında kefiller aleyhinde başlatılan ilamsız takiplere ayrıen devam etme yükümlülüğü bulunduğu, bir başka deyişle davacı banka, … A.Ş. ile imzalanan ek kefalet protokolü (D bendinin 1.2 ve 4 fıkraları) ve Bakanlar Kurulu Kararları (…) kapsamında, davalı şirket ve/veya dava dışı kefillerden … ‘nun kefaleti kapsamında kullandırılan kredilerden doğan alacaklarını tahsil etmek için açılan icra takiplerine aynen devamı edilebileceğinin düşünüldüğü, çünkü, bahse konu ödemeler/tazminatlar davalı müflis şirket ve/veya dava dışı kefiller tarafından yapılmadığı, işte bu bakımdan gerek davacı banka ile dava dışı … A.Ş. arasında akdedilen ek kefalet protokolü ve gerekse de Bakanlar Kurulu Kararına atfen sanki hiç ödeme yapılmamış gibi olaşı ya da mevcut takiplere aynen devam edilebilineceği nazara alındığında, …’dan tazminat yoluyla tahsil edilen 1.726.111,97 TL’nın müflis şirketin kredi borcuna mahsup edilemeyeceği” şeklinde görüş bildirmiştir.
Söz konusu ek raporun alınmasından sonra ise bu defa ikinci bilirkişi bankacı … tarafından sunulan 05/02/2023 tarihli raporda “satışı yapılan rehinli taşıt aracı bedeli 3.196.000,00 TL ile diğer 4 adet rehinli taşıt aracının kasko
değerleri 1.597,274,00 TL toplandığında, rehin miktarı 4.793.274,00 TL baliğ olduğu, ipotek bedeli 2.100.000,00 TL dahil edildiğinde, toplam rehin miktarı 6.893.274,00 TL’ye yükselttiği, davacının nakdi ve gayrinakdi alacak talebi toplamı ise 4.541,327,00 TL olduğu, o halde rehin miktarı talep edilen alacağı çok ve çok fazlasıyla karşıladığı, bu durumda davacının talep ettiği alacağın tamamı rüçhanlı/imtiyazlı alacak olarak iflas masasına kaydının yaptırılabileceği, … plakalı rehinli araç satışından elde edilen 3.196.000,00 TL hasılatın (Net tutarı: 3.012.618,89 TL) iflas masasına ilaveten kaydı gereken 2.033.416,00 TL alacağı fazlasıyla kapsamakta olduğu dikkate alındığında, takdirin Mahkemeye ait olduğu” şeklinde görüş bildirmiştir.
Rapora itiraz davalı vekili cevap dilekçesinde konkordato talebinin görüldüğü aşamalarda taraflar arasındaki çekişme konusu alacak ile ilgili raporlara dayanmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki konkordato yargılamasının devam ettiği aşamada çekişmeli alacaklar hakkında düzenlenen rapor İİK m.302 hükmü çerçevesinde hazırlanmaktadır. Bu rapor ile ilgili Mahkemenin vereceği karar gerek doktrin gerek Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere tarafların lehine veya aleyhine maddi anlamda usuli kazanılmış bir hak doğurmaz. Çekişmeli alacaklar ile ilgili konkordato talebini gören mahkemenin bu konuda vermiş olduğu karar konkordato nisap oylamasına hangi alacaklının ne oranda katılacağı ile ilgilidir. Hal böyle olunca konkordato süreci içinde, davacının iddia etmiş olduğu alacağa itiraz dilekçesi sunulmuş olması ve bu çerçevede konkordato komiser heyetini raporunu sunmuş bulunması, ayrıca konkordato talebini gören Mahkemenin hangi oranda bu alacağın var olduğunu karara bağlaması somut dava açısından davalı lehine herhangi bir delil niteliği taşımamaktadır. O halde davalının bu yöne ilişkin savunması İİK m.302 hükmüne ve Yargıtay uygulamasına aykırıdır.
Davalı taraf cevap dilekçesinde fahiş oranda faiz talep olunduğu yönünde açıklama yapmış ise de her iki bilirkişinin sonuç itibariyle birbirleriyle uyumlu ek raporları ve faiz ile ilgili olmak üzere kök raporlarında yapmış oldukları incelemeler karşısında bu itirazın kabul edilebilir yönü bulunmamaktadır. Zira bilirkişiler davalı şirkete ihtarnamenin tebliğ olunduğu tarihe göre bir günlük süre ekleyerek temerrüt tarihini bulmuşlar, davacı bankanın ticari nitelikteki krediler için ve diğer business kart ile kredili mevduat hesabı için talep olunan temerrüt faizleriyle ilgili gerekli incelemeleri yapmışlardır. Bu incelemelerden anlaşılacağı üzere ticari nitelikteki krediler yönünden hem dava konusu kredi hem emsal nitelikteki krediler için fiilen uygulanan akdi faiz oranları daha yüksek olduğu halde davacı banka %40 oranında temerrüt faizi talep etmiştir. HMK m.26 hükmü uyarınca taleple bağlılık esas olduğundan bu orana itibar edilmelidir. …kart ve kredili mevduat hesabı ile ilgili temerrüt faiz oranları yönünden ise TCMB tebliğleri ile tebliğ edilen kredi kartın akdi faiz oranı %27 ve temerrüt faiz oranı %33 olup bu nedenle bahse konu bu kredilere %33 oranında temerrüt faizi uygulanması Yargıtay uygulamasına dahi uygundur. Hal böyle olunca cevap dilekçesindeki savunmada belirtilen itirazlara itibar olunamamıştır.
Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki dava basit yargılama usulüne tabidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Basit yargılama usulüne tabi dava ve işler” başlıklı 316. maddesinin (g) bendi; “Diğer kanunlarda yer alan ve yazılı yargılama usulü dışındaki yargılama usullerinin uygulanacağı belirtilen dava ve işler” şeklindeki düzenleme ile hangi dava ve işlerin basit yargılama usulüne tabi olduğunu açıklamıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 317. maddesinin 3. fıkrası uyarınca basit yargılama usulünde dava ve cevap dilekçesi dışında cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi verilemez. Bu çerçevede taraflar dilekçeleriyle birlikte tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek, ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayacak bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadırlar (m. 318). Dilekçe sayısı, bu usulde görülecek işlerin basit olması ve kısa sürede karara bağlanmasını sağlamak amacıyla sınırlandırıldığından birer defa dilekçe vermek durumunda olan tarafların daha dikkatli davranmaları gerekmektedir. Basit yargılama usulünde iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı, yazılı yargılama usulünden farklı olarak dava açılmasıyla ve cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar (m. 319). Burada vurgulanması gereken husus özellikle 140. maddede “dilekçelerinde gösterdikleri” ibaresinin kullanılmış olmasıdır. HMK’nın 140. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere taraflar, delil olarak dayandıkları belgeleri dilekçelerine ekleyerek vermek ya da başka yerden getirilecekse bunu belirtmek zorundadırlar. Şayet taraflar, bu konuda yapmaları gereken işlemleri eksik bırakmışlarsa tahkikata başlamadan önce taraflara son kez kısa bir süre verilerek bu eksiklikleri tamamlamaları düşünülmüştür. Taraflar bu şanslarını da doğru kullanamazlarsa artık tahkikat mevcut delillerle yürütülecek ve tarafların o delile dayanmaktan vazgeçtikleri kabul edilecektir.(Yargıtay HGK 2022/9-24E. 2022/1787K.sayılı kararı) Bu nedenle davalı tarafın cevap dilekçesinde belirtilen ve yukarıda irdelenen hususlar dışında diğer itirazları dilekçelerin verilmesi aşamasından sonra sunulmuş olduğundan savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında kalmakta olduğundan davalının cevap dilekçesinde yer almayan hususlar ve eklenmeyen deliller davalı lehine sonuç doğurabilecek nitelik taşımamaktadır.
Kaldı ki birinci bilirkişi ile ikinci bilirkişinin hazırlamış olduğu ek raporlar birbirleriyle uyumlu, inceleme konularını ele alan, gerekçeli ve denetime elverişli nitelik taşımaktadır. Bu itibarla Mahkememizce davalının irdelenen savunması karşısında, ek raporlara itibar olunmasını engel gerekçeli bir itiraz ise bulunmamaktadır.
Nitekim Yargıtay uygulamasında da “Davacı vekili, müvekkili bankanın müflis…AŞ.’den iflasın açıldığı 15.11.2006 tarihi itibariyle 7.393.183.98 TL alacağı bulunduğunu, iflas masasına bildirilen alacağın 570.503.78 TL’lik kısmının 4. sıraya kaydedildiğini, 6.823.220.20 TL’lik kısmının ise reddedildiğini, bankanın tüm alacağının 32.000.000 Dolarlık garame ipoteği kapsamında rüçhanlı olduğunu ileri sürerek 7.393.723.58 TL alacağın rüçhanlı olarak masaya kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı iflas idaresi vekili cevabında, davacının icraya yönelik itirazlarını icra mahkemesinde ileri sürmesi gerektiğini, davacı banka alacağının rüçhanlı olmadığını, kayıt talebinin MK.’nın 2.maddesine aykırı olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre davacı bankanın iflas tarihi itibariyle 7.292.845.46 TL. alacağı bulunduğu alacağının tamamının rüçhanlı olduğu gerekçesiyle 570.503.78 TL alacağın ve 6.722.341.20 TL alacağın rüçhanlı olarak kayıt ve kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı iflas idaresi tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, 09.07.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.” (Yargıtay 9.HD 2009/6042E. 2009/6925K.sayılı kararı) şeklinde karar ise Mahkememizce oluşturulan hüküm fıkrasıyla şeklen uyum taşımaktadır.
Bu arada Mahkememizce atanan bilirkişi raporunda …’den tazminat yoluyla tahsil edilen bedellerin davacı alacağından mahsup edilmemesi yönündedir. Bilirkişinin atıf yaptığı BAM kararı çerçevesinde …’den sağlanan tazminat bedelinin kredi borcuna mahsup edilmediği, davacının iflas masasından elde edeceği payı zaten … A.Ş.’ye ödemekle yükümlü olduğu, bu nedenle … A.Ş.’den elde edilen bu tazminat bedelini iflas masasına kaydettirmeye yetkili bulunduğu açıklanmıştır. Öncelikle belirtmek gerekir ki bilirkişi raporunda da “banka kredi alacağının Hazineden tahsil edilip kapatıldığına dair bir tespit yapılmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki böyle bir ödeme yapılmış olsa bile, Bakanlar Kurulunun 14.07.2009 tarih ve 15197 sayılı olup 15.07.2009 tarihli 27289 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan kararının m.4 d.4 hükmü ve 29.03.2020 tarihli 2325 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararının (30.03.2020 tarihli 31084 sy Resmi Gazete) m.5 deki “Teminat sonrası takip süreçleri Kurum tarafından yapılan tazmin ödemesi dahil olmak üzere kredi alacağının tümü üzerinden kredi verenlerce yürütülür. Kurum tarafından yapılan tazmin ödemeleri, kredi verenlerce alacağın tümü üzerinden yürütülen takip işlemlerinde takibe konu alacak miktarını düşürmez” hükmü uyarınca kredi borçlusu, … tarafından yapılan ödemenin takip borcundan düşülmesini isteyemez”. (İstanbul BAM 14. HD 2019/617E. 2021/288K.sayılı ilamı) Bu nedenle bilirkişi raporunda bu konuya ilişkin ayrıntılı gerekçeler bulunmasa dahi açıklanan gerekçeler karşısında bu yöne ilişkin görüşe itibar edilmiştir. Kaldı ki dilekçenin verilmesi aşamasında da davalının bu yöne yani …’den tazminat yoluyla tahsil olunan miktarın davalı şirketin kredi borcuna mahsup edilemeyeceği yönünde ileri sürmüş olduğu herhangi bir savunma dahi bulunmamaktadır. 6100 sayılı HMK m.141 hükmü uyarınca savunma aşamasında dayanılmayan vakıaların esas alınamayacağı değerlendirilmiştir.
Ayrıca davanın niteliği ve Yargıtay uygulaması karşısında, iflas tarihinden itibaren başlayarak masaya kaydı gerekecek miktarın faizi ile birlikte kayıt ve kabulü mümkün bulunmamaktadır. Elbetteki iflas tarihinden sonra işleyecek faiz için, iflas masasında kalan miktar olduğu takdirde bu faizin ödenmesi iflas aşamasında ayrıca mümkün olabilecektir. Bu nedenle buna ilişkin talebin kabulü mümkün değildir.
Davacı tarafından rüçhanlı olarak kaydı talep edilen 2.033.416,00 TL olup rüçhanlı olmasa da daha önce kabul olunan rakam 2.536.964,00 TL’dir. Her iki alacağın rüçhanlı olması durumunda ise talep edilen rakam 4.570.380,00 TL olacaktır ki bu esasen tam kabule isabet etmektedir. Faiz işletilmesi talebi, dava değerine dahil değildir. Bu nedenle bu talebin reddi dahi davanın tam kabul olunmasına engel değildir.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacı tarafından, iflas masasına kaydı talep olunan ve iflas müdürlüğünce reddedilen 2.033.416,00-TL alacağın, davacı alacağı olarak …. 3.İflas Müdürlüğünün … iflas dosya numaralı iflas masasına- tahsilde tekerrür olmamak üzere-rüçhanlı alacak olarak kayıt ve kabulüne, davacının daha önce … 3. İflas Müdürlüğünün … iflas dosya numaralı iflas masasına iflas dairesince kaydı yapılan 2.536.964,00-TL nakdi alacak kısmının ise … 3.İflas Müdürlüğünün … iflas dosya numaralı iflas masasına – tahsilde tekerrür olmamak üzere- bu defa rüçhanlı alacak olarak kayıt ve kabulüne, 2.548.467,00-TL alacak kısmına ise %40 oranında temerrüt faizi ve faizin %5 oranında gider vergisinin işletilmesine dair talebin davanın niteliği karşısında reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı tarafından, iflas masasına kaydı talep olunan ve iflas müdürlüğünce reddedilen 2.033.416,00-TL alacağın, davacı alacağı olarak … 3.İflas Müdürlüğünün … iflas dosya numaralı iflas masasına- tahsilde tekerrür olmamak üzere-rüçhanlı alacak olarak kayıt ve kabulüne,
Davacının daha önce … 3. İflas Müdürlüğünün … iflas dosya numaralı iflas masasına iflas dairesince kaydı yapılan 2.536.964,00-TL nakdi alacak kısmının ise … 3.İflas Müdürlüğünün … iflas dosya numaralı iflas masasına – tahsilde tekerrür olmamak üzere- bu defa rüçhanlı alacak olarak kayıt ve kabulüne,
2.548.467,00-TL alacak kısmına ise %40 oranında temerrüt faizi ve faizin %5 oranında gider vergisinin işletilmesine dair talebin davanın niteliği karşısında reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsup edilerek 120,60TL bakiye ilam harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL peşin harç, 59,30TL başvuru harcı gideri toplamı olan 118,60‬ TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından harcanan 128,75 TL tebligat ve posta masrafı ile 5.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.128,75 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından harcanan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi. 23/03/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip