Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/446 E. 2023/352 K. 19.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/446 Esas
KARAR NO : 2023/352

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtirazın İptali)
DAVA TARİHİ : 25/06/2021
KARAR TARİHİ : 19/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili banka ile borçlu … Tic. Ltd. arasında genel kredi ve teminat sözleşmesi yapıldığını, davalı … ve …’ın ise müşterek ve müteselsil kefil olduğunu, genel kredi ve teminat sözleşmesi kapsamında davalının nakit ve gayri nakit borçları doğduğunu, davalıya, … 48. Noterliğinin … Tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi çekilerek hesapları kat edildiğini ve borcun ödenmesi ihtar edildiğini, borç detayları ihtarnamede, müşteri hesap özetinde ve banka kayıtlarında mevcut olduğunu, hesap kat ihtarına rağmen de borcun ödenmemesi nedeni ile bu defa davalı aleyhine … 11.İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasıyla ilamsız icra takibine geçildiğini, borçluların takibe, borca, faize ve ferilerine itiraz ettiğini, davalı-borçlunun borcunu ödemediği, aleyhine başlatılan icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edip icra takibinin durmasına ve müvekkilinin mağdur olmasına neden olduğunu, Müvekkili banka ile davalı şirket arasında imzalanan genel kredi ve teminat sözleşmesinde kesin delil sözleşmesi yapılmış olduğunu, delilin banka kayıtları olduğunun kararlaştırıldığını, bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde banka kayıtlarının dikkate alınmasını talep ettiklerini ve davalı tarafça sunulacak delillere muvafakatlerinin olmadığını, Borçlulardan talep edilen faiz oranının taraflar arasında akdedilen genel kredi ve teminat sözleşmeleri ile kararlaştırılan faiz oran ve miktarları ile yasalara uygun olduğunu, faize ilişkin itirazlarının kötü niyetli ve zaman kazanmak amacı ile yapılmış bir itiraz olduğunu, davalının borçlu olduğunun banka kayıtları ile sabit olduğunu, bu nedenle davalı tarafça haksız ve kötü niyetli olarak yapılan itirazın iptaline karar verilmesini talep ettiklerini, davalının haksız ve hukuka aykırı olarak borca itiraz ettiğini ve icra takibini durdurduğunu, davalılar aleyhine asıl alacağında yüzde yirmisinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ettiklerini, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulduğunu ancak taraflar arasında anlaşma sağlanamadığını, … 11. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasına haksız ve kötü niyetli olarak yapılan itirazın iptaline, davalının asıl alacağın yüzde yirmisinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir
Cevap: Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın … Limited Şirketi (bundan sonra “firma” olarak adlandırılacaktır) ile aralarında genel kredi ve teminat sözleşmesi yapıldığını ve müvekkillerinin bu sözleşmeye birlikte ve müteselsil kefil olduklarını beyan ile iş bu sözleşmeden doğan ve bankaca bahsi geçen çek hamillerine banka sorumluluk bedellerinin ödenmesinden ötürü, ödenen bedellerin faizi ile birlikte tahsilini talep ettiğini, davacı tarafça, bahsi geçen 7 adet çeke ilişkin ön ve arka yüzünü gösterir örneğinin Mahkemeye ibraz edilmesi gerektiğini, bahsi geçen çeklerin bankaya ibraz edilip edilmediğini, edildiyse banka sorumluluk bedellerinin ödenip ödenmediğini ve çek basım tarihi, ibraz tarihi, çek keşide tarihi dahil tüm bilgilerin taraflarınca görülmemesi ile zamanaşımı dahil savunma yapma imkanlarının imkansız hale geldiğini, bu hususta savunma yapma, zamanaşımı defin de bulunma ve delil sunma haklarını saklı tuttuklarını, davacı banka delil dilekçesinde banka kayıtlarına dayanmış olmasından ötürü davaya konu çek görüntülerini sunması gerektiğini, tüm zamanaşımı süreleri yönünden zamanaşımı itirazları bulunduğunu, Davalı müvekkillerinin, davacı bankaca iddia ettikleri borçlardan doğrudan tarafı olmadıklarını, Müvekkillerinin iddia edilen borca, bankaca ibraz edilen genel kredi ve teminat sözleşmesine kefil olmaları hususu ile muhatap olduklarını, bir kefaletin geçerli olabilmesi için öncelikle kefalet sözleşmesinin yazılı olarak yapılmasının şart olduğunu, ayrıca Kanun emredici hükmü olan ve kefaletin geçerli olabilmesi için, kefilin; sorumlu olacağı azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olacaksa bunu ibareyi kendi el yazısı ile yazması gerektiğini, davacı bankaca ibraz edilen genel kredi ve teminat sözleşmesi 45. sayfada, kefalet için belirtilen azami tutar olan 500.000 TL, müteselsil ibaresi ve kefalet tarihi müvekkili tarafından yazılmamış olduğunu, burada sadece adres ve imza müvekkili tarafından yazıldığını, davacı bankaca ibraz edilen Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi 46. Sayfada, müteselsil ibaresi ve kefalet tarihi müvekkili tarafından yazılmamış olduğunu, burada sadece kefalet miktarı olan 500.000 TL, ad – soyad, adres ve imza müvekkili tarafından yazıldığını, Davacı tarafın yemin deliline başvurmuş olması hasebiyle evvela davalıların yemine davet edilmek suretiyle; davalı …’tan, Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi 45. Sayfada, kefalet için belirtilen azami tutar olan 500.000 TL, müteselsil ibaresi ve kefalet tarihinin kendi el ürünü olup olmadığını; davalı …’tan ise Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi 46. Sayfada, müteselsil ibaresi ve kefalet tarihinin el ürünü olup olmadığının yemin usulünce sorulmasını talep ettiklerini mahkemece bu yola başvurulmazsa bilirkişi marifetiyle bahsi geçen yazıların müvekkillerine ait olup olmadığının tespit edilmesini arz edilen nedenlerle müvekkillerinin davacıya her hangi bir borcu bulunmadığını, bu nedenle haksız ikame edilen davaya itiraz etme zarureti hasıl olduğunu, davanın reddine, icra takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesine, Yargılama gideri ve karşı vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 11. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dava dosyası, … 48.Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi, Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi, Arabuluculuk Son Tutanağı, Banka Kayıtları, davalıların yazı örnekleri celp edilmiş incelenmiştir.
Dosya, yazu incelemesi hususunda Öğretim Üyesi Adli Tıp Uzmanı …’a edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 12/08/2022 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle ve sonuç olarak; “… İnceleme konusu kredi sözleşmesindeki yazıların şahsın mukayese örnekleri ile grafolojik ve grafometrik usullere göre optik cihazlar kullanılarak çıplak gözle yapılan incelemede; sözleşmenin 45.sayfasında …’a atfen yazılı rakam ve yazıların yine şahsın mukayese örnekeri ile tersim tarzı, istif, eğim, seyir, sürat, bası derecesi ve alışkanlıklar yönünden farkları bulunduğundan adına atfen yazılı yazıların …’ın eli mahsulü olmadığı… Sözleşmenin 46.sayfasında …’a atfen yazılı yazılarak yine …’ın muyakese örnekleri ile yapılan mukayeseli incelemede; aynı grafolojik tanı unsurları bakımından farkları bulunduğundan bu yazıların …’ın eli mahsulü olmadığı kanaatine vardığımı bildirir bilirkişi raporumu saygılarımla sunarım …” şeklinde tespit edilmiştir.
Dosya, yazı incelemesi hususunda Adli Tıp Kurumu Fiziki İnceleme İhtisas Dairesi Emekli Adli Belge İnceleme ve Sahtecilik Uzmanı Grafolog bilirkişi …’ya edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 23/02/2023 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle ve sonuç olarak; “… 1-İnceleme konusu, … Bankası A.Ş. ye ait 15.02.2013 tarihli “500.000 Beşyüzbin TL” kredi limitli, Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesinin 45.sayfasında yer alan“500.000TL-Müteselsil-15.02.2013” yazı ve takamları ile …’a ait mevcut mukayese yazı ve rakamları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından da farklılıklar saptandığından söz konusu yazı ve rakamların mevcut mukayese yazı ve rakamlarına kıyasla …’A eli ürünü olmadığı, 2- İnceleme konusu, … Bankası A.Ş. ye ait 15.02.2013 tarihli “500.000 Beşyüzbin TL” kredi limitli, Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesinin, 46. sayfasında yer atan “müteselsil-15.02.2013” yazı ve rakamlar ile …’a ait mevcut mukayese yazı ve rakamlar arasında; yukarıda sayılan tanı unsurları bakımından da farklılıklar saptandığından söz konusu yazı ve rakamların mevcut mukayese yazı ve rakamlarına kıyasla …’A eli ürünü olmadığı kanaatimi bildirir rapordur…” şeklinde tespit edilmiştir. Denetime açık ve gerekçeli bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun tebliğ edilmiştir
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı … Bankası A.Ş. ile dava dışı asıl borçlu… Ltd. Şti. arasında 15/02/2013 tarihli ve 500.000,00 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi akdedilmiştir. Davalılar … ve … müteselsil kefil sıfatıyla sözleşme limit tutarının tamamı kadar işbu genel kredi sözleşmesinin müteselsil kefil sıfatıyla imzalamışlardır.
Ancak, davalılar vekili yasal süre içinde sunduğu cevap dilekçesinde genel kredi sözleşmesinde yer alan müteselsil kefil ibaresinin ve kefalet tarihinin davalıların eli ürünü olmadığını, bu nedenle 6098 sayılı TBK’ nın 583.maddesi uyarınca davalıların kefaletinin geçersiz olduğunu savunmuştur.
Yasal düzenlemeye bakıldığında:
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 583/1. maddesinde Kefalet Sözleşmesinin Şekli “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde KENDİ EL YAZISIYLA BELİRTMESİ ŞARTTIR.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu itibarla, anılan Kanun hükmünde düzenlenen şekli şartların geçerlilik koşulu olduğu, şekil şartlarının bulunmaması durumunda ise kefalet sözleşmesinin geçerli olmayacağı aşikardır.
Bu amaçla, öncelikle genel kredi sözleşmesinin aslı celp edilerek dosya arasına alınmış, akabinde davalıların yazı ve rakam örnekleri mahkememiz huzurunda alınarak dosyaya kazandırılmıştır. Adli Tıp Uzmanları ve Grafolog bilirkişiler vasıtasıyla yapılan ve farklı bilirkişilerden alınan 12/08/2022 tarihli ve 23/02/2023 tarihli tüm bilirkişi raporlarında; genel kredi sözleşmesinin 45. sayfasında yer alan kefilin sorumlu olduğu azami miktar, kefalet tarihi ve müteselsil ibaresinin davalı kefil …’ın ; yine genel kredi sözleşmesinin 46. sayfasında yer alan kefalet tarihi ve müteselsil ibaresinin davalı kefil …’ın eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir.
O halde, yukarıda belirtilen kefalet sözleşmesinin koşullarının kümülatif olarak gerçekleşmediği anlaşılmakla, dava konusu 15/02/2013 tarihli genel kredi sözleşmesine verilen kefaletin geçersiz olduğu ve takip konusu borçtan davalıların sorumlu tutulamayacağı noktasında duraksama yoktur.
Yargı uygulamasına bakıldığında;
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2022/6793 E. 2022/8738 K. sayılı ilamında:
“…Dava genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla kefil-davalı aleyhine başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Kefaletin şartları, kefalet sözleşmesinden doğan borç, yan borç olduğu için geçerli asli bir borcun varlığını gerektirir (TBK m 582/1). Ayrıca kefil kefalet ehliyetine sahip olmalıdır. Bunların yanında kefalet sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihinin kendi el yazısıyla yazılmasına bağlıdır (TBK 583/1). Bu açıklamadan sonra somut olaya gelindiğinde, davalının imzası bulunan genel kredi sözleşmesindeki, tarih ve azami kefalet limitine ilişkin yazıların davalı eli ürünü olmadığına ilişkin Adli Tıp Kurumu raporu alınmıştır. Bu durum karşısında yukarıda belirtilen kefalet koşullarının kümülatif olarak gerçekleşmediği anlaşılmakta, böylece dava konusu 26.04.2013 tarihli genel kredi sözleşmesine verilen kefaletin geçersiz olduğu kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabul kararı verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.”
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/3029 E. 2021/4917 K. sayılı ilamında:
“…6098 sayılı TBK’nun 583/1 .maddesine göre, kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağı, davalı tarafça açıkça takip konusu borcun kaynağını teşkil ettiği belirtilen 21.09.2012 tarihli sözleşmedeki kefil olunan miktarın davacı kefilin el yazısı ile yazılmadığı, bu suretle davacının kefaletinin geçersiz olduğu ve takip konusu borçtan sorumlu tutulamayacağı anlaşılmakla ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. … ONANMASINA,”
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/4786 E. 2022/9306 K. sayılı ilamında:
“…tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; taraf delillerinin usulüne uygun olarak toplandığı, değerlendirilerek tartışıldığı, Adli Tıp Kurumu raporunun hüküm kurmaya elverişli ve denetime açık olduğu, TBK 583.maddesi gereğince kefalet beyanında kefil olunan miktar kefalet türü ve kefalet tarihinin davalının eli ürünü olması gerektiği halde davalının eli ürünü olmadığı gerekçesi ile, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir… ONANMASINA..”
İstanbul BAM 12. Hukuk Dairesi 2020/1360 E. 2023/108 K. sayılı ilamında:
“…Somut olayda, davacı banka ile dava dışı … A.Ş. arasında 04/01/2013 tarihli 500.000-TL bedelli genel kredi sözleşmesi akdedildiği, anılan sözleşmeyi davalıların müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı sabittir. Uyuşmazlık, davalılar yönünden kefaletin geçerlilik koşulları bulunup bulunmadığı hususundadır.
02/12/2019 tarihli bilirkişi raporunda; 01/04/2013 tarihli 500.000-TL tutarlı 24 sayfa ve iki sayfa ekinden oluşan genel kredi sözleşmesinde-kefil imza sayfasında davalılara atfen yazılmış kefalet miktarı “500.000-TL” ve “04/01/2013” tarihli el yazılarının, davalıların eli ürünü olmadığı, her iki bölümdeki “500.000-TL” ve altındaki “04/01/2013” rakamları ile “TL” ibaresinin kendi aralarında tam bir uyum ve benzerlik gösterdikleri ve davalılar dışında tek bir kişi tarafından yazıldığı tespit edilmiştir. Sözleşmede, kefalet tarihi ve limitinin davalılara ait el yazısı ile yazılmadığından TBK m.583 uyarınca geçerli bir kefalet ilişkisinden bahsedilmesi mümkün değildir.
Davacı vekili, geçersizliği ileri sürmenin hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğunu iddia etmiştir. Ancak geçersizliği ileri süren kişinin sözleşmeyi yerine getirmekten kaçınmada korunmaya değer bir menfaati bulunduğunun ispatı gerekmediği gibi geçersizliği ileri sürme hakkının kullanılmasını dürüstlük kaidelerine açıkça aykırı bir hale koyan durumların varlığını geçersizliğin ileri sürülmesini kabul etmeyen davacı tarafın ispatlaması gerekir. Davacı bankanın,kefaletlerin, kanundaki düzenleme çerçevesinde şekil şartlarına uygun olarak alınması gerektiğini ve buna aykırı düzenlenen kefaletin geçerli olmayacağını bilecek durumda olduğu da dikkate alındığında şekle aykırılığın ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanımı olarak kabul edilmemiştir.Kefaletin geçerlilik koşulları kamu düzenine ilişkin olduğundan re’sen incelenmesi gerekmektedir…” denilmektedir.
Yapılan açıklamalar ve emsal içtihatlar doğrultusunda; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 583/1.maddesinde kefalet sözleşmesinin şekli şartlarının belirlendiği, anılan yasa hükmündeki şekli şartların geçerlilik koşulu olduğu, başka bir anlatımla şekli şartların eksikliği / bulunmaması halinde kefalet sözleşmesinin geçersiz olacağı, nitekim dava konusu genel kredi sözleşmesindeki kefalet sözleşmesinin 6098 s. TBK 583/1. maddesine uygun şekilde düzenlenmediği, müteselsil ibaresinin ve kefalet tarihinin davalıların eli ürünü olmadığı, bu itibarla kefalet sözleşmesi geçerli olmadığından davalıların kefalet sözleşmesinden ve takip konusu borçtan sorumlu olmadıkları anlaşılmakla davanın reddine, ayrıca davalılar her ne kadar kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuş ise de davacının icra takibi başlatırken ve takibin devamı sırasında açıkça kötü niyetli olduğu davalılar tarafından ispat edilemediğinden davalıların İİK 67. maddesi uyarınca yasal koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı taleplerinin ayrıca reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalıların kötü niyet tazminatı talebinin yasal koşullar oluşmadığından REDDİNE,
3-Alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 233,61 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 53,71 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalılar yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri (17.023,90 TL) üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. maddesi uyarınca maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
6-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.360,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin davacıdan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
7-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalılar vekilinin yokluğunda, HMK 341/2 maddesi uyarınca miktar itibariyle KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 19/04/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır