Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/442 E. 2022/491 K. 21.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/442 Esas
KARAR NO : 2022/491

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/06/2021
KARAR TARİHİ : 21/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile müvekkili arasında ticari ilişkisinden dolayı cari hesap ilişkisi olduğunu, bu ilişki dolayısıyla davalı tarafından ödenmesi gereken alacağın ödenmediğini, müvekkili şirket, alacağını tahsil amacıyla … 6. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyası ile borçlu aleyhinde ilamsız icra takibi başlattığını, borçluya gönderilen ödeme emrinin tebliğinden sonra borçlu tarafından borca ve ferilerine itiraz edildiğini, … Arabuluculuk Bürosu’nda … arabuluculuk dosya numarası ile arabuluculuk görüşmelerine başlatıldığını ancak anlaşma sağlanamadığını, itirazın iptali ile takibin devamını, borçlunun haksız itirazı sebebiyle asıl alacak üzerinden asıl alacak üzerinden %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı hükmedilmesini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı tarafa dava dilekçesi ve ekleri usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen davalı herhangi bir cevap dilekçesi sunmamıştır.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle düzenlendiği iddia edilen faturalardan kaynaklı cari hesap alacağı olarak … 6. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı icra takip dosyasına borçlu tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
… 6. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı takip dosyası celbedilerek incelendiğinde, davacı şirket tarafından 18.950,54-TL cari hesap alacağı için başlatılan ilamsız takibe davalı borçlunun süresinde itirazı üzerine takibin durdurulmuş olduğu, icra dosyası içeriğine göre borçlu tarafından tebliğ için gider avansı yatırılıp itiraz dilekçesi alacaklıya tebliğ edilmemiş olduğundan davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olduğu görülmüştür.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle düzenlendiği iddia edilen faturalardan kaynaklı olduğundan ticari defterlerin delil niteliği ve tacirler arası fatura tanzim delil niteliği hakkında mevzuat düzenlemeleri uyarınca uyuşmazlığın tahlili gereklidir.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222.maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK m.222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK m.222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (HMK m.222/4).
Davacı vekilinin katılımıyla icra edilen 14/12/2021 tarihli duruşma ara kararı ile tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde ve tüm dosya kapsamında resen seçilecek bir mali bilirkişi vasıtasıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş; aynı duruşmada defter ibraz etmemenin yasal sonuçları zapta işlenmiş, ilgili zabıtta davalı tarafa usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, buna karşın davalı şirketin ticari defter kayıtları ve sunulmadığından incelenememiştir.
22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 23 üncü maddesiyle, HMK m.222/3’de yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiş, tarafların ticari defterlerini sunmaması hali de usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için yeterli görülmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.03.2012 tarih ve 2011/11-862 Esas, 2012/51 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 6100 sayılı HMK’nın 219. maddesine göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, diğer anlatımla, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da, uyuşmazlığa 6100 sayılı HMK’nın 222/5. maddesindeki özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar, HMK’nın m. 220. maddesindeki genel düzenlemelere tabidir. HMK’nın 220. maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki; HMK’nın 220. maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Diğer anlatımla, belirtilen bu durumda ticari defterler de, HMK m. 220. madde anlamında “vesika” niteliğindedir. Öte yandan, ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen HMK’nın 222. maddesindeki hüküm, “I Kati delil” şeklindeki kenar başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde ve aynı Kanun’un 1474. maddesi uyarınca kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde; ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin (maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla), kesin delil niteliğinde bulunduğunu öngörmektedir. 6102 sayılı TTK’nın 64. maddesi uyarınca da defterlerini yöntemince tasdik ettirmeyen tacirin bu gibi defterleri lehine delil olamaz. Ancak kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır. (HMK. m. 222/4).
Bu kapsamda benzer mahiyetteki bir uyuşmazlık hakkında Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27.Hukuk Dairesi 2020/1170 Esas, 2020/1325 Karar sayılı ilamı ile şu şekilde değerlendirmelerde bulunulmuştur: “Bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK’nın 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece taraflara ticari defterlerini sunmaları için süre verilmiş olup davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi raporu ile talep edilen alacağın varlığı kanıtlanmıştır. Davalı defterlerini sunmayarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK’nın 222. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine engel olduğundan sunulmayan ticari defterlerinde de davacının alacaklı olduğuna dair kayıtların mevcut olduğu halde sunulmadığının ve bunun sonucunda da davacı incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil oluşturduğunun kabulü gerekir. Bu durumda ticari defter kayıtları ile alacağın varlığı ispatlandığı halde davanın kabulü gerekirken mahkemece davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, davacı vekilinin bu nedenle istinafının kabulü gerekmiştir.” şeklinde tespit ve değerlendirmelerde bulunulduğu görülmüştür.
Bu kapsamda somut dosya içeriğinde de Dosya Mali Müşavir Bilirkişisi …’na tevdi edildiği, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 13.05.2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “Davacı tarafından sunulmuş olan 2020 yılına ait hesap alacağının; Şeklinde olduğu, 2020 yılına ilişkin olarak davacının tanzim ettiği 36.180,00 TL’lik faturaya karşılık davalının farklı zamanlarda toplamda 18.321,40 TL’lik davalı lehine alacak kaydının yapılmış olduğu, yapılan kayıtların birbiri ile mahsubu sonrasında davacının 17.858,60 TL’lik alacağının olduğu,
Yukarıda yapılan tespit ve açıklamalara göre; Davacı yasal defter kayıtlarına göre davalı tarafın 25.11.2020 takip tarihi itibari ile 17.858,60 TL borçlu olduğu belirlenmiştir.
Davacı tarafça tanzim edilen faturalar ve davalı ödeme ve dava lehine yapılan alacak kayıtlarının davacı tarafın sahibi lehine delil niteliği bulunan yasal defterlerinde aynen kayıtlı bulunduğu,
5. Ancak davacı tarafından dosya içeriğine sunulmuş olan faturalar incelendiğinde 29.06.2020 tarih … nolu 360,00 TL’lik faturanın 388,80 TL olarak ve 03.07.2020 tarih … nolu 400,00 TL’lik faturanın ise 432,00 TL olarak kaydedilmiş olduğu, İş bu faturalar dolaysıyla davalının hesabından 60,80 TL’si düşülmesi gerektiği,” şeklinde tespit edilmiştir.
Davacı şirketin ticari defter kayıtlarına göre, 17.11.2020 takip tarihi itibari ile davacı asıl alacağının 17.858,60 TL’si olduğu, temerrüt olgusuna ilişkin ayrıca bir delilin de sunulmamış olduğu, 17.11.2020 takip tarihinden itibaren temerrütün oluştuğu, takip öncesi ayrıca faiz talebinin bulunmadığı, 18.950,54 TL’lik takip miktarı ile karşılaştırıldığında 1.152,74-TL fazla talebin olduğu, fazlalığın dayanağı cari hesaba göre belirlenemeyen asıl alacaktan kaynaklı olduğu ve davacı defterlerinde dahi yer almadığı görülmekle, yargılama sürecinde cari hesaba dayalı alacağın miktarının tespiti amacıyla tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, HMK 222. maddesi hükmü uyarınca tayin edilen inceleme günü için ticari defterler ibraz edilmediği ya da bu konuda açıklamada bulunulmadığı takdirde ibrazdan kaçınmış sayılacakları ve karşı tarafın ticari defterlerine göre karar verileceğinin taraflara ihtaratla bildirildiği, bu amaçla davalı tarafa meşruhatlı davetiye tebliğ edildiği, yeterli süre ve imkanın tanındığı, ancak davalıya işbu meşruhatları içeren usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davalının defterlerini ibraz etmediği gibi herhangi bir beyan dilekçesi dahi sunmadığı, açıklanan nedenlerle HMK’ nın 222.maddesi gözetilerek davacı defterlerine itibar edilmesi gerektiği, davalının … 6. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yönelik yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 17.797,80-TL üzerinden takip talebinde belirtilen şartlar ile devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, dair hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. (HGK’nın 07.06.2006 tarih 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 2021/3214 Esas, 2021/7424 Karar sayılı ilamı) Dosya kapsamında davacı kayıtlarına göre, takip konusu cari hesap alacağını oluşturan faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, alacağın davalı tarafça gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte olduğundan alacağın likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla dava konusu edilen ve hükmedilen miktar üzerinden icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, dair hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
Davalının arabuluculuk görüşmelerine katılmadığı, dosya kapsamında 15/03/2021 tarihli arabuluculuk son tutanağından anlaşılmaktadır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m.18/A hükmünün 11.fıkrası “Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Somut uyuşmazlıkta da davalı tarafın geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermiş olduğu, arabuluculuk tutanağından anlaşılmaktadır. Bu haliyle yargılama giderinin kısmen kabul kısmen hususu ayrıca değerlendirilmeksizin dava açılmadan evvel arabuluculuk görüşmelerine mazeret bildirmeksizin katılmaması sebebiyle 6325 s. HUAK 18/A-11.fıkrası uyarınca davalıdan alınmasına, dair hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın kısmen kabulü ile,
-Davalının … 6. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı takip dosyasına yönelik yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 17.797,80-TL üzerinden takip talebinde belirtilen şartlar ile devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Alacağın likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla 17.797,80-TL’nin %20′ si tutarındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Kabul edilen dava değeri (17.797,80 TL) üzerinden alınması gereken 1.215,76 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 228,88 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 986,88 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Alınması gerekli ve davacı tarafından yatırılan bakiye 228,88 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 900,00 TL bilirkişi ücreti, 190,00 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 1.378,18-TL yargılama giderinin dava açılmadan evvel, davası kısmen kabul olan davacı … ile yapılan arabuluculuk görüşmelerine mazeret bildirmeksizin katılmaması sebebiyle 6325 sayılı HUAK m. 18/A-11.fıkrası uyarınca davalıdan alınarak davacılara VERİLMESİNE,
5-Davalı tarafından herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. maddesi uyarınca maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 5.100,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davalı taraf hüküm tarihinde vekille temsil edilmediğinden reddedilen kısım yönünden ayrıca vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin dava açılmadan evvel… Büro dosya numaralı, … Arabuluculuk numaralı, davacı … ile yapılan arabuluculuk görüşmelerine mazeret bildirmeksizin katılmaması sebebiyle davalıdan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
9-HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.21/06/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır