Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/439 E. 2022/612 K. 04.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/439 Esas
KARAR NO : 2022/612

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
DAVA TARİHİ : 23/06/2021
KARAR TARİHİ : 04/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin müflis … Ltd. Şti. bünyesinde 25.07.2017 tarihinde sekreter olarak çalışmaya başladığını, çalıştığı süre boyunca hem müflis … Ltd. Ştine hem de müflis davalı şirket işçisi gibi iş ilişkisini sürdürdüğünü, görev tanımı kapsamında tüm işleri bu iki şirket için gerçekleştirdiğini, her ne kadar davalı şirket bünyesinde sigortalı gösterilmemiş ise de tüm çalışma süresi boyunca her iki şirkete tam zamanlı hizmet verdiğini, ancak hak ve alacakların ödenmesinden kaçınmak için tek şirket üzerinden sigortalı gösterildiğini, davalı şirket ile dava dışı …Ltd. Şti. tarafından herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin 30.04.2019 tarihinde iş akdinin feshedildiğini, bazı evraklar sunulduğunu ve imzalaması halinde işçilik alacaklarının ödeneceğinin belirtildiğini ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını, her iki şirket hakkında … 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden 02.10.2020 tarihinde iflas kararı verildiğini, … Ltd. Şti hakkında … 2. İflas Dairesi’nin … Esas, davalı şirket hakkında … 3. İflas Dairesi’nin … Esas sayılı dosyaları üzerinden işlem yürütüldüğünü, hak ve alacaklarının tahsili amacıyla sıra cetveline kaydedilmesi hususunda 08.12.2020 tarihli dilekçe sunduklarını ancak … 3. İflas Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden tanzim edilen 09.06.2021 tarihli sıra cetveli ile alacak kaydı talebinin haksız ve hukuka aykırı şekilde “sunulan ibranamelerin Müflis … Şti’ne ait olmaması sebebiyle” reddedildiğini, her iki firmanın müvekkilinin hak ve alacaklarından, aralarında organik bağ bulunması nedeniyle müştereken ve müteselsilen sorumlu bulunduklarını, her iki firmanın ticaret sicilindeki yasal adreslerinin aynı olduğunu, her iki firmanın %100 hisse sahibi, yetkili ve müdürünün aynı kişi … olduğunu, iştigal alanlarının aynı olduğunu, aralarındaki organik bağın en önemli kanıtının müvekkiline imzalatılan belgeler olduğunu, müvekkilinin iş sözleşmesinin haksız şekilde feshedildiğini beyanla ikinci alacaklılar toplantısına katılma yönünden tedbiren karar verilmesini, … 3. iflas Dairesi’nin …Esas sayılı dosyası üzerinden haksız ve hukuka aykırı olarak verilen alacak kaydının reddine dair 09.06.2021 tarihli kararın kaldırılarak, net 9.196,05 TL kıdem tazminatı ve net 5.886,53 TL ihbar tazminatı olmak üzere toplam 15.082,58 TL alacağın kabulü ile sıra cetveline kaydedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili şirketin işvereni olmadığından davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini, hizmet akdinin beyan edilenden daha kısa bir süre boyunca devam ettiğini, hizmet akdinin kesintisiz olup olmadığının belirsiz olduğunu, ücret ve hizmet akdi süresi bilinmeden söz konusu tazminatların hesaplanmasının mümkün olmadığını, bu sebeple alacak kaydı yapılmasının da mümkün olmadığını, iş akdinin kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanacak şekilde sona ermediğini, iş sözleşmesini kendi iradesiyle sonlandırdığını, bu nedenle kıdem tazminatı hakkı bulunmadığını, iş akdini 23 kodu ile sonlandıran davacının ihbar tazminatı hakkının bulunmadığını, davacı taleplerinin soyut istemlerden ibaret olduğunu, talep ve davaya konu alacakların zamanaşımına uğradığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Dava, iflas tasfiyesinde düzenlenen sıra cetveline itiraz yoluyla işçilik alacağının alacağın iflas masasına kayıt kabulü talebine ilişkindir. Davanın hukuki dayanağı 2004 sayılı İİK’nun ”Sıra Cetveline İtiraz ve Neticeleri” başlıklı 235. maddesidir.
Mahkememizce davacının iflas masasına başvuru dilekçesi ve ekleri, başvuruya ilişkin iflas idare memurlarının kararı, düzenlenen ek sıra cetveli, tebligat belgesi ve ek sıra cetvelinin ilanına ilişkin gazete suretleri celbedilip incelenmiştir.
İİK 235. maddede, sıra cetveline itiraz edenlerin, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları, 223’üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmünün mahfuz olduğu belirtilmiştir. Maddede düzenlendiği üzere, sıra cetveline itiraz davası açma süresi 15 gündür. Süre, sıra cetvelinin ilanından itibaren başlar. İİK 166. maddedeki gazetelerde yapılan ilanlardan en son ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. İflas masasına alacak yazdırırken, tebligatı kabulü elverişli adres gösterilerek, Adalet Bakanlığınca çıkarılan tarifede gösterilen yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle, İflas idaresince alınacak kararların kendisine tebliğ edilmesini istemiş olan alacaklılara, alacaklarının kabul veya ret edildiği ayrıca tebliğ edilir (İİK 223. M). Bu alacaklılar için sıra cetveline itiraz davası açma süresi, sıra cetvelinin ilanından itibaren değil, bu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Çünkü 235. maddede açıkça 223. maddesi saklı tutulmuştur. İİK 223/3. fıkra son cümleye göre, bu muameleyi yaptırmış alacaklılar hakkında İflas idare memurunun kararlarına karşı kanun yolları, kendilerine tebliğ tarihinden itibaren başlar. İİK 223/3. fıkrasına göre yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle İflas idaresinin kararlarının kendisine tebliğini istememiş olan alacaklı için, sıra cetveline itiraz davası açma süresi yukarıda belirtildiği üzere sıra cetvelinin ilanından itibaren işlemeye başlar.(İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 2021/921 Esas, 2021/1043 Karar sayılı ilamı)
Somut davada, … 3. İflas Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilgili vermiş olduğu, kararın tebliği için davacı tarafça masraf yatırıldığı, red kararının 14/06/2021 tarihinde tebliğ edildiği bildirilmiştir. Davanın, 23/06/2021 tarihinde yani yasal 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açıldığının anlaşılması üzerine işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Talep işçilik alacağına ilişkin olup, Müflis … Ltd. Şti’ ile dava dışı … Ltd. Şti. Arasında organik bağ olduğu, davacının dava dışı şirkette sgk kaydı olmasına rağmen her ne kadar davalı şirket bünyesinde sigortalı gösterilmemiş ise de tüm çalışma süresi boyunca her iki şirkete tam zamanlı hizmet verdiğini, ancak hak ve alacakların ödenmesinden kaçınmak için tek şirket üzerinden sigortalı gösterildiği iddiası ile açılan kıdem ve ihbar tazminatları talebinin iflas masasına kaydına ilişkindir.
Bu noktada ilk ihtilaf; davalı müflis şirketi çalışanı olmayan davacının işçilik alacağını, davalı müflis şirket iflas masasına kaydının mümkün olup olmadığı, davalı müflis şirket ile davacının işvereni arasında organik bağ bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Organik bağın tespitine yönelik İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 2022/651 Esas, 2022/810 Karar sayılı ilamında “…Tüzel kişilik perdesinin aralanması ( Disregard of the legal entity veya Lifting the Corparete Weil) teorisinin amacı tüzel kişiliğin ayrılığı ilkesinin kötüye kullanılarak hukuki sorumluluktan kaçınmayı önlemek, hakkaniyet sağlamaktır. Perdeyi aralamak teorisiyle tüzel kişiliğin ayrılığı ilkesinin kötüye kullanıldığı durumlarda farklı tüzel kişilik savunması kabul edilmeyerek perdenin arkasındaki kişi sorumlu tutulabilmektedir. Başka bir anlatımla perdeyi aralama teorisiyle birlikte tüzel kişinin borcundan üyelerin, üyelerin borcundan tüzel kişinin ya da ana ortaklıkla yavru ortaklıkların özdeş kılınarak sorumlu tutulmasına olanak sağlanmaktadır. ( Coşkun Koçak, Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması 1. Uluslararası Ticaret Sempozyumu 02 Şubat 2008 Marmara Üniversitesi Hukuk FakültesiYayını s.h.58)
Emsal Yargıtay kararlarında, şirketlerin ortaklarının aynı olması, şirketlerin iç içe geçmiş olarak ticari faaliyet yürütmeleri, firmalar arasında sıklıkla işçi geçişi olması, şirketin faaliyet konularının aynı olması gibi durumlarda şirketler arasında organik bağın bulunduğu kabul edilmektedir. Emsal Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 15.11.2016 Tarihli, 2016/29064 Esas, 2016/20166 Karar sayılı ilamında, tüzel kişilik perdesinin aralanması sureti ile gerçek işveren veya organik bağ içinde olan tüm işverenlerin sorumlu tutulması gerektiği, organik bağın ise şirketlerin adresleri, faaliyet alanları, ortakları ve temsilcilerinin aynı olmasından, aralarındaki hukuki ilişkilerin tespitinden anlaşılacağı, bu şirketler arasında bulunan organik bağ sebebiyle davalının da işçilik alacaklarından sorumlu olduğu belirtilmiştir…” şeklinde somut davamızda da denetlenmelidir.
Bu kapsamda … Ticaret Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılarak; Davalıya (Tasfiye Halinde … Şirketi V.No:…) ve (dava dışı … Ltd Şti’ nin) ait ticaret sicil kaydı bulunup bulunmadığının, varsa ticaret sicil numarası, şirketi temsile yetkili kimselerin açık adres ve kimlik bilgileri, şirketin ticaret siciline kayıtlı son adresinin araştırılarak mahkememize bildirilmesinin istenilmiş dosyaya kazandırılmıştır. Davacının organik bağ iddiasının denetimine yönelik olarak Uyaptan yapılan incelemede … 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. sayılı dosyasından Davalı Şirket ile dava dışı … Ltd Şti aynı anda 2020/384 Karar sayılı ilamı ile 02/10/2020 tarihinde ayrı ayrı iflas kararı verildiği görülmüştür. Nihayetinde her iki şirketin de tek münferit yetkilisinin … olduğu, adreslerinin aynı iş merkezinde olduğu, faaliyet konularının benzerlik gösterdiği kanaati ile emsal Yargıtay uygulaması da gözetilerek organik bağın varlığına kanaat getirilmiş, davalının husumet yönünden itirazlarına itibar edilmemiştir.
Davacının talep ettiği kıdem, ihbar alacaklarının oluşup oluşmadığı ve iflas masasına hangi sıradan kaydının gerektiği hususunda kayıt kabul davasına esas miktarın tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş; Dosya Bilirkişi …’a tevdi edildiği, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 14.07.2022 tarihli bilirkişi raporu dosyaya sunulmuştur.
Dava dosyasında bulunan ve bilirkişi raporunda da zikredilen ibra evrakının ayrıca değerlendirilmesi gerekmiştir. Somut uyuşmazlıkta davacı adına düzenlenen ibranamenin, fesih tarihi ile aynı 30.04.2019 tarihli olduğu, ibraname içeriğinde “..nakden ve defaten…” aldığı belirtilmiş ve belgenin matbu içerikli olduğu, nakden ve defaten alındığı belirtilen alacakların yalnızca kıdem ve ihbar tazminatına yönelik olmayıp, ibraname kapsamında miktarı yazılı olmayan başkaca işçilik alacaklarını da kapsar şekilde düzenlendiği, yine kıdem ve ihbar tazminatı hesaplama kayıtlarında da yapılan hesaplamaların nakden alındığının belirtildiği görülmüştür.
Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132’nci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir,” şeklinde kurala yer verilmiştir.
İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420’inci maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420’nci maddesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede, alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmelerinin (ivazlı ibra), ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli olacağı öngörülmüştür. (Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 2019/72 Esas, 2022/228 Karar sayılı ilamı)
Somut olayda da 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmesi için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Somut uyuşmazlıkta davacı adına düzenlenen ibranamenin, fesih tarihi ile aynı 30.04.2019 tarihli olduğu gözetilerek geçerli bir ibranın varlığından bahsetmek mümkün değildir.
Dosya Bilirkişi …’a tevdi edildiği, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 14.07.2022 tarihli bilirkişi raporunda, iflas tarihine işlemiş faiz de hesaplanmış; dava dilekçesinde faiz talebi bulunmadığı tespit edilmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin konuya ilişkin kararlarında; İİK’nın 195/1. maddesinin “Borçlunun taşınmaz mallarının rehni suretiyle temin edilmiş olan alacaklar müstesna olmak üzere iflasın açılması müflisin borçlarını muaccel kılar. İflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile takip masrafları anaya zammolunur.” hükmü uyarınca, iflas tarihine kadar doğan iflas alacağı ve fer’ileri ile takip masrafları konusunda uzman bilirkişiden rapor alınıp, belirlenen tutarın kayıt ve kabulüne karar verilmesi, İİK’nın 195. maddesine göre iflas masasına yazılacak alacakların iflas tarihi itibariyle hesaplanıp, belirlenmesi gerektiği,iflasın açılması ile ipotekle temin edilen alacaklar hariç, diğer alacaklar muaccel hale gelir ve iflasın açıldığı tarihe kadar işleyen faizler ve takip masrafları da asıl alacağa eklenerek masaya yazılacağı, İİK’nın 196/3. maddesi uyarınca asıl alacağa faiz işlemeye devam ederse de, bu ancak tasfiye bakiyesi kalırsa ayrıca ödeneceği, kayıt kabul davalarında tahsile değil, alacağın iflas masasına kaydına karar verilmekle yetinilir. Alacağın ödenmesi ancak tasfiye sonunda masa mevcudunun sıra cetveline uygun biçimde dağıtımı aşamasında gerçekleşeceği ve alacakların tam olarak ödenip ödenmeyeceğinin ancak bu aşamada anlaşılabileceğinin hükme bağlandığı, iflas masasına başvuru talebi ile kayıt kabul davaları birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğu değerlendirilmektedir. Davacı-alacaklının iflas masasına başvuru dilekçesinde açıkça iflas tarihine kadar işlemiş faizin de talep edildiği, görülmekle davanın niteliği gereğince bilirkişi tarafından iflas tarihine kadar hesaplanan işlemiş faiz miktarının da davacı alacağı olarak masaya kaydına yönelik karar vermek gerekmiştir.
Davacı alacağının iflas masasına hangi sıradan kaydedilmesi gerekliliğine yönelik ise İİK 206/4. fıkrası gereğince, birinci sırada kaydı gereken alacaklar;
“A) İşçilerin, iş ilişkisine dayanan ve iflâsın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile iflâs nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatları,
B) İşverenlerin, işçiler için yardım sandıkları veya sair yardım teşkilatı kurulması veya bunların yaşatılması maksadıyla meydana gelmiş ve tüzel kişilik kazanmış bulunan tesislere veya derneklere olan borçları,
C) İflâsın açılmasından önceki son bir yıl içinde tahakkuk etmiş olan ve nakden ifası gereken aile hukukundan doğan her türlü nafaka alacakları” olarak sayılmıştır. Yani tüm işçilik alacakları 1.sıraya kaydı gereken imtiyazlı alacak değildir.
İmtiyazlı olarak kabul edilen işçilik alacaklarının, İİK’nun 206.A maddesine göre, iflasın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile iflas nedeni ile iş ilişkisinin sona ermiş olması üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatları olarak düzenlenmiştir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 02/12/2008 tarihli 2008/17246 E-21403 K. sayılı ilamında “…İşçilerin iş ilişkisine dayanan ve iflasın açılmasından önceki 1 yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile iflas nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatları, İİK’nun 206.maddenin birinci sırasındaki alacaklardır. Bu düzenlemeler işçiyi koruma amaçlı olup, iflasın açılmasından öncesine ilişkin bir yıllık süre alt sınır olarak öngörülmüştür. Buna göre iflasın ertelenmesinden en fazla bir yıl öncesine ilişkin ve erteleme süresinde doğan işçi alacakları bu madde kapsamında kabul edilmelidir. Aksi halde iflasın ertelenmesi süresinde tek geçim kaynağı ücreti olan işçinin korumasız bırakılması yasa koyucunun amacı ile bağdaşmayacaktır…” şeklindedir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45.Hukuk Dairesi 2020/286 Esas, 2021/576 Karar sayılı ilamı)
İşçilerin, iş ilişkisine dayanan ve iflâsın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dâhil alacakları ile iflâs nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatı alacakları imtiyazlıdır. iflâs tarihinden önce iş akdi feshedilmiş ise, iflâs tarihinden geriye doğru bir yıllık sürenin başlangıcından işten ayrılma tarihine kadar olan süredeki ücret alacağı ayrıcalıklıdır.
Somut uyuşmazlıkta, davacının iş sözleşmesinin 30.04.2019 tarihinde feshedildiği ve tazminatın da bu tarihte doğmuş olduğu, şirketin iflas tarihinin ise 02.10.2020 olup, alacakların doğum tarihinden itibaren 1 yıllık sürenin geçmiş olmasına rağmen, iflas dosyasında 12.04.2019 tarihli ara karar ile davalı şirkete 12.04.2019 tarihinden itibaren 1 yıl süre ile konkordato kesin mühleti verildiği, konkordato kararının iflas erteleme kurumuna benzer sonuçları olduğu da nazara alınarak yukarıda zikredilen içtihat içeriğine ve gerekçesine uygun olarak 2020/11 İflas sayılı dosyasına istinaden açılan iflas masasına İİK m.206 uyarınca işçilik alacağı olduğundan 1.sıradan kaydına karar vermek gerekmiştir.
İş hukuku yargılamasında feshin haklı olduğunu ispat yükü davalı işverene aittir. Somut olayda, işçinin iş akdinin kıdem ve ihbar tazminatı hak etmeden feshedildiğine dair belge bulunmadığı, işveren tarafından kuruma sunulan işten ayrılış bildirgesinde işveren tarafından haklı sebep bildirilmeden fesih belirtildiği de nazara alınarak, feshin haksız olduğu kanaati ile bilirkişi tarafından kıdem ve ihbar tazminatı hesaplamasına itibar edilerek, İİK m.195 gereği iflas tarihine kadar işlemiş faizi ile birlikte 17.756,66-TL davacı alacağının İstanbul 3. İflas Müdürlüğünün 2020/11 İflas sayılı dosyasına istinaden açılan iflas masasına İİK m.206 uyarınca işçilik alacağı olduğundan 1.sıradan kayıt ve kabulüne dair karar ile masaya alacak olarak kaydı uygun bulunmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın kabulü ile
-17.756,66-TL davacı alacağının … 3. İflas Müdürlüğünün … İflas sayılı dosyasına istinaden açılan iflas masasına İİK m.206 uyarınca işçilik alacağı olduğundan 1.sıradan kayıt ve kabulüne,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile eksik alınan bakiye 21,40 TL harcın davalıdan tahsiliyle HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, posta ve tebligat masrafı 24,75 TL, bilirkişi ücreti 1.200,00- TL olmak üzere toplam 1.337,35 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davalı tarafından herhangi bir yargılama gideri yatırılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1 maddesi uyarınca belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan anacak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekili ile e-duruşma ile katılan davalı vekilinin yüzüne karşı, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 10 GÜN içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.04/10/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır